270 likes | 578 Views
CUMHURİYET SONRASI TÜRK EDEBİYATI. CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
E N D
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI Bu dönem, Milli edebiyatçıların başlattığı dilde sadeleşme hareketinin etkisiyle ve Mustafa Kemal Atatürk’ün desteğiyle 1930’lardan sonra hızla canlanır, gelişir. 1940’lı yıllarda hemen hemen her edebiyat türünde başarılı eserler verilir. Öykü ve romanda modern bir çizgiye ulaşılır.tiyatro türü canlanır. Şiirde ise şu topluluklar ortaya çıkar: Yedi meşaleciler Beş hececilerin gerçeklikten uzak sanat anlayışına karşı çıkan bu topluluk , yenilikten yana olmayı savunur; ama pek büyük bir başarı yaratamaz. Şiir dışında başka türlerde de eser veren bu topluluğun üyeleri, 1928 yılından başlayarak, “Yedi Meşale” dergisinde şiirlerini ve görüşlerini yayımlarlar. Yedi meşalecileri oluşturan sanatçılar şunlardır: Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk, Ziya Osman Saba, Cevdet Kudret ve Kenan Hulisi
Bu sanatçıların eserlerinde başlıca şu özellikler görülür: • Sanat aşkını her şeyin üstünde tutmuşlardır. • Son dönem sanat akımlarının tümünden etkilenmişlerdir. • Taklitten kaçınmışlar, konuları genişletmişlerdir. • Olaylara daha gerçekçi yaklaşmak istemişlerdir. • Şiirde, genellikle hece ölçüsünü kullanmışlar; edebi sanatlara pek yer vermemişlerdir. Topluluk amacına ulaşmadan, kısa bir sürede dağılır. Yaşar Nabi Nayır, daha sonra çıkardığı “Varlık” dergisiyle, genç sanatçılara önderlik yapmış; edebiyatımızın gelişmesine büyük katkılarda bulunmuştur. Garipçiler (Birinci Yeniler) Öncüsü Orhan Veli’dir. Topluluk; adını Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat’ın 1941 yılında ortaklaşa çıkardıkları “Garip” adlı şiir kitabından alır. Orhan Veli’nin kitabın önsözündeki görüşleri ve kitaptaki şiirler, edebiyat çevrelerinde büyük yankılar uyandırır. Zamanla çok sayıda taraftar bulan bu topluluk, Türk şiirinde devrim yaratmıştır.
Bu hareketin temel ilkeleri şöyle özetlenebilir: • Şiir, duygu ve düşüncenin tam olarak yansıtılmasın engelleyen tüm biçimsel kurallardan kurtarılmalıdır. Bu nedenle birim , uyak düzeni , ölçü gibi öğelere şiirde yer yoktur. • Anlatımda edebi sanatlar bırakılmalı; şiir günlük konuşmadiliyle yazılmalıdır. • Şiirin konusu sırlanamaz. Sıradan bile olsa, her şey şiirin konusu olabilir. • “Garipçiler” in şiirlerinde, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda şu özellikler görülür: • Her türlü sorun ve her kesimden insan , şiirin konusu olmuştur. • Şiirler gerçeküstücülük (Sürrealizm) akımından etkiler taşır. • Arı bir dil kullanılmıştır. Halk şarkılarından, fıkralardan ve deyimlerden yararlanmışlardır. • Şiirde imgeyi (Hayal) yok etmişler; yerine ince alayı ( nükteyi) getirmişler ve zeka oyunlarından yararlanmışlardır.
