1 / 18

HZ.EBUBEKİR

HZ.EBUBEKİR. 572 yılında Mekke'de doğan Hazreti Ebubekir Hazreti Muhammed Mustafa (a.s) 'ın İslâm’ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilkidir. Câmiu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinen büyük sahabidir.

wan
Download Presentation

HZ.EBUBEKİR

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. HZ.EBUBEKİR

  2. 572 yılında Mekke'de doğan Hazreti Ebubekir Hazreti Muhammed Mustafa (a.s)'ın İslâm’ı tebliğe başlamasından sonra ilk iman eden hür erkeklerin; raşit halifelerin, aşere-i mübeşşerenin ilkidir. Câmiu'l Kur'an, es-Sıddîk, el-Atik lakaplarıyla bilinen büyük sahabidir.

  3. Asıl adı Abdülkâbe olup, İslâm’dan sonra Rasûlullah (s.a.s.)'in ona Abdullah adını verdiği kaydedilir. Azaptan azad edilmiş mânâsına "atik"; dürüst, sadık, emin ve iffetli olduğundan dolayı da "sıddık" lâkabıyla anılmıştır. "Deve yavrusunun babası" manasına gelen Ebû Bekir adıyla meşhur olmuştur.

  4. İslâm’dan önce de saygın, dürüst, kişilikli, putlara tapmayan ve evinde put bulundurmayan "hanif" bir tacir olan Ebû Bekir, ölümüne kadar Hz. Muhammed’ den hiç ayrılmamıştır. Bütün servetini, kazancını İslâm için harcamış, sade bir yaşam sürmüş.

  5. Mekke'nin ileri gelenlerinden olup Arapların nesep ve ahbâr ilimlerinde meşhur olmuştur. Kumaş ve elbise ticaretiyle meşgul olurdu; sermayesi kırk bin dirhemdi ki, bunun büyük bir kısmını İslâm için harcamıştır .

  6. Hazreti Ebû Bekir, Hira dağından dönen Hazreti Muhammed Mustafa (a.s.) ile karsılaştığında, Rasûlullah (s.a.s.) ona, "Allah’ın elçisi" olduğunu söyleyip "Yaratan Rabbi'nin adıyla oku" diye başlayan âyetleri bildirdiği zaman hemen ona: "Allah’ın birliğine ve senin O'nun rasûlü olduğuna iman ettim" demiştir. Hazreti Hatice'den sonra Rasûlullah'a ilk iman eden odur.

  7. Hazreti Peygamber (s.a.s.) İslâm’ı tebliğinin ilk zamanlarında kiminle konuştuysa en azından bir tereddüt görmüş, ancak Ebû Bekir tereddütsüz bir şekilde kabul etmiştir. Hatta Hazreti Peygamber (s.a.s.), "Bütün insanların imanı bir kefeye, Ebû Bekir'in ki bir kefeye konsa, onun imanı ağır basardı " diye söylemiştir.

  8. Mekke'de müşriklerin baskıları iyice artınca Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v.) en yakın arkadaşıyla birlikte hicrete başladı. Sevr mağarasına ilk giren Hazreti Ebû Bekir, (r.a.) mağarada keşif yaptıktan sonra Hazreti Muhammed Mustafa (a.s.) içeri girmiştir. Onlar Mekke'den ayrılınca müşrikler her tarafa adamlarını yollayarak aramaya başladılar .Ancak bütün aramalara rağmen onları bulamadılar. Mağarada üç gün kaldıktan sonra Medine'ye yönelen Rasûlullah ile Ebû Bekir Küba’ya vardılar.

  9. Küba’da üç gün kalan Rasûlullah ile Hazreti Ebû Bekir nihayet Medine'ye vardılar. Medine'de Hazreti Ebû Bekir humma hastalığına tutuldu. Hastalık ilerleyip yatağa düştüğünde Rasûlullah, "Allah’ım Mekke'yi bize sevgili kıldığın gibi Medine'yi de bize sevgili kil, hummayı bizden uzaklaştır' diye dua ettiği zaman Hazreti Ebû Bekir ve hasta olan diğer sahabeler iyileştiler.

  10. Hazreti Ebû Bekir Medine'de Mescidi Nebî'nin inşasına katıldı. Rasûlullah İslâm’ı yaymak ve düşmanlar hakkında bilgi toplamak için seriyye denilen keşif kollarını Medine dışına gönderiyor, bunlara bazen Hazreti Ebû Bekir de katılıyordu. Rasûlullah ile birlikte bizzat çarpıştığı savaşlarda (Bedir’de, Uhud'da, Hendek'te) Ebû Bekir de yer aldı.

