730 likes | 1.87k Views
KURTULUŞ SAVAŞINDA TÜRK KADINI. Adil UĞUR Tarih Öğretmeni. OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER I.Savunma Cepheleri II.Taarruz Cepheleri III.Yardım Cephesi 1-Çanakkale Cephesi 1-Kafkas Cephesi 1-Galiçya Cephesi 2-Filistin-Sina Cephesi 2-Kanal Cephesi 2-Romanya Cephesi
E N D
KURTULUŞ SAVAŞINDA TÜRK KADINI Adil UĞUR Tarih Öğretmeni
OSMANLI DEVLETİNİN SAVAŞTIĞI CEPHELER I.Savunma CepheleriII.Taarruz CepheleriIII.Yardım Cephesi 1-Çanakkale Cephesi 1-Kafkas Cephesi 1-Galiçya Cephesi 2-Filistin-Sina Cephesi 2-Kanal Cephesi 2-Romanya Cephesi 3-Suriye Cephesi 3-Makedonya Ceph. 4-Irak Cephesi 5-Hicaz Cephesi 6-Yemen Cephesi
I. Dünya Savaşı İstatistiklerimiz: Yaralanan ve Hastalanan Askerlerimiz : 3.059.200 Tedavi Edilebilenler : 2.107.841 Şehit ve Hastanelerde Ölenler : 501.091 Sakat Kalanlar : 891.364 Dünya İstatistikleri: Ölü : 10.000.000 Yaralı : 14.000.000 Ağır Hasta : 6.000.000 Kayıp : 6.000.000
MUSTAFA KEMAL SAMSUN’DA (19 Mayıs 1919) HAVZA GENELGESİ (28 Mayıs 1919) AMASYA GENELGESİ (22 Haziran 1919) ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919) SİVAS KONGRESİ (4 – 11 Eylül 1919) TBMM’NİN AÇILMASI (23 Nisan 1920)
KURTULUŞ SAVAŞI 1- DOĞU CEPHESİ Ermenilerle Savaş (28 Eylül 1920) Gümrü Barış Antlaşması (2/3 Aralık 1920) 2- GÜNEY CEPHESİ a- Maraş’ın Kurtarılması (11 Şubat 1920) b- Urfa’nın Kurtarılması (10 Nisan 1920) c- Antep Savunması (Mart 1920 – Şubat 1921)
3- BATI CEPHESİ a- I.İNÖNÜ MUHAREBESİ (6 – 10 Ocak 1921) b- II.İNÖNÜ MUHAREBESİ (23 – 31 Mart 1921) c- KÜTAHYA – ESKİŞEHİR MUHAREBELERİ (10 – 24 Temmuz 1921 d- SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ (23 Ağustos – 10 Eylül 1921) e- BÜYÜK TAARRUZ ( 26 Ağustos – 30 Ağustos 1922 )
MUDANYA ATEŞKES ANLAŞMASI (11 Ekim 1922) LOZAN KONFERANSI BARIŞI 20 Kasım 1922 – 4 Şubat 1923 23 Nisan 1923 – 24 Temmuz 1923
Kurtuluş Mücadelesinde • Kadınlarımızın Hizmet Gördüğü Alanlar • Protesto Mitingleri Düzenlenmesi • Protesto Telgrafları Çekilmesi • Yardım Kampanyaları Düzenlenmesi • Göçmenlerin Barındırılması ve İaşelerinin Temini • Kimsesiz Çocukların Bakımı • Yaralıların Tedavileri • Silah ve Cephane Nakilleri • Cephede Silahlı Mücadele
Albay Bekir Sami Bey, Bandırma’da tehlikeyi anlatıp halkı direnmeye çağırınca hitap ettiği topluluktaki yaşlı bir erkek ayağa kalkarak şunları söyledi: —Efendim biz karıyız. Hükümet bir şey yaparsa ne âlâ. Yapmazsa biz sizin dediklerinizi yapamayız. Hatta yarın Yunanlılar buraya geldikleri zaman… Bizim alnımıza ne yazıldıysa biz buna razıyız. Bursalı 24 kadın ise Ankara’daki Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyeti Temsiliyesine çektikleri telgrafta ülkenin işgalini geçici bile olsa kabul etmeyeceklerini gerekirse bu uğurda ölmeyi bile göze aldıklarını bildirmişlerdir.
