530 likes | 1.49k Views
ITB 224- ÇEVRE VE TOPLUM Ekosistem ve İnsan. 060090202 Ece Gökmen 090090207 Irmak Dağlıyan 040080493 Ayşe S. Aydoğdu. Ekosistem Nedir?.
E N D
ITB 224- ÇEVRE VE TOPLUMEkosistem ve İnsan • 060090202 Ece Gökmen • 090090207 Irmak Dağlıyan • 040080493 Ayşe S. Aydoğdu
Ekosistem Nedir? Ekosistem, belli bir alanda yaşayan ve birbirleriyle sürekli etkileşim içinde bulunan canlılar ve bunların cansız öğelerinden oluşan doğal yapılara denir.
Ekosistemin Bileşenleri 1. CANLI ÖĞELER; • üreticiler ( ototroflar ), • tüketiciler ( heterotroflar ) • ayrıştırıcılar ( çürükçüller )dır.
2. CANSIZ ÖGELER; • İnorganik Maddeler: Çeşitli kayalar, mineraller, bileşikler ve elementler. • Organik Maddeler: Bitkisel ve hayvansal maddeler. • Fiziksel Koşullar: Sıcaklık, ışık, hava, su ve toprak
Ekosistemler, doğal ve yapay olmak üzere iki sınıfa ayrılır. • EKOSİSTEM Doğal ekosistem Yapay ekosistem
Doğal ekosistemler tarım, orman, maki, deniz, göl gibi kendiliğinden oluşmuş ekosistemlerdir.
Yapay ekosistemler ise insanlar tarafından oluşturulmuş olan doğal olmayan ekosistemlerdir. Örneğin; kentler birer yapay ekosistemdir. • Doğal ekosistemler dışa bağımlı olmadan yaşayabilirler. Fakat yapay ekosistemler mutlaka dışarıya muhtaçtırlar. Örneğin; bir kent ekosistemine tarım ekosisteminden çeşitli ürünler gelmezse yaşamını sürdüremez.
EKOSİSTEM VE BESİN ZİNCİRİ
EKOSİSTEM VE BESİN ZİNCİRİ • Doğal ekosistemde sürekli, dengeli bir madde ve enerji döngüsü vardır. Ekosistemi oluşturan canlı grupları birbirine besin zinciri ile bağlıdırlar. Aldıkları besinleri enerjiye dönüştürüp kullanır, bir kısmını da depolayıp besin zincirinin bir üst halkasındaki canlıya aktarırlar. Canlılardan herhangi birinin kirleticiler ile zarar görmesiyle, madde ve enerji döngüsündeki bu zincirler kırılmakta, canlılar arasında varolan karşılıklı etkileşim bozulmaktadır.
Canlılar arası ilişkinin temelinde beslenme bulunur. Canlı organizmalar organik besin ihtiyaçlarını karşılamak için kendisine uygun olan diğer organizmaların vücudunu kaynak olarak kullanırlar. Üretici ( ototrof ) ve tüketici ( heterotrof ) canlılar arasında bir zincirin halkaları şeklindeki beslenme ilişkisine besin zinciri denir. Bütün canlıların kullandığı enerjinin temel kaynağı Güneş enerjisi olup, besin zinciri bu enerjinin canlıdan canlıya aktarılmasını sağlar.
Besin zincirleri fotosentez yapılmasıyla başlar ve artıkların çürütülmesiyle biter. Besin zincirinin ilk halkasında üreticiler bulunurken; diğer halkalarında tüketici özellikteki canlılar bulunur.
1. halka: Üreticiler • 2. halka: Otçullar / Herbivorlar ( Birincil Tüketiciler ) • 3. halka: Etçiller / Karnivorlar ( İkincil Tüketiciler ) • 4. halka: Hem Etçil Hem Otçullar / Omnivorlar( Üçüncül Tüketiciler ) • 5. halka: Çürükçüller ( Ayrıştırıcılar )
Besin piramidinde, aşağıdan yukarıya doğru gidildikçe her basamakta; • Canlı sayısı azalır. • Tür sayısı azalır. • Toplam besin ve enerji miktarı azalır. • Vücutta biriken artık madde oranı artar.
CANLILAR ARASINDAKİ BESLENME İLİŞKİLERİ
Ekosistem içinde tüm canlılar ve cansız ortam arasında doğrudan veya dolaylı olmak üzere mutlaka bir ilişki bulunmaktadır. Besin piramidinde herhangi bir basamakta meydana gelecek bir aksama tüm canlıları etkileyecektir. Örneğin; bir besin zincirinde otçulların sayısının çok arttığı bir durumda öncelikle ototrofların sayısı azalacak ve daha sonra yok olacaktır. Buna bağlı olarak otçulların besin kaynağı yok olduğu için onlar ve daha sonra üst basamaktaki canlılar yok olacaktır. Böylece tüm canlılar yok olduğu için ekosistem kavramından bahsetmek de mümkün olmayacaktır. Doğal ekosistemlerde tüm sistemler dengeli bir şekilde işler. Ancak insanların bilinçsiz davranışları ekosistemlerdeki düzeni ve dengeyi bozarak hem kendilerini hem de canlı ve cansız çevreyi olumsuz etkilemektedir.
EKOSİSTEM VE MADDE DÖNGÜLERİ • Ekosistemde yaşayan canlıların tamamı madde döngülerinin bir parçasıdır. Her canlı her maddeyi sentezleyemez. Bu nedenle her canlı birbirine muhtaçtır. Bir canlının sentezlediği madde bir diğer canlının sentezleyemediği bir madde olur. Böylece bu canlılar birbirleriyle alışverişte bulunarak madde döngülerini oluştururlar. Havanın bileşiminde % 78 oranında azot, % 21 oranında oksijen ve % 1 oranında asal gazlar bulunur.
Azot Döngüsü • Yaşamın başlangıcından beri, atmosfer ve okyanuslar azot içerir. Azot canlılar için önemli bir maddedir. Canlılar yaşamlarını sürdürebilmek için oksijen ve karbondioksite ihtiyaç duydukları gibi, azota da ihtiyaç duyarlar.
Çünkü azot proteinlerin ve DNA’nın önemli bir bileşenidir. Azot, canlı vücudunda özellikle nükleik asitlerin, proteinlerin ve vitaminlerin yapısında % 15 oranında bulunmaktadır. Gaz halindeki azot ( N2 ), atmosferin % 78'ini oluşturur. Üçlü kovalent bağı, bu iki azot atomunu sıkıca bir arada tutar. Azot gazının azotlu bileşiklere dönüşmesi ve tekrar azot gazı haline dönmesi işlemlerine azot döngüsü denir. Azot döngüsü yaşamın sürekliliğini sağlayan bir doğa olayıdır. Bu döngüde azot bileşikleri sürekli olarak topraktan canlılara ve sonra tekrar toprağa geri dönerler. Ancak bir miktar azot atmosfere gider ve tekrar geri alınır. Canlılar havadaki bu azotu, ihtiyaçları olmasına rağmen doğada bulunduğu gibi bünyelerine alamazlar. Bu gazın bir şekilde canlıların kullanabileceği hale dönüştürülmesi ve canlılar tarafından tüketilip bitirilmemesi için bir döngü şeklinde atmosfere geri dönmesi gerekmektedir. Bu zorunluluğu ise bakteriler ve baklagiller karşılamaktadır.
Karbon Döngüsü • Karbon döngüsü, karbon atomlarının fiziksel, jeolojik, kimyasal ve diğer süreçler sonucunda atmosfer, okyanuslar, yeryüzü vb. arasındaki dolaşımıdır. Karbon atomları canlı dokularını meydana getirdikleri için tüm yaşamın temel taşıdır. Doğadaki karbonun çoğu karbondioksit şeklindedir. Karbondioksitten çıkan karbon fotosentez için çok önemlidir. Havadaki karbondioksit, su ve besleyici tuzlarla birlikte fotosentez işleminde kullanılır. Bu işlem sonucu oksijen ve organik maddeler üretilir. Yeşil bitkiler, havadan karbondioksiti alarak fotosentez sonucunda organik bileşiklere dönüştürürler. Bitkilerin yapısındaki bu karbon bitkilerle beslenen hayvanlara ve besin zinciri yoluyla diğer canlılara geçer. Bu canlıların atıklarıyla ve fosilleriyle toprağa karışır ve bakteriler tarafından parçalanarak toprağın yapısına katılır.
Solunumda ise bunun tersi olur. Yani organik maddeler oksijen eşliğinde parçalanır. Bu işlemde karbondioksit ve su üretilir. Oksijensiz ortamda yaşayan bazı mikroorganizmalar mayalanma ( fermantasyon ) yoluyla glikozu alkol ve karbondioksite dönüştürürler. Bu yolla elde ettikleri enerjiyi metabolik işlemlerde kullanırlar. Organik maddelerin parçalanması sonucu serbest kalan karbondioksit çevirime yeniden girer. Böylece karbon döngüsü tamamlanmış olur.
Fosfor Döngüsü • Fosfor döngüsü karbon ( C ), oksijen ( O ), azot ( N ) gibi elemanların döngülerine oranla daha basittir. Çünkü, fosfor gaz haline geçemediği için, atmosfere geçiş evresine sahip değildir. Bu nedenle fosfor döngüsü, karalardan sulara, sulardan karalara doğru gerçekleşir. Fosfor canlı ve cansız sistemlerde, fosfat olarak bulunur. Fosforun kaynağı, fosfatlı kayaçlardır. Fosfatlı kayaçlar, yağmur, rüzgar gibi etkenlerle aşındıkça inorganik fosfat olarak yavaş yavaş toprağa taşınır. Bitkiler tarafından topraktan alınan inorganik fosfat, organik fosfata dönüştürülür. Bitkilerdeki organik fosfat, önce otçul, bunlardan da etçil hayvanlara aktarılır. Ölen hayvan ve bitkilerin yapısındaki organik fosfat, saprotrof bakteri ve mantarların metabolizmasıyla fosfat olarak toprağa salınır.
Oksijen Döngüsü • Canlıların aldıkları besinleri enerjiye dönüştürebilmeleri için oksijen gereklidir. Atmosfer % 21 oranında oksijen içerir. Sularda da oksijen çözünmüş olarak bulunmaktadır. Oksijen atmosferde, atomik oksijen (O), moleküler oksijen ( O2 ) ve ozon ( O3 ) olmak üzere üç şekilde bulunur. Moleküler oksijen solunum için gereklidir. Moleküler oksijen litosferdeki en yaygın elementtir. Çok reaktif bir gaz olduğu için hidrojen, sülfür, karbon, fosfor gibi birçok elementle birleşir. Ozon, biyosferi ultraviyole ışınlarının zararından korur. Atmosfere oksijen sağlayan en önemli kaynaklardan biri klorofilli canlıların fotosentez süreci sırasında meydana getirdiği oksijendir. Diğer bir oksijen kaynağı da, yerden belli bir yükseklikteki atmosferde bulunan sudur. Bu suyun fotolizi ( suyun ışık yardımıyla oksijen ve hidrojene ayrışması ) ile oksijen açığa çıkmaktadır.
Ekosistemlerin kapasitesi üzerine çıkılırsa ekosistemin dengesi bozulur. Sistem aksamaya başlar. Peki bu nasıl olur? Bunun pek çok şekli vardır. Özellikle insan nüfusunun aşırı derece artması dünya ekosisteminin dengesini bozan en önemli etkenlerden biridir. Çünkü nüfus arttıkça insanların oduna, kömüre, ekmeğe, sebzeye ve meyveye olan ihtiyaçları da artmaktadır. Oysaki sahip olduğumuz tarlalar, ormanlar ve yer altı kaynakları aynı şekilde artmamaktadır. Tam tersine doğal kaynaklarımız hem kişi başına hem de miktar olarak azalmaktadır. İşte aşırı nüfus artışı sonunda, doğal kaynakların hızlı kullanılması ve sömürülmesiyle ekosistemin dengesi bozulmaktadır.