ÖRNEK SORU: “1940 şiir kendinden önceki şiire bir tepkidir. Daha doğrusu o şiirde bulunmayan özelliklerin ardına düşmüştür. Şiirimiz, bir yandan şairin diline bağ olan engellerden arınırken , bir yandan da hayata yönelmiştir. Şiir masa başı ürünü olmaktan çıkmıştır. Hayatla alıverişini sürdürerek hemen her türlü konunun kapısını çalmıştır. Düşünceye ağırlık vermiş, sıradan insanın hayatına ayna tutmuştur bu şiir.” Parçaya göre 1940’tan önceki şiirimiz için aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz? • Konuların işlenişi bir çeşitlilik göstermez. • Yazılanla yaşanılan arasında bir bağlantı görülmez. • Belirli konuların dışına çıkılmaz. • Belirli kurallara uma zorunluluğu vardır. • Duygunun ve düş gücünün payı büyüktür. (1983/II)
ORHAN VELİ KANIK (1914-1950) İlk şiirlerinde çocukluk anılarını ve yalnızlık, aşk, özlem temalarını duyarlı bir biçimde işlemiştir. Ölçünün ve uyağın çok iyi kullanıldığı , müzik öğelerinin de iyice belirgin olduğu bu şiirleri, Türkçe’ yi çok iyi özümlediğini göstermektedir. Orhan Veli asıl ününü “Garip” ya da “Birinci Yeni” diye anılan şiir akımını başlatarak kazandı. Okta Rifat ve Melih Cevdet’le çıkardığı “Garip” adlı şiir kitabı ve kitabın Orhan Veli tarafından yazılan önsözü, şiir dünyasında büyük yankılar uyandırdı. Bu önsözdeki ilkeler doğrultusunda yazdığı şiirlerinde şu özellikler görülür: • Ölçü kullanmamıştır. Basma kalıp sözler ve benzetmeler görülmez. • Halk söyleyişleri, deyimler ve türkü parçalarına rastlanır. • Konular; günlük olaylar ve sıradan kişiler , şairin anıları ve hayallerine dayalı duygulardır. • Toplumun aksayan yönlerini alaycı bir biçimde eleştirir. • Şiirde yer alamayacağı düşünülen basit ya da kaba sözler, rahatsız etmeyecek bir biçimde ve ustalıkla kullanılmıştır.
6. Şiirlerin çoğu, okuyucuyu şaşırtarak etkileyen bir söyleyişle sonuçlanır. Şiir anlayışını savunmak amacıyla düzyazılar da yazan şairin başlıca eserleri şunlardır: Garip ( Melih Cevdet ve Oktay Rıfat’la), Vazgeçemediğim, Destan Gibi, Yenisi, Karşı, Nasrettin Hoca Hikayeleri (şiir). Daha sonra şiirleri “Bütün Şiirleri” adlı kitapta toplandı. OKTAY RİFAT (1914-1988) Orhan Veli ve Melih Cevdet’le aynı yıllarda ün kazanan şair, “Garip Akımı”nın öncülerinden olmuş, 1960’lı yıllarda kendini yenileyerek “İkinci Yeni” doğrultusunda soyut şiirler yazmıştır. Yaşayıp ölmek,Güzelleme,Aşk ve Avarelik üzerine şiirler,Elleri Var Özgürlüğün(şiir) Kadınlar Arasında,Birtakım İnsanlar(oyun) MELİH CEVDET ANDAY(1915- ) Varlık dergisinde şiire başlayan Anday, “Garip Akımı”na öncülük etmiş ve bu yolda ilginç buluşlara dayanan nükte ve yergi ağırlıklı şiirler yazmıştır. 1954’ten sonra toplumsal sorunlara ilgi duyan, doğa olayları karşısında düşünen, duygulanan şair, Oktay Rifat’ın aksine soyut şiire ilgi duymamıştır. Rahatı Kaçan Ağaç,Telgrafhane,Kolları Bağlı Odysseus(şiir)
Soyutçular (ikinci yeniler) Garip akımına tepki olarak 1950’li yıllarda “İkinci Yeni” doğar. İkinci Yeniler, Garipçilerin şiiri basitlik çıkmazına ittiklerini ileri sürerler. Garipçilerle tek ortak yönleri şiirdeki biçimsel özgürlüğü sürdürmeleridir. Cemal Süreyya, İlhan Berk, Edip Cansever, Turgut Uyar, Ülkü Tamer, Ece Ayhan, Metin Eloğlu, Özdemir İnce, Ali Yüce, Ahmet Oktay ve önceleri Garipçilerden olan Oktay Rifat gibi şairlerin yer aldığı İkinci Yenilerin görüşlerinin başlıcaları şunlardır: • Şiir, şiir içindir. Basit söyleyişler şiir sayılmaz. • Şiirde imge (hayal) en önemli öğedir. • Şiir yoruma açık olmalıdır. • Şiirin kaynağı duygudur.düşünce düzyazıya özgüdür. İkinci Yenilerin şiirinde şu özellikler göze çarpar: • Biçimsel açıdan tam ir kuralsızlık görülür. • Gerçeküstücülüğün sonucu olarak soyutlamalar rastlanır. • O dönemin akımlarından olan varoluşçuluğun izleri sezilir. Şiirde belli bir konu ya da olay yoktur.
