880 likes | 1.43k Views
JEAN PİAGET VE BİLİŞSEL GELİŞİM. Arş. Gör. Ceyhun OZAN - EPÖ. BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMLARI - I. İnsanları, diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri düşünebilme yetisidir.
E N D
JEAN PİAGET VE BİLİŞSEL GELİŞİM Arş. Gör. Ceyhun OZAN - EPÖ
BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMLARI - I • İnsanları, diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerden biri düşünebilme yetisidir. • Bilişsel gelişim de insanoğlunun bilgiyi edinme, bellekte işleme ve tutma, akıl yürütme, gerektiğinde bilgiyi bellekten bulup kullanma, kısaca düşünme eylemlerini ve bu eylemlerin gelişim sürecini ele almaktadır. • Bilişsel gelişim kuramları iki boyutta ele alınmaktadır: Genetik merkezli ve sosyal merkezli. Piaget, Brunerve Gagne genetik, Vygotsky ise sosyal merkezli kuramcılardır.
JEAN PİAGET ve BİLİŞSEL GELİŞİM • Piaget, hep şu soruya cevap aramıştır: • Dünyaya geldiğinde hiçbir zihinsel yapıya sahip olmayan çocuk, acaba nasıl yetişkin gibi düşünebilmektedir?
İşte bu noktada karşımıza bilişsel gelişim çıkar. • Piaget`ye göre gelişimin temelinde biyolojik etkenler yatmaktadır. Biyolojik etkenler, çevre ile etkileşim halindedir. Piaget, çevrenin etkisini yadsımamakla birlikte, düşüncesini büyük oranda olgunlaşmaya vurgu yapan genetik yapıyla açıklamıştır. Bilişsel Gelişim Kalıtım
1. Bilişsel Gelişimi Etkileyen Faktörler • a. Olgunlaşma • b. Yaşantı (Deneyim) • c. Kültürel (toplumsal) aktarım (Sosyal geçiş) • d. Dengeleme • e. Örgütleme
a. Olgunlaşma • Olgunlaşma, daha çok gelişimin fiziksel yanıyla ilgilidir. Kişinin bedensel açıdan gelişmesi ve zihinsel açıdan işi yapabilecek seviyeye gelmesi olgunlaşmayla ilgilidir. • Olgunlaşmanın zihin gelişimi üzerindeki etkisi daha çok yoksunluk durumunda ortaya çıkar. Yani, kişi olgunlaşmamış olduğu zaman zihin gelişimi gecikir.
b. Yaşantı (Deneyim) • İnsanların deneyimleri, yaşamın ilk yıllarında daha çok fiziksel etkinlik ağırlıklı iken, ilerleyen yıllarda zihinsel etkinlik ağırlıklı hale gelir. • Yaşantı zenginliği kişinin zihinsel gelişimini de artırır. Çocuğuna oyuncak alan ana baba, ona yaşantı zenginliği sağlamaya, böylece zihinsel gelişimine yardımcı olmaya çalışıyordur.
c. Kültürel (Toplumsal) Aktarım (Sosyal Geçiş) • İnsanın diğer insanlarla olan etkileşimi, konuşması, oynaması, kültürel aktarımı ifade eder. Bireyin içinde yaşadığı toplum, zihin gelişimini etkilemektedir. • Piaget ilkel toplumlarda yaptığı araştırmalarda, bireylerin yeterli olgunluğa erişse bile soyut düşünemediklerini ortaya koymuştur.
d. Dengeleme • Olgunlaşma, yaşantı ve kültürel aktarım süreçlerinin bir araya getirilmesiyle zihinsel yapıların inşa edilmesi, bozulması, tekrar inşa edilmesi dengeleme kavramıyla açıklanır. • İnsan düşüncesinde kararlılık ve tutarlılık eğilimi vardır. Doğal haliyle zihin karalı, tutarlı ve dengelidir. • Öğrenilen bilgiler önce dengesizlik doğurur, sonra dengeye kavuşurlar. Bazı kişiler kolayca dengeye ulaşabilirken, bazıları daha geç dengeye kavuşurlar.
Piaget`in bilişsel gelişiminin temel düşüncesini organizmanın çevreye uyum yeteneği oluşturur. Piaget, çevreye uyum sağlayabilmek için, denge – dengesizlik – yeniden denge yani dengeleme sürecini izlediğini savunmuştur.
e. Örgütleme (Organizasyon) • Örgütleme, organizmanın içinde bulunduğu sistemi korur ve geliştirir. Ayrıca ilerleyen süreçte tekrar kullanılmak ya da yeni bilgi kazanımını sağlamak üzere, bilgileri birbirleriyle olan bağlantıları, farklılıkları ile bir bütün haline getirir. • Piaget`ye göre uyum ve organizasyon biyolojik fonksiyon için olduğu kadar, bilişsel fonksiyon için de önemli iki ilkedir. Bu iki ilke “fonksiyonel değişmezler” adını vermektedir. Yani organizmanın gerek biyolojik, gerek psikolojik, gerekse bilişsel fonksiyonlarını yerine getirmesinde, duruma uyum sağlaması ve bu uymu koordinasyon içinde gerçekleştirmesi yaşamsal bir öneme sahiptir.
2. Piaget`nin Kuramındaki Temel Kavramlar • a. Zeka • Piaget`ye göre zeka, organizmanın çevreye uyum yeteneğidir. Bu uyum sayısal olarak test maddeleriyle ölçülemez. Bu nedenle Piaget zeka testlerine karşı çıkmıştır. • Piaget`den önce gelişim psikolojisinde hakim görüş çocukların yapabildiklerinin yetişkinlerle kıyaslanarak sonuca varılmasıyken, Piaget ile bu anlayış değişmiştir. Piaget, çocukların yetişkinlerinin birer kopyası olmadıklarını ve çocuk düşüncesinin kendine özgü niteliğinin incelenmesi gerektiğini belirtmiştir.
b. Şema • Organizmanın içinde bulunduğu çevreyi anlayabilmek, çevresinde varolan sorunları anlamak ve bu sorunlarla başa çıkabilmek için oluşturduğu yapılardır. Şema yeni gelen ya da gelecek bilgilerin yerleştirileceği bir çerçeveye benzetilebilir. • Piaget, nasıl ki vücudun yaşamını sürdürebilmesi için yapıları varsa, zihnin de içinde bulunduğu çevreye uyum sağlayabilmek için yapıları olduğunu öne sürmüştür.
Farklı yaş aralıklarındaki çocukların şemaları birbirinden farklılık gösterir. Bu farklılığı görmenin en kolay yolu, çocuğa bir uyarıcı sunup çocuğun bu uyarıcıya nasıl tepki göstereceğini izlemektir. • Babasıyla birlikte hayvanat bahçesine giden ve hayatında ilk defa at gören çocuk babasına atı göstererek, “Baba bu ne?” diye sorar. Babasından aldığı “Oğlum, o bir at” cevabıyla yeni ve bir ilk öğrenme gerçekleştirir, öğrendiği bu bilgi için yeni bir şema oluşturur.
Çocuğun içinde bulunduğu çevrenin dinamik oluşu, oluşturulan şemaların da sürekli olarak organize edilmesine yol açar. Zamanla bireyin sahip olduğu şemalar gelişir, zenginleşir. Şemadaki her gelişme, organizmanın bir dengesizlik yaşadığını ve tekrar dengeye geldiğini gösterir. • 3 yaşındaki bir çocuk için ay, masal kitaplarındaki “aydede” iken, bu çocuk 7 yaşına geldiğinde ay artık bir “gezegen” dir. 14 yaşına geldiğinde ise, ay dünyanın etrafında dönmekte, bir çekim gücü oluşturmaktadır.
c. Uyum (Adaptasyon) • Organizma gerek bilişsel gerekse fiziksel ve psikososyal gelişim açısından yaşam boyu devam eden bir uyum sürecindedir. • Uyum iki yönlü olarak incelenebilir • 1. Özümleme (asimilasyon) • 2. Düzenleme (uyma-uyumsama-akomodasyon)
1. Özümleme (Asimilasyon) • Bireyin karşılaştığı yeni bir durumu ya da nesneyi daha önceden oluşturduğu mevcut şeması yani var olan bilgileri içerisinde değerlendirerek uyum sağlamaya çalışmasıdır. • Babasıyla birlikte ikinci kez hayvanat bahçesine giden çocuk babasına zebraları göstererek, “Baba, atlara bak” der. Bu durum açık bir şekilde çocuğun zebraları daha önceden oluşturduğu at şeması içerisinde değerlendirdiğinin ispatıdır.
