270 likes | 1.09k Views
TARİH PROJE ÖDEVİ. YAVUZ SULTAN SELİM VE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ ŞEYHÜLİSLAMLARI . GİZLENEN TARİHİMİZ "Osmanlı tarihi ister kalemle, ister fırçayla ya da şimdiki zamanda sinemayla olsun; bilgisiz ve safdil adamların amiyane yorumlarıyla doludur." İlber Ortaylı. Şeyhülislam Nedir?
E N D
TARİH PROJE ÖDEVİ YAVUZ SULTAN SELİM VE KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DÖNEMİ ŞEYHÜLİSLAMLARI
GİZLENEN TARİHİMİZ"Osmanlı tarihi ister kalemle, ister fırçayla ya da şimdiki zamanda sinemayla olsun;bilgisiz ve safdil adamların amiyane yorumlarıyla doludur."İlber Ortaylı
Şeyhülislam Nedir? Osmanlı Devleti’nde ilmiye sınıfının başı olan en yüksek din görevlisine verilen unvan. Şeyhülislâm unvanı, İslâm ülkelerinde fıkıh bilginlerine verilen bir unvandı. Osmanlı Devleti’nden sonra İstanbul Müftüsü’ne verilmeye başlanmasıyla resmî bir anlam kazandı. Şeyhülislâm, devletin en yüksek dinsel görevlisiydi. Saltanat vekili olan sadrazamla eş tutulurdu. Yeni padişahlara kılıç kuşatma törenleri ve cenaze namazları en önemli görevleri arasındaydı. Osmanlı Devleti’nde adalet örgütünün en üst aşaması Rumeli kazaskerliğiydi. Şeyhülislâm olabilmek için Rumeli kazaskerliğinde bulunmak en önemli koşuldu; ancak bazı dönemlerde bu görevi yapmayanların da şeyhülislâmlığa atandığı oluyordu. Başlangıçta görev süresi ömür boyu idi. Daha sonraları azledilmeye de başlandılar. Osmanlı Devleti’nde ulemalar idamla cezalandırılmıyorlardı, ama Osmanlı tarihi boyunca üç şeyhülislâmın idam edildiği bilinmektedir. Siyasal anlamda önemleri, siyasal ve kamuya ilişkin fetvalar vermekti. Ayrıca bu makamın önemini artıran bir başka fetva da padişahların tahtan indirilmesiyle ilgilidir. Önemli bazı siyasal konularda da fikirleri alınırdı. Örneğin, 1920 yılında Anadolu’da başlayan ulusal savaşa karşı şeyhülislâm fetva çıkarmıştı. 1826 yılına kadar şeyhülislâmlar kendi konaklarında çalışırlardı. Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra, yeniçeri ağasının konutu şeyhülislâm konutu olmuştur. Böylece bu makam bir devlet dairesi konumuna getirilmiştir. On dokuzuncu yüzyılda kabine sistemi oluşturulduğunda şeyhülislâm hükûmet üyesi sayılmıştır. Böylece görev süreleri hükûmetin süresiyle aynı olmuştur. Son Osmanlı Hükûmeti’nin istifa etmesiyle şeyhülislâmlık da ortadan kalkmıştır.
