800 likes | 1.58k Views
اعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــم بسم الله الرحمن الرحيم اَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِين وَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ. TÖVBE ETMENİN ÖNEMİ, ŞARTLARI ve KAZANIMLARI ve BERAT KANDİLİ.
E N D
اعُوذُ بِاللَّهِ مِـنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيــمبسم الله الرحمن الرحيماَلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينوَالصَّلَاةُ وَالسَّلَامُ عَلَى رَسُولِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى آلِهِ وَصَحْبِهِ اَجْمَعِينَ
İslâm inancına göre insan, dünyaya günahsız ve masum olarak ve İslâm fıtratı üzere gelir. Dünyaya ilk geldiğinde hiçbir eğriliği yoktur. فَأَقِمْ وَجْهَكَ لِلدِّينِ حَنِيفًا فِطْرَةَ اللَّهِ الَّتِي فَطَرَ النَّاسَ عَلَيْهَا لَا تَبْدِيلَ لِخَلْقِ اللَّهِ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ “Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” (Rûm, 30/30)
كُلُّ مَوْلُودٍ يُولَدُ فِي الإِسْلاَمِ“Her doğan Müslüman olarak doğar.” (Müslim, Kader, 23)
İnsan, varlık âleminin en mükemmelidir. Allah'a kulluk için yaratılmıştır. Kâinattaki her şey onun için var edilmiş ve onun hizmetine sunulmuştur. Varlıklar içinde sadece insanlar ve cinler, Allah'a kulluk amacıyla yaratıldıkları (Zâriyat, 51/56) halde yaratılış gayelerine aykırı davranıp günah işleyebilirler. Melekler hiç günah işlemezler, çünkü onların günah işleme yetenekleri yoktur.
İnsana irade ve özgürlük verilmiş, akıl, peygamber ve kutsal kitaplarla rehberlik edilmiştir. Buna mukabil nefsanî arzuları vardır. Şeytan ona düşmanlık etmekte ve kötülüklere teşvik etmektedir. Nefsine ve şeytana uyarak kötülük yapabilir. Allah'a isyan konumuna düşebilir, kulluk görevlerini terk edebilir, günah bataklığına dalabilir. İnancına, canına, malına, onuruna, nesline, insanlara zarar verebilir. Doğuştan getirdiği temizliği, safiyeti, günahsızlığı bozabilir. Atası Hz. Âdem gibi ilahi buyruklara muhalefet edip günah işleyebilir, işlemektedir de. Buna mukabil Allah, günah işleyenlere tövbe kapısını sonuna kadar açmıştır.
İNSANIN GÜNAH İŞLEME SEBEPLERİ • İNSANIN GÜNAH İŞLEYEBİLECEK ÖZELLİKTE YARATILMIŞ OLMASI • İnsan dünyada imtihan halinde olduğundan (Mülk, 67/2), hayra ve şerre, hakka ve batıla, iyiye ve kötüye, günaha ve sevaba yönelebilecek yetenekte yaratılmıştır. وَنَفْسٍ وَمَا سَوَّاهَا فَأَلْهَمَهَا فُجُورَهَا وَتَقْوَاهَا “Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirene yemin ederim ki Allah, insana fücur ve takvasını ilham etmiştir.” (Şems, 91/7-8)
Ayetteki ‘fücûr’; inkar, isyan, zulüm başta olmak üzere her türlü günahı, ‘takva’ ise iman, ibadet, itaat ve benzeri sevap olan inanç, söz ve eylemi ifade etmektedir. Yani; Allah hayır ve şerri açıkladı, itaat ve isyan olan şeyleri tanıttı ve öğretti, insanı bunlarla yetenekli kıldı demektir. إِنَّا هَدَيْنَاهُ السَّبِيلَ إِمَّا شَاكِرًا وَإِمَّا كَفُورًا “Şüphesiz biz ona doğru yolu gösterdik. O, ya şükredici ya da nankör olur.” (insan, 76/3) وَهَدَيْنَاهُ النَّجْدَيْنِ“Biz ona iki apaçık yolu (hayır ve şer yollarını) göstermedik mi?” (Beled, 90/10)
Günah işleyenler kendi özgür iradeleri ile günah işlemektedirler. Çünkü insan günah işleyecek yetenekte yaratılmıştır. كُلُّ بَنِي آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ “Âdemoğlunun hepsi günahkârdır. Günah işleyenlerin en hayırlıları ise tövbe edenlerdir.” (İbn Mâce, Zühd 30; II 1420)
لو لم تذنبوا لذهب الله بكم و لجاء بقوم يذنبون فيستغفرون الله فيغفر لهم ‘Eğer siz günah işlememiş olsaydınız Allah sizi yok eder, başka bir kavim getirir, onlar günah işlerler, günahlarının bağışlanmasını Allah'tan isterler, Allah da onları bağışlardı.’ (Müslim, Tövbe, 11, IV, .2106.)