Bolu kadınları 18 Temmuz 1920’de TBMM Başkanlığına gönderdikleri açıklamada şöyle seslenmekteler: “Erkeklerin acizliği yüzünden düşmanın Bursa’ya kadar geldiğini, eski padişahlarımızın yattığı mezarları yıktığını, Nilüfer Sultan mezarının hakarete uğradığını yüreklerimiz kavrularak, gözümüzden kanlı yaşlar akarak işittik. Erkekler vazifesini yapmayacak, dinlerini, vatanlarını, zevce ve hemşirelerini muhafaza etmeyecek kadar aciz ve ilgisiz ise, düşmana karşı koymak için bize izin versin. Yalnız topraklara gömerek paslandırdıkları silahları bize versinler. Irzımızı, namusumuzu, iffet ve ismetimizi biz kendi ellerimizle müdafaa edeceğiz. Onlar evlere kapansın da zavallı ve bedbaht hanımlarını korusunlar. Elbette bir gün mahşer gününde kendileriyle yüz yüze geleceğiz. Allah’ın adaletine güvendiğimizi arz ve bir an evvel cepheye sevk edilmemizi istirham ederiz.”
“Kim demiş bir kadın küçük şeydir Bir kadın belki en büyük şeydir.”
Yamalı Gömlek Sakarya Savaşı öncesinde Kastamonu Hilali Ahmer Cemiyeti 11 kadının görev almasıyla eşya piyangosu düzenlemiştir. Bunun için 1030 parça eşya toplanmıştır. Yoksul bir kadın, uygun bir eşyası olmadığı için yamalı bir gömlek vermiş, bunu verirken utanıp ağlamıştır. Sergiyi düzenleyenler, yamalı gömleği salonun başköşesine asmışlardır. Üzerine de iki satır yazmışlar ancak kadını incitmemek için adını yazmamışlardır. Olayı haber yapan Açıksöz Gazetesi bu bağışı, malı olup da vermeyenlere örnek göstermiş, asıl onların ağlamasını istemiştir.
Kastamonu’dan Hatice Gelin Kastamonu’da milli mücadele için düzenlenen yardım kampanyasına Nüfus Memuru Ziya Efendinin kızı Hatice düğün günü, babasının almış olduğu gelinliği giymeyerek Hilali Ahmer Cemiyetine bağışlamıştır. Gelinlik 30 liraya satılmış ve ısrarla bu paranın yarısını kendisine vermek istemişler ancak o yine kabul etmemiş paranın tamamını cemiyete bağışlamıştır. Fırına Atılan Nazife Hatun 1922 Mart’ında Demirci akıncılarının barındığı Ulus Dağı eteklerinde Yunan askerleri yakaladıkları Nazife Hatun’u akıncılarla ilgili bildiklerini anlatmadığı için fırına atarak yakmışlardır.
Kağnılarla Cephane Taşıyan Kadınlar İnebolu’ya gelen silah ve cephaneler İnebolulu, Kastamonulu ve Çankırılı kadınlar tarafından cephelere naklediliyordu. Kastamonu Seydilerli Şerife Bacı, kağnı ile Kastamonu’ya cephane ve erzak taşırken kar ve tipi nedeniyle kağnısının üzerinde donarak ölmüştür. Şerife Bacı yorganını kendi üstüne değil zarar görmemesi için cephanenin üzerine örtmüş şekilde bulunmuştur.
Kafile’de Doğum Yapan Kadın Sakarya savaşında yaralanan Albay Hulusi (Atak), kağnı ile Keskin Hastanesine gönderilirken gördüğü manzarayı anlatıyor: Cepheye malzeme taşıyan kafilelerden birisindeki kadın yolda iken doğum yaptı. Kendisini hastaneye götürmek istediler ancak o “cephaneyi cepheye yetiştirmeliyim” diyerek hastaneye gitmeyi reddetti. İnegöllü Anne İnegöllü bir kadın casusluk yaptığını öğrendiği oğlunu bulup feracesinin altına sakladığı silahı ile öldürüyor.