YAVUZ SULTAN SELİM Saltanatı 26 Mayıs 1512- 21 Eylül 1520 (8 yıl sürmüştür.) Padişahlık Sırası 9 Doğum Tarihi 10 Ekim 1470(1470-10-10) Amasya Ölüm Tarihi 22 Eylül 1520 (49 yaşında)[1][2] Tekirdağ, Çorlu Önce II. Bayezid Sonra I. Süleyman Soyu Osmanlı Hanedanı Babası II. Bayezid Annesi Gülbahar Hatun Dini İslam
I. Selim, Yavuz Sultan Selim, Hâdim'ul-Harameyn'iş-Şerifeyn (Mekke ve Medine'nin Hizmetkârı) (Osmanlı Türkçesi: سليم الأول) (d. 10 Ekim 1470 – ö. 21/22 Eylül 1520[1][2]), 9. Osmanlı padişahı, 74. İslam halifesi ve ilk Osmanlı halifesidir. Babası II. Bayezid, annesi Gülbahar Hatun, eşi Ayşe Hafsa Sultan'dır. Tahtı devraldığında 2.375.000 km2 olan Osmanlı topraklarını sekiz yıl gibi kısa bir sürede 2,5 kat büyütmüş ve ölümünde imparatorluk topraklarının 1.702.000 km2'si Avrupa'da, 1.905.000 km2'si Asya'da, 2.905.000 km2'si Afrika'da olmak üzere toplam 6.557.000 km2'ye çıkarmıştır.[3] Padişahlığı döneminde Anadolu'da birlik sağlanmış; halifelik Abbasilerden Osmanlı Hanedanına geçmiştir. Ayrıca devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu'nu ele geçiren Osmanlı, bu sayede doğu ticaret yollarını tamamen kontrolü altına almıştır. • Selim, tahta babası II. Bayezid'e karşı darbe yaparak çıkmıştır. Şehzade Selim, tahta çıkmadan önce vali olarak Trabzon'da görev yapmıştır. Yavuz Sultan Selim'e kızını vermiş olan Kırım Hanı Mengli Giray, ona askeri destek sağlayarak tahta geçmesine yardım etmiştir. 1512'de tahta çıkan Sultan Selim, Eylül 1520'de şarbon hastalığına bağlı olarak Aslan Pençesi (Şirpençe) denilen bir çıban yüzünden vefat etmiştir.
ZEMBİLLİ ALİ CEMALİ EFENDİ Risale-i Nur'da cin ve insin şeyhülislamı olarak zikredilen (Şualar, 335) Zembilli Ali Cemali Efendi, Karaman'da doğmuştur. Kaynaklarda doğum tarihi hakkında yeterince bilgi verilmemektedir. II. Bayezit, I. Selim ve I. Süleyman zamanlarında şeyhülislamlık yapan Ali Cemali Efendi, padişahın sınırsız yetkilerini dinin adalet anlayışı çerçevesinde sınırlamasıyla tanınmıştır. Tahsilinin önemli bir kısmını Karamanlı Hamza, Molla Hüsrev ve Hüsamettin Efendi gibi tanınmış alimlerden aldı. Karamanlı Hamza'dan ders aldıktan sonra İstanbul'a gelip burada Molla Hüsrev'den ders aldı. Bu hocasının tavsiyesiyle Bursa'da Mevlana Muslihiddin'den din ilimleri ile fen ilimlerine dair dersler aldı. Tahsilini tamamlaması üzerine Fatih Sultan Mehmed zamanında Taşlık (Edirne) medresesine müderris olarak atandı.
II. Bayezid'in tahta geçmesinden sonra kendisiyle yakından ilgilenilerek müftülük ve müderrislik görevleri verildi. Devlet nezdindeki hizmetlerini başarıyla ifa ederek; derin bilgisi, adil davranışları ile kısa zamanda meşhur oldu. Devletin muhtelif yerlerinde müderrislik yaptıktan sonra, 1503 yılında başladığı şeyhülislamlık görevini vefatına kadar devam ettirdi. Yavuz Sultan Selim, saltanatı boyunca onu makamında tuttu. Dengeli ve temkinli tavırlarıyla Yavuz Sultan Selim'in birçok haksız ve yersiz hatasını önledi. Kaynaklar, Ali Cemali Efendi'nin fikirlerini müdafaa konusunda pervasızlığı, hatasını gördüğü şahsın padişah dahi olsa yüzüne karşı söylemekten çekinmediği, yanlış hareketleri vaki olan padişahın huzuruna aniden girmekten çekinmediği konusunda hemfikirdirler. Birçok kişinin haksız yere idam edilmesine mani oldu. Azledilen bazı devlet memurlarının görevlerine iade edilmelerini sağladı. Mesela; Padişah, Hazine-i Amire çalışanlarından 150 kişinin idam edilmelerini emreder ve haber Zembilli Efendi'ye ulaşır. Bunun üzerine hızla hareket ederek padişahın huzuruna çıkar. Mani olmaya çalışır. Bu hareketi devlet işlerine müdahale olarak gördüğünü söyleyen padişaha; "Müftü, hükümdarın ahiretini korumakla mükelleftir. Amacım, asla devletin işlerine karışmak değil aksine sizin ahiretinizi kurtarmaktır." cevabını verir. Söz konusu insanların kurtulmasına vesile olduğu gibi, işlerine iade edilmelerini sağlar. O dönemde padişahın hatasını yüzüne karşı söylemek bir yana; huzuruna çıkmanın dahi büyük bir cesareti gerektirdiği hatırlanırsa, söz konusu davranışın önemi daha da iyi anlaşılır.
