1 / 10

Hoş geldin Efendim Prof. Dr. Selim Hancıoğlu’nda -2-

Hoş geldin Efendim Prof. Dr. Selim Hancıoğlu’nda -2-.

aviva
Download Presentation

Hoş geldin Efendim Prof. Dr. Selim Hancıoğlu’nda -2-

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Hoş geldin EfendimProf. Dr. Selim Hancıoğlu’nda-2-

  2. Uzun kış gecelerinde babaları cepheden bir daha dönmeyen çocuklar, dedelerinden Muhammediye'yi, Ahmediye Şerhi'ni, Kara Davut'u ve Delâil-i Hayrat'ı, Hazreti Ali'nin cenklerini dinlediler. Bütün bir cemiyyet, Senin ve sahabilerinin, Hak dostlarının kahramanlıklarıyla bir diriliş şerbetine kavuştu. Ömer'lerin, Hamza'ların, Ali'lerin birer ümit kahramanı olarak yetim çocuklara varlık ve dirlik kaynağı oldular. Tıpkı şairler gibi, tarihçiler de Senin hayatının en ince ayrıntılarını anlatmak için kaleme sarıldılar. Hattatlar, maharetlerini ortaya koyup kutlu ismini en güzel yazma yarışına girdiler. Müzehhipler göz alıcı renkler ve nakışlarla kırk hadis mecmualarını süslediler. Ve nihayet müzisyenler, na't, tevşîh, salâ, salat ve salat-ı ümmiyelerle gökkubbede "bâkî kalacak âhenk örgüleri" ördüler: "Es-salâtu ve's-selâmu aleyke yâ Habîballah / Es-salâtu ve's-selâmu aleyke yâ Resûlallâh / Es-salâtu ve's-selâmu aleyke yâ Nebiyallâh..."

  3. Kırk Hadisler, toplum fertleri arasında saygı, sevgi ve anlayışın teminatı oldu. "Rahmetim gazabımı geçti", "İnsanların hayırlısı, insanlara faydalı olandır", "Allah, insanlara acımayanlara merhamet etmez", "Güzel sözler sadaka yerine geçer", "Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, sevindiriniz, nefret ettirmeyiniz" gibi pek çok hadis-i şerif, affı, anlayışı, sevgiyi, dostluğu, merhameti, yardımı bütün bir insanlığa ahlakî bir sorumluluk olarak telkin etti. Birbirini yok eden, insanlığa acımayan ve önüne gelen her şeyi yakıp yıkan bir dünya, bir süre sonra Senin "insanlık medeniyetine" verdiğin mesajlarla yıkandı, aklanıp paklandı.

  4. Yunus'un: "Dövene elsiz gerek / Sövene dilsiz gerek / Derviş gönülsüz gerek / Sen derviş olamazsın" dediği gibi, "elsiz", "dilsiz" ve dünyaya karşı "gönülsüz" erenlerin saadet solukları bütün bir dünyayı çevreledi. Adalet, emniyet, güven ve merhamet dalga dalga yayıldı. Ama Senin soluklarından uzaklaştıkça, dünyamızı yeniden kara bulutlar kapladı. Dört bir yanda var olma mücadelesini yaşadığımız günlerde, hep Allah'a dayanıp yeniden Senin şefâatini istedik. Zor günlerdi onlar. Mehmed Âkif'in feryâdı ondandı: "Yıllar geçiyor ki yâ Muhammed / Aylar bize hep muharrem oldu! / Akşam ne güneşli bir geceydi.../ Eyvâh, o da leyl-i mâtem oldu!" "Allah için, ey Nebiyy-i mâsûm / İslâm'ı bırakma böyle bîkes, / İslâm'ı bırakma böyle mazlûm."

  5. Ruh susuzluğunda Seni andık. Susuzluk, bütün bir cemiyetin ruh ve manâ köklerini kurutmuştu. Ellerini uzatıp sahabinin kana kana içtiği parmaklarının iştiyakını duyuyorduk: "Şimdi Seni ananlar / Arıyor ağlar gibi.../ Ey yetimler yetimi, / Ey garipler garibi! / Düşkünlerin kanadıydın / Yoksulların sahibi; / Nerde kaldın ey Resûl, / Nerde kaldın ey Nebi?“ (Arif Nihat Asya)

