400 likes | 759 Views
Atılım Üniversitesi Politik Ekonomi Doktora Programı. Yrd . Doç. Dr. Hayriye ÖZEN POEC 615 – İdeoloji ve Söylem. Pecheux : İdeoloji ve Söylem. Elçin YILDIZ ŞİMŞEK 111440003. İlgili Okuma Listesi. Pecheux , M. 1982 Language Semantics and Ideology (sayfa 97 - 129)
E N D
Atılım ÜniversitesiPolitik Ekonomi Doktora Programı Yrd. Doç. Dr. Hayriye ÖZEN POEC 615 – İdeoloji ve Söylem
Pecheux: İdeoloji ve Söylem Elçin YILDIZ ŞİMŞEK 111440003
İlgili Okuma Listesi • Pecheux, M. 1982 LanguageSemanticsandIdeology (sayfa 97 - 129) • Pecheux, M. 1995 TheMechanisms of Ideological (Mis)recognition Editedby S. Zizek “MappingIdeology” (sayfa 141 - 151) • Macdonell, D. 1986 Theoriesof Discourse: An Introduction (sayfa 43 - 59)
“I am not sayingpolitics is theunconscious, but onlytheunconscious is politics.” JacquesLacan
MichelPecheux (1938-1983) “Louis Althusser, Ferdinand de Saussure ve ValentinNikolaevichVolosinov arasındaki tuhaf ve üçlü bir entelektüel evliliğin meyvesidir.”
Althusser´ci bir dilbilimci olan MichelPecheuxVoloshinov’un teorilerinden esinlenmiştir. Pecheux, Saussure’ün dil söz ayrımını diskürsif süreç ve diskürsif biçimlenme kavramlarıyla beraber incelemiştir. Diskürsif formasyon ya da biçimlenme olarak adlandırılan, formasyonun toplumsal hayat içerisinde saptadığı kesin durumlar için neler söylenebildiği ya da söylenmesini gerektirdiği kurallar takımıdır. Diskürsif formasyon, meydana getirilen aktüel 147 diskürsif sürecin içindeki dilbilimsel sistemin veya anlamın matrisini oluşturur. Dil, kendi başına özerk bir sistemdir ve bu sistem işçiler, orta sınıf, kadınlar ve erkekler tarafından kullanılır. Bütün diskürsif formasyonların genel temelini biçimlendiren dildir. Pecheux’ya göre, içerdiği ideolojik sözcelerle birlikte diskürsif formasyonun karmaşık bütün içindeki yeri bireysel konuşmalarda gizlenmiştir. Konuşan kişiye çok doğal görünse de, bilinçsizce yapılan ya da bastırılmış olarak görülen anlamlar açık bir şekilde görülür. Bu tarz eylemlerde konuşucu kendisinin ideolojik bir formasyon ve diskürsif bir işlevi olduğunu unutur. Bu yüzden söyleminin üreticisi olarak kendisini yanlış tanıyabilir ya da tanıtabilir.
LanguageSemanticsandIdeology (s. 97-129) On theIdeologicalConditions of theReproduction / Transformation of theRelations of Production Materyalist Bir Söylem Teorisinin Temelleri
Üretim, hiçbir şekilde ideolojinin tek elemanı değildir. Aynı zamanda, üretim ilişkilerinin dönüşümünün sosyal bir formu söz konusudur. İdeolojiler sadece fikirlerden oluşmaz, esasen uygulamalardan oluşur.
İdeoloji kendisini Zeitgeist(zamanın ruhu/çağın zihniyeti)´in genel bir şeklinde yeniden üretmez. • Her sınıfın kendi ideolojisine “beforetheclassstruggle(önce sınıf mücadelesi var)” diye atfetmek mümkün değildir. • Baskın ideoloji, ideolojik devlet aygıtlarına egemenliğin ifadesi değildir. • İdeolojik devlet aygıtları egemen sınıf için salt bir araç değildir, görünen üretim ilişkilerini de basitçe yeniden şekillendirir.
Verilen bir konjonktürde, bütün ideolojik devlet aygıtlarının eşit üretim ilişkilerinin yeniden üretimi ve dönüşümüne katkıda bulunduğunu düşünmek saçma olurdu.
