1.13k likes | 2.19k Views
KARAGÖZ- HACİVAT GÖLGE OYUNU. Deriden yapılan tasvirlere arkadan vuran ışığın tasvirlerin gölgesini beyaz bir perde üzerine yansıtması temeline da y anan gölge oyunu doğu kültürlerine özgü bir sanattır ve ort aya çıkışı hakkında değ işik ri v ayetler vardır.
E N D
Deriden yapılan tasvirlere arkadan vuran ışığın tasvirlerin gölgesini beyaz bir perde üzerine yansıtması temeline dayanan gölge oyunu doğu kültürlerine özgü bir sanattır ve ortaya çıkışı hakkında değişik rivayetler vardır.
Bu tekniğin Türk halk kültüründe ortaya çıkışı ve ne zaman Karagöz ve Hacivat olarak biçimlendiği hakkında değişik görüşler vardır. Bunlardan en yaygın olanı Sultan Orhan devrinde (1324-1362) Ulu Cami’nin inşaatı sırasında Bursa’da geçmiştir.
Cami inşaatında çalışan , demirci ustası Kambur Bâli Çelebi ( Karagöz ) ile duvarcı ustası Halil Hacı İvaz ( Hacivat ) arasında geçen nükteli konuşmaları dinlemek isteyen işçiler işi gücü bırakıp onların etrafında toplanır, bu yüzden de inşaat yavaş ilerlermiş. Bu durumu öğrenen padişah (Sultan Orhan) her ikisini de idam ettirmiş. (Bir rivayete göre ise Karagöz idam edilmiş, Hacivat ise hacca giderken yolda ölmüştür).
Daha sonra çok pişman olan padişahı teselli etmek isteyen • Şeyh Küşterî başından beyaz sarığını çıkarıp germiş ve arkasına bir ışık yakarak ayağından çıkardığı çarıkları ile de Karagöz ve Hacivat’ın tasvirlerini canlandırıp nükteli konuşmalarını tekrar etmiş. • O tarihten sonra da Karagöz oyunları değişik mekanlarda oynanır olmuş.
Günümüzde de Karagöz perdesine Şeyh Küşterî meydanı denir ve Şeyh Küşterî Karagözcülüğün pîri kabul edilir. Karagöz hakkında ilk kesin belge şehzadelerin sünnet şölenini anlatan 1582 tarihli Sur name-i Hümayun'dadır.
Gölge oyunu tekniğinin Türk toplumunda ne zaman kullanılmaya başlandığı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Bir görüşe göre Çinlilerden Moğollara onlardan da Türklere geçmiştir. Daha sonra da Türk akınlarının istikametine paralel olarak batıya geçmiştir.
ORTAYA ÇIKIŞIYLA İLGİLİ DEĞİŞİK RİVAYETLER
Bir rivayete göre Çin hükümdarı Wu (M.Ö. 140-87) karısının ölümü üzerine derin bir üzüntüye kapılır. Şav Wong adlı bir Çinli, hükümdarın üzüntüsünü hafifletmek için sarayın bir odasına gerdiği beyaz bir perdenin arkasından geçirdiği bir kadının perde üzerine düşen gölgesini ölen kadının hayali diye sunar (Bizdeki Karagöz ve Hacivat efsanesine benzerlik dikkat çekicidir). Bir başka rivayete göre ise Hint’ten çıkmış 4. ve 5. yüzyıllarda Java’ya geçmiş ve buradan da batı dünyasına yayılmıştır.
Prof. Metin And’a göre ise, 1517 yılında Mısır’ı fetheden Yavuz Sultan Selim’in Memluk sultanı Tuman Bay’ın Nil Nehri üzerindeki Roda adasında asılışını hayal perdesinde canlandıran bir hayal sanatçısını, oğlu Kanuni Sultan Süleyman’ın da görmesini arzu ederek İstanbul’a getirmesiyle gölge oyunu Anadolu’ya girmiştir: “Türkler 16. yüzyılın başında perde gerisinden gölge yansıtma tekniğini Mısır’dan almışlardır. Mısır’dan alınmış olan bu yeni oyuna zamanla Türk yaratıcılığı katılmış, Nitekim bir çok gezgin, 19. yüzyılda Mısır’daki gölge oyununu anlatırken, bunun Karagöz olduğunu, Mısır’a Türkler tarafından sokulduğunu ve çoğunlukla Türkçe oynatıldığını belirtmişlerdir.
