470 likes | 931 Views
VEDA HUTBESİ VE PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN KADIN HAKLARI İLE İLGİLİ MESAJLARI. Veda hutbesi hicretin 10. yılınd a Peygamberimiz(s.a.v.)’in hac farizasını ifâ için Mekke’ye gelip Vedâ Haccı esnasında kadın-erkek 140 000 kişiye irâd ettiği hutbedir.
E N D
VEDA HUTBESİ VE PEYGAMBERİMİZ (S.A.V.)’İN KADIN HAKLARI İLE İLGİLİ MESAJLARI
Veda hutbesi hicretin 10. yılında Peygamberimiz(s.a.v.)’in hac farizasını ifâ için Mekke’ye gelip Vedâ Haccı esnasında kadın-erkek 140 000 kişiye irâd ettiği hutbedir.
Veda hutbesi temel bir kanun olarak insanın hak ve vazifelerini özetlemektedir. Peygamberimiz(s.a.v.)’in bu hutbeyi irâd ettikten üç ay sonra vefat ettiğini düşündüğümüzde bu hutbenin O’nun bir vasiyyeti olduğunu görürüz.
Veda hutbesi yalnız Müslümanlara okunmuş sıradan bir hutbe olmayıp bütün insanları kapsayan tarihî bir hutbe ve bir insan hakları evrensel beyannamesidir. Hutbede 7-8 yerde geçen ve paragraf başlarını oluşturan Ey nâs: Ey insanlar! kelimesi bu hutbenin veya bu beyannamenin evrensellik yönünü yani bütün insanlara şâmil olma özelliğini ortaya koyar.
Bu hutbe İslâm’ın temel konularına temas etmesi, cahiliyet âdetlerinin ortadan kaldırılması, eşitlik, hürriyet, kan davaları, fâiz, emânet, özellikle insan hakları, âile hukuku içinde yer alan karı-koca hakları, vasiyet, nesep, zina, borç ve kefâlet gibi hukukî meselelere yer vermesi açısından önem taşır.
Peygamberimiz (s.a.v.), İslâm'ın özeti olarak sunduğu vedâ hutbesiyle; câhiliye devrine ait bütün kötü adet ve gelenekleri yıkmıştır. Temel hak ve vazifelerle ilgili hükümleri bildirmiştir. • Bütün insanların Âdem'in çocukları olduğunu ifade ile, evrensel insan kardeşliğini ortaya koymuştur.
Irk, renk ve sınıf üstünlüğünü reddederek, tüm insanlığa rehber olacak örnek bir eşitlik anlayışını tarihe kaydetmiştir.
Zinânın ve aile hayatına zarar verecek her şeyin yasaklandığını haber vermiştir. Aile hayatında erkek ve kadının birbirlerine karşı hak ve vazifelerinin bulunduğunu, kadınlara iyilik ve şefkatle muamele edilmesi gerektiğini açıklamıştır.
Ekonomik ve sosyal hayatı felce uğratan fâizin haram kılındığını, her türlü kan davasının kaldırıldığını ilân etmişti Vasiyet, borç ve kefâlet, takvim düzeni hakkındaki hükümlerle birlikte; nesebin öz babadan başkasına nispet edilmesinin kötülüğünü ifade etmiştir.
Herkesin can, mal ve haysiyetinin her türlü tecâvüzden korunduğunu, her türlü haksızlığın yasaklandığını ve cezaların şahsî olduğunu belirtmiştir. • Kısaca, önemli dinî kuralları, temel hak ve görevleri, duygusal, etkili ve veciz bir şekilde orada bulunan insanlara öğütleyerek, kendilerine emanet olarak bıraktığı Kur'ân ve sünnete sarıldıkları müddetçe sapıklığa düşmeyeceklerini müjdelemiştir. En sonunda orada hazır bulunanların, dinlediklerini başkalarına aktarmalarını taleb etmiştir.
