300 likes | 753 Views
NURAN AYAZ 1090320131 TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ II. SINIF II. ÖĞRETİM . KONU. CENAP ŞAHABETTİN'İN HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ. CENAP ŞAHABETTİN'İN HAYATI.
E N D
NURAN AYAZ 1090320131 TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ II. SINIF II. ÖĞRETİM
KONU CENAP ŞAHABETTİN'İN HAYATI, EDEBİ KİŞİLİĞİ VE ESERLERİ
Edebiyatı Cedide'nin önde gelen temsilcilerinden biri olan Cenap Şahabettin, 1870 yılında Manastır'da doğmuştur. Küçük yaşta şiir yazmaya başlayan Cenap Şahabettin'in ilk şiirleri,Saadet gazetesinde yayınlanmaya başlamıştır.
Fevziye İdadisi'ni ve Askeri Tıbbiye'yi bitirdikten sonra ihtisas için Paris'e gönderilen Cenap Şahabettin, 1914'te emekliye ayrılarak Darülfünun'da müderrisliğe başlamış, Batı edebiyatı ve Fransız dili okutmuştur.
Yenilikçi bir şair olan Cenap Şahabettin, çok süslü ve ağdalı bir dille, sonet biçimiyle yazdığı aşk ve doğa şiirleriyle sembolizmin öncüsü sayılmıştır. Servet- i Fünun'un Tevfik Fikret'ten sonraki en etkili şairi olan Cenap Şahabettin, 1908'den sonra düz yazıya ağırlık vermiştir.
Tanin, Hürriyet, Kalem ve Hak gazetelerinde çıkan makalelerinde “Genç Kalemler” in sade dil anlayışına karşı Osmanlıca'yı savunmuştur. Karşıtlarını eleştirirken alaycı bir üslup kullanan Cenap Şahabettin'e göre,istihza zekanın en tabi hakkıydı.
Cenap Şahabettin, 12 Şubat 1934'te beyi kanamasından ölmüş ve ünlü şiiri “Elhan-ı Şita” yi anımsatan yoğun bir kar yağışı altında toprağa verilmiştir. 14 Şubat'ta, sade bir törenle Bakırköy Mezarlığı'na, kızı Destine Hanım'ın yanına gömülmüştür.
Servet- i Fünun'u yeni (cedid) yapan en belirgin nitelik; şiir ve roman türlerinde alınan mesafenin somut bir biçimde ve birbirini takip eden farklı örneklerle ortaya konmasıdır.
Tanzimat'in ikinci kuşak sanatçılarına ait hiçlik ve boşluk duygusu, yaşama olan inancı sarsan bir karamsarlıkla Servet-i Fünun neslini etkileyen, kutsal doyulmazlığı ile ölümün korkunç görünümünü karşılaştırdığı “yosunlu kabr”, “kabr-i hazin”, “mezar ömr” ve “boş mezar” imgeleri; Hamit ve Ekrem'in ölüm sorgulamalarından esinlenir.
Tevfik Fikret ve Cenap Şahabettin'in; yaşamın kısacık ve kutsal doyulmazlığı ile ölümün korkunç görünümünü karşılaştırdığı “yosunlu kabr”, “kabr-i hazin”, “mezar ömr” ve “boş mezar” imgeleri; Hamit ve Ekrem'in ölüm sorgulamalarından esinlenir.
Cenap Şahabettin'in Tayin- i Mealib, Son Arzu ve Deniz Kenarında adlı şiirlerinde, bedenin değil, ruhun sükunet bulacağı, dinleneceği mekanlar aranır; “İsterim bir de sayelerle muhat/ Bir beyaz aşiyane-i ta'ziz/ Ki derununda ba-kemal-i neşat/ Ruhum etsin ümidini tehziz” (Tayin-i Metalib)
Servet- i Fünun kuşağında 'öte yer' imgelemi ile beliren mekan, dünyanın tekdüze gerçekliğinden sıkılan 'yorgun ruhlar' için ütopik bir sığınaktır; bu ütopik sığınak, yaşamak için, ama insani duyarlılıkları daha derin yaşamak için arzu edilir. Bu nedenle öte duygusu ve başka yer özlemi, Servet'i Fünun kuşağının ana imgelerini üreten iki temel güç olarak karşımıza çıkar.
