1 / 67

HAZIRLAYAN

HAZIRLAYAN. ADI: GÜLŞAH SOYADI:DİNÇ NUMARASI:110804004. A)ESERİN KÜNYE ÖZELLİKLERİ. ESERİN; ADI : ALTIN IŞIK YAZARI : ZİYA GÖKALP YAYINEVİ: BİLİM KAĞIT YAYINLARI ESERİN TÜRÜ: MASAL SAYFA SAYISI: 159. MASAL.

gavivi
Download Presentation

HAZIRLAYAN

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. HAZIRLAYAN ADI: GÜLŞAH SOYADI:DİNÇ NUMARASI:110804004

  2. A)ESERİN KÜNYE ÖZELLİKLERİ ESERİN; ADI: ALTIN IŞIK YAZARI: ZİYA GÖKALP YAYINEVİ: BİLİM KAĞIT YAYINLARI ESERİN TÜRÜ: MASAL SAYFA SAYISI: 159

  3. MASAL • Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, çoğunlukla olağanüstü durum ve olayları yine olağanüstü kahramanlara bağlayarak anlatan halk hikayelerine masal denir. MASALIN GENEL ÖZELLİKLERİ • Masalın genel özelliklerinin “konu, olay, yer, zaman, kişi, amaç” yönlerinden değerlendirilmesi:

  4. a- Konu:Masallarda her insanı ilgilendiren evrensel değerler ve konular anlatılır. Özellikle çocuklara doğruluk, dürüstlük, iyilik ,güzellik, ahlâklı olmak, erdemli olmak, yardımseverlik gibi duygular verilmek istenir. Ayrıca çevredeki kişilerin, olayların ve yöneticilerin eleştirileri de yapılır. Haksızlıklara karşı halkın ve halk içinde bir önderin direnmesi ve sonuçta mutlaka üstün gelmesi işlenir.b- Olay: Masallar olay eksenli bir edebiyat türüdür. Tamamen hayal ürünü olan bu olaylar, olağanüstü nitelikler taşıyabilir. Masallarda “olamaz” diye bir şey yoktur. Her şey olabilir ve bunlar konu olarak işlenir.c- Yer: Masalda belirli bir yer, çevre yoktur. Hayali bir yer, çevre söz konusudur. Bunlar da genellikle “Kafdağı’nın arkasında bir ülke, yedi kat yerin altı, periler padişahının ülkesi” gibi hayalî yerlerdir.d- Zaman: Masalda zaman da belirsizdir. Geçmişte bir zamandan söz edilir; ama aslında bu hayalî bir zamandır. Masallar geçmiş zaman kip (-miş) kullanılarak anlatılır. Bu yönüyle de hikâyeden ayrılır. “Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellâl iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken gibi tekerlemeler aslında zamanın belirsizliğini ve olayın hayalî olduğunu da açıklar.

  5. e- Kişi: Masal kahramanları olağanüstü nitelikler taşıyabilir. Masallarda “peri, dev, cüce, cadı, gulyabani, şahmeran, Zümrüdüanka kuşu” gibi hayalî kahramanlar karşımıza çıkabilir. Masalda, gerçek hayatta rastlanamayacak kişiler bulunabilir. Kişiler ya iyidir ya da kötüdür. İyiler hep iyilik yapar, kötüler de hep kötülük yapar. İyiler masalın sonunda mutlaka kazanır, kötüler de her zaman kaybeder.f- Amaç: Masalda eğiticilik esastır. Aslında yerin, kişilerin ve zamanın hayalî olması da bundandır. Kimse rencide edilmeden insanlara ders verilir. Herkes masalın sonunda verilen dersten kendisine düşen payı alır. Masallarda kötülükler eleştirilerek okurun ve dinleyenin bu kötüler gibi olmaması istenir. İyiler ve iyilikler de yüceltilir ki okur veya dinleyici iyi olsun ve iyilik yapsın. Bu yüzden özellikle eğitimde masallardan yararlanılır.