Bir başka hadise de Edirne yolu üzerinde ve at sırtında cereyan eder. Yasak edilmesine rağmen ipek ticaretini yapan 400 kişinin idam edilmesine karar verilir. Zembilli, ülkede bu işle meşgul bir idarenin varlığının (harir eminliği) ipek ticaretine bir ruhsat olduğunu ve böyle bir cezanın verilemeyeceğini bildirerek, tüccarların serbest bırakılmalarını talep eder. Hatta daha da ileri giderek padişahın verdiği karara karşı, ona selam vermeden atını sürüp gider. Edirne'ye vardıklarında hiddeti geçen padişah, hatasını ve Zembilli'nin haklı olduğunu anlayarak, tüccarları affeder. Yavuz Sultan Selim, çok değer verdiği şeyhülislamına bu makamın yanı sıra Anadolu ve Rumeli kazaskerliklerini teklif eder ancak, vicdani mesuliyetinin ağırlığından korkarak bu teklifi kabul etmez. Bu sırada söz konusu makamlar birbirine denk tutulmasına rağmen, kazaskerler divanın tabii üyesi olup toplantılara sürekli katılırken, ilgili bir konu olduğunda şeyhülislam da toplantıya katılırdı. Giderek şeyhülislamlık makamı ön plana çıktığı gibi, kazaskerlerin tayininde de şeyhülislamın etkisi vezirlerin etkisini geçti. Bilahare bu makam, tüm ilmiye sınıfının riyaseti haline getirilmiştir
Meşhur Osmanlı tarihçisi Hammer'in kaynak göstermeden aktardığı bir hadisede Zembilli'nin, Padişahın üzerindeki etkisi açıkça görülmektedir. Günün birinde Padişah Zembilli'ye; "bütün dünyayı fethetmek mi; yoksa, bütün insanları Müslüman yapmak mı daha evladır?" şeklindeki sorusuna karşılık, "Müslüman yapmak daha üstündür" diye cevap verir. Bunun üzerine Padişah, Osmanlı topraklarında Hıristiyanlığın yasaklanmasını ve Müslümanlığı kabul etmeyenlerin idam edilmelerini emreder. Zembilli hemen harekete geçerek, Sadrazam Piri Mehmed Paşa ile birlikte Rum Patriği'ni, maiyetiyle beraber Padişahın huzuruna çıkartır. Patrik, dini serbestinin Fatih Sultan Mehmed tarafından tanındığını, cebren Müslüman edilmeyeceği taahhüdünde bulunulduğunu, bunu havi fermanın bir yangında yandığını söyler. Üç yaşlı yeniçeri de şahitlik yaparak olayı doğrularlar. Yavuz, emrini geri çeker ve böylece Zembilli, Hıristiyanların kurtulmalarına vesile olur Son dönemlerinde epey yaşlanıp hastalanmasına rağmen görevinden alınmayarak kendisine fetva verme konusunda vekalet etmek üzere, Mevlana Şeyh Muhiddin Muhammed bin Bahaeddin ve Şeyh Abdülkerim Kadiri, Kanuni tarafından atanmışlardır. Bu durum Padişahın kendisine ne kadar değer verdiğinin çok önemli bir göstergesidir. İstanbul'da 1525 yılında vefat etti. Zeyrek'te yaptırdığı mektebinin yakınındaki mezarlığa defnedildi. Hanefi fıkhına dair "el-Mutahharat" (el-Muhtarat el-fatavi) adlı eseri mevcuttur. Diğer eserleri; Muhtasar el-hidaye, Adabü'l-avsiya (muhtemelen bu eser oğlu Fudayl Efendi'ye aittir), Risale fi hakk al-davaran.
