200 likes | 634 Views
Orta ve Geç Dönem Türk Aleminde Çeviri. Orta Dönem Osmanlı. Bizans Mirası: Osmanlı. Osmanlı, Bizans İmparatorluğunun bir tür mirasçısıydı, Osmanlı Devleti’nde otuzun üzerinde dil ve sayısız lehçe konuşuluyordu ( Eruz , 2010: 57-58).
E N D
Orta ve Geç DönemTürk Aleminde Çeviri Orta Dönem Osmanlı
Bizans Mirası: Osmanlı • Osmanlı, Bizans İmparatorluğunun bir tür mirasçısıydı, Osmanlı Devleti’nde otuzun üzerinde dil ve sayısız lehçe konuşuluyordu (Eruz, 2010: 57-58). • Bu coğrafyada daha önce kurulan ve devlet dili Farsça olan Selçuklularda ve Osmanlı beyliklerinde de çok dillilik hüküm sürdüğünden çevirmenlik mesleği önemli mesleklerden biriydi; ve daha sonra bu meslek Osmanlı Devleti’nin en saygın mesleklerinden biri olacaktı (Eruz, 2010: 59).
Osmanlı’da Türkçe Ağırlığı • 15. yüzyıl da dahil olmak üzere Osmanlı Türkçesinde Arapça ve Farsçanın nüfusu daha azdı, metinler Türkçeden yola çıkarak kaleme alınıyordu. • Fatih Sultan Mehmet de şiirinde Farsça ve Arapça sözcükler yerine Türkçe sözcükler kullanmayı yeğlemiştir (Eruz, 2010: 61).
Fatih Dönemi • Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u feth ettikten sonra Hıristiyanlık (Ortodoks) inancına yönelik bilgileri öğrenmek istemiş ve bu konuda tartışma meclislerine dahi katılmış (tercümanlar vasıtasıyla). • Ayrıca fetih sonrası Ortodoksluk inancını daha yakından tanımak için Patrikten, Ortodoks inancına ait bilgiler ihtiva eden bir metin (İ’tikadname) yazmasını istemiş, daha sonra bu metin Fatih’e sunulmak üzere Karaferyeli Kadı Ahmed tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiştir (Eruz, 2010:62). • Fatih’in Tükçe ile beraber toplam 8 dil biliyor olması, onun bilge kişiliğini göstermektedir. Ayrıca çocukluğunda okuma ve yazmadan hiç hoşlanmasa da, gençliğinde en yüksek bilginlerle tartışma meclislerinde kendini göstermiş; ilim ve felsefeye olan bu eğilimini bütün hayatı boyunca göstermiştir (Eruz, 2010: 63). • Tercüme konusunda Osmanlının ilk dönemlerinden itibaren bu konuda ehemmiyet verilmiştir ancak bu müesseselerin veya memuriyetin ne zaman ihdas (kurulduğu) edildiği tam olarak tespit edilememiştir. Genelde bu kurumun Fatih devrinde tesis edildiği kanaati oluşmuştur.
15. yy’da İlk Tercümanlar • Kayıtlarda, 15. yüzyıldan sonra Osmanlı Devleti’nin resmi olarak tercüman kullandığını görüyoruz. • Öncelikle Musevi tebaadan istihdam ediliyordu (Nişancı). • Fatih’in özel katibi Kyritzes bunlardan biriydi. • 1479 yılında Venedik’e barış görüşmeleri için elçi olarak gönderilen Lütfi Bey daha sonra geliyor. • Rum asıllı Yunus bey (mühtedi) ise 20yılın üstünde tercümanlık görevi yapmış, birkaç kez Venedik’e elçi olarak gönderilmiştir. • Macar asıllı Murad Bey, 30 ay sürecek bir diplomatik göreve Sadrazam tarafından Transilvanya’ya gönderildi. Burada Transilvanya tahtına Osmanlı’nın istediği ZgismondJanus için diplomatik propaganda da bulundu. Dönünce Rüstem Paşa (Sadrazam) teklifiyle 1553 yılı civarında tercüman tayin edildi. • Murad Bey Cicero’dan Türkçeye çeviri gerçekleştiriyor ve eser Kanuni’ye hediye ediliyor. Ayrıca Vakanivüs Neşri’nin Tarihini (Osmanlı Tarihi) de Latinceye çeviriyor. • İçkiye düşkünlüğünden Baştercümanlıkdan azlediliyor ve Habsburg Hanedanlığı’nın İstanbul elçiliğinde çalışıyor.