1)Mukaddime (Giriş) Göstermelik kaldırıldıktan sonra Hacivat şarkısını söyleyerek seyirciye göre sol taraftan perdeye gelir. *Şarkısını bitirdikten sonra perde gazelini okur, perde gazeli de bittikten sonra seyirciyi selamlar ve Karagöz’ü perdeye getirebilmek için tegannî’ye (tegannî kelimesi makam ile şarkı söyleme anlamına gelir, burada Hacivat’ın bir melodi ile ah bana bir eğlence medet diye seslenişi tegannî olarak adlandırılır)başlar. Karagöz Oyunlarının Bölümleri B A *Oyundan önce perdenin ortasına konan göstermelik, nareke (kamıştan yapılmış bir çeşit düdük) zırıltısı ve tef velvelesi ile kaldırılır. *Göstermelik oyun hakkında fikir veren bir tasvir olabileceği gibi oyun ile ilgisiz bir tasvir de olabilir. *Göstermelik konmasının amacı seyircinin oyuna odaklanmasını sağlamak ve oyunun başladığını belirtmektir.
Karagöz camdan uzanır ve Hacivat’a bağırmamasını söyler, Hacivat’ın bağırmaya devam etmesi üzerine kafası kızan Karagöz aşağı atlar ve Hacivat ile kavga ederler. Hacivat kaçar, Karagöz sırtüstü yerde yatar vaziyette iken Hacivat’a söylenir.
Karagöz, (bir daha gel bak ben sana neler yaparım) der demez Hacivat gelir. Hacivat’ın gelmesiyle Mukaddime biter, Muhavere başlar.
2)Muhavere (Söyleşi, atışma) • Muhavere asıl oyunun konusuyla ilgili değildir. • Bu bölüm Karagöz’ün yabancı sözcükleri kullanarak konuşan Hacivat’ı yanlış anlaması ya da yanlış anlar görünmesi, böylece ortaya türlü cinaslar ve nükteler çıkmasıyla sürer gider. • Eğer oyun uzatılmak istenirse muhavereden sonra istenirse bir de “Ara Muhaveresi“ oynatılır. • Ara muhaveresinde klasik muhaverelerden farklı olarak karagöz ve Hacivat'ın yanı sıra daha farklı tipler de oyun katılabilir. • Muhavereler her konuya açıktır, önceden bilinen bir muhaverenin içine günlük olaylar sokulabileceği gibi, günlük olayları şakacı bir dille eleştiren doğaçlama muhaverelerde olabilir. Karagöz oyunlarında doğaçlamaya en uygun bölüm muhavere bölümüdür.
Ferhat ile Şirin, Tahir ile Zühre, Leyla ile Mecnun gibi klasik oyunların fasıl bölümleri güncel olayların işlenmesine çok fazla müsait olmamasına karşın, bu oyunların muhavere bölümleri her tür konunun işlenmesine açıktır. • Bu Karagöz oynatan ustanın maharetine ve kültürüne bağlıdır. • Bu yüzden Karagöz oynatacak kişinin dağarcığının zengin olması gerekir. Eskiden Karagöz ustaları televizyonun, radyonun, gazetenin olmadığı çağlarda Karagöz oyunlarının içinde siyasal taşlamalar yapar ve kamuoyunun sesini temsil ederlerdi. • Karagöz perdesinde siyasi olayların canlandırılması • Padişah 2. Abdülhamit döneminde ağır cezalara • bağlanmıştır. Bu karardan sonra Karagöz oyunları • sürekli olarak aynı oyunların ezberlenip oynatıldığı, • hiçbir çekiciliği olmayan sıradan bir oyun olup • çıkmıştır.
Büyük tuluat (doğaçlama) ustası • İsmail Dümbüllü’nün “Seyircinin kararı • kesindir, temyize gitmez” dediği gibi • ilginçliği kalmayan Karagöz oyunları • seyircinin ilgisini çekmez olmuştur. • Karagöz oyunlarının ilgi çeker bir duruma gelebilmesi ancak eskiden olduğu gibi güncel olayların mizahî bir dille perdeye aktarılması ile mümkün olabilir. • Evliya Çelebi’nin çok övdüğü Hayâlî Kör Hasanzade Mehmet Çelebi’nin akşamdan sabaha dek değişik taklitler yapıp herkesi hayretler içinde bıraktığı, 18. yüzyıl sonlarında yetişen Kasımpaşalı Hafız’ın da gece sabaha kadar sadece Hacivat ile Karagöz’ü oynatıp konuşturduğu, dinleyenlerin çatlamak derecesine geldiği ve vaktin nasıl geçtiğini fark etmedikleri biliniyor.
