1 / 36

Bakteri Plağı

Bakteri Plağı. Sunuma Hazırlayan: Dr. Remzi Ülgen. Bakteri Plağı. Diş üzerinde gingival sınırlar içinde toplanan şekilsiz, yapışkan, jelatinöz bakteri tabakasına bakteri plağı denir. Diş çürüğü ve diş eti hastalıklarından sorumludur ve oluşması normaldir.

isabella
Download Presentation

Bakteri Plağı

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Bakteri Plağı Sunuma Hazırlayan: Dr. Remzi Ülgen

  2. Bakteri Plağı • Diş üzerinde gingival sınırlar içinde toplanan şekilsiz, yapışkan, jelatinöz bakteri tabakasına bakteri plağı denir. • Diş çürüğü ve diş eti hastalıklarından sorumludur ve oluşması normaldir. • 1 Gr. Nemli bakteri plağında 1.7x1011 tane bakteri bulunur. Aynı miktarda bakteri laboratuar ortamında elde edilen saf kültürde de bulabiliriz. • Bu bakteriler konak doku üzerinde uyum içinde yaşarlar.

  3. Plak oluşumu, biri birini takip eden karmaşık ve dinamik bir süreçtir.Olaylar biri birine bağımlıdır ve biri birini takip eder. • Antimikrobiyallerin en etkili olduğu dönem bu dönemdir. • Her hangi bir oral hijyen uygulanmadığında üç haftada oluşan bakteri plağı oluşumu 3 fazda incelenir. • Bu plağın gingivitise neden olduğu ileri sürülür ve bu birikim kimyasal ve fiziksel yöntemlerle tam olarak önlenebilir. • Tamamen kalisifiye olmuş plağa “calculus” denir.

  4. Plak Oluşum Fazları 1.Faz • Dişlerin fırçalanışını takip eden ilk iki gün içinde başlar. İlk ürün denatüre tükürük proteininden türeyen diş yüzeyine yapışan pellicle adı verilen biyofilm tabakasıdır. Temiz diş yüzeyi birkaç dakikada tükürük ile kaplanır. • Enzimatik olarak hazırlanmış bu yüzeye spesifik gram pozitif öncü streptokokların birikmeye başlar. Bu koloniler diş yüzeyine dik ve paralel sütunlar halindedir.

  5. 2. Faz • 2 ile 4 gün sonra öncü bakteriler sekonder bakteri türlerinin kümelenip bağlanabilecekleri yeni yüzeyi oluştururlar. Bu ortam ana aerobikler için daha uygundur ve öncü bakterilerin artıkları bu bakteriler için besin oluşturur.

  6. 3.Faz • 4 ile 7 gün sonra besinsel açıdan biribirine bağımlı olan multijenerik (Çok sayıda değişik cins) bakteri kompleksi oluşur. • Bu gram pozitif ve negatif hücre topluluğu aynı zamanda hareket eden bakteriler hareket edemeyenleri iterek yer değiştirmelerini sağlar. Tek tek veya guruplar halinde gingival cebe doğru hareket edebilirler.

  7. Bu faz 11. güne kadar uzayabilir. • İlk oluşan bakteriler ile sonradan gelenler uyum içinde yaşar. Bu nedenle Juvenil periodontitisli bir bölgeden alınan A.actinomycetemcomitans sağlıklı bölgeye aşılanmış fakat 2-3 hafta içinde sağlıklı doku tarafından red edilmiştir.

  8. Candida albicans vücutta üremesine rağmen antibiyotik kullanılması durumunda diğer bakterilerin azalmasını fırsat bilerek kolonileşmeye başlar ve ağrılı ülserasyonlara neden olurlar. • Plak ve bakteriler arasında hassa bir denge vardır bu denge hastalık ile sağlık arasındaki dengeyi oluşturur.

  9. Genel görüş, gingivitis ve periodontitiste ağız içi plağında bulunan özel mikrobu olan multi faktoriyel bir hastalıktır. Ancak kesin değildir. Yeni araştırmalar yeni stratejiler, korunma ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesini sağlamaktadır.Bunların olması her zaman hastalığa neden olmamaktadır. Son çalışmalar dikkatleri biyofilm üzerine toplamaktadır.

