1 / 21

Dünya’nın Yedi Harikası

Dünya’nın Yedi Harikası. Hazır Olun. BABİL'İN ASMA BAHÇELERİ.

joey
Download Presentation

Dünya’nın Yedi Harikası

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Dünya’nın Yedi Harikası Hazır Olun

  2. BABİL'İN ASMA BAHÇELERİ • Dünya'nın yedi harikasından biri. Bugünkü Irak'ın güneyinde bulunan ve döneminde Babil uygarlığının başkenti olan Babil kentindeki kraliyet sarayındaki bahçeler. Babil'in asma bahçeleri, bir dizi zigguratın teraslarında kurulmuş olan çatı bahçeleriydi. Bu bahçeler, kurulan bir sistemle, Fırat Nehrinin suyu bu bahçelere pompalanarak yapılıyordu. Bahçeler, Kral II. Nabukadnezar tarafından yaptırıldı. Efsaneye göre, II. Nabukadnezar bu bahçeleri, Asur Kralı III. Adadnirari'nin annesi olan Kraliçe Sammu-ramat'ı veya anavatanını ve yeşilliği özleyen Medialı karısı Amytis'i avutmak için yapmıştı. Babil'in asma bahçelerinin günümüze gelen kesin izleri yoktur. Fakat, bölgede araştırma yapan arkeologlar, Babil'deki sarayın kuzeydoğusunda görünüşü garip olan temel ve tonozlar buldular. Bunların Babil'in Asma Bahçelerine ait olduğu düşünülmektedir. Babil'in Asma Bahçeleri, klasik yazarlar tarafından ayrıntılı bir şekilde tanımlanmıştır. Günümüzde bu tanımlara göre çizilen resimler bulunmaktadır.

  3. İSKENDERİYE FENERİ • Dünyanın 7 harikasından biri olan İskenderiye Feneri Antik Çağın en ünlü deniz feneridir. Bu fener, daha sonra yapılan tüm fenerlere bir örnek teşkil etmiştir. M.Ö. 280 yıllarında İskenderiye Limanındaki Pharos Adası'nda Knidoslu Sostratros tarafından yaptırılmıştır. Fener üç katlı idi. Fenerin alt katının kare, orta katının sekizgen ve üst katının silindir şeklinde olduğu söylenir. Yüksekliği konusunda anlatılanlar değişiktir; bazılarının söylediklerine bakılırsa 180 metreydi. Tepesinde, İskenderiye limanına giren gemileri yol gösteren bir ışık yanardı. Fener, 1375´te olan bir deprem sonucu yıkıldı.

  4. RODOS HEYKELİ • Dünyanın yedi harikasından biri olan Rodos Heykeli, Güneş tanrısı Helios'un tunçtan yapılma dev heykelidir. Heykel, Lindoslu Khares tarafından Rodos limanının ağzına yapılmıştır. Orta Çağdan kalan bir inanca göre; heykelin bacakları arasından gemiler geçiyordu. Fakat, bu teknik olarak olanaksızdır. Yaklaşık olarak 32 metre yüksekliğinde olan Rodos Heykeli, M.Ö. 305 - M.Ö. 304 yılları arasında kuşatma altında bulunan Rodos'un kuşatmadan kurtulması anısına yapılmıştır. Heykel, kuşatmadan kalan tunç gereç ve silâhların eritilmesiyle yapılmıştır. Rodos Heykeli, M.Ö. 280'den 225'e kadar, gemicilere karayı gösteren bir işaret görevini gördü, daha sonra adayı sarsan bir deprem sonucu yıkıldı.