Cenap Şahabettin'in bir başa şiiri olan Belde- i Mazi şiirinde, dünyalılığını bir sügün psikolojisi ile idrak eden insanın, zamana tutuklanmışlığından doğan bunaltı anlatılır; “Halin yed-i gadrinde birer hasta esiriz/ Virane-i maziyi gelin seyredelim biz.” İnsan, şimdi'nin acımasızca ihanet eden, yok eden eli (yed-i gadr) inde hasta bir “esir”dir. Kurtuluşu yoktur. Geçmiş ise “virane”dir.
Cenap Şahabettin, kaotik boşlukta kaybolmamak ve biaz da kendi içinde oluşmuş Tanrı hakkındaki şüpheleri yenmek için sürekli telkinde bulunur; “Varsın sen ilahi, yine varsın, yine varsın/ Aklımda, hayalimde ve hissimde yaşarsın” (Tevhid).
Fakat dikkat edilirse, bütün bu söylenenlerin arkasında, kendisine karşı durulmuş geleneksel söylemin blok ifade biçimlerinin olduğu rahatlıkla görülebilir.
“Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş; Eşini gaip eyleyen bir kuş gibi kar Geçen eyyam- ı nevbaharı arar... (...) Ey uçarken düşüp ölen kelebek (...) Gittiniz gittiniz siz ey mürgan, Şimdi boş kaldı ser-te-ser yuvalar.” (Elhan-ı Şita)
“Ah o son tüy ki, muhteriz, kovalar, ca-be- ca ruh-ı aşiyanesini, Yuvanın yad-ı pür- teranesini (...) Yıkılan lanelerle birlikte dökülür ab u hake yapraklar; Na'ş-ı evrak ile dolar laklar” (Temaşa-yı Hazan)
Cenap Şahabettin'in Elhan- ı Şita adlı şiirinde kar, kuş ve insan yani ontolojik açıdan farklı üç varlık kategorisindeki unsur, tek bir ölüm izleği etrafında birleştirilmektedir.
Doğa; önce kara, sonra da kuşa ve kelebeğe dönüşerek insana ölümlülüğünü anımsatır. Şiirde “boş kalan ser-te-ser yuvalar”, “ser-sefid baykuşlar”, “uçup giden mürgan”, “uçarken düşüp ölen kelebek” ibareleri ölümün kaçınılmazlığını, heryerdeliğini ve birdenbireliğini vurgular.
Cenap Şahabettin'in bir diğer şiiri olan Gece Kandili adlı şiirinde de yine zamanla sınırlandırılmış olan ve önlenemez bir tükenişi yaşayan insanı, cılız/soluk ışıklı kandil ve bezgin/esneyen oda metaforları ile açımlamak ister;
“Yalnızlıktan esneyen odayı Cılız, soluk ışığıyla ısındıran kandil! Ona baktıkça ben niçin bilmem Bir ihtiyarlamış öksüz çocuk görür gibiyim.” (Gece Kandili)
Servet- i Fünun şiirini manzumeden şiire taşıyan önemli unsurlardan biri olan Batık imge sistemi, daha çok Cenap Şahabettin'in şiirlerinde görülmektedir.
Servet-i Fünun Eleştiri (devam) Gerçek anlamda “asrın ruhu, tarihin vicdanı”olan eleştirmenin (münekkid) asli görevini, yalnızca bir eserdeki hataları bulmak/saymak değil, esere ilişkin güzellik ve ulviyyeti açığa çıkarmak diye tanımlayan Cenap Şahabettin, eleştirel değerlendirmede sanatçıdan çok eserin merkeze alınmasını savunur.
Cenap Şahabettin'in ölümünden sonra kitaplaştırılan, GEZİ, Hac Yolunda Avrupa Mektupları Afak- ı Irak
Eserleri (devam) MAKALE, Evrak-ı Eyyam Nesr-i Harb Nesr-i Sulh
Eserleri (devam) TİYATRO, Yalan Küçük Şeyler Körebe
KAYNAKÇA • Yeni Türk Edebiyatı Konu Anlatımlı El Kitabı • Uğur Yayınları Edebiyat Çalışma Kitabı • Kültür Yayınları Konu Anlatımlı Edebiyat Çalışma Kitabı