500 likes | 1.03k Views
TEVBE ETMENİN ÖNEMİ,ŞARTLARI VE KAZANIMLARI,BERAT KANDİLİ. TEVBENİN TANIMI.
E N D
TEVBENİN TANIMI Sözlükte "dönmek ve vazgeçmek" anlamına gelen ve daha çok Allah’a dönme ve yönelmeyi ifade eden "tevbe"; “günah ve hataların verdiği iç sancısı ve kötü huyları iyi huylarla değiştirmedir.” (Gazali, Ebû Hamid Muhammed, İhyâ-u Ulumi’d-Dîn,) Dini bir kavram olarak "tevbe"; insanın işlediği günahını anlayıp, onu bırakması ve Allah’a dönüp O'ndan, yaptığı kötülüğü ve işlediği günahı affedip bağışlamasını dilemesi, pişman olduğunu da belirterek yalnız O'na yalvarması demektir. (Sadık Kılıç, Kur’an’da Günah Kavramı) "Tevbe";kişinin şirk, küfür ve nifaktan îmana, isyandan itaate, günahtan sevaba, yanlıştan doğruya yönelmesidir. Bu itibarla tövbe, imanın ilk makamı, hak yolculuğunun başlangıcı ve Allah'a ulaşma kapısının anahtarıdır.
Tevbeislamrükünlerinden birisi olup, Allah'ın azabından kaçmayı, ama yine Allah'ın rahmetine sığınmayı ifade eder. Tevbe, insanın maddi-manevi kirlerden, yani günahlardan tiksinip rahatsız olması ve onlardan temizlenme çarelerini araştırması demektir. Tevbemüminin bütün insanlığın akıbetini düşünüp cemiyetin istikbalini tehlikeye atacak işlerden vazgeçmesi ve akıbeti müsbet manada ve huzura medar olacak bir şekilde onu teminat altına alacak olan iyi işlere ve salih amellere koyulması demektir.
Tevbe,AllahTeala'nın, günah işleyen insanların, işledikleri günahlardan kurtulmaları için onlara tanıdığı bir imkandır. İnsan ne kadar çok günah işlerse işlesin ümitsizliğe düşmemeli, Allah Teala'nın ona tanıdığı bu imkandan yararlanmalıdır. İnanan insan Allah 'tan ümit kesmez. Allah'ın rahmetinden ancak inanmayanlar ümit keserler. Suyun kiri temizlediği gibi, samimi tevbe de günahları temizler. Bakınız Rabbimiz Kuran-ı Kerimde ne buyuruyor: TEVBENİN ETMENİN ÖNEMİ قُلْ يَا عِبَادِىَ الَّذٖينَ اَسْرَفُوا عَلٰى اَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمٖيعًا اِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ De ki: "Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Zümer suresi-53) Mevlana celaleddin-i Rum-i de Allah’ın rahmetinden ümidi kesmemeyi şöyle ifade ediyor: Gel, gel, ne olursan ol yine gel,isterkafir, ister mecusi,isterputa tapan ol yine gel,bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,yüzkere tevbenibozmuş olsan da yine gel…
يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا تُوبُوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسٰى رَبُّكُمْ اَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّپَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرٖى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِى اللّٰهُ النَّبِىَّ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا مَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعٰى بَيْنَ اَيْدٖيهِمْ وَبِاَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. "Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter" derler. (Diyanet meali Tahrim suresi-8.ayet) Samimi tövbe, yapılan günahın çirkinliğini insanın bilmesi, bunu vicdanının kabul etmesi ve onu işlediğine pişmanlık duymasıdır. Allah Teâlâ “Samimiyetle tövbe edin” derken, kulunun yaptığı suçtan dolayı üzülüp vicdan azabı çekmesini istemekte ve onun kendi kendine “Ben artık bu suçu bir daha yapmayacağım” diye söz vermesini beklemektedir. İnsanı kurtaracak olan samimi tövbe (tevbe-i nasûh) işte budur. İşlediği günahdan pişmanlık duyan kimse, tövbe ettiğini diliyle söylerken gönlü gerçekten pişmanlık duymalı, bedeni günahtan uzak durmalı ve o konudaki kusur ve noksanlarını gidermeye çalışmalıdır.