  5. ARTEMİS TAPINAĞI • İzmir yakınlarındaki Ephesos'ta bulunan dünyanın yedi harikasından biri. M.Ö. 560 - 550 yılları arasında Lidya kralı Kroisos tarafından İon düzeninde yaptırıldı. Tapınak, M.Ö. 356 yılında bir deli tarafından yakıldı. Bunun üzerine, yanan tapınağın temelleri üzerine yeniden inşa edilmeye başlandı ve M.Ö. 344 -250 yılları arasında tamamlandı. Artemis tapınağı, o güne kadar yapılan Yunan tapınaklarının en büyüğüydü. Zemini bataklık olduğundan tapınak, 3 m yüksekliğindeki 13 basamaklı kaide üstüne oturtuldu. Tümüyle mermerden yapılan tapınaktaki heykeller tam bir şaheser niteliğindeydi. M.Ö. 262 yılında bir istilâcı tarafından yıkıldı; fakat tekrar onarılmadı. Tapınağın ilginç özelliklerinden biri de bir banka gibi görev yapmasıydı. Tapınağa armağan edilen ya da emanet olarak bırakılan değerli eşyaları kabul etme, tapınak bütçesinden kredi verme gibi görevleri Baş Rahip Megabysos üstlenmişti. Artemis Tapınağı'nın birtakım ayrıcalıkları da vardı. Bunlardan en önemlisi, tapınağa sığınıldığında, burada kaldığı sürece dokunulmazlık hakkının tanınmasıydı. Bu durum pek çok suçlunun tapınakta toplanmasına neden olmuştur. • 19. yüzyılda yapılan kazılarda ilk tapınak ortaya çıkarıldı. Bu kazılar 20. yüzyılda da sürdü. Bugün Link: British Museum' da tapınağa ait sütunların bir kısmı sergileniyor olsa da tapınaktan geriye pek fazla bir şey kalmamıştır. Bu tapınakta olan heykellerden biri olan Tanrıça Artemis'in heykelinin birçok kopyası günümüze kadar ulaşmıştır. Tanrıça Artemis heykelinin, M.Ö. 117 - 138 yıllarında yapıldığı tahmin edilen bir kopyası da bugün Selçuk Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

  6. Artemis'in göğsündeki sır • Artemis Tapınağı büyüleyici güzelliği ile dünyanın yedi harikası arasına girmeye hak kazandı. • İtalya'nın La Repubblica gazetesi, ''Artemis'in Göğsündeki Sır'' başlığıyla yayımladığı yazıda, Efes Antik Kenti'ni tanıttı. Turizm Bakanlığı'ndan konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamaya göre, La Repubblica gazetesinde Efes'in tanıtıldığı yazıda, Artemis Tapınağı'nın, büyüleyici güzelliği ile antik dünyanın yedi harikası arasına girmeye hak kazandığı vurgulandı. ''Kutsal kent'' anlamına gelen Hierapolis antik kentinin mimari eserlerinin yüzyıllar boyu süregelen şiddetli depremler nedeniyle çok zarar gördüğü, ancak buna rağmen cazibesinden hiçbir şey kaybetmediği belirtilen yazıda, bölgede bulunan bembeyaz travertenlerin dünyada bir eşinin daha bulunmadığı ifade edildi. Türk hükümetinin, bölgede bulunan otellerin kapatılmasına ilişkin yaklaşımının da olumlu olarak değerlendirildiği yazıda, Hierapolis antik kentinin restore edilmeden depremlerin yıktığı gibi bırakılması önerisinin kabul edildiği ve böylelikle bu arkeolojik sitenin dünyanın ilk ''Arkeosismolojik Parkı'' olacağı kaydedildi. Tarihin, Türkiye toprakları üzerinde toplandığı belirtilen yazıda, Efes'te bulunan Meryem Ana evinden söz edilerek ''Tarihin bu iki önemli kimliğinin aynı topraklarda bulunması, bu ülkeyi kültür turizminin başkenti yapmaktadır'' denildi.

