470 likes | 736 Views
YEREL TEMSİL. YEREL YÖNETİM,DEMOKRASİ VE TEMSİL. YEREL YÖNETİM VE DEMOKRASİ
E N D
YEREL YÖNETİM,DEMOKRASİ VE TEMSİL YEREL YÖNETİM VE DEMOKRASİ Demokrasi, en üstün iktidara halkın sahip olduğu ve bu iktidarın doğrudan yada bir temsil sistemi aracılığı ile dolaylı olarak kullanıldığı yönetim, halk tarafından yönetim olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım uyarınca demokrasi üç temel ilkeyi içermektedir: 1- Siyasal kararlar tüm yurttaşların doğrudan yada dolaylı bir biçimde katılacağı yönetimle alınmalıdır. 2-Siyasal kararlar bir tartışma ve oylama sonucunda alınmalıdır. 3-Siyasal kararlar halkın siyasal eğitiminin sürekliliğini sağlayacak biçimde alınmalıdır.
Bu ilkelerin benimsenmesi sonucu dördüncü bir kavram olarak denetim ilkesi ortaya çıkmaktadır. Demokrasinin temelinde tanım gereği, yönetimin yalnızca toplumdaki belli gruplar yada kesimler tarafından değil tüm yurttaşlar tarafından denetlenmesi ilkesi yatmaktadır. Yerel yönetim-demokrasi ilişkisi: Merkezin yerel topluluk üzerinde tümüyle egemen olmasına yol açacak bir atama korkusuna, öte yandan yerel seçkinlerin yönetmeyi sürdürecekleri bir yerel oligarşi kaygısına karşı geliştirilen yerel yönetim kuramı, demokrasi ve demokratikleşme açısından yerel yönetimlerin taşıdığı önemi vurgulamaktadır.
Yerel yönetim- demokrasi ilişkisine bağlı olarak ortaya çıkan görüşlerin özünde üç temel başlık altında toplanması olanaklıdır: 1-Demokratik eğitim ve yerel yönetimler 2- Demokratik denetim ve yerel yönetimler 3-Demokratik katılma ve yerel yönetimler
DEMOKRATİK EĞİTİM VE YEREL YÖNETİMLER Yerel yönetimlerin demokrasiye en büyük katkılarından birinin demokratik eğitim sağlamak olduğu ve bu eğitim sonucunda yerel ve ulusal kültür ve kurumlar arasında bir uyum sağlanacağı bu konuda ileri sürülen görüşlerden birisidir. Bir ileri adım ise yerel yönetimlerin demokrasinin okulu yada beşiği olma nitelikleri ile toplumun tümünün demokratikleşmesi açısından önem taşıdığına, ulusal düzeyde bir demokrasi için temel oluşturduğuna değinilmektedir.
HALK DENETİMİ VE YEREL YÖNETİMLER Demokrasinin temelinde yönetimin toplumdaki belli bir grup yada kesimler tarafından değil tüm yurttaşlar tarafından denetlenmesi ilkesi yatmaktadır. Buna göre, yerel yönetimler demokratik denetimin yada halk denetiminin sağlanması açısından elverişli birimlerdir.
KATILMA VE YEREL YÖNETİMLER Yerel yönetimlerin uygulanması her şeyden önce kendini doğrudan ilgilendiren konularda halkın yönetime geniş ölçüde katılmasını sağlaması bakımından önem taşımaktadır. Demokratik temsil açısından yerel yönetimlerin taşıdığı iki erdem söz konusu olmaktadır. Seçilmiş temsilcilerin yerel yönetimlerde karar verme sürecini etkin bir biçimde denetlenmesi. Seçilmiş temsilcilerin seçmen ve kamu oyuna karşı seçimler ve etkili bir iletişim yoluyla sorumlu olması ön görülmektedir.