وَعَنْ أبي نُجَيْد بِضَم النُّونِ وَفَتْح الْجيِمِ عِمْرانَ بْنِ الحُصيْنِ الخُزاعيِّ رَضِي اللَّهُ عَنْهُمَا أَنَّ امْرأَةً مِنْ جُهينةَ أَتَت رَسُولَ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَهِيَ حُبْلَى مِنَ الزِّنَا ، فقَالَتْ : يَا رسول الله أَصَبْتُ حَدّاً فأَقِمْهُ عَلَيَّ ، فَدَعَا نَبِيُّ الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم وَليَّهَا فَقَالَ : أَحْسِنْ إِليْهَا ، فَإِذَا وَضَعَتْ فَأْتِنِي فَفَعَلَ فَأَمَرَ بِهَا نَبِيُّ اللَّهِ صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، فَشُدَّتْ عَلَيْهَا ثِيَابُها ، ثُمَّ أَمَرَ بِهَا فرُجِمتْ ، ثُمَّ صلَّى عَلَيْهَا . فَقَالَ لَهُ عُمَرُ : تُصَلِّي عَلَيْهَا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَقَدْ زَنَتْ ، قَالَ : لَقَدْ تَابَتْ تَوْبةً لَوْ قُسِمَتْ بَيْن سبْعِينَ مِنْ أَهْلِ المدِينَةِ لوسعتهُمْ وَهَلْ وَجَدْتَ أَفْضَلَ مِنْ أَنْ جَادَتْ بِنفْسهَا للَّهِ عَزَّ وجَل؟،» EbûNüceydİmrânİbniHusayn el-Huzâîradıyallahuanhümâ’dan rivayet edildiğine göre Cüheyne kabilesinden zina ederek gebe kalmış bir kadın Peygamber aleyhisselâm’ın huzuruna geldi ve: - YâResûlallah! Cezayı gerektiren bir suç işledim. Cezamı ver, dedi. Bunun üzerine Peygamber aleyhisselâm kadının velisini çağırttı. Ona: - “Bu kadına iyi davran! Doğum yapınca bana getir!” buyurdu. Adam Resûl-i Ekrem’in buyurduğu gibi yaparak kadını doğumdan sonra getirdi.
Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem kadının üzerine elbisesinin iyice bağlanmasını emretti; sıkı sıkıya bağladılar. Sonra Peygamber aleyhisselâm’ın emri üzerine taşlanarak öldürüldü. Daha sonra Resûl-i Ekrem kadının cenaze namazını kıldı. Hz. Ömer: - YâResûlallah! Zina etmiş bir kadının namazını mı kılıyorsun? diye sorunca Hz. Peygamber şunları söyledi: - “O kadın öyle bir tövbe etti ki, şayet onun tövbesi Medine halkından yetmiş kişiye taksim edilseydi, hepsine yeterdi. Sen Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanmak için can vermekten daha üstün bir şey biliyor musun?” (Müslim, Hudûd 24. Ayrıca bk. EbûDâvûd, Hudûd 24; Nesâî, Cenâiz64) Bir mü’min için önemli olan, Rabbinin huzuruna tertemiz varmaya gayret etmektir. Rabbinin hoşnutluğunu kazanmak için canını vermesi, rûhunu teslim etmesi gerekse bile bunu seve seve yapmalıdır. Bir günah işleyince önce Allah’tan korkmalı, yaptığına pişman olmalı, gözyaşları dökerek ağlamalı ve kendini bağışlaması için Rabbine yalvarmalıdır. Samimi bir müslümanın yapacağı budur.
Fakat samimiyet ve ihlâs derece derecedir. Bu olay başından geçen hanım sahâbînin samimiyeti ve ihlâsı, bizim takdirlerimizin çok üzerindedir. O Cenâb-ı Hakk’a bütün varlığıyla dönmüş ve dünyalara sığmayan muazzam imanıyla el açıp bağışlanma dilemiştir. Âhirette Mevlâ’sının huzurunda böyle bir günahtan dolayı hesaba çekilip perişan olmaktansa, cezasını dünyada çekip kurtulmayı tercih etmiştir. Hz. Ömer, ÜbeyibnKa'b ve Muâz bin Cebel nasûh tövbesini şöyle tanımlamışlardır: “Nasuh tevbesi, sütün memeye dönmediği gibi kişinin tövbe ettiği günaha bir daha dönmemesidir."
تُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعاً أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُون ‘’Ey müminler, hep birden Allah'a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz." (Nur, 24/31) Ayeti Kerime , bütün mü’minlerintevbeetmesini emretmekte, günahlardan kurtulma yolunun tevbeolduğunu belirtmekte, tevbesikabul edilen kimsenin kurtuluşa erdiğini haber vermekte, dolayısıyla kusursuz kul olmayacağını bildirmektedir… Demek oluyor ki, sağlıklı bir toplumun önemli şartlarından biri, günahlarından kurtulmayı arzu eden ve bu maksatla Allah’a yönelen fertlerden meydana gelmesidir. Çünkü tevbeeden kimse, yaptığı hatayı Allah Teâlâ’ya itiraf etmekte, o günahı bir daha yapmayacağına dair söz vermekte, O’nun merhametine sığınarak affını dilemekte ve böylece Cenâb-ı Hakk’ın yegâne bağışlayıcı olduğunu kabul etmektedir.
Yüce Rabbimiz bir başka ayeti kerimede : وَاَنِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا اِلَيْهِ يُمَتِّعْكُمْ مَتَاعًا حَسَنًا اِلٰى اَجَلٍ مُسَمًّى وَيُؤْتِ كُلَّ ذٖى فَضْلٍ فَضْلَهُ وَاِنْ تَوَلَّوْا فَاِنّٖى اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ كَبٖيرٍ Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum. (Hud suresi-3) Günahları bağışlayacak olan Allah Teâlâ’dır. Kul bunu böyle bilerek Yüce Mevlâ’sına el açıp affını dileyecek ve yaptığı günahlardan dolayı pişmanlık duyduğunu O’na itiraf edecektir. Bağışlanmanın tek yolu budur
وعَنْ أبي هُرَيْرَةَ رضي الله عنه قال : سمِعتُ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم يَقُولُ:« واللَّه إِنِّي لأَسْتَغْفرُ الله ، وَأَتُوبُ إِليْه ، في اليَوْمِ ، أَكثر مِنْ سَبْعِين مرَّةً » Ebu Hureyre(r.a) Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: “Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.”(buhari-daavat-3 وعن الأَغَرِّ بْن يَسار المُزنِيِّ رضي الله عنه قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « يا أَيُّها النَّاس تُوبُوا إِلى اللَّهِ واسْتغْفِرُوهُ فَإِنِّي أَتُوبُ فِي اليَوْمِ مِائَةَ مَرَّةٍ » EgarrİbniYesâr el-Müzenîradıyallahuanh’den rivayet edildiğine göre Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim.” (Müslim, Zikir 42. Ayrıca EbûDâvûd, Vitir 26; İbniMâce, Edeb57)
Sevgili peygamberimiz hiç günahı olmadığı halde hergün bu kadar tövbe ederse,bizlerde ümmet olarak günahlarımıza binlerce defa tövbe ve istiğfâretmeliyiz. Hiç olmazsa Efendimizin bu sünnetine uyarak hergün yüz defa tövbe ve istiğfâr etmeye çalışmalıyız. İstiğfâr, Allah Teâlâ’ya “Rabbim, beni bağışla!” diye dil ile yalvarırken, bedeni günahlardan uzak tutmaktır. Kulun yapacağı budur. Allah Teâlâ’dan umulan ise istiğfâr eden kulunu mağfiret edip bağışlaması, daha açık bir ifadeyle, onu cehennem azâbından korumasıdır. Hz. Ali’nin dediği gibi, dünyada Allah Teâlâ’nın azâbından kurtulmanın iki yolu bulunmaktadır. Bu yollardan biri Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem’in varlığıdır. Ne yazık ki onun vefâtıyla bu fırsat elden kaçmıştır. Geriye sıkı sıkı tutunulması gereken tek yol kalmıştır. O da istiğfârdır. Şu âyet-i kerîme bu gerçeği dile getirmektedir: وَمَا كَانَ اللّٰهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَاَنْتَ فٖيهِمْ وَمَا كَانَ اللّٰهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edecek değildir.(Enfal suresi-33)
