1 / 28

MİMARİ TASARIM KURAM ve YÖNTEMLERİ

MİMARİ TASARIM KURAM ve YÖNTEMLERİ. PRAGMATİK DÜZENLEMELER. HAZIRLAYANLAR: Sema Nur KURMUT Begüm GÖNEN Büşra UÇ. PRAGMATİK YAKLAŞIMLAR.

teal
Download Presentation

MİMARİ TASARIM KURAM ve YÖNTEMLERİ

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. MİMARİ TASARIM KURAM ve YÖNTEMLERİ PRAGMATİK DÜZENLEMELER HAZIRLAYANLAR: Sema Nur KURMUT Begüm GÖNEN Büşra UÇ

  2. PRAGMATİK YAKLAŞIMLAR Deneme yanılma yolu ile en yararlı çözüme ulaşmaktır. Tasarımdan yapım aşamasına gelinceye kadarki binanın geçirdiği evrelerde; gereç seçiminden kullanımına, biçim seçiminden mekânsal düzenlemelere, bakım ve onarım masraflarından eldeki kaynakların en verimli bir biçimde kullanımına ve çevresel faktörlere uygunluğa kadar olan tüm aşamalarda –yararlılık- esastır. İlk yapılar, küçük toplulukları hava etkilerine, vahşi hayvanlara ve başka insan topluluklarına karşı korumak gibi basit bir işlev görüyordu. Değişik yapı tipleri toplumdaki iş bölümü, yani işlevsel örgütlenme sonucu ortaya çıkmıştır. Başka bir deyişle, toplumsal gelişmenin tanımladığı yeni istekler mimarlık eylemini yönlendirmektedir.

  3. Broadment, pragmatik düzenin; toprak, taş, ağaç gövdesi, yapraklar, kamış, bambu, hayvan derileri hatta kar gibi mevcut gerecin yapı biçimi oluşumunda ve bina başarılı bir şekilde çalışıncaya kadar deneme-yanılma yolu bir araya getirilmesine dayalı olduğunu belirtmektedir. Bu tasarım yaklaşımı, yeni bir gerecin kullanımında karşı karşıya kalınan sorunların çözümüne yardımcı olabileceği gibi eski gereçlerin, geleneksel kullanımlarından daha verimli ve daha etkin kullanımlarına olanak sağlayacak biçimde de kullanılmasına yardımcıdır. Pragmatik düzen inşa etmeye en elverişli çözüme ulaşmak için, neden ile sonuç arasındaki bağıntıyı esas alan bir biçimlendirme anlayışına dayanır. Bu nedenle biçim, inşa sürecindeki davranışlar aracılığı ile ve bunların birbirini doğru bir düzen içinde izlemesi yoluyla düşünülmektedir. Broadment bina biçimlerinin büyük bir bölümünün bu şekilde ortaya çıktığını belirtmektedir. Gereçlerin ve iklimsel belirleyicilerin bina biçiminin ortaya çıkışında, yani binanın neye benzeyeceği konusunda etkili olduğu göz ardı edilemez. Ancak tamamıyla da belirleyici değillerdir.

  4. RİCHARD ROGERS ‘High Tech mimarinin babası’ 1970'de Rogers, İtalyan mimar Renzo Piano ile ortaklık kurdu. Paris'teki Pompidou Center'ı birlikte yaptılar. Onun tasarımları, estetik bir yaklaşımla, teknolojiyi kullanarak klasik geçmişi reddeder. Sosyal ve ekolojik sorunların çözülmesinin denenmesi gerektiğini savunur. Rogers, fonksiyonalist bir yaklaşımla, bina içinde fonksiyona önem verir.

