330 likes | 820 Views
İrem Yavuz Anaokulu. Çocuklarda Utangaçlık, Özgüven Duygusu Ve Sorumluluk Kazandırma. Ebru AKYOL Rehber Öğretmen. ÖZGÜVEN DUYGUSU.
E N D
İrem Yavuz Anaokulu Çocuklarda Utangaçlık, Özgüven Duygusu Ve Sorumluluk Kazandırma Ebru AKYOL Rehber Öğretmen
ÖZGÜVEN DUYGUSU • Bir çocuğun kendisine yönelik iyi duygular geliştirmesi sonucu kendisini iyi hissetmesi özgüven demektir. Başka bir deyişle kendisi olmaktan memnun olması ve bunun sonucu kendisi ve çevresiyle barışık olması demektir. • Daha ilk yaşlardan, çocukların kendilerine yönelik iyi duygular geliştirmeleri, hayatlarındaki önemli insanlar (anne-baba, öğretmen ve diğer büyükleri, ilerleyen yaşlarda arkadaşları) tarafından nasıl değerlendirildiklerine bağlıdır.
Büyükleri tarafından sevgi gören, gereksinim duyduğunda beklediği yakınlık ve ilgiyi bulan, fikirlerine değer verilen ve önemsenen, güven duyulan ve sorumluluklar verilen, iyi yaptığı şeyler için övülen, gurur duyulan, yaptıklarında hataya yer verilen ve olduğu gibi kabul edilen çocuğun kendisine özgüveni olur. • Buna karşılık sevildiğini, önemsendiğini hissetmeyen, beklediği yakınlık ve ilgiyi göremeyen, sürekli eleştirilen ve olduğu gibi kabul edilmeyen çocuk kendisini değerli hissetmez ve özgüveni olmaz. Kendisini değerli görmeyen (özgüveni olmayan) çocuk yaşadığı aile, çevre, okul ve toplum içinde problemlere sebep olur.
Ebeveynlerin çocuklarını aşırı koruyup sahiplenmesi, onların özgüvensiz yetişmesine sebep olur. Çocukların her şeyini yapan anneler, ona "Sen yapma, biz senin yerine yaparız." mesajı verir. Bu da zamanla annesinden bağımsız iş yapamayan bireylerin ortaya çıkmasına yol açar. Her ağladığında bebeklerini kucağa almamalarını, her dokunduğuna ''yapma, kıracaksın, düşüreceksin, bırak, cıss!' gibi sözcükleri kullanmamaları gerektiği belirtiliyor. Dokunmaması gereken şeylerde ise kesinlikle ele vurularak elinden alınmaması gerektiği uzmanlar tarafından belirtilmektedir. • Bu davranışların çocuğa, 'Dokunma! Dokunduğunu mahvediyorsun. O obje senden daha değerli.' mesajını verdiğini aktarıyor.
Nerede Yanlış yapıyoruz? • Türk aile yapısındaki aşırı koruyuculuk çocukların özgüven gelişimini önündeki en büyük engellerden birisi. • Örneğin; sandalyeye çıkmaya çalışan çocuk, kucaklanarak sandalyeye oturtulur. Kaşığı alıp, yemek yemeye çalışan çocuğun elinden, üstünü kirleteceği düşüncesiyle veya 'ne yediğini fark edemem, az yer' kaygısı ile kaşık alınır, anne yemeği yedirir. Oysa bu tip davranışlar çocuğa, 'Sen yapamazsın. Biz senin yerine yaparız. Senin gücün bunu yapmaya yetmez.' mesajını veriyor. Zamanla çocuk, bu mesajı içselleştirerek doğru olduğuna kendisi de inanmaya başlıyor. Anne-babasından bağımsız eyleme girme ve karar verme özelliğini kaybediyor.
Aynı şekilde duygusal olarakta yanlışlar yapabiliyoruz. Sevildiğini ve önemsendiğini hissetmeyen, beklediği yakınlık ve ilgiyi görmeyen, sürekli eleştirilen ve olduğu gibi kabul edilmeyen çocuk, kendisini değerli hissetmediği için özgüven kazanamıyor. • Cezalar çocuğun kişiliğine yönelikse, özgüven inşasının ön koşulu olan kendini sevme ve kendinden memnun olma ilkeleri zedeleniyor. Bunlar: • "Senden zaten ne beklenir ki!", "Aptal!", "Geri zekalı!", "Başladığın hangi işi bitirdin ki bunu bitireceksin!", "Beni üzdüğün için seni sevmiyorum! Senin annen de olmayacağım!" türünden cümleler
Okulöncesi dönemde, çocuğunuzun sorunlarla baş etmede zorlandığını gösteren ilk işaretler arkadaşları ile iletişim kurmada güçlük, isteklerini ağlayarak ifade etme, yaşına uygun sorumluluklardan kaçınması olarak ortaya çıkar. Bu dönemde, çocuklar ile devamlı konuşulmalı, ihtiyaçlarına duyarlı olunmalıdır. Ders çalışmak için masaya zorla oturan, eve geldiği gibi kıyafetlerini fırlatan, anne hatırlatmadan televizyon başından ayrılmayan çocukların anne ve babası ile iletişiminin azalması kaçınılmazdır. • “Problemi yetişkin değil, çocuk çözmeli” • Problem ile henüz karşılaşmadan engellenen ya da karşılaştığında kendisi yerine aile tarafından problemi çözülen çocuklar başarının tadından yoksun kalarak yetişkinlik hayatında duygusal yetersizlik gösterirler.