18. yüzyıl sonlarında yetişen hayal küpü Emin Ağa’nın bir söylediği muhavereyi bir daha söylemez diye şöhreti vardır. • Muhavere bölümü kafası kızan Karagöz’den dayak yiyen Hacivat’ın kaçması, yalnız kalan Karagöz’ün Sen gidersin beni buraya mıhlamazlar, pamuk ipliğiyle hiç bağlamazlar, ben de çeker gider köşe pencereme otururum bakalım burada ne oyunlar oynanır diyerek çıkması ile sona erer.
3)Fasıl (Bir öykünün anlatıldığı asıl oyun) • Bu bölümde bildiğimiz tiyatro oyunları gibi baştan sona bir oyun oynanır,. • Oyunun akışına göre kendi kılık ve şiveleri ile Zenne, Çelebi, Tuzsuz Deli Bekir, Beberuhi, Tiryaki, Frenk,Yahudi, Acem, Matiz gibi değişik tipler girip çıkarlar. • Elbette ki başrollerde her zaman karagöz ile Hacivat vardır. Karagöz ustası oyunun akışına göre bu tipleri azaltıp çoğaltabilir. Bazı oyunlarda Karagöz ve Hacivat da oyunun akışına göre değişik kılıklarda perdeye gelip rollerini yaparlar. • Örneğin Karagöz’ün gelin olması oyununda Karagöz gelin kılığı ile oyuna katılır ya da cazular oyununda Karagöz cinler tarafından çarpılıp eşek haline gelir, Karagöz’ün ağalığı oyununda Hacivat kahya olur , salıncak oyununda ise Karagöz tarafından tanınmamak için kadın kılığına girer.
Bazı kaynaklarda Kâr-ı Kadîm (klasik, eskiden kalma), ya da yeni olarak nitelendirilen bazı oyunlar günümüze kadar gelerek klasikleşmiştir. Bu oyunlar yaklaşık kırk tanedir; Aptal Bekçi, Bahçe, Balık, Bursalı Leyla, Büyük Evlenme, Cambazlar, Cazular, Cincilik, Eczane, Ferhat ile Şirin, Hain Kahya, Hamam, Hekimlik, Kağıthane Sefası, Kanlı Kavak, Kanlı Nigar, Karagözün Ağalığı, Karagözün Aşçılığı, Karagözün Bakkallığı, Karagözün Gelin Olması, Karagözün Şairliği, Kırgınlar, Kütahya Çeşmesi, Leyla ile Mecnun, Mal Çıkarma, Mandıra Sefası, Meyhane, Orman, Ortaklar, ödüllü, Sahte Esirci, Salıncak, Sünnet, Tahir ile Zühre, Tahmis, Tımarhane, Yalova Sefası, Yazıcı.
4)Bitiş • Fasıl bölümü sona erdikten sonra Karagöz ile Hacivat perdeye gelirler (eğer rol gereği perdede farklı bir kıyafet ile görünüyorlarsa perdeden çıkıp normal kıyafetleri ile gelirler). Karagöz oyunlarının klasik bir bitişi vardır. Fasıl bölümü bittikten sonra perdeye seyirciyi eğlendirmek için şarkı veya türkü eşliğinde bir tipleme gelir, eskiden dansöz ya da köçek çıkarmış ancak bu tipleme günümüze uyarlanarak tanınmış bir şarkıcı ya da türkücü vs. olabilir.
Eğlendirici tipleme de çıktıktan sonra Hacivat "aman Karagözüm nedir bu işler" der, karagöz ise "kafanı kırsın geyiklerle keşişler" deyip Hacivat'a tokat atar. Bunun üzerine Hacivat “Yıktın perdeyi eyledin viran, varayım sahibine haber vereyim hemann!" der ve seyirciyi selamlayarak çıkar. Karagöz’de “Her ne kadar sürç-i lisan ettikse affola, ehh Hacivat bir dahaki oyunda yakan elime geçerse vayyy haline!" der ve seyirciyi selamlayarak çıkar. Perde arkasındaki ışığın sönmesiyle oyun sona erer.
