180 likes | 398 Views
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ KANUNU ÖNCESİ ve SONRASI. Önder KAHVECİ Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri. Türkiye’de ilk defa İş Sağlığı ve Güvenliği konusunu kapsamlı bir şekilde ele alan kanun, 20.06.2012 tarihinde kabul edilerek, 30.06.2012 tarihli 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı.
E N D
İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ KANUNU ÖNCESİ ve SONRASI Önder KAHVECİ Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri
Türkiye’de ilk defa İş Sağlığı ve Güvenliği konusunu kapsamlı bir şekilde ele alan kanun, 20.06.2012 tarihinde kabul edilerek, 30.06.2012 tarihli 28339 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı. Bilindiği gibi daha önce İş Sağlığı ve Güvenliği ile ilgili bazı konular yalnızca 4857 Sayılı İş Kanununda 5. Bölüm içersinde “İş Sağlığı ve Güvenliği” ana başlığında 77 ve 89. maddeleri arasında biçimlendirilerek uygulanmaktaydı. Dolayısıyla 6331 sayılı Kanun öncesinde, yalnızca 4857 sayılı Kanun çerçevesinde istihdam edilen işçiler için kısmi bir İş Sağlığı ve Güvenliği uygulaması varken memurlar, bu uygulamanın kapsamı dışında tutulmuştu. Şimdi ise 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununun 2. maddesindeki “Bu Kanun; kamu ve özel sektöre ait bütün işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerler de dâhil olmak üzere tüm çalışanlarına faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” hükmü çerçevesinde Kanunun kapsamı ve etki alanı, yeniden tanımlanarak genişletilmiştir. Önceki İş Kanunu içerisindeki tanımda, en belirgin ve öne çıkan özellik olan İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarını sanayiden sayılan, devamlı olarak en az 50 işçi çalıştıran ve 6 aydan fazla sürekli işlerin yapıldığı işyerleri ile sınırlayan hükmün, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanununda kaldırılarak “Kamu ve Özel sektöre ait tüm işyerleri ve işlere uygulanması” zorunluluğu getirilmiş olması, son derece olumlu bir yaklaşım olmuştur.
Böylece, etki alanı genişleyen kanunun hükümleri, İş Kanunu, Deniz İş Kanunu, Meslek Eğitim Kanunu, Devlet Memurları Kanunu, Borçlar Kanunu çalışanlarına, bu işyerlerinin ve işverenleri ile işveren vekillerine, çırak ve stajyerlere de dâhil olmak üzere ve faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanacaktır. Bu Kanunun sayıları 2,5 milyonu bulan memurlar için de İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerini getiriyor olması bizler açısından memnuniyet vericidir. Ancak, bilindiği üzere Kanunun yürürlük tarihi her ne kadar 1 Ocak 2013 olsa da 50’den az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli işyerlerinde 1 Temmuz 2013, kamu kurumlarında ise 1 Temmuz 2014 olarak belirlenmiştir. Son derece önemli maddeler içeren Kanunun uygulamasının memurlar için 1 Temmuz 2014’e bırakılmasının büyük bir hata olduğu düşüncesindeyiz. Bize göre çalışanların can güvenliğini ve sağlığını korumak üzere çıkarılan bu Kanunun uygulamasında kamu, örnek ve öncü olmak zorunda iken bu konuda öncülüğün özel sektöre bırakılması son derece yanlış bir uygulama olmuştur.