Halide Edip ADIVAR Doğum yılı 1884'tür. Koleji 1901'de bitirdi. 1909'dan sonra eğitim alanında görev alarak öğretmenlik ve müfettişlik yaptı. Balkan Savaşı yıllarında hastanelerde çalıştı. Halide Edip, 1919’da İstanbul halkını ülkenin işgaline karşı harekete geçirmek için yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatiptir. Türk Ocakları’nda çalıştı. Türk Yurdu Dergisinde yazılar yazdı.
“Karakol” adlı gizli örgüte girerek Anadolu’ya silah kaçırma işinde rol aldı. İyi bir hatip olan Halide Edip, 19 Mayıs 1919 günü Asri Kadınlar Birliği’nin düzenlediği ve kadın hatiplerin de konuşmacı olduğu ilk açık hava mitingi olan Fatih Mitingi’nde kürsüye çıkan ilk konuşmacıydı, attığı nutuk ile belleklerde büyük iz bıraktı. 20 Mayıs’ta Üsküdar mitingine, 22 Mayıs’ta Kadıköy mitingine katıldı. Bunları 23 Mayıs 1919’da Halide Edip’in başkahramanı haline geldiği Sultanahmet mitingi izledi. Önceden hazırlanmadan ve yazmadan yaptığı konuşmada sarf ettiği “Milletler dostumuz, hükümetler düşmanımızdır.” cümlesi bir vecize halini aldı.
İngilizler İstanbul’u 16 Mart 1920’de işgal ettiklerinde hakkında idam emri çıkardıkları ilk kişiler arasında Halide Edip ve eşi Dr. Adnan da vardır. İstanbul’un işgali üzerine eşi Adnan Bey’le Anadolu’ya geçti. Savaş yıllarında Anadolu Ajansı'nın kurulmasında rol alarak gazetecilik de yapmıştır. Ankara’lı kadınları Hilali Ahmer Kadınlar Merkezinde örgütleyerek bu örgütün Anadolu’da yayılmasını sağlamıştır.
Silah kullanmayı öğrenen Halide Edip, Birinci İnönü Savaşı’nda sonra Eskişehir’e giderek hastanede çalışmıştır. Cephede görev almak için Mustafa Kemal’den izin istemiş ve Mustafa Kemal tarafından Batı Cephesi Karargâhına Onbaşı rütbesi ile gönderilmiştir. İzmir’in kurtuluşu sırasında rütbesi başçavuş olmuştur. 1964 yılında vefat etmiştir.
BİTLİS DEFTERDARININ EŞİ Maraşlılar, şehirlerini işgal eden Fransızlara ve Ermenilere karşı yardım kuvvetlerinin gelmesini dahi beklemeden toplanıp erkeği, kadını, çocuğu ve yaşlısıyla beraber mücadeleye giriştiler. Mücadele esnasında Maraş’ın Kayabaşı Mahallesinde oturan Bitlis Defterdarının eşi evinden açtığı mazgaldan düşmanlarla çatışmalara girişmiştir. Akşama kadar sekiz düşmanı öldürmeyi başarmış, akşamüstü de erkek elbisesi giyerek tam bir yiğitlikle fiilen çarpışmalara katılmıştır. Bitlis Defterdarının eşinin kahramanca mücadelesini öğrenen Mustafa Kemal bir telgrafla bu durumu tüm Anadolu’ya duyurmuştur.
ERZURUM’LU KARA FATMA Kurtuluş Savaşı yıllarının en ünlü savaşçı kadınıdır. Asıl adı Fatma Seher’dir. Erzurumlu Yusuf Ağa’nın kızıdır. Kocası merhum Binbaşı Derviş Bey’dir.
Mondros ateşkes Antlaşmasının imzalanmasından sonra Mustafa Kemal’le görüşmek için Sivas’a gitti ve Mustafa Kemal’den görev istedi. Mustafa Kemal de ona kendi el yazısıyla bir talimat vererek İstanbul’a dönmesini, hazırlıklarını yaptıktan sonra işe başlamasını söyledi. Kendisine Kara Fatma ismini veren de Mustafa Kemal’dir. Görevi Anadolu’ya silah ve adam kaçırmaktır. İstanbul’da 15 üyeden oluşan çetesini kurduktan sonra İzmit’e gelen Kara Fatma burada Ermenilere ve Rumlara karşı mücadeleye girişti. Çete üye sayısını kısa sürede 480 kişiye kadar çıkarttı.