DEMOKRASİ VE TEMSİL Temsil uygulamasında bilinen ilk örnekler İzlanda ve İngiltere de olmuştur. Ortaçağda manastırda seçim temeline dayanan bazı konumlar oluşturulmuştur. Bunlara ilişkin kuralların kimi çağdaş demokratik yönetimlerin kökeninde yer aldıkları ileri sürülmektedir. Öte yandan feodal kurumlar içinde de çeşitli biçimlerde temsile dayanan meclislerin olduğu bilinmektedir.
Temsile dayanan bir sistemden söz edebilmek için gerekli koşullar şunlardır: Halkın belirli aralıklarla ve özgürce temsilcilerini seçmesi. Seçilen temsilcilerin halka karşı sorumlu olması. Temsilcilerin halkı temsil edici bir örneğinin oluşturulması. Özetle, temsil sisteminin dayandığı temel kavramlar seçim, sorumluluk ve temsil edicilik niteliği olmaktadır.
Temsile dayanan bir sistemde kimin seçeceğini, seçileceğini ve temsil edeceğinin seçime ilişkin yasa ve kurallar belirlemektedir. Tarihsel gelişim içinde temsil, yalnızca soyluların yada varlıkların temsilinden yetişkin nüfusun tümünün temsiline doğru bir gelişme göstermektedir. Gerek ulusal gerek yerel siyasetin giderek artan ölçüde siyasal parti temelinde biçimlendiği günümüzde, temsil iki aşamalı bir süreç niteliği taşımaktadır. 1- Temsilci adayın belirlenmesi. 2- Adaylar arasında temsilcinin seçilmesidir.
YEREL YÖNETİMLERDE TEMSİL Yerel yönetimlerin bir yönetsel- siyasal alt örgütlenme biçimi olarak, merkezi yönetim ve ulusal siyasetten bağımsız bir biçimde örgütlenemeyeceği ve merkezi yönetim gerekleri çerçevesinde bilineceği açıktır. Bu çerçevede yerel temsil ve ulusal temsil arasında da benzerlik ve farklılıkların oluşacağı söylenebilir. Ulusal temsil ve yerel temsile ilişkin olarak siyasal kadroların belirlenmesinde süreçler açısından bir benzerlik söz konusu olmaktadır. Seçmen, siyasal parti, siyasal parti-temsilci ilişkileri benzerlik göstermekte, ulusal düzeyde söz konusu olduğu gibi, yerel düzeyde de bir siyasal partinin listesinde yer alan temsilci, bu listeye oy veren seçmen tarafından seçilmekte, yerel meclis oluşmaktadır.
İkinci benzerlik ise, adayların belirlenmesinde ortaya çıkmaktadır. Ulusal düzeyde olduğu gibi, yerel düzeyde de temsilcilik için gerekli koşullara sahip olanlar arasında, siyasal kaynak ve olanakları daha fazla olanlar önceliği almaktadır. Yerel ve ulusal temsil arasında ortaya çıkması olası farklılaşmanın yerel ve ulusal temsilcilerin nitelikleri ve bunların oluşturdukları meclislerin bileşiminde gözleneceği söylenebilir. Farklılaşmayı etkileyen bir başka etmen ise, yine ulusal ve yerel siyaset/ yönetim arasındaki farklılaşmadan kaynaklanmaktadır. Yerel düzeyde seçilmiş temsilcilerin biçimsel iktidar yapısını oluşturduğunun genel olarak kabul edilmesine karşılık, siyasal kimliklerin ulusal temsilcilerden farklı olduğu da ileri sürülmektedir.
YEREL YÖNETİMLERDE TEMSİL UYGULAMALARI Tanım gereği yerel yönetimlerin tümünde bulunan karar organlarının oluşumu incelendiğinde uygulamada çeşitli modellerin varlığı gözlenmektedir. Bunlar üç ana grupta toplanabilmektedir. Tüm temsilciler halk tarafından seçilmesi. Kimi temsilciler seçimle belirlenirken kimilerinin atanması. Tüm seçmenlerin temsilci olması söz konu olmaktadır.