  6. MASALLARDA ANLATIM ÖZELLİKLERİ •  Anlatım hiçbir engele uğramadan akıp gider. (Akıcılık) • Gereksiz söz tekrarları yapılmaz.(Akıcılık) Ses akışını bozan, söylenmesi güç seslere ve kelimelere yer verilmez. (Akıcılık)  • Gereksiz ifadeler olmaz. (Duruluk - Açıklık) • Anlaşılması güç cümlelere kurulmaz. (Duruluk - Açıklık)  • Anlatım sade ve süssüz olur. (Yalınlık)  • Duygu ve düşünceler kısa ve kesin ifadelerle dile getirilir.(Yalınlık)  • Kişiler ya çok iyi ya da çok kötüdür.  • Sözlü nesir türüdür.  • Yazarları yoktur. • Halk düşüncesinin, halk kültürünün ortak ürünüdür. 

  7. Masallar eğlendirici ve eğiticidir. • Masallar tekerleme ile başlar.  • Masal kahramanları yaşlanmaz.  • Masalda olağanüstü özellikler vardır.  • Masallarda yer kavramı sembolik bir biçimde yer alır. Genellikle uzak mekanlarda geçer. Bahsedilen yer isimlerinin çoğu hayalidir. Ne zaman, hangi yerde bulundukları asla bilinmez.  • Masallarda gerçek yer isimleri de belirtilir. Fakat masallarda anlatılanlar gerçekte bu yerler değildir

  8. ZİYA GÖKALP

  9. ZİYA GÖKALP’İN HAYATI VE ESERLERİ Mehmet Ziya Gökalp (23 Mart 1876, Diyarbakır – 25 Ekim 1924, İstanbul), yapıtları ve görüşleriyle Türkçülüğü ve Türk milliyetçiliğini önemli ölçüde etkileyen Osmanlı ve Türktoplumbilimci, yazar, şair ve siyasetçidir. Meclis-i Mebusan'da ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekilliği yapmıştır. "Türk milliyetçiliğinin babası" olarak da anılır.

  10. YAŞAMI • AİLESİ • Ziya Gökalp ,23 Mart 1876'da, yerel bir gazetede çalışan memur Çermikli ZazaTevfik Bey'in oğlu olarak DiyarbakırÇermik'te dünyaya geldi .Annesi Zeliha Hanım’dır. 16. yüzyıla kadar Araplar ve Farslar egemenliğinde olan Diyarbakır sonradan Türk, Kürt ve Ermeni toplulukların millî çekişmeleri ile şekillenmiştir. Bu kültürel ortamın onun millî benliğine etki ettiği öne sürülmüştür. Sonraları, siyasi düşmanları onun Kürt kökenli olduğunu öne sürdüğünde, Gökalp, babası tarafından Türk ırkına sahip olduğundan emin olduğunu ama aslında bunun önemsiz olduğunu belirtmiştir. "Sosyolojik çalışmalarımdan öğrendim ki milliyet, eğitime dayalıdır" demiştir. Bazı tarihçiler buna rağmen onu Kürt asıllı olarak tanımlamışlardır.

  11. ÖĞRENCİLİK YILLARI • Eğitimine doğduğu yer olan Diyarbakır'da başladı. 1886’da Mektebi Rüştiye-i Askeriyye’ye (Askeri Lise) girdi; özgürlük düşüncesini ilk defa bu okuldaki hocası Kolağası (Önyüzbaşı) İsmail Hakkı Bey aşıladı. Askeri rüştiyenin son sınıfında iken babasını kaybetti. 1890’da amcası Müderris Hacı Hasip Bey’den geleneksel İslâm ilimleri ile ilgili ders almaya başladı. Öğrenimine İstanbul’da devam etmek istediyse de bu imkânı bulamayınca 1891’de Diyarbakır’da İdadi Mülkiye’nin(Sivil Lise) ikinci sınıfına kaydoldu. Son sınıfta öğrenci iken “Padişahım Çok Yaşa” yerine “Milletim Çok Yaşa” diye bağırması, hakkında soruşturma açılmasına yol açtı. O sırada okul süresinin beş yıldan yedi yıla çıkması üzerine 1894’te okuldan ayrıldı. • Liseden ayrıldıktan sonra amcasından Arapça ve Farsça dersleri aldı. Tasavvufla ilgilendi. Fransızca öğrenmeye başladı. Diyarbakır’daki kolera salgını nedeniyle bu şehirde görevlendirilen Doktor Abdullah Cevdet Bey ile tanıştı, fikirlerinden etkilendi.

  12. DİYARBAKIR YILLARI. • Serbest bırakıldıktan sonra 1900'de Diyarbakır’a sürgüne gönderildi. Yüksek öğrenimini tamamlayamayan Mehmet Ziya’nın Diyarbakır’daki amcası ölmüş ve kızı Vecihe ile evlenmesini vasiyet etmişti. Amcasının vasiyetini yerine getirmiş ve Vecihe Hanım ile evliliğinden bir oğlu (Sedat), 3 kızı (Seniha, Hürriyet, Türkan) olmuştur. • 1908'e kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı. Eşinin mal varlığıyla rahat bir yaşam sürdürürken el altından hürriyet çalışmalarını yürüttü. O dönemde bölgenin güvenliği için kurulan ve başında Kürt asıllı İbrahim Paşa'nın bulunduğu Hamidiye Alayları hırsızlık ve soygun olaylarına karışınca halkı örgütleyerek eyleme yöneltti. 3 gün boyunca Diyarbakır Telgrafhanesini işgal ederek buradan saraya İbrahim Paşa ve adamlarını cezalandırmaları için telgraflar çekmeye başladı. • Doğu ile Batı arasındaki kilit bağlantı noktalarından olan Diyarbakır Telgrafhanesinin işgali işin içine Batılı devletlerin de karışmasına neden oldu. Onların da saraya yaptığı baskı neticesinde bölgeye bir araştırma heyeti gönderildi. Fakat bir süre için sinen İbrahim Paşa ve adamları daha sonra aynı kanunsuzluklara yeniden başlayınca Ziya Gökalp ve arkadaşlarının önderliğindeki halk bu sefer 11 gün süre ile telgrafhaneyi yeniden işgal ettiler. Bu direnişin sonunda İbrahim Paşa ve adamları bölgeden uzaklaştırılmıştır. • 1904- 1908 arasında Diyarbakır Gazetesi’nde şiir ve yazılarını yayımladı. İbrahim Paşa’nın halka yaptığı zulümleri "Şaki İbrahim Destanı" adlı yapıtında anlattı.

  13. II. MEŞRUTİYET’TEN SONRA • II. Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kurdu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini çıkardı. • Mehmet Ziya, 1909'da Selanik'te toplanan İttihat ve Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı ve örgütün Selanik’teki merkez yönetim kuruluna üye olarak seçildi. Selanik’te kalmayı sürdürerek çevresinde bir kültür hareketi yaratmaya çalıştı. Lise programlarına sosyal bilimler dersi koydurtarak bu disiplinin okullarımıza girmesini sağladı. İttihat ve Terakki Selanik Şubesi’ni gençlik işleri ile uğraşan kolunun başına geçen Ziya Bey, çevresindeki gençlere toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. Tevfik Sedat, Demirtaş, Gökalp gibi takma adlar kullanarak Selanik’te yayımlanan bir felsefe dergisinde yazılar yazdı. Dünyadaki Türkleri birleştiren, güçlü bir Türk devleti kurulmasını tasarlayan Ziya Bey, bu ülküyü dile getirdiği Altun Destanı’nı 1911’de Genç Kalemler Dergisi’nde yayımladı.

