230 likes | 567 Views
Ergenlerde Uyum ve Davranış Bozuklukları. Seyfettin ERBEYİ Psikolojik Danışman. Davranım bozukluğu devamlı olarak saldırganca ve bozuk davranışlar gösteren ergenler için kullanılmaktadır. Davranım bozukluğu şu başlıklarda ele alınmaktadır:.
E N D
Ergenlerde Uyum ve Davranış Bozuklukları Seyfettin ERBEYİ Psikolojik Danışman
Davranım bozukluğu devamlı olarak saldırganca ve bozuk davranışlar gösteren ergenler için kullanılmaktadır. Davranım bozukluğu şu başlıklarda ele alınmaktadır: • İnsanlarda ve hayvanlarda fiziksel zarara neden olacak davranışlar, • Taşınır ve taşınmaz mallarda zararlara veya kayıplara neden olacak davranışlar, • Dolandırıcılık ve hırsızlık, • Kuralları çiğneme veya bozma. • Bu davranışlardan herhangi üçünün son on iki aydır yapılması ve 10 yaşından sonra başlaması ergenlikte başlayan davranım bozukluğu olarak tanımlanmakta ve belirtilerine göre hafif, orta, ağır derecede olmak üzere ayrılmaktadır. • Davranım bozukluğu ile asi tavırlar göstermeyi birbirinden ayırmak gerekmektedir.
Davranış bozukluğu (DB) ergenlik döneminde oldukça sık olarak görülen ve başkalarına zarar verici davranışların yanı sıra toplumsal kural ve normların sürekli bir şekilde ihlal edildiği bir bozukluktur. • DSM IV’ de bu bozukluk genellikle “ilk kez bebeklik, çocukluk ve ergenlikte başlayan bozukluklar” bölümünde ve “dikkat eksikliği ve yıkıcı davranış bozuklukları” başlığı altında yer almaktadır. • Davranış bozukluğunun görülme sıklığı;18 yaşın altında erkekler için %6-16,kızlar için %2-9 olarak bildirilmektedir. Ülkemizde ne oranda görüldüğüne dair sağlıklı bir araştırma yapılmamıştır.
DB gösteren ergenler genelde düşük sosyoekonomik düzeyden gelen, parçalanmış ailelerin çocuklarıdır. • Babalar genelde aileden uzakta veya evi terk etmiş, anti sosyal kişilik özelliği taşıyan,alkol madde bağımlılığı gösteren kimselerdir. • Annelerde de depresyon, kişilik bozukluğu ve somatizasyon bozukluğu söz konusudur. • Dikkati çeken bir diğer özellik, bu aile özelliklerinin yanı sıra anne baba ve diğer aile üyelerinin çocuğa gösterdiği tutarsız ilgi ve hoşgörüdür. • Çocuğa hiçbir şekilde disiplin uygulanmamış, engellenmemiş ve sınır konmamıştır. • Karmaşık ve çapraşık aile ilişkilerinin egemen olduğu aile ortamından gelen veya reddedilmiş çocuklar öfkeli, talepkar ve yıkıcı olmakta ve olgun ilişkiler kurabilmek için gerekli olan engellenmeye tolerans geliştirememektedirler.