Bir bütün olarak Pecheux, Faucault´un söylem kuramını Voloshinov´un yaklaşımı ile birleştirerek ideoloji çalışmalarına yeni bir boyut getirmiştir. Pecheux´a göre kelimeler, ifadeler ve önermeler anlamlarını üretildikleri söylemsel oluşum içinde bulurlar. Söylemsel oluşumlar da ideolojik oluşumlar içinde gömülüdürler ve bu her ikisi neyin söylenebileceğini belirlerler. McDonnell´ın da ifade ettiği gibi, Pecheux´un yaklaşımı biçimselcilikten uzaktır çünkü “söylemdeki anlamları ve ifadeleri belirleyen dil değildir. Anlamlar ideolojik alanın bir parçasıdır, söylem de ideolojinin belli formlarından biridir.”
Pecheux’nun çalışmaları söylem analizinin öncülüğünü yapmıştır. Bu düşünürlerin çalışmalarının çoğunda dilin içinde yer alan sosyalliğin kaydı, sözcüklerde, gramatik yapılarda ve sentagmatik dizilimde araştırılmıştır. Örneğin soyut isimlerin kullanımı, aktif ve pasif kip değişimleri, vb. oluşumlar, sosyal olayların ideolojik ilgi yönetiminin gizlenmesine hizmet eder. Karşılıklı konuşmalardaki söz durumlarının dağılımlarının analizi ve oral anlatı yapılarının ideolojik sonuçları diğer çalışmaların kapsamını oluşturur.
Pecheux´a göre söylemsel formasyon, toplumsal formasyon içinde ne söyleneceğini belirleyen şeydir. Bu haliyle de söylemsel formasyon, bir anlam matrisine işaret eder. Bu matris, ya da ağ ideolojik yapı ve pratikler tarafından belirlenmiştir. Yorumu ve anlamı da biçimlendiren ilk elde bu ideolojik yapı ve pratiklerdir. Pecheux'a göre, "dil, tüm söylemsel süreçlerin temelidir". Söylemsel formasyonları şekillendiren ideolojik formasyonlardır, ancak Pêcheux aynı zamanda ideolojik formasyona bağlı söylemsel formasyonların bünyesindeki dilsel ögelere atıfta bulunan "linguistikaktiviteler"den bahseder ve bu aktiveteleri söylemsel semantik (discursivesemantic) olarak adlandırır. Althusser'in ünlü tezi, "bireylerin ideolojiler tarafından özne olarak çağrılması", burada da kendine yer bulur.
Tüm bu münazara içinde Pêcheux, ideolojik mücadelenin anlamlar üzerindeki gücüne vurgu yapar. Her ideolojik mücadele içinde herhangi bir sözcük bir silaha ya da sembole dönüştürülebilir. Pêcheux'nunmagnum opusu (büyük iş) ise "lesvêritês de la palice" (1975) olsa gerek.
SlavojZizek de “thesublimeobject of ideology”nin "giriş" bölümünde - öznenin kendini ideolojik davanın yaptığı çağrının muhatabı olarak tanımasını sağlayan ideolojik çağırma süreci, zorunlu olarak belli bir kısa devreyi, "ben zaten oradaydım" türünden bir yanılsamayı içerir; bize çağırma teorisinin en gelişkin versiyonunu sunmuş olan MichelPêcheux'nün işaret ettiği üzere, bu yanılsamanın komik sonuçları da vardır: "Sen proleterken, tevekkeli değil proleter olarak çağırdılar seni." türünden bir kısa devre söz konusudur. Burada Pêcheux, Marksizmi, şu ünlü şakayı yapan Marxbiraderler'le tamamlar: "bana EmanuelRavelli'yi hatırlatıyorsun." "Ama ben EmanuelRavelli'yim zaten." "Tevekkeli değil, ona benziyorsun!"- demiştir.
Esasen Pecheux, söylem içerisinde önceden inşa edilen öğelere yapılan göndermelere anlamın nasıl bağımlı olduğunu ve belli türde anlamların nasıl gerçekleştirilip diğerlerinin yok sayıldığını göstermiştir. Burada bahsi geçen önceden inşa edilmiş terimi Gramsci´nin ortak duyu envanterini dilsel biçimde tanımlamaktadır. Zaten bilinen olana gönderme yapan ideolojik söylem, bu yolla toplumun ortak bilgi deposunu onaylamanın yanı sıra yeniden üretimini de sağlamaktadır. İçerisinde emeğin var olduğu, -çünkü Pecheux´a göre anlamlandırma bir pratiktir- ve aynı olayın farklı farklı anlamlandırılabileceği anlamlandırma pratiği tamamen öngörülebilir bir nitelik taşımaktadır.