Sağlıklı Özgüven, sağlıklı benlik algısıdır. Yani çocuğun kendini olduğu gibi kabul etmesi, kendini olduğundan ne yukarı ne de aşağı görmesi, kendisi ile barışık olması, kendini değerli hissetmesidir. Kendini olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile kabul etmesidir. • Çocuk dünyaya geldiği andan itibaren anne-çocuk arasındaki ilişki ve bağ ile çocuğun benlik algısı gelişmeye başlar. Sağlıklı olumlu ilişki ile olumlu benlik algısının temeli atılır. İhtiyaçları zamanında karşılanan, sevgi gören, dokunulan, konuşulan çocuk kendilik değerini olumlu algılar ve olumlu benlik algısı (ben değerliyim, seviliyorum) geliştirir.
Çocukların özgüvenlerini sağlamak için : • 1 . Var olmalarının sizin için ne kadar önemli olduğunu onlara hissettirin. • 2 . Kendilerine olan özgüvenlerinde sarsıntı gördüğünüz an harekete geçin. • 3 . Çocuğunuzun gerçek özgüveni sağlamasında yardımcı olun. • 4 . Çocuğunuza kendisine has yeteneklerini ortaya çıkartmasında yardımcı olun ve çocuğunuzu hiç kimseyle kıyaslamayın. Çocuklar birbirlerinden farklıdır. • 5 . Yaptıkları ve ilgilendikleri şeylerin sizin için ne kadar önemli ve değerli olduğunu gösterin. • 6 . Evinizde herkesin birbirine güveneceği bir ortam oluşturun. • 7 . Çocuğunuza kendi davranışlarınızla örnek olduğunuzu unutmayın.
8 . Beklentileriniz çocuğunuzun seviyesinde olsun, onu aşacak beklentilerden kaçının. • 9 . Çocuklarınıza sorumluluklar verin Kendisine güvenilip sorumluluk verilen çocuklar kendilerini yararlı ve önemli hissederler. Dört yaşını dolduran bir çocuk sorumluluk almaya hazırdır. (Kıyafetini ve ayakkabılarını kendi kendine giyebilir.) Verdiğiniz görevlerde onlara yardımcı olmalı neyi nasıl yapacağını göstermeli ve başardıkça da onları takdir etmelisiniz. • 10. Sadece çok özel yetenek ya da başarılarına değil her şeyine değer verdiğinizi ve taktir ettiğinizi belirtin. • 11 .Ne yaparlarsa yapsınlar onları bağışlayın ve sevgi ile emniyette olduklarını hissettirin. • 12 . Birlikte vakit geçirin. Ortak yapacağınız faaliyetler bulup birlikte zaman geçirin.
13 . Onların özgüvenlerini sağlayacak sözlerde bulunun. • 14 . Çocuğunuzla ilgili problemleri onu suçlamadan ya da onun karakterini eleştirmeden tartışın. • 15. Çocuğunuzun kendini ifade etmesine müsaade edin, çocuğunuzu dinleyin, fikri önemli olmasa da onu duyun."Sen bu konu hakkında ne düşünüyorsun?" diye sorun. Fikirleri ve düşünceleri önemsenen ve sorulan çocuk zamanla anne ve babasını da dinlemeyi ve duymayı öğrenecek, onların fikirlerini önemseyecektir. • 16. Aşırı koruyucu, kollayıcı tutum sergileyip yapabileceği işleri dahi siz yapmayın. 8 yaşındaki çocuğunuza iştahsız diyerek yemeğini annesinin yedirmesi gibi veya mükemmeliyetçi olmayın. 3 yaşındaki bir çocuğun üstüne dökmeden yemeğini yemesinin beklenmesi gibi. • 17. Hata ve başarısızlıklarını tecrübe ve öğrenme vesilesi olarak değerlendirmelerine yardımcı olun. "Bu yaşadığın olaydan ne öğrendin?" diye ona sorun. Çocuğunuzu tembel, sorumsuz şeklