400 likes | 824 Views
Medeni hukukun temel kavramlarindan olan hak kavrami ve haklarin korunmasi. A ) HAK KAVRAMI
E N D
Medeni hukukun temel kavramlarindan olan hak kavrami ve haklarinkorunmasi A ) HAK KAVRAMI Hak ,tüm hukukun olduğu gibi Medeni Hukukun da önemli kavramlarından birini oluşturmaktadır.Hukukun ve medeni hukukun temelini haklar oluşturmaktadır.Hak, hukukça korunan ve bundan yararlanılması hak sahibinin ya da temsilcinin iradesine bağlı bulunan toplum çıkarıyla ile sınırlı çıkardır.Kamu çıkarının söz konusu olduğu durumlarda kişilerin iradeleri etkili değildir.Bunedenle,kişilerinhakları,kamu çıkarı ve esenliği ile sınırlıdır.
b)Hakkin çeşitleri Haklar değişik yönlerden ayrıma tabi tutulmakta ya da taşıdıkları belirli özelliklere göre nitelendirilmektedir. 1)Malvarlığı Hakları-Şahıs Varlığı Hakları Malvarlığı kişinin para ile ölçülebilen hak ve borçlarının tümünü ifade eder.Mal varlığı hakları para ile ölçülebilen bir değere sahip bulunan,mal varlığı içinde yer alan haklara denir. Şahıs varlığı hakları ise para ile ölçülemeyen,manevi bir değere sahip olan ve kişilerin onur ve saygınlık,özel yaşamın gizliliği gibi kişisel değerleri üzerinde sahip olduğu haklardır.
2)Mutlak Haklar-Nispi(Kişisel) Haklar Mutlak haklar,herkese karşı ileri sürülebilen belli bir zamanın geçmesiyle zamanaşımına uğramayan herkes tarafından ihlal edilmeleri olası bulunan haklardır.Mülkiyethakkı,rehinhakkı,kişilik hakkı bu grup içinde yer alır.Bu grup içinde yer alan ve eşya üzerinde söz konusu olan mutlak haklar,AYNİ HAK olarak nitelendirilir. Nispi(kişisel) haklar,ancak belirli kişilere ileri sürülemeyen belirli bir süre içinde ileri sürülmediğinde zamanaşımına uğrayan ve sadece hakkı doğuran ilişkinin tarafarınca ihlal edilebilen haklardır.Borç ilişkilerinden doğan alacak hakları,nispi haklardır.
3)Yenilik Doğuran Haklar Kullanılması,bir kişinin tek taraflı irade açıklamasına bağlı olan ve bu irade açıklamasıyla yeni bir hukuki durum yaratan ya da varolan hukuki ilişkiyi değiştiren veya sona erdiren haklara yenilik doğuran haklar denir.Yenilik doğuran haklar genel olarak tek taraflı irade açıklamasıyla kullanılır.Ancakbazıları,dava yoluyla kullanılır.(boşanma) 4)Kişiye Sıkı Biçimde Bağlı Olan Haklar Mutlaka hak sahibi tarafından kullanılması gereken başkalarına devredilemeyen,miras yoluyla da geçmeyen haklara kişiye sıkı biçime bağlı olan haklar denir.Yasal temsilcilerin bu hakları küçük ya da kısıtlı adına kullanmaları mümkün değildir.Hakkı kullanacak kişinin ayırtım gücüne sahip olması yeterlidir.
5)Devredilebilen Haklar-Devredilemeyen Haklar Hak hukuki işlem yoluyla hak sahibinden başkasına geçirilebiliyorsa devredilebilen hak olarak nitelendirilir. Hukuki işlem yoluyla hak sahibinden başkasına geçirilemeyen haklara ise devredilemeyen haklar denir.Örnek:Mülkiyet,alacak hakkı gibi haklar devredilir.Kişilik hakkı ise devredilemez. C)HAKKIN KORUNMASININ YOLLARI Hak hukuk düzenince korunan ve yararlanılması hak sahibinin iradesine bağlı bulunan çıkarlar olduğundan,hak sahibinin hakkını kullanmak için bunu ileri sürmesi yani hakkını araması gerekir.Hak sahibi hakkı kullanma yolundaki, iradesini genellikle başkalarına yöneltir.Hak sahibi yöneldiği kişiden olumlu ya da olumsuz bir davranışta bulunmasını ister.Yönelinen kişi isteğe uygun davranırsa sorun yoktur.