2. Düzenleme (Uyumsama-Akomodasyon) • Birey yeni bir durumla karşılaştığında, bazen önceden oluşturduğu mevcut şemalar açıklama için yeterli gelmez. Bu kez bireyin uyum sağlayabilmesi için mevcut şemalarını şekillendirmesi, değiştirmesi hatta yeni bir şema oluşturması gerekir.
Babasıyla birlikte ikinci kez hayvanat bahçesine giden çocuk babasına zebraları göstererek, “Baba, atlara bak” demiş, bunun üzerine babası da, “Bana at diye gösterdiklerini dikkatlice incele oğlum, aynı atlar gibi mi yoksa onlardan biraz farklı mı?” demiştir. Babasının bu söylemi üzerine zebraların yanına yaklaşan çocuk onları dikkatle incelemiş ve atlardan farklı birçok yönünün olduğunu görmüş ve babasına, “Evet, bunlar atlara benziyor ama at gibi de değiller” demiştir. Babası da “Doğru söylüyorsun, onlar at değil, zebradır oğlum” demiştir. Bu durumun sonucu olarak, zebraları ata benzeterek, at şeması içerisinde değerlendiren çocuk, artık yeni bir şemaya ihtiyaç duymaktadır.
Düzenleme olmaksızın tek başına özümleme ile öğrenme ve buna bağlı olarak da gelişimin gerçekleşmesi mümkün değildir. • Bir konuyla ilgili çok az bilgiye sahip birey az sayıda özümleme, çok sayıda düzenleme yapar. Konuyla ilgili bilgi seviyesi arttıkça çok sayıda özümleme, az sayıda düzenleme yapmaya başlar.
d. Dengeleme • Birey yeni karşılaştığı bir durum ya da nesneyi ilk olarak daha önceden oluşturduğu şeması içerisinde değerlendirir (özümleme), ardından bu değerlendirmenin yetersiz kalması halinde ise mevcut bilişsel dengesi bozulacağı için bu dengeyi düzenleme (uyumsama) aracılığıyla yeniden kurmaya çalışır.
Babasından ata benzettiği hayvanların zebra olduğunu duyan çocukta varolan denge hali bir anda bozulmuştur. Çünkü öncesinde zebrayı değerlendirebileceği bir at şemasına sahipken, artık zebranın attan farklı olduğunu anlamış ve yeni bir şemaya ihtiyaç duymuştur. İşte bu ihtiyaca bağlı olarak, çocuğun yapacak olduğu düzenleme sonucuna göre yeniden bir denge hali sağlanmış olacaktır.
PİAGET`NİN BİLİŞSEL GELİŞİM DÖNEMLERİ • 1. Duyusal Motor Dönem (0-2 yaş) • a. Birinci Döngüsel (devresel) Tepkiler (0-4 ay) • b. İkinci Döngüsel (devresel) Tepkiler (4-12 ay) • c. Üçüncü Döngüsel (devresel) Tepkiler (12-24 ay) • 2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş) • a. Sembolik (kavram öncesi) İşlemler Dönemi (2-4 yaş) • b. Sezgisel Dönem (4-7 yaş) • 3. Somut İşlemler Dönemi (7-12 yaş) • 4. Soyut İşlemler Dönemi (12-18 yaş)
1. Duyusal (Sensori) Motor Dönem (0-2 yaş) • Doğum ile 2 yaş arasındaki süreci kapsayan bu dönemde bebek, yaparak yaşayarak, hissederek, deneme-yanılmalarla dünyayı öğrenmektedir. • Bebeğin doğuştan getirdiği ilk şemaları olan refleksif davranışlar zamanla ortaya çıkacak daha karmaşık, amaçlı davranışların da temelini oluşturmaktadır. • Dönemin en önemli özelliği, düşünmenin başlaması ve nesne sürekliliğinin kazanılmasıdır.
a. Birinci Döngüsel (Devresel) Tepkiler (0-4 ay) • Döngüsellik, çocuğun belli türdeki hareketleri tekrarlamasıdır. • Birinci döngüsel tepkiler evresinde, döngüsel tepkiler henüz bir durumu ya da davranışı taklit etmeye ya da amaca yönelik değil, doğuştan getirilen reflekslerin tekrar edilmesi şeklinde ortaya çıkar. • Örneğin, 3 aylık bir bebeğin parmağını emmesi, birinci döngüsel tepkidir.