BAĞIMSIZLAR Şiirde: ( Mehmet Akif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal) Servet-i Fünuncularla çağdaş olmasına karşın onlarla aynı görüşleri paylaşmayan Mehmet Akif, Cumhuriyet döneminde de gözleme dayanan toplumsal anlayışla şiir yazmayı sürdürür. Ahmet Haşim ise fıkra yazarlığının yanı sıra sembolist ve empresyonist çizgide imgelerle yüklü şiirlerinde ahengi ön planda tutar. Yahya Kemal Beyatlı, ustalığını aruzla yazdığı şiirlerinde gösterir. Her türde eser veren Ahmet Hamdi Tanpınar, şiirde Yahya Kemal’in ve Fransız sembolistlerinin etkisindedir. Tiyatro alanında da eserler veren Ahmet Muhip Dıranas, Batı anlayışını geleneksel şiirle birleştirerek kendine özgü bir şiir anlayışı geliştirir. Önce heceyle, sonra serbest ölçüyle şiir yazan Cahit Sıtkı, “Otuz Beş Yaş” şiiriyle ün kazanır. Fazıl hüsnü Dağlarca kendine özgü şiirlerile şiir dünyasında yerini alır.
Düzyazıda: ( Hüseyin Rahmi, Ahmet Rasim, Yakup Kadri, Halide Edip, Reşat Nuri vd.) Servet-i Fünuncularla çağdaş olmalarına karşın, roman ve öyküleriyle Hüseyin Rahmi Gürpınar; fıkra ve diğer türdeki yazılarıyla Ahmet Rasim, Cumhuriyet sonrasında da, bağımsız birer sanatçı olarak sanatlarını sürdürmüşlerdir. Önceleri Fecr-i Aticilerden olan Yakup Kadri, en güzel romanlarını Cumhuriyet döneminde yazar. Halide Edip önce bireysel, daha sonra da toplumsal konulu romanlarında, kadın psikolojisine ağırlık vermiştir. Reşat Nuri, dili ustaca kullanarak her kesime seslenir. Memduh Şevket Esendal, bu dönemin önde gelen öykücüsüdür. Cumhuriyet’in ilanından sonra yurda dönen Refik Halit Karay, realist öykülerinde Anadolu’yu ve toplum yaşamını, ince mizah anlayışıyla, yansıtır. Peyami Safa, Mehmet Rauf’un öncülük ettiği psikolojik romanı geliştirmeye çalışır. Sait Faik Abasıyanık Türk öykücülüğünü çağdaş çizgiye ulaştırır. Nurullah Ataç, Türk dilinin gelişmesinde ve genç yazarların tanıtılmasında etkili olmuştur. Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı), deniz insanını lirik anlatımlı öykülerine konu edinir.
