330 likes | 899 Views
SİYASET VE TOPLUM. Yrd. Doç. Dr. Mustafa Altunoğlu. Siyaset ve Toplum. Giriş. Siyaset ve toplum bir arada ele alınmalıdır. Çünkü, siyaset toplumdaki her alanla, her kurumla, her birey ya da toplulukla ilişkilidir. İç içe geçmiştir. Birbirlerini karşılıklı olarak etkilemektedir.
E N D
SİYASET VE TOPLUM Yrd. Doç. Dr. Mustafa Altunoğlu
Siyaset ve Toplum Giriş • Siyaset ve toplum bir arada ele alınmalıdır. Çünkü, siyaset toplumdaki her alanla, her kurumla, her birey ya da toplulukla ilişkilidir. İç içe geçmiştir. Birbirlerini karşılıklı olarak etkilemektedir.
Siyaset ve Toplum Siyaset Sosyolojisine İlişkin Temel Kavramlar • Siyaset: Arapça kökenli bir sözcük. At eğitimi anlamına geliyor. Eş anlamlısı politika ise, devlete ait işleri ifade etmektedir. • Günümüzdeki kullanımı ile siyaset kısaca, ülke, devlet ve insan yönetimi anlamlarına gelmektedir. • Siyaset Bilimi, farklı türden siyasal sistemlerde iktidarı ve iktidarın dağılımını inceleyen bir disiplin. Daha kapsayıcı bir tanımla, siyasal otorite ile ilgili kurumların oluşmasında ve işlemesinde rol oynayan davranışların bilimidir. • Siyaset Sosyolojisi ise, toplumların içindeki ya da aralarındaki güç dağılımlarının toplumsal neden ve sonuçları ile ayrıca iktidarın dağılımında değişimlere yol açan toplumsal ve siyasal çatışmalarla ilgilenen sosyolojinin alt dalıdır. Daha çok siyasal olguların, özetle, sosyolojik boyutları ile ilgilenir.
Siyaset ve Toplum İktidar, Otorite ve Meşruiyet • Gündelik yaşamda kullandığımız dil içerisinde bazı kavramlar birbiri ile yer değiştiren anlamlara göndermede bulunarak kullanılmaktadır. Bu sebeple, bu üç kavram yani iktidar, otorite ve meşruiyet zaman zaman birbirleri ile karıştırılabilmektedir. • Her biri ayrı ayrı ele alınırsa aralarındaki ayrımları görmek kolaylaşır.
Siyaset ve Toplum İktidar • İktidar en genel anlamıyla bir kişi ya da grubun diğer kişi ya da grupları kendi arzusu ve düşüncesi doğrultusunda etkileyip yönlendirebilmesi olarak tanımlandığında, iktidarın her türden toplumsal ilişkide var olduğu sonucuna varılır.
M. Foucault’a Göre İktidar • Baskın bir iradenin, bireyler ve gruplar üzerine dayatılmasıdır iktidar. Bu hakimiyeti dayatmanın çok çeşitli yolları olabilir. MichelFoucault’nun ifadesiyle iktidar, ‘şebeke, ağ benzeri bir örgüt aracılığıyla’ işler. İktidar tüm toplumsal düzlemlerde bir takım stratejiler geliştirir; bu stratejiler sadece yöneticilerin iktidarından ibaret değildir. • Ayrıca iktidar tüm topluma yayılmıştır; tek merkezli değildir. Bu şebekenin, ağın bir tarafında bilgi, diğer tarafında bilim, cinsellik, ekonomi, din, vs. olabilir. Yani sosyal ilişkiler ağında tek bir iktidar değil, bu şebekenin farklı kollarında işleyen ‘iktidarlar’ vardır.
Siyaset ve Toplum Otorite • Otorite, bir zorlama veya manipülasyondan ziyade kabul görmüş itaat yükümlülüğüne dayanır. İtaat adeta kendiliğindendir. • Bir iktidar ilişkisinde emir verenlerin emir vermesini bir hak, diğerlerinin de bu emre itaati bir ödev olarak görmesi otorite ilişkisidir. • Bir bakıma iktidar, meşru güç kullanımıdır. Tanımdaki «meşru»ya dikkat etmek gerekir. Zira, iktidarın meşruiyeti, güç kullanımını meşrulaştırır.
Siyaset ve Toplum Meşruiyet • Meşruluk, yönetenlerin sahip olduğu araç ve kaynakların kullanılmasının onlara ait bir hak olduğuna ilişkin emir alan veya yönetilenlerin inancıdır. • Meşruluk, yönetilmenin ve itaat nedenlerinin anlamlı ve makul olarak kabul edilmesi inancıdır. • Teokratik toplumlarda meşruluğun kaynağı ilahi iradedir. Askeri toplumlarda meşruiyet zora, baskıya ve güce dayalıdır. Demokratik rejimlerde ise seçimlere dayalıdır.
Siyaset ve Toplum Weber’in Otorite Tipleri • MaxWeber, farklı toplumlardaki siyasal sistemleri incelemiş ve iktidarın meşrulaştırılarak otoriteye, meşru tahakküme dönüştürüldüğü üç tip otorite ilişkisi tanımlamıştır: i) Geleneksel, ii) Karizmatik ve iii) Yasal-Ussal Gerekçelerden Doğan Meşruluk • Her biri için, hayati nokta olarak, yönetenlere itaatin haklı olduğuna dair asgari bir inancı işaret eden Weber, bu sınıflandırmada itaatin dayanağını, gerekçesini ölçüt almıştır.
Siyaset ve Toplum Geleneksel Otorite • Geleneksel gerekçelerden doğan otorite, geleneklerin şemsiyesi altında, eski geleneklerin önemine ilişkin yerleşik inanç çerçevesinde işleyen ya da bir gelenek içindeki örf ve uygulamalara uygun olarak seçilmiş kişilerin kabul görmesi ve ayrıcalığına olan yerleşik inanca dayalı otoritedir. Krallar, kraliçeler ve dini erkân otoritesi gibi. Bu otorite meşruluğunu, kutsal, yerleşik geleneklerden alır. Kökleri geçmişe dayalı bu otorite, ataerkil ve patrimonyal tarzın işlediği geleneksel toplumda bir prens tarafından kullanılır.
Siyaset ve Toplum Karizmatik Otorite • Karizmatik otorite, olağanüstü kişilik (peygamberlik, kahramanlık gibi) özellikleri olan karizmatik bireyin koyduğu kurallara adanmaya dayalı otoritedir. • Karizmatik otorite, bu kişinin olağanüstü niteliklerinden doğan meşruluktur ve halkın bu niteliklerin olduğuna inanması önemlidir. • Karizmatik otorite tipinde iktidarın meşruluğu ve itaat, yöneticinin, hükümranın eylemlerinden çok kişiliğine ya da kişisel özelliklerine dayanır. Örneğin, güzel konuşma yeteneğiyle kitleleri etkileyebilen bir önderin otoritesi, karizmatik otoritedir.
Siyaset ve Toplum Yasal-Akılcı Otorite • Weber tipolojisindeki bir diğer otorite ise, dini kurallar ya da geleneklere değil de akıl temel alınarak yapılmış yasalara ve kurallara dayalı olan yasal-ussal otoritedir. • Yasallık, hukuki usullere uygunluk, modern dönemde meşruluğun temel dayanağıdır. • Yasal-ussal otoritenin kapsamında gayrişahsi, evrensel ve tüm ilgililere uygulanan genelleştirilmiş kurallar bütünü vardır. • Weber'e göre, yasal-ussal meşruluğa dayalı egemenliğin en saf örneği, modern bürokrasilerdir.
Siyaset ve Toplum Laiklik • En yaygın tanımıyla din ve devlet işlerinin ayrılması olsa da bundan daha fazla bir anlama sahiptir. Laiklik, aynı zamanda din ve vicdan özgürlüğü unsurunu da içermektedir. • Laiklik, devletin herhangi bir dini mezhep ya da sınıfa dayanmamasının gereğine işaret etmektedir.
Siyaset ve Toplum Devlet • Weber’in tanımıyla, devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde fiziksel gücün kullanımını meşru olarak tekelinde bulunduran insan topluluğudur. • Otoriter Devlet: Güçlü bir kişi ya da grubun yönetimi olarak tanımlanabilir. Çoğu zaman baskı ile toplumsal düzenin sağlandığı, her türlü muhalefetin bastırıldığı/yasaklandığı devlet tipidir. • Totaliter Devlet: toplumsal meşruiyetten yoksun, toplumdaki tüm grupları denetim altına alarak kendini var eden devlettir. Toplumsal düzeni sağlamak için her türlü şiddet ve korku unsurunu kullanabilir. Yönetilenler üzerinde tam bir denetim kurulmuştur. Kamusal ve özel alan ayrımı ortadan kaldırılmıştır. Toplumsal alandaki her şey devletin kontrolü altındadır.
Siyaset ve Toplum Demokrasi • Modern devletlerin yönetim tarzı olarak demokrasi, özellikle halkın kendi adına ülke yönetimini gerçekleştirecek yöneticileri çok partinin katılabildiği rekabetçi seçimlerle işbaşına getirmesi ile ilgilidir. Dolayısıyla seçimler demokrasinin en önemli öğelerinden biridir. • Ancak çağdaş demokrasiler, sadece serbest ve adil seçimlerden ibaret olmayıp, aynı zamanda hukukun üstünlüğü, güçler ayrılığı, fikir, ifade, örgütlenme, din ve vicdan özgürlüğünü de içine alan hak ve hürriyetlerin korunmasına dayanır. • Demokrasinin günümüzdeki farklı biçimleri söz konusudur. İki ana grupta demokrasi anlayışlarını toplamak mümkün.
Siyaset ve Toplum Katılımcı Demokrasi • Katılımcı demokrasi temel olarak halkın aracılara gerek kalmaksızın kendi kendini doğrudan yönettiği bir yönetim şekli olarak tanımlanabilir. Üç unsuru ön planda tutar: 1) halk katılımı, 2) çoğunluk yönetimi, 3) siyasal eşitlik. • Katılımcı demokrasinin en eski ve önemli örneği antik Yunan kent devleti olan Atina’da gerçekleştirilmiştir. • Katılımcı demokrasi halk yönetiminin ve egemenliğinin ideal bir ifadesi olarak kabul edilse de, gerçekleştirilmesi oldukça zor ve aşağıdaki olağanüstü şartları gerektiren bir yönetim şeklidir: 1) Nispeten küçük bir nüfus, 2) Kültürel olarak türdeş bir toplum, 3) Eşit ya da eşite yakın dağıtılmış mülk ve zenginlik. • Bu şartları gerçekte sağlayabilmek pek mümkün değildir. Bu yüzden, tarih boyunca katılımcı/doğrudan demokrasi uygulamaları yok denecek kadar azdır.
Siyaset ve Toplum Temsili Demokrasi ya da Liberal Demokrasi • Temsili demokrasi halkın kendi adına yönetimi gerçekleştirmek üzere temsilcilerine vekalet verdiği bir yönetim şekli olarak tanımlanabilir. Bu sistemde halkın tamamı yönetimle ilgili kararları vermek durumunda değildir. Bunun yerine, kendileri yerine karar verecek temsilcilerini ve bir bakıma kamu görevlilerini seçim yarışına giren siyasal partiler aracılığıyla seçerler. • Temsili demokrasiler, tıpkı doğrudan demokrasilerde olduğu gibi katılım, siyasal eşitlik ve çoğunluk yönetimi gibi bazı unsurları içerisinde barındırır, ancak politikaların kapsamı ve uygulanması gibi konularda doğrudan demokrasiden ayrılırlar. Milyonlarca yurttaşı barındıran modern devletlerde, yurttaşların sadece bir kısmı kamu görevlerini üstlenirler.
Siyaset ve Toplum İdeoloji • En genel tanımıyla dünya görüşüdür. • İdeoloji, toplumsal dünyayı anlamamıza yarayan farklı açıklama tarzlarının, toplumsal gerçeklikleri değişik dünya görüşlerine göre anlamlandırma çabalarıdır.
Siyaset ve Toplum Liberalizm ve Neo-liberalizm • Liberalizm, en geniş tanımıyla kişisel hak ve özgürlüklerin korunması amacıyla devletin sınırlandırılması düşüncesine dayanmaktadır. • Bireycilik, Özgürlük, Çoğulculuk/Hoşgörü, Sınırlı Devlet ve Piyasa Ekonomisi liberalizmin temel değerleridir. • Neoliberalizm: 1980’lerde etkinlik kazanan, klasik liberalizm anlayışının, yani devleti adalet ve güvenlik gibi temel işlevlerle sınırlayan anlayışın yeniden değerlendirilmesi ve yorumlanmasını içeren anlayıştır.
Siyaset ve Toplum Muhafazakarlık • Muhafazakâr düşünce, uzun bir tarihsel arka plana sahip olmakla birlikte esas olarak sanayi sonrası gelişen modern toplumda ortaya çıkan bazı gelişmelere tepki olarak gelişmiştir. • Muhafazakârlar, Aydınlanma düşünürlerinin her şeyin kaynağını akla dayandıran rasyonalizmine, tüm kurumları değişmeyi öngören devrimci sosyalist hareketlere, Fransa’yı istikrarsızlığa sürükleyen Fransız Devrimi’ne ve sanayi sonrasında bozulan komşuluk ve aile ilişkilerine tepki göstermiştir.