Bu evrede, bebeğin tüm tepkilerinin kendi bedenine dönük olmasının nedeni, kendi bedenini dış dünyadan ayırt edemiyor olmasıdır. Başka bir deyişle doğadan ayrışma henüz gerçekleşmemiştir. • Örneğin, bebek yatağına uzandığında, yatağın kendi bedeninden bir parça olduğunu sanır.
Piaget`ye göre 0-4 ay arasında bellek kullanımı henüz tam olarak etkin değildir. Bu yüzden henüz nesnelerin sürekliliği kazanılmamıştır. Yani, bebekler, bir nesne görüş alanından çıktığı an onun yok olduğunu sanırlar.
b. İkinci Döngüsel (Devresel) Tepkiler (5-11 ay) • 1. Devresel Tepki: Döngüsellik, bebeğin bedeni aracılığıyla, bedeni dışındaki nesnelere dönük hareketleri tekrarlaması şeklinde kendini gösterir. Yani ikinci döngüsel tepkiler artık amaçlıdır, tesadüfen keşfedilen bir şeyin tekrar edilmesine dönüktür. • Örneğin, yatağında sağa-sola dönerken çıkan gıcırtı sesini tesadüfen fark eden bebek, aynı sesi duymak için sürekli kendini sağa sola sallamaya başlar.
2. Doğadan ayrışma: Bu evrede, bebeğin tepkilerinin çevreye dönük olması, doğadan ayrıştığını yani kendi bedenini dış dünyadan ayırt edebildiğini gösterir. • 3. Taklit: İlk deneme yanılma öğrenmeleri ve taklit kökenli davranış örüntüleri ortaya çıkar. Bebek artık çevresindeki kişileri anlık olarak taklit edebilir.
4. Ses Buluşması: Bebeğin en basit taklit kökenli davranışlar sergilemesi ses buluşması ile başlar. Ses buluşması, ağlama sesi duyan bir bebeğin, kısa bir süre sonra kendisinin de ağlamaya başlamasıdır. • 5. Nesnelerin Sürekliliği: Daha önce görüş alanından çıkan nesneyi yok sayan bebek, artık bu nesnenin yok olmadığının farkındadır.
c. Üçüncü Döngüsel (Devresel) Tepkiler (12-24 ay) • 1. Davranışlarda Dışa Dönüklük: Önceki dönemlerde çocuğun gösterdiği etkinlikler içe dönüktür. Yani gösterilen tepkiler, çocuğun ya salt reflekslerinden kaynaklanır ya da çocuğun dış dünyaya karşı sadece kendi bedeniyle ulaşabildiği nesnelere dayalıdır. Oysa bu evrede durum değişecek ve dışa dönüklük meydana gelecektir. • Döngüsellik, bebeğin bedeni dışındaki araçlarla davranışları tekrar etmesi şeklinde kendini gösterir. • Örneğin yatağında uzanan bir çocuk, elindeki küçük sopayla, yerde duran oyuncağı kendine çekmeye çalışabilir. Bu durum, düşünmenin başlangıcı olarak da değerlendirilebilir.
2. Ertelenmiş Taklit: Çocuğun önceden gördüğü bir modelin davranışlarını, o model ortamda olsun ya da olmasın, aradan bir süre geçtikten sonra taklit etmesidir. • Örneğin, 1,5 yaşındaki bir çocuk, bir gün önce kendisine el çırpan babası gibi el çırpmaya başlar.
2. İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş) • İşlem öncesi dönem kendi içerisinde ikiye ayrılır: • a. Sembolik İşlemler (Kavram Öncesi) Dönemi (2-4 yaş) • b. Sezgisel İşlemler Dönemi (4-7 yaş)
a. Sembolik İşlemler (Kavram Öncesi) Dönemi (2-4 yaş) • Bu dönem, sembollerin en basitten en karmaşığa doğru kullanımının ilk aşamasıdır. • Dilin gelişimi çok hızlıdır. • Dönem içerisinde çocukların geliştirdikleri kavram ve sembollerin anlamları çoğunlukla kendilerine aittir. Yani bir olayı ya da nesneyi ele alış biçimleri, genel kabul görmüş ifadelerin dışında, onların düş güçleri ve geçmiş yaşantılarıyla özdeştir.