İnsan bilincinin oluşum parametreleri Pecheux'da “ideolojik formasyon” ve “söylemsel formasyon” çerçevesinde gerçekleşir. Kuramsal alanda işaret ettiği şey, birey istencinin ötesinde, zihinsel süreçlerin oluşum dinamiğidir.
Munchausen Sendromu Karl FredrichvonMunchausen 18. yüzyılda yaşamış bir Alman Baronuydu ve Rus ordusunda paralı süvariydi. Rus-Osmanlı savaşından dönüşte arkadaşlarına ve komşularına kahramanlıklarıyla ilgili hikayeler anlatmaya başladı. Hikayeleri o kadar abartıldı ve yayıldı ki, sonunda yalan olduğu ortaya çıkınca yalancılığıyla ünlendi. Bu nedenle yalan hastalık öyküleri anlatanları tanımlayan sendroma ismi verildi. Munchausen sendromu, ilk kez 1951’de hastane hastane dolaşıp hastalık öyküleri uyduran ve kendilerine gereksiz yere cerrahi girişimler uygulanmasına razı bir grup hastayı belirtmek için Asher tarafından kullanılmıştır. Asher ve arkadaşlarının “Munchausen Sendromu” olarak tanımladığı durumda hasta, doktorun muayenehanesine veya acil servise sıklıkla klinik manifestasyonlarla desteklenen uydurma bir öykü ile gelmektedir. Hasta, sonuç alamadan hastaneden ayrılmakta ve aynı tabloyu yineleyerek tekrar tekrar hastaneye başvurmaktadır. Bu hastalar en zeki gözlemcileri bile aldatabilecek psikiyatrik sorunları olan kişilerdir. (“Hastalık hastası” deyiminin ileri sapkın bir vakası..)
Tarihsel bir arka planı olmasa da ideolojiler kendi ideolojilerinin tarihsel bir arka planı varmış gibi davranmayı seçerler çünkü bu şekilde yaparak, yapısal ve operasyonel açıdan gerçekliklerini somut bir tarihsel varlığa bağlamış olur ve kendi gerçekliklerini aslında olmasa bile bir tarihsel arka plana yansıtarak onu değişmez bir zemine oturtmaya çalışırlar. Bu noktada PecheuxAlthusser´in, Kominist Manifesto´nun tarihi sadece sınıf mücadelesinin tarihi gibi lanse ettiğini söylediğini örneklemektedir.
İdeoloji ebedidir, yani tarih üstüdür. Bu ifade Freud´un bir açıklamasını hatırlatır; “Bilinçaltı ebedidir!” Ebediyet sıfatı konunun kanıt gerçekliği ile örtüştüğünü göstermesi açısından önemlidir. Dilbilimciler ve dilbilimcilere itiraz edenler, ideolojik ektilerin ve söylemin hareketini göz ardı ederek ortaya çıkan zorluklardan kaçmayı tercih ederler. Örneğin ideolojik ritüellerin özel bir türü okumak ve yazmaktır. Ama burada bizim ana konumuz gensoru olgusudur.
MichelPecheux'nun öznelerin baskın ideolojiler içinde kuruluşu hakkındaki kuramını açıklamak gerekirse; Louis Althusser'in gensoru kuramına çok şey borçlu olan Pecheux, çarpışma ve direniş stratejilerinin olasılıkları hakkında üç parçalı bir formülasyongeliştirmiştir: özdeşleşme üzerinden, özdeşleşmeye karşı çıkış üzerinden ve özdeşleşmeme üzerinden gerçekleşenler. Özdeşleşme, bireyler bir söylemin kendileri hakkında öne sürdüğü imgeyi kabul ettiklerinde gerçekleşir. Özdeşleşmeye karşı çıkış söz konusu olduğunda birey çatışmanın terimlerini ve dayandığı temeli reddeder. Ulusçu söylemlerin çoğu bu şekilde ortaya çıkar, çünkü bu söylemler özellikle sömürenin sömürülene dayattığı kimliğe karşıt bir kimlik oluşturma peşindedir. Özdeşleşmeme ise baskın söylemden kaçılamayacağının, onun her zaman orada hazır bulunduğunun tanınmasını da içeren bir dönüşüm stratejisidir.