FRANSIZ YEREL TEMSİLİN NİTELİKLERİ Fransa da yerel yönetim sistemine ilişkin tartışmalarda önceliği alan konulardan birisi, yerel düzeyde demokrasi ve temsil sorunudur. Yerel seçimlerde oy kullananların oranı %70 olarak belirlenmektedir. Buna karşılık temsil konusunda yapılan değerlendirmeler Fransa’nın yüz yüze olduğu sorunlardan birisinin yerel seçkinlerin temsil niteliği olduğunu göstermektedir. Yerel temsilciler nüfusun genel nitelikleriyle orantısız bir biçimde iyi eğitim görmüş, orta sınıf kökenli kişilerden oluşmaktadır. Yerel esnafların, toprak sahiplerinin, küçük işletme sahiplerinin ve avukatların yerel meclislerde egemenliği varlığını sürdürmektedir.
500.000 belediye meclis üyesinin bulunduğu Fransa’da meclis üyelerinin kendi içlerinden seçtiği belediye başkanlarının mesleksel dağılımı genel olarak temsil kalıbının niteliğine ilişkin bir fikir verebilir. 3/5 den fazlası 500.000 den daha az nüfuslu komünleri temsil eden belediye başkanlarının %44.9’u çiftçi, %12.1’i emekli, %8.3’ü esnaf iken, Üçüncü Cumhuriyetten bu yana parlamentoda ileri derecede temsil edilen uzman meslekler temsili son derece sınırlı kalmaktadır. Yine belediye meclislerinde temsile ilişkin eleştirilerden birisi, kadın temsilinin düşüklüğü konusudur. 1983 yılında tüm meclis üyeleri arasında kadınların oranı yalnızca %14 idi.
Nüfusu 30.000 üzerinde olan yerleşim birimlerinde farklı bir görünüm ortaya çıkmaktadır. Çiftçiler %1.6 ile temsil edilirken esnaflar %2 , emekliler %2.5 sanayiciler %10.2 , özel kesim yöneticileri %23, üst düzel kamu görevlileri %9 ile temsil edilmektedir. Bunlar ulusal siyasal kadroya yakın özellikler sergilemektedir. Böylece yerleşim yerinin nüfus ve niteliğinin temsil kalıbı üzerindeki etkisi kesin bir biçimde ortaya çıkmaktadır.
İNGİLİZ YEREL TEMSİLİN NİTELİKLERİ İngiltere’de yerel yönetimlere ilişkin olarak üzerinde en fazla durulan konulardan birisi, yerel seçimlerde oy kullanma oranlarının düşüklüğüdür. Seçmenlerin yerel seçimlerde oy kullanma oranı ortalama %40 olarak belirlenmektedir. Yerel temsil konusunda, üzerinde genel uzlaşma olan noktalardan birisi yerel seçimlerin siyasal partiler çerçevesinde gerçekleşmesidir. Parti adaylığı yerel siyasal konumlar için giderek oldukça önemli bir koşul haline gelmektedir. Buna koşut olarak bağımsız adaylık ve temsilcilik çok sınırlı bir olgu özelliği kazanmaktadır. Örneğin;1981 yerel seçim sonuçlarına göre İngiltere ve Galler’de yalnızca iki yerel mecliste üyelerin çoğunluğu bağımsız olarak seçilmiştir.
Yerel temsile ilişkin özelliklerden bir başkasını birden fazla kişinin adaylığını koyamadığı yarışmasız üyelikler oluşturmaktadır. Tek adaylı yada yarışmasız üyeliklerin tüm meclis üyeliklerinin %40’ına ulaştığı görülmektedir. 1985 yılında yapılan bir araştırmaya göre meclis üyelerinin %81’i erkek, %19’u kadındır. 1976 yılı sayıları ile karşılaştırıldığında kadın temsilcilerinin oranında %2 ‘ lik bir artış olmasına karşılık, kadınların temsil oranının çok düşük olduğu bulunmaktadır. Eğitim düzeyleri 1876-1985 yılları arasında yükseldiği görülmektedir. Genel nüfus içinde yüksek eğitim derecesine sahip olanlarının oranı %5 iken meclis üyeleri arasında %22’ye ulaşıyordu. Belirli bir meslek eğitimi görmeyenlerin nüfus içindeki oranı %48, meclis üyeleri arasında ise %23 idi. 1976 yılında ise söz konusu oran %37 idi.
Meclis üyelerinin %25’i emekli, %8’i ev kadınıyken, meslek dağılımlarının genel nüfusla karşılaştırılması daha önceki yıllara ilişkin olarak verilen, üyelerin temsil ettikleri nüfusla orantısız bir biçimde yüksek toplumsal kategorilerden geldikleri ve meclislerde belli mesleklerin egemen olduğu yargılarını doğrulayan bir görünümü sergilemekteydi. Bundan sonra incelenecek olan Türkiye örneği, hem gelişmekte olan hem de köklü ve güçlü bir yerel yönetim geleneğinin olmaması nedeniyle sözü edilen ülkelerden farklılaşmaktadır.
TÜRKİYE’DE YEREL YÖNETİMLERİN VE TEMSİLİN EVRİMİ Türkiye'de yerel yönetimlerin evriminin ve yönetsel sistem içindeki konumumun en temel özelliklerinden birisinin, bağımlılık olduğu ileri sürülebilir. Türk toplumunda yerel yönetimlerin ortaya çıkışı toplumsal ve siyasal bir oluşumun ürünü olmamıştır. Batı örneğinden farklı olarak, bu birimlerin kendiliğinden değil, yönetsel ve ekonomik zorunlulukların bir sonucu olarak güdümlü bir biçimde oluştukları söylenebilir. Yani aşağıdan yukarı doğru bir örgütlenme değil, yukarıdan aşağıya doğru bir gelişim ve örgütlenme söz konusu olmuştur. Güçlü bir merkezi yönetim geleneği olan Türk toplumunda gerek Osmanlı imparatorluğunda gerekse Cumhuriyet döneminde yerel yönetimler bağımlı ve ikincil örgütlenmeler olma özelliğini korumuşlardır.
OSMANLI İMPARATORLUĞUNDA YEREL YÖNETİMLER VE TEMSİL Osmanlı imparatorluğunda Tanzimat dan önceki dönemde yerel yönetimlere yer verilmemiş, ve eyalet yönetimlerinde bir tür yetki genişliğinin uygulanmasıyla yetinilmiştir. Osmanlı imparatorluğunun klasik döneminde, yerel nitelikli kentsel hizmetler, ilmiye sınıfından olan Kadı'ya bırakılmıştı. Kadı'nın yardımcılarını kapı halkı oluşturmaktaydı. Ne Kadı'nın ne kapı halkının yerel halk tarafından seçilip denetlenmesi söz konusu değildi. Kimi ekonomik konularda, mali işlerin yürütülmesinde ve kolluk hizmetlerinin yürütülmesinde, Kadı, halkın ve esnaf temsilcilerinin yardımını isteyebiliyordu.
Köy ve mahallelerde de bir yerel yönetim oluşumu ortaya çıkmamıştır. Özetle Tanzimat dönemine kadar Osmanlı imparatorluğunda yerel kurullardan söz etmek mümkün değildir. 19.yüzyılda Osmanlı toplumunda ekonomik ve toplumsal yapıda ortaya çıkan değişim ve yönetsel bir yeniden düzenleme gereksinmesi yerel yönetimlerin de gündeme gelmesine neden olmuştur. Böylece Tanzimat dan sonra gerek köy ve mahallerde gerekse kentlerde önce muhassıl meclislerinde sonra vilayet idare meclislerinde daha sonra belediye meclislerinde yerel temsilcilerin bulunduğu kurullar oluşmaya başlamıştır.