  7. MISIR PİRAMİTLERİ • Mısır'da El-Gize yakınlarında bulunan piramit şeklindeki firavun mezarları. M.Ö. 2613 - 2494 yılları arasında Mısır'da hüküm süren 4. sülale döneminde yaptırılmıştır. Toplam üç tane olan piramitler, Dünya'nın yedi harikasından biri kabul edilirler. Bu piramitlerin adları Keops, Kefren ve Mikerinos'tur. Keops piramidini, 4. sülalenin ikinci firavunu olan Keops yaptırmıştır. Keops piramidi, üç piramidin en büyüğü olduğundan Büyük piramit adıyla da anılır. Kefren piramidini ise, 4. sülalenin dördüncü firavunu olan Kefren tarafından yaptırılmıştır. En son inşa edilmiş olan Mikerinos piramidini de, 4. sülalenin altıncı firavunu Mikerinos yaptırmıştır. Bu üç firavunun mezarları kendi yaptırdıkları piramitlerin içindedir. Firavunlar, öldükten sonra bir çok değerli eşyası ile birlikte gömüldüler. Fakat, her üç mezarda zaman içinde sürekli yağmalandıklarından, bugün bu eşyaların çoğu bulunamamaktadır. Eski Yunana tarihçisi Heredots, tam anlamıyla bir teknik ustalık ve mühendislik harikası olan bu piramitlerin yapımının 20 yıl sürdüğünü ve yapımında yaklaşık 100 bin kişinin çalıştığını ileri sürmiştir. Tahminlere göre, Keops piramidi insan elinden çıkan yapıtların en büyüğüdür. Bu görkemli yapı için her biri ortalama 2,5 ton ağırlığında yaklaşık 2,3 milyon blok taş kullanılmıştır.

  8. Bu üç piramidin araziye yerleştirilmelerinde kullanılan geometri bilgisi, taşların kesimindeki titizlik, yapının dev boyutu, kullanılan taşların ağırlığı ve piramitlerin yapıldığı dönemdeki koşullar düşünüldüğünde ortaya çıkan bir çok soru bugün halâ çözülememiştir. Ağır yükleri kaldırmak için kullanılan makaralı halat sistemini bilmeyen Eski Mısırlıların, piramitleri nasıl inşa ettiklerine dair ortaya atılan düşüncelerden en inandırıcı olanı, piramitle birlikte yükselen, tuğla, toprak ve kumdan yapılmış rampalar yaparak taş blokları bunların üstünde kızaklar, silindirik takozlar ve manivelalar aracılığı ile çektikleridir. • Keops piramidin güneyinde Büyük Sfenks vardır. Sfenks'in yüzü, firavun Kefren'in yüzü, bedeni ise yatan bir aslanın bedenidir. Keops'un piramidine giden yolun üzerinde Keops'un annesi Kraliçe Heteferes'in defin eşyalarının bulunduğu bir çukur mezar vardır. Bu mezarın dibinde, Kraliçenin boş lahiti vardır. Lahit, üzerindeki mücevherler ve mobilyalar, dönemin zanaatçılarının sanatsal yeteneklerinin ve teknik yetkinliklerinin gelişmiş olduğunu göstermektedir. Mısır piramitleri, henüz sırları çözülmemiş olarak, güzellikleriyle insanı büyüleyici güzelliktedir.

  9. PiRAMiTLERDEKi GARiPLiKLER • Apollo Heykeli, Zeus Heykeli, Iskenderiye Feneri, Artemis Tapinagi, Babil’in Asma Bahçeleri, Karya Krali Mozoleus’un Mezari ve Piramitler, iste dünyanin yedi harikasi... IÖ 200’lerde yasamis Sidon’lu Antipater, o dönemde dünyanin yedi görkemli yapitini böyle belirlemis. Bu yedi yapit kavramsallamis biçimde günümüzde de varligini sürdürüyor. Nemrut Dagi’ni da “sekizinci harika” olarak dizelgeye eklemek isteyenler çok ama henüz kabul görmüs degil. • Günümüzde bu yedi “harika”dan, birinin disinda tümünün varligi, kalinti, kirinti ya da kitaplardaki resimlerden ibaret. Piramitler ise, yani Misir’in baskenti Kahire’nin güneybatisindaki Gize kenti yakinlarinda, kayalik bir düzlük üzerinde yer alan üç tas yapi, zamana meydan okuyarak, kimilerine göre binlerce, kimilerince de onbinlerce yildir ayakta duruyorlar.