TheMechanisms of Ideological (Mis)recognition – M. Pecheux (s. 141-146)Ideolojik Tanıma(ma) MekanizmasıÜretimin İdeolojik Koşulları / Üretim İlişkilerinin Dönüşümü Üretim ilişkilerinin yeniden üretiminin / dönüşümünün ideolojik koşulları üzerine materyalist bir yaklaşımla objektif olarak durmaya çalıştığını belirtmektedir Pecheux. Bazı yanlış anlamaları önlemek için bu konularla ilgili kavramları ideolojik olarak bulundukları yerden ayrı tutarak daha genel şekilde ele alıp belirlemeye çalışacağım. Örneğin Althusser İdeolojik Devlet Aygıtları´nda da bunun bu şekilde ele alındığını anlatıyor. Ayrıca herhangi bir üretim sınıfının çelişkili karekterini tayin etmek demek, esasında sınıf mücadelesinin kimin ilkesi olduğunu yazmak demektir. Althusser´e göre de sınıf mücadelesi ideoloji tarafından ele alınmaktadır.
İdeolojik devlet aygıtının döneminin altını çizerken, çok önemli olduğuna inandığım şekilde belirtmeliyim ki, ideolojiler sadece fikirler değil aynı zamanda uygulamalardır da (apart of coursefromthereminderthatideologiesare not madeup of 'ideas' but of practices) Toparlamak gerekirse, sınıf mücadelesini oluşturan çelişki ideolojik örneğinin oturduğu nesnellikten başka bir şey değildir. Belirli bir toplumsal formasyon, bir yapının ideolojik şekilleri, egemenlikteki bütün karmaşa, ideolojik sınıfı oluşturan yeniden üretim ya da dönüşümün ele alınış şekli eşitsizliğe rağmen itaat yapısının nasıl oluştuğunu gösteren bu karmaşık yapıdır.
Aynı zamanda burada çelişkili şeklinde görünen, iki kuvvet arasındaki bir muhalefet olarak her ikisine de bunu da ele almalısın, buna da dikkat etmelisin demekteyim. Buradaki muhalif sınıflar arasındaki asimetrik durum ideolojik mücadelede gördüğümüz gibi, kendi avantajını yakalamaya çalışmaktadır. Ve bu mücadele o toplumda ortaya çıkar, buna o devlet de dahildir.
EtienneBalibar´ın da vurguladığı gibi; sınıf ilişkisi, devletin işleyişinde gizli olan bir çok mekanizma, o devleti, toplumu ve hukuk konularını (kapitalist üretim sisteminin serbesti ve eşitlik prensibine göre, üretilmiş – yeniden üretilmiş doğal kanıt nosyonlarıdır. Ataletin harekete dönüşmesi sebebiyle de, üretim ilişkileri kendi istekleriyle gitmeleri veya sistem hataları dışında aynı zamanda eternalist ve anti-diyalektiktir.
Tüm bu sorunsala verilecek doğru cevap aşağıdaki iki önermede yatmaktadır: • Bir ideoloji dışında başka bir uygulama yoktur. • Konular için, konu dışı bir ideoloji yoktur. Başka bir ifadeyle, kuramsal açıklamalar (göreceğimiz gibi, ne terim konusu ne de nesne, ancak nesne bir özniteliği olduğu gerçeği ile dilbilgisinin karakterize bir çıkışıdır) terimini 'özne'nin ortaya çıkması kullanımı ile kesinlikle çağdaştır 'her ideolojinin' anlamında tekil terim 'ideoloji'dir.
“Doğal olarak, egemen ideoloji ve İdeoloji arasında dikkatli ayrımı bu ideolojik oluşum yaptırır bana.” demiştir M. Pecheux
D. Macdonell´ınPecheux Yorumu: MeaningfulAntagonisms: Pecheux on Discourse (s. 43-59) Pecheux´un eserleri bir yandan var olan söylemleri sözde herkes tarafından paylaşılan dil ile, diğer taraftan, ideolojik uygulamalar ile ilişkileri araştırıyor. Onun çalışmaları, söylemin her zaman barışçıl olmadığını vurgulamaktadır. Ona göre söylem ve ideoloji birbirleriyle çatışmalar dışında gelişir ve bu nedenle kelime ve yazılı olarak veya konuşma cümleleri içerisindeki her kullanımında bir siyasi boyutu yoktur.