GÜNÜMÜZ TÜRK EDEBİYATI Türk edebiyatında Batı’daki örnekleriyle boy ölçüşebilecek eserler 1960’lı yıllardan sonra görülür. Henüz tam bir değerlendirmesi yapılmayan bu dönemin en belirgin yönü, ulusçu anlayışla yazılan eserlerle evrensel boyutlara ulaşmış eserlerin bir yarış halinde olmasıdır. Çağdaş Türk edebiyatında Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Aziz Nesin, Cahit Külebi ve diğer sanatçılardan söz edilebilir.
AHMET KUTSİ TECER(1901-1967) Cumhuriyet edebiyatımızın şair ve yazarlarındandır. Faruk Nafiz Çamlıbel’in açtığı “Memleketçi şiir” yolunda folklordan, halk edebiyatından, günlük yaşantılardan, Anadolu’nun eski efsanelerinden geniş ölçülerde yararlanılmıştır. Şiir yanında, inceleme, araştırma ve tiyatro alanında eserler vermiştir. Eserlerinin başlıcaları şunlardır: Şiirler, Köşebaşı, Bir Pazar Günü, Satılık Ev, Koçyiğit Köroğlu… AHMET HAMDİ TANPINAR(1901-1962) Şiirlerinde Yahya Kemal’in ve Fransız sembolistlerinin etkisi görülür; imge ve müzik en önemli öğelerdir. Dili ustaca kullanan sanatçı , öykü ve romanlarında insanın iç dünyasına ve bilinçaltına yönelmiştir. En tanınmış romanı “Huzur” dur. Romanları: Huzur, Saatleri Ayarlama Enstitüsü Öyküleri: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru Deneme: Beş Şehir Edebiyat Tarihi: 19. Yüzyıl Türk Edebiyatı Tarihi
ZİYA OSMAN SABA(1910-1957) Genellikle hece ölçüsüyle yazan şairYedi Meşaleciler içinde şiirden hiç kopmayan tek sanatçıdır. Sonraları serbest şiiri deneyen şairin öyküleri de vardır. Eserleri: Sebil ve Güvercinler, Nefes Almak (şiir) Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi(öykü) CAHİT SITKI TARANCI(1910-1956) Şiire 1940’lı yıllarda başlayan Cahit Sıtkı Tarancı Türk şiirinin genle bir sentezini yazdığı “Otuz Beş Yaş” şiiriyle ün kazanmıştır. Daha sonra “Garipçiler” in etkisiyle serbest şiirler de yazan Tarancı , ölüm korkusu, yaşamın güzelliği gibi bireysel konuları , romantik ve sembolist bir anlayışla ele almış, bunları akıcı bir söyleyişle dile getirmiştir. Biçimi de önem veren şairin şiir kitapları şunlardır: Ömrümde Sükut, Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Sonrası.