2. İNSANIN ZAYIF YARATILMIŞ OLMASI يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُخَفِّفَ عَنْكُمْ وَخُلِقَ الْإِنْسَانُ ضَعِيفًا “Allah sizden yükümlülükleri hafifletmek istiyor. Çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisa, 4/26) وَاللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا “Allah, sizin tövbenizi kabul etmek istiyor. Şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi istiyorlar.” (Nisa, 4/27)
İNSANINZAFİYETİ Aceleci(İsrâ, 17/11, Ra’d, 13/6. Yunus, 10/11-12) Çok hırslı ve çok cimri(Meâric, 70/19-21, İsrâ 17/100. Rûm, 30/36) Çok nankör, çok şımarık ve çok ümitsiz(Zümer, 39/8. Fussılet 41/49-51, Hûd, 11/9-10 Çok azgın, çok hasım ve çok tartışmacı(Alak, 96/6-7, Nahl, 16/4, Kehf, 18/54) Çok cahil ve çok zalim(Ahzâb, 33/72) oluşudur. • Şehvetine düşkün(Taberî IV,5/29-30.) • Öfkesine yenik(Kurtubî V, 149.) • İbadetlerin meşakkatlerine tahammülsüz(Âlûsî, V, 14.) • Azim göstermede yetersiz(Beydâvî, II, 57.) • Nefsani arzularına ve dünya lezzetlerine karşı koymada aciz (Sâbûnî, Muhammed Ali, I,271.)
3.ŞEYTANIN DÜŞMANLIĞINA MARUZ OLMASI إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْإِنْسَانِ عَدُوًّا مُبِينًا “Şüphesiz şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.”(İsrâ, 17/53) • Şeytan, insana fuhşu, zinayı, cimriliği (Bakara, 2/169,268), çirkin işleri (Nur, 24/21) emreder. • Allah'ı anmayı unutturur (Mücadele, 58/19) • Yaptıklarını süslü ve cazip gösterir (En’am, 6/43) • Doğru yoldan saptırır (Neml 27/24) • Azdırır ve günaha sürükler (Meryem, 19/83)
4. DÜNYA HAYATININ CAZİP KILINMIŞ OLMASI زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ “İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir.” (Âl-i İmrân, 3/14)
5. İNSANA SORUMLULUK VERİLMİŞ OLMASI İnsan akıl, irade, anlama, konuşma, iyiyi kötüden ayırma, doğruyu yanlıştan ayırabilecek yetenekle donatılmış, ona ilk insandan itibaren kitap ve peygamberle rehberlik yapılmıştır. Bu itibarla inanç, irade ve davranışlarında serbest bırakılmıştır. Çünkü Allah insanı ölümü ve hayatı (Mülk, 67/2), malı ve evladı (Enfal, 8/28), hayır ve şer (Enbiya, 21/35), iyilik ve kötülük (A’raf, 7/168), doğruluk ve yalan (Ankebut, 29/3), Allah yolunda çalışıp çalışmama (Muhammmed, 47/3), verilen nimetler(Bakara, 2/155; Mâide, 5/48)ile imtihana tabi tutmuştur(Mülk, 67/2). İmtihan halinde olanın ise özgür olması gerekir. İnsana tam bir özgürlük verilmiş ancak inanç, söz, eylem ve davranışlarıyla sorumlu tutulmuştur.
B. GÜNAH “İyilik, güzel ahlaktır, günah ise, göğsüne sıkıntı veren ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.”(Müslim, Birr, 5, III, 1980) GÜNAHI İFADE EDEN KUR’ÂN KAVRAMLARI Küfr, Şirk, Nifâk, Cürm, Fesâd, İsyân, Fısk, Fuhş-Fahşa, Ma’sıyet, Zulüm, İsm, Hata, Hatîe, Zenb, Vizr, Hıns, Kebîra, Sû, Seyyi, Seyyie, Utüv, Lemem.