  14. 1912'de Derneğin merkezi İstanbul’a taşınınca, Ziya Gökalp de İstanbul’a geldi, Cerrahpaşa semtine yerleşti. Mart ayında Ergani/Maden (Diyar-ı Bekir) mebusu olarak Meclis-i Mebusan'a seçildi. Meclis dört ay sonra kapatılınca Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi oldu. Kurumda onun eğitimle ilgili görüşleri kabul gördü; Darülfünun ve Eğitim Fakültesi’nde ders programları, okutulacak kitaplar onun önerileri doğrultusunda kararlaştırıldı. 1913 ve 1914 yıllarında kendisine önerilen Maarif Nazırlığı (Millî Eğitim Bakanlığı) görevini kabul etmedi, üniversitedeki görevini sürdürdü. 1915’te İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe bölümünde İçtimâiyyât müderrisi (Sosyoloji öğretim görevlisi) olarak atandı. İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk sosyoloji profesörü idi; üniversitelerimize toplumbilim (sosyoloji), onun sayesinde girdi. • Düşüncelerini Türkçülük etrafında şekillendiren Mehmet Ziya Bey (Gökalp), İstanbul’a gelir gelmez Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer almıştı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslâm Mecmuası, Millî Tetebbûlar Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua 'da yazılar yazdı. Balkan Savaşı öncesinden I. Dünya Savaşı başlarına kadar Türk Yurdu dergisinin yönetim kurulunda kaldı, derginin her sayısın bir şiir bir de yazı verdi. Türkleşmek-İslâmlaşmak-Muasırlaşmak başlıklı yazı dizisinde önemli konular yer verdi. Sonraki yıllarda Yeni Mecmua’yı çıkardı. • Ziya Gökalp, bir yandan da eser vermeyi sürdürüyordu. 1914’te "Kızıl Elma"; 1918’de ise Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak" adlı eseri ile "Yeni Hayat" isimli şiir kitabını yayımladı.

  15. SON YILLARI • I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı Devleti'nin yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919'da üniversite içinde İngilizler tarafından tutuklandı; dört ay Bekir Ağa Bölüğü’nde tutuklu kaldıktan sonra Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Mahkeme sürecinde soykırım iddialarını kesinlikle reddetmiş ve Mukatele (karşılıklı öldürme) tezini savunmuştur. Yargılama sonucu diğer İttihatçılarla birlikte Malta’ya sürgüne gönderilen Ziya Gökalp, orada arkadaşlarına toplumbilim ve felsefe dersleri verdi. • Malta sürgünlüğü dönemde ailesiyle yaptığı mektuplaşmalar daha sonra Limni ve Malta Mektupları adıyla kitaplaştırılmıştır; söz konusu kitap Malta sürgünlerinin orada geçirdikleri hayat şartlarıyla ilgili elimizdeki tek eserdir.

  16. Ziya Gökalp, 2 yıllık sürgün döneminden sonra İstanbul’a döndüğünde üniversitede ders vermeye devam etmek istediyse de bu isteği kabul edilmedi. Bir ay kadar Ankara’da yaşadıktan sonra ailesiyle Diyarbakır'a gitti, Ahmet Ağaoğlu’nun desteğiyle Küçük Mecmua'yı çıkardı, yazılarıyla Kurtuluş Savaşı’nı destekledi. • 1923'te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı, Ankara'ya gitti. Aynı yıl Türkçülüğün Esasları isimli ünlü esrini yayımladı. Ağustos’ta İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne Atatürk tarafından Diyarbakır mebusu olarak seçildi. Ankara’ya yerleşen Ziya Gökalp, kültürel ve düşünsel çalışmalarına hiç ara vermedi; dünya klasiklerinin Türkçeye çevrilip yayımlanması ile uğraştı. 1924'te kısa süren bir hastalığın ardından dinlenmek için gittiği İstanbul'da 25 Ekim 1924 günü hayatını kaybetti. Fatih'teki II. Mahmud Türbesihazîresine defnedildi

  17. GÖRÜŞLERİ • Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlâkî ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlâkî öğesi de İslâm idi. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. • Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi.

  18. Toplumsal modeli, Emile Durkheim'in teorik temellerini kurduğu "dayanışmacılık" temelinde şekillendi. Bireyi temel alan liberalizm ve kapitalist toplumun sınıf mücadelesiyle yıkılarak sınıfsız toplumun kurulmasını hedefleyen Marksizm'e karşı; sınıfsal ayrımları değil mesleki ayrımları gören, mesleki örgütleri temel toplum birimi olarak kabul eden, meslek örgütlerinin dayanışmasıyla toplumsal huzurun kurulabileceğini savunan solidarizmde karar kıldı. • Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. "Türkçülük" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı. Ziya Gökalp önce Türkiye Türkçülüğü sonrasında Oğuzculuk daha sonra ise Turancılık fikirlerinin destekçisidir

  19. ESERLERİ • Limni ve Malta Mektupları • Kızıl Elma (1914) • Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak (1929) • Yeni Hayat (1930) • Altın Işık (1927) • Türk Töresi (1923) • Doğru Yol (1923) • Türkçülüğün Esasları (1923) • Türk Medeniyet Tarihi (1926, Ölümünden sonra) • Kürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik Tetkikler(Ölümünden sonra) • Altın Destan • Üç Cereyan

  20. B) MUHTEVA(İÇERİK) ÖZELLİKLERİALTIN IŞIK KİTABININ ÖZELLİKLERİ • Altın Işık, Ziya Gökalp’in Türk masallarını, halk öykülerinin ve destanlarının bir bölümünü, nazım ya da düz söz olarak yeniden yazdığı kitabıdır. Kitaptaki on iki metindenyedisi manzum, dördü düz yazı ve biri sahne oyunu biçimindedir. Gökalp’ın halk yazınına yönelmesinin nedeni, onun ulusal Türk düşüncesini yeniden kurmanın, ancak halk yazınının dil ve anlatım özelliklerini belirlemekle mümkün olacağı düşüncesidir.

  21. DÜZ YAZI ŞEKLİNDE OLAN MASALLAR • Keloğlan • Tembel Ahmet • Kuğular • Nar Tanesi Ya Da Düzme Keloğlan • MANZUM YAZI ŞEKLİNDE OLAN MASALLAR • Keşiş Ne Gördün? • Pekmezci Anne • Yılan Beyle Peltan Bey • Kolsuz Hanım • Küçük Hemşire

  22. Deli Dumrul • Aslan Basat • MANZUM PİYES ŞEKLİNDE YAZILMIŞ OLAN METİN • Alp Arslan Malazgirt Savaşı

  23. ESERİN BÖLÜMLERİ KELOĞLAN: Konusu :Talihi yolunda gitmeyen ,küçük yaşta zorluklarla karşılaşan , erken olgunlaşmış bir çocuğun aklını kullanarak hayatın zorluklarını yenmesi , büyük işler başarması. Ana Düşüncesi : Aklını kullanan hayatta hep başarılı olur.

  24. TEMBEL AHMET Konusu : Tembel bir adamın eşini sayesinde çalışması ve başına gelen ilginç olaylar. Ana Düşüncesi: Tembellik kötü bir şeydir. Çalışma ile her şey kazanılabilir.

  25. KUĞULAR Konusu : Annesi ölen on iki kardeşin, babalarının yeni bir eşle evlenmesiyle çocukların başına gelen talihsiz olaylar ve kardeşlerin birbirlerine olan sevgileriyle tüm zorlukları yenmeleri. Ana Düşüncesi: Aile bağlarının önemi.

  26. NAR TANESİ YA DA DÜZME KELOĞLAN Konusu : Birbirini tanımayan iki gencin ailelerinin istekleriyle evlendirilmeleri ve buna bağlı olarak başlarına gelen olaylar. Ana Düşünce: Bir kimseyi tanımadan o kimse hakkında önyargılı olmamalıyız.

  27. KEŞİŞ NE GÖRDÜN? Konusu :Bir kızın evinden ayrılması ile başına gelen olaylar ve bir şehzade ile tanışması, şehzadenin vatanı için sevdiği kızı bırakması. Ana Düşüncesi : Vatan sevgisi.

  28. PEKMEZCİ ANNE Konusu : Babası hacca giden bir kızın evde dadısı ile kalması ve bunu duyan şehzadenin pekmezci anne kılığına girerek her gün kıza masallar anlatması ve kendini sevdirmesi . Ana Düşüncesi : Sabreden kişi amacına ulaşır.

