640 likes | 918 Views
ANNE BABA YOKSUNLUĞU. YOKSUNLUK. Kelime anlamı olarak; Mahrum olma, belli bir konuda eksiklik yaşama durumudur. Psikolojik olarak; Belli bir konuda mahrumiyet yaşama durumunda bilişsel, duygusal ve davranışsal sapmaları ortaya çıkabilecek durumdur.
E N D
YOKSUNLUK • Kelime anlamı olarak; Mahrum olma, belli bir konuda eksiklik yaşama durumudur. • Psikolojik olarak; Belli bir konuda mahrumiyet yaşama durumunda bilişsel, duygusal ve davranışsal sapmaları ortaya çıkabilecek durumdur.
ANNE BABA YOKSUNLUĞUNU ORTAYA ÇIKARAN DURUMLAR • Boşanma • Ölüm ve kayıp • Aileden ayrı yaşamak • Çocuk ihmali
BOŞANMA VE YOKSUNLUK • Boşanma hukuki açıdan ele alındığında karı kocalık durumunun son bulması anlamını taşıyan bir olgudur. • Sosyolojik ve psikolojik açıdan ele alındığında ise, boşanma, çocuk gelişiminde en önemli etmen olan tam aileye son veren ve çocuk üzerinde yaşam boyu olumsuz etkiler yaratabilecek bir süreçtir.
Özellikle boşanmayı izleyen ilk iki yıl içinde, çocukların yoğun uyum sorunları yaşadıkları, bu dönemde yaşanan stres düzeyinin aileden birinin ölümünde yaşanabilecek kadar yüksek olduğu ve bu sürecin bazen 15-20 yıla kadar uzayabildiği bildirilmektedir • Anne-babanın boşanması hem çocuklar hem de ebeveynler için oldukça zor ve stresli bir süreçtir. Çocuk açısından düşünülecek olursa, o güne kadar en fazla bağlı olduğu iki kişiye yani anne ve babasına, bundan sonra eşit olarak ulaşamayacak ve dünyası bir anlamda bölünecektir.
Boşanma Sonrasında Çocuklarda Görülen Ortak Tepkiler • Suçluluk • Korku • Öfke • Üzüntü
Yaş Gruplarına Göre Boşanmanın Etkileri Okul Öncesi Okul öncesi gelişim görevlerinden biri, anne baba, kardeşler ve diğer insanlarla duygusal bağ kurmayı öğrenmektir. Bu görev boşanmayla ilgili olarak aile birliği değişikliğe uğrayan çocuklar için özel bir anlam taşır. Anne babası boşanmış okul öncesi çağı çocuğu gelişimin bu ek yüküyle de başa çıkmak zorunda kalır.
Okul öncesi Okul öncesine kadar olan bu çağda boşanmanın olumsuz etkileri fazla görülmemesine rağmen boşanmanın olumsuz etkilerini yaşayan ebeveynlerin çatışmalarını çocuğa yansıtmalarıyla çocukta, korku,inatçılık,uyku ve beslenme bozuklukları,yatak ıslatma gibi olumsuz davranışlar görülebilmektedir. Buna ek olarak çocukta terk edilme korkusu yaygın olarak görülebilmektedir.
Okul öncesi Korku okul öncesi çocukları daha çok birlikte yaşadıkları evde kalan ebeveynin kendin terk edip gitmesinden giden ebeveynin tarafından eskisi kadar sevilmemekten, yiyecek ya da yatacak yer bulamamaktan korkar. Kendilerini güvende hissetmez ve bundan ürkerler.
Okul öncesi Suçluluk bu dönem çocukları benmerkezci olduğundan ve hayalle gerçeği ayırt edemediğinden, ebeveynlerinin onların yaptığı bir Şey yüzünden boşandığını düşünürler ve kendilerini suçlarlar.