كُلُّ بَنِي آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ Tevbe etmenin önemi hakkında Allah rasulübuyurdular ki:"İnsanoğlununherbirihatakârdır. Ancak hatakârların en hayırlısı tevbekâr olanlarıdır.’’(ibnimace) "Resûlullah(sav) buyurdular ki: وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ لَوْ لَمْ تُذْنِبُوا لَذَهَبَ اللَّهُ بِكُمْ وَلَجَاءَ بِقَوْمٍ يُذْنِبُونَ فَيَسْتَغْفِرُونَ اللَّهَ فَيَغْفِرُ لَهُمْ "Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâla hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tevbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı.«(müslim) عَنْ أَبِي عُبَيْدَةَ بْنِ عَبْدِ اللَّهِ، عَنْ أَبِيهِ، قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ (صعلم) :" التَّائِبُ مِنَ الذَّنْبِ كَمَنْ لاَ ذَنْبَ لَهُ " Ubeyde b. Abdullah babasından naklederek diyor ki: Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu: Günahından tevbe eden o günahı işlememiş kimse gibidir. (İbnMace, Zühd, 30/4391)
وعنْ أبي حَمْزَةَ أَنَس بن مَالِكٍ الأَنْصَارِيِّ خَادِمِ رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، رضي الله عنه قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : للَّهُ أَفْرحُ بتْوبةِ عَبْدِهِ مِنْ أَحَدِكُمْ سقطَ عَلَى بعِيرِهِ وقد أَضلَّهُ في أَرضٍ فَلاةٍ Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem’in hizmetkârı olan Ebû Hamza Enes İbni Mâlik el-Ensârîradıyallahuanh’den rivayet edildiğine göre Resûlullahsallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.” Buhârî, Daavât 4; Müslim, Tevbe 1, 7, 8 وعَنْ أبي هُريْرةَ رضي الله عنه قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم : « مَنْ تاب قَبْلَ أَنْ تطلُعَ الشَّمْسُ مِنْ مغْرِبِهَا تَابَ الله علَيْه » “Güneş batıdan doğmadan önce kim tövbe ederse, Allah onun tövbesini kabul eder.” (Müslim, Zikir 43)
Âlimlere göre insan, yaptığı her günahdan dolayı tövbe etmelidir. İşlenen günah sadece Allah’a karşı olup kul hakkını ilgilendirmiyorsa, bundan tövbe etmenin üç şartı vardır: a. Yapılan kötülüğü bırakıp ondan vazgeçmek. b. İşlediği kötülüğe karşı üzülerek pişman olmak. c. O kötülüğü bir daha işlememeye azmedip kat'i kararını vermektir. Eğer işlenen günah kul hakkına taalluk ediyorsa; o zaman bir dördüncü şart daha vardır ki, o da gasp edilen hakkın, mümkünse sahibine iadesi ile birlikte hak sahibiyle helalleşmektir.Şayet bu hak mal ve benzeri bir şeyse, onu sahibine geri verir. Eğer “zina etti” diye iftira atmak gibi bir suçdan dolayı ceza görmeyi gerektiriyorsa, hak sahibine kendisini cezalandırma yetkisi verir veya ondan kendini bağışlamasını ister. Eğer bu kul hakkı birini çekiştirme suçu ise, o kimseden af diler. İnsanın yaptığı her günahdan dolayı tövbe etmesi gerekir. Günahlarının bir kısmından tövbe ederse, Ehl-i sünnet’e göre, sadece o günahları hakkında tövbe etmiş sayılır; tövbe etmediği günahları devam eder.
Hz. Ali, bir bedevînin, Ey Allah’ım, senden beni bağışlamanı diliyor ve (sana günahlarımdan dolayı) tevbeediyorum” diyerek tevbeettiğini duymuş ona, “Ey adam! Tevbededil çabukluğu, yalancıların tövbesidir” demiştir. Adamın, “O halde tevbenedir?" diye sorması üzerine, Hz. Ali ona, "Tevbenin altı özelliği vardır" demiş ve bu özellikleri şöyle sıralamıştır: 1. Geçmiş günahlara pişmanlık duymak, 2. Yerine getiremediği farzları kaza etmek, 3. Mazlumun hakkını vermek, 4. Hak sahipleriyle helalleşmek, 5. Bir daha günaha dönmemeye azmetmek, 6. İbadet ve itaat ile nefsi olgunlaştırmaktır
Sonuç olarak Mümin günahına şartlarına uygun tövbe edebildiği ve günahı bağışlandığı zaman hiç günah işlememiş gibi olur. Tövbe eden mümin, Allah ve peygambere itaat etmiş hem günahından kurtulmuş hem de sevap kazanmış olur.Tevbe kişi kendini hesaba çeker, yaptığı hataları ve günahları bulmaya çalışır ve bu şekilde günahlarını düşünerek Allah Teâlâ’ya yönelme ve ondan kendisini bağışlama imkanı bulur. Tevbe kişiye hatalarıyla yüzleşme imkanı verir.
