660 likes | 879 Views
Hz. Peygamber (sav) artık ömrünün sayılı günlerini yaşıyordu…. Altmış üç yıllık şerefli hayatını insanlara hidayet ve kurtuluş yolunu anlatmakla geçiren o şanı yüce İnsan…. ...bir karıncayı bile incitmemiş ve incitenleri de daima uyarmıştı….
E N D
Hz. Peygamber (sav) artık ömrünün sayılı günlerini yaşıyordu…
Altmış üç yıllık şerefli hayatını insanlara hidayet ve kurtuluş yolunu anlatmakla geçiren o şanı yüce İnsan…
...bir karıncayı bile incitmemiş ve incitenleri de daima uyarmıştı…
Fakat Allah Elçilerinin de farkında olmaksızın çok ufak hatalar işleyebileceğini bildiğinden…
…şu son anlarını yaşarken, bütün mü'minlerle helalleşmek istedi.
İşte o yüzden o gün Bilâl'den ezan okuyarak mü'minlerin camiye toplanmasını rica etti…
Hz. Bilâl'de hemen minareye çıkıp yakıcı ve gür sesiyle ezan-ı şerifi okudu…
…birer birer camiye akın ederek her tarafı tıklım tıklım doldurdular…
Sevgili Peygamberimiz sahabelere iki rekat namaz kıldırdıktan sonra minbere çıkarak,…
…önce Allah'a hamdü senada bulundu, daha sonra da bütün gözlerden ırmak ırmak yaşlar akıtan,…
…bütün kalpleri tir tir titreten, bütün vücutları ürpertiye boğan, içli ve duygulu bir hutbe okudu…
Ve hutbesini sona erdirirken de kelimelerin üstüne basa basa şöyle söyledi:…
“Ey mü'minler!... Sizlere ömür boyunca hidayet ve kurtuluş yolunu anlatmaya çalıştım…”
“Şimdi size söylüyorum. Bende hakkı olan varsa, hemen gelsin.”
“Allah hakkı için, Kıyamet günü hesaplaşmasından önce hakkını alsın.”
Yaşın yaşın ağlayan gözlerle peygamberlerini dinleyen sahabilerden hiç kimse gidip de,…
“Ey Allah'ın Rasulü!... Benim sende hakkım var” demedi.”
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.): Aynı soruyu üçüncü defa tekrarlayınca,…
“Ey Allah'ın elçisi anam-babam sana feda olsun! Eğer defalarca Allah’ın adını kullanmasaydınız,…
…huzurunuza gelip de hakkımı aramaya kalkışmayacaktım.” dedi ve şöyle ekledi:...
“Ey Allah'ın elçisi! Bir gün sizinle birlikte savaştaydık. Nasılsa develerimiz yan yana geldiler…”
“Devemden inerek size yaklaşmıştım ki, birden kamçınızın sırtımda şakladığını duydum.”
“Ey Allah'ın Rasulü!.. Bunu kasten mi yaptınız, yoksa devenize vururken kazayla bana mı çarptı? Bilmiyorum."
Hz. Peygamber: “Ey Ukkâşe, Peygamberin sana kasten nasıl vurabilir?" dedi.
Ardından Hz. Bilal'e kızı Fatıma'nın evine vararak aynı kamçıyı alıp getirmesini söyledi.
Bilal camiden çıkarak hızla Hz. Fatıma'nın evine gitti.
Bir yandan da Peygamberler Peygamberinin kendi kendine, nasıl ceza vereceğini düşünüyordu.
Kapıyı çaldı; Hz. Bilal kendisini tanıttı ve Efendimizin kamçıyı istediğini söyledi…
Bilal:“Baban bu kamçıyla kendi kendisini cezalandıracak.”
Hz. Fatıma: “Ey Bilal, bu kamçıyla babama vurarak hakkını alacak olan kimdir?”
Hz. Bilal:“Ukkâşe” dedi. Hz. Bilal, kamçıyı alır almaz doğru camiye yollandı.
Kamçıyı götürüp Hz. Peygamber'e teslim etti…
Efendimiz kamçıyı alıp Ukkâşe'ye verdi. Tam bu sırada Hz. Ebu Bekir'le Hz. Ömer ayağa fırladılar…
“Ey Ukkaşe, işte biz karşınızdayız. Peygamber'in yerine bize vur, ne olur?” diyerek arkalarını döndüler…
Hz. Peygamber: "Ey Ebu Bekir, Ey Ömer, yerlerinize oturun…
Şüphesiz ki Yüce Allah (c.c.) sizin bu iyi niyetinizi mükafatsız bırakmayacaktır” dedi.
Bu defa Hz. Ali (r.a.) fırladı ve “Ey Ukkaşe!” dedi: “İşte ben karşında hayattayım…
…Peygamber'e vurmanıza gönlüm razı olmuyor, işte sırtım, işte karnım, istediğiniz yere dilediğiniz kadar vurun…"
Hz. Peygamber O’na da:“Ey Ali, Yüce Allah senin de bu iyi niyetini mükafatsız bırakmayacaktır, otur” dedi.
Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin:“Ey Ukkaşe, biliyorsun ki biz Allah Resulünün torunlarıyız”…
“Hakkını bizden aldığında O'ndan almış sayılırsın. Ne olur bize vur?” diye yalvardılar…
Hz. Peygamber (sav) onlara da:“Yerlerinize oturun, ey benim göz bebeğim torunlarım” dedi…
Bütün bu olanları ibretle seyreden Sevgili Peygamberimiz "Ey Ukkaşe, eğer gerçekten bana vurmak istiyorsan; buyur, vur!" dedi.
Bunun üzerine Ukkaşe; “Ey Allah'ın Resulü!” dedi. “Siz bana vurduğunuzda benim belden üstüm çıplaktı”…
“Şimdi ben de size vururken belden üstünüzün çıplak olmasını istiyorum”…