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA(1914- ) Biçime, sembollere ve ses güzelliğine önem veren şair, çağdaş destanın önde gelen temsilcilerindendir. Düşünsel yanı ağı basan şiirlerinde sosyal olayları , çocuk temalarınıyalın bir dille işlemiştir. Havaya Çizilen Dünya,Çocuk ve Allah,Çakırın Destanı,Üç Şehitler Destanı,Türk Olmak, Yedi Memetler (şiir) CAHİT KÜLEBİ Anadolu’yu derinliğine duyup işlediği şiirlerinde ses ve lirizm egemendir. İyimser, açık ve gerçekçidir. Temiz bir Türkçe ile halk şairlerini andıran , içten, duyarlı şiirler yazmıştır. Onun bu sanat anlayışına “Gerçekçi romantizm” denilebilir. Eserleri: Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda, Adamın Biri, Yeşeren Otlar, Şiirler, Yangın, Süt MEMDUH ŞEVKET ESENDAL Öykü türünün ustalarından sayılan Esendal’ ın sanatında Fransız yazar Alphonse Daudet’ in etkisi görülür. Gözleme önem veren sanatçı, öykülerinde arı ve akıcı bir dil kullanmıştır. Sürükleyici bir anlatımı olan yazarın: Öyküleri: Mendil Altında, Ev Ona Yakıştı, Otlakçı Romanları: Ayaşlı ve Kiracıları, Miras
PEYAMİ SAFA (1899-1961) Halk için yazdığı sanat değeri az olan romanlarında “Server Bedi” takma adını kullandı. Nitelikli romanlarında ise olaydan çok, ruh çözümlemelerine yer verdi. Toplumdaki ahlak çöküntüsünü, medeniyetin yarattığı bocalamayı ve sosyal çevreler arasındaki çatışmayı ustaca işledi. Romanlarının en önemlileri şunlardır: Sözde Kızlar, Dokuzuncu hariciye Koğuşu, Fatih Harbiye, Matmazel Noralya’ nın Koltuğu, Yalnızız, Bir Tereddüdün Romanı FALİH RIFKI ATAY (1894-1971) Yazı hayatına gazetecilikle başladı. Birinci Dünya Savaşı’na katıldı ve yazılarıyla kurtuluş savaşını destekledi. Sade Türkçe’nin güçlü temsilcilerinden olan Atay, Atatürk devrimlerinin içten savunucusudur. Yazılarında arı bir dil, kısa cümlelerle çarpıcı bir anlatım görülür. Gezi, anı ve inceleme türlerinde de başarılı olan yazarın önemli eserleri şunlardır: Zeytindağı, Atatürk’ün Bana Anlattıkları, Çankaya, Batış Yılları, Çile, Niçin Kurtulmamak, Ateş ve Güneş
NURULLAH ATAÇ(1898-1957) Yazı hayatına şiir, makale ve tiyatro eleştirileriyle başladı. Daha sonraları deneme ve eleştiri türlerinde başarılı oldu. Devrik cümleleri yazı diline soktu.Türkçenin özleştirilmesinde büyük katkıları olan sanatçının önemli eserleri şunlardır: Günlerin Getirdiği,Karalama Defteri, Sözden Söze, Ararken, Diyelim, Söz Arasında, Okuruma Mektuplar,Estetik, Ahmet Haşim ve Sembolizm, Edebiyat Konuşmaları, Edebiyatta Akımlar, Edebiyat Üzerine SAİT FAİK ABASIYANIK(1906-1954) Çağdaş Türk öykücülüğünün öncüsüdür. Günlük yaşamın kısa kesitlerini öyküleştiren sanatçı, kahramanlarını halkın arasından seçer. İçten ve duygulandırıcı bir anlatıma sahip olan sanatçının ele aldığı çevre, genellikle İstanbul’dur. Başlıca eserleri: Semaver, Sarnıç, Şahmerdan, Mahalle Kavgası, Az Şekerli, Son Kuşlar, Lüzumsuz Adam, Kumpanya, Kayıp Aranıyor, Tüneldeki Çocuk, Medarı Maişet Motoru, Alemdağda Var Bir Yılan, Havuz Başı
BEHÇET NECATİGİL Kendine özgü bir dünyanın tasarlanmaz derinliklerinde hem günlük hayattan gelen, hem toplumsal bilinçten doğan acıları, düşünceleri, sevgileri, korkuları dile getirir. Eserleri: Kapalı Çarşı, Evler, Eski Toprak, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü, Edebiyatımızda Yazarlar Sözlüğü KEMALETTİN KAMU Kurtuluş savaşı sırasında yazdığı şiirleriyle ünlendi. Hakimiyet-i Milliye, Yeni gün, gazetelerinde yazıları yayımlandı. Aşkı ve yalnızlığı konu aldığı ya da yurtseverlik temini işlediği şiirlerinde hece ölçüsünü kullandı. Genellikle dili ve ahengi sağlam, lirik- epik şiirler yazdı. Şiirleri ölümünden sonra kitaplaştırıldı. (Kemalettin Kamu, Hayatı, Şahsiyeti Ve Şiirleri) “Bingöl Çobanları” bilinen en önemli şiiridir.
