200 likes | 532 Views
Kırsal Mekanda Kamulaştırma ve Sorunlar. FATMA ÖZLEM ALTAŞ 091205081. Kamulaştırma Nedir?.
E N D
Kırsal Mekanda Kamulaştırma ve Sorunlar FATMA ÖZLEM ALTAŞ 091205081
Kamulaştırma Nedir? Arazi toplulaştırması, tarımsal arazileri niteliklerine göre sınıflandırarak, bir kişiye ait, farklı alanlardaki küçük arazi grupları yerine, o arazinin toplamını karşılayacak kadar, en az miktarda parça arazinin (mümkün olursa tek bir parçanın), o kişiye verilmesidir. Böylece iş gücünden, akaryakıttan, tarla sınırlarındaki kayıplardan kar edilmiş olur; ayrıca toprağın işlenebilme süresi ve kalitesi artar. Yapılacak diğer iyileştirme (drenaj, katkı v.b.), sulama, gübreleme ve ilaçlama gibi yatırımlar daha ucuza mal edilebilir.
Kamulaştırma Amaçlı Arazi Tapulaştırması Yapılmalıdır.. Toplulaştırmaya Bakanlar Kurulu Karar Verir. Ve Bu Resmi Gazetede Yayımlanır..
KAMULAŞTIRMA KANUNUKanun Numarası : 2942Kabul Tarihi : 4/11/1983Yayımlandığı R.Gazete : Tarih: 8/11/1983 Sayı: 18215Yayımlandığı Düstur : Tertip: 5 Cilt: 22 Sayfa: 843
Arazi Tapulaştırması Olmadan TOPRAK REFORMU Yapılamaz!
AMA BİZ YAPIYORUZ!!
Şimdi de Biraz Toprak Reformundan bahsedelim Toprak reformu hükümet tarafından başlatılan ya da desteklenen tarımsal alanların mülkiyetinin yeniden dağıtılmasıdır. Terim sıklıkla çok geniş arazilere sahip olan çok az sayıdaki toprak sahibinden (toprak ağaları, soylular, ya da büyük şirketler gibi) bu toprakların alınıp onları işleyen bireylere ya da bu bireylerin oluşturduğu kollektif oluşumlara verilmesi anlamına kullanılmaktadır.
Osmanlı’dan Dağınık ve Sorunlu bir toprak düzeni devralan Türkiye Cumhuriyeti, sorunların çözümü amacıyla 1920’lerin başında başlattığı çeşitli reformlardan biri olan “toprak reformu” konusunda, ilk yılları münferit sorunlara çözüm arayışları ile geçirmiştir. Yurt dışı ya da zorunlu yurt içi göç dalgalarına çözüm arayışları sürecinde, Atatürk’ün 1937 yılında TBMM’yi açış konuşmasında söylediği; “Bir defa memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın, hiçbir sebep suretle, bölünemez bir mahiyet almasıdır.” sözleri, Toprak Reformu çalışmalarının önünü açmıştır.
Özellikle topraksız ya da az topraklı çiftçi ailelerinin geçimini sağlayacak toprak ile topraklandırılmalarını öngören çeşitli bir çok kanun çıkartılmıştır. Yasaların çeşitli nedenlerle uygulanamaması sonucu topraklandırma konusunda önemli uygulamalar gerçekleştirilememiştir. Gelinen noktada; tarım sektörü yapısal sorunlarını aşamamış, araziler çok küçük, çok parçalı ve dağınık, halen bir çok yörede topraksız ya da az topraklı yurttaşımız yaşam mücadelesi veriyor, kiracılık-ortakçılık ve yarıcılık düzeni belli kurallara bağlanmamış, Ülke geneli gibi GAP bölgesinde de tarımsal altyapı sorunları çözülememiş, ülkenin tapu ve kadastro sorunu çözülememiş, çarpık kentleşme sorunu çözülememiş, tarım toprakları yok oluyor, planlı kalkınma çabaları yerini tümüyle serbest piyasa koşullarına bırakmış, Türkiye bir çok tarım ürününde net dışalımcı konuma gelmiştir.