Ekosistem İçerisinde İnsanın Yeri Bütün canlılar gibi insan da ekosistemin bir parçasıdır. Yine bütün canlılar gibi insan da bir şekilde ekosistemi etkiler. Ancak, bütün canlılar arasında, bulunduğu ortamı en çok etkileyen insandır. Pek çok olumlu eyleminin ve yaratıcılığının yanı sıra insandan başka hiçbir canlı tarım alanlarının üzerine büyük binalar inşa edemez, ormanlardaki ağaçları kesip tarla açamaz. Fabrikalar kurup çevreye zehirli kimyasal atıklar atamaz. Bunları sadece insan yapabilir. Bu yüzden insan canlı ve cansız çevrenin çok hızla ve düzensiz biçimde değişmesinin tek sorumlusu olmuştur.
İnsan, yaptıklarıyla doğal ekosistemi en çok etkileyen varlıktır.
Oysaki insanın doğaya ihtiyacı vardır. Çünkü tüm gereksinimlerini doğadan karşılar. İnsanın en temel ihtiyacı hava ve sudur. Hava ve su insanı ancak birkaç gün ayakta tutabilir. Yaşayabilmesi için besine de ihtiyacı vardır. Bu besinlerin bir kısmı hayvansal, bir kısmı bitkiseldir. Bütün hayvansal ve bitkisel besinlerin kaynağı ise topraktır. O halde insanın, hava ve suyun yanında toprağa da mutlak ihtiyacı vardır. İnsan topraktan beslenir, toprak üzerinde yaşar, yaşamını ancak toprakla sürdürür ve sonunda yine toprağa döner.
Toprak Erozyonu: İnsan, kendi yaşama kaynağının çok önemli bir unsuru olan toprağa bazı olumsuz etkilerde bulunmuştur. Bunlardan en tehlikeli olanı toprak erozyonudur. Toprak erozyonu, toprağın su ve rüzgar etkisiyle aşınıp taşınması ve başka yerlerde biriktirilmesi olayıdır. Erozyon toprağın oluşumuyla birlikte süregelmektedir. İnsan, yaptıklarıyla doğal ekosistemi en çok etkileyen varlıktır.
Ancak insanın yerleşik hayata ve tarıma başlamasından itibaren toprak erozyonu hızlanmıştır. Bu açıdan toprak erozyonunu ikiye ayırabiliriz. • 1. Doğal Erozyon • 2. Hızlandırılmış Erozyon
Doğal Erozyon: Doğal erozyon doğanın kendi kuralları içerisinde meydana gelir. Bu erozyon türü doğal dengeyi bozmaz. Doğal erozyon sayesinde toprak oluşumu hızlanır, toprak gençleşir. Çünkü, doğal erozyon yaşlı toprakları taşır ve genç toprakların oluşumunu teşvik eder. Ayrıca doğal erozyon çok yavaş gerçekleşir. Toprak oluşumu hızı, doğal erozyon hızından daha fazladır. Bu nedenle doğal erozyona rağmen topraklar giderek kalınlaşır.
Hızlandırılmış Erozyon: Hızlandırılmış erozyon doğal erozyonun tam tersi özelliklere sahiptir. Öncelikle doğal yapı için yararlı değil çok zararlıdır. Hızlandırılmış erozyon, toprağın en verimli olan ve üzerinde tarım yapılan üst tabakasını aşındırıp taşımaktadır. Hızlandırılmış erozyon çok uzun yıllarda oluşan toprağı çok kısa bir zamanda alır götürür. Geriye çorak ve verimsiz arazi kalır.