Osmanlı’da Eğitim Müesseseleri • 15. ve 16. Yüzyıllarda FSM ve Yavuz Medreseleri: • Fen, Tıp ve Felsefe eğitimi tüm bilim dallarını kapsayacak bir şekilde veriliyordu. • Ders kitapları genellikle Arapça ve Farsa idi veya bu dillere çevrilmiş diğer dillerden eserlerdi. • Bu dönemde Türkçeye bir çok dilden ilmi eser çevrilmiştir. • Sonraki Dönemler Medrese Eğitimi: • Sonraki yüzyıllarda medrese eğitimi dini konularla sınırlı kalacak şekilde yozlaşma olmuştur. • 18. yüzyılda eğitimi düzeltmek için fermanlar çıkarılmış ve yeni ders kitapları Osmanlıcaya çevrilmeye başlanmıştır. • 18. Yüzyıl Sonunda Mühendishaneler: • Bu yüzyılın sonlarında Mühendishane’ler kurulmuş ve buralarda okutulmak üzere gerekli görülen birçok eser Osmanlıcaya çevrilmiştir ve Müteferrika matbaasında basılmıştır. Bu eserler teknik ağırlıklı, Osmanlının askeri planda kullanacağı eserler olmuştur.
Lale Devri: III. Ahmet (1703-1730) • 18. yüzyıl başında, III Ahmet devrinde, çağdaş düzeni anlama ve yakalama hareketleri ortaya çıkmıştır. Önce askeri (mühendishane) ve sonra da tıp alanında. Bu okullarda okutulacak eserler Osmanlıcaya çevrilmiş veya hocalar için tercümanlar kullanılmıştır. Genel manada öğretim çeviri yoluyla yapılmıştır. • Osmanlılar tarafından ilk defa gerçekleştirilen toplu çeviri hareketi dönemidir. • Damat İbrahim Paşa (Sadrazam:1718-1730) tarafından her eser için ayrı bir tercüme heyeti kurarak bir çok bilimsel eserin Osmanlıcaya; Arapça, Farsça ve Eski Yunancadan tıp, tarih ve fizik alanında yapıtlar bulunmaktadır. • Buradaki çeviri faaliyeti daha çok eğitimin iyileştirmesinin bir parçası olarak düşünülebilir • Batıdan geri kalmışlığı kabullenme (1699 Karlofça).
Osmanlı Devleti’nde Tercümanlar • 15. yüzyıla gelindiğinde “Akdeniz (bizimdi)” liman kentleriyle Doğusunda ve Güneyinde Osmanlı egemenliği altındaydı. • Afrika, Asya ve Avrupa’ya hükmeden bir İmparatorluk söz konusuydu. • a) Sınırlarında, b) liman kentlerinde ve c) devletin başkentinde (Divan-ı Hümayun) yabancı elçilerle yapılan 1) ticari ve 2) siyasi görüşmelerde bir çok tercüman görev yapıyordu. • Ayrıca devletin oluşturduğu resmi kurumlarda da çok dilli ve çokkültürlü çevirmenler istihdam ettiriliyordu. • Bu çevirmenler Osmanlı Devleti’nin aydın kesimini oluşturuyordu (Eruz, 2010: 63). • Başlıcaları: • 1. Divan-ı Hümayın Tercümanları • 2. Eyalet Tercümanları • 3. Askeri ve Eğitim Müesseselerindeki Tercümanlar (18. yy) • 4. Yabancı Elçilik ve Konsolosluk Tercümanları
1. Divan-ı Hümayun Tercümanları • Musevi, Ermeni ve Rum-Ortodoks çevirmenlerle karşılaşıyoruz. • Rum-Ortodokslar çok dilli ailelerden oluşan bir tebaadır ve çok sayıda tercüman çıkmıştır bu ailelerden (Eruz) • 16. ve 17. yüzyılda bu tercümanların hemen hemen hepsi, Müslümanlığı sonradan kabul etmiş kimselerden oluşmuş (mühtedi) ve kendilerine maaş olarak tımarlar verilmişti. • Fakat bu durum sonraları değişmiş, 18. asırdan başlayarak 19. asrın ortalarına kadar Fener Rum ailelerinin eline bırakılmıştı. • Tercüme odası 1820… • Divan-ı Hümayun Tercümanlarının görev sahası: • Belge tercümesi • Kendilerine tanınan yetki çerçevesinde dış diplomaside elçi • Batı dillerinden eserler çevirme (Eruz, 2010: 66).
Fener Rum Beyleri • Fener bölgesinde ikamet eden Rum-Ortadoks kökenli çokkültürlü çevirmeler bir buçuk asrın üstünde Osmanlı Devleti Bab-ı Ali (Başbakanlık) Baştercümanı olarak görev yaptı. • Eflak ve Boğdan beyliklerinde çoğunlukla tercümanlıktan yetişme kişiler tayin edilmiştir, sonraları bunlardan birçoğu unvanını çocuklarına aktarmışlardır.
Bir Fener Rum Tercümanıİskerletzade İskender • Osmanlı vatandaşı, Rum asıllı İskerletzade İskender, Rumca adı Alelsandros olan ve 1641-1709 tarihleri arası yaşayan Fenerli Rum Mavrokordato ailesine üyedir. • Bolonya ve Padua Üniversitelerinde Fen ve Tıp eğitimi gördü. • İstanbul’a döndükten sonra Fener-Rum Patrikhanesi’ndeki Akademiyi yönetti. • 1671 yılında Sadrazamın baş tercümanı oldu. • 1683, II. Viyana Kuşatması’nın başarısızlıkla sonuçlanması sonucu görevden alındı. • 1687 yılında tekrar göreve döndü. • 1689 Karlofca Antlaşması müzakersi sırasında tekrar Sadrazam’ın emriyle tercümanlık + elçilik yaptı. • Daha sonra oğlu Nikolas Mavrokordatos Baş Tercüman oldu. • 1709 yılında Bğadan Voyvodası (Eflak Boğdan valilerine verilen isim). • Kendisinden sonra birkaç nesil bu aile Eflak Boğdan Voyvodası oldu. (wikipedia, 27.02.2013).