BERAT KANDİLİ Berat gecesi hicri aylardan şaban ayının onbeşincigecesi bu yıl 12 Haziran Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece Berat Kandili gecesidir.. Berat, Arapça berâe-berâet kelimesinin Türkçeleşmiş halidir. Kur’an’da “Berae” kökünden 25 kelime bulunmakta olup, bunlardan iki tanesi “Beraet” şeklinde geçmektedir. Berâet, iki şey arasında ilişki olmaması; kişinin herhangi bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğün bulunmaması anlamındadır.
Istılah olarak berat ise, Allah’ın affı ve bağışlaması, günah, borç ve cezadan kurtulmak gibi anlamlara gelmektedir. Beratın özünde, günahlardan arınma ve Yüce Allah’ın rahmet ve mağfiretine ulaşma amacı vardır. Bu gecede Allâh'ın affı ve bağışlamasının çok olacağı müjdelendiğinden, bu geceye “Berat Gecesi” denilmiştir. Berat Gecesi için Arapça eserlerde “şabanın ortasındaki gece”, “mübarek gece”, “rahmet gecesi” ve “sak (belge) gecesi” manalarına gelen terkipler kullanılmaktadır.
حم وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ إِنَّا أَنزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُّبَارَكَةٍ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ أَمْراً مِّنْ عِندِنَا إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ “HâMîm.Apaçık olan Kitab’aandolsun ki, biz onu mübârek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz insanları uyarmaktayız . Katımızdan bir emirle her hikmetli iş o gecede ayırt edilir. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, Rabbinden; göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbinden bir rahmet olarak biz peygamberler göndermekteyiz” Duhan 1-5
Müfessirlerin bir kısmı,ayet-i kerimede geçen “Mübarek Gecenin” Berat gecesi olduğunu ve bu gecede Kuran-ı kerimin topluca dünya semasına indirildiğini; • Kadir gecesindeise,bölüm bölüm Rasülüllah (s.a.v)’e nazil olmaya başladığını ifade etmişlerdir.Bu gecenin mübarek oluşunun sebeplerinden biri de budur.. • Ancak müfessirlerin çoğunluğuna göre ayetteki “Mübarek Gece” Kadir gecesidir. Tefsirlerde bu gece ile ilgili olarak şu şekilde izahlar yer almaktadır: Vergi ödendiği zaman nasıl ki vergi borçlusuna borcundan kurtulduğunu gösteren bir belge veriliyorsa, Allah Azze ve Celle de Berat Gecesinde mü'min kullarına berat yazar. Zaten bu gecenin dört adı vardır: "Mübarek Gece", "Berae Gecesi", "Sakk Gecesi. Belge ve senet. (Allah Teala bu gece mü'min kullarına beraet yazar)", "Rahmet Gecesi."
Bu gecenin beş özelliği vardır: • 1) Bu gecede önemli işlerin seçimi ve ayırımı yapılır. فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ • 2) Bu geceyi ibadetle geçirenlere yardımcı olması amacıyla Allah tarafından melekler gönderilir. • 3) Bu gece bağışlanma ve af gecesidir. 4) Bu gecede yapılan ibadetlerin fazileti çok büyüktür. • 5) Bu gecede Peygamberimize şefaat yetkisinin tamamı verilmiştir. Bu yetkinin üçte biri Şaban'ın onüçüncü günü, üçte biri Şaban'ın ondördüncü günü, geri kalan üçte biri de Şaban'ın onbeşinci günü verilmiştir.
فَوَلِّ وَجْهَكَ شَطْرَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَحَيْثُ مَا كُنتُمْ فَوَلُّوا وُجُوِهَكُمْ شَطْرَهُ Ayrıca Kıblenin değişmesi gibi mühim bir hadisenindebu gece vuku bulmasıdır. Peygamberimiz hicretin ikinci senesi Şaban’ın on beşinci Salı günü Bişr bin Benam’ın validesini ziyaret için Beni Seleme yurduna gittiğinde mescitte öğle namazının ikinci rekâtını eda ederken, Kâbe’nin kıble olduğunu beyan eden, “Namazda Mescid-i Haram yani Kâbe tarafına yüzünü çevir ve nerede olursanız Mescid-i Haram tarafına dönünüz.”(bakara-144) ayeti nazil olmuştur. Bu vahiy üzerine Peygamberimiz namaz içinde iken Kâbe-i Muazzama tarafına döndü. Cemaat de safları ile birlikte Kâbe’ye doğru yöneldiler ve böylece namazı eda ettiler. İşte bunun için o mescide “Mescid-i Kıbleteyn”iki kıble mescidi adı verildi.
Peygamberimiz bu geceyle ilgili olarak hadisi şeriflerinde: إِذَا كَانَتْ لَيْلَةُ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ فَقُومُوا لَيْلَهَا وَصُومُوا يَوْمَهَا . فَإِنَّ اللَّهَ يَنْزِلُ فِيهَا لِغُرُوبِ الشَّمْسِ إِلَى سَمَاءِ الدُّنْيَا فَيَقُولُ أَلاَ مِنْ مُسْتَغْفِرٍ فَأَغْفِرَ لَهُ أَلاَ مُسْتَرْزِقٌ فَأَرْزُقَهُ أَلاَ مُبْتَلًى فَأُعَافِيَهُ أَلاَ كَذَا أَلاَ كَذَا حَتَّى يَطْلُعَ الْفَجْرُ “Şaban ayının yarısı (Beraat gecesi) gelince; gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Şüphesiz ki Allah, o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve şöyle der: - Benden Yok mu af dileyen, onu affedeyim.- Yok mu rızık isteyen ona rızık vereyim.- Yok mu bir derde mübtela olan ona afiyet vereyim.- Yok mu şunu isteyen, yok mu bunu isteyen diyerek sabaha kadar devam eder.” (İbnMace, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm,38).
إِنَّ اللَّهَ تَعَالَى يَنْزِلُ لَيْلَةَ النِّصْفِ مِنْ شَعْبَانَ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا فَيَغْفِرُ لأَكْثَرَ مِنْ عَدَدِ شَعَرِ غَنَمِ كَلْبٍ Hz. Aişe(r.a.) rivayet ettiği bir hadiste Rasülüllah(s.a.v) şöyle buyurdu: Allah Teala rahmetiyle şaban ayının on beşinci gecesi dünya semasına tecelli eder ve kelbkabilesinin koyunlarının tüyleri sayısından daha fazla kişiyi bağışlar (Tirmizi)
Sevgili Peygamberimizin hadislerinde zikrettiği günahları bu gecede bağışlanmayacak olan insanlar şunlardır: • Allah'a şirk koşanlar • Ana-babalarına isyan eden, evlatlar • Alkollü içecekleri içmeye ve faiz yemeye devam edenler, vazgeçmeyi düşünmeyen, bu konuda tevbe, istiğfarı aklına getirmeyenler • Sihir,büyücülükle meşgul olanlar • Müslümanlara karşı kin ve düşmanlık besleyenler • Adam öldürüp, yaptığı bu büyük günahtan pişmanlık duymayanlar • Gururlu ve kibirli olanlar • Akrabalarla ilişkileri kesenler
Bu gecede nefsimizin ve hayatımızın muhasebesini yapmalıyız Hayatımızın hesabını yaparak kârımızın ve zararımızın bilançosunu çıkarmalıyız.. Ana ve babalarımızın gönüllerini almalıyız. Ölülerimizi rahmetle anarak ruhlarını şadetmeliyiz. Bu güzel fiil ve hareketlerin yanında Kur’an-ı Kerim’i okumalıyız. Salavatüşerife, zikir ve tesbihatta bulunmalıyız. Kazaya kalan namazlarımızı kılmalıyız. Rabbimizden hayırlar, feyz-ü bereketler, inayetler istemeliyiz. Fakirlere, yoksullara yardım etmeliyiz. Nefsimiz, ailemiz, akraba, eş ve dostlarımız, aziz milletimiz ve bütün Müslümanların saadeti ve selameti için dua etmeliyiz.
BERAT GECESİ DUASI Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir: "Allah’ım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin’’ ERDAL AKKÜLOĞLU - BIÇKIATİK MAH. CAMİİ İMAM HATİBİ - HENDEK