340 likes | 695 Views
YAŞLI TÜRK KADINLARINDA SAÇ BAKIMI VE KOZMETOLOJİK ALIŞKANLIK PROFİLİ. Prof.Dr. TUBA VURAL, Yrd.Doç.Dr. CELALETTİN R. ÇELEBİ, Öğr.Gör. TÜLAY KAHRAMAN , Öğr.Gör. ÖMÜR UÇAR, Öğr.Gör. MEHMET DEĞER,
E N D
YAŞLI TÜRK KADINLARINDA SAÇ BAKIMI VE KOZMETOLOJİK ALIŞKANLIK PROFİLİ Prof.Dr. TUBA VURAL, Yrd.Doç.Dr. CELALETTİN R. ÇELEBİ, Öğr.Gör. TÜLAY KAHRAMAN , Öğr.Gör. ÖMÜR UÇAR, Öğr.Gör. MEHMET DEĞER, Gazi Üniversitesi, Mesleki Eğitim Fakültesi K.Ve Güzellik Bilgisi Eğitimi A.B.D. ANKARA
Son yıllarda yaşlı popülasyonun artması bu yaş grubu ile ilgili hizmetlerin ve araştırmaların yoğunlaşmasına neden olmuştur. Bu konuda üniversitelerin geriatri klinikleri, açılmaya başlamış, sosyal bilimcilerin ilgileri bu yaş grubuna odaklanmış ve çeşitli platformlarda yaşlanmanın getirdiği değişiklikler tartışılmaya başlanmıştır. Yine bu yaş grubuna yönelik özel ve resmi kurumlara ait huzur ve bakımevlerinin sayısında artış gözlenmiştir. Ülkemizde 1990 yılında gerçekleştirilmiş olan nüfus sayımı sonuçlarına göre 65 ve üzeri yaştakilerin oranı %4.3 iken (Türkiye İstatistik Yıllığı 1998), 2000 yılında bu oran % 8.83 olarak bulunmuştur. Bu da yaklaşık olarak 4 milyon yaşlı bireyin bulunduğu ve sayılarının gün geçtikçe arttığı anlamına gelmektedir (Demirbüken 2003).
Yaşlanma hücrelerden organlara kadar tüm yapılarda fonksiyonların giderek azaldığı/yavaşladığı süreçtir. Canlı organizmanın büyüme ve gelişmesinde zamanla meydana gelen gerilemelerin toplamı ve fonksiyonel açıdan yeteneklerin azalması olarak da tanımlanır (Düzen Labaratuvarlar Grubu 2001). Bu gerilemeler ve zayıflamalar organizmayı hastalıklara karşı daha yatkın kılarak uyumsuzlaştırır. Ama yaşlanma bir çeşit önceden tasarlanmış bir genetik olgudur. Genetik bir programın neticesi gibi yada türlerin genetik özelliklerine göre tasarlanmış bir saat gibi çalışır (Balin and Allen 1989)
Yaşlanma süreci bireylere göre değişen bir süreçtir. Bu nedenle yaşlılık sürecine girildiğini gösteren kesin bir sınır yoktur (Tymowski 1979). Ancak hücre ve dokulardaki yaşlanma (biyolojik yaşlanma) dikkate alınarak 60-74 yaş arası yaşlılık dönemi olarak kabul edilmektedir (Cerit 2000). Yaşlılık döneminde meydana gelen değişiklik, zaman içinde bir takım fonksiyonların azalması şeklinde kendini gösterir (Bilir 1996).
Yaşlılıkta meydana gelen değişikliklerde fiziksel, psikolojik, biyolojik, sosyal yaşlanmanın iç içe olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla biyolojik, psikolojik ve sosyal yaşın iç içe geçmesi ve birbirini etkilemesi, kişinin gerçek yaşam süresini belirlemektedir (Düzen Labaratuvarlar Grubu 2001).
Günümüzde yaşlı populasyonun giderek arttığı ve bireylerin yaşamlarını sosyal açıdan eskiye oranla daha aktif geçirme beklentileri artmıştır. Bu yüzden de sağlıklı ve güzel bir görünüşe sahip deri ve eklerinin varlığı oldukça önem taşımaktadır. Bu nedenle deri ve eklerinde oluşan yaşlanmayı geciktirmeye yönelik tedbirlerin alınması, yaşlılık dönemlerine ait deri ve eklerindeki kronolojik ve foto-yaşlanmanın tanınması güncellik kazanmıştır (Vural ve ark 2003).
Deri yaşlanması iki olgunun sonucudur; • 1-İntrensek (kronolojik) Yaşlanma:Bu tür yaşlanma sadece zamana bağlı olarak oluşan değişiklikleri içerir. • 2-Foto-Yaşlanma: Çevresel etkilere, özellikle de güneş harabiyetine bağlı olarak gelişen yaşlanma sürecidir.
Kronolojik yaşlanma özellikle de derinin fonksiyonlarında fizyolojik değişikliklere karakterize olup, kaçınılmaz evrensel bir olaydır. Bunun aksine foto yaşlanma ise ne evrensel nede kaçınılmazdır. Foto-yaşlanma ise güneşe maruz kalan deride oluşan morfolojik ve fizyolojik değişikliklerle karakterizedir (Yaar 2001).
Zamana bağlı kronolojik olarak yaşlanan deri, kuru ve soluk görülür. Hücre yenilenmesi azaldığından epidermis incelmektedir (Montagna 1965). İnce kırışıklıklar mevcuttur. Laksisite bir ölçüde artmış ve bir dizi iyi huylu tümör oluşmuştur. Histolojik olarak bu tip yaşlanmada en önemli ve çarpıcı değişiklik ise dermo-epidermel bileşkenin düzleşmesidir. Bunun sonucu olarak dermis ve epidermis arasındaki yüzey küçülmüştür. Öyleki bu küçülmeden dolayı derinin her iki tabakası arasındaki iletişim ve besin maddelerinin transferi azalmıştır. Ayrıca çoğunluğu kıl foliküllerinde daha fazla olmak üzere melonasit yoğunluğu sürekli bir düşüş göstermektedir. 50 yaş ve üzerindeki nüfusun saçlarında pigment azlığına bağlı olarak beyazlaşma (kırlaşma) da görülmektedir (Yaar 2001). Saçlardaki grileşme genellikle 50 yaş civarında belirgin hale gelir. Bu dönemde vücut kıllarının yarısı, saçların ise daha fazlası grileşmiştir (Vural ve ark. 2003).
Yaşlanmada evrensel faktörler derinin yapısal ve işlevsel bütünlüğünü giderek daha çok etkiler. En önemlisi çevresel faktörlerden biri olan ultraviyole ışınlarının etkisi ile deride foto yaşlanma adı verilen bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Kronolojik yaşlanmadan oldukça farklı gelişen bu tablo klinik olarak da deride kabalaşma, kırışıklık, benekli pigmentasyon, gevşeklik, telenjektazi vb. değişikliklerle kendini gösterir. Foto-yaşlanmayı, kronolojik yaşlanmadan ayıran en önemli farklardan biri de önlenebilir olmasıdır (Atakan 1997).
Yaşlanma ile kıl foliküllerindeki melanositlerin ilerleyici kaybında ultraviyole ışınlarının etkisi kronolojik yaşlanmadan daha önemlidir. Güneş ışınlarının yanı sıra tedavi veya kozmetik amaçlı yapay UV kaynakları saçın hem keratin yapısını hemde pigment oluşumunu bozar. Saçın kütikulası harap olduğu gibi renginde de bozulmalara neden olur (Couitois ve ark 1995). Ultraviyole ışınlarının dışında aşırı sıcak, soğuk, asit ve alkalilerde saçta yaşlanmaya bağlı fizyolojik yıpranmayı da artırırlar (Ukşal 2002).
Materyal ve yöntem Araştırma Ankara, İstanbul ve İzmir’de bulunan huzur evlerinde yaşayan 65 yaş ve üzeri 523 bayan üzerinde, ülkemizdeki yaşlı popülasyonun saç ile ilgili mevcut kozmetik durumlarını tespit etmek amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür. Araştırma kapsamına huzurevlerinde yaşayan 523 denek dahil edilmiştir. Bu araştırmanın materyalini 523 bayandan anket yardımıyla elde edilen veriler ve ilgili araştırmalar oluşturmaktadır. Verilerin toplanmasında anket formu kullanılmış, çok yaşlı olan deneklere ise form okunarak doldurulmuştur. Araştırmaya huzurevi dışında yaşayan yaşlılar ise dahil edilmemiştir.
Araştırmada kozmetik ürün seçiminde dikkat edilen noktalar, kadınların kişisel bakımları için salonlarda yaptırdıkları işlemler, saç yıkama alışkanlıkları, saç temizliğinde kullanılan kozmetik ürünler,saçta meydana gelen değişiklikler ve buna karşı alınan önlemler araştırılmış, deneklerin eğitim durumları ile kozmetik ürün alırken dikkat ettikleri noktalar ve gelir durumları ile kozmetik ürün alırken dikkat ettikleri noktaların frekans dağılımları ve yüzdeleri, kay kare kullanılarak SPSS paket programı ile analiz edilmiştir.