Yavuz’a, “Eğer şeriata aykırı kararlar verirsen, bende senin hal’ine sebep olurum” dediği rivayet edilir
I.SÜLEYMAN DÖNEMİ Kanûnî Sultan Süleyman 27 Nisan 1495 Pazartesi günü Trabzon'da doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim , annesi Hafsa Hatun'dur. Hafsa Hatun Osmanlı ya da Çerkezdir. Kanûnî Sultan Süleyman yuvarlak yüzlü, ela gözlü, geniş alınlı, uzun boylu ve seyrek sakallıydı Kendisine "Kanûnî" denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Kanûnî Sultan Süleyman adaleti seven bir padişahtı. Mısır'dan gelen vergiyi haddinden fazla bulup, yaptırdığı araştırma sonunda halkın zulme uğradığını düşünmesi ve Mısır Valisini değiştirmesi bunun açık kanıtıdır. Kanûnî Sultan Süleyman, tahta çıktığı sırada Osmanlı Devleti dünyanın en zengin ve en güçlü devleti konumundaydı. Babasının ölümü ve kendisinin padişah olması, "Arslan öldü, yerine kuzu geçti" diye düşünen Avrupalıları sevindiriyordu. Ancak Avrupalılar, çok geçmeden hayal kırıklığına uğradılar
Mehmet Ebussuud Efendi Osmanlı tarihinde önemli bir yeri olan Büyük Şeyhül İslam Ebussud efendi Kanuni Sultan Süleyman döneminde hizmet etti. Ebu Suud efendi 30 Aralık 1491 tarihinde Çorum’un İskilip ilçesinde doğdu. İskilipli Şeyh Muhiddin Mehmed Efendi’nin oğludur ve anne tarafından da Ali Kuşçu’nun torunudur. 1533′de İstanbul kadılığı gorevine atandi; sonra Bursa kadılığına gecti ve 1537′de Rumeli’de Kazaskeriliği gorevi verildi. Sonra Sultan I. Süleyman devrinde 1545 tarihinde Şeyhülislamlığa getirildi. Başarılı olduğu için Sultan I. Süleyman’in ölümünden sonra, II. Selim devrinde de görevini sürdürdü
Bu Sultan’larla birlikte çalışarak verdiği fetvalarla I. Süleyman’n Yezidilere karşı hareketlerini ve Kıbrıs’ın fethini destekleyen fetvalar vererek bu olayların dinsel olarak kabülünde önemli rol oynadı. Verdiği fetvaların arasında enteresan olarak Karagöz oyunları gösterileri ve o zaman yeni olarak Osmanlı ulkesine girmekte olan kahve içilmesi konuları bulunmaktadir. Kanuni ve II. Selim devrindeki önemli kanun hareketlerinde bulundu. Kanuni Sultan Süleyman gibi çetin bir Padişah karşısında bile ‘Padişah emriyle nâ-meşrû’ olan nesne meşrû’ olmaz’ diyebilecek kadar cesur bir alimdir. Sadece Osmanlı topraklarında değil bütün islam coğrafyasında itibar sahibi ve eserleri günümüzde de kıymetini koruyan büyük bir islam alimidir. Çok önemli bir kişi olarak kabul edilmiştir.Kanunnameler hazırlattı. Bir çok alim yetiştirdiği için İlmiye sınıfı daha uzun bir müddet zayıflamadı. İki oğlunun kendisi hayatta iken ölümlerinden çok üzüldüğü kaydedilir. Mehmet Ebusuud Efendi 23 Ağustos 1574′de vefat etti. II. Selim onun ölümüne çok üzülmüşür.
Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’nin fetvaları Şeyhülislam dini konularda en yüksek yetkiye sahip devlet görevlisiydi. Gerektiği zaman dini sorunlarla ilgili görüşlerini fetva yayınlayarak açıklardı. Bu fetvalar kanun niteliği taşırlardı. Bu şeyhülislamlardan en ünlüsü ve hem Kanuni döneminde, hem Osmanlı tarihinde en uzun süre görev yapanı Ebusuud Efendidir. Kanunî’nin son seferi olan Zigetvar’dan yazdığı mektuptaki “hâlde haldaşım, sînde (mezarda) sindaşım, âhiret karındaşım, tarîk-i hakda (Hak yolunda) yoldaşım...” sözü, Ebusuud Efendinin itibarını göstermeye yeter. Ebusuud Efendi, kapitülasyonlarda yer alan, yabancıların mahkemelerde şahitliğinin kabul edilmesi hükmüne itiraz etmiş, “yasal olmayan bir şeyde sultanın hükmü geçersizdir” biçiminde anlaşılacak “nameşru nesneye emr-i sultani olmaz” yorumunu yapmıştır.