Mehmet Muhittin Sevilen • "Hayali Küçük Ali" Mehmet Muhittin Sevilen • Mehmet Muhittin Sevilen, bilinen adıyla Hayali Küçük Ali, (d. 1886, İstanbul - ö. 7 Şubat 1974, Ankara) Kukla ve gölge oyunu sanatçısı.
Geleneksel temaşa sanatının önde gelen ilk isimlerinden olan Sevilen, Türkiye'de Cumhuriyet öncesi Karagöz ve Hacivat sanatının en bilindik temsilcisi, cumhuriyet sonrasında Atatürk'ün huzurunda gösteri yapmış ve O'nun tarafından desteklenmiş bir sanatçıdır.
Daha 8 yaşındayken Karagöz oyununa merak saran Mehmet Muhittin, Davutpaşa Rüştiyesini (ortaokul) bitirmesinin ardından PTT'de çalışmaya başladı. I. Dünya Savaşı sürecinde askere gitti. Askerlik sonrasında tekrar mesleğine dönerek 1944 yılında emekli olana kadar Ankara'da çalıştı.
Emeklilik sonrasında Karagözcülük konusunda profesyonelce çalışmaya başlayan sanatçı, çocukluk sürecinde Saffet Bey'den aldığı destek ve izleyicisi olduğu Hayali Ömer Efendi, Hayali Memduh Bey, Hayali Arap Cemal Efendi, Hayali Sobacı Ömer Efendi, Hayali Nazif Bey, Hayali serçe Mehmet Efendi, Hayali Kâtip Salih Efendi, Hayali Arap Ömer Ağa ve Hayali Behiç Efendi gibi gölge oyunu ustalarının öğretileriyle, çocuk yaşlarda başladığı oynatıcılık mesleğini sürdürmüştür.
İlk oyununu 1900 yılında Fatih'in Draman semtinde Hımhımlı Mandıra adıyla sergilemiş ve büyük ilgi ve beğeni toplamıştır. • Cumhuriyet öncesi döneminin zor koşullarında gölge oyununa büyük emek veren "Hayali Küçük Ali", o günlerde sanatını uygulayabilmek için özel izinler almak zorunda kalmıştır:
".. mevlanakapı yokuşunda velet karabaş mahallesi'nde, çarıkhane sokağında, 16 numaralı hanede mukim bâlâya, fotoğrafı ilişik ali efendi'ye, edeb ve terbiye dairesinde hikâye söylemek, meddahlık etmek ve hayal oynatmak için müsaade edildiğini bildirir işbu vesika kılındı"...
60 yılı aşkın sanat yaşamı boyunca, sadece Karagöz oynatıcılığı yapmakla yetinmeyen Mehmet Muhittin Sevilen, 20 yıla yakın süreyle TRT'de radyo programları gerçekleştirip sunmuş, kitaplar yazmış, meddahlık yapmış, özellikle de öğrenci yetiştirmeye önem vererek, Halkevlerinde öğretmenlik yapmıştır.
Birçok oyununun metinlerini kendisi yazan sanatçı, yapıtlarını ülkenin dört bir yanında Halkevleri'nde, "Karagöz odaları"nda sergilemiştir. Karagöz ve Hacivat oyununu, hiç bir özelliğini bozmadan günümüze taşıyarak, yapmacıksız şekilde aktarmayı ustaca başarmış ve bu konuda onlarca ses bantı doldurarak, bu sanatı yaşatma çabasına düşmüş, hastayken bile vazgeçmemiştir.
Geleneksel Türk Tiyatrosu'nun oluşumunda temel taşlardan biri sayılan Karagöz oyunu bugün de "Hayali Küçük Ali", Mehmet Muhittin Sevilen'in torunları ve bu sanata gönül verenler tarafından sürdürülmeye çalışılmaktadır.