  5. POMPİDOU KÜLTÜR MERKEZİ,1977

  6. Fransız Cumhurbaşkanı Pompidou ve eşi Claude, modern sanatlarla ilgiliydiler. Başkan görevde kaldığı 7 yılın güçlü bir imgeyle hatırlanması için bir modern sanatlar müzesi inşa etmeye karar verdi. Bu tavrı bağlamında Fransa’da büyük devlet adamlarının imarcı kimliğini vurgulamaya yönelik genel alışkanlığa uygun bir girişimde bulunmaktaydı. Her ne kadar kişisel olarak uluslararası yarışmayla seçilen projeyi onaylamamış olsa da, hiçbir zaman yapılmasına karşı çıkmadı. Pompidou’nun öncelikli hedefi çağdaş sanatı halka tanıtmaktı. Mimarların tepkisi ise “geleneksel bir müze inşa etmemeliyiz” oldu. Düşünceleri “fabrika gibi tanıdık görünen aynı zamanda merak uyandıran -örneğin bir uzay gemisi gibi- içeri girip bakmalarını sağlayacak bir şey yaparak halk ve modern sanat arasında buzu kırmaktı. Yapı, modern müzenin gereksinimlerinden kaynaklanan işlevsel zorunluluklara yanıt veren bir kurguya sahiptir.

  7. “Gelecekteki olası düzenlemelere olanak verecek bir biçimde iç mekanı bu duruma engel teşkil edebilecek taşıyıcılar, tesisat boruları gibi elemanlardan arındırdık. Binanın donatı elemanlarını dışarıya alarak cepheyi, binanın bağırsakları olarak nitelendirilebilecek metal çerçeveler, koridorlar ve çeşitli tesisat borularından oluşturduk. Farklı işlevlere sahip donatıları farklı renklere boyamak, cephenin kurgusu açısından bir avantaj sağladı. Son olarak da cam bir tüple çevrelenen, içindeyken tüm Paris’in görülebildiği yürüyen merdiven insanları müzeye çekmek için cazip bir eleman oldu. Dışarıdan bakıldığında da merdivenin hareketliliği çağdaş sanatlar müzesinin dinamizmini vurgulaması açısından güçlü bir simge olarak algılanıyor”.

  8. Müze geniş bir kitleye hitap edebilmek için gece saat ona kadar açık. Selfservis kütüphane, video shop ve TV odaları gibi toplumda her kesimden insana hitap eden mekanları barındıran müzeyi günde 25.000 kişi ziyaret etmektedir -kültür merkezi planlama aşamasında ön görülen rakam 5000 kişiydi. Bu haliyle Pompidou Kültür Merkezi sıradan bir müze olmanın oldukça ötesine geçmiş bir konumdadır.

  9. LloydBinası Lloyd Binası mimari bir dönüm noktası ve Londra ufuk çizgisinde en tanınan yerlerinden biridir. Pritzker Mimarlık Ödülü sahibi bir mimar olan Richard Rogers tarafından tasarlanan bina 1978 ile 1986 yılları arasında inşa edilmiştir. Renzo Piano ve Richard Rogers tarafından tasarlanan Pompidou Merkezi, Paris projesinde olduğu gibi bu projede de merdivenler, asansörler, elektrik ve su kabloları gibi servis sistemleri binanın dış kabuğunda konumlandırılmış böylelikle son derece net ve açık bir iç mekân elde edilmiştir. On iki adet cam asansörler türünün Büyük Britanya’daki ilk uygulamasıdır. Yapıda üç ana kule ve ortada yer alan dikdörtgen boşluğun çevresinde üç adet servis kulesi yer alır.

  10. 12 Leadenhall Street adresinde yer alan ilk Llyod Binası 1928 yılında inşa edilmiştir. Lloyd Binası 14 katlı olup, 88 metre yüksekliğindedir (çatıya kadar). Çatı üzerindeki dekoratif yapı ile binanın toplam yüksekliği 95.10 metreye ulaşmaktadır. Modüler bir şekilde tasarlanmış her kattaki iç mekân duvarlarına ihtiyaca göre eklemeler veya çıkarmalar yapmak mümkündür.