Ebusuud’un her zaman böyle adil olduğu söylenemez. Osmanlı yasalarına yaptığı katkılara rağmen Ebussuud Efendi, Anadolu’da Kızılbaş olarak nitelendirilen Türkmen Alevileri için verdiği acımasız fetvalarıyla (“Kızılbaşların canları, malları helâldir, onlarla savaşırken ölmek şehitliğin en yücesidir”) hatırlanır. Şeyhülislam Ebussuud Efendi, bu kesimle ilgili diğer fetvalarında da, İbn-i Kemal ve benzeri Osmanlı alimlerinin suçlamalarını yineler. Ebusuud, kurallara uyulması konusunda selamlaşmanın bile Müslümanlıkta alışıldığı gibi yapılmazsa dinden çıkılacağını (kâfir olunacağını) söyleyecek kadar katıdır:
Çivizade Muhittin Mehmet Efendi Hayatı Menteşe (Muğla) doğumludur. Babası Muğlalı İlyas Efendi de ilmiye sınıfından olup müderris idi. İstanbul'a gelip Kara Balı'den icazet a;ip sahn müderrisi olmuştur. Sonra Mısır kadısı gorevi verilmiştir. 1537'de Anadolu kazaskeri tayin edilmiştir. I. Süleyman döneminde Şubat 1539'da Sadullah Sadi Efendi vefat edince Osmanlı Devleti müftüsü/şeyhülislamı görevine getirilmiştir. 1541'de bu görevden azledilmiştir. Aynı yıl Hicaza gidip hacı olmuştur. Dönüşte tekrar sahn müderrisiliği yapmıştır. 1545'de Rumeli kazaskeri olmuştur. Bu görevde iken 19 Eylül 1547'de İstanbul'da vefat etmiştir. Mezarı Eyüp Camii civarındadır. Mehemt Süreyya'ya göre Alçak gönūllū ve kibirsizdi... Fazıldı. Uzunçarsılı ise onu çok tenkit edip İrfandan mahrum mutaasıp bir zat olup şeyhülislamlıktan azline sebep Mühyiddin-i Arabi ve Mevlana Celaleddin Rumu vesaire gibi rical-ı sufiyenin en büyüklerine vukufsuzca dil uzatması olmuştur.
İbn-i Kemal Hayatı Asıl adı Şemseddin Ahmed bin Süleyman'dır. Fatih Sultan Mehmet döneminin ileri gelen devlet adamlarından Kemal Paşanın torunudur. Bu nedenle İbn-i Kemal tanınmıştır. Babası, Fatih Sultan Mehmet döneminin komutanlarından Süleyman Bey annesi de dönemin alimlerinden İbn-i Küpeli'nin kızıdır.[ Once beyelerden olup medrese egitimini tamaladiktan sonra muderris oldu. Sonra Edirne kadisi oldu ve buradan Anadolu kazaskerligine atandi. I. Selim Misir seferinden dondukten sonra bu gorevden azledildi. Sonra Edirne'de Dar-ul Hadis Mederesi ve bundan sonra da Istanbul Beyazid Medrsesi'nde muderrislik yapti 1526'da Zenbilli Ali Cemali Efendi'nin vefatı üzerine şeyhülislamlığa getirilmistir. Bu gorevde 8 yil kalmistir. 16 Nisan 1536'da İsrtanbul'da vefat etmiştir. Edirnekapı'da Emir Buhari Camii'nin yanındaki Mahmud Çelebi zaviyesine defnedilmistir.
Eserleri Çok iyi Arapça ve Farsça bilen, eserlerinin çoğunu Arapça yazan bir sanatçıdır. Risale, makale, kitap olarak Arapça ve Türkçe 200'den çok sayıda eser yazmıştır. Tıp, tarih, felsefe, şiir, fetva gibi konular üzerine eserleri vardır. Eserlerinden bazıları: Dakâyıku'l-Hakâyık, Yûsuf u Züleyha, İdrîs-i Bitlisî'nin Heşt-Behişt Tercümesi, Zagyir ve Tenkîh, Islâh-ı Mefatih, Keşşâf'a Na-tamâm Bir Haşiye, Şerhu Mefatih, Mühimmat, Makîtu'l-Luga. Nigaristan. Osmanlı Tarihi.(10 cilt)