  10. Biyofilm iyi organize olmuş, biri birleri ile uyumlu bakteri topluluklarıdır. • Biyofilm doğada ağız içi dahil her yerde bulunur. Mikroorganizmaların yaklaşık% 95’i biyofilm içinde yer alır.  • Biyofilm, atık suların temizlenmesi ve detoksifikasyonunda yararlıdır.  • Biyofilme ünitlerin temiz ve atık su borularında, petrol borularının içinde, balık tanklarında, dahili implantlarda, kontakt lens, protezlerin üzerinde görülürler. • Biyofilm aynı zamanda öldürücü bir hastalık olan Legionnaire hastalığına sebep olurlar. Bu biyofilm klimaların içinde ürer. 1976 yılında bu hastalıktan Philadelphia’da 29 kişi ölmüştür. • Bu biyofilm tabakalarını kontrol altında tutabilmek için yılda milyonlarca dolar harcanmaktadır.

  11. Plak felsefesindeki değişimler Son 120 yıl içinde plak hakkındaki görüşler değişim geçirmiştir. Bu doğrultuda diş üzerinde biriken plağın diş eti hastalıklarındaki rolü hakkındaki görüşler de değişim geçirmiştir.

  12. 1880-1930 yılları arası mikrobiyolojinin altın yılları, bir çok hastalığın spesifik mikrobu bulunuyor. Ağız patojenleri plak içinde araştırılmaya başlıyor.

  13. Bu dönemde her hastalığa tek mikrop bulunmaya çalışılıyor ve diş eti hastalıkları için de plak içinde tek bir mikrobial ajan araştırılıyor. • Bu dönemde periodontal hastalıklı bölgelerden Amoebae, spirochetes, fusiformsvestreptococciolmak üzere dört gurup bakteri izole ediliyor. • Tedavi amacı ile şüpheli ajan göz önünde bulundurularak arsenik içeren sistemik ilaçlar, civalı intramuskuler preparasyonlar ve aşılar uygulanıyor.

  14. 1930 yıllarına gelindiğinde diş etinde kalkulusun veya uygun olmayan bir restorasyonun diş etinde yol açtığı defektten bu bakterilerin girerek hastalığa neden olduğu düşünülüyor.   • Tek mikrop etkeninin yerini nonspesifik plak yapısal defekt görüşü alıyor. Bakteri türü önemli değil • Tedavi için defekte yönelik tedavi ve plak kontrolü…

  15. 1960 yılında tekrar spesifik plak hipotezine geri dönülüyor. Kobaylar arasında periodontal hastalıkların bulaşabileceği gösteriliyor. • Elektron mikroskop çalışmaları ANUG da epitel ve konnektif dokudaki spiroketlerin varlığını kanıtlıyor. Farklı plaklarda farklı mikropların varlığının kanıtlanması spesifik mikrobun varlığı tedavi hedeflerini de değiştiriyor.

  16. periodontal aralıktan kültür alma güçlüğü, elde edilen mikropların fırsatçı bakteriler olup olmadığının bilinememesi, başlangıçta karşılaşılan güçlükler olmuştur. • Buna rağmen muhtemel patojenler belirlenmiş ve laboratuar şartlarında üretilebilmiştir. • Periodontal hastalık bir çok hastalığın toplamıdır, tek bir hastalık değildir. Her zaman aktif değildir. Bazen aktif olurken bazen de İnaktif olabiliyor. • Ayrıca her bireyin periodontal patojenlerine karşı cevabı farklı olabiliyor.

  17. Tüm güçlüklere rağmen araştırmacılar aşağıdaki bakterileri izole edebiliyorlar • Bacteroides forsythus, P. gingivalis and A. actinomycetemcomitans (C. rectus, E. nodatum, F. nucleatum, P. intermedia/nigrescens, P. micros, S. intermedium, and T. denticola) • Bu enfeksiyonlara karşı sistemik olarak amoxicillin, metronidazole, tetracycline, doxycycline, augmentin Öneriliyor. • Lokal olarak da tetracycline fiberleri, metronidazole ve minocycline jeli, , chlorhexidine çipleri ve doxycycline polymerleri öneriliyor.