Kişi bunu kendiliğinden yerine getiremez hak sahibinin hakkını ihlal ederse sorun doğar.Hak sahibi yasa koyucunun tanıdığı hukuki yollara başvurarak Devlet eliyle hakkın korunmasını sağlayabilir.Bu hukuki yollar da,dava ve cebri icra yoludur.
1)Dava Hakkıa.)Genel Olarak Hak sahibinin devletin bağımsız ve tarafsız organı olan yargı organlarına başvurarak mahkeme kararıyla hakkının elde edilmesini isteme hakkına dava hakkı denir. Kural olarak bir davada karşılıklı iki taraf vardır ve bunlar davacı ve davalı taraf olarak adlandırılır.Bazı davalarda hak sahibi davasını davalı denilen kişiye yöneltmek durumunda değildir.
Dava açan kişi bir gün dava hakkında karar vermesi için istemini yargıca yöneltir. Bu tür davalara ÇEKİŞMESİZ YARGI ( NİZASIZ KAZA ) denir. Örneğin adın değiştirilmesi davası bu tür bir davadır. Çekişmesiz yargıya bağlı davalar azınlıktadır.çekişmesiz yargıya tabi olmayan davalara ise ,ÇEKİŞMELİ YARGIYA(NİZALI KAZA ) bağlı davalar denilmektedir. b) DavaTürleri aa) Eda Davası Eda davası , belirli bir şeyin verilmesi ,yapılması veya yapılmaması için açılan davalardır. bb) Yenilik Doğuran Dava Daha önce var olmayan bir hukuki durum yaratmayı ya da var olan bir hukuki durumu değiştirmeyi veya ortadan kaldırmayı amaçlayan davalardır.
cc) Tespit Davası Bir hukuki durumun ya da olayın varolduğunu yada var olmadığını belirleme amacına yönelik davalardır.bir hukuki durumun ve ya olayın varolduğunun tespitine yönelik davalara müspet tespit davası ; bir hukuki durumun ve ya olayın var olmadığına yönelik davaya da menfi tespit davası denir. 2) Cebri İcraya Başvurma Hakkı Hak sahibinin mahkeme yoluyla hakkının elde edilmesine ilişkin olarak aldığı kararın gereğini yöneldiği kişi yine de yerine getirmezse, hak sahibi cebri icra kurumları eliyle yargı kararının gereğinin yerine getirilmesini isteyebilir.Buna ,cebri icra hakkı denilmektedir.Cebri icra kurumları ,icra daireleri,iflas daireleri ve tetkik mercileridir.
3)Ayrık durum:Kendi Hakkını Bizzat Koruma Kural,hak sahibini hakkını yetkili devlet kurumları eliyle korumasıdır.Ancak istisnai hallerde hukuk düzeni kişinin kendi hakkını bizzat korumasına olanak tanımaktadır. Bunlar Borçlar Kanunda düzenlenen meşru müdafaa(haklı savunma),ıztırar(zaruret) hali, ve kuvvet kullanma durumlarıdır.
Türk medeni hukukunun temel bazi ilkeleri 1)İYİNİYET İLKESİ a)Genel Olarak İyiniyetilkesi,Medeni Kanunun 3.maddesinde düzenlenmiştir.Medeni Kanunun ilk yedi maddesinden oluşan başlangıç hükümleri,sadece Medeni Hukukta değil,tüm özel hukukta uygulanacak temel ilkeler niteliğindedir.İyiniyet ilkesi Özel Hukukun bütün alanlarında uygulanacak temel ikelerden biridir.
b)İyiniyetin Tanımı ve Ögeleri aa)Tanımı İyiniyet ilkesini düzenleyen MK. M.3’te, ‘Kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyiniyetinvarlığıdır.Ancak,durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.’ biçiminde bir düzenleme yer almaktadır.Bu madde de sözü edilen iyiniyet,’BİR HUKUKİ SONUCUN DOĞMASINA ENGEL OLAN BİR DURUMUN VARLIĞINI BİLMEME VE BİLMESİ DE GEREKMEME’ şeklinde tanımlanabilir.