İzmit, Kara Fatma gibi cesur yürekli insanlarımızın üstün gayretleriyle, 28 Haziran 1921 tarihinde düşman işgalinden kurtarılmıştır. 1. İnönü ve 2. İnönü Savaşları’na katılmış, bu savaşlarda yaralanmıştır. Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne yani Afyon harbine de (Başkomutanlık Meydan Muharebesi) müfrezesiyle katılmıştır. Bu savaşta Yunanlılara esir düşmüş sorgusuna bizzat Trikopis de katılmıştır. 19 gün esir tutulduğu yerden Yunan nöbetçi askerin sarhoşluğundan yararlanarak kaçmıştır. Birliğine dönen Kara Fatma üsteğmenliğe yükseltilmiştir.
Kara Fatma, 1930'lu yıllarda büyük bir perişanlık içerisindeydi. Bu yıllarda kendisiyle röportaj yapan gazeteci Mekki Sait Bey'e acı ve üzüntü içerinde şunları anlatmıştır. "İşten bahsediliyor... İş bulamıyorum ki... Kapıcılık, kolculuk bulsam çöplüğe de razıyım. Kızımla torunlarıma bakayım. -Kaç yaşındasın? -55 yaşındayım. Askere 24 yaşında girdim. Seferberlikte Kars, Kağızman, Bayazıt taraflarında çalıştım. 275 kişilik bir çetenin reisi idim. İstiklal Harbi'nde Garp Cephesi'nin hemen her tarafında bulundum. Bereket Alakaya taarruzunda, sonra Düzce'de eşkıya ile müsademede Sivrihisar'da, birde Değirmendere'de yaralandım. Bunlardan başka ufak tefek sıyrıklar, çizikler onları saymıyorum. Kızımın parmaklarını da şarapnel kesti. Zavallı yarı deli vaziyettedir. Yetimleri bana kaldı. Çalıştığım sürece amirlerimin takdirlerini kazandım. Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan bu İstiklal madalyasıdır. Açım ama şerefliyim! Kadıncağız ağlamaya başladı. -Bazen çocukların elinden tutuyor "Şu yetimler aç kalmış ölecekler..." diye torunlarım olduğunu sezdirmeden, onlar için yardım toplamaya çıkıyorum. Ne yapayım siz söyleyin!
BİNBAŞI EMİRE AYŞE Aslen Selanik’lidir. İzmir işgal edildiği zaman ilk direniş hareketine katılanlardandır. Boynundaki altını satarak kendisine bir tüfek almıştır. İşgal üzerine damadı ve büyük oğluyla beraber dilenci kıyafeti giyerek Aydın’a geldi. Burada mahalle delikanlılarını işgale karşı mücadele edilmesi gerektiği konusunda ikna etmeye çalıştı. Köylerden 280 kişiyi mücadele fikri etrafında topladı. Adamlarıyla beraber Salihli’ye geldiler burada sayıları 350’yi buldu. Yunan işgali altındaki Demirci’ye gittiler ve çarpışma sonucunda Demirci’yi aldılar. Bu başarı üzerine Mustafa Kemal, Emire Ayşe’yi Ankara’ya davet etti.
Ankara’dan Kütahya’ya geçen Emire Ayşe, yanındakilerle beraber Hamidiye Köprüsü yakınlarında gördükleri bir otomobile saldırarak içindeki Yunan askerlerini öldürdüler. Otomobil sürmeyi bilen biri olmadığından hayvanların arkasına bağladıkları otomobili ve içindeki iki tane makineli tüfeği Kuvayı Milliye Kumandanlığına götürerek teslim ettiler. Bu başarısı üzerine Emire Ayşe’ye Çavuş rütbesi verildi. Sakarya Savaşında mücadele eden Emire Ayşe sol kasığına giren mermi ile yaralandı, seyyar hastanede iyileştirildikten sonra tekrar müfrezesine katıldı. Büyük Taarruza da katılan Emire Ayşe, İzmir’e ilk giren askerler arasındadır. Bu esnada sol bacağı kırılmış ve İzmir hastanesinde tedavi görmüştür. Büyük Taarruz sonrasında Binbaşılığa yükseltilmiştir.