Doğal erozyonun aksine hızlandırılmış erozyon, topraktaki yoğun aşınma ve taşınma ile arazileri çölleştirir.
Erozyonun Nedenleri Erozyonun nedenleri iki ana grupta toplanabilir. • 1. Doğal Nedenler • 2. İnsandan Kaynaklanan Nedenler
İnsandan Kaynaklanan Nedenler: Erozyon, üzerinde bitki örtüsü bulunmayan alanlarda, toprağın su ve rüzgar etkisiyle aşınıp taşınmasıdır.
Kasıtlı olarak orman yangınları çıkarılması erozyonun insana bağlı nedenlerinden biridir.
Meraların düzensiz otlatılarak tahrip edilmesi erozyon oluşumunu hızlandırır.
Toprağın hatalı kullanımı ve işlenmesi erozyonu doğuran nedenlerden bir başkasıdır.
İnsanın toprağı kullanması ile birlikte erozyon hızlanmıştır. Ancak, özellikle içinde bulunduğumuz yüzyıl içinde erozyon daha tehlikeli bir duruma gelmiştir. Çünkü, dünya nüfusu büyük bir hızla artmıştır. Nüfusun artması demek, daha fazla ağaca, daha fazla toprağa, daha fazla doğal kaynağa ihtiyaç demektir. Ama elimizdeki doğal kaynaklar sınırlı. Bunun anlamı şudur: Nüfus artışı aynı zamanda ekosistemin daha fazla bozulması, çevre sorunlarının daha fazla yaşanması demektir.
Erozyonun Doğadaki Sonuçları Erozyon toprağın üzerindeki verimli ince tabakayı aşındırıp götürür. Oysaki toprağın üzerinden aşınıp taşınan bu tabakada tarım yapılmaktadır. Üst tabaka taşınınca ortaya henüz ayrışmamış olan materyal ya da toprağın oluştuğu ana kaya çıkar. Bu şekilde erozyona uğramış olan bir arazide tarım yapılması mümkün değildir.
Erozyonla beraber toprağın içinde bulunan canlılar da yeterli yaşama ortamı bulamaz ve ölürler. Böylece toprak oluşumuna katkı sağlayan bakteriler, mantarlar ve diğer mikroorganizmalar da yok olur. Mikroorganizmaların yanı sıra, doğal bitki örtüsünü oluşturan ve hatta ilaç yapımında kullanılan birçok bitki türü de yok olmaktadır. Erozyon sonucu aşınan toprak derelere, oradan denizlere veya barajlara taşınır. Barajlara taşınan topraklar orada birikerek baraj gölünün kısa sürede dolmasına neden olur. Dolan barajlarda su yerine toprak tutulur. Böylece barajdan ne sulama amacıyla yararlanılabilir ne de elektrik üretmek amacıyla. Zamanla baraj iyice dolar ve hiç kullanılamaz hale gelir.
Toprak, kar ve yağmur sularının önemli bir kısmını emerek, yer altı su kaynaklarımızın oluşmasını sağlar. Toprak erozyona uğrayınca ortaya su sorunu da çıkar. Çünkü, yer altı su kaynaklarımız beslenemez. Böylece doğadaki su dengesi de bozulur. Erozyonun sonucu çölleşmedir. BİTKİ ÖRTÜSÜNÜN BOZULMASI, TOPRAĞIN EROZYONA UĞRAMASI, SU KAYNAKLARININ AZALMASI, BERABERİNDE ÇÖLLEŞMEYİ GETİRİR. Ülkemizin birçok bölgesi çölleşmeye başlamış ve hatta kimi yerler çöl gibi olmuştur.
İnsan içinde yaşadığı ve bir parçası olduğu ekosistemi kısa vadeli çıkarları doğrultusunda aşırı değişikliklere zorlamaktadır. Bu zorlamanın doğanın kendini onarma yeteneğini aştığı yerlerde geriye dönüşü çok zor çevre sorunları ortaya çıkarmakta, bu sorunlar kişi ve toplum olarak insanı olumsuz yönde etkilemektedir. Doğanın kendine özgü şaşmaz kurallarıyla çelişen aşırı müdahaleleri sonucunda ortaya çıkan olumsuz koşullardan , en başta yine İNSAN etkilenmektedir….