Okul öncesi Öfke sekizinci aydan itibaren çocuklar anne babalarının ayrılıklarını algılarlar. Neden öfkelendiklerini bilmezle ve kontrolde edemezler. Bu dönemdekiler öfkelerini ısırarak, vurarak, çabuk sinirlenerek ve duygusal olarak içe kapanarak yaşayabilirler.
Okul öncesi Bağımlılık ellerinde kalan tek kişiye sıkı sıkı sarılırlar. Onu da kaybetmeyi göze alamadıkları için oyun oynamak için bile vakit ayırmazlar. Zaman ve mesafe kavramları tam olarak gelişmemiş olduğu için onlara göre bir ebeveynin her sabah işe gitmesiyle başka bir Şehirde yaşaması arasında fark yoktur.
Okul öncesi Regresyon bir ebeveynin aniden ortadan kayboluşu bir bebeğin gelişimsel özelliklerinin gerilemesine açabilir. Bu dönemdeki tipik gerileme davranışları parmak emme, yatağı ıslatma, anne ve babaya vurma, anne babaya aşırı düşkünlük gösterme, önceden sevilen bir nesneye yeniden bağlanma.
Okul çağı 6- 12 yaş dönemi önceki dönemlerden farklı olarak çocuk üzerinde toplumun giderek artan bir rol oynadığı, sakin ve istikrarlı bir gelişim dönemidir. Bu dönem çocuğun somut zihinsel işlemleri kullanabildiği ahlaki yargılarda bulunurken durumsal ve kişisel etmenleri dikkate alabildiği bir dönemdir
Ayrılmalarda okul çağında olan çocuğun tepkileri İnkar tepkileri Geleceğe dair endişeler Benmerkezci düşünce yapısı Ebeveyni suçlama ve evden gidene duyulan özlem Terk edilme korkusu ve güvensizlik Özdeşim sorunları Kızgınlık ve saldırganlık Arkadaşlık ilişkileri
Ergenlik Çağı • Boşanmanın ergenler üzerinde gösterdiği tepkiler farklılık göstermektedir. • Küçük kardeşlerine göre daha çok etkilenebilir. • Genellikle ortaya çıkan tepki “ÖFKE” dir.
Çocukların Boşanma Sürecine Uyumu Çocuğun boşanma olayına uyum süreci bazen, ölüm olayına uyum sürecinden daha uzundur. Bu uyum süreci çocukta 5 evredeyaşanır. 1. Boşanmayı reddetme 2. Boşanma durumunu oluşturan nedene karşı öfke 3. Anne ve babayı bir araya getirme çabası içinde olma 4. Depresyon ve kaygı 5. Boşanmayı kabullenme
Çocukların Boşanmaya Uyumunu Etkileyen Etmenler 1. Çocuğun birlikte yaşamadığı ebeveyni ile ilişkisinin kalitesi 2. Çocuğun birlikte yaşadığı ebeveyninin psikolojik uyumu ve ebeveynlik yeteneği 3. Ebeveynler arası çatışma 4. Ekonomik güçlükler 5. Çocuğun Özellikleri
Boşanma Süreci ve Sonrasında Çocuğa Yapılabilecek Yardım Çocukların bilmesi gerekenler Çocuğun yaş grubuna göre açıklama yapmak ve doğruyu söylemek önemlidir. çocuk çok küçükse, ebeveynlerinin onu çok sevdiği mesajı doğru bir yaklaşım olacaktır.
Yaş düzeyi olanları anlamlandırabilecek düzeydeyse bazı açıklamalar yapılabilir > annesinin ve babasının ayrıldığı > ailelerinde bir takım değişiklikler olacağı >çocukların boşanma kararında herhangi bir rol oynamadığı ve bunu değiştiremeyecekleri, boşanmada çocuğun suçu olmadığı, bunun yetişkinler arasındaki problemlerden kaynaklandığı vurgulanmalıdır. > Ailesinin onu daha önceden olduğu gibi seveceklerini, boşanmanın sadece anne baba arasında olduğu söylenebilir.