ÇETE AYŞE Efe Ayşe 1894 yılında Aydın Merkez İmamköy’de doğmuştur. Babasının adı Mustafa’dır. 1910 yılında Kayacık Köyü nüfüsuna kayıtlı Mustafa adlı kişi ile evlenmiş, bu evlilikten iki kız çocuğu olmuştur. Eşi Mustafa 1915 yılında Çanakkale Cephesinde askere alınmış ve bu cephede şehit düşmüştür. Efe Ayşe eşinin şehit düşmesi üzerine tekrar İmamköy’e yerleşmiştir. Yunanlıların 1919 yılında Aydın’ı işgali sırasında İmamköy’ü ele geçirmeleri üzerine silahlanarak Umurlu’daki Sancaktar Ali Efe grubuna katılmıştır. Milli Mücadelenin sonuna kadar savaşmıştır.
Efe Ayşe, Milli Mücadeledeki başarılarından dolayı Gazi Mustafa Kemal Paşanın teklifi ile TBMM tarafından Kırmızı şeritli İstiklal Madalyasına layık görülmüştür. Efe Ayşe diyor ki: “Bazı kadınların içinde bir pehlivan; bazı erkeklerin içinde de, korkaklıklarından dolayı, bir kadın gizlidir. Kemer belindir, çizme ayağın, börk başındır. Mademki burası bizim vatanımız; biz de bu vatanın olmalıyız.”
TAYYAR RAHMİYE Osmaniye’nin Kaypak Bucağının Raziyeler Köyü’nden olan Rahmiye Hanım bu bölge düşman işgaline uğrayınca Hüseyin Ağa’nın milli kuvvetlerine katılmıştır. Kendisine “ Bacım bu er işidir sen cephe gerisinde daha yararlı olursun belki” diyen Hüseyin Ağa’ya “Vatanın savunmasında hepimiz eriz düşman toprağımızı basmış elim silah tutuyor ben nasıl savaşmam…” cevabını vermiştir.
Hasanbeyli civarında Fransız kuvvetleri ile yapılan savaşa Rahmiye Hanım da katılmış ve bu çarpışmada 80 tüfek ile iki makineli tüfek alınmıştır. Bu arada yerde kalan şehitlerimizin düşmanlar tarafından çiğnenmemesi için siperden fırlayarak şehitlerden birini sırtına alıp geri getiren Rahmiye Hanım cesaretiyle diğer askerlere örnek olmuştur. Onun bu cesaretini gören asker arkadaşları da siperden fırlayarak diğer şehitleri geri getirmişlerdir.
Bu olaydan sonra Rahmiye Hanıma, Uçan Rahmiye anlamına gelen. Tayyar Rahmiye” “denilmiştir. Daha sonra 1920 Temmuzunda Osmaniye’deki Fransız karargahına düzenlenen saldırıda arkadaşlarının tereddüt ettiğini gören Tayyar Rahmiye “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum siz erkek olduğunuz halde yerlerde sürünmekten ve saklanmaktan utanmıyor musunuz?” diye bağırarak arkadaşlarını hücuma teşvik etmiş ve saldırıda Fransız karargahı önünde alnından vurularak şehit düşmüştür. Rahmiye’nin şehit edildiği bu saldırıda çok iyi korunmakta olan Fransız karargahı ele geçirilmiştir.
GÜL HANIM (Beyaz Maskeli Kadın) Erzurum veya Erzincan’lıdır. Rüyasında Hz. Ali kendisine orduya katılmasını söyleyince evini, barkını, kocasını bırakarak orduya katılmak için Ankara’ya gelip İsmet İnönü’ye başvuruyor. İsmet Paşa, Gül Hanım’ın ordu içinde değil de hastanede veya komisyonlarda görev almasını istiyor. Gül Hanım civarda bulunan bir köyü basarak köylünün elinde ne var ne yoksa alıp askere dağıtıyor. Cepheye gönderilmeyen Gül Hanım akşamları tüm askeri birlikleri dolaşarak askerlerimize birer birer galibiyet yemini ettiriyor.
GÖRDESLİ MAKBULE Ali Ustalar Ailesinden Abdullah Efendinin kızıdır. Yeni evlendiği eşi Halil Efe’den ayrılmamak için onunla birlikte Demirci Kaymakamı İbrahim Ethem Bey’in akıncı birliğine katıldı. İbrahim Ethem Bey, kahramanca mücadelesi sebebiyle düşmandan ganimet olarak aldığı bir atı Makbule’ye hediye etti. 17 Mart 1922 günü Yunan askerlerinin düzenledikleri bir baskında başından vurularak şehit edilmiştir.