  11. Hazreti Ebû Bekir, Rasûlullah'ın en yakınında yer almış olup onun "veziri" gibi idi. Bedir'de, oğlu Abdurrahman müşrikler safında yer aldığında Ebû Bekir oğluyla çarpışmıştır. Sadece o değil, Bedir'de birçok sahâbî, oğlu, kardeşi, babası, dayısı ile çarpışmıştı.

  12. Hicretin 9. yılında Medine'de büyük bir kıtlık oldu. Bu arada Bizans imparatoru, Şam’da Hicaz bölgesini istilâ etmek üzere büyük bir ordu hazırladı. Rasûlullah, bu orduya karşı İslâm ordusunu hazırlarken, kıtlık sebebiyle zorluklarla karşılaştı. Ebû Bekir malının hepsini bu ordunun hazırlanmasında kullandı.

  13. Hicrî on birinci yılda hastalanan Hazreti Muhammed Mustafa (a.s.) 13 Rebiyülevvel Pazartesi günü (8 Haziran 632) vefât etti. Ebû Bekir, Rasûlullah'ın iyi olduğu bir sırada ondan izin alarak kızının yanına gitmişti. Vefât haberini duyar duymaz hemen geldi, Rasûlullah'ı alnından öptü ve "Babam ve anam sana fedâ olsun ya Rasûlullah. Ölümünde de yaşamındaki kadar güzelsin. Senin ölümünle peygamberlik son bulmuştur. şânın ve şerefin o kadar büyük ki, üzerinde ağlamaktan münezzehsin. Yâ Muhammed, Rabbinin katında bizi unutma; hatırında olalım ..." dedi.

  14. Peygamberimizin ölümü ardından onun yerine geçecek olanı belirlemek üzere toplanıldığında Hazreti Ömer atılarak hemen Ebû Bekir'e bi'at etti ve, "Ey Ebû Bekir, müslümanlara sen Rasûlullah'ın emriyle namaz kıldırdın. Sen onun halifesisin ve biz sana bi’at ediyoruz. Rasûlullah'a hepimizden daha sevgili olan sana bi’at ediyoruz" dedi. Hazreti Ömer'in bu âni davranışı ile orada bulunanların hepsi Ebû Bekir'e bi’at ettiler. Bu özel bi’attan sonra ertesi gün Mescid-i Nebî'de Hazreti Ebû Bekir bütün halka hutbe okudu ve resmen ona bi’at edildi.

  15. Hazreti Ebû Bekir "Rasûlullah’ın Halifesi" seçildikten sonra Mescid'de yaptığı konuşmada, "Sizin en hayırlınız değilim, ama başınıza geçtim; görevimi hakkiyle yaparsam bana yardım ediniz, yanılırsam doğru yolu gösteriniz; ben Allah ve Rasûlü'ne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz, ben isyan edersem itaatiniz gerekmez..." demiştir .

  16. Hazreti Ebû Bekir, Ridde harplerinde, vahiy kâtiplerinin ve kurrâ'nın birçoğunun şehid olması üzerine, Hazreti Ömer'in Kur'ân'ın toplanması fikrine önce sıcak bakmamışsa da sonra ona hak vererek, Kur'ân âyetlerinin toplanmasını sağlamıştır.

  17. Hilâfeti iki sene üç ay gibi çok kısa bir müddet sürmesine rağmen Hazreti Ebû Bekir zamanında İslâm devleti büyük bir gelişme göstermiştir. Ebû Bekir (r.a.), 634 yılında Medine'de vefât etti. Vasiyeti gereği Rasûlullah’ın yanına -omuz hizasında olarak- defnedildi. Böylece bu iki büyük insanın, iki büyük dostun, kabirlerinde de birliktelikleri devam etti.

  18. Hz. Ebû Bekir, Mukillîn denilen çok az hadis rivâyet eden ashâbdan sayılır. O, yanılıp da yanlış birşey söylerim korkusuyla yalnızca yüz kırk iki hadis rivâyet etmiş veya ondan bize bu kadar hadis rivâyeti nakledilmistir. Hutbe ve ögütlerinden bazıları şöyledir: "Rasûlullah vahy ile korunuyordu. Benim ise beni yalnız bırakmayan bir seytanım vardır... Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan acele gelen eceliniz var... Allah için söylenmeyen bir sözde hayır yoktur... Herhangi bir yericinin yermesinden korktuğu için hakkı söylemekten çekinen kimsede hayır yoktur... Amelin sırrı sabırdır... Hiç kimseye imandan sonra sağlıktan daha üstün bir nimet verilmemistir... Hesaba çekilmeden kendinizi hesaba çekiniz….

More Related