1.KÖY VE MAHALLE YÖNETİMİ Mahalle ve köylerde temsile dayanan bir yerel yönetim uygulaması ancak 19.yüzyılın sonlarında gerçekleşebilmiştir. Kentsel alanlarda 19.yüzyılın ilk yarısına kadar mahalleleri yönetenler, Kadı'nın mahalle düzeyindeki temsilcisi olan imamlardır .İmamlar padişah beratı ile atanmaktaydı. Muhtarlık kurumunun ortaya çıkışı ilk kez II . Mahmut döneminde gerçekleşmiştir. İlk muhtarlık uygulamaları İstanbul'da görülmüştür. İmamların yetersizlik ve yolsuzlukları üzerine her mahalleye birinci ve ikinci olmak üzere muhtar atanmaya başlanmıştır. Ancak imamlar da mahalle yönetiminde söz sahibi olmayı sürdürmüşlerdir. Bu aşamada bir seçim uygulaması söz konusu olmamıştır.
1864 Nizamnamesinde belirtilen ve 1871 Vilayet Nizamnamesiyle sürdürülen düzenlemeye göre muhtar ve ihtiyar meclisi seçimleri yılda bir yapılmaktaydı. Bu uygulama Cumhuriyetin başlangıç yıllarına kadar sürmüştür.
2.MUHASSIL MECLİSLERİ 19.yüzyılda Osmanlı toplumunda ortaya çıkan gelişmeler yerel önderlerin yanında azınlık topluluk önderlerinin de bir ölçüde yönetime katılmasına olanak sağlamıştır. Tanzimat yöneticileri taşra yönetiminin yeniden düzenlenmesiyle, yerel yönetimi kurumlaştırırken bir yerel demokrasiyi geliştirmekten çok, vergilerin düzenli ve hakça toplanması, hizmetlerin iyi görülmesi, asayişin ve ekonomik gücün gelişip yerleşmesi amacındaydılar. Seçim ve temsil konusu ilk kez Tanzimat yöneticilerinin vilayet yönetiminde yaptıkları düzeltim nedeniyle söz konusu olmuştur. Kurumsallaşan ve süreklilik kazanan kurullara yerli halktan temsilci olarak katılacak üyelerin saptanması için seçim yöntemine başvurulacaktı. İlk halk temsilcileri Fransız Departman meclisini model aldığı ileri sürülen muhassıl meclislerinde yer almıştır. Seçim yöntemi belirlenmiştir. Seçilecek kişiler memleketin akıllı, arif ve muteber adamlarından olmalıdır.
Meclisler yarış içine girmişlerdir birbirlerini merkezin gözünden düşürme çabaları yanında kimi durumda birleşen yerel temsilciler, merkezi hükümet görevleriyle çatışıyorlardı. Muhassıl meclisleri amaçlarına ulaşamamaları nedeniyle 1841 yılında kaldırılmış ve muhassılın yetkileri valiye aktarılmıştır. Muhassılların başkanlığında kurulan bu meclisler valilerin başkanlığında görevlerine devam etmişler ve yazışmalarda memleket meclisi ünvanını kullanmışlardır. Sonuçta muhassıl meclislerinin devamı olarak nitelendirilebilecek vilayet idare meclisleri gündeme gelmiştir.
