120 likes | 1.1k Views
SABIR. Değerler Eğitimi. SABIR. Sabır , ya da dayanç , zor koşullar altında cesaret ve metanetini yitirmeme duygusudur. Sabırlı insan uzun süreli gecikmelere ve tahriklere rağmen moralini bozmadan yoluna devam eder veya beklemesini sürdürür. صْبِرْ. Türkçedeki sabır kelimesi Arapçadaki
E N D
SABIR Değerler Eğitimi
SABIR Sabır, ya da dayanç, zor koşullar altında cesaret ve metanetini yitirmeme duygusudur. Sabırlı insan uzun süreli gecikmelere ve tahriklere rağmen moralini bozmadan yoluna devam eder veya beklemesini sürdürür.
صْبِرْ Türkçedeki sabır kelimesi Arapçadaki ( صْبِرْ sabr) kelimesinden gelmektedir. Türkçedeki "Acele işe şeytan karışır" atasözü sabırı öğütleyen en tanınmış atasözlerinden biridir.
Sabırsızlık genellikle çocuksu bir nitelik olarak düşünülür. Sabır yetişkinliğin en önemli bileşenlerinden biridir. Sabırsızlığın aceleciliğe yol açtığı ve iyi düşünmeden verilmiş yanlış kararlara neden olduğu düşünülür. • Kişinin içinde bulunduğu fiziksel koşullardan, sinir sisteminin yapısına kadar pek çok faktörden etkilendiği bilinmektedir.
BİR SABIR HİKAYESİ • Molla Hüseyin’in hikâyesi çok meşhurdur. Hüseyin isminde bir delikanlı evlenir. Düğününde Kur’an, ilâhi ve mevlidler okuyan, vaaz ve nasihatlerde bulunan hoca efendilerin hâli pek hoşuna gider. Ve Hüseyin de o hocalar gibi olmaya karar verir. İki üç aylık evli iken düşer gurbetin yollarına, ilim öğrenmeye… Biraz da deli dolu birisidir Hüseyin. Hatta köyünde lakabı da Deli Hüseyin’dir. Tam 21 sene köyüne hiç dönmeden ilim okur, hoca olur. Sonunda köyüne gitmek üzere yola çıkar. Yolunun üzerindeki köylere şehirlere uğraya uğraya köyüne doğru yol alır. Bir köyde misafir kaldığında yaşlı güngörmüş bir ihtiyar, köy odasında ona bir sual sorar.“Sana bir soru soracağım evladım, bakalım bilebilecek misin? Söyle bakalım bana ilmin başı nedir?” der. Deli Hüseyin:“Besmeledir.”“Bilemedin.”“Fatiha’dır.”“Bilemedin.” “NasaraYensuru’dur.”“Bilemedin.”“Öyleyse sen söyle, nedir?”“Yok öyle! o kadar ucuz olmaz. Söyleyemem. Eğer altı ay benim hizmetimde çalışırsan, sana o zaman söylerim.” “Kabul, çalışırım. Yeter ki, sen bana bunu öğret.” Köyün güngörmüş ihtiyarı ile Deli Hüseyin arasında bu konuşma geçmiş. Ve Deli Hüseyin, adamın hizmetinde altı ay kalmış. Müddet dolunca Deli Hüseyin:“Eee, amca! De bakalım bana artık, İlmin başı nedir?” Köylü:“Oğlum, ilmin başı SABIRDIR.”Deli Hüseyin:“Be adam! Sen beni bu bir kelime için mi bu kadar çalıştırdın. Ben de bilmediğim bir şeyi öğreneceğim diye bekliyordum. Ben sabrı bilmiyor muyum? İstersen sana sabır hakkında saatlerce vaaz edebilirim. Bana bu yapılır mı, senin hiç insafın yok mu?”
Köylü:“Kızma evladım. Sen sabrın ilmini bilebilirsin, saatlerce vaaz da edebilirsin. Fakat sen sabretmesini bilmiyorsun. Sana bakar bakmaz anladım. Sabrı bilmek ayrı, sabretmek ayrı şey. Sana burada ben sabretmesini öğrettim. Altı ay bekleterek sabretmeyi öğrenmiş oldun. Var git şimdi, yolun açık olsun. Acele karar verme. Sabret sonra karar ver.” demiş ve Deli Hüseyin’i yolcu etmiş. • Deli Hüseyin yoluna devam eder. Köyüne akşamın alaca karanlığında varır. Evine yaklaşınca bakar ki, bir delikanlı evine giriyor. İçine bir kurt düşer. Acaba hanım bir başkası ile mi evlendi?… Acaba?… Acaba?… der durur. “Vururum, billahi vururum, eğer hanımım beni aldattı ise.” diye söylenirken ihtiyarın sözleri aklına gelir…Ne demişti ihtiyar:“Sen sabretmesini bilmiyorsun.” Acele etme Hüseyin. Acele etme, sabret. Hem Resûlullah Efendimiz:“Siz seferden döndüğünüz zaman ehlinizin yanına gece girmeyiniz, sabahı bekleyiniz.” dememiş miydi? Hele sabah ola hayrola… der. Geceyi köy odasında misafir olarak geçirir. Sabah namazını camide cemaatle kılar. Odaya gelir. Köyün ihtiyarlarına:“Bu köyde Deli Hüseyin diye birini tanıyor musunuz?” diye sorar. Köylüler:“Tanımaz mıyız, elbette tanırız. Sabah namazında bize namazı kıldıran genç, onun oğlu idi. O doğmadan babası ilim tahsiline gitti ve bir daha dönmedi.”derler. Deli Hüseyin sabrın ve Peygamberimizin tavsiyesine uymanın güzelliğini bir defa daha anlar ve ALLAH’a şükreder.“Ya bir delilik yapsaydım da akşam evime giren adamı ve hanımımı öldürseydim, hâlim ne olurdu?“diye düşünür. Ve sonra da köylülere kendini tanıtarak evine gider.