180 likes | 647 Views
MİMARİ TASARIMDA METAFOR ( DEYİMSEL) YÖNTEMİ. MEHMET GÖVEN 201010403018 ANIL BAYRAM 201010403032. DANIŞMAN: YRD. DOÇ. DR. GAYE BİROL ÖZERK. Binalar bize neden bir şeyleri çağrıştırır?
E N D
MİMARİ TASARIMDA METAFOR ( DEYİMSEL) YÖNTEMİ MEHMET GÖVEN 201010403018 ANIL BAYRAM 201010403032 DANIŞMAN: YRD. DOÇ. DR. GAYE BİROL ÖZERK
Binalar bize neden bir şeyleri çağrıştırır? İnsanlar birtakım şeyler arasında metaforik ilişkiler kurmayı, bir şeyleri bir şeylere benzetmeyi severler ve bu yöntemi çeşitli alanlarda oldukça sık kullanırlar. Yapılan kimi benzetmelerin, kurulan kimi metaforların ise terimleri, hayvanlar ve mimarlıktır; yani kentlerin, binaların, mekânların ya da daha başka birtakım mimari öğelerin, yapı birimlerinin birtakım hayvanlara benzetilmesi söz konusudur. Madem binaların ve nesnelerin işlevlerini gerektiği gibi yerine getirmeleri kadar bize anlattıkları da onlara duyduğumuz hayranlığın derecesini belirliyor; o zaman da şu soruyu biraz daha ayrıntılı ele almak gerekiyor
Nasıl oluyor da taş, çelik, beton, ahşap ve cam belli bir forma bürünüp birtakım duygu, düşünce ve kavramları bize yansıtabilecek, hatta bizde zaman zaman çok önemli ve dokunaklı şeyler anlattıkları izlenimini yaratabilecek hale geliyor? Nasıl işliyor bu acayip süreç? Çevremize bu gözle bakmaya başlayınca, mobilyalarımızı ya da evlerimizi, canlı varlıklara benzetmekte zorlanmayacağımızı anlarız. Sürahimize bakınca bir penguen, çaydanlığımıza bakınca tıknaz, kendini önemseyen bir adam, çalışma masamıza bakınca zarif bir geyik, yemek masamıza bakınca da bir öküz aklımıza gelebilir.
Kimileri ise daha da ileri gitmişler, insanların mimarlığı hayvanları taklit ederek öğrendiklerini, yani bir anlamda, hayvanların insanlara mimarlık konusunda hocalık yaptıklarını söylemişlerdir. Örneğin, Orta Afrika’nın Batı bölgesinde yaşayan Fali halkının inancına göre, öğretmen bir kaplumbağadır, çünkü bu ilkel topluma göre insanların inşa ettikleri ve içinde yaşadıkları evin modeli onlara o hayvan tarafından verilir. Bu kavmin atası olan ilk çift, ilk evi, kaplumbağanın verdiği bilgiler doğrultusunda, onun denetimi altında yapmıştır. Bu konutların planı, kaplumbağanın bedensel yapısını çağrıştırır.
Victor Hugo, adını bu binadan alan ünlü romanında şunları yazar: “Ona sanki kilise sallanıyormuş, canlanıyormuş, yaşıyormuş gibi geliyordu ve her kolon, sanki koskocaman bir ayak oluyordu. Ve sanki dev katedral, ayakları olan kolonlarla yürüyen, iki kulenin hortumu olduğu bir çeşit olağanüstü filden başka bir şey değildi.” Victor Hugo bu sözüyle de Notre Dame Katedrali’nin belkide bir file gönderme yapılarak tasarlanıp inşa edildiğini anlatmaktadır.
AlfredMessel’in Berlin’de inşa ettiği Wertheim Mağazası’nın çatısından bir çift kuşkulu göz bizi süzer. Bu tasarımda da mağazanın güvenli ve hırsızlık yapılamaz bir yer olduğunu anlatıp buna yapılan bir gönderme olduğu savı öne sürülebilir. Paris’teki CastelBeranger’içevreleyen demir parmaklıklar sinek bacaklarını andırır. Burada güzel bahçenin etrafında dolaşan sineklere bir gönderme vardır. Mimarı : Hector GUIMARD
Sydney Opera Binası’nın (JornUtzon) kullandığı kabukların aslında üstüste çıkmış kaplumbağalara bir gönderme olduğu savunulabilir. Güçlü kanı ise denizle bütünleşik yapının aslında yelkenlere bir gönderme olduğudur.
GatesheadMillenyumKöprüsü’nün ise iki dal arasında bağlantı bağlantı kurmaya çalışan karıncalardan esinlenip gerçekleştirilmiş bir tasarım olabilir.
RenzoPiano’nunKansai Havalimanı’nın iç mekânında dev bir balinanın midesindeymiş gibi hissedip, devasa omurgasına hayran kalıyoruz. Koca havaalanı ise, kıvrak hareketlerle, uçuş anındaki özgürlüğe ait bir göndermedir.
Bir yeri mekân yapan orada yaşayan insandır. Etrafımda gördüğüm şeyler benden bir parça olmalı, bana uymalı… Mekân gittikçe bana benzemeli. Ancak o zaman aradığım motivasyonu bulabilirim.” İşte bu kaygılar ve arzular Mehmet Aksoy’a kent dışında, Polonezköy’den birkaç kilometre uzaklıkta tasarımı kendisine ait olan özel bir atölye-ev inşa ettirdi. Aksoy evin tasarımını yaparken Mısır firavunlarının bereket sembolü olan kutsal böcek “scarab”, bizdeki bahtsız adıyla “bokböceği” formundan esinlenmiş.Dediğiüzerede benden bir parça olmalı, doğayla bütünleşebilmeli onun bu evin tasarımda en yararsız gibi gözüken bir böceğe yapılan bir göndermedir.
EeroSaarinen’in projelendirdiği New York’taki “TWA Terminal” havalimanı ile Calatrava’nınLyons, Satolas’taki tren istasyonu dev betonarme kanatlarıyla ve HansHollein’in dev bir kabuklu deniz hayvanını çağrıştıran Fransa’daki Vulcania binası metafor yönteminin örneklerindendir.
Dans Eden Ev Hollanda kökenli bir sigorta şirketi olan NationaleNederlanden’in Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’ın şehir merkezinde inşa ettirdiği binasına verilen takma isimdir. Hırvat ve Çek kökenli bir mimar olan VladoMilunić’in Kanada kökenli bir mimar olan Frank Gehry ile işbirliği yaparak boş olan ve nehir kıyısında yer alan bir alanda tasarladığı binadır.
Bu alandaki yapı 1945’teki Çek Bombardımanı’daki harap olmasından beri boş duruyordu. 1992 yılında başlanan inşaat 1996 yılında tamamlandı. Orjinal olarak FredAstaire ve GingerRogers’a adandığı ve dans eden iki partneri sembolizce ettiği için FredandGinger olarak adlandırılan bu yapı ise bu dans eden ikiliye yapılan bir göndermedir.
Tren İstasyonu Lyon, Fransa 1990-94 yılları arasında inşa edilen Lyon Satolas Havaalanı Tren İstasyonu dev boyutlu bir böceği andırıyor. Biçim ise aslında bir yer sürüngenine yapılan bir göndermedir.
Sydney Sage Sanat Merkezi, Norman Foster, Gateshead Bu yapı dev bir solucana yapılan bir göndermedir.
KAYNAKLAR http://tr.wikipedia.org/ http://burcegurselinn.wordpress.com/