220 likes | 414 Views
ÜRETİM, İSTİHDAM VE İHRACAT KURULU - TCMB GÖRÜŞMESİ 8 Kasım 2 00 7 Ankara.
E N D
ÜRETİM, İSTİHDAM VE İHRACAT KURULU - TCMBGÖRÜŞMESİ8 Kasım 2007Ankara
Yüksek faiz ortamının üretim ve ihracat üzerindeki olumsuz etkilerinden yola çıkan İhracatçı Birlikleri, TİSK, HAK-İŞ, MÜSİAD, TUSKON, TÜGİK, TÜRSAB, TÜGİAD, UND, TÜMMER, İSEDEF ve TTSD; 23 Ekim 2007 tarihinde TİM öncülüğünde İstanbul’da bir araya geldiler. Bu toplantıda, reel faizlerin, üretim, istihdam ve ihracat hedeflerimize engel olacak bir düzeyde seyrettiği inancında olan Türkiye İhracatçılar Meclisi, işçi ve işveren temcilerimiz ve ihracatla ilgili meslek kuruluşlarımız tarafından, “Üretim, İstihdam ve İhracat Kurulu” oluşturulması kararı verilmiştir. Bu karar ile birlikte T.C. Merkez Bankası Para Politikası Kurulu üyeleri ile sürekli görüş alışverişinde bulunularak iletişim kanallarının güçlendirilmesinin önemi ortaya çıkmıştır. Bugün burada yaptığımız bu toplantı ile birlikte kurumlar arası iletişimin geliştirilmesi doğrultusunda önemli adımlar atılması beklenmektedir. ÜRETİM, İSTİHDAM VE İHRACAT KURULU
Kalkınmada ihracat modelini benimseyen Türkiye’nin, para politikalarının da bu modele uygun olması kaçınılmazdır. Aynı şekilde makro ekonomik politikalarında bu modele uygun olması gerekmektedir. Ekonomisi büyük oranda ihracata dayalı olan Çin, ihracatını yüksek tutmak için yüksek döviz rezervi bulundurarak kendi parasının değerini düşük tutmaktadır. Aynı şekilde dünyanın en büyük ekonomisi ABD bile ithalatı ile ihracatı arasındaki dengeyi koruyabilmek, yüksek dış ticaret ve bütçe açıklarını daha rahat finanse edebilmek için Amerikan dolarının değerinin düşmesine göz yummaktadır. Türkiye’nin izlediği politikalar ise daha çok spekülatörlere yarar sağlamakta; üretim, istihdam ve ihracat ile ifade edilen reel sektör bu ortamda yıpranmaktadır. TÜRKİYE EKONOMİSİ: YÜKSEK FAİZ VE DÜŞÜK KUR KISKACINDA
Türkiye dünyadaki en yüksek reel faiz oranlarına sahiptir. Yıllık cari açığın 2007’de 34,2 milyar dolara ulaşacağı; Dış ticaret açığının 2007’de 62,2 milyar dolara yükseleceği, Ağustos 2007 dış ticaret açığının 12 aya extrapole edilmesiyle 75 milyar doları aşan bir ticaret açığıyla karşılaşabilineceği hesaplanmaktadır. Diğer yandan reel efektif döviz kurunun 1995’den bu yana 188,1’e çıkması, bir başka deyişle Türk Lirası’nın dünya ekonomilerinin para birimlerinin iki katına yükselmesinin, üretim, istihdam ve ihracatı büyük bir baskı altında tutmak sıcak para ve ithalata prim vermek dışında bir anlamı bulunmamaktadır. TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ KIRILGANLIKLARIN ARKASINDA YÜKSEK FAİZLER VAR!
ABD DOLARI/YTL • Aralık 2001’de 1,44 YTL olan paritenin Kasım 2007’de 1,17 seviyelerine inmesinin de sıcak para ve ithalata dayalı para politikalarının bir sonucu olduğu, ihracata dayalı büyüme stratejisinin kağıt üzerinde kaldığı ve bu durumun ekonomimiz ve toplumsal barışımız için büyük bir tehlike oluşturduğu açıktır.