KUR’AN VE SÜNNET’TE KADIN HAKLARI Kur'ân-ı Kerîm’de gerek yaratılış gerekse hak ve sorumluluklar yönünden erkekle kadın eşit konumdadır. Akıl melekesiyle donatılan her iki cins de Allah’ın emir ve yasaklarına uyup kulluk görevini yerine getirmekten sorumlu tutulmaktadır
ِنَّ الْمُسْلِمِينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِتِينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِقِينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِرِينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِعِينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّقِينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّائِمِينَ وَالصَّائِمَاتِ وَالْحَافِظِينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِرِينَ اللَّهَ كَثِيراً وَالذَّاكِرَاتِ أَعَدَّ اللَّهُ لَهُم مَّغْفِرَةً وَأَجْراً عَظِيماً
“Müslüman erkeklerle müslüman kadınlara, mü’min erkeklerle mü’min kadınlara, ibadete devam eden erkeklerle ibadete devam eden kadınlara, sadık erkeklerle sadık kadınlara, sabırlı erkeklerle sabırlı kadınlara, Allah dan hakkıyla korkan erkeklerle Allah dan hakkıyla korkan kadınlara, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlara, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlara, iffetlerini koruyan erkeklerle iffetlerim koruyan kadınlara, Allah’ı çok anan erkeklerle Allah’ı çok anan kadınlara, şüphesiz ki Allah, onların hepsine bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır”. (Ahzap,35)
Kur’an-ı Kerim doğal olarak aralarında bazı fizyolojik ve psikolojik farklılıklar bulanan kadın ile erkeği değişik rolleri yönüyle de birbirini tamamlayan varlıklar olarak kabul eder.
وَالْمُؤْمِنُونَ وَالْمُؤْمِنَاتُ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاء بَعْضٍ يَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَيُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَيُطِيعُونَ اللّهَ وَرَسُولَهُ أُوْلَـئِكَ سَيَرْحَمُهُمُ اللّهُ إِنَّ اللّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ, Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkorlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler, Allah ve Resûlüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir, hikmet sahibidir.( Tevbe,71)
ا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُم مِّن ذَكَرٍ وَأُنثَى وَجَعَلْنَاكُمْشُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِندَ اللَّهِ أَتْقَاكُمْإِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ "Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.’’ (Hucurat Suresi, 13)
“Ey İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu konuda Allah'ın koyduğu ölçülere hassasiyetle uymayı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah'ın emâneti olarak aldınız. Onları, Allah adına söz vererek helâl edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır… Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız: Namusunuzu korumaları, hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evinize almamalarıdır… Kadınların sizin üzerinizdeki hakları: Uygun şekilde onların rızıklarını ve giyimlerini temin etmenizdir.”
“Müminlerin iman bakımından en mükemmel olanları, ahlâkı en güzel olanları ve eşine en yumuşak davrananlarıdır.“ (Nesâî, es-Sünenü’lKübra) • “Sizin hayırlınız, eşi ve aile fertlerine hayırlı olanınızdır. Ben sizin, eşi ve aile fertlerine en hayırlı olanınızım.“ (İbnHıbbân,Nikâh, IX, 484)
“Kadınlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, onlara vurmayın ve onları kötülemeyin." • “Sizin hayırlınız kadınlarına/eşlerine en hayırlı olanlarınızdır." (Tirmizî, Rada, 11)
Hz. Ömer: "Doğrusu biz Câhiliye devrinde kadınlara önem vermezdik, nihayet Allah İslâm'ın gelişiyle kadınlar hakkında âyetler indirmiş ve bir çok hak tanımıştır"
İLİM ÖĞRENMEK Peygamberimiz ilim tahsili konusunda kadın-erkek ayırımı gözetmemiş Kur’an’ı kadın erkek ayırt etmeden bütün insanlara tebliğ etmiştir. İnen ayetleri erkeklere olduğu gibi kadınlara da okuyup anlatmıştır.Kadınlar da Kur’an’ı öğrenmişler ve okumuşlardır.