bb)Ögeleri 1)Bilgisizlik İyiniyet,temelde sübjektif bir ölçüye dayanmaktadır.Yani iyiniyetli olup olmadığı araştırılan kişinin durumuna bakılır,yalnızca hakkı kazanan ya da hukuki sonuçtan yararlanacak olan kişinin durumu göz önünde tutulur.Fakat tanımda yer alan bilmesi de gerekmeme deyimi ile temelde sübjektif olan ölçü belirli oranda objektifleştirilmiştir.Çünkü bilmesi gerekmemesinden söz edildiği zaman,yalnızca hakkı kazanacak veya hukuki sonuçtan yararlanacak olan kişi değil,aynı olay karşısında,toplumdaki diğer kişilerin takınacağı tavır da göz önünde tutulur.
2)Hoşgörülebilir Olma Benzer olaylar karşısında,toplumdaki kişilerin büyük çoğunluğu nasıl davranıyorsa kişide de aynı ölçüde bir davranış aranır.Bubakımdan,bilmesi gerekmemeden yani bir bilgisizliğin hoş görülebilirliğinden söz edilebilir.Yani toplumda yaşayan ortalama akıl ve düşünceye sahip bir kişi gibi davranılmışsa ve bu davranışa rağmen bilgisiz kalınmışsa,bu bilgisizlik hoş görülebilir.Ancak hak kazanacak kişiyi toplumdaki ortalama kişi gibi davranmış sayabilmek için,bu kişinin ortalama akıl ve düşünceye sahip kişi kadar özen göstermiş,gerekli araştırmayı yapmış olması gerekir.Bu özeni göstermesine rağmen,hakkın ya da hukuki sonucun doğmasına engel olacak nedeni öğrenememişse,kişi o zaman iyiniyetli sayılır. Özen ve araştırma yükümlülüğü belirlenirken,somut olayım oluş biçimi,özellikleri ve koşulları da göz önünde tutulur.
cc)Ayrık Durumlar Bazı durumlar vardır ki,kişinin o durumları mutlaka bilmesi gerekir ve bildiği de varsayılır.Bu konulardaki bilgisizlik,hoş görülmez. 1)Yasadan Doğan Bilme Zorunluluğu a)Yasa Gereği İlan Edilmesi Gereken Hususlar Bazı hususların ilan edilmesi,yasayla zorunlu kılınmıştır.Bu hususların üçüncü kişiler yönünden etkili olabilmesi,hukuki sonuçlar doğurabilmesi için,ilan edilmesi yasayla zorunlu hale getirilmiştir.Yasada belirtilen biçimde ve belirtilen yönteme göre ilan edilmiş hususları bilmediğini kimse ileri süremez.
b)Yasa Tarafından Açıklık(Aleniyet) İlkesine Bağlı Olarak Tutulan Siciller Devlet eliyle tutulan ve ilgili kişilerin incelemesine açık(aleni) olan bazı sicillerin içeriğinde yer alan hususların herkes tarafından bilindiği varsayılır.Tapusicilleri,ticaretsicileri,mal rejimleri sicili,maden sicili açıklık ilkesine bağlı olarak tutulan ve içeriklerinin herkes tarafından bilindiği varsayılan sicillerdir. 2)Hukuk Kuraları Hakkında Bilgisizlik Kural olarak,yasa kurallarını da herkesin bildiği varsayılır.Ceza Hukukunda geçerli olan ‘kanunu bilmemek mazaretsayılamaz’ilkesi,kural olarak hukukun diğer alanlarında da geçerlidir.Ancak,Medeni Hukuk yönünden bu kuralın katı bir biçimde uygulanması doğru değildir.Herkes tarafından bilinebilecek bir Medeni Hukuk kuralının bilinmemesi hoş görülmelidir.