Bu dönemdeki çocuklar karmaşık kavramları anlayamadıkları için duydukları kavramları kendilerine göre yorumlarlar. • Örneğin: • -Oğlum dikkat et. Su çok fazla, dökeceksin! • -(Çok fazla kavramını anlayamaz ve…) Tamam anne (diyerek suyu döker)
1. Sihirli – Majik Düşünce • Az gelişmiş bilince karşın çok fazla gelişmiş hayal gücünün sonucunda ortaya çıkan düşünce şeklidir. • Çocuklar kavramları ve çevrelerinde gelişen olayları bu düşünce biçimine bağlı olarak gerçek ötesi şekilde ele alırlar. Gerçek – hayal ayrımını yapamayabilirler. • Çoğunlukla rüyalarını gerçek sanan çocuklarla ebeveynleri arasında ilginç diyaloglar yaşanabilir.
2. Sembolik Oyun • Çocuğun gerçek bir nesne ya da kişi yerine bunları sembollerle ifade etme yeteneğine bağlı olarak, bir şeyi başka bir şeyin yerine kullanması yoluyla gerçekleştirdiği oyunlardır. Başka bir deyişle çocuk o anda ortamda var olmayan ya da hiç var olmamış bir nesne-kişi yerine farklı bir sembol kullanabilir.
Hayali arkadaş olarak tabir edilen durum da sembolik oyun kapsamında ele alınır. Hayali arkadaşlar bir insan olabileceği gibi hayvan da olabilir. • Sembolik oyunlar sayesinde çocuklar bazen çevrelerindeki olayları, varlıkları taklit ederler, bazense tamamen kendilerine özgü semboller oluşturarak oynarlar. • Piaget`ye göre sembolik oyunlar çocukların bilişsel, duyuşsal ve sosyal açıdan gelişiminde oldukça faydalıdır.
3. Animizm (Canlandırmacılık) • Çocukların canlı ve cansız ayrımı yapamamasıdır. • Örneğin: Oyuncak bebeğini yere düşüren Ayşe, onu hemen yerden kaldırır ve canını yaktığını düşünerek ondan defalarca özür diler. • 4 yaşındaki Selim taşların yaşadığına ve ağaçların düşündüklerine inanmaktadır. • 3,5 yaşındaki Ahmet, bahçede bulduğu yavru kediyi kuyruğundan tutar, elinde sallar ve duvara çarpar.
4. Benmerkezcilik (Egosantrizm-Kendine Odaklanma) • Benmerkezcilik insan yaşamında işlem öncesi ve soyut işlemler dönemi olmak üzere iki farklı dönemde görülür. • Benmerkezcilik, çocukların olayları başkalarının bakış açısından ele alamaması, herkesin kendisi gibi düşündüğünü kabul etmesidir. • Bu durum gündelik yaşamda farklı şekillerde ortaya çıkabilir:
1. Çocuk sadece kendisinin gördüğü, duyduğu, bildiği şeyleri, herkesin görüp duyup bildiğini sanabilir. • 2. Çocuk bir şeyden hoşlanıyorsa bundan herkesin hoşlandığını, bir şeyden hoşlanmıyorsa bundan hiç kimsenin hoşlanmadığını düşünebilir. • 3. Çocuk çevresindeki herkesin ve her şeyin sadece kendisi için var olduğunu sanabilir. • 4. Çocuk, çevresinde gelişen her olaydan öncelikle kendisini sorumlu tutabilir. • 5. Çocuk, her durumu sadece kendi bakış açısından ele alabilir.
5. Kolektif (Toplu) Monolog • Çocukların karşısındaki kişiyi dinlemeksizin, herkesin kendisini dinlediğini sanarak konuşmasıdır. Bu dönemdeki çocuklar bir araya geldiklerinde hepsi aynı anda, farklı şeylerden bahsederek konuşurlar. • Örnek: Anaokulundaki 4 çocuk masa etrafında oturmuş bir şeyler konuşuyorlar: • Ali: Dün gece beni uzaylılar kaçırdı. • Ayşe: Annem bana ayakkabı alacak. • Zeynep: Ağaçlar, kollarını sallıyor, rüzgar oluyor. • Kenan: Hadi oyun oynayalım.