Bulgular ve tartışma Tablo 1. KOZMETİK ÜRÜN SEÇİMİNDE DİKKAT EDİLEN NOKTALAR n=523
Tablo 2. Kadınların kişisel bakımları için kuaför ve güzellik salonlarında yaptırdıkları işlemler
Tablo 6. SAÇTA YAŞLA BİRLİKTE MEYDANA GELEN İSTENMEYEN DEĞİŞİKLİKLERE KARŞI ALINAN KOZMETİK ÖNLEMLER
Tablo 7. Yaşlı bayanların eğitim durumları ile kozmetik ürün alırken dikkat ettikleri noktalar arasındaki kay-kare analizi sonuçları
Tablo 8. Yaşlı bayanların gelir durumları ile kozmetik ürün alırken dikkat ettikleri noktalar arasındaki kay-kare analizi sonuçları
SONUÇ VE ÖNERİLER Ankara, İstanbul ve İzmir huzurevlerinde yaşayan, altmış beş yaş ve üzeri 523 bayan üzerinde yapılan araştırma sonuçlarına göre, bayanların büyük bir çoğunluğunun (%44.2si) rast gele ve bilinçsizce kozmetik kullandıkları belirlenmiştir..
Ayrıca bayanların kozmetik kullanımında en önemli faktörün ise ürünün fiyatı olduğu tespit edilmiştir
Yine gelir durumu düşük bayanların (%53.8), gelir durumu yüksek bayanlara (%18.7) göre kozmetik ürün alırken fiyatına daha çok dikkat ettikleri belirlenmiştir.
Eğitim durumu yüksek olan bayanların (%21.8) eğitim durumu düşük olanlara (%8.8) göre kozmetik ürünleri daha bilinçli kullandıkları görülmüştür.
Araştırmaya katılan deneklerin çoğunun (%63.3) kuaför ve güzellik salonlarına sadece kesim yaptırmak için gittikleri, bunların dışında güzelleşmek ve bakım amaçlı başka işlemler yaptırmadıkları tespit edilmiştir.
Bayanların %59.4’nün haftada bir kez saçlarını yıkadıkları, saçlarını yıkamak için ise su ve sabun kullandıkları belirlenmiştir.
Deneklerin saçlarında yaşlanma ile birlikte çeşitli değişikler görüldüğü, bunlardan en sık rastlananların ise saç ağarması ve dökülmesi(%99.6 ve%61.4) olduğu ifade edilmiştir.
Bayanların saç ağarmasına karşı sadece %26.6’nın önlem aldığı, saç dökülmesine karşı ise %6.7’nin önlem aldığı belirlenmiştir.
ÖNERİLER • Araştırma sonuçlarına göre altmış beş yaş ve üzeri bayanlar kozmetik ürün seçimi ve kullanımı konusunda bilinçlendirilmelidir. Bu amaçla bayanlara eğitim seminerleri, konferanslar verilmeli ve danışmanlık yapılarak kozmetiğin, ürün kullanımının lüks olmadığı ve yaşam kalitesini artırıcı bir ihtiyaçtan kaynaklandığı anlatılmalıdır.
Bayanların saç ve saçlı derilerinde meydana gelen olumsuz değişiklerin kozmetik ürünler kullanarak en aza indirilebileceği hatırlatılmalı ve onların yaşamlarını psikolojik olarak daha mutlu ve daha huzurlu geçirebilecekleri dile getirilmelidir. Kozmetik ürün ve hizmetlerle ilgili el kitapçıkları ve broşürler hazırlanarak yaşlıların bu konuda bilinçlendirilmelerine katkı sağlanmalıdır. Yaşlılara yönelik eğitim çalışmaları medya vasıtası ile yazılı ve görsel olarak desteklenmelidir.
Yaşlılara verilecek eğitim, diğer genç ve orta yaş gruplarına da uygulanmalıdır. Bu bireylere yaşlanmanın doğal bir süreç olduğu anlatılmalı, saç ve saçlı deride ortaya çıkan değişikliklere karşı bu konuda kozmetik kullanımının yaşlanmayı öteleyici gücü konusunda bir bilinç ortamı oluşturulmalıdır.
Huzurevlerine hizmet sunumunun artırılması ve kolaylaştırılması sağlanmalıdır. Bu bağlamda huzurevlerinin alt yapılarının daha iyi hale getirilmesi, banyo, hamam ve duş imkanlarının artırılması, kuaför ve güzellik salonu olmayan huzur evlerine de salon açılarak yaşlı bayanların bu hizmetlerden daha kolay faydalanması sağlanmalıdır. Salonu olmayan veya salon açılamayan huzur evlerinden en az haftada bir olmak üzere kuaför ve güzellik salonlarına servis konularak yaşlıların bu hizmetlerden yeterince faydalanmalarına imkan verilmelidir.
Kozmetik firmalarının yaşlılara yönelik ürün portföylerini genişletmeleri, daha uygun fiyata yaşlıların hizmetine sunmaları ve bu ürünlerin promosyonlarını huzurevlerinde de yapmaları tavsiye edilmektedir. Sonuç olarak yaşlı bayanların, yaşlılığın olumsuz etkilerini en aza indirip, yaşam kalitelerini yükseltecek kozmetik ürün kullanım alışkanlığı edinmeleri ve bu ürünlerden en üst düzeyde faydalanmaları sağlanmalıdır.