ABDÜLHAK ŞİNASİ HİSAR (1888 – 1963) Anı,makale, öykü ve roman türlerinde eserler veren sanatçı aydın bir çevrede yetişmiştir. Eserlerinde hep İstanbul’dan söz eder.Ancak onu ilgilendiren İstanbul’un geçmişidir. Sanatçı İstanbul’un eski aşklarını, eğlencelerini, yıllarını, Boğaziçi mehtaplarını … anlatmaktan zevk alır; hayal aleminde yaşar. Sanatçıda şaşırtıcı bir anı zenginliği görülür. Döneminde yaşanan sosyal ve politik olaylara karşı ilgisiz kalmıştır. Eserlerinde anlaşılır bir dil kullanmıştır. Fahim Bey ve Biz adlı romanı CHP’nin 1942’de düzenlediği roman yarışmasında üçüncü olmuştur. Eserleri : Fahim Bey ve Biz (roman) Boğaziçi Mehtapları (anı) Çamlıca’daki Eniştemiz (roman) Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği (öykü) Boğaziçi Yalıları (anı)
HALİKARNAS BALIKÇISI (1886 – 1973 ) Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan yazar, yurtiçi ve dışında özel öğrenim görmüş, hayatının ilk dönemlerinde gazetecilik yapmıştır.. Bir hikayesinde halkı savaş aleyhine kışkırttığı gerekçesiyle Bodrum (Halikarnas)’a sürülmüş ;cezasını çektikten sonra da hep burada yaşamıştır. Hikaye ve romancılığımızda “deniz çığrı”nı açan bir yazardır. Eserlerinde tam bir denizci gibi yaşayarak denizi, deniz insanlarını, ömrünü verdiği Bodrum’u, kıyıları, Ege Denizi’nin efsanelerini… başarıyla anlatmıştır. Sosyal konulu romanları yanında, konusunu tarihten alan romanları da vardır. Yazar, eski Anadolu ve Yunan uygarlıklarını, mitolojiyi çok iyi bilir. Coşkun, şiirli diline güvenerek üslup ve tekniğe pek önem vermemiş; yer yer konu dışı bilgiler aktarmıştır. Eserleri : Ege Kıyılarından,Merhaba Akdeniz, Ege’nin Dibi, Yaşasın Deniz , Gülen Ada (öykü) ,Mavi Sürgün (anı) Aganta Burina Burinata,Ötelerin Çocuğu,Uluç Reis, Turgut Reis(roman)
NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905 – 1983) Cumhuriyet dönemi Türk şiirinin önemli sanatçılarından olan Necip Fazıl, yurt içi ve dışı öğrenimlerinden sonra memurluk, öğretmenlik, gazetecilik yapmış dergiler çıkarmıştır. Edebiyatın hemen her dalında eser veren sanatçının asıl önemi şairliğinden gelir. İlk şiirlerinde Halk şiirinin öz ve biçimj özelliklerinden yararlanarak sade bir dille çok başarılı şiirler yazan sanatçı, giderek mistik bir anlayışa kaymış, özgün bir çizgisi oluşturmuştur. Şiirlerinde insanın evrendeki yerini araştırmış, madde ve ruh problemlerini, iç âlemin gizli duygu ve tutkularını dile getirmiştir. Sağlam bir dili, güçlü bir tekniği vardır. Fransız sembolistlerinden etkilenen şair, “soyut”u, “metafizik ürperti” yi anlatmakta çok başarılıdır. Tiyatrolarında sosyal sorunları ve insanımızın manevi bunalımlarını işlemiştir. Eserleri : Örümcek Ağı,Kaldırımlar,Ben ve Ötesi (şiir) Tohum,Bir Adam Yaratmak,Reis Bey (oyun)