Önceki Türk toplumlarından ve İslamiyet’ten gelen aşağıdaki bazı kurallar, tarımsal üretimin artırılması amacını taşımaktadır: “Mevta (ölü, kullanılmayan) arazinin ihya edilerek tarım yapılabilir hale getirilmesi halinde, mülkiyeti ihya edene verilir.” kuralı, tarımsal üretimin artırılması amacı taşıyan, özendirici nitelikli bir kuraldır. Bunun gibi, ”Nadasa bırakma dışında, askerlik ve uzun süreli hastalık gibi, kabul edilebilir bir özrü olmaksızın arka arkaya üç yıl süre de boş bırakılması durumunda toprağın çiftçinin elinde kalmaması” kuralı da, tarım topraklarının sürekli, verimli ve düzenli işletilmesini sağlama amaçlı ve tehdit unsuru taşıyan bir kuraldır. Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar tarım topraklarının çok büyük bir bölümü üzerinde özel kişilere mülkiyet hakkı tanınmamışken, 1926 yılında çıkarılan Türk Medeni Kanunu, toprakların özel mülkiyet konusu olabileceğini kabul etmiştir. Ancak toprakların vatandaşlar arasındaki dağılımından doğan sorunlar Cumhuriyetin ilk yıllarından beri devlet yöneticilerinin ilgisini çekmiştir. Atatürk 1929 yılında TBMM’ni açarken yaptığı bir konuşmada “Çiftçiye arazi vermek de hükümetin takip etmesi lazım gelen bir keyfiyettir. Çalışan Türk köylüsüne işleyebileceği kadar toprak temin etmek, memleketin istihsalatını (üretimini) zenginleştirecek başlıca çarelerdendir” demiştir. Yine Atatürk, “her çiftçi ailesinin geçineceği ve çalışacağı toprağa malik olması behemehal lazımdır. Vatanın sağlam temeli ve imarı bu esastadır” demiştir. Atatürk 1937 meclis açılış konuşmasında ise, “ Memlekette topraksız çiftçi bırakılmamalıdır. Bundan daha önemli olanı ise, bir çiftçi ailesini geçindirebilen toprağın hiçbir sebep ve suretle bölünmez bir mahiyet alması, büyük çiftçi ve çiftlik sahiplerinin işletebilecekleri arazi genişliğini, arazinin bulunduğu memleket bölgelerinin nüfus kesafetine ve toprak verim derecesine göre sınırlamak lazımdır” görüşünü ileri sürerek, Türkiyede ilk toprak reformu ilkelerinin temelini atmıştır. (Çevik, 1989)
Kırsal Alanda Kamulaştırma Yapılırken Tarımsal, Kültürel, Sosyal Yaşamda Bazı Sorunlarla Karşılaşılması Muhtemeldir Şimdi Bu Sorunlara Değinelim..
Tarımsal Sorunlar Ülkemizdeki tarım işletmelerinin kullandıkları arazi miktarı küçük ölçekte, birbirinden uzak ve çok sayıda parçalardan meydana gelmiştir. Arazi parçalılığı miras hükümleri, satış, kanal ve yol inşası vb. nedenlerle gittikçe artmakta ve tarım işletmeleri, ekonomik işletme büyüklüklerinin altına düşmektedir. Bu durum tarımsal yapıyı, masrafları ve üretimi olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’de 1950 yılında 2.2 milyon adet olan tarım işletmesi, 1980 yılında 3.5 milyona, 1990 yılında 3.9 milyona çıkmış, 2001 yılında ise 3 milyon olarak tespit edilmiştir. 1950 yılında 10 hektar olan “Ortalama İşletme Büyüklüğü” azalarak 1980 yılında 6 hektara, 1990 yılında 5.9 hektara düşmüş, 2001 yılında ise 6.1 hektar olarak belirlenmiştir. Tarımsal işletmelerin parçalılık durumlarına bakıldığında 2001 tarım sayımı verilerine göre, mevcut 3 022 127 adet işletmenin % 4.8’inin 1-3 parça, % 44.2’sinin 4-5 parça, % 28’inin 6-9 parça, % 23’ünün ise 10 parça ve üzerinde parçalı yapıya sahip olduğu görülmektedir.
Yukarıda yazılı rakamlardan ileri giderek Ülkemizde Tarımın temel yapı sorunları şöyle sıralanabilir. -Kırsal toplum insanının önemli bir bölümünün hiç toprağı yoktur. -Tarım işletmelerinin büyük bir bölümünün toprağı bir ailenin geçimini sağlayamayacak kadar küçüktür. -Tarım işletmelerinde toprak mülkiyeti dağılımı dengesizdir. -Halen geçerli olan kiracılık yarıcılık ve ortakçılık düzeni ekonomik ve verimli tarım yapılmasını engellemektedir. -Tarım işletmelerinin büyük bir çoğunluğunda araziler küçük parseller halinde dağınık ve şekilleri düzensizdir.
!!! !!! Almanya'da tarım arazilerinin 10 hektarın altına inmesine izin verilmiyor ve Bütünlüğü koru geliri paylaş esası bulunmaktadır. Avrupa'da miras eğer bir ailede üç kişiye kaldıysa o aileden tek bir kişiye (ki burada mesleği en tarıma yatkın olana veriliyor) kalan arazinin işletme hakları veriliyor. !!! !!!
Sosyal Sorunlar Sizin de Bildiğiniz Üzere Türkiye’de «Mevsimlik İşçi» Diye bir kavram var.. Ve bu kişiler üzerine çok uzun Tartışmalar yorumlar yapılabilir,ancak şunu söyleye- Lim;yapılan Araştırmalar sonucunda özel risk grubuna dahil edildi Bunun temelinde ise,arazi toplulaştırmasının olmaması yatıyor ..
Diğer Sorunlar Hisselilik sulama ve ulaşımdan kaynaklanan sosyal huzursuzluklar Ortaya Çıkmaktadır. Tapu ve kadastro kayıtları yenilenememektedir.
Araziler düzenlenmediğinden kıymetsizleşmekte. Parçalılık ve hisselilik nedeni ile hazine arazileri değerlendirilememekte. Hayvancılığa uygun mera arazileri oluşturulamamakta.
Genel olarak tarımda kullanılan Girdi kullanımında tasarruf yapamamaktayız.