3-VİLAYET İDARE MECLİSLERİ Mali düzeltim çabalarının başarıya ulaşmaması sonucu muhassıllıkmeclislerinin ortadan kalkmasına karşın, yerel yönetim uygulaması kesintiye uğramamıştır. İl yönetimindeki yeni düzenlemeler ve özellikle Paris Kongresi ilkelerine uyularak ilan edilen 1856 Islahat Fermanının önemli bir ölçüde azınlıkların eşitliğini güvence altına alması, yerel yönetimlere ilişkin yeni gelişmelere yol açmıştır. İmparatorluktaki etnik grupların uluslaşma çabası içinde oldukları bu dönemde, yerel yönetimlerin düzenlenmesinde merkeziyetçilik ilkesi egemen olmuştur. Yeniden düzenlemede valilerin yetkilerinin sınırlandırılmasından çok, merkezce daha sıkı bir denetim altında tutulabilen ve yönetime yardımcı olacak meclislerin oluşturulması öngörülmüştür.
Ancak vilayet idare meclislerinin bağımsız bir yerel yönetim organı olmadığı açıktı. Bu kurullar böyle bir amaçla da kurulmamıştır. Görülüyor ki, merkezi yönetim, gerçekçi bir görüşle, meclislere halktan temsilci girmesini siyasi katılımı sağlamaktan çok, hükümetin koyduğu yöntem ve ilkelerin daha kolay uygulanması için istiyordu. Meclislerin görev ve yetkilerini kesinlik ve açıklıkla belirten hiçbir nizamname yada talimatname yoktu. Merkezi yönetim görevlilerinin idare meclislerindeki seçilmiş üyelerden ve dinsel topluluk önderlerinden bekledikleri, toprak anlaşmazlıkların çözümlenmesiydi. Bu çerçevede idare meclislerinin başlıca işlevi köylüler arasındaki toprak anlaşmazlıklarını çözümlemek olmuştur. Bunlara ek olarak meclislerin gerçekte halkın yönetim üzerindeki etkisini değil, yerel eşrafın nüfuzunu sağlamlaştırmaya hizmet ettiği öne sürülmektedir.
4-VİLAYET UMUMİ MECLİSLERİ İl düzeyinde yalnızca yerel temsilcilerden oluşan ve o yöre halkının istek ve sorunlarını il yöneticilerine bildiren, danışma görevini yerine getiren bir organı vardı: Meclis-i Umumiye-yi Vilayet. Bu meclis kalabalık üyeli, seçimle oluşan ve yılda bir kez il merkezinde toplanan bir organdı. İl genel meclisleri çeşitli toplum katmanlarının temsilini yansıtmamaktadır. Bu meclisler, yörelerin egemen toplumsal gruplarının temsiline olanak sağlamışlardır. Özetle, Osmanlı döneminde merkezi yönetimin taşra örgütlenmesinin bir uzantısı ve aracı olarak düzenlenen yerel temsil, hem yasal çerçeve hem de uygulama açısından sınırlılıklar taşımakla birlikte bir gelişimin ilk aşamasını oluşturmuştur.
5.BELEDİYELER Belediye örgütlenmesinin başlangıcının 1826'lar olduğu görüşüne karşılık, yerel hizmetlerin seçime dayanan organlar aracılığıyla görülmesi anlamında bir belediyeciliğin gelişmesi ancak Birinci Meşrutiyet döneminde ortaya çıkmıştır. İstanbul'da ilk belediye örgütünün 1854'de İstanbul Şehremaneti adıyla kurulmasına karşın, yerel olarak seçilmiş bir meclisin ortaya çıkması uzunca bir süre söz konusu olmamıştır. Beyoğlun da Altıncı Daire-i Belediyenin kurulmasından başlayarak, zamanla tüm ülkede kent yönetiminde belediye örgütüne geçilmiştir.