ATİLLA İLHAN Günümüz şairlerinden olan Atilla ilhan yüksek öğrenimini yarıda bırakmış, bir süre gazetecilik yapmış, yazarlıkta karar kılmıştır. Adını 1946 CHP şiir yarışmasında ikinci olan ”Cebbaroğlu Mehemmed” şiiriyle duyurmuştur. Şiir, roman, eleştiri alanında eserler vermiştir. Şiirlerinde romantik bir duyarlıkla toplumsal gerçekçilik açısından çağımıza, yaşadığımız günlere bakar. İnançlarında ayak direyen, sert çıkışlar yapan, gerçeklerden çok anılara sığınan bir karakter yapısı vardır. “Serüven tutkunu” bir şair olan Atilla İlhan en çok aşk, intihar, sevişme, içki, ölüm, kavga, kahramanlık… temalarını işler. Şiirlerinde Divan şiirin biçim özelliklerinden, imgelerinden de yararlanır. Canlı konuşma diline, argoya, halk deyimlerine geniş ölçüde yer vermiştir. Eserleri : Duvar (şiir) Sisler Bulvarı (şiir) Yağmur Kaçağı (şiir) Ben Sana Mecburum (şiir) Bela Çiçeği (şiir)
NECATİ CUMALİ (1921 –…) Günümüz şair ve yazarlarından olan Necati Cumalı; şiirleriyle ün kazandıktan sonra hikaye, roman, tiyatro türlerinde de yazmıştır. Şiirlerinde yaşama sevinci, aşk, sevgi… temalarını işleyen sanatçı öykü ve romanlarında Anadolu halkının sorunlarına eğilir. Süssüz, mecazsız, iç ve dış gözlemleri başarıyla yansıtan bir anlatımı vardır. Eserleri : Kızılçullu Yolu, Harbe Gidenin Şarkıları, Güzel Aydınlık… Tütün zamanı ,Zeliş, Acı Tütün.. Yalnız Kadın, Sussuz Yaz, Makedonya…(şiir) TURAN OFLAZOĞLU (1932 – …) Günümüz tiyatro yazarlarındandır. Tiyatroculuğundan gelen rahatlıkla çeviriler yapmıştır. Günlük yaşamın gerçekleriyle tarihsel gerçekleri sanatın potasında eriterek yansıtmıştır. Eserleri : Oyun :Keziban, Allahın Dediği Olur, Deli İbrahim, Güzellik ve Aşk
TARIK BUĞRA (1918 –…) Son dönem edebiyatımızın önemli adlarından olan Tarık Buğra; tıp, hukuk, edebiyat alanlarındaki öğrenimlerini yarım bırakmış; gazetecilik, yazarlık yapmış bir sanatçımızdır. Öykü, roman, tiyatro, fıkra… türünde eserleri vardır. Roman ve öykülerinde toplumumuzun tarihini, ortak değer yargılarını, sorunlarını işlemiştir. “Sanat, insanı yüceltmeyi amaçlamalıdır.”görüşüyle yazan sanatçı, olayların ve kişilerin içyüzlerine eğilmiş, psikolojik öğelere yer vermiştir. Kurtuluş Savaşı yıllarını anlatan “Küçük Ağa” romanı çok ünlüdür. Eserleri : Küçük Ağa, Küçük Ağa Ankara’da, Firavun İmanı, Osmancık, Yağmur Beklerken,Gençliğim Eyvah, İbişin Rüyası, Dönemeçte (roman) Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Siyah Kehribar (öykü) Ayakta Durmak İstiyorum(oyun)
HALDUN TANER (1916 – 1986) Öykü ve tiyatro alanındaki eserleriyle tanınmıştır. Gücünü gözlem, mizah ve yergiden alan; konuları büyük şehrin tipik ve türedi yaşamlarından gelme öyküler yazmıştır. Canlı, neşeli, nükteli, meddah konuşmalarına kaçan; kahramanlarını kendi ağızlarıyla bir anlatımı vardır. Sanatçı, son zamanlarında epik tiyatrolar da yazmıştır. Eserleri : Yaşasın Demokrasi, Şişhaneye Yağmur Yağıyordu, Ayışığında Çalış–kur Konçinalar(öykü) Keşanlı Ali Destanı, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım(oyun)