Konuşma aile toplantısı şeklinde tüm aile bireylerinin katıldığı bir ortamda yapılmalıdır.
Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Etkileri Nasıl Azaltılabilir Boşanmadan sonra ilişkilerini uygar bir biçimde sürdürerek çocuğa her zaman sevildiği ve istenildiği duygusu hissettirilmelidir. Boşanmanın anlamı çocuğa açık ve kesin dille anlatılmalı, birleşme ve barışma umudu verilmemelidir.
Anne ve babalar çocuğa boşanmanın bir süre onu mutsuz edeceğinin bildiklerini söyleyerek boşanmada onun bir suçu olmadığını belirtmelidirler. Boşanma olayından sonra anne ya da babadan biri diğerinden öç almak için çocuğu araç olarak kullanmamalıdır.
Anne babalar çocuğu karşı tarafa göndermekle tehdit etmemelidir. Çok zararlı olan bu tutum sonucunda çocuk kendini yalnız hissederek kendisine ve çevresine güvenini kaybedebilir. Çocuk da kendine göre bir ayrılık yaşayacaktır; evinin ve okulunun değişmeyeceği bir düzen sağlamaya çalışmak, onun hayatını kolaylaştırmak demektir.
Boşanmış ebeveynlerin çocuğuna “bundan sonra benim hayat arkadaşım, tüm varlığım sensin” gibi yüklemeler yapmamalıdır ve çocuğa taşıyabileceğinden daha fazla sorumluluk yüklememelidir. Anne babalar çocuğa acıma duygusuyla ya da şımartacak biçimde yaklaşmamalıdırlar. Çocuklar bu durumu isteklerini gerçekleştirmek için koz olarak kullanabilir.
Anne babalar çocuklarına haber taşıma aracı olarak görmemeli; birbirlerine iletecekleri mesajlar için asla çocuğu kullanmamalıdırlar. Anne babalar, boşanmadan dolayı mutlu olsalar bile çocuklarının yitirme duygusu yaşadıklarını unutmayıp, üzüntülü ve kederli günlerinde onlara yardımcı olmalıdırlar. Anne babalar için yerine getirilmesi çok zor olan sorumluluklardan birisi de çocuklarla olgun, paylaşımcı, iyi bir ilişki sürdürebilmeleridir. Çocuklarını ilgili bir biçimde dinlemelidirler.
Ölüm, yaşamakta olan her insanın tarih boyunca yüzleşmekte en çok zorlandığı konulardan belki de birincisidir. Aynı zamanda ölüm yüzleşmekten kaçmanın çok zor olduğu bir kavramdır.
Her yaşta insan için olduğu gibi, çocuklar için de travmatik bir kavram olan ölümün, yaşam kadar gerçek olduğu düşünülürse böyle bir durumda neler yapılacağını bilmek önemlidir. Bu travmayı çocuklarımızın daha kolay ve sağlıklı biçimde atlatmalarına yardımcı olmak da ancak bu şekilde mümkün olabilir
Çocukların ölümü algılamaları-anlamaları onların bilişsel olgunlaşma düzeylerine bağlı olarak değişir ve gelişir. Hangi yaşlarda ölüm olgusunu nasıl algıladıklarını bilmek, onlara daha doğru yaklaşmamızı sağlayacaktır.
Yaş gruplarına göre ölüm nasıl algılanır? 5 yaş öncesi • Bu yaş çocuklar ölümü "son" olarak algılamazlar. • "Ne zaman geri dönecek?", "Mezardan çıkmasına yardım edebilir miyim?" gibi sorular sorabilirler • Ölüm onlar için geri dönüşümlü bir olay olduğundan ölen kişinin orada ne yiyip içtiğini, üşüyüp üşümediğini sorarlar . • Ölümün her yaşta herkesin başına gelebilecek bir olgu olduğunu kavrayamazlar. Sadece yaşlıların, kötülerin ölebileceğini düşünürler.