c)İyiniyetin Korunmasının Nedeni İyiniyetkuralı,temelde ahlak ölçülerine dayanır.Toplumsal yaşam içinde,kişilerin davranışlarını ilgilendiren bir ilkedir ve bu ilke özellikle bir hakkın ya da hukuki durumun doğmasında ve belli durumlarda aranan bir koşuldur. İyiniyetin aranmasında ve korunmasında kamunun çıkarı vardır.İşhayatında,hukuki işlemlerde ve daha genel olarak günlük yaşamda hukuk açısından güvence ögesinin bulunması zorunludur.
d)İyiniyetin Aranacağı Kişi ve İyiniyetin Aranacağı An *İyiniyetin Aranacağı Kişi *İyiniyetli olması gereken kişi,hakkı kazanacak olan veya iradesi hukuki sonuca yönelik olan kişidir. *(Temsilci varsa) temsil eden kişinin ve temsilcinin iyiniyetli olması *(Tüzel kişi ise ) onu temsilen hareket eden organın iyiniyetli olması aranır. *(Tüzel kişiliği bulunmuyorsa) bu kişilerin tümünün iyiniyetli olması gerekir.
*İyiniyetin Aranacağı An İyiniyet,bazen hakkı doğuran işlemin yapıldığı,hakkın doğduğu anda aranır.Sonradan gerçek durumun öğrenilmesi,hakkın yitirilmesine neden olmaz.Yani,sonradan doğan kötü niyet zarar getirmez. Bazen de iyiniyet,hakkın kazanılmasını sağlayacak eylemin yapıldığı sırada aranmakla birlikte,bu eylemin yapılmasından itibaren belirli bir süre boyunca da devam etmelidir.
Örnek:Medeni Kanunun 712’nci maddesine göre,haklı bir neden olmadan tapu sicilinde adına kayıtlanan bir taşınmazı on sene boyunca çekişmesiz ve kesintisiz elinde bulunduran kişi,onun maliki olur.Taşınmazın adına tapuya kayıtlandığı anda iyiniyetli olmak,mülkiyet hakkının kazanılması için yeterli değildir.Kayıtanından itibaren,on sene boyunca bu iyiniyetkorunmalıdır.Ancak bu durumda diğer koşulların da gerçekleşmesiyle mülkiyet hakkı kazanılabilir.
e)İyiniyetin Korunduğu Durumlar A)İyiniyetin Hakların Kazanılmasındaki Etkisi 1)Ayni Hakların Kazanılmasındaki Etkisi a)Taşınır Mülkiyetinin Kazanılmasındaki Etkisi aa)Sahibinin Elinden Rızası ile Çıkan Taşınırlar Yönünden Sahibini elinden rızası ile çıkan,çeşitli amaçlarla başkalarına teslim edilen taşınırlara TEVDİ EDİLEN EŞYA denir.Kullanmak,saklanmak,başkasına iletilmek üzere eşyanın sahibinin rızası ile başkasına tevdi edilmesi halinde,eşyanın tevdi edildiği kişiye de,EMİN KİŞİ(EMİN SIFATI İLE ZİLYET)denir. Emin kişi kural olarak kendisine tevdi edilmiş eşya üzerinde tasarruflarda bulunamaz,eşyayı başkalarına devredemez.Buna karşın emin kişi bu yetkiyi aşarak,eşyayıdevrederse,devralan iyiniyetli olmak koşuluyla eşyanın mülkiyetini kazanır(MK.m.988).
bb)Sahibinin Elinden Rızası Dışında Çıkan Taşınırlar Yönünden Bir taşınırın,sahibindençalınması,zorlaalınması,sahibi tarafından bir yerde unutulması,kaybedilmesi,düşürülmesi ve benzer durumlarda,taşınıreşya,sahibinin elinden rızası dışında çıkmış demektir.Bu gibi taşınırlar kural olarak iyiniyetle de olsa kazanılamaz.Ancak,kazanacak kişinin iyi niyetli olması,bazı koşullar altında hukuken etkili olabilmektedir.