C. TÖVBE يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَصُوحًا عَسَى رَبُّكُمْ أَنْ يُكَفِّرَ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ “Ey iman edenler! Allah'a içtenlikle/nasûh tövbesi ile tövbe edin. Umulur ki Rabbiniz günahlarınızı örter ve sizi altlarından akan cennetlerine koyar.” (Tahrîm, 66/8)
كُلُّ بَنِي آدَمَ خَطَّاءٌ وَخَيْرُ الْخَطَّائِينَ التَّوَّابُونَ “Bütün insanlar hata yapar, hata yapanların en hayırlısı ise hatasından dönendir.” (İbn Mace Zühd, II, 1420)
Tövbe • Sözlükte; “Dönmek, pişmanlık ve vazgeçmek” • Istılahta; “İnsanın işlediği günahını itiraf edip pişman olması, günahı terk edip Allah'a yönelmesi ve O’ndan kötülüğü ve işlediği günahı affedip bağışlamasını dilemesi ve O’na yalvarması” demektir. • “İstiğfar”; Allah'tan bağışlanma, af ve mağfiret dilemektir. • Tövbe edene tâib, tövbekâr denir. Tövbe Hz. Âdem’le başlar ve kulluğun göstergesidir.
“Tövbe”; kişinin şirk, küfür ve nifaktan imana, batıldan hakka, yanlıştan doğruya, isyandan itaate, günahtan ve hatadan sevaba yönelmesi, arızî olan günah halini bırakıp aslî olan salah haline dönmesidir. Bu itibarla tövbe, imanın ilk makamı, hak yolculuğunun başlangıç noktasıdır. Tövbe kişinin kendini yenilemesi ve bir iç onarımdır. Yani, saptırıcı düşünce ve davranışlarla bozulan kalbî muvânezeyi, yeniden düzene koyma uğrunda, ferdin, Hak’dan Hakk’a kaçması, daha doğrusu, O’nun gazabından lütfuna, hisabından rahmet ve inâyetine sığınmasıdır tövbe.
Tövbeyi, günah duygusuyla, benliğin bir hesaplaşması şeklinde ta’rif etmek de mümkündür. Yani, nefsin, hayatı sorumsuzca sevk ve idaresine karşı, benlik ve iradenin, yüce dağlar gibi, günahların karşısına dikilip ona geçit vermemesidir tövbe. Günah, muvâzenesizce bir çukura yuvarlanıp gitmekse, tövbe, usûlüne göre bir hamlede sıçrayıp oradan dışarıya çıkmaktır. Diğer bir ifade ile, günah; vicdanın muvakkat bir murakabesizliğinden, rûhun aldığı yara ise, tövbe; kalbin, sürekli bir ızdıraba düşmesi ve çok ciddî olarak kendi kendini kontrole koyulması ve böylece duyguların yeniden fer ve kuvvet kazanmasıdır.
Günah, insanda şeytanın hâkimiyeti ve nefsin tesiriyle olduğuna göre, tövbe, şeytana karşı duyguların müdafası ve ruhtaki ahenksizliği, bozulmayı düzenleme gayreti demektir. Günah, erozyonlarının; ruhu törpüleyip aşındırmasına karşılık tövbe, gönül zeminini, düşünce ve sözlerin en güzeli “kelime-i tayyibe” ile çimlendirmek ve o erozyonların tahribatını önlemektir.
TÖVBENİN ÖNEMİ قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنْفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِنْ رَحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعًا إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ “(Ey Peygamberim!) De ki, ‘Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Zümer, 39/53)
Tövbe etmek, ilâhî bir emirdir. Pek çok ayette yüce Allah kullarının tövbe etmelerini emretmektedir. وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ “Ey müminler! Hep birlikte Allah'a tövbe ediniztâ ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur, 24/31) اِنَّ اللّهَ يُحِبُّ التَّوَّا بينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرينَ “Allah tövbe edenleri sever ve temizlenenleri sever.” (Bakara, 2/222)
وَاسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ إِنَّ رَبِّي رَحِيمٌ وَدُودٌ “Rabbinizden bağışlanma dileyin,sonra O’na tövbe edin, şüphesiz Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir.” (Hud, 11/90) وَاسْتَغْفِرُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ “Allah'tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” (Müzzemmil, 73/20, bkz. Bakara, 2/199)
وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا “Kim bir kötülük işler, yahut nefsine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlanmasını dilerse, Allah'ı bağışlayıcı ve esirgeyici bulur.” (Nisa, 4/110) أَفَلَا يَتُوبُونَ إِلَى اللَّهِ وَيَسْتَغْفِرُونَهُ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ “Hâlâ mı Allah'a tövbe etmezler ve O'ndan bağışlanma istemezler? Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.’ (Maide 5/74)
Ayetlerden anlaşılacağı üzere yüce Allah ısrarla kullarından tövbe ve istiğfar etmelerini emretmekte ve hemen sonrasında da “Rahîm, Ğafûr, Ğaffâr, Vedûd” isimlerini zikretmesi kendisine yönelen kullarını boş çevirmeyeceğini, dilek ve isteklerini kabul edeceğini, merhametinin, bağışlamasının ve sevgisinin çokluğunu bildirmeye yönelik olarak zikredilmiş olmakla birlikte ve bu kulları tövbe ve istiğfara teşviktir.