  29. YILAN BEYLE PELTAN BEY Konusu: Bir annenin çocukları için sevdiği adama kavuşamaması Ana Düşüncesi: Aile bağları

  30. KOLSUZ HANIM Konusu:Türkler ’in İslam için vatanları için yaptıkları ve başarıları anlatılıyor.(KURTULUŞ SAVAŞ’I ANLATILIYOR.) Ana Düşüncesi: Vatan sevgisi Bu manzum masalda , karakterler birer temsildir.

  31. Ay Hanım: Türkiye • Yıldız Bey: İslam • Üvey anne: İngiliz • Kızıl Kral: Yunan • Ay Hanım’ın çocukları: • Gül: Hak Reyhan: Vatan, kavramlarını temsil ediyor. Bir padişah vardı.Karısıyla mutlu mesut yaşıyorlardı . İki tanede çocukları olmuştu. Bunlardan birinin adı Ay,diğerini ki Yıldız idi.Bu çocuklar büyümeden anneleri vefat etti. Bir süre eşinin yasını tutan padişah daha sonra Frenk bir kızla evlendi.Bu kadın kötü huyluydu. Padişaha sen hacca git, devletimiz bu güçle devam eder dedi.padişah eşinin sözünü dinleyerek hacca gitti. Bir gün üvey annesi Yıldız Bey’i gizli bir mahzene götürdü.Niyeti fenaydı.

  32. Bunu anlayan Yıldız Bey annesine karşı geldi.Üvey anne hemen Yıldız Bey’in cezalandırılmasını istedi.Kardeşi Ay Hanım’ın hiçbir şeyden haberi yoktu.Kardeşini aradı ama bulamadı.Daha sonra üvey annelerinin kardeşini zindana attırdığını öğrendi.hemen kardeşine yardım etmek istedi.fakat tam o sırada üvey anne geldi ve Ay Hanımın kollarını balta ile kesti.bunu gören Yıldız Bey o anda aklını kaçırdı, delirdi.Yıldız Beyden artık zarar gelmez diyerek üvey anne serbest bıraktı.Ay Hanımı da bir sandığın içine koyarak denize attı.denizde sandık yüzerken şehzadenin kayığına rast geldi. Sandığı kayığa alan şehzade içinde bu güzel kızı görünce hem üzüldü hem de aşık oldu. Bunu yapanlardan intikam almaya söz verdi.şehzade Ay Hanımla evlenmeye karar verdi. Evlendiler.dört sene sonra çocukları oldu. Gül ile Reyhan.şehzade sonunda buldu karısının kollarını.Kızıl Kral’daymış kızın kolu. İstedi şehzade kolları ama vermedi Kızıl Kral.bunun üzerine savaş açtı şehzade.savaşta iken karısından mektupla haber olan şehzade, postacının üvey annenin oyunları yardımıyla mektup içindekileri değiştirmesiyle şehzade artık Ay Hanımdan soğumuştu, istemiyordu onu.bu mektuplaşmalar sonunda Ay Hanım ve çocukları öldürülecekti.cellat Ay Hanımı ve çocukları aldı, dağa götürdü.üç güvercin öldürüp kanını bu üç günahsızın gömleğine sürüp saraya götürdü.dağda yalnız kalan anne ve çocukları Allah’a yalvardılar.Allah onların her dualarını kabul etti.artık hem köşkleri vardı hem de anneleri Ay Hanım’ın kolları eskisi gibiydi.

  33. Sağlığına kavuşmuştu.Ay Hanım köşkün kapısına yazdırdı:Her dertli bulur derdine şifa.Ay Hanım ve Yıldız Bey’in babaları hacdan dönmüştü.üvey anneleri Ay Hanımın öldüğünü, Yıldız Bey’inde delirip kaçtığını söyledi.Bunun üzerine padişah oğlunu aradı ve buldu.hiçbir hekim derdine çare olmuyordu .Padişah en sonunda ormanda bir köşk olduğunu ve dertlilerin deva bulduğunu öğrendi.Padişah, karısı ve Yıldız Bey köşke gittiler.o sırada şehzade de derviş kılığında Ay Hanımı arıyordu.padişahla karşılaştılar ve hep birlikte köşke yol aldılar.köşke varınca Ay Hanımı karşılarında sapasağlam gördüler.Ay Hanımı sapasağlam görünce Yıldız Bey iyileşti.Şehzade eşine ve çocuklarıma kavuştu.üvey anne ise kovuldu.

  34. Burada asıl anlatılmak istenen ,Türkler’in İslam’a yardım etmesi ve cihat düşüncesi için savaşmasıdır.Bunu yaparken de birçok düşmana karşı savaşmıştır.

  35. KÜÇÜK HEMŞİRE Konusu: Vatan için kadınlarında en az erkekler kadar cesur ve gözükara olması anlatılıyor. Ana Düşünce: Vatan sevgisi

  36. KÜÇÜK HEMŞİRE Bir padişahın İki veziri varmış. Birinin üç oğlu diğerinin üç kızı varmış. Üç oğlana “üç aslanlar” üç kıza da “üç ceylanlar” dermiş. Bir gün Kıpçak ülkesinden  peri sazını bulması için padişah babalarından “ üç aslanları ” göndermelerini ister. Erkek çocukların babası pek keyiflenmiştir. Kızların babası vezir ise üzgün bir şekilde evine gelir ve durumu kızlarına anlatır. Büyük ve ortanca kızları erkek kılığına girerek peri sazını getirmek için yola düşerler. Ancak babalarının kendilerini sınamak için yaptığı oyunlarda başarısızlığa uğrarlar. En son küçük kız şansını dener ve babasının yaptığı sınavı geçerek peri sazını getirmek için yollara düşer. Kıpçak eline varınca yaşlı bir kadının evine misafir olur. Ona yüz altın vererek saraya kapı görevlisi olarak girer. Genç hakan henüz evlenmemiştir. Kızı görünce bileklerindeki bilezik izlerinden cinsiyetini anlar vevoan ismi Ali diye tanıtılan bu kızı Aliye olarak hayal etmeye başlar.

  37. Hakan derdini annesine açar. Annesi kız mı erkek mi olduğunu anlamak için diğer üç erkekle yarıştırmasını söyler. Bu üç erkek “üç aslan “lardır. Sırası ile yağız ata binme, demir yayı çekme ve zincirli ayıyı yenme yarışları yapılır. “Ceylan kız” bütün yarışlarda birinci olur. Sihirli sazı alarak baba yurduna döner ve sazı babasına verir. Babası sevinçle saraya gider. Padişah kızları küçük görmekle yaptığı hatayı anlar. Kızı çağırtıp herkesin huzurunda tahtına oturtur. Kız “Ben yetkili isem seçim yapılsın millet meclisi oluşsun meclis beni seçerse başkan olmayı kabul ederim” der. Seçimler yapılır. Meclis açılır. Meclis kızı başkan seçer.Kıpçak Hanı tahtını bırakmış aşkının peşinden gelip seyyah olmuştur. Seyyahın Kıpçak Han’ı olduğunu anlayınca onu saraya davet eder. Ve yüreğinin sesini dinleyip onunla evlenir.

  38. DELİ DUMRUL Konusu: Deli Dumrul’ un Azrail’e kafa tutması ve Allah’ı kızdırması Ana Düşüncesi: Sevdiklerimiz için canımızı bile feda ederiz.

  39. ASLAN BASAT Konusu: Aslan Basat adındaki yiğidin Oğuzlar ‘ a kötülük yapan Tepegöz’ü öldürmesi ,obasını rahata kavuşturması Ana Düşünce: Vatan sevgisi Burada Aslan Basat adlı kahraman ile M . Kemal Atatürk’ü eşleştirmiştir.Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nda ülkemizi düşmanlardan kurtarması ile benzerlik kurulmuştur.

  40. ALP ARSLAN MALAZGİRT SAVAŞI Konusu: Malazgirt Savaşı Ana Düşünce: Vatan sevgisi Bu piyeste, İslamiyet’i bir kıza; onun bekçisini de Türk bir aslana benzetmiştir.

More Related