5 yaş öncesi • Somut düşünce hakim olduğunda çocuklara ölümü "uzun bir uyku " veya "yolculuk" gibi tanımlamak çok sakıncalıdır. • Bu açıklamalar yapıldığında, çocuklar ne kendileri uyumak isterler ne de sevdiklerinin uyumasına izin verirler, uyuyup uyanamayacaklarından korkarlar. • Kısa ayrılıkları bile kayıp gibi yaşayabilirler. Henüz ayrı kalmaya, alışamamışlardır.
5 yaş öncesi • Ölümün nedenleriyle ilgili olarak da hayali ve yanlış çıkarımlar yapabilirler. • Ben merkezci düşünce yapısına sahip olduklarından, duygu ve istekleriyle bu ölüme neden olmuş olabileceklerini ve benzer şekilde o kişiyi geri getirebileceklerini düşünebilir ve buna inanabilirler. • Ölümü yeterince algılayamadıklarından tepkileri de çok şiddetli olmaz.
5-10 yaş arası dönem ölümün geri dönüşümsüz olduğunu, yaşamsal işlevlerin durduğunu anlamaya başlamışlardır, ancak 7 yaşına kadar halen ölümün yaşlılıkla, hastalıkla ilgili olduğuna, kendilerinden çok uzak olduğuna inanırlar.
5-10 yaş arası dönem • Ölümü engelleyememeklerini bilirler, ancak nedenlerine ilişkin somut düşünceler hakimiyetini korur. • "Ölenler yaşayanları görür, annemi mutlu etmek için çalışmalıyım“ • "Babam öldü, çünkü ben onu çok üzdüm" gibi düşüncelerle, sevdiklerinin ölümü kendilerine verilmiş bir ceza gibi algılamaya yatkındırlar.
5-10 yaş arası dönem • Ölümle ve öncesinde yaşanan süreçle ilgili bilgilendirildikçe ölümle daha iyi başa çıkarlar. • Cenaze törenine, mezarlığa götürmek ölüm gerçeğini kabullenmelerini kolaylaştırır.
10 yaş ve ergenlik dönemi • Artık ölümün her yaşta ve koşul tanımaksızın herkesin başına gelebileceğini bildiklerinden kendi ölümleriyle ilgili de endişe duymaya başlarlar. • Ölüme karşı tepkileri çok şiddetli olur. • Olayın mistik boyutlarıyla ilgilidirler. • Haksızlık ve kader kavramalarını ölümle bağdaştırırlar.
Ölüm karşısında çocuklarımız nasıl tepkiler verir? İlk tepkileri üç grupta toplayabiliriz; 1. Şok-inanama 2. Korku-itiraz 3. Tepkisizlik, donup kalma, hiç bir şey olmamış gibi davranma
Ölüm sonrası yaşanan diğer tepkiler kaygı,suçluluk, öfke,canlı anılar, uykuya dalma güçlükleri,okul başarısında düşmeler, fiziksel rahatsızlıklar,özlem,üzüntü olarak sayılabilir. Baş ağrısı, karın ağrısı, kas gerginliği gibi fiziksel yakınmaların yanında bazı çocuklarda kaybettiği hasta kişinin hastalığına benzer yakınmalar da gözlenebilir.
Çocukların yasını neler ağırlaştırır? • Ölümün gizlenmesi, çocuğun yaşına uygun biçimde bilgilendirilmemesi • Cenaze törenlerine çocuğu götürmemek, ölenle vedalaşmasına olanak tanımamak • Ani ölümler • Ölen kişiye karşı ikili duygular içinde olmak (hem sevip hem de çok kızmak gibi) • Desteğin yetersiz olması • Ebeveynin yerine geçebilecek kimsenin olmaması • Çocuğun kişilik özellikleri • Öncesinde yaşanan travmalar, kayıplar
Çocuğa ölümü anlatırken ve sonraki süreçte nelere dikkat etmeli? • Ölüm haberini ilk defa anne baba veya duygusal olarak yakın birinin vermesi uygun olur. • Haberi açık olarak söylemek, özellikle küçük çocuklarda soyut açıklamalardan kaçınmak gereklidir. • Her çocuğun yaşına uygun, onun anlayabileceği sözcükler seçilebilir. Küçük çocuklara ölümü anlatmak için "uyumak", "uzun bir yolculuk" gibi benzetmeler kullanılan anlatım tarzı oldukça sakıncalıdır.