KEMAL TAHİR (1910 – 1973) Cumhuriyet dönemi romancılarından olan sanatçı ortaöğrenimini yarıda bırakmış, gazetecilik yapmış, siyasal düşüncelerden dolayı Anadolu’nun çeşitli cezaevlerinden on iki yıl hapis yatmıştır. Konularını Çankırı, Çorum dolaylarından, cezaevi yaşantılarından, Kurtuluş Savaşı’ndan, eşkıya mankıbelerinden alan romanlarında, köyü ve köylü sorunlarını işlemiştir. Osmanlı sosyal hayatı ve devlet yapısı üzerinde önemle durmuş, romanlarının çoğunda bu konudaki görüşlerini ortaya koymuştur. Eserleri : Sağır dere, Esir Şehrin İnsanları, Körduman, Rahmet Yolları Kesti, Yediçınar Yaylası, Köyün Kamburu, Esir Şehrin Mahpusu, Kelleci Memet, Yorgun Savaşçı, Bozkırdaki Çekirdek, Devlet Ana, Kurt Kanunu (roman)
YAŞAR KEMAL (1922 –…) Asıl adı Kemal Sadık Gökçeli olan sanatçı, Adana’da doğdu. Çocukluğunda bir sürü işte çalıştı; İstanbul’a gelince gazeteciliğe başladı. Sanat hayatına şiirle başlayan sanatçı asıl ününü romanlarıyla kazanmıştır. Eserlerinde genellikle Çukurova yöresi insanlarının sorunlarını destansı, şiirli bir dille anlatmış, güçlü doğa betimlemeleri yapmıştır. Anadolu folklorundan, efsanelerinden ve halk hikayelerinden yararlanmıştır. Temiz bir Türkçesi, kendine özgü bir anlatımı, şiirsel bir söyleyişi vardır. Uluslar arası bazı ödüller alan yazarın öykü ve röpartaj türündeki eserleri de önemlidir. Eserleri : Sarı Sıcak(öykü) Teneke, İnce Memed, Orta Direk, Yer Demir Gök Bakır, Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf, Yılanı Öldürseler, Bu Diyar Baştan Başa (roman) Peri Bacaları (röportaj)
ORHAN KEMAL (1914 – 1970) Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Kemal, Adana doğumludur.Çocukluğu sıkıntılarla geçmiş; öğrenimini sürdüremeyince pamuk fabrikalarında işçilik, dokumacılık, kâtip–lik yapmıştır. 1950’den sonra İstanbul’a gelerek yazarlığa başlamıştır. Önceleri şiirler yazan sanatçı, yetiştiği ve yaşama savaşlarını yakından bildiği çevrelerin anlatıcısı olmuş, yoksul insanların aşklarını, geçim sıkıntılarını, mücadelelerini yansıtmıştır. Kahramanları işçi, ırgat, mahpus, gardiyan, bekçi, çöpçü.. Olan birçok öykü ve roman yazan Orhan Kemal, konu bulmakta hiç zorluk çekmemiş; sosyal gerçi bir anlayışla eserler vermiştir. Kişileri konuşturmada çok başarılı olan yazarın yalın ve canlı bir anlatımı vardır. Eserleri : Ekmek Kavgası, Sarhoşlar,Çamaşırcının Kızı, 72.Koğuş, Grev….(öykü) Baba Evi, Avare Yıllar, Murtaza, Bereketli Topraklar Üzerinde, Hanımın Çiftliği, Gurbet Kuşları…(roman)