Hz. Ayşe validemiz hukuk alanında yüksek bilgiye sahip olmuş ve daha sonraki devrelerde, hattâ en âlim erkek hukukçular tarafından bile, hukuki bilgisinden istifâde edilmek üzere devamlı ziyaret edilip istişârîmütâlâalarına müracaat olunmuştur. Aynı şekilde Hz. Ayşe "şiir", "tıp", "Arap tarihi" ve Arabistan kabîlelerinin "ensâb" şecereleri vs. üzerinde de üstünlük sağlamıştır." • (Muhammed Hamidullah, İslâm Peygamberi, terc. Salih Tuğ, İstanbul 1990, c.II, s.772-773)
Peygamberimizin amcası Hz. Abbas'ın hanımı olan Ümmü-l Fadl da devrinin ilim sahibi kadınlarındandı. Hz. Abbas'ın Müslüman oluşunda, zeki ve bilgili bir kadın olan Ümmü-l Fadl'ın büyük etkisi olmuştur. • Peygamberimiz (s.a.v.) kadınların okuma yazma öğrenmelerini ister ve buna teşvik buyururlardı. Okuma yazma bilen zeki ve tecrübeli bir kadın olan Şifa Hatun'dan, kendi eşi Hafsa'ya yazı yazmayı öğretmesini istemiştir.
Peygamberimiz kadınların görüşlerine önem vermiş, onlarla istişare etmiştir. • İlk vahiy aldığı zaman, içinde bulunduğu sıkıntılı durumu hanımı Hz. Hatice ile istişare etmiştir. Eşi de hem kendisini teselli etmiş, hem de onu amcazadesi Varaka b. Nevfel’e götürmüştür. • Hudeybiye barış antlaşmasından sonra arkadaşlarına kurbanlarını kesme-lerini ve tıraş olmalarını söylemiş, ancak onlar antlaşmanın aleyhlerine olduğunu düşünerek kurbanlarını kesmezler. Bu duruma üzülen Peygamberimiz konuyu eşi Ümmü Seleme’ye anlatır. Ümmü Seleme; “Ey Allah’n Elçisi! Sen çıkıp kurbanını kes, başını tıraş et. Onlarınhepsi sana uyacaktır" der. Peygamberimiz de Ümmü Seleme’nin tavsiyesini yerine getirir.Sahabe Peygamberimize uyup kurbanlarınıkeserler. • Peygamberimizin, dinî ve dünyevî en ciddi konularda eşleriyle istişare etmesi, kadınlara ve onların görüşlerine verdiği önemi ifade eder.
Aile hayatında kadının da sorumluluğunun olduğunu ve söz hakkının bulunduğunu bildirmiş ve bu hususu şöyle dile getirmiştir: “Kadın, eşinin evinin ve çocuklarının yöneticisidir.Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz" (Müslim, İmâre, 20)
EVLENME VE YUVA KURMA HAKKI Evlendirilirken fikri bile sorulmayan kadın, erkeğin kölesi gibiydi. Bir mal gibi kiralanıyor, bir meta gibi alınıp satılıyordu. Kadının şahsiyetine hiç değer vermeyen bu tatbikatı İslâm ortadan kaldırdı. Resûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Dul kadın, kendine velîsinden daha fazla sahip ve maliktir. Binaenaleyh, onun bu mevzûdaki (evlilik) kanaati alınmadan nikah yapılamaz. Evlenmemiş bir kızın da izni sorulmadan nikah kıyılamaz. Fikri sorulduğu zaman onun susması da izni sayılır."( Sahihi Müslim. Nikah, 66,67.) İslam'da evlenecek olan tarafların birbirlerini görmeleri, meşru şartlarda konuşmaları onların hakkıdır. Kadın da evlenirken bağımsız tercihini kullanır ve kimse kadını istemediği bir istikamete zorlayamaz.
BOŞANMA HAKKI İslam dini cahiliyye devrinin keyfî bir şekilde kullandığı "boşama" âdetini, kadına karşı yapılan bir zulüm, bir haksızlık olmaktan çıkardı, kayıt ve şartlara bağladı. "Onlardan hoşlanmıyorsanız sabredin, hoşlanmadığınız bir şeyi, Allah çok hayırlı kılmış olabilir."( Nisa: 19.) diyerek erkekleri daha itidalli davranmaya davet etti. Yine: Peygamberimiz (s.a.v.): "Evleniniz, fakat boşanmayınız; çünkü Allah zevkine düşkün erkeklerle, zevkine düşkün kadınları sevmez."( Feyzu'l -Kadir, c.3. sh.: 242.) buyurarak, boşanmanın gerektiğinde bir ilaç gibi kullanılmasını öğütlemiştir. Ayrıca erkeğe verilen boşama selâhiyetinin zevcenin aleyhine kullanılmasını önlemek için İslâm hukukunda tedbirler alınmış, boşamayı keyfîlikten kurtarmakiçin ciddî şartlar konmuştur.