Sabırlı olmak, duyguları çok fazla saklamaya çalışmamak, çocuğun sorularına karşı olabildiğince açık, gerçekçi, doğrudan yanıtlar vermeye gayret etmek önemlidir Çocuklarınıza bu durumu algılayıp kabullenmeleri için zaman tanıyın. Onlardan gelecek her türlü tepkiye de hazırlıklı olun.
Bazen ağlamalar uzun süreli veya sık aralıklarla olabilir; böylesi durumlarda endişelenmeyin ve çocuğunuzu susturmaya çalışmayın. Çocuklarınıza çok abartılı olmamak koşuluyla kendi duygularınızı ifade edin. Böyle davranmanın hem sizin hem de çocuğunuz açısından pek çok olumlu yanı vardır.
Çocuğunuzun ölenle ilgili konuşulmadığında onun unutulduğunu düşünebilir, onunla ilgili konuşmaların veya üzüntü ifade etmenin ailenin diğer üyelerini üzeceğini düşünebilir. Bu nedenle de kendi duygularını söyleme cesareti bulamaz. Böyle durumlarda anne babanın duygularını ifade etmesinin bir başka önemi de, çocuklarına onlara destek olabilme şansı verebilmeleridir.
Çocuğumuza bizi düşündüğü, ağlarken mendil verdiği, yanımızda olduğu için kendimizi ne kadar iyi hissettiğimizi söyleyerek onun kendisini değerli, işe yarar hissetmesini de sağlayabiliriz.
Çocuklar siz her ne kadar duygularınızı paylaşasınız da, onlarla konuşmaya çalışsanız da bu konuları bir süre konuşmak istemeyebilirler. Çocuklar söylemek istediklerini oyun yoluyla, resim yoluyla da ifade ederler. Ölümden sonraki dönemlerde oyunlarını, resimlerini iyi takip edin, oyunları ve resimler hakkında konuşun.
Çocuğu evin ortamı uygun olmadığı için evden uzaklaştırmaya çalışmayın, kendini dışlanmış hisseder, size güvenini kaybeder, istenmediğini düşünür. Hatta bu dönemlerde evden daha az ayrılmaya, çocuğunuzla daha fazla vakit geçirmeye çalışın.
Çocuklar bir süre sizinle yatmak, oda ışığını açık bırakmak, kapısını kapatmamak gibi taleplerde bulunabilir. Bir süreliğine bu taleplerini karşılayın ve yavaş yavaş eski düzenine geçeceğinizi ona da söyleyin.
Ölüm olayının başka bir sevdiğinin başına tekrar gelebileceğine ilişkin korkularını dile getirmeleri için teşvik etmek ve gerçekçi olmadıklarını göstermek de önemlidir. • Çocuğunuzla hissedebilecekleri suçluluk duygularını konuşmak, bu suçluluğu yok etmeye ve kendi kınamalarını önlemeye çalışmak gereklidir.
Küçük çocuklara kimin bakacağı konusunda güvence vermek onlar açısından çok önemlidir. Bu yaşlarda çocuklar ölümü tam olarak algılayamazlar, ancak kendilerine kimin bakacağına dair yoğun kaygılar duyarlar. Bu kaygılarını giderecek yanıtlar çocukları çok rahatlatacak, yeni yaşamlarına uyumlarını kolaylaştıracaktır.