  6. Şiirlerle, duâlarla, övgülerle adını binlerce kitaba yazdık. Sîreler, Mucizât-ı Nebîler, Mi'râcnâmeler, Hicretnâmeler, Gazavât-ı Nebîler, Esmâ-i Nebîler, Mevlîdler, Hilyeler, Şefaâtnâmeler, Kırk Hadisler, Yüz Hadisler, Bin Hadisler.... Hoca Ahmed Yesevî'ler, Mevlânâ'lar, Hacı Bektaş'lar, Hacı Bayram'lar, Fuzûlî'ler, Nâbî'ler, Niyâzî'ler, Gâlib'ler, şiir mecmualarını Senin güzel isminle süslediler. Şair diyor ki: "Na'tdan gerçi ümîd-i şu'arâ / İntisâb etmedir ey şâh Sana". İşte biz de hangi vesile olursa olsun, hep Seni anmak için fırsatlar aradık; Sana bağlılığımızı ve muhabbetimizi bildirmek için yarıştık...

  7. Bir nesil, Senin uğruna geçici hayatı tepme yarışına girdi. Dost da Sendin, sevgili de Sen. Seni bir kez hayâlinde görmek isteyen âşıklarla doluydu çevren: "Hicranla yandı gönlüm hâlimi sormaz mısın? / Dil ucuyla olsun melâlimi sormaz mısın? / Bilmem ki yoksa, dost vefâsından şüphen mi var! / Lütfedip bir kere hayâlimi sormaz mısın?" (M.F. Gülen) Sultan I. Ahmed, Senin mübarek ayak izini başında taşımak için bir sorguç yaptırmıştı: "N'ola tacım gibi başımda götürsem dâimâ / Kademi resmini ol Hazret-i Şâh-ı Rusülün / Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sâhibidir / Ahmedâ durma yüzün sür kademine o gülün." Senin âşkın şairlerin şahlara, vezirlere kafa tutmasına yol açtı. Mescid-i Nebî'ye yaklaşan kâfilede ayaklarını Senin mübarek beldene doğru uzatan veziri, şair şöyle azarlamıştı: "Sakın terk-i edebden kûy-ı Mahbûb-ı Hudâ'dır bu / Nazargâh-ı İlâhîdir makâm-ı Mustafâ'dır bu." (Nâbî)

  8. Senin mübarek saçının bir tek telini yere düşürmeyen ve onu asırlarca saklayarak Sana olan saygısını daima diri tutan âşıkların vardı. Yıllar sonra, bu soylu milletin son sultanlarından II. Abdülhamid Han'ın Medine'ye demiryolu döşenirken, rûh-ı azîzine hürmeten raylara keçe döşemesi de aynı ruh güzelliğini ortaya çıkarmıştı. Âleme teşrifinle birlikte, nice şair Senin için en güzel sözleri söyleme yarışına girmişti. Söz sultanları, Senin vasfını, el değmemiş incileri manâ ipliğine dizmek için ihsan ve lütuf ânını kollamak için bir ömür boyu anlam avcılığına çıktılar. Geceleri sabaha kadar Muhammedî esintilerin ilhâmını bekleyip durdular. İnim inim inleyip: "Cemâlinle ferahnâk et ki yandım yâ Resulallah!" feryatlarıyla yeri göğü çınlattılar.

  9. İki cihan sultanısın... "Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammedsin efendim / Hak'dan bize sultân-ı mü'eyyedsin efendim." diyen Şeyh Gâlib, Osmanlı'nın son derin nefesiyle, Senin aşkından döne döne inlemişti. Sen bütün imdat haykırışlarına şifasın yâ Resulallah! Hicranla yanan âşıkların sinesine devâsın yâ Resulallah!.. Sen varlık âleminin yaratılan ilk nuru ve âlemlerin yaratılış sebebisin efendim. Sıdk u vefâ madenisin, iki cihân sultanısın efendim. "Mustafa'nın cânı oldu ibtidâ / Evvelinde anı yaratdı Hudâ." (Kaygusuz Abdal) diyen şairin sözündeki hakikatsin efendim.

  10. Peygamberler serveri, dinin direğisin; âlemlerin övünç kaynağı ve ümmetine imân hil'atini giydirensin efendim. Şefaat sahibisin, gönüllerin tabibisin ve Hakk'ın habibisin, Sen İlâhî aşkın menbâısın efendim. Alnın dolunaydır Senin, kaşın nahif bir hilâl, mübarek yüzün bir güneş ve saçın Mi'râc gecesi... Yeryüzünün bütün çiçeklerinin kokusudur terin, gül-i Muhammed'in usâresidir. İşte bundandır bülbülün güle aşkı, âh u figânı... Ondandır güllere üşüşmesi bülbüllerin...

More Related