Karagöz Karagöz okumamış bir halk adamıdır. Karagöz halk diliyle konuşur. Öğrenim görmüş kişilerin ( Hacivat, Çelebi, Tiryaki vb.) yabancı sözcük ve dil kurallarıyla yüklü sözlerini anlamaz, anlayabildiklerini de anlamaz görünür; bu yabancı sözleri Türkçe sözcüklere benzeterek, onlara ters anlamlar verir. Böylece, toplum içindeki iki ayrı zümrenin dillerinin çarpışmasından türlü gülünçlükler doğar. Karagöz
Hacivat, Karagöz'ün tam tersi bir tiptir. Öğrenim görmüştür, medrese diliyle konuşmaktadır, her çeşit bilim (matematik, iktisat, ahlâk, gramer vb.) ve sanattan (edebiyat, musiki vb.) az buçuk anlar. Görgü kurallarına uygun davranır, her zaman kişisel çıkarlarını göz önünde bulundurur, bunun sonucu olarak da, kurulu düzeni olduğu gibi kabul edip eleştirme ve direnme yollarına sapmaz, nabza göre şerbet verir. Hacivat
Kimi oyunlarda malı mülkü olan zengin bir adam, ya da mirasyedi. Çelebi, karagöz oyunlarının klasik tiplerinden biridir. Çelebi
Afyon yutup pineklemekle ömür geçiren, konuşmaların en can alacak noktasında başı öne düşüp uyuklamaya başlayan <<Tiryaki>> nin adı, çoklukla <<Nokta Çelebi>> dir. Eldeki kaynaklar, bu tipin çok eskiden beri hayal perdesinin başlıca kişilerinden biri olduğunu göstermektedir. Tiryaki
Hemen bütün oyunlarda <<Altı kolaç>> lakabıyla anılan Beberuhi, cüce, ağzı kalabalık, yaygaracı, boyu ile uygun düşmeyecek yolda tafra satıcı bir çeşit mahalle insanıdır. Bebe Ruhi
Bir elinde kama, bir elinde şarap kabı ile perdeye gelen, nâra atan, anasını babasını ve dokuz yüz doksan dokuz kişiyi öldürmüş olmakla övünen, öldürme işinde elinin hafif olduğunu bildiren, başını kestirmek istemeyen ve kendisi gibi yiğit bir kişiden çürük bir başı esirgeyen Karagöz'e şaşan Tuzsuz, perdedeki kişileri zorbalığıyla ürkütür; dolantı karmaşık bir hal aldığı sırada ortaya çıkıp meseleyi çözerek oyunu sona erdirir. Tuzsuz Deli Bekir
Karagöz ve Orta oyunu tipidir. Dürüst, mert ama bilgisiz ve kabadır. Çabuk kızar, ataktır, onun için adam öldürmek çok kolaydır. Kabadayılığı vardır, ama sıkıya gelince kaçar. İyi davranılınca uyumludur. İmparatorluk coğrafyasında kavgacı ve silahşorlukları ile tanınır. Kendine has bir şivesi, Arnavut ağzı vardır. Lâf anlatması zordur, okuma yazmayı, sayı saymayı bilmez. Oyunlarda bahçıvanlık, bostancılık, bozacılık, vb. işlerle uğraşır. Arnavut
Zenne, bir tiyatro sergisi hâsıl olduğunda kadın rolüne çıkan erkektir. Zenne eski dilde kadın demektir. Zenne
Laz Laz , çabuk öfkelenen, çabuk çabuk konuşan ağzı kalabalık, çok hareketli bir tiplemedir. Laz karşısındakine konuşma fırsatı vermez, hep kendi konuşmak ister. Oyunlarda Fırıncı Hayrettin ağa , gemici , fındık tüccarı gibi roller üstlenir. Matiz Elinde sürekli olarak şarap şişesi bulunur. Matiz , sarhoş , külhanbeyi tiplerinin hepsi yaklaşık olarak aynı tiplerdir.(Bekri Mustafa, Bekri Veli, Sakallı Deli, Hımhım Ali, Hovarda Çakır, Kırmızı Suratlı Bakır, Burunsuz Mehmet, Çopur Hasan, Cingöz Mustafa) Argoda çok içki içen ya da çok sarhoş olan insanlara matiz denir.