Bununla birlikte kamu hizmetlerini içeren çalışma alanlarına bakıldığında, kamu yönetimi ve savunma; zorunlu sosyal güvenlik, ülke yönetimi ve toplumun ekonomik ve sosyal politikalarının yönetimi, genel kamu idaresi faaliyetleri, eğitim, öğretim ve kültür ve sanat hizmetlerinin az tehlikeli işler arasında sayılması sonucunda kamuda çalışan 2,5 milyon memurun büyük çoğunluğunun az tehlikeli sınıfta değerlendirildiğini söylemek mümkündür. Kamu çalışanlarının kahır ekseriyetinin az tehlikeli işler sınıfında sayılması, dolayısıyla büro ve ofis içerisinde çalışıyor olması, bir bakıma kamu işverenine daha fazla sorumluluk yüklemektedir. Çünkü kapalı alanlarda alınacak İş Sağlığı ve Güvenliği önlemlerinin daha çok çalışma ortamı, araç ve gereçlerin sağlıklı ve ergonomik olması zorunluluğu işverene aittir. Bu tür ortamlarda ise ergonomi kuralları önem kazanmaktadır. Ergonomi, insanların biyolojik ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak, insan-makine- çevre uyumunun doğal ve teknolojik kurallarını inceleyen disiplinler arası inceleme, geliştirme çalışmalarının bütünlüğü olarak tanımlanabilir. Bürolarda ergonomik çalışmalar, çalışma ortamının, çalışanın hoşnut olacağı ve onu mutlu edecek bir ortama dönüştürülmesi için yapılır.
Ergonomik çalışmalar sonucunda çalışma ortamı, etkin çalışma ortamı haline getirilmektedir. Etkin çalışma ortamı için ise; İşletme ve bürolardaki araç-gereçlerin, çalışanların özelliklerine ve yeteneklerine uygun tasarlanması, İşletme ve bürolardaki bütün bölümlerde yapılan işlerin, yararlı olarak algılanmasına, İşletme ve bürolardaki çalışma yöntemleri ve iş koşullarının, çalışanlara uygun duruma getirilmesine, İşletme ve bürolardaki çalışanlara, yeteneklerini kullanması ve kendilerini gerçekleştirme imkânı sunulmasına dikkat edilmelidir. Çalışanların fizyolojik ve psikolojik sorunlarının en aza indirilmesi sağlanmalıdır. Çalışanlar ile yaptıkları iş arasında belirgin bir uyum sağlanarak, çalışanların, çalışırken yıpranması önlenmelidir. Ergonomi çalışmalarında insanın özelliğinin, insan-otomasyon ilişkisinin, çevresel ve çalışma koşullarının iyi planlanması gereklidir. Bunları planlarken şu noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir:
İnsanın fiziksel, duygusal özelliği, bilinç özelliği, İnsan-otomasyon ilişkisi, mekanik sorunlar, boyut sorunları, Aydınlatma, ısıtma, havalandırma, ses ve gürültü, nem, renk, temizlik, yerleştirme biçimi, estetik gibi çevre şartları, Hareket ekonomisi ve çalışma koşulları, çalışma ortamının stres yapısı, iş kazaları, dönüşümlü çalışma aralıkları, çalışma süresi, yetki ve sorumluluk, ücret durumu, motivasyon gibi çalışma şartlarıdır. Bu nedenle 6331 sayılı Kanunun başarılı bir şekilde hayata geçirilmesi kamu idarelerinin kararlılığına bağlıdır. Ücret sisteminden, ergonomi kurallarına uygun araç gereç teminine kadar geniş bir yelpazede ele alınması gereken konu ne yazık ki, bugüne kadar kamuda ihmal edilmiş durumdadır.
Oysa çok büyük bir çalışan kitlesinin istihdam edildiği kamu işyerleri, İş Sağlığı ve Güvenliği tedbirlerine en fazla ihtiyaç duyulan alandır. Bizler İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamaları ile çalışanlarımızın daha sağlıklı ve güvenli ortamlarda hizmet üretmelerini arzu ederken, mutlak surette şiddete uğrayan kamu görevlilerini de dikkate almak zorundayız. Bu bakımdan öncelikli olarak şiddet mağduru olan hemşire, ebe, doktor, postacı, vergi müfettişi, zabıta gibi çalışanlarımızı bu şiddetten kurtarmalı ve hizmet alanlarını çağdaş bir yapıya kavuşturmalıyız. Kamuda çalışan memurların hizmet sınıflarına göre dağılımına baktığımızda, Genel İdare Hizmetleri Sınıfı 413.138 Mülki İdare Amirliği Hizmetleri Sınıfı 2.196 Sağlık Ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri Sınıfı 335.105 Teknik Hizmetler Sınıfı 95.978 Eğitim Öğretim Hizmetleri Sınıfı 780.979 Avukatlık Hizmetleri Sınıfı 3.057 Emniyet Hizmetleri Sınıfı 242.630 Din Hizmetleri Sınıfı 90.409 Yardımcı Hizmetler Sınıfı 107.437olduğunu görmekteyiz.