TÜFE BAZLI REEL EFEKTİF KUR ENDEKSİ(1995=100) 10 aylık artış % 19 TÜFE bazlı reel efektif kur endeksinin geldiği nokta da aynı risklerin bir diğer kanıtıdır.
KISA VADELİ FAİZ ORANLARI (%) Kısa vadeli faiz oranlarında 2005’te dünya üçüncüsü olan Türkiye’nin 2006’da ve 2007’de dünya birinciliğine yükselmesi olumsuz gidişin şiddetlenerek devam ettiğini göstermektedir. 2007*: Kasım rakamları
2002’NİN BAŞINDA TÜRKİYE GETİRİLEN 1000 DOLAR 6 SENEYE YAKIN SÜREDE 4376 DOLARA YÜKSELDİ 2002 yılının başında bozdurulup TL yıllık mevduatına plase edilen 1000 doların, 2007 yılı Ekim sonunda 4376 dolara yükselmesi, bir başka anlatımla sıcak para mekanizması ile yabancı spekülatörlere dolar bazında yıllık yüzde 60 civarında getiri sağlanması dünyada örneği az bulunur bir mali yük altında bulunduğumuzun kanıtıdır. • Kaynaklar: Hazine, TCMB • Döviz Kuru: TCMB Dolar Satış • 2007 için 5 Kasım 2007 tarihi baz alınmıştır
Değerli YTL’nin asıl sebebi yüksek faiz politikasıdır. Aşırı değerli YTL özellikle ara malları olmak üzere yüksek miktarda ithalatı özendirmektedir. Bunun sonucunda Türkiye’nin tüm ihracatı bile hammadde ve ara malları ithalatını karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Cari açığın finanse edilmesinde istikrarsızlık vardır, çünkü kalıcı doğrudan dış yatırım yerine yüksek faiz oranları dolayısıyla portföy yatırımlarına dayanmaktadır. YÜKSEK FAİZ POLİTİKASI NELERE SEBEP OLMAKTADIR?
İTHALATA BAĞIMLI SANAYİ: TOPLAM İHRACAT İLE ARA MALI VE HAMMADDE İTHALATININ KARŞILAŞTIRILMASI
İşsizlik gelir dağılımı dengesini bozucu, kitleler arasında mali ve manevi uçurumlar açan tehlikeli bir sosyal sorundur. Türkiye’deki mevcut rakamlar işsizliğin sosyal bir felakete doğru yol aldığını göstermektedir. TUİK verilerine göre Türkiye’de işsizlik yüzde 8,8 seviyesindedir. Bu oran, gençlerde ise yüzde 20 oranına varmaktadır. Dahası, Türkiye’de çalışanların yarısı da kayıt dışı olarak çalışmaktadır. TUİK’in açıklamış olduğu Temmuz 2007 rakamlarına göre kayıt dışı istihdamın toplam istihdama oranı yüzde 48,9’dur. İŞSİZLİK TEHLİKELİ BİR SOSYAL SORUN OLMA YOLUNDA
ENERJİ FİYATLARI KARŞILAŞTIRMASI ($) Kaynak: Doğal Gaz İGDAŞ; Benzin, Motorin, Fuel Oil OPET AŞ, USD TCMB
ENERJİ FİYATLARI DOLAR BAZINDA 4 YILLIK ARTIŞ ORANLARI 2003-2007 MOTORİN% 142,24 FUEL OİL % 135,76 BENZİN % 119,49 DOĞAL GAZ % 111,01
Tarım sektörü Türkiye’de istihdam açığını kapatan bir yapıya sahiptir. Zira TUİK rakamlarına göre yüzde 8,8 olan işsizlik oranı, tarım dışı sektörlerde yüzde 11,6’ya kadar çıkmaktadır. Türkiye’de tüm çalışanların yüzde 33,5’i tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Yani üç kişiden birisi tarım sektöründe çalışmaktadır. Ancak mevcut kur politikası ve yüksek reel faiz oranları Türkiye toplumsal barışının güvencesi olan tarım sektörüne darbe vurmaktadır. İthal girdi oranı düşük olan bu temel sektörümüzün, aşırı değerli TL nedeniyle üretim ve ihracat yapması zorlaşmaktadır. Çalışan üç insanımızdan birisini istihdam eden bu sektörün tıkanması demek, çok büyük sosyal patlamaları göze almak demektir. TARIMSAL ÜRETİM VE İHRACAT TIKANIYOR!