  11. RİCHARD ROGERS Paris'te Piano ile birlikte tasarladıkları Pompidou Center 1977'de tamamlanmasına rağmen hala dünyadaki en radikal binalardan biri olarak bilinir. High-Tech mimarlık akımının öncüsü olarak bilinen bu bina, hem tarihi mekanlarda kamusal alanın yaratılması açısından hem de mimarlıkta yeni bir dönemin başlangıcı olarak mimarlık tarihinde önemli bir mafsal noktası olarak kabul edilir. Bundan yaklaşık 10 yıl sonra inşa edilen Londra'daki Lloyds binası ise bu akımın doruk noktasındaki bir örnek olur. RENZO PİANO

  12. Renzo PİANO (Cenova 14 Eylül 1937) 1964'te Milano Politeknik Mimarlık Okulu'ndan mezun oldu. Öğrenciliği sırasında hem tasarımcı Franco Albini'nin yanında hem de babasının inşaatlarında çalıştı. 1967-70 arası İngiltere ve ABD'ye yaptığı seyahatlerle mesleki deneyimlerini zenginleştirdi. Bu sırada Jean Prouvé ile tanıştı, bu dostluk meslek yaşamını derinden etkiledi. 1971'de Piano & Rogers ortaklığını kurarak Richard Rogers ile birlikte Paris'te Centre Pompidou projesini gerçekleştirdi. 1977'de "l'Atelier Piano & Rice"ı kurdu, inşaat mühendisi Peter Rice ile birlikte Rice'ın 1993'te ölümüne kadar çeşitli projeler üretti. Daha sonra, Paris ve Cenova'da büroları bulunan Renzo Piano Building Workshop'ı kurdu. Burada halen 100'ü aşkın mimar, mühendis ve çeşitli dallarda uzman çalışıyor.Renzo Piano, aralarında RIBA Altın Madalyası (1989), Neutra Prize (1991), Praemium Imperiale (1995), Erasmus Ödülü (1995), Pritzker Mimarlık Ödülü'nün de (1998) bulunduğu çok sayıda uluslararası ödülün sahibi.

  13. Columbus Sergisi Düzenlemesi, Cenova Eski Liman Konstrüksiyonu 1980'lerin sonlarında Cenova Belediyesi Kristof Kolomb'un Amerika'yı keşfinin 500. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Eski Liman'da uluslararası bir sergi düzenleme kararı aldı. Projenin amacı şehirle deniz arasında . geçmiş yüzyıllardan beri savunma duvarları, gümrük yapıları, trenyolu, gümrük alanları ve yakın tarihlerde de karayolu nedeniyle ihmal edilen bağı kurmaktı. İki ana sorun ele alındı; birincisi, 17.-20. yüzyıllar arasına tarihlenen iskelelerin kamuya açık mekânlara dönüştürülmesiydi. İkincisi ise tarihi şehirle liman arasında güçlü bir bağ oluşturmaktı.

  14. Proje, liman boyunca uzanan eski yapıların restorasyonunu gerektiriyordu. Örneğin üç katlı, 400 m uzunluktaki bir depo kütüphane, oditoryum gibi çeşitli işlevlere kavuşturuldu. Ancak bu değişimlerin bölgenin özgün havasını bozmamasına özen gösterildi. Galeazza Alessi'nin yapıtı bir Rönesans binası olan Porta Siberia şehrin ana girişlerinden biriydi. Onarıldıktan sonra günümüzün en önemli Cenovalı sanatçılarından biri olan Emanuella Luzzati'ye tahsis edilmiş bir müzeye dönüştürüldü.

  15. Nasher Heykel Merkezi Projenin temelinde şehrin kargaşası içinde bir vaha yaratma düşüncesi yer almaktadır. Traverten taşından duvarlarla çevrelenmiş ve kazılarak yol düzeyinden biraz aşağıya çekilmiş olan bahçe, arkeolojik bir peyzajı akla getirmekte ve kentsel konseptin sertliği ile zıtlık yaratmaktadır.

  16. Müze, iki katlıdır. Zemin katında üç galeri, bürolar, yönetim kurulu odası ve mağaza bulunur. Alt kat ışığa duyarlı yapıtlar için tasarlanmış bir galeri, hizmet mekânları ve oditoryumu barındırır. Bahçe, oditoryuma doğru kademelenerek uzanır ve bir açık hava tiyatrosu oluşturur.