  10. Apollo Heykeli, Zeus Heykeli, Iskenderiye Feneri, Artemis Tapinagi, Babil’in Asma Bahçeleri, Karya Krali Mozoleus’un Mezari ve Piramitler, iste dünyanin yedi harikasi... IÖ 200’lerde yasamis Sidon’lu Antipater, o dönemde dünyanin yedi görkemli yapitini böyle belirlemis. Bu yedi yapit kavramsallamis biçimde günümüzde de varligini sürdürüyor. Nemrut Dagi’ni da “sekizinci harika” olarak dizelgeye eklemek isteyenler çok ama henüz kabul görmüs degil. • Günümüzde bu yedi “harika”dan, birinin disinda tümünün varligi, kalinti, kirinti ya da kitaplardaki resimlerden ibaret. Piramitler ise, yani Misir’in baskenti Kahire’nin güneybatisindaki Gize kenti yakinlarinda, kayalik bir düzlük üzerinde yer alan üç tas yapi, zamana meydan okuyarak, kimilerine göre binlerce, kimilerince de onbinlerce yildir ayakta duruyorlar. • Yeryüzünün bilinen tarihinde, çevresinde bu denli çok iddia, gizem, söylence dolanan; adina bu denli çok kitap yayimlanmis, belgesel film çekilmis piramitler gibi ikinci bir yapi yoktur. Üstelik bunca çabaya, bilimdeki tüm ilerleme ve gelismelere karsin, Misir piramitlerinin barindirdigi gizemi çözmek, açik ve net bilgiler ortaya koymak hâlâ olasi degil. Bir kez, herseyden önce piramitlerin ne zaman yapildigina iliskin farkli bilgiler var.

  11. En kuzeyde yer alan ve üçü içinde en büyügü oldugu için “Büyük Piramit” ya da “Keops Piramiti” adiyla anilan piramitin, eski Misir’da 4. Sülale’nin ikinci firavunu Keops’un; ortadakini 4. Sülale’nin dördüncü firavunu Kefren’in; en son yapilan güneydekini ise 4. Sülale’nin altinci firavunu Mikerinos’un yaptirdigi öne sürülür. Resmî tarihe göre, bu firavunlarin yasadiklari dönemlerden, piramitlerin yapim yillarini belirlemek olasidir, günümüzden yaklasik 2500, 2600 yil önceleri... Ancak, bir Arap tarihçisi Ebu Zeyd el Balkî, çok eski bir yazili kaynaga dayanarak sunlari öne sürüyor: “Büyük Piramit, Çalgi Takimyildizi (Lyra), Yengeç Burcu’ndayken, yani Hicret’ten iki kez 36 bin yil önce insa edildi.” Balkî’nin ileri sürdügü tarih, günümüzden yaklasik 73 bin yil öncesine karsilik geliyor. • Ondokuzuncu yüzyilda, teozof Helena Petrovna Blavatksy, Misir’daki Danderah Tapinagi’nin Burçlar Kusagi’ndaki bilgilere dayanarak piramitlerin yapim tarihini IÖ 78 bin yillarina kadar götürüyordu. • Misir’daki tapinaklarda ya da eski yazili metinlerde, piramitlerin yapim tarihinin hep takimyildizlarin konumlariyla açiklanmasindan yola çikan Iskoç gökbilimci Prof. Piazzi Smyth ise 19’uncu yüzyilda piramitlerin yapim tarihine iliskin gökbilimsel hesaplamalar yapmisti. Smyth’in, Dünya’nin “presesyon” hareketine, yani ekseni çevresindeki bir turu tamamlama süresi olan 25.827 yildan yola çikarak vardigi sonuçlara göre piramitler 53.824 yil önce yapilmisti.

