180 likes | 608 Views
ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ ve MATERYAL TASARIMI. GİRİŞ. İnsanoğlunun doğumundan ölümüne kadar geçen sürede öğrenme önemli bir rol oynar. Diğer bir ifade ile çağdaş ve gelişmeye açık olan birey yaşam boyu eğitim alır.
E N D
GİRİŞ İnsanoğlunun doğumundan ölümüne kadar geçen sürede öğrenme önemli bir rol oynar. Diğer bir ifade ile çağdaş ve gelişmeye açık olan birey yaşam boyu eğitim alır. Bilim adamları kısa zamanda çok bilgi kazandırma çabasına girmişlerdir. Bunun nedeni, günümüzde görülen akıl almaz teknolojik gelişmelerdir. Bilim adamları, hızla gelişen bilişim teknolojilerini eğitim ve öğretim faaliyetlerine uygulamaya çalışmışlardır. En iyi öğrenme, öğretim yöntemlerinin eğitim teknolojileri ile uygulanmasıyla gerçekleşir. Bu süreç boyunca öğrenme kuramları etkili olarak kullanılır. Öğretme kuramları ne kadar etkili kullanılırsa öğrenmeler de o kadar kalıcı ve etkili olur.
Öğrenme Nedir? • Öğrenme, geçmişten günümüze kadar gelen eğitimci, filozof ve bilim adamlarının farklı biçimlerde tanımladıkları ve açıklamaya çalıştıkları bir kavramdır. • Günümüzde, eğitimcilerin hemen hemen hepsi öğrenmeyi “yaşantı ürünü kalıcı izli davranış değişikliği” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımlamaya göre, öğrenmenin üç temel özelliği: • Mutlaka bir davranış değişikliği oluşmalıdır. • Bir yaşantı ürünü olmalıdır. • Kalıcı izli olmalıdır.
KURAMLAR Kuram, batı dillerinde Theoria’nın (theory) karşılığıdır. Kuram, belli bir alanda benimsenmiş birbiriyle ilişkilendirilmiş ve bütünleştirilmiş denenceler dizisidir. Bilimde kullanıldığı anlamıyla kuram, çok sayıda doğal gözlemi birbirine bağlayan bir gerçekler ve açıklamalar bütünüdür. Kuramlar ile ilgili kaynaklar incelendiğinde kuramların beş ana başlık altında toplandığı görülmüştür. Bunlar: 1- Davranışçı (Bağlaşımcı) Kuramlar, 2- Bilişsel Kuramlar 3- Duyuşsal Kuramlar 4- Nörofizyolojik Kuramlar 5- Yapı9salcı Kuramlar
DAVRANIŞÇI KURAMLAR • Bu kuramın ünlü kurucuları: Watson, Thorndike, Skinner, Hull, Guthrie, Tolman ve Pavlov’dur. Bunlar, öğrenmeyi uyarıcı ve tepki arasındaki bir bağ ile açıklamaktadır. Bu anlayışa göre, öğrenmenin oluşabilmesi için mutlaka uyarıcılar gelmeli ve uyarıcıları alan birey tepkide bulunmalıdır. • Davranışçılar, öğrenme ilkelerini aşağıdaki gibi açıklamıştır: • Öğrenci yaparak öğrenir. • Öğrenmede, pekiştirme önemli bir yer tutar. • Becerilerin kazanılmasında ve öğrenilenlerin kalıcılığının sağlanmasında tekrar önemli bir yer tutar. • Genelleme ve ayırt etmeyle ilgili kazanılan davranımlar, değişik ve çok çeşitli durumlarda öğrenmeli ve kullanmalıdır. • Davranışçı kuramcılar, davranış değişimi ile öğrenmeyi beş farklı yaklaşımla açıklar. Bunlar: • Klasik koşullanma • Bağ kuramı • Edimsel koşullanma • Gözlem yoluyla öğrenme • J.B. Watson ve Davranışçılık
Klasik Koşullanma Klasik koşullanma kuramını, Rus bilim adamı Ivan Pavlov (1849-1936) ortaya çıkarıp geliştirmiştir. Pavlov çalışmalarında hep sinir sistemleri üzerine araştırma yapmıştır. Pavlov’un çalışmaları daha çok köpek salyası ile ünlenmiştir. Köpeğin koşulsuz uyarıcıdan yola çıkarak zil sesine nasıl koşullandığını belirtmektedir. Bu koşullanmada, ilk önce köpeğe et gösterilir. Eti gören köpek salya salgılamaya başlar. İkinci aşamada köpeğe et gösterilirken zil sesi çalınır. Köpek eti gördüğü tekrar salya salgılamaya başlar. En son aşamada ise sadece zil sesi çalınır. Bunun sonucunda, köpek eti görmeden zil sesini duyduğundan salya salgılamaya başlar.