Tövbe ve istiğfar, Allah'a karşı bir kulluk görevidir. Yüce Allah peygamberinden de istiğfarda bulunmasını istemiştir: فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَاسْتَغْفِرْهُ إِنَّهُ كَانَ تَوَّابًا “(Ey Peygamberim!) Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve O’ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir.” (Nasr, 110/3)
Peygamberimiz (s.a.v.) de Yüce Allah'ın emrini yerine getirmiş ısrarla tövbe ve istiğfar yapmıştır. والله إني لأستغفر الله وأتوب إليه في اليوم أكثر من سبعين مرة “Vallahi ben, günde yetmiş defadan fazla Allah’tan beni bağışlamasını dilerim, tövbe ederim.” (Buharî, Daavat, VII, 145) Peygamberimiz (s.a.v.) günah işlediği için değil kulluk görevi olduğu ve ümmetine örneklik etmek için tövbe etmiştir.
Peygamberler kavimlerini tövbeye davet etmişlerdir. Hûd (a.s.): وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَى قُوَّتِكُمْ وَلَا تَتَوَلَّوْا مُجْرِمِينَ "Ey kavmim! Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra O'na tövbe edin ki, üzerinize gökten bol bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoğaltsın. Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin." (Hûd, 11/52)
Nûh (a.s.): فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا “Dedim ki: ‘Gelin, Rabbinizden bağışlama dileyin; Çünkü O çok bağışlayıcıdır. (Bağışlama dileyin ki) üzerinize gökten bol yağmur yağdırsın. Sizi mallarla, oğullarla desteklesin ve sizin için bahçeler var etsin, sizin için ırmaklar var etsin. ” demiştir. (Nuh, 71/10-12)
Günahı ne kadar çok olursa olsun kul gerçek anlamda tövbe ettiği zamanAllah kulunu bağışlar. لَوْ أخْطَأْتُمْ حَتَّى تَبْلُغَ خَطَايَاكُمُ السَّمَاءَ ثُمَّ تُبْتُمْ لَتَابَ عَلَيْكُمْ “Eğer günah işleseniz ve günahlarınız semaya ulaşacak kadar çok olsa, sonra tövbe etseniz, Allah mutlaka tövbeleri kabul eder.” (İbn Mâce, Zühd, 30)
Günahkar olan her insanın tövbe etmesi farzdır. Günaha tövbe etmemek ayrıca günahtır. وَمَنْ لَمْ يَتُبْ فَأُولَئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ “Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerin tâ kendileridir.” (Hucurât, 49/11)
Allah tövbe etmeyenleri kınamaktadır: أَوَلَا يَرَوْنَ أَنَّهُمْ يُفْتَنُونَ فِي كُلِّ عَامٍ مَرَّةً أَوْ مَرَّتَيْنِ ثُمَّ لَا يَتُوبُونَ وَلَا هُمْ يَذَّكَّرُونَ “Görmüyorlar mı ki, onlar (münafıklar) her yıl bir veya iki kere belaya çarptırılıp imtihan ediliyorlar? Sonra ne tövbe ediyorlar, ne de ibret alıyorlar.” (Tevbe, 9/126)
Allah işlediği günahlara tövbe etmeyenleri cezalandıracağını bildirmektedir إِنَّ الَّذِينَ فَتَنُوا الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَتُوبُوا فَلَهُمْ عَذَابُ جَهَنَّمَ وَلَهُمْ عَذَابُ الْحَرِيقِ “İnanan erkek ve kadınlara işkence yapıp sonra da tövbe etmeyenlere cehennem azabı ve yangın azabı vardır.” (Burûc, 85/10)
TÖVBENİN İKİ YÖNÜ VARDIR 1.TÖVBEYİ KABUL EDEN ALLAH 2.TÖVBE EDEN İNSAN • TÖVBEYİ KABUL EDEN ALLAH “Tövbe” kelimesi Allah'a izafe edildiğinde, Allah'ın, kulunun durumunu daha iyi bir hale çevirmesi, ona tövbe etmeyi nasip etmesi ve tövbesini kabul etmesi anlamlarına gelir.