İkinci Meşrutiyet döneminde İstanbul'da ilk belediye seçimleri yapılarak özerk bir belediyecilik uygulamasına geçilmek istenmişse de bu girişimden çabuk vazgeçilmiştir. Bu gelişmelere dayanılarak, Osmanlı İmparatorluğunda yukardan aşağıya doğru bir düzenleme ile temsil olgusunun gündeme geldiği söylenebilir. Salt yönetsel kaygılarla bir yerel yönetim uygulaması başlatılmıştır. Seçme ve seçilme hakkı öncelikle cinsiyet ve zenginliğe bağlı olarak kısıtlanmıştır. Böylece Cumhuriyet Türkiye'sine sınırlı bir yerel yönetim ve temsil anlayışı aktarılmıştır
CUMHURİYET DÖNEMİNDE YEREL YÖNETİMLER VE YEREL TEMSİL 1924 yılında köy kanunun,1930 yılında Belediye kanunun çıkartılması, yerel yönetimlere tüzel kişilik kazandırılması Cumhuriyet döneminin olumlu gelişmeleri arasında sayılabilir. Ayrıca temsil tabanının genişlemesi de Cumhuriyet döneminde gerçekleşmiştir. Cumhuriyet döneminin önemli gelişmelerinden biri de 1967 Anayasasıyla yerel yönetimlerin anayasal kurum olmasıdır.
1.KÖY YÖNETİMİ 442 sayılı Köy kanunun getirdiği iki önemli yenilik, köye tüzel kişiliğin tanınması ve köy derneği olarak adlandırılan bir organ öngörmesidir. Köy muhtarı ve ihtiyar meclisi üyeleri doğrudan doğruya köy derneği tarafından köylü arasından seçilir. Yasanın ilk biçiminde seçimlerin her iki yılda bir Şubat ayında yapılması öngörülmektedir. 1933 yılında 2329 sayılı yasa ile 20.maddede yapılan değişiklik sonucunda kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Köy yasasında 1934 yılında yapılan bir değişiklikle seçimlerin dört yılda bir yapılması kuralı getirilmiştir. 1984 yılında çıkartılan 2972 sayılı kanunda ihtiyar meclisi seçimlerinin çoğunluk yöntemine uygun olarak yapılacağı belirlenmiştir.
2. İl genel meclisleri Bu dönemde il genel meclislerinde temsile ilişkin kurallar belediye meclislerine ilişkin düzenlemelere koşut bir biçimde değiştirilmiştir. Bu çerçevede ilk kez 1930 yılında, tek dereceli bir seçim sistemi ile, diğer seçme ve seçilme koşullarına sahip tüm kadın ve erkeklerin oy kullanabildiği ve temsilci olabildiği bir uygulamaya geçilmiştir. İl genel meclisi seçimlerinin tek dereceli olacağını, oransal temsil sistemine göre, serbest, eşit, gizli, genel oy, açık sayım ve döküm ilkelerine göre yapılacağı kuralına bağlanmıştır.
İl özel yönetimleri konusunda bugün ortak bir yargının varlığından söz etmek olanaklıdır. Buna göre bu birimler sürekli aşınan işlevleri ve parasal kaynakları nedeniyle etkili bir katılma ve temsile olanak sağlayamamışlardır. Dahası , bu birimlerin kaldırılmasının hiçbir boşluk yaratmayacağı da öne sürülmüştür.
3.BELEDİYE MECLİSLERİ Bu dönemin değişik uygulaması Ankara ve İstanbul'da valilik ve belediye başkanlığının birleştirilerek bir hizmet ve örgüt bütünlüğünün sağlanmak istenmesidir.1963'kadar süren bu uygulama güçlü merkezi yönetim geleneğinin bir göstergesi sayılabilir. Türkiye'de tek parti uygulamasının yürürlükte olduğu bu yıllarda tek parti rejiminin devlet, siyaset, yönetim anlayışı belediye uygulamalarında da etkili olmuştur.
Türkiye'de gerçek çok partili siyasal yaşama girilmesiyle birlikte belediyelerin demokratikleşmesi yolunda girişimler olmuştur .Bu yöndeki ilk girişim, kurulan Türk Belediyecilik Derneğidir. Belediyelerin demokratikleşmesi yolunda atılan ikinci önemli adım belediye meclisi üyelerinin seçim yönteminde yapılan değişikliktir. Seçimlerin bir günde tamamlanacağı kuralı getirilerek seçim güvenliği getirildi. Yerel yönetimlerde temsile ilişkin son düzenleme daha önce de değinildiği gibi, mahalli idareler ile mahalle muhtarlıkları ve İhtiyar heyetleri seçimi hakkında kanun ile yapılmıştır. Belediye başkanı ve meclis üyelerinin beş yıllık süre için seçilmeleri kurala bağlanmıştır. Belediye meclislerinde temsilin yasal evrimi incelendiğinde, en büyük gelişmeler, tek dereceli seçim uygulaması, seçilme hakkının nüfusun yarısını oluşturan kadınlara da yaygınlaştırılması, emlak sahibi olma yada vergi ödeme koşullarının kaldırılmasıdır.
4.TÜRKİYE'DE YEREL YÖNETİMLERDE TEMSİLE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER Türkiye'de temsil konusu üzerinde durulan çalışmalarda öncelikle yerel yönetimlerin halka dayalı olması gereği üzerinde durulmaktadır. Yapılan araştırmalar ve görüşlere göre yerel yönetimlerde, özellikle de belediyelerde temsil organının bileşimine ilişkin kimi kaygı ve olumsuz değerlendirmeleri içermektedir. Bu olumsuz yargıların temelinde belediye meclislerinde belirli toplumsal kategorilerin egemen olması yatmaktadır. Yerel yönetim kuramının önemle üzerinde durduğu dengeli bir temsil gerçekleşmezse, amaçlanan sonuca ulaşıldığını ileri sürmek olanaksızdır. Türkiye örneğinde, yerel yönetimlerin yüz yüze oldukları örgütsel sorunların tümüyle çözümlenemediği bilinmektedir. Buna ek olarak, bir temsil sorunu da ayrıntılı bir tartışma ve incelemeye konu olmamıştır.
ANA KENT BELEDİYE MECLİSLERİNDE TEMSİL 2972 sayılı yerel yönetim seçimleriyle ilgili yasa ile ana kent yönetimi konusunda ilk yasal düzenleme yapılmıştır . Temsil konusunu düzenleyen bu yasadan sonra , 3030 sayılı yasa ile büyük kent yönetimi düzenlenmiştir. Ana kent belediye meclisi üyeleri doğrudan seçilmemekte , her ilçeden seçilmiş asıl üyelerin seçiliş sırasına göre baştan başlayarak yeterli sayıya kadar inilerek belirlenmektedir . Ayrıca, ilçe belediye başkanları anakent belediye meclisinin doğal üyesidir . Bu yasal düzenleme çerçevesinde, ana kent belediye meclislerinde yer alacak üyeleri doğal olarak siyasal parti aday listelerinin ilk sıralarında yer alan üyeler olacaktır.
1984 Yerel seçimleriyle Ankara, İstanbul ve İzmir’de ana kent belediye meclisleri oluşturulmuştur. Bu meclislerdeki üye sayısı Ankara’da 37 ,İstanbul’da 108 , İzmir’de 25 olarak belirlenmiştir.
Belediye meclis üyeleri ve ekonomik açıdan etkin nüfusun eğitim durumuna göre dağılımı
MESLEK SAYI % Esnaf 28 16.47 Tüccar 25 14.71 Ücretliler 6.47 Sanayici 11 Memur 4 2.35 Subay 2 1.18 1.76 İşçi 3 7.06 Emekli 12 Uzman Meslekler 7.66 Avukat 13 2.94 Doktor 5 0.59 Eczacı 1 15.29 Mühendis 26 12.94 Müşavir 22 5.88 Müteahhit 10 1.76 Gazeteci 3 Ev Kadını 3 0.59 Diğer 1 0.59 Bilinmeyen 1 100.00 Toplam 170 ANA KENT MECLİS ÜYELERİNİN MESLEK DAĞILIMI 1.76