Y. Devletlerin Elçiliklerindeki Tercümanlar • Bu tercümanlar Osmanlı Devleti’nin gayrimüslim nüfusu arasından seçiliyordu. • Ancak zaman içinde yabancı devletler kendi tercümanlarını kullanmak için dil oğlanları okullarını kuracaklardır ya da elçiliklerde kendileri yetiştireceklerdir. • Elçinin doğrudan hükümetle irtibat kurması yasaktı. Bunun yerine elçi tercümanı sadrazamlar meclisinin baş tercümanı ile iletişim kurardı. • Baş tercüman, Reisü’l- küttab’ın (Dış İşleri Bakanlığı) elçiliklere yönelik habercisiydi. • Reisü’l- küttabyabancı ilişkilerden sorumlu ve doğrudan Sadrazam’a bağlıydı • Sadrazamda Sultan’a neyin iletileceğine karar verirdi.
Diğer Yerlerdeki Çevirmenler • Payitaht (Başkent) İstanbul dışında Osmanlı Devleti’nin öteki kentlerinin idarelerinde de divan tercümanları görev yapıyorlardı: • Kadılar da yerli halkı dinlemeleri için tercüman bulunduruyor ve liman kentlerinde, sınırlarda ve gümrük işlerinde tercümanlar istihdam ediyordu.
Dil Oğlanları Okulları • Payitaht’taki yabancı elçilikler önce Osmanlı tebaasından tercümanlarla çalışıyorlar. • Daha sonra güvenebilecekleri tercümanlar yetiştirmek gayesi Venedikliler, Habsburglular, İtalyanlar, Polonyalılar, Avusturyalılar, Fransızlılar okul kuruyorlar (Dil Oğlanları Okulları). • Okul öğrencileri, Venedik hükümetinin görevlendirdiği Elçilerin çocukları oluyor ve 1623’de bunlara dersler verilmeye başlanıyor. • Ancak öğrencilerin Türk kültürünü çok benimsemesi üzerine Avusturyalılar bu okulu Viyana’da yaşama geçirmeyi uygun gördü ve Doğu Bilimleri Akademisi bundan sonra kuruldu.
19. Yüzyılda Çeviri Etkinliği • 1830 yılında Sultan II. Mahmut (Saltanat:1808-1839; yenilikçi padişah) döneminde Osmanlı’nın kendi devlet adamını yetiştirme politikası kapsamında yurtdışına öğrenci gönderilmiş ve bir kısmı tercüman ailelerin çocukları olan çokkültürlü devlet adamları ve bilim adamları olarak yetişmiştir. • İhanet ve Tercüme Odası • Bu devirde çevirisi yapılan yapıtların büyük bir kısmı ıslah amaçlı kullanılacak teknik çevirilerdir. • Tıbbiye ve Mühendishanelerde Türkçe eğitim veren personel yetişene kadar yabancı hocalar ve tercüme ile eğitim yapılmıştır. • Tercüme Odası 1832 yılında kurulmuş, buradaki çeviri yapan bilim adamı ve yazar kimlikli çevirmenler bu okullarda ders verir, çevirmenlik yapar ya da çevirdikleri ve yazdıkları çağdaşlaşma hareketine katkı sağlayacaktır. • Tercüme Odası başta yabancı konsolosluklarla yaptığı yazışmaları yönetmekteydi. • Abdulaziz (1861-1876) Batı tarihine yönelik heyetler halinde çeviriler yapıldı.
Sonuç • 18. yüzyılda başlayan ve 20. yüzyılın başına kadar süren (200 yıl) devletin her alanda yayılması düşünülen iyileştirme hareketlerinin temel taşı çeviri olmuştur. • Çevrilen kitaplar yeni kurulan okullarda okutulur. • Hukuk alanında yapılan çeviriler (Fransızca ekseriyetle) ile Osmanlı’nın yeni düzenine gidilir. • Fen bilimlerindeki çevirilerle bu bilim geniş kitlelere açılır. • Edebiyat alanındaki çevirilerle Türk edebiyatına bir çok Doğu ve Batı eseri kazandırılır; ayrıca yeni yerli Türler ortaya çıkar.
Kaynaklar • ERUZ, Sakine (2010), “Çokkültürlülük ve Çeviri” Multilingual Yayınları, İstanbul • KAYAOĞLU, Taceddin (1998), «Türkiye’de Tercüme Müesseseleri», Kitabevi, İstanbul • ÜLKEN, Hilmi Ziya (1997), “Uyanış Devirlerinde Tercümenin Rolü”, Ülken Yayınları, İstanbul