فَتَلَقَّى آَدَمُ مِنْ رَبِّهِ كَلِمَاتٍ فَتَابَ عَلَيْهِ إِنَّهُ هُوَ التَّوَّابُ الرَّحِيمُ “Âdem Rabb'ından birtakım kelimeler aldı, (onlarla tövbe etti. O da) tövbesini kabul etti. Muhakkak O, tövbeyi çok kabul eden, çok merhametli olandır.” (Bakara, 2/37) mealindeki ayette “kulunun tövbesini kabul etti” anlamına gelir.
Allah Tevvâb’dır: ‘Tevvâb’ kullarının tövbesini sürekli kabul eden, cezalandırmaktan vazgeçen, affa dönen anlamlarına gelir. Tevvâb ismi Kur’ân’da 11 ayette ve çoğunlukla ‘Rahîm’ ismi ile geçmektedir. • Allah Günahları Bağışlayandır: ‘Ğâfir’; affeden, bağışlayan. Ğafûr ve Ğaffâr; çok affeden, çok bağışlayan. Zû mağfire; mağfiret sahibi, affedip bağışlayıcı, Vâsi’u’l-mağfire; bağışlaması ve affı geniş, bol ve çok olan. Ehlü’l-mağfire; mağfiret ehli, affedici. Hayru’l-ğâfirîn; bağışlayanların en hayırlısı demektir.
c. Allah Affedicidir: ‘Afüvv’; Çok affeden, çok bağışlayan demektir. • Allah Kusurları Örtendir: ‘Settâr’; Kur’an’da iman edip namazını kılan, zekâtını veren, fakirlere borç veren (Mâide, 5/12), Allah'a karşı gelmekten sakınan (Enfâl, 8/29), Tövbe ve istiğfar eden (Tahrîm, 66/8) kimselerin günahlarının örtüleceği bildirilmektedir.
e. Allah Günahları Sevaba Tebdil Eder: إِلَّا مَنْ تَابَ وَآَمَنَ وَعَمِلَ عَمَلًا صَالِحًا فَأُولَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا “Ancak tövbe ve iman edip salih amel işleyenler başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”(Furkan, 25/70) الله افرح بتوبة عبده من احدكم يجد ضالته بالفلاة “Allah birinizin tövbesine yitiğini çölde bulan kimsenin sevinmesinden daha çok sevinir.” (Müslim, Tevbe, 1.IV, 2102)
2. TÖVBE EDEN İNSAN Tövbe eden insan olabilmek mümin için övülen bir niteliktir. Yüce Allah tövbe edenleri övmekte ve onları sevdiğini bildirmektedir. التَّائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْآَمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللَّهِ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ “(Kurtuluşa erenler)Tövbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruçlular, rükua varanlar, secdeye kapananlar, iyiliği emredip, kötülükten vazgeçirenler, Allah'ın hududunu koruyanlar (emirleriyle yasaklarının ölçülerine riayet edenler)dır. Müminleri müjdele.” (Tevbe, 9/112)
Tövbe eden müminler Allah'a itaat etmiş olurlar. وَتُوبُوا إِلَى اللَّهِ جَمِيعًا أَيُّهَا الْمُؤْمِنُونَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ “Ey müminler! Hep birlikte Allah'a tövbe ediniz tâ ki kurtuluşa eresiniz.” (Nur, 24/31)
Pişmanlığın ilk adımı tövbe, ikinci adımı inâbe, sonu evbedir. Tövbe büyük günahlardan, inâbe küçük günahlardan, evbe nefisten Hakk’a dönüştür. Tövbe makamını sağlıklı bir şekilde gerçekleştiren kul inâbeye ulaşır. Kul elest bezminde yaptığı ahde bağlı kalarak sözle Hakk’a döndüğünü ifade ettikten sonra buna göre davranıp inâbe sahibi olabilir. Kur’an’da; وَأَنِيبُوا إِلَى رَبِّكُمْ“Rabbinize inâbe ediniz, dönünüz” buyurulmuştur. (Zümer 39/54) Kur’an’da on sekiz yerde geçen inâbe Hz. İbrâhim’e, Süleyman, Dâvûd, Şuayb ve Hz. Muhammed’e nisbet edilmiştir. “Evb” de (evbe, iyâb, meâb) tövbe anlamında kullanılmış, Hz. Dâvûd, Süleyman ve Eyyûb’a izâfe edilmiştir.