Söylem ve Pozisyon: Pecheux, kelimelerin anlamları ve söylem cümlelerini belirleyenin dil olmadığı düşüncesindedir; gerçek anlamlarının dışında tamamen dilbilimsel özellikleri olmaktan başka bir şey yapmazlar. Gerçekten, anlamlar ideolojik kürenin(bütünün) bir parçasıdır ve söylem de ideolojinin türevlerinden birisidir. Söylemlerin anlamları, nihai olarak muhalif (antagonistic) ilişkilerde kurulmaktadır. En sonunda ekonomik, politik ve ideolojik formlardaki sınıf mücadeleleriyle bağlantılıdır. Söylemsel anlamlarını kuran bu mücadeleler hariçtir.
Örneğin Romantic dönemdeki “kurtuluş” (salvation) kelimesinin farkını öncelikle bu iddia domine etmektedir: “MakebareThinearm, greatKing of Kings! Thatarmalonesalvationbrings: FromIsrael´s necktheEgyptianyoke. Bursteverydungeon, everychain! Giveinjuredslavestheirrightsagain.” “Çıplak kolu cesur kıl, kralların büyük kralı!Bu kol tek başına “kurtuluş” getiriyor:İsrail'in boynu Mısır´ın boyunduruğundan.Patlat her zindanı, kır her zinciri!Yaralı kölelerinin haklarını verin yine.”
Bu durumda söylem, yaşayan bir dilin bireysel yolu değil sadece, kendini tanımlama biçimidir. Mücadeleler yoluyla dil anlam kazanır ve söylemler inşa edilir. Durumdan ve mücadeleden ortaya çıkan muhalif anlam, kelimelerde duruma göre ve kullanıldığı yere göre ifade ettiği şeyi değiştirir.
Liberal burjuva söylem için, liberty, rightsandnatural kelimeleri metonymically (her biri diğerlerinin parçası olacak şekilde) bağlantılıdır. Althusser´in IDA´sındaki fikri geliştiren Pecheux´un teorisi, bu kelimelerin yer aldığı söylemler aracılığıyla mücadelede kullanıldığını açıklamaktadır. Ayrıca Pecheux´un çalışması dilin söylemle nasıl ilişkili olduğu sorunsalını gündeme getirir. Burada söylem teorisi dilbilimi araştırmasına yeni bir yol açabilir. Pecheux, aslında sosyal sınıflar arasında taşıdıkları aynı dile erişim farklılıkları olduğunu da tartışmaktadır. “Bu durumda, nasıl bir dil sistemini bilmek gerekmektedir?” diyen D. Macdonell, Pecheuxún tartışmasının temel amacının dilbilimi araştırmalarına yön vermek olduğunu tekrarlamaktadır.
Bilimsel Söylem Pecheux´un teorisi bizi bir adım ileri götürürken, tumturaklı(rhetorical) bir tuzağın içine sürüklemekten de kaçınmaktadır. Tek yönlü yanılsama olarak ideolojisi olmayan bir materyalist anlayışın bize döneceğini belirtir, ve gerçeğin mucizevi sahteliğini kaçış olarak ideoloji bilimi karşımıza çıkarmaktadır. Bilim kavramlarının kesinlikle konuşan yokmuş gibi bir anlamı olduğunu tartışmaya çalışmaktadır Pecheux, der D. Macdonell.
Sonuç olarak D. Macdonell ´a göre Pecheux, üretime dair bilinenlerin tarihinden sınıf mücadelesinin tarihinin ayrılmadığını açığa çıkarmaktadır. Temellendirmektedir ki, bilimin durumu her zaman materyalisttir. Bilimsel bilginin temeli, bu durumda doğrudan bir sınıfın ilgisiyle bağlantılıdır. Tüm söylemler ideolojik olarak konumlanmıştır, hiç biri objektif değildir.
Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Elçin YILDIZ ŞİMŞEK