  17. Yapı, galeri pavyonlarını oluşturan paralel taş duvarlardan oluşmaktadır. Her pavyon caddeden binanın içine ve bahçeye uzanan yaklaşık 153 m lik kesintisiz görüş alanı sağlayan alçak demir ve cam cepheler ve çatıyla örtülüdür. Bu daraltılmış perspektif saydamlık etkisi yaratır. Geleneksel resim galerilerinin tersine proje, heykelin değişken formlarını ve yüzey dokusunun algılanması amacıyla en üst düzeyde doğal ışık alacak biçimde tasarlanmıştır. Alüminyum döküm gölgeleme mekanizması kuzey ışığına olabildiğince çok geçirirken doğrudan güneş ışığını engeller. Kavramsal olarak cam çatı doğal ışığı süzen ince bir zar, bir tür deridir.

  18. Beyeler Vakfı Müzesi Ernst Beyeler'in özel koleksiyonunu sergilemek üzere yapılan müze, Beyeler'in isteği doğrultusunda tarihi Villa Berower'i çevreleyen ve bir zamanlar özel bir park olan arazide, ağaçların arasında doğayla bütünleşecek bir biçimde tasarlandı.

  19. Yapı, araziyi saran duvara paralel uzanan eşit uzunluktaki dört taşıyıcı duvardan oluşmaktadır. Sergi mekânları, ortaya çıkan mekânlarla ilişkili olarak düz sıralar halinde düzenlenmiştir. Kesitte ise proje çok daha dinamik bir görünüm kazanır. En doğudaki duvar, ziyaretçileri girişe yönlendirecek biçimde kademe kademe incelerek uzanır. Yine Ernst Beyeler'in doğrudan gün ışığı isteği nedeniyle müze saydam bir sundurma çatı ile örtülmüştür. Bu çatı belirli bir bakış noktasından sanki binadan ayrı imiş gibi görülür.

  20. Batı cephesi cam bir bölme ile bahçeden ayrılmıştır; park, ağaçlar ve göl sanki müzenin içine giriyormuş gibi hissedilir.

  21. San Nicola Stadyumu

  22. Bari'deki San Nicola Stadyumu, İtalya'nın ev sahipliği yaptığı 1990 Dünya Futbol şampiyonası için özel olarak inşa edilmiştir. 1980'lerde çeşitli stadyumlarda güvenlik önlemlerindeki eksiklerin neden olduğu kazalar ve holiganizmin yarattığı tehdit, çok küçük gibi görünen ayrıntıların bile ne denli yaşamsal olduğunu göstermiştir. S. Nicola Stadyumu'nda, güvenliği artırmak için hepsi yapının biçimlenişinde doğrudan ve görünür etkileri olan çok sayıda araştırma ve düzenleme yapılmıştır.

  23. 60.000 kişi kapasiteli stadyumda rakip takımların taraftarları birbirlerinden ayrı yerleştirilmesi; her iki kesim için ayrı giriş ve çıkış kapıları tasarlanması, bunların açıkça görünür kılınması; acil durumlardaki çıkışlarda bile izleyicilerin hareketlerinin kısıtlanmaması, görüş alanlarının geniş olması temel alınmıştır. Bunların uygulanması iki yönde ayırmayı gerektirmiştir. İlki, tribünlerin üst ve alt sıraları arasındaki yatay ayırımdır. İkincisi, elips biçiminde birbirini izleyen 26 bölümle yaratılan düşey ayırımdır. Bunların her biri içe ve dışa uzanan taç yapraklar biçimindedir. Her bölümün eğimi izleyicilerin hepsinin oyun alanını ve acil çıkış kapılarını en geniş açıdan görmelerini sağlar. Betonarme taçyapraklar şantiyede üretilmiştir. Yarım daire biçimindeki bölümler, strüktüre zarafet ve hafiflik duygusu katan, izleyicinin genişlik ve huzur algısına katkıda bulunan dört adet paye ile taşınmaktadırlar. Stadyumun genel formu yapıldığı Puglia bölgesinin ovaları ve yumuşak eğimli tepeleriyle de uyumludur.

More Related