ADİLE HANIM (TARSUSLU KARA FATMA) Asıl adı "Adile" olan, "Adile Hala" ve "Adile Onbaşı" diye anılan kadın kahraman, silah arkadaşları arasında "Kara Fatma" olarak bilinir. 8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon Savaşı’na katılan Kara Fatma, Tarsus’un kurtulmasında büyük yararlılıklar göstermiştir. İstiklal Madalyası almıştır.
ASKER SAİME Asıl adı Münevver Saime Hanımdır. Kafkas göçmenlerindendir. İzmir ve İstanbul’un işgali Saime Hanıma büyük bir acı vermiş ve arkadaşlarıyla yaptığı görüşmelerde vatanın müdafaası için göreve atılmanın milli namus ve milli şeref borcu olduğunu söylemiştir. 22 Mayıs 1919 günü yapılan Kadıköy Mitinginin konuşmacılarındandır. Ankara ile İstanbul arasında istihbarat ve kuryelik faaliyetlerinde bulunmuştur. Haklarında tutuklama kararı çıkınca kocasıyla beraber Ankara’ya kaçmıştır. Batı Cephesinde, cephe gerisinde ve haber alma işlerinde birçok hizmetlerde bulunmuştur. İstiklal Madalyası sahibi olan Asker Saime savaştan sonra Edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
KÜÇÜK NEZAHAT 70. Alay Kumandanı Hafız Halit Bey’in kızıdır. 8 yaşında iken annesini kaybetmiş ve babasından başka kimsesi olmadığı için Birinci Dünya Savaşı sırasında babasının yanında cephelerde büyümüştür. Ne zaman bir erin ve subayın sarsıldığını görse hemen yanına koşmakta ve “Haydi beraber çarpışalım” diyerek askeri yüreklendirmekteydi. Nezahat Onbaşı, babasıyla birlikte, Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz Muharebelerinde yer almış ve gösterdiği kahramanlıklarla 70. alayın simgesi olmuş, hatta Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa'nın dahi dikkatini çekmiştir.
Küçük Nezahat, cephe gerisine kaçmaya çalışan askerlerin karşısına, vatan sevgisiyle dolu büyük yüreğiyle adeta duvar gibi dikilmiş ve bir çocuktan beklenmeyecek muhteşemlikteki şu müthiş sözü haykırmıştır: "Ben babamın yanına ölmeye gidiyorum, siz nereye gidiyorsunuz?"
Mücadele ettiği cephelerde 100’den fazla düşman öldürmüştür. Nezahat Onbaşı 30 Ocak 1921 yılında T.C.’nin İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmesi önerilen ilk vatandaşıdır. Bu öneri TBMM’ de hararetle kabul edilmiş, ancak Kurtuluş Savaşı’nın hengamesi içinde işleme konulamamış, daha sonra da kararın yerine getirilmesi unutulmuştu. Kendisi de hiçbir zaman ne "Madalyamı verin!" talebinde bulundu, ne de TBMM Başkanlığınca alınmış kararın yerine getirilmesi için müracaat etti. Nihayet karardan 65 yıl sonra 78 yaşında bir nine iken TBMM’nin “Şükran Belgesi”ne kavuşmuştu ve bu duygulu anda gözyaşlarını tutamamıştı.
KASTAMONU’LU HALİME ÇAVUŞ Uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi tıraş oldu saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı. Gün geldi savaş bitti ancak o ne asker üniformasını çıkardı ne de her sabah tıraş olmaktan vazgeçti.
Savaş sonrası Mustafa Kemal Paşa tarafından Ankara’ya çağrıldı. O’nun “ Seni yollamıyorum bizim kızımız ol” önerisine “Annem babam beni bekler” şeklinde cevap veren Halime Çavuş “Ben ana-babaya itaatli evlada saygı duyarım” diyen Mustafa Kemal Paşa tarafından çeşitli hediyeler verilerek tekrar evine yollandı ve kendisine maaş da bağlandı.
Bu toprakları bizlere kazandıran kahramanlarımızın huzurlarında saygıyla eğiliyor, onları rahmet ve minnetle anıyorum. Adil UĞUR Tarih Öğretmeni