Turizm sektörü de tarım gibi mevcut kur politikasından büyük zarar görmektedir. Tüm girdilerini yurt içinden karşılayarak, ülke ekonomisine önemli bir çarpan etkisi sağlayan turizm sektörü, kur politikası nedeniyle zorlanmaktadır. Bunun en büyük nedeni turizm şirketlerinin YTL cinsinden maliyetleri her geçen gün artarken, döviz cinsinden elde ettikleri gelirlerin gerilemesidir. Bu durumda turist sayısı artsa bile gelir aynı oranda artmamaktadır. Diğer taraftan düşük kur ithalatı özendirmekte, dolayısıyla yurtdışı tatil fırsatlarını daha cazip kılarak yerli turist sayısını azaltmaktadır. Üstüne üstlük, Türkiye’ye turizmde rakip olan ülkelere göre çok daha yüksek KDV oranları uygulamamız durumu daha da ağırlaştırmaktadır. Yerel katma değeri tarım, doğaltaş ve mermer sektörlerimizle birlikte en yüksek sektör olan turizm, yüksek cari açığımızın en önemli finansman kaynaklarından olup kendi kaderine terk edilmemesi ülkemizin geleceği açısından son derece önemlidir. TURİZM DE YÜKSEK FAİZ POLİTİKASINDAN ETKİLENİYOR!
GELİŞMEKTE OLAN PİYASALARDACARİ AÇIK (SON 12 AYLIK) (milyar $)
CARİ AÇIK (ml $) 2007*: TCMB, Beklenti Anketi, Ekim 07
TC Merkez Bankası’nın döviz kurunda oynaklıkları takip edip, kurlarda her iki yönde oluşan aşırı durumlarda piyasaya doğrudan müdahale ettiği iddiası da gerçeklerle örtüşmemektedir. Nitekim Mayıs 2006’da döviz kurlarının artış trendine girmesi üzerine % 4,25 oranında bir faiz artırımına giderek bir balyoz operasyonu gerçekleştiren Merkez Bankamız, dövizin yerlerde süründüğü bu günlerde yarım puanlık göstermelik indirimlerle bir bakıma döviz değerinin düşüşünü hızlandırmaktadır. Her ne kadar Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın dalgalı kur rejimi uyguladığı, bu rejimde kurların arz ve talep koşullarına göre belirlendiği iddia edilmekte ise de, dünyanın en yüksek reel faizlerini uygulayan, sıcak paraya dolar bazında %60’a yakın ortalama yıllık gelir sağlayan bir ülkede arz ve talep koşullarından söz etmenin mantığını anlamak güçtür. DÖVİZ KURU GERÇEKTEN ARZ-TALEBE GÖRE Mİ BELİRLENİYOR?
Üretim, istihdam ve ihracatın mevcut sıcak para ve yüksek faiz politikalarıyla sürdürülemeyeceği, ülkemizin büyük ekonomik ve sosyal risklerle karşı karşıya olduğu inancında olan Kurulumuz; - Sıcak paranın önemli bir oranda doğrudan yabancı yatırımlara dönüştürülerek ülke kaynaklarının istismar edilmesinin önlenmesi, üretim, istihdam ve ihracata katkıda bulunan bir yapıya kavuşturulması; - Yüksek faiz politikasının terk edilerek kurların tedrici bir biçimde olması gereken değerlere yaklaştırılması; gerektiği görüşündedir. SONUÇ VE ÖNERİLER