6. Monolog • Çocuklar tek başlarında kaldıklarında ise monolog tarzı konuşma görülür. • Monolog, çocuğun özellikle tek başına oyun oynarken, yapacaklarını kendi kendine mırıldanması şeklinde ortaya çıkar.
7. Paralel Oyun • Bu dönemdeki çocuklar dayanışmaya, işbirliğine, takım ruhuna dayalı oyunları oynamada başarısız olurlar. Çünkü bir arada oynuyormuş gibi gözükseler de aslında hepsi kendi bireysel oyunlarını oynarlar. Hepsi kendisini takım kaptanı, başkan kabul eder.
8. İşaretsel (Simgesel) İşlev • Sembolleri kullanma yeteneğine işaretsel işlev denir. • İşaretsel işlevi kazanan çocuk, şu anda görmediği ya da hiç var olmayan nesneleri kavramları kullanabilir. • Örneğin, 3 yaşındaki Ahmet gerçek bir portakal yerine “portakal” kelimesini kullanabilmekte ve şu anda görüş alanında bir portakal olmadığı halde resmini çizebilmektedir.
9. Kişilerin Sürekliliği ve Cinsiyet Değişmezliği • Çocuk , dış görünümündeki değişiklik ya da benzerlik ne olursa olsun, kişiyi diğer kişilerden ayırt edebilir. Böylece kişilerin sürekliliği kazanılmış olur. • Ayrıca cinsiyetin dış görünümden bağımsız ve kalıcı olduğunu kavrar.
b. Sezgisel İşlemler Dönemi (4-7 yaş) • Sezgiler ön plandadır. Çocuklar varlığını bildiği ancak göremediği olayları anlamakta zorlanırlar. • Döneme sezgisel denmesinin nedeni ise çocukların birçok konuda kendilerinden emin gözükmelerine karşın, emin olduğu konuları nasıl bildiğinin farkında olmayışlarıdır. • Örneğin, Ahmet balkondan sarkmaması gerektiğinin farkındadır, ancak balkondan sarkıp yere düşerse neyle karşı karşıya geleceğini tam olarak bilmemektedir.
Dönemin en önemli özelliklerinden biri ilk kez akıl yürütmenin görülmesidir. Bu aklı yürütme yek yönlü yani özelden-özeledir. • Çocuk henüz odaktan uzaklaşamaz, tersine çeviremez, korunumu kazanamaz, sayı uygunluğunu başaramaz ve fiziksel değişimlerin sayısal eşitliği etkilemediğini anlayamaz. • Tek yönlü sınıflama ve sıralama yapabilir. • Bu dönemde yapaycılık (artifikalizm) ortaya çıkar. • Sembolik dönemin özellikleri halen devam etmektedir.
1. Özelden Özele Akıl Yürütme (Ortaklık) • Özel bir durumdan başka bir özel duruma, genelleme yapmadan akıl yürütmektir. Yani, bir şeyle başka tek bir şeyi eşleştirebilmek, diğer durumları görememek, anlayamamaktır. • Örneğin: Her sabah kahvaltısında süt içen çocuk, bir gün kahvaltısında süt içmeyince, o gün kahvaltı yapmadığını iddia etmiştir. (Kahvaltı=Süt…Süt yoksa kahvaltı da yok) • Öğretmeni Ahmet`ten bir sayfa “A” harfi yazmasını ister. Ahmet, bir sayfayı kaplayacak büyüklükte kocaman bir “A” harfi yazar.
Özelden özele akıl yürüten çocuklar bir şey ile başka tek bir şeyi eşleştirebildiklerinden sesteş kelimeleri anlayamazlar. • Anne: Oğlum büyüklerini sevip sayar mısın? • Çocuk: Evet severim. Annem bir, babam iki, amcam üç… • Anne: Oğlum, bak bu bir sprey. • Çocuk: Anneciğim ne yapıyorsun spreyle? • Anne: Koltuk altına sıkıyorum. • Çocuk: (Spreyi alır, evdeki tüm koltukların altına sıkar…) Anneciğim ben de koltukları altına sıktım.