  12. Aslinda, Isviçreli otelci Erich von Däniken, 1968 yilinda yayimladigi “Tanrilarin Arabalari” adli kitabinda piramitlere, özellikle de Büyük Piramit’e iliskin, resmî tarihi alt üst eden bir dizi soru ortaya atmasaydi, piramitler bugün bu denli büyük boyutlarda bir gizemi barindirmiyor olacakti. Piramit sözcügü, olasilikla mimari bir kavram, geometrik bir biçim ve firavun mezari olarak yasamlarimizdaki varligini sürdürüyor olacakti. • Ama daha öncesi de var: 1929’da, ABD’de, Cinninnati Üniversitesi’nde, fizik profesörü Samuel J. McIntosh Allen, ögrencilerine geometrik piramit biçiminin olagandisi özelliklerinden söz ediyordu. • Ayni yillarda, Antonie Bovis adli bir Fransiz arastirmaci, turist olarak gittigi Misir’da, Büyük Piramit’i gezerken olagandisi bir olaya tanik olmustu. Kral Odasi’nda bir kenara toplanmis çöplerin arasinda ölmüs kediler vardi. Ama ne çöplerden ne de ölü kedi bedenlerinden hiçbir kötü koku yayilmiyordu. Durumdan kuskulanan Bovis, bir kedi ölüsünü yanina alarak ülkesine döndü. Yaptigi incelemede kedi bedeninin sanki mumyalasmis oldugunu saptadi. Bu “kendiliginden” mumyalanma olayinin piramidin yapisiyla baglantisi olacagi üzerinde duran Bovis hemen Büyük Piramit’in küçük bir modelini yapmaya giristi. 75 cm. yüksekliginde bir model yapti. Tam tepe noktasinin altina gelecek biçimde ve Kral Odasi’nin piramitteki yerine karsilik gelecek bir düzeye, yani piramidin yüksekliginin tabandan itibaren üçte birlik yüksekligine yeni ölmüs bir hayvanin cesedini yerlestirdi. Bir süre sonra cesedin kendiliginden mumlayalasmis oldugunu gördü

  13. Bovis’in 1930’larin basinda yayimladigi, “Organik Maddeler Üzerindeki Piramit Etkisi” baslikli rapordan yola çikan Çekoslovak radyo ve televizyon mühendisi Karel Drbal piramit modelleri üzerinde birçok deneyler yapti ve su sonuca ulasti: “Piramidin içindeki mekanin biçimi ile, bu mekan içinde yer alan fiziksel, kimyasal ve biyolojik olusumlar arasinda bir iliski vardir. Uygun biçimler kullanarak bu olusumlari hizlandirabilmemiz ya da yavaslatabilmemiz olanaklidir.” • Sonraki yillarda minyatür Büyük Piramit’lerle, su aritmaktan tiras biçagi bilemeye, yiyecekleri saklamaktan bitki yetistirmeye dek öyle deneyler yapildi ki, piramit modelciligi bir ticari alana dönüstü. Örnegin Kaliforniya’da seri olarak piramit modeli üreten bir firmanin kayitlarina göre, yalnizca ABD’de 1970-75 yillari 100 bin kisi model piramit satin aldi. • Yine 1930’lara dönersek; 1935’de Chicagolu John Hall da piramit modelleri üzerinde ilginç deneyler yapmisti. Hall, bakir bir halka ve çok uzun iki bakir tel kullandiginda piramidin tepesinden elektriksel bir akimin çiktigini gözlemlemisti.