Siyaset ve Toplum Sosyalizm ve Sosyal Demokrasi • Sosyalizm, Avrupa’da gerçekleşen sanayi devrimine karşı bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Avrupa’da sanayi devrimi sonrasında sosyal sınıflar arasındaki uçuruma varan gelir dağılımı dengesizliğine tepki olarak, sömürünün olmadığı, devletten, sosyal sınıflardan ve özel mülkiyetten arınmış eşitlikçi sosyalist bir toplum arayışı ortaya çıktı. • Sosyal Demokrasi, iki temel değeri savunur. 1) Sosyal demokratlar liberallerin öngördüğü demokratik bir sistemi kabul ederler. Bu bağlamda çok partili sistem, hukukun üstünlüğü, siyasal katılım, örgütlü ve çoğulcu toplum gibi değerleri sosyal demokratlar da savunurlar. • 2) Sosyal demokratlar da liberaller gibi özgürlüklerden yanadırlar. Ancak sosyal demokratların özgürlük anlayışı liberallerinki gibi her alanda geçerli değildir. Sosyal demokratlar iktisadi özgürlükler konusunda liberallerden ayrışırlar. Sosyal demokratlara göre ekonomi devletin kontrolü altında olmalıdır. Devlet ekonomide aktif rol alarak toplumsal kesimler arasındaki yaşam standartlarını iyileştirmelidir.
Siyaset ve Toplum Faşizm • Gerek İtalya, gerekse Avrupa’nın diğer ülkelerinde gelişen faşist ideolojinin değerleri birkaç noktada özetlenebilir: Her şeyden önce faşist rejimler bireyciliğe, toplumsal farklılaşmaya, çoğulculuğa şiddetle karşıdırlar. Faşistler aksine kenetlenmiş, kaynaşmış, tek vücut olmuş bir toplum öngörürler. İkinci olarak faşist rejimlerde özgürlükler değil, yükümlülükler önemlidir. Birey devletin kendisine vereceği görevleri yapmakla yükümlüdür. Zira birey için iyi olan şey de sonuçları itibariyle budur. Son olarak liberalizm şiddet ve zor kullanmayı meşru ve gerekli gören otoriter bir devlet anlayışına sahiptir. Almanya ve İtalya örneklerinde görüldüğü gibi Faşist rejimlerin bazıları ayrıca ırkçı bir tutum geliştirmişlerdir.
Siyaset ve Toplum Siyaset İlişkin Temel Sosyolojik Yaklaşımlar • Sosyolojinin siyasetle ilişkisi bağlamında, devlet analizi merkezi bir role sahiptir. Bunun yanı sıra siyaset toplum ilişkisi, toplumsal grupların siyasal davranışları, siyaset kurumunun işleyiş mekanizmaları da genel anlamda sosyolojinin siyaset alanı içerisinde sorunsallaştırdığı temel kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Buna ilişkin dört temel sosyolojik yaklaşım bulunmaktadır: İşlevselci Yaklaşım, Çoğulcu Yaklaşım, Elit Teorisi, Marksist-Çatışması Yaklaşım.
Siyaset ve Toplum İşlevselci Yaklaşım • Toplumun temel ihtiyaçlarını merkeze alarak sosyolojik bir analiz sunma eğilimindedir. • Buna göre söz konusu ihtiyaçlar: • i) düzeni sağlamak • ii) diğer devletlerle ilişkiler • iii) sistemi yönlendirmek
Siyaset ve Toplum Çoğulcu Yaklaşım • Batılı demokratik toplumlarda iktidarın dağılımını ve gücünü açıklamaya çalışır. • Temel özellikleri şöyle sıralanabilir: • i) Batılı demokrasilerde hükümet, toplum üyelerinin istekleri ve toplum çıkarları doğrultusunda hareket eder. • ii) ABD, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerdeki siyasal sistemlerin en gelişkin sistemler olduğunu düşünürler ve bu nedenle bu sistemlerin iktidarı en etkin uygulama ve yönetme yolu olduğunu düşünmektedirler. • iii) gücün devlet aracılığıyla uygulanmasında baskıcı olmasındansa meşru olması tercih edilir; çünkü meşru iktidarda toplumun o iktidarı kabullenmesi ve işbirliği söz konusudur. • Çoğulcu yaklaşıma göre, iki ya da daha fazla siyasi parti arasında rekabet temsili hükümet için gereklidir.
Siyaset ve Toplum Elit Teorisi • Elit teorisi, küçük ve elit bir seçkinler grubunun toplumu yönettiği düşüncesine dayanmaktadır. • Paretove Mosca tarafından geliştirilmiştir. • Mosca’ya göre, bütün toplumlar yönetici ve yönetilen sınıf olmak üzere ikiye ayrılır. Yönetici sınıf azınlıkta, yönetilen sınıf ise çoğunluktadır. Ancak yönetici sınıf üstün yeteneklere sahip, toplum içinde etkinlik kazanan seçkin kişilerden oluşmaktadır. Bu nedenle de yönetici vasfına sahiplerdir.
Siyaset ve Toplum Marksist-Çatışmacı Yaklaşım • İktidar sahipleri (üretim araçlarına sahip olanlar) ile iktidar sahibi olmayanlar (üretim araçlarından yoksun olanlar) arasında farklı çıkarlar olduğunu ve bu farklılıkların toplumda bir çatışmaya neden olduğunu ileri sürmektedir.