MÜLK EDİNME VE ÇALIŞMA HAKKI • ِّلرِّجَالِ نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبُواْ وَلِلنِّسَاء نَصِيبٌ مِّمَّا اكْتَسَبْنَ • "Erkeklere kazandıklarından bir pay, kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. ( Nisâ: 32.)
İslam'da kadın, dilediği şekilde mülk edinip, mülkünde istediği gibi tasarruf eder. Hz. Hatice, Mekke'nin en zengin hanımlarından biriydi. Cahiliye devrinde bile Tahire (temiz kadın) ve Tacire (kadın tüccar) lakaplarıyla anılırdı. İslam'ın zuhurundan sonra da İslam'ı canıyla olduğu kadar malıyla da desteklemiştir.
. Mekkeli Müslümanlardan olan ve Resulullah'a beyat eden, ilk muhacirlerden Şifa Hatun'a Hz. Ömer, çarşı ve pazarları kontrol vazifesi vermiştir. Asrı Saadet’te 9 doktor vardır; bunların 5’i erkek, 4’ü hanımdır. Asrı Saadette 12 hanım sahabiyi hemşirelik mesleğinde görüyoruz.
Tüccar hanım sahabî sayısı 11 • Kadın âlimlerinin sayısı 8 • Sahabe’nin içerisinde şair olan hanım sayısı 11 • Hatibe olan hanım sayısı 13’dür. • Meslekleri ile bildiğimiz sahabe hanım sayısı 72’dir.
MİRAS HAKKI • İslâm öncesi dönemde kadınlar mirastan pay alamadıkları gibi kendileri miras olarak bırakılırlardı,İslam dini kadına miras hakkı tanımış ve anne, nine, eş, kız çocuğu, kız kardeş olma durumuna göre alacakları pay ayrı ayrı belirlenmiştir .
İstisnaları olmakla birlikte kadının miras payı aynı konumdaki erkeğin hissesinin yarısı kadardır. İlk bakışta kadının aleyhine olan bir hüküm gibi görünen bu düzenleme, İslâm hukukunun erkeğe yüklediği malî yükümlülük ve kocanın aile içindeki sorumluluğuyla birlikte değerlendirildiğinde daha farklı bir sonuca varılmaktadır. Ailenin geçim yükümlülüğünün tamamıyla kocaya ait olduğu, evlenme sırasında kocanın mehir adıyla kadına bir ödemede bulunduğu, ceza hukukunda ortaya çıkan "âkile" gibi sosyal yardımlaşma uygulamalarına sadece erkeklerin katıldığı göz önüne alındığında iki cinse düşen net payın bir anlamda eşitlendiği görülür.
ŞAHİTLİK • Kadının şahitliği meselesinde akla şöyle bir soru gelebilir: Islam hukukunda bir erkeğin yanında tek kadının şahitliği niçin yeterli görülmemiştir.? Bu soruyu şu sorular da izler: Erkekle beraber şahitlik edecek kadının yanında bir kadın daha bulunması niçin gerekli görülmüştür.? Insan olmakta kadın erkeğe eşit değil midir? Kur’anda: “Biz insanoğlunu şerefli kıldık” (1) buyurulmuştur. Bu özellikte kadın ve erkek ortak değil midir? Şahitlikte bu ayrıcalık nedendir?
Prof. Zuhaylî; kadınla erkek arasında şahitlik konusundaki farkın, onun psikolojik ve biyolojik yapısından kaynaklandığını söylüyor ve şunları ilave ediyor: “ Islam kadına “analık” gibi saygın bir görev vermiş ve anayı babadan üç kat üstün görmüştür.