Bağ Kuramı Öğrenmeyi uyarıcı ve tepkiyi kullanarak açıklayan bağ kuramının çalışmaları Thorndike (1874-1949) tarafından yapılmıştır. Bağ kuramı öğrenmeyi, bütün davranışların esası olan uyarıcıyı bir davranışa bağlama olarak açıklamaktadır. Doğru davranış tekrarlanırsa aradaki bağ kuvvetlenir. Thorndike bunu açıklamak için aç olan kediyi kullanmaktadır. Kedi kapalı bir kutunun içine konulur. Bu arada yemek kutunun dışına bırakılır. Aç olan kedi kapalı olan kutunun içinden yemeğe ulaşmak için bir çıkış yolu bulur. Kediye bu deney birkaç kez uygulanır. Kedi, belli bir zaman sonra hemen çıkışa yönelir ve yemeğe ulaşır.
Edimsel Koşullanma Edimsel koşullanma daha çok bilinçli ve kasıtlı olarak yapılan davranışlarla çalışır. Bu kuramın en ünlü temsilcisi Skinner’dir. Skinner daha çok etki, tepki ve pekiştireç ile ilgilenmektedir. Edimsel koşullanmada öğrenme, insanların karmaşık uyarıcı durumlarıyla karşılaştığında, organizmanın kendisi tarafından yapılan davranışlardır. Skinner, öğrenmeyi kapalı kutu içine konulan fare davranışları ile açıklamıştır. Fare kapalı kutu içine yerleştirilen düğmeye rastgele bastığında yerden yemek gelmiştir. Bir süre sonra fare aynı düğmeye direkt olarak basmaya başlamıştır. Skinner’e göre insan organizması uyarıcılar olmadan da kasıtlı olarak hareketler yapabilir. Eğer bu davranışlar olumlu bir sonuca götürüyorsa, davranışlar kalıcı hale gelir. Bu davranışlar olumsuz bir sonuca götürüyorsa cezalandırılır. Edimsel koşullanma eğitim-öğretim ortamlarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Örneğin, sınıfta disiplinin sağlanması.
GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENME Gözlem yoluyla öğrenmenin kurucuları N.E.Miller, J.Dollard ve A.Bandura’dır. Miller ve Dolard’a göre, çocuklar etrafında bulunan bireylerin davranışlarını sürekli biçimde gözler ve inceleyerek taklit ederler. Gözlem yoluyla öğrenmede önemli olan: 1- Dikkat 2- Hatırlama 3- Yeniden üretme 4- Pekiştireç
J.B. WATSON ve DAVRANIŞÇILIK Davranışçılığı kuramsal bir yapıya getiren Watson’dur (1878-1958). Watson’a göre, yalnız somut ve gözlenebilir davranışlar ölçülebilir. Watson’a göre davranışta uyarıcı ile tepki arasında oluşan bağları sağlayan üç temel vardır: A- Bağ ilkesi B- Sıklık ilkesi C- Yenilik ilkesi Davranışçı yaklaşımın eğitim teknolojisi alanında toplam dokuz önemli kavramı vardır. Bunlar etki, tepki, tazelik, uyarıcı, ödül, inceleme, gözlem, pekiştireç ve frekanstır.
BİLİŞSEL KURAMLAR Bu kuram davranışsal yaklaşıma tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bilişsel kuramcılar öğrenmeyi, insanın hafızasında meydana gelen zihinsel faaliyetlerin bir bütünü olarak algılamaktadır. Öğrenmeyi, bireyin yaşadığı toplumu keşfetmek ve bu faaliyeti anlamlandırmak için yapılan içsel faaliyetlerin bir bütünü olarak açıklamaktadır. Zihinciler, hafıza, dikkat algı, problem çözme ve kavramsal öğrenme gibi zihinsel unsurların çalışabileceğini ve bunu yaparken de zihinsel olaylardan çıkarımlar yoluyla sonuca ulaşabileceğine iddia eder. Bu kuramın temsilcileri Gestalt Okulu psikologları Gagne, Piaget ve Bruner’dir. Bu kuram içinde, anlama, algılama, düşünme, duyuş ve yaratma kavramları ile ilgilenmektedir. Bilişsel kuramcılar, öğrenmeyi beş farklı yaklaşımla açıklamaktadır. Bunlar: 1- Gestalt yaklaşımı 2- Lewin ve alan kuramı 3- Bilgiyi işleme süreci yaklaşımı 4- Keşif yoluyla öğretim 5- Sunuş yoluyla öğretim
Duyuşsal Kuramlar Duyuşsal kuram için daha çok, eğitim-öğretim faaliyetlerinde ortaya çıkan neticelerin özellikleri önemlidir. Bu kuram daha çok öğrenmenin benlik ve ahlaki gelişimi olan duyuşsal sonuçlarıyla ilgilenmektedir. Duyuşsal kuramın benlik kavramında akademik, sosyal, duygusal ve bedensel gelişim önemlidir. Duyuşsal kuramın öğrenme ile ilgili toplam olarak altı önemli kavramı bulunmaktadır. Bu kavramlar, benlik gelişimi, ahlak gelişimi, deneyim, kendine güven, özsaygı ve zihinsel sağlıktır.
Duyuşsal kuramın öğretim ilkeleri aşağıdaki gibidir: 1- Eğitim, öğrencinin kendisine güvenmesine yardımcı olur. 2- Benlik kavramı; akademik, sosyal, duygusal ve bedensel boyutlarına ayrılmaktadır. 3- Öz saygı kişinin zihinsel sağlığı ile ilgilidir. 4- Zayıf ve güçlü yönleriyle kendilerini oldukları gibi kabul eden öğrencilerin benlik algısı daha sağlıklıdır. 5- Akademik başarısızlık, öğrencilerin kendilerini değersiz olarak görmelerine ve kapasitelerine güvenmemelerine neden olur. 6- Öğrenci, zoru başardıkça kendini iyi hissetmeye çalışır. 7- Başarısızlık karşısında bahaneler uydurmak ve çeşitli savunma mekanizmaları geliştirmek öğrencinin çalışmasının istenilen sonucu doğurmayışının bir açıklamasıdır ve benliğini korur. 8- Benlik duygusu, kişi için en değerli özelliktir. 9- Ahlak gelişiminde, nasihat en etkisiz yöntemdir. 10- Ahlaki değerle, bu ad altındaki ders içinde değil bütün derslerde konu serpiştirilerek öğretilmelidir. 11- Ahlak gelişiminde yetişkinlerin sözleri değil davranışları önemlidir. 12- Ahlak gelişimi, gelişim dönemleri içinde verilmelidir.
Nörofizyolojik Kuramlar Bu kuramın kurucusu Donald Hebb’dir. Bu kuram, daha çok sinir sistemleri ile ilgilendiği için öğrenmeyi zihinde meydana gelen biyokimyasal bir reaksiyon olarak açıklamaya çalıştı. Biyokimyasal reaksiyonlar, sinir sisteminde bulunan sinaptik bağları oluşması ile meydana gelir. Biyokimyasal reaksiyon sonucu, insanın zihninde biyolojik ve kimyasal değişimler meydana gelir. Meydana gelen değişimler insan beyninde bulunan nöronları hareket ettirerek öğrenmeyi meydana getirir. İnsan beyninde bulunan nöronlar arası mesaj alışverişi yani iletişim meydana gelir. Hebb’e göre iki tür öğrenme vardır. Bunlardan birincisi çocuklukta meydana gelen hücre kümeleri ve ardışıklık basamaklarıdır. İkincisi ise yetişkinlikte meydana gelen içgörüsel ve yaratıcı öğrenmelerdir. , Nörofizyolojik kuramın öğrenme ile ilgili toplam olarak yedi önemli kavramı bulunmaktadır. Bunlar, eş zamanlı faaliyet, öğrenmeyi kolaylaştırmak, anlam yükleme, ilişki kurma, bütünü aynı anda algılama, süreç ve bireysel farklılıktır.
Yapısalcı Kuramlar Yapısalcı kuram, var olan geleneksel kuramlara (davranışsal ve bilişsel) alternatif bir yöntem olarak ve teknolojik çağın gerektirdiği ihtiyaçlara cevap vermesi için geliştirilmiştir. Bu kuram, daha çok öğrencinin gerçek yaşamda kazandığı deneyimleri ile ilgilenmektedir. Öğrenme, gerçek yaşantı üzerinde kazanılan bireysel deneyimlerin ana temelleri üzerinde sürekli olarak gelişen aktif bir faaliyet sürecidir. Yapısalcı yaklaşımın kabul ettiği bazı varsayımlar bulunmaktadır. Bunlar: 1- Bilgi deneyimden yapısallaşır: Öğrenme, öğrencinin bilgileri öğrenmesi için kendi kendine yaşadığı içsel bir süreçtir. 2- Öğrenme, dünyanın bir bireysel yorumudur: Birey, bilgiyi kendisi yorumlar ve öğrenir. 3- Öğrenme bir aktivitedir: Birey, bilgi öğrenmesi için faal bir yaşantı içinde bulunur ve deneyim kazanır. 4- Öğrenme, gerçek yaşantılarda meydana gelir: Öğrencilere, mutlaka gerçek dünya olayları yansıtılmalı ve öğrenciler tarafından zenginleştirilmiş ortamlarda deneyimler yapısallaştırılmalıdır.
Yapısalcı yaklaşım, öğretmenin öğrenme-öğretme süreci içindeki rolünü de değiştirmiştir. Bu roller: 1- Öğrencinin bağımsız bir birey olduğunu kabul eder ve öğrenciyi destekler. 2- Öğrenme-öğretme ortamlarında gerçek bilgileri ve güncel kaynakları kullanır. 3- Bilişsel olan tanımlama, analiz, tahmin ve yaratıcılık terimleri kullanır. Bunun amacı, öğrenmeleri hafızalarda etkili olarak yapısallaştırmaktır. 4- Yapısalcı öğretmen, öğrencilerin derslerini yönlendirmesi, yeni yöntemler uygulamasını ve alternatif konular önermesini kabul eder. 5- Kendi bilgilerini paylaşmadan önce öğrencilerin öğrenme biçimlerini ortaya çıkarır. 6- Öğrencilerin öğretmeni ve diğer arkadaşları ile diyaloğa girmesini destekler. 7- Öğrencilerin kendi aralarında akıllı ve açık uçlu sorular sormasını destekler. 8- Öğrencinin kendi kendine sorumluluk duygusunu geliştirmesini destekler. 9- Öğrencilerin tartışma grupları oluşturmalarını ve hipotez geliştirmlerini sağlayacak olan deneyimler kazanmasını destekler. 10- Öğrencilere sorular sorulduktan sonra cevap verebilmesi için bekleme zamanı verir. 11- Öğrencilerin yaratıcılığını ve konular arası ilişki geliştirmesini sağlar ve bunun için uygun olan zamanı verir. 12- Öğrencilerin doğal olan ilgilerini geliştirmede yardımcı olur. Yapısalcı öğretmen, yaparak ve yaşayarak öğrenme ortamları tasarlar. Bu öğrenme ortamlarında öğrenciler eğitim-öğretim faaliyetlerinde aktif rol alır. Diğer bir ifade ile öğrenme ve öğretme faaliyetleri öğrenci merkezli olmalıdır.
Sonuç Öğretmenler, eğitim teknolojisi öğrenme ve öğretme ortamlarında uygularken davranışsal, bilişsel, duyuşsal, nörofizyolojik ve yapısalcı yaklaşımın temel ilkelerini birlikte ya da tek başına etkili olarak kullanabilir. Eğitim teknolojisinin kullanılmasının temel amacı, öğrencilerde etkili ve kalıcı öğrenmeler oluşturmaktır; çünkü eğitim teknolojisi, öğrenme ve öğretme ortamlarını zenginleştirir ve öğrencilerin birden fazla duyu organına hitap eder.