DB gösteren grup oldukça heterojen olup, tümü için tek bir sonuçtan bahsetmek mümkün değildir. • Ergenlik tipi DB eğer travmatik yaşam olaylarına, özellikle ailedeki karmaşık ortama bir tepki olarak ortaya çıkmışsa sonuç daha olumlu olmaktadır. • Anne baba işlevlerinde ileri düzeyde bir yetersizlik varsa, anti sosyal kişilik özellikleri taşıyorlarsa, ailede alkol ve madde bağımlılığı söz konusuysa sonuç olumsuz olmaktadır. • Bu ergenler yetişkinlik dönemine anti sosyal kişilik bozukluğu olarak adım atmaktadırlar. • Nadiren de olsa DB tanısı almış bazı ergenlerde yıkıcı davranışların düzelmesinin arkasına Duygudurum bozukluğu veya psikoz geliştiği görülmektedir
DSM-4 TR da Davranım bozukluğu şu şekilde ifade edilmiştir: • En azından bir tanı ölçütünün son 6 aydır bulunması koşuluyla aşağıdaki tanı ölçütlerinden üçünün(ya da daha fazlasının) son 12 aydır bulunuyor olması • Kendini gösteren, başkalarının temel haklarına saldırıldığı ya da yaşa uygun başlıca toplumsal değerlerin ya da kuralların hiçe sayıldığı, yineleyici bir biçimde ya da sürekli olarak görülen bir davranış örüntüsü:
İnsanlara ve hayvanlara karşı saldırganlık • 1-Çoğu zaman başkalarına kabadayılık eder, onlara gözdağı verir ya da onların gözünü korkutur. • 2-Çoğu zaman kavga dövüş başlatır. • 3-Başkalarının ciddi bir biçimde fiziksel olarak yaralanmasına neden olacak bir silah kullanmıştır(örn. değnek ,taş kırık şişe, bıçak, tabanca) • 4-İnsanlara karşı fiziksel olarak acımasız davranmıştır. • 5-Hayvanlara karşı fiziksel olarak acımasız davranmıştır. • 6-Başkalarının gözüönünde çalmıştır, kapkaççılık(örn. Saldırıp soyma, çanta kapıp kaçma, göz korkutularak alma, silahlı soygun) • 7-Birisini cinsel etkinlikte bulunması için zorlamıştır.
Eşyalara (mala) zarar verme 1-Ciddi hasar amacıyla isteyerek yangın çıkarmıştır. 2-İsteyerek başkalarının malına mülküne zarar vermiştir.(yangın çıkarma dışında ) Aldatma ya da hırsızlık 1-Bir başkasının evine, binasına ya da arabasına zorla girmiştir. 2-Bir şey elde etmek, bir çıkar sağlamak ya da yükümlülüklerinden kaçmak için çoğu zaman yalan söyler. (yani başkalarını “atlatır”) 3-Hiç kimse görmeden değerli şeyler çalmıştır.(örn. Kırmadan ve içeri girmeden mağazadan mal çalma; sahtekârlık)
Kuralları ciddi bir biçimde bozma (ihlal etme) 1-13 yaşının öncesinden beri ailenin yasaklarına karşın çoğu zaman geceyi dışarıda geçirmektedir. 2-Ana babasının ya da onların yerini tutan kişilerin evinde yaşarken en az iki kez geceleyin evden kaçmıştır(ya da uzun bir süre geri dönmemişse bir kez) 3-13 yaşının öncesinden beri çoğu zaman okuldan kaçmıştır
Asi davranışları olan gençlerle ilgilenip konuşulduğunda, bu davranışlarında azalma görülmekte ve daha uyumlu olmaktadırlar. • Oysa davranım bozukluğu tanısı konmuş ergenlerin olumsuz ve sosyal yönlerden bozuk davranışlarının yetişkinin gösterdiği olumlu yaklaşımlar sonucunda da azalmadığı ifade edilmektedir • Davranım bozukluğu erkeklerde dört ile beş misli fazla görünmektedir. • Bu bozukluğun niçin erkek ergenlerde daha çok görüldüğü tam olarak açıklanamamaktadır. • Bu bozukluğun görülme sıklığı açısından dikkat bozukluğu hastalığından sonra ikinci sırada geldiği ve yetişkinlikteki anti sosyal davranışların temelini oluşturduğu belirtilmiştir
Sıklık ve Yaygınlık • Davranım bozukluğu çocuk ve ergenlerde sık görülen bir bozukluktur. Çalışma yöntemlerindeki farklılıklar nedeniyle görülme sıklığına ilişkin %1-16 arasında değişen oranlar verilmektedir. • Erkek kız oranı 4-12:1’dir. Kızlarda yıkıcı davranışların daha örtük olmasının bu oranlarda rolü olduğu üzerinde durulmaktadır.