  14. Yillar sonra 1960’larin sonunda, Kahire’deki Ayn Sems Üniversitesi, ABD Atom Enerjisi Komisyonu ve Smithsonian Enstitüsü’nce desteklenen bir proje kapsaminda 1 milyon dolara malolan bir deney yapildi. 1968 Nobel Fizik Ödülü’nü kazanan Dr. Luis Alvarez ve Dr. Amr Godeh’in sorumlulugunda Kefren piramidinde yürütülen deneyin asil amaci piramidin “röntgenini çekmek”, içerideki gizli odalari saptamakti. Bunun için, 1 yil boyunca, günde 24 saat süreyle, piramidin iç bölümlerine ulasan kozmik isinlarin desenleri, piramidin tabanina yerlestirilen bir dedektör araciligiyla manyetik bantlara kaydedildi. Bir yilin sonunda bantlar bilgisayara yüklendiginde hiç beklenmedik sonuçlar elde edildi. Bilgisayarin çizdigi farkli desenleri Dr. Godeh, “Bu bilimsel olarak olanaksiz” diye açikliyordu. Insanoglunun Ay’a ayak basmasindan yalnizca 6 gün önce, 14 Temmuz 1969’da The London Times’de yayimlanan bir söyleside Dr. Godeh kendisine sorulan, “Bu bilimsel bilgi ve beceri birikimi, dünyasal anlayisin ötesindeki belirli bir güç tarafindan ise yaramaz bir duruma mi getirilmistir” sorusuna söyle yanit veriyordu: • “Ya piramidin geometrisinde önemli bir yanlis vardi, ki bu da kayitlarimizi etkileyecekti; ya da ister gizemcilik deyin, ister firavunlarin laneti, burada açiklanamayan bir gizem vardir. Piramitlerin içinde etkin durumda olan ve bilimin yasalarini hiçe sayan belirli bir güç vardir.” • Büyük Piramit’i bilim dünyasi için degil de, belirli bir kültür düzeyindeki siradan insanlar için asil çekici kilan nokta ise; piramidin en boy, yükseklik gibi sayisal verilerinin, türlü türlü çarpma bölme islemleri sonucunda Pi sayisini, Günes’le Dünya arasindaki uzakligi, çiplak gözle görülmesi olanaksiz kimi yildizlara iliskin bilgileri vermesidir.

  15. Durumu biraz daha zorlayan Fransiz Georges Barbarin ise, 1936’da yayimlanan, “Büyük Piramitin Sirri” adli yapitinda Büyük Piramit’in sayisal verilerinin, Birinci ve Ikinci Dünya savaslari da içinde olmak üzere, dünyanin geçmisindeki ve gelecegindeki önemli olaylarinin tarihlerini barindirdigini ileri sürmektedir. • Bu arada, dünyanin geçmisine iliskin karsit tarih tezleriyle ortaligi alt üst eden Däniken’in, Büyük Piramit’in yapimina iliskin sorulari hâlâ yanitsiz: “Bu yapay dag, en küçügü 10 ton agirliginda olan 2.600.000 tas bloktan olusur. Harç kullanilmayan taslarin arasina bir saç teli ya da bir igne bile sokmak olanaksizdir. Çaliskan Misirli isçiler günde 10 adet tas blogu kaldirip yerine koysalar, 2.600.000 tasin üst üste konulmasi ve Keops Piramidi’nin ortaya çikmasi için tam 692 yil geçmesi gerekecekti. Oysa bizim arkeologlarimiz bu süreyi 20-30 yila sigdirmakmaktadirlar.” • Bu dev tas bloklarin kaldirilmasina iliskin, bugünkü bilimin asla kabul edemeyecegi ve kimilerine göre oldukça “uçuk” görüsler öne sürüldü. Bunlarin en etkileyicisi, isçilerin “meçhul yol göstericiler” sayesinde, bilinmeyen enerjileri kullanarak taslari “tüy gibi” havaya kaldirdiklari sonra “kus gibi” yerine koyduklari iddiasiydi. • Daniken’in ünlü kitabinin yayimlanmasindan yillar önce, sevgili “Balikçi”miz (Cevat Sakir Kabaagaç) bir yapitinda, piramit yapimiyla ilgili degil ama duvar yapimina iliskin bir söylenceyi aktariyordu: “Izmirli Tantalas’in kizi Niobe, Teb Krali Amphion’la evliydi. Bir gün gelir, Teb sehrini duvarlarla çevirmek gerekir. Pehlivanlar koca taslari birer birer, ihlaya puflaya tasimaya baslar ama Amphion eline flütü alip siçraya hoplaya flütünü üfleyince, taslar da tek sira olarak müzigin temposuna göre ziplaya ziplaya birbirinin pesisira düserler. Ve yine müzige uyarak birbirinin üstüne siçrayip yerlesirler. Böylece sehrin duvarlari yapilmis olur.”