Hz. Peygamberin huzuruna gelen bir adam Resulullah’a soruyor: “ Ey Allah’ın Resülü! Kendisine iyi davranmama en çok hak sahibi olan kimdir?” diye soruyor. Hz. Peygamber: “ Annendir” buyuruyor. Adam aynı soruyor üç kere tekrarlıyor. Allah’ın Resülü, her defasında aynı cevabı veriyor. Ancak dördüncüsünde: “ Babandır” buyuruyor.(14) Eğer Islamda kadını erkeğin yarısına denk tutmak gibi bir anlayış olsaydı Hz. Peygamberin cevabı bu anlayışın hatalı olduğunu göstermeye yetmiyor mu?.
Erkek, ne ölçüde düşünce ve düşüncesini açıklama hürriyetine sahipse, kadın da aynı hürriyete aynı nisbette sahiptir. Asr–ı Saadet’te kadın, meselelerini ve evinde eşiyle arasında baş gösteren problemleri çok rahat Peygamber Efendimize aktarabilmiştir.
Hz. Ömer'in halîfe sıfatıyla kadınların mehirlerine kısıtlama getiren bir hutbe iradı sırasında bir kadının Nisa sûresinin yirminci âyetini okuyarak, Hz. Ömer'e itiraz etmiş .Bunun üzerine Halîfe Ömer (r.a.), verdiği hüküm ve görüşten dönerek, hakkını arayan kadiını doğrulamıştır.
Peygamberimiz, kadınların verdiği emanı ve himayeyi kabul ederek onlara hukukî bir statü kazandırmıştır. Mesela Ümmü Hânî adındaki Müslüman kadın, Mekke’nin Fethi esnasında bir adama eman vermiş ve onu himayesine almış, Hz. Peygamber (s.a.s.) de bunu kabul etmiştir. (Buhârî, IV, 67)
Müslüman olan milletler, daha önceki kültürlerinin etkisinden kurtulamadıkları için kültürlerindeki kadın aleyhtarı gelenek ve görenekleri İslam dinine sokmaktan kendilerini alamamışlardır. Bu gelenek ve görenekler daha çok uydurma hadisler kanalıyla İslâm a sokulmak istenmiştir. • Fitne
Şurasını hiç bir zaman hatırdan çıkarmamak gerekir ki, Hz. Muhammed (a.s.) in sözleri asla Kur’an-ı Kerîm’e ters düşmez. Bu itibarla Kur’an’a ters düşen bir rivayetle karşılaştığımızda onun uydurma olduğu hususunda en ufak bir kuşkumuz dahi olmamalıdır. Yine iyice bilinmelidir ki çeşitli mezhep ve fırkalar tarafından görüşlerini desteklemek üzere birçok hadis uydurulmuştur.
KADINLARLA İLGİLİ UYDURMA HADİSLER "Üç şey uğursuzluk getirir: Ev, kadın ve at" " Kadınlara okuma- yazma öğretmeyin “ " Kadınlarla istişare edin, onlara danışın ve onların söylediklerinin zıddını yapın“ " Kadınlar olmasaydı Allah'a hakkıyla ibadet edilirdi".
Peygamberimiz, “Kadınlarla iyi geçinin."(Nisa, 19)ayet-i kerimesinin gereğini hakkıyla yerine getirmiş, ashabını da bu yönde eğitmiş, Müslümanlara da gerekli tavsiyelerde bulunmuştur. • O, âlemlere rahmet(Enbiya, 107)ve müminlere model olarak (Ahzâb,21)gönderilmiştir.
Peygamberimiz (s.a.v.); insanlıkâlemininolmazsaolmazıkonumundaolankadınagerekendeğeriveönemivermiş, kadınıonurlubirkul, salihbirinsan, kendisiilecennetinkazanıldığıbiranne (Süyûtî, Câmi’u’s-Sağîr, I, 42, No: 3657),güvenvehuzuraerildiğibireş (Rum, 21),adaletiledavranılmasıgerekenbirevlât (Müslim, Hibât,13)olarakgörmüştür. Kadınlarınitilmesine,aşağılanmasına, haklarınıngasbedilmesine,sözlüvefiilişiddetuygulanmasınaşiddetlekarşıçıkmıştır. Kadınlaraiyidavrananlarıinsanların en hayırlısıolarakzikretmiştir.
TEŞEKKÜR EDERİM NEVİN ERTEM SAKARYA İL MÜFTÜLÜĞÜ DİN HİZMETLERİ UZMANI