Oluş Nedenleri • Yıkıcı davranış bozuklukların ortaya çıkışında hem çocuğa hem de psikososyal çevresine ilişkin risk etkenleri tanımlanmaktadır. • Katılımsal/ailevi yatkınlık, nörokimyasal ve nöroanatomik farklılıklar ile doğum öncesi ve doğum sırasındaki sorunlar biyolojik risk etkenleri olarak ele alınmaktadır. • Çocuğun mizacı, bağlanma özellikleri , nöropsikolojik durumunun yanı sıra zekâ, akademik başarı, sosyal/moral gelişim gibi bileşenlerde işlevsel risk etkenleri olarak araştırmaktadır. • Öte yandan ana babalık becerileri , akran ilişkileri sorunları, sosyoekonomik durum, baş etme becerileri gibi psikososyal risk etkenleri bildirilmektedir. • Düşük sosyoekonomik düzeyde , parçalanmış ailelerde , anti sosyal kişilik bozukluğu ve alkol bağımlılığı olan ana babaların çocuklarında davranım bozukluğu sıklığı yüksek olarak saptanmaktadır.
Belirti ve Bulgular • Başkaldırma, sık yalan söyleme, evden kaçma, okuldan kaçma, hırsızlık, saldırganlık, kavgacılık, silah kullanmaya eğilim • Yangın çıkarma, insanlara, hayvanlara, mala zarar verme eğilimi gibi aile ve toplum değerlerine ters düşen hareketler • Bütün bir yıl boyunca bu hareketlerden bir ya da birkaç tanesini yalnız bir kez yapan bir çocuğa böyle bir tanı konması uygun olmayabilir. • Tanı için bu belirtilerin sık yinelenmesi, uzun sürmesi gereklidir. • En azından bir tanı ölçütünün son 6 aydır bulunması, 15 tanı ölçütünden üçünün(ya da daha fazlasının) son 12 aydır bulunuyor olması zorunludur.
Toplumsal, akademik ya da mesleki işlevsellikte klinik açıdan önemli derecede bozulmaya neden olan davranım bozukluğu belirtileri 10 yaşından önce başlamışsa çocuklukta başlayan alt tip olarak adlandırılır. • Bu durum da en az bir davranım sorununun10 yaşından önce başlamış olması gerekir. • Davranım sorunları ise 10 yaşından önce yoksa ergenlikte başlayan alt tip olarak sınıflandırılır. • Ayrıca davranım bozukluğu şiddeti başkalarına verdiği zarara göre hafif, orta, ağır olarak belirtilir. • On sekiz yaşında ya da daha ileri bir yaşta davranım bozukluğu tanısının konulabilmesi için, kişinin anti sosyal kişilik bozukluğu tanı ölçütlerini karşılamıyor olması gerekir.
Davranım bozukluğu olan çocuk ve ergenler yaşamın sonraki dönemlerinde duygu durum ve bunaltı bozuklukları gelişmesi açısından yüksek riskli bir grubu oluşturmaktadır. • Ayrıca belirtilerin ortaya çıkışı ne kadar erken yaşta ise, bozukluğu gidişi o kadar olumsuz olur. • Bu durumda anti sosyal kişilik bozukluğu ve alkol –madde kullanım bozukluğu gelişme riski artmaktadır.
Davranım bozukluğu sıklıkla başka psikiyatrik bozukluklarla birliktelik gösterir. Örneğin davranım bozukluğu olan çocukların çok büyük bir bölümüne dikkat eksikliği aşırı hareketlilik bozukluğu tanısı da konmaktadır. • Öte yandan dikkat eksikliği aşırı hareketlilik bozukluğu olan çocukların %25’inde de davranım bozukluğu saptanmaktadır. • Dikkat eksikliği aşırı hareketlilik bozukluğu ve davranım bozukluğu birlikte olduğundan fiziksel saldırganlık ve anti sosyal davranışlar daha ağır ve gidiş daha kötü olmaktadır. • Ayrıca bazı araştırıcılar özel bir davranım bozukluğu alt tipinin çocukluk-ergenlik dönemi iki uçlu bozukluğu ile birlikteliği olabileceğini ileri sürmektedir. • Ayırıcı tanıda, dikkat eksikliği aşırı hareketlilik bozukluğu, epileptik sendromlar ve yaygın gelişimsel bozukluklar düşünülmelidir.
