80 likes | 258 Views
“A ş k ı n ömrü üç y ı ld ı r”. sözü kesinlikle yaland ı r ;. gerçek sevdalar hayat boyu sürer. Kimi zaman. Amsterdam ya da Roma gibi muhte ş em ş ehirler kan ı ma girse ve onlarla küçük kaçamaklar ya ş asam d a,. İ stanbul ş ehrini. hala büyük bir tutkuyla sevdi ğ imi itiraf etmeliyim.
E N D
“Aşkın ömrü üç yıldır” sözü kesinlikle yalandır; gerçek sevdalar hayat boyu sürer. Kimi zaman Amsterdam ya da Roma gibi muhteşem şehirler kanıma girse ve onlarla küçük kaçamaklar yaşasam da, İstanbul şehrini hala büyük bir tutkuyla sevdiğimi itiraf etmeliyim. O’na her geri dönüşümde, ahlaksız ihanetimi hiç yüzüme vurmadan, müptezel bir fahişenin gün görmüş olgunluğu ve şevkatiyle beni kucaklayıp bağrına basmıştır. Kırık Türkçesi ve duygulu sesiyle Belçikalı Adamo çocukluğumuzun idollerinden biriydi. “Her yerde kar var Kalbim senin bu gece” diye başlayan şarkısını O’nun telaffuzuyla söyleyebilmek için büyük çaba sarfederdik.
“Kar taneleri” , “Aşk” ve “Ayrılığın” unutulmaz üçlüsünün çocuk beyinlerimize fena halde kazındığını, İstanbul’a her kar yağışıyla birlikte tekrar tekrar ortaya çıkan ve bizim kuşağa özgü tipik bir şartlı refleks vak’ası haline dönüştünü çok sonraları farkettik. Belki de sırf bu yüzden; 35 yaş üzeri biraz kalıplarını kırmış kadınların erotik hayallerini: Issız bir dağ evinin etrafı karlarla kaplı atmosferinde, şöminede yanan ateşin etrafa yaydığııslak odun kokan sıcaklığında, çıtırtılı alevlerin loş aydınlığının içinde belli belirsiz farkedilen çıplak bedenlerin üzerine akseden efsunlu gölgelerini seyrederek başlayan ve iki billur piyaleye doldurulmuş gül rengi günahkar şarabın kışkırtıcı tadı, sevgilinin ihtiraslı dudaklarının tadına karışarak damaklarda hoş bir rahiya bırakmasıyla devam eden, sözsüz bir sohbetle gelişen sonra da arzunun yakıcı ateşiyle tutuşan ruhlara, odanın tenha bir köşesinden yayılan tarçın kokusu ve Vivaldi’nin fırtınalı ritimleri eşliğinde zirveye ulaşacak olan vuslatlar süsler.
Aslında, nadiren yaşadığımız karla kaplıİstanbul gecelerinde diğerlerine göre şanslı çocuklar, yaşadıkları meserretin çoşkulu çığlıklarıyla kartopu oynarken, Siz orta yaşlı olmanın keyfini çıkartmak ve beyaz mutluluğun tadına varmak için vakur ama yine de dikkatli adımlarla gecenin karanlığında bakir ve beyaz örtünün üzerinde yeni izler bırakır, malum şairin ölümsüz dizelerini hatırlar ve geçen zamanın sizde bıraktığı izleri düşünürsünüz.
Neşeyle başladığınız bu kısa yürüyüşte tam da hayata dair muzır şeyler düşünürken; bir an sabah gazetelerde okuduğunuz soğuktan donmuş talihsiz çocuk haberini hatırlar içinizde tarifsiz bir acının büyüdüğünü hissedersiniz. Sonra diğer sokak çocuklarının mekansızların kimsesizlerin hatta üşümüş serçelerin çaresizliği gelir aklınıza. Hayata ve kendilerinden başkasına insanca yaşama hakkı tanımayan hayal hırsızlarına lanet okursunuz
İstanbul’a kar yağmıştır. Çamlıca Tepesi’nin gecekondu antenlerinin arasından yalancı bir Güneş ve Yenikapı sahillerinde yakamozlar parıldayacaktır yine… Pezevenkler çalışmadığı için şehrin orospuları buz tutmuş yollardan küskün ve mutsuz, yoksul evlerine dönmektedirler. Çocuklar çocuklar üşümüş donmuş ve çocuklar ağlamıştır. Birileri üşümüş ve donmuş çocuklara hiç aldırmadan üç buçuk bankaya dört milyar dolar aktarmanın telaşı ve tezgahı içindedir.
Hiç serçe cıvıltısı duymazsınız buzlu sabahlarda serçeler suskundur.
hüznün Siz hazzın ve diyalektik salıncağında sallanırken kar yolları kapatmıştır. Sevda türkülerinden eser kalmamıştır artık, isteseniz de diliniz varmaz bir türlü. Hayat her koşulda devam edecektir. İçinizdeki isyankar ateş yine alevlenir. Neşeyle başladığınız bir günün sonunda “Kar Beyazdır Ölüm” dersiniz yalnızca… Ergün Eşsizoğlu
Nil www.by.kulubu.com