Acem Halıcılıkla uğraşan zengin İranlı tipleme. İran'dan ya da Azerbeycan'dan gelmiştir. Eğlenmekten ve kendisine dalkavukluk yapılmasından hoşlanır. Bol bol para dağıtır. Şiire düşkündür, söylediği farsça şiirlere Karagöz aynı uyaklarla saçma sapan cevaplar verir. • Bunların dışında Osmanlı imparatorluğu döneminde yaşayan her tip Karagöz oyunlarında yerini almıştır. Bu tiplerin başlıcaları şunlardır: • -BOLULU AŞÇI-RUM-KÜRT-İMAM-KAYSERİLİ-ÇERKEZ-YAHUDİ-RUMELİLİ-ARAP-ZENCİ-DOKTOR-KÜLHANCI-AYVAZ-KİLCİ-FRENK-HOKKABAZ-DENYO-ÇENGİ-KÖÇEK-SOYTARI • HİMMET:Kastamonu'lu Himmet olarak da geçer.Sırtında baltası vardır.Kaba saba bir tiptir .
Eksen Kişiler (Karagöz, Hacivat) Kadınlar (Zenneler, Kanlı Nigar, Salkım İnci, Karagöz'ün karısı, Hacivat’ın Kızı vs.) İstanbul ağzı konuşanlar (Çelebi, Tiryaki) Anadolulu kişiler (Laz, Bolulu, Kayserili, Kürt, Kastamonulu) Anadolu dışından gelen kişiler (Arnavut, Arap, Acem) Müslüman olmayan kişiler (Rum, Ermeni, Yahudi) Kusurlu ve ruhsal hasta olan kişiler (Kekeme, Kambur) Kabadayılar ve sarhoşlar (Matiz, Tuzsuz Deli Bekir, Sarhoş) Eğlendirici kişiler (Köçek, Çengi, Cambaz, Hokkabaz) Olağanüstü kişiler ve yaratıklar (Cazular, Cinler, Canan) Geçici, ikincil kişiler ve çocuklar (Çeyiz taşıyıcıları, Satıcılar vs.)
Musikisi • Gölge oyunu Karagöz´de musiki önemli bir rol oynar.Karagöz´ün ayrılmaz bir parçası olan musiki bu oyunlarda kendine özgü bir nitelik kazanmış, Osmanlı şehir eğlence musikisinin bir türü haline gelmiştir. Musikinin yer almadığı bir Karagöz oyunu düşünülemez. Musiki Karagöz´de Osmanlı-Türk musikisinin değişik türleri ile beste şekillerini içinde toplar.Klasik musikinin kâr, karçe, murabba, beste, semai, şarkı gibi beste şekilleri; gazel ve taksimler; şehir eğlence musikisinin köçekçeleri, tavşancaları ve oyunhavaları; Anadolu´nun ve Rumeli´nin türküleri dışında, oyunlarının konuları gereği olan Arapça ve Yahudice güfteli şarkılar, Çingene şarkıları, Rum ve Ermeni kültürlerine özgü ezgiler, vals, polka, opera aryası gibi batı müziği parçaları da Karagöz musikisinde yer almıştır.Oyunların konuları musiki repertuarının gittikçe genişlemesini sağlamıştır.Karagöz musikisinin tesbit edilebilen repertuarı daha çok 19. ve 20. yüzyıl Türk musikisine aittir.Ancak, bu repertuarda, Abdulkadir Meragi´ye mal edilen kârlar, Seyyid Nuh, Itrî, Kassamzade, Ebubekir Ağa, Tab´î, Sadullah Ağa, Mustafa Çavuş gibi bestecilerin eserleri de bulunması, bu arada Batı müziği eserlerine de yer verilmesi Karagöz musikisinin sabit olmadığını, Türk musikisindeki ve Türk toplumundaki değişime uyum sağlamak amacıyla her dönemde değiştirildiğini gösterir
Aptal Bekçi Oyunu KaragözHacivat1.Zenne2.ZenneÇelebiTuzsuz Deli BekirBeberuhiEşek
Nâreke zırıltısı ve tef velvelesi ile göstermelik kalkar, Hacivat Şarkı eşliğinde gelir. • (Şarkı, Şehnaz Sengin Semai)Dîdem yüzüne nâzır, nâzır yüzüne dîdem(Şarkı bittikten sonra Hacivat perde gazelini okur)
Of hay hakGönül verdik perdeye dost, başlayan bir gazeldirHüner değilse de dünyaya gelmek ne güzeldirÖlümlüymüş dünya, neler gelmiş neler geçmişHüner, geçmişi gününde görüp güldürmededirGülen pek az, ağlayan ne çok, Tanrıyı saymazsakHüner, oynayan kim, oynatan kim, bilmededirTanrı gölgesini eksik eylemesin duamızHüner, gölgede solmadan açmayı bilmededir.