Tedavi • Davranım bozukluğu olan çocukların sağaltımı güçtür. • Çocuğu, ailesi ve yakın toplumsal çevresi (mahalle, okul, spor takımları vb.) ile birlikte ele alan, danışmanlık ve rehberliğe ağırlık veren bir psikoterapi yaklaşımı önde gelmelidir. • Davranım bozukluğu başka psikiyatrik bozukluklarla birliktelik gösterdiğinde, eşlik eden psikiyatrik bozukluklar için ilaç sağaltımı kullanılmalıdır. • Taşkın ve saldırgan davranışlar , eşlik eden çökkünlük ve bunaltı durumlarında antidepresan ve bunaltı giderici ilaçlar verilmelidir
Araştırmalarda incelenen suçlu gençlerin özellikleri şöyledir: • Bedence daha iri yapılı ve güçlüdürler. • Ergenliğe daha yavaş girmekte, ergenlikten sonra yaşıtlarına yetişerek geçmektedirler. • İçlerinde donuk zekâlılar olduğu gibi parlak zekâlıları da vardır. Ancak suç işleyen gençlerin zekâlarının ortalaması kontrol grubu gençlerininkinden daha düşük bulunmuştur. • Buna karşılık suçlu gençlerin okul başarıları zekâ yeteneklerinin çok altındadır. • Matematik ve okumada yaklaşık 3 yıl geri kalmışlardır. Okumaktan ve okuldan nefret etmekte, çoğu okulu bırakmak istemekte ve sık sık okuldan kaçmaktadırlar. • Öğrenme güçlükleri ve soyut düşünmede gerilikleri vardır.
Baba, çocuğunda anti-sosyal eğilimleri destekleyen, genellikle evde bir diktatör gibi davranan, bencil, başkalarının duygularına karşı duyarsız, eve anlayışsız bir insandır. • Anne de çoğunlukla çaresiz, sürekli yakınan ancak kocasına karşı çıkamayan, ezik biridir. • Kendinden iyi bir davranış beklenmediğini gören çocuk, ana-babaya karşı bu ters kimliğini savunma çabasına girer. Bütün aile üyeleri de yalnız ona karşı dayanışma içine girerler, onu dışlarlar. • Kimi zaman davranışı en bozuk olan, en yeteneksiz olan değil, çok olumlu özellikleri olan bir çocuk da şamar oğlanı rolünü üstlenebilir. • Çoğunlukla belli bir özelliği, şamar oğlanı olarak seçilmesinin nedenidir. Sevilmeyen birisine benzemesi, kız beklerken oğlan çocuk doğması, çocuğun ana-babadan biri ya da ikisince itilmesine neden olabilir.
Kimi gençlerin davranış bozukluğu, nevrotik veya tepkisel olabilir. • Örneğin bir boşanmadan bir ölüm olayından sonra ortaya çıkan davranış sapmaları bu türdendir • Babasız büyümekten daha zor ve acı olan durum, babası yaşarken bir gencin baba özlemi çekmesidir. • Babasının olduğunu bilen, ama aranmayan, sorulmayan, merak edilmeyen bir çocuk ve gençte benlik saygısı büyük bir yara alır. • Ülkemizde, kızlar arasında evden kaçmalar ve sorumsuz cinsel ilişkiler artış göstermekle birlikte genelde suç oranı erkeklerle kıyaslanmayacak kadar düşüktür.
Suçlu çocukların ancak yarısı anne ve babaları tarafından sevildiklerini bildirmişlerdir. • Annesince sevildiğini söyleyenler, babasınca sevildiğini söyleyenlerden üç kat fazladır. • Suçlu gençlerin %46,6’sı ölüm veya ayrılık nedeniyle bir süre ana-babadan ayrı kalmışlardır. • Gençlik suçluluğunda toplumsal etkenler de büyük rol oynarlar. Bazı yörelerin gençleri çevredeki varlıklı kesimlere imrenmenin ve özenmenin ötesinde kıskançlıkla, kinle bakarlar. • Çalışarak, didinerek yasal yollardan onların düzeyine hiçbir zaman çıkamayacaklarının bilincindedirler.
Kendi olanaklarının azlığıyla dışarıdaki bolluğu karşılaştırırlar. • Önce umutsuzluğa sonra öfkeye kapılırlar. • Kendi kötü koşulları içinde sıkışıp kaldıklarını görür ve buna tepki gösterirler. • Bu tepki ancak saldırganlık, çalma, yıkma, kırma, kuralları çiğneme biçiminde olabilir
Seyfettin ERBEYİ Psikolojik Danışman