aaa)Her Türlü Taşınırlar İçin Geçerli Olan Etkiler Sahibinin elinden rızası dışında çıkan bir taşınırı,iyiniyetle devralan ve beş yıl boyunca iyiniyetle,çekişmesizve kesintisiz elinde bulunduran kişi,zamanaşımı yoluyla onun mülkiyetini kazanır.Beş yıl dolmadan önce,malınasıl sahibi taşınırı dava yoluyla geri alabilir.Beş yıl dolduktan sonra artık iyiniyetli kişi taşınırın maliki olur(MK.m.989\1) bbb)Özel Durumlardaki Taşınırlar İçin Olan Etkiler b.1.Para ve Hamiline (Taşıyana) Yazılı Senetler Medeni Kanunun 990.maddesine göre sahibinin elinden rızası dışında çıkmış olsa da,para ve hamiline yazılı senetler iyiniyetlekazanılabilirler.Bunlarıniyiniyetle kazanılabilmesi için,iyiniyetin kazanmayı sağlayan işlemin yapıldığı anda bulunması yeterlidir,belirlibir süre bpyunca devam etmesi gerekmez.
b.2.Açık Artırma,Pazar ve Benzeri Eşyaların Satıldığı Yerlerden Alınan Taşınırlar Yönünden Geçerli Olan Etkiler Bir taşınırı pazardan veya bir açık artırmadan yahut da benzeri eşyaların satıldığı yerden iyiniyetle satın alan kişi,iyiniyetinekarşın,onun maliki olamaz.Taşınırın asıl sahibi,dava açarak malını o kişiden geri alabilir.Taşınırın asıl sahibi,taşınırın geri verilmesini istediğinde,iyiniyetli kişi de,o taşınırı satın alırken ödediği bedelin kendisine ödenmesini isteyebilir ve bu bedel ödenmedikçe malı da geri vermez.
b)Taşınmaz Mülkiyetinin Kazanılmasındaki Etkisi Bir taşınmaz üzerinde mülkiyetin kazanılabilmesi tapu sicilinde yapılacak işlerle olur.Fakat tapu sicilindeki kayıt gerçeğe uymayabilir,yanlış bir kayıt olabilir,tapuda malik gözüken kişi aslında malik olmayabilir.Tapudaki kayda güvenerek,iyiniyetle taşınmazı alan kişi mülkiyet hakkını kazanır. Medeni Kanunun 712’nci maddesine göre taşınmaz mülkiyetinin zamanaşımı ile kazanılmasında da hakkı kazanacak kişinin –diğer koşullar yanında-on yıl boyunca iyiniyetli olması gereklidir.
2)İyiniyetin Kişisel Hakların Kazanılmasındaki Etkisi Hiç kimse,ilan edilmiş hususları bilmediğini ileri süremez.Bunedenle,eşlerden her biri,ailenin sürekli ihtiyaçları için birliği temsil edebilir.(MK.m.188) Eşlerden birinin birliği temsil yetkisi kısıtlanırsa veya kaldırılırsa,bunun ilan edilmemesi halinde üçüncü kişilerin iyiniyeti korunur.
B)İyiniyetin Bazı Hukuki Sonuçların Doğmasındaki Etkisi İyiniyet,bazen,doğan bir hukuki durumdan,hukuki sonuçtan yararlanma olanağı da verir. 1)İyiniyetin Aile Hukuki Nitelikli Statülerin Korunmasındaki Etkisi Medeni Kanunun 145.maddesi,birden çok evliliği yasaklamıştır.Evli olan bir kimse ikinci bir evlilik kuramaz.Bir kişi bu yasağa uymayarak mevcut evliliği devam ederken aynı anda ikinci bir evlilik yaparsa ve birinci evlilik ölüm ya da herhangi bir nedenle ortadan kalkarsa,ikinci evlilikteki eş iyiniyetli olmak koşuluyla,ikinci evlilik ortadan kaldırılamaz.