  16. Prof. Piazzi Smyth, 19. yüzyilda Büyük Piramit’in dünya üzerindeki yerine iliskin ilginç bir harita çizmisti. Prof. Smyth’e göre piramitlerin bulundugu Gize bölgesi tam olarak, Ekvator’dan Kuzey Kutbu’na kadar olan uzakligin üçte birini belirleyen 30° kuzey enleminin üzerinde yer aliyordu. Piramit, asagi Misir’daki tüm ovayi çevreleyen dag siralarinin güney ucunda yerlesikti. Kuzey kiyi hatti ise oldukça düzgün bir yay olusturuyordu. Bu yayin ait oldugu dairenin tam merkezinde ise Büyük Piramit bulunuyordu. Dolayisiyla Büyük Piramit, Misir’in tam merkezinde ve üstelik dünyanin da merkezi olarak kabul edilbilecek bir noktada yükseliyordu. • Piramit sözcügü, Grekçe’de “ates” anlamina gelen “piro” ile, “merkezde” anlamina gelen “amid” sözcüklerinden olusur, yani “merkezdeki ates”! Kimbilir belki de Büyük Piramit gerçekten de, dünyanin merkezi oldugu düsünülen ya da saptanan bir noktaya dikilmistir. Ve binlerce yildir doganin en büyük güçlerinden biri olan “ates”i yaymaya devam ediyordur.

  17. ZEUS HEYKELİ • Dünyanın yedi harikasından biri olan Zeus Heykeli, Yunanistan´da Olympia kentindeki Zeus Tapınağı için yaptırılmıştır. 12 metre yüksekliğindeki görkemli heykel, M.Ö. 430'larda büyük Yunan heykelcisi Pihidias tarafından sekiz yılda yapılmıştır. Dev bir sandalyeye oturmuş olan Zeus heykelinin sağ elinde bir Nike heykeli, sol elinde ise üstüne kartal konmuş bir asa vardı. Heykelin, giysileri altın, bedeni fil dişi ve gözleri değerli taşlardan yapılmıştı. Günümüze hiçbir kopyası ulaşmayan heykelin, M.S. 426 yılında Zeus tapınağının yıkılması sırasında ya da bu olaydan 50 yıl sonra Konstantinopolis'teki (İstanbul) bir yangında yok olduğu düşünülmektedir.

  18. MAUSELION • Dünyanın yedi harikasından biri olan Mauselion, M.Ö. 353 yılında ölen Karya Kralı Mausolos icin Halikarnas'ta (Bodrum) yaptırılan anıt mezardır. Mauselion, Kral Mausolos'un eşi Kralice Artemisia tarafından yaptırılmıştır. Mezarın yapımında dönemin en önemli mimar ve heykelcileri çalışmıştır. Bugün büyük anıt mezarlar için kullanılan "mozole" sözcüğü Mausolos'un Halikarnas'taki bu anıt mezarından gelmektedir. Mezar, 15. yüzyıldan önce bir deprem sonucu yıkılmıştır. Daha sonra, bugünkü Bodrum kalesini yapanlar, mezarın kalıntılarını kullanmışlardır.

  19. Tanrıların gökteki tahtı • İki bin yıllık mazisiyle dünyanın sekizinci harikası sayılan Nemrut Dağı Anıtları, bir kitap daha doğurdu. "Tanrılar Dağı Nemrut," dev heykellerin değişik fotoğraflarının yanı sıra bölgede yapılan bütün kazıları da tekrar gözden geçiriyor. • "Gerçekten tanrılara lâyık bu heykelleri ben diktirdim: Zeus - Oromasdes'in, Apollon - Mithras - Helios - Hermes'in ve Artagnes - Herakles - Ares'in heykellerini ve vatanımın sembolü olarak herşeyi besleyen Kommagene'nin bir suretini. Aynı taştan yontulmuş olarak ve onlarla birlikte tahtta oturur şekilde, kendi şahsımın bir suretini de, herşeyi duyan tanrıların yanına diktirdim..."   Bu sözler, antik dünyanın en görkemli eserleri arasında gösterilen Nemrut Dağı Anıtları'nın yaratıcısı Kommagene Kralı Antiokhos - I'e ait. Antiokhos, M.Ö. 69 - 36 yılları arasında ülkesine en parlak devrini yaşatmış. Metnin günümüze ulaşmasını sağlayan, Kral'ın bizzat hazırladığı bir yazıt. Okurlara ulaşmasını sağlayan ise, bu yazıta dünyada ilk kez sayfalarında yer açan "Tanrılar Dağı Nemrut" adlı kitap. Aygaz'ın sponsorluğuyla Arkeoloji ve Sanat Yayınları tarafından 2000 adet basılan kitap dünyanın sekizinci harikası olarak nitelendirilen Nemrut Dağı'nın gizemine ışık tutuyor. İçindeki belgelerin bir kısmı ise ilk kez günışığına çıkıyor. 