KAMUDA AZ TEHLİKELİ İŞLER • Kamu yönetimi ve savunma; zorunlu sosyal güvenlik • Ülke yönetimi ve toplumun ekonomik ve sosyal politikalarının yönetimi • Genel kamu idaresi faaliyetleri • Sağlık, eğitim, kültürel hizmetler ve diğer sosyal hizmetleri sağlayan kuruluşların faaliyetlerinin düzenlenmesi (Sosyal güvenlik hariç) • İş etkinliğinin artırılmasına yönelik katkı ve düzenleme faaliyetleri • Bir bütün olarak topluma hizmetlerin sağlanması • Dışişleri ile ilgili hizmetler • Zorunlu sosyal güvenlik faaliyetleri • Eğitim • Diğer yatılı bakım faaliyetleri • Yaratıcı sanatlar, gösteri sanatları ve eğlence faaliyetleri • Kütüphaneler, arşivler, müzeler ve diğer kültürel faaliyetler
KAMUDA TEHLİKELİ İŞLER • Askeri savunma hizmetleri (silahlı kuvvetler ve savunma ile ilgili idari hizmetler) • Ceza infaz ve tutuk evlerinin faaliyetleri (eğitim ve rehabilitasyon faaliyetleri hariç) • Kamu düzeni ve güvenliği ile ilgili faaliyetler (polis hizmetleri, sahil güvenlik vb.) • Kamu kurumları tarafından verilen teknik ve mesleki ortaöğretim (lise) faaliyeti (engellilere yönelik verilen eğitim hariç) • Çıraklık eğitimi • Genel hekimlik uygulama faaliyetleri • Uzman hekimlik ile ilgili uygulama faaliyetleri • Dişçilik ile ilgili uygulama faaliyetleri • Hemşireli yatılı bakım faaliyetleri • Zihinsel engellilik, ruh sağlığı ve madde bağımlılığına yönelik yatılı bakım faaliyetleri
KAMUDA ÇOK TEHLİKELİ İŞLER • İtfaiye hizmetleri • İnsan sağlığı hizmetleri • Hastane hizmetleri • Adli tıp laboratuvarlarının faaliyetleri
Bazı istisnaları olmakla birlikte kabaca ele aldığımızda Genel İdare Hizmetleri, Mülki İdare Hizmetleri, Eğitim, Öğretim, Avukatlık ve Din Hizmetleri sınıfında çalışan toplam 1 milyon 289 bin 779 memurun az tehlikeli işler sınıfında kabul edildiğini söylemek mümkündür. Bilindiği gibi kamu hizmetleri genellikle kapalı alanlarda sunulmaktadır. Peki Kanunun kabul edilmesinin üzerinden geçen yaklaşık bir yıllık sürede memurlarımızın işyerlerinin sağlıklı ve güvenli hale getirilmesi için yeteri kadar tedbir alındı mı? Kamu çalışanlarına uygulanan şiddetin sonlandırılması için herhangi bir tedbir alındı mı? Kanunun yürürlüğe girmesine 1 yıl gibi kısa bir süre kalmışken bu eksiklikler giderilebilecek mi? Açıkçası bu konuda kamu idaresinin biraz ağır davrandığını düşünüyoruz. Bu görüşümüzü bazı KAMU KURUM VE KURULUŞLARINDA SON DÖNEMDE GÖRÜNTÜLEDİĞİMİZ ŞU FOTOĞRAFLARIN DAHA İYİ ANLATACAĞI DÜŞÜNCESİNDEYİM.
FİZİKİ KOŞULLAR Yüzeyler, Camlar, Havalandırma, Hijyen ve Mekanların Kullanım Sorunları
KAMU ÇALIŞANLARINA UYGULANAN ŞİDDET Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde, ziyaret saati dışında servise girmelerine izin verilmeyen hasta yakınları, tartıştıkları 4 çalışanı darp etti. Saçından sürükleyerek duvara vurulan astım hastası hemşire Rabia Önal tedavi altına alındı.
Memuriyette İlk Gün Amir Memurun Yanında