2)Alacağın Temkilindeİyiniyetle Ödemenin Borçluyu Borcundan Kurtarması Borçlar Kanunun 162. ve devamındaki maddelerine göre alacaklı alacağını üçüncü kişilere temlik edebilir.Bunun için borçlunun onamını alması gerekmez.Borçlu,alacağınüçüncü kişiye devredilmesi durumunda,artık yeni alacaklıya ödeme yapmak zorundadır.Eski alacaklıya yapacağı ödeme onu borçtan kurtarmaz.Bunun için alacağın devredildiğinin devreden ya da devralan tarafından borçluya bildiilmiş olması da gerekir.Alacağın temliki kendisine bildirilmemiş olan borçlu,bu devirden haberdar olmaksızın eski alacaklıya,iyiniyetle yapmış olduğu ödeme ile borcundan kurtulur ve artık alacağı devralan yeni alacaklı borçluya karşı herhangi bir talepte bulunamaz.
d)İyiniyetin İspatı Medeni Kanunun 3.maddesinde ‘Kanunun iyiniyete hukuki sonuç bağladığı durumlarda asıl olan iyiniyetin varlığıdır.’denmektedir.Bu düzenleme bir karine niteliğindedir.Buna‘İYİNİYET KARİNESİ’ denir.Karine,bilinen ve varolan olay ve hukuki ilişkilere dayanarak bilinmeyen olay ve hukuki ilişkiler hakkında sonuçlar çıkarmak demektir.
Dürüstlük kurali (haklarinkullanilmasinin ve borçlarin yerine getirilmesinin kapsamini belirleyen ana ilke) 1)Dürüstlük Kuralının Anlamı Dürüstlük kuralı Medeni Kanunun 2’nci maddesinde düzenlenmiştir.’Dürüstdavranma’başlığıaltında,bu maddenin 1.fıkrasında,’herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zordundadır.’denilmektedir.Bu ilke hukukun genel ilkelerindendir ve emredicidir.Çünkü bu ilke,genel ahlak ve kamu yararı düşüncesi ön planda tutularak düzenlenmiş temel bir ilkedir.
2)Dürüstlük Kuralının Hakların Kullanılması ve Borçların Yerine Getirilmesindeki Etkisi Dürüstlük kuralı,hakkın kullanılması ve borcun yerine getirilmesinde toplum menfaatleri doğrultusunda sınır koyan,kapsamı belirleyen bir ilkedir. 3)Dürüstlük Kuralına Uymamanın Sonuçları(Hakkın Kötüye Kullanılması-Suistimali-Yasağı) A)Hakkın Kötüye Kullanılması Kavramı Bir kişi,hakkını gereğinden daha kapsamlı olarak,yani kendisine yararlı olan ölçüyü de aşarak ve başkalarına zarar verecek biçimde kullanırsa,bu kullanmayı yasa korumaz.BunaHAKKIN KÖTÜYE KULLANILMASI YASAĞI denir.
B)Hakkın Kötüye Kullanılmasının Ögeleri Bir hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için, bazı koşulların bir arada bulunması gerekir. 1)Bir Hakkın Varlığı Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için hakkın var olması gerekir. 2)Hakkın Açıkça Dürüstlük Kuralına Aykırı Biçimde Kullanılması Hakkın kötüye kullanılmasından söz edebilmek için,dürüstlük kuralına aykırılık AÇIK(BARİZ) olmalıdır.
3)Hakkın Kötüye Kullanılmasından Zarar Doğması Medeni Kanunda ‘bir hakkın açıkça kötüye kullanımını hukuk düzeni korumaz.’ifadesivardır.Hakkın kötüye kullanılmasından bahsedebilmek için bir zararın doğmuş olması koşulu aranmamaktadır. B)Hakkın Kötüye Kullanılmasına Örnekler 1)Hakkın Karşı Tarafı Esirgeyici Biçimde Kullanılmaması Hak sahibi seçtiği yolun karşı taraf için doğuracağı sakıncaları dikkate alma zorunluluğu yoktur.Ancakbazı hallerde muhataba hiç zarar vermeyen yolun tercih edilmesi hak sahibinden beklenebilir.Bu durumda hakkın karşı tarafı esirgeyici biçimde kullanılmaması hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilir.
2)Hakkın Kullanımında Yarar Yokluğu Hakkı kullanan kişi bu durumdan bazen yarar sağlamayabilir yada çok az yarar sağlayabilir.Bu durum bazı koşullar altında hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilmektedir. 3)Hakkı Kullananın Davranışının Çelişkili Olması Hiç kimse iş hayatında tutum ve davranışlarını olduğu gibi muhafaza etmek zorunda değildir.Ancak bu davranışın değiştirilmeyeceğine dair bir güven oluşturulup daha sonra bu güveni boşa çıkarmak hakkın kötüye kullanılmasını oluşturur. 4)Kötü Kazanılmış Bir Hakkın İleri Sürülmesi Hukukça meşru olmayan bir sebepten kazanılan hakkı kişinin ileri sürerek hakkını talep etmesi hakkın kötüye kullanılmasını oluşturur.