  20. Kralın mezarı nerede?Kendisine görkemli bir anıtmezar yaptırmak isteyen Antiokhos, dağın zirvesine 30 bin metreküp hacmindeki kırma taşlardan oluşan 50 metre yüksekliğinde bir tepe yaptırdı. Anadolu'nun ayakta kalan en büyük ve en ilginç tümülüsü olan bu yığma tepe, zirveyi iki büyük terasa ayırıyor; Doğu Terası ve Batı Terası. İki terasta Antiokhos'un kendi heykeli dışında hem Yunan hem de Pers isimleri ile anılan dev cüsseli tanrı heykelleri bulunuyor. Tümülüste bulunan tanrıların yüzleri doğuya ve batıya çevrili duruyor. Ve bu Antiokhos'un uygarlıkları birleştirme idealini ortaya koyuyor. "Anadolu Batı'ya mı ait yoksa Doğu'ya mı" sorusunun o zamanlarda Kral Antiokhos tarafından çözüldüğünü, "Tanrılar Dağı Nemrut" kitabından öğreniyoruz.  •  Editörlüğünü Nezih Başgelen'in, bilimsel danışmanlığını Prof. Dr. Sencer Şahin'in yaptığı, hem Türkçe hem İngilizce yazılan kitap iki bölümden oluşuyor. Yazılı bölüm 48, görsel bölüm 108 sayfa. Aslında bu bir albüm - kitap. Çünkü içinde Nemrut Dağı ile ilgili genel bilgi ve fotoğrafların haricinde, anıtların bulunuşundan günümüze kadar yapılmış kazı çalışmalarının kısa bir tarihçesi de yer alıyor. İlk bölümde, Osman Hamdi Bey ve Karl Humann'ın 1883 yılında yaptıkları kısa süreli araştırma sırasında çektikleri eski fotoğraflardan yararlanılmış. Kral Antiokhos'un kaleme aldığı vasiyetname niteliğindeki 237 satırlık kült yazıt da ilk kez bu kitapta yer alıyor. Kommagene ülkesinin kralın ölümünden sonra da yaşamaya devam etmesi için yapılan uyarılar ve öneriler bu yazıtta sıralanıyor. 

  21. Diğer yandan Antiokhos'un sonsuza dek huzur içinde yatmak istediği kutsal mezarının, tümülüsün altında bulunduğu da yazıtta açıkça belirtiyor. Ancak bugüne kadar arkeologlar mezar odasına ulaşabilmiş değil ve efsane sürüyor...  •  Antiokhos'u daha iyi tanımak için, kült yazıtı "Vasiyetname"den aktarılan birkaç cümleyle bitirelim yazıyı: "Sonsuz zaman kaderin bir cilvesiyle tüm insanlar arasından hangi soyu bu ülkenin mirasına oturtursa, o insan soyu için bu kanunu korumak bir vecibe olmalıdır; şunu bilerek ki, kraliyetin rahmete kavuşmuş soyunun intikamı ağırdır, ihmal ve cürümden gelen din düşmanlığını eşit derecede cezalandırır ve takipçisi olur..."  www.gruplar.info

More Related