  18. Kültür ortamında biyofilm bakterileri farklı özellikler gösterirler. Biyofilmin özellikleri • Çeşitli tipteki mikroorganizmalar mikro kolonide organize olmuşlardır. • Etraflarında koruyucu matrixleri vardır. • Mikrokoloniler çevrelerinden farklı özelliklere sahiptir. • Mikroorganizmaların ilkel haberleşme sistemleri vardır. • Mikroorganizmalar biyofilm içinde antibiyotiklere antimikrobiyallere ve konakçı tepkilerine karşı dirençlidirler.

  19. Biyo film içindeki bakteriler Mikrokoloniler halinde düzensizce dağılmışlardır ve bir matris içindedirler. • Bu matriste sıvıların geçişine izin veren ve koloninin beslenmesini, oksijen, metabolit, enzim ve atık ürünlerin geçişine sağlayan kanallar bulunur. • Bu mikro kolonilerin Ph’ı besin ve oksijen konsantrasyonları çevrelerinden farklıdır.  • Biyo film içindeki bakteriler biri birleri ile kimyasal yöntemlerle haberleşebilirler • Bu kimyasal sinyaller bakterilerin zararlı protein ve enzimler üretmesini tetikler.

  20. Sıvı Geçiş Kanalları

  21. Biyofilm bakterileri kimyasal sinyaller aracılığı ile biri birleri ile haberleşebilirler

  22. Daha önce yapılan çalışmalar laboratuar şartlarında üretilen bakterilerden elde edilen bilgilere göre yapılırdı ve bu bilgilere göre periodontal hastalıkların kontrolü için tahminde bulunulurdu. • Biyo film ile ilgili bilgiler arttıkça bakterilerin doğal eko sistem ile laboratuvar şartları arasındaki büyük davranış farkı anlaşılabilmiştir.  Bakteriler laboratuvar şartlarında biyofilm yapmazlar ve etraflarında koruyucu tabaka da bulunmaz. Bu durum antimikrobiyallerin invivo ve invitro uygulamaları arasındaki farklılığını açıklar. Spesifik bir bakteri türü hedeflense bile invivo ve invitro farklılık gözlenebilir. • Bakterilerin ekosistemleri içinde daha dayanıklı olmalarının ortaya çıkması biyofilmin mekanik olarak kontrolünün ve bireylerin bu konuda motive edilmelerinin, periodontal sağlığın sürekliliği bakımından önemini gösterir. • Biyo film ile savaş konusunda ayrıca yeni araştırmalara ihtiyaç vardır.

  23. Endüstriyel araştırmacılar biyo filmle savaşmak için yeni yöntemler geliştirmektedirler. • Bunlardan birisi biyo film içindeki bakterilerin haberleşmelerini önlemektir.  • Bir başka yöntem doğayı taklit etme. Balina ve yunus balıklarının vücutlarında biyo film birikmez. Bunun nedenini bularak bunu taklit etme yöntemi… • Dental araştırmacılar da bunlara benzer yeni yöntemler arayışı içindedirler.

  24. Yeni Yaklaşımlar

  25. Olası biyofilm kontrol statejileri ve beslenmelerinin kontrolü: • Arginin gibi temel besin maddeleri ilave etmek • Anahtar enzimlerin inhibisyonu • Biyofilm Ph’ının kontrolü • Şeker tüketiminin düzenlenmesi • Floridler • Yararlı ürünlerin stimüle edilmesi • Redox potansiyelinin kontrolü • Oksijenin kontrol altına alınması

  26. Kaynakça • Pamela R. Overman, RDH, MS • Cole A. S, Easton J.E. Biochemistry and oral biology. 2. baskı • Holroyd S.V, Wynn R.L, Clarck B.R, Clinical pharmacology in dental practice • Fine D.Assesmen of dental plaque. Jada 1994:125 • Wılliams D.M, Huges F.J, Odell E.W, Farthing P.M, Pathology of periodontal disease: 1992

More Related