5)Şekil Sakatlığının Caiz Olmayan Biçimde İleri Sürülmesi Hukuk düzenimiz bazı hukuki işlemlerin geçerliliğini belirli şekil kurallarına uyulmasına bağlamıştır. Bu kurallara uymamak işlemin geçersizliği sonucunda olur.Eğer şekle aykırılığa taraflardan biri sebep olmuşsa,şekle uyulmadan da hukuki işlemin geçerli olduğu konusunda diğer tarafı yanıltmışsa,sonradan şekle aykırılık nedeniyle geçersizlik iddiası hakkın kötüye kullanılmasıdır. D)Hakkın Kötüye Kullanılmasının Sonuçları Medeni Kanunun ikinci maddesinin ikinci fıkrasında,hakkın kötüye kullanılması düzenlenirken nitelikli bir yaptırım öngörülmüştür.Hakkının kötüye kullanan davacının davası reddedilir;davalıise,mahkeme davacı lehine uyuşmazlığı karara bağlar.Ayrıca Medeni Kanunun 730.maddesinde;hakkın kötüye kullanılmasından zarar gören kişiye hakkın kötüye kullanımını durdurma davası,önlemedavası,tazminat davası ve hakkın kötüye kullanıldığına ilişkin tespit davası açma olanaklarını sağlar.
3)ispat yükü DAVA DAVACI DAVALI (İDDİA) (SAVUNMA) İKRAR(+) YENİ OLAY İTİRAZ DEF’İ
İspat Yükü Kavramı Davalarda ileri sürülen olayların hangisini kimin kanıtlaması gerektiği ispat yükünü oluşturur. İspat yükü iki yönlüdür. 1)Kimin kanıtlamak zorunda olduğu 2)Neyi kanıtlamak zorunda olduğu Burada ana kural taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Öncelikle iddia sahibinin ispat yükümlülüğü vardır. Karşı taraf iddiayı çürütürse bu sefer ispat yükü el değiştirir. İspat yükünün yerine getirilmesinde senet,tanık,bilirkişi,keşif,yemin gibi delil araçlarından yararlanılabilir.
Ancak ayrık durumlar diye ifade edilen iddia sahibini iddiasını kanıtlamak zorunda olmadığı haller vardır. 1.Yasa tarafından getirilen istisnalar(zarara uğrayan kişi!) 2.Dürüstlük kuralı gereği geçerli istisnalar(İddiayı kanıtlama kolaylığı) 3.Hakkaniyet gereği geçerli istisnalar(tarihe geçen,varlığı geniş kitleler tarafından tanınan ve bilinen olaylar) 4.Yasal karinelere dayanan istisnalar (karine;bilinen ve var olduğu kabul edilen bir olaydan bilinmeyen bir olayın varlığı hakkında sonuç çıkarmaktır.kesin ve adi karineler olarak ikiye ayrılır.)
Resmi sicil ve senetler, belgeledikleri olgularin doğruluğuna kanit oluşturur. Resmi sicil ve senetlerin ispat gücü
Resmi sicil ve senetlerin içeriğinin doğru olmadığının ispatı kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça herhangi bir şekle bağlı değildir. Resmi siciller,devletin resmi memurlarınca tutulan ve aksi kanıtlanıncaya dek doğru oldukları kabul edilen kayıtlardır.(Tapu sicili,nüfussicili,noterlerce tutulan siciller,mülkiyeti muhafaza sicilleri,hayvansicili,ticaretsicili,gemi sicili) Resmi senetler,belirli bir hukuki işlemin(sözleşmenin) geçerli olabilmesi için yasayla resmi şeklin öngörüldüğü durumlarda,resmi şekilde sözleşmeyi düzenlemeye yetkili kişi veya makamların düzenledikleri belgelerdir.