Referanslar: • [1]Anon. 2012. Ekosistem. http://tr.wikipedia.org/wiki/Ekosistem, 10 Ekim 2012. • [2] Erbulut, A. 2007. Canlılarda Besin Zinciri Şeması, http://alierbulut.blogcu.com/canlilarda besin-zinciri-semasi/1650611, 09 Ekim 2012. • [3] Anon. 2012. Ekosistem, Ekosistemin Özellikleri, Ekosistemin Çeşitleri, Madde Döngüleri ve Enerji Akışı Coğrafya Dersi İle İlgili Konu Anlatım • [4] TEMA, 2012. İnsan doğa ilişkisi. http://www.tema.org.tr/Sayfalar/CevreKutuphanesi/Pdf/Erozyon/InsanVeDogaIliskis pdf, 08 Ekim 2012. • [5] Yücel, E. n.d. Çevre ve insan. http://w2.anadolu.edu.tr/aos/kitap/IOLTP/2281/unite05.pdf, 10 Ekim 2012. • [6] Taylan, Z.S. ve Özkoç, H.B. 2007. Potansiyel ağır metal kirliliğinin belirlenmesinde akuatikorganizmaların biokullanılabilirliliği. Balıkesir Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi 9(2):17-33. • [7] Anon. 2012. Simbiyotik yaşam. http://www.msxlabs.org/forum/m/295075/ekosistem besin-zinciri/, 10 Ekim 2012. • [8] Tüysüzoğlu, B.B. 2007. Ekolojik piramit nedir? ne işe yarar? http://biltek.tubitak.gov.tr/merak_ettikleriniz//index.php?kategori_id=2&soru_id=2018 09 Ekim 2012. • [9] Anon. 2012. Azot döngüsü. http://tr.wikipedia.org/wiki/Azot_d%C3%B6ng%C3%BCs%C3%BC, 11 Ekim 2012. • [10] Fields, S. 2004. Global nitrogen: cyclingout of control. EnvironHealthPerspect 112(10): A556–A563. • [11] Pidwirny, M. 2011. Nitrogencycle. http://www.eoearth.org/article/Nitrogen_cycle, 10 Ekim 2012. • [12] Anon. 2012. Karbon döngüsü. http://tr.wikipedia.org/wiki/Karbon_d%C3%B6ng%C3%BCs%C3%BC, 10 Ekim 2012. • [13] Simmon, R. 2011. Thecarboncycle. http://earthobservatory.nasa.gov/Features/CarbonCycle/, 10 Ekim 2012. • [14] Oğul, A. 2007. Madde döngüsü. http://kayiben.blogspot.com/2007/10/madde-dngs.html, 10 Ekim 2012. • [15] Anon. 2012. Fosfor döngüsü. http://tr.wikipedia.org/wiki/Fosfor_d%C3%B6ng%C3%BCs%C3%BC, 10 Ekim 2012. • [16] Korbin, K. n.d. Biogeochemicalcyclessoilmicrobiology. Thephosphoruscycle. http://filebox.vt.edu/users/chagedor/biol_4684/Cycles/Pcycle.html, 10 Ekim 2012. • [17] Anon. n.d. Doğal sistemler ekosistem ve madde döngüsü. http://egitek.meb.gov.tr/aok/aok_kitaplar/AolKitaplar/Cografya_5/1.pdf, 10 Ekim 2012. • [18] Görcelioğlu, E. 1997. Ekosistem, kent ve insan. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman İnşaatı ve Transportu Anabilim Dalı, İstanbul, ss. 8-14. • [19] Karadağ, A. 2009. Kentsel ekoloji: kentsel çevre analizlerinde coğrafi yaklaşım. Ege Coğrafya Dergisi 18(1-2):31-47.