GÜNAHLARA TÖVBE • Küçük Günahlar • Büyük Günahlar • İnsanı Dinden Çıkaran Günahlar • İnsanı Dinden Çıkarmayan Günahlar • Kul Hakkı İçeren ve İçermeyen Günahlar • Küçük Günahlar: Kul haklarına yönelik değilse küçük günahlar, büyük günahlardan sakınılması, salih ameller işlenmesi, musibetlere sabredilmesi ve niyazda bulunulması ile bağışlanır.
إِنْ تَجْتَنِبُوا كَبَائِرَ مَا تُنْهَوْنَ عَنْهُ نُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَنُدْخِلْكُمْ مُدْخَلًا كَرِيمًا “(Ey Müminler!) Eğer size yasaklananların büyüklerinden kaçınırsanız, sizin küçük günahlarınızı örteriz ve sizi güzel bir yere/cennete koyarız.” (Nisa, 4/30) “Beş vakit namaz ve Cuma namazı diğer Cuma namazına kadar büyük günahlardan kaçındığın takdirde aralarında işlenen (küçük) günahlara kefarettir.”(Müslim, Tahare, 14)
“Müslamana, fenalık, hastalık, keder, hüzün, eza, can sıkıntısı arız olmaz, hatta vücuduna bir diken batırılmaz ki, Allah bu musibetler sebebiyle onun bir kısım hatalarını ve günahlarını bağışlamış olmasın.”(Buhârî, Merda’, 1, VII, 2)
b. Büyük Günahlar: Önemli olan hiç günah işlememesi değil günah işlediğinin bilincinde olması, yaptığı hatanın farkına varması, Allah ve Peygambere isyan durumuna düştüğünü anlaması, işlediği günahtan dolayı huzursuzluk duyarak derhal tövbeye koşabilmesidir. Bu huzursuzluk imanın gereğidir, Kur’ân bu kimseleri muttaki olarak isimlendirmektedir.
وَالَّذِينَ إِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً أَوْ ظَلَمُوا أَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللَّهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا اللَّهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلَى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ “Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tövbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.” (Âl-i İmrân, 3/135)
Muttakî insan günah işleyebilir ancak günahta ısrar etmez ve işlediği günaha üzülür, hemen tövbe eder. “Seni iyi amellerin sevindirir, kötü amellerin üzerse sen müminsin.” (Ahmed, IV, 397) c. İnsanı Dinden Çıkaran Günahlar Şirk, küfr, nifak, ayetleri ve dinî hükümleri yalanlamak, alaya almak ve beğenmemek gibi günahlardan kurtulmak için ölmeden önce mutlaka şartlarına uygun iman edilmesi gerekir.
c. İnsanı dinden çıkarmayan günahlar Yalan söylemek, insanları alaya almak, kötü lakap takmak, zina etmek ve hırsızlık gibi günahlar insanı dinden çıkarmasa da bunları işleyen fasık, isyankar ve günahkar olur. “Cibril bana geldi, ‘Ümmetinden kim Allah'a ortak koşmadan ölürse cennete gireceği müjdesini verdi.’ Ben, ‘Zina etse ve hırsızlık yapsa da mı’ dedim. Cibril, ‘Zina etse ve hırsızlık yapsa da’ dedi.”(Müslim, İman, 153) Bu ve benzeri hadislerden bu suçları işleyenler hiç ceza görmeden cennete girer şeklinde anlamak doğru değildir. Dünyaya ait cezaları uygulanmazsa bu suçları işleyen müminin günahına tövbe etmesi ve hak sahibiyle helalleşmesi gerekir. Tövbe etmeden ölürse hali Allah'a kalır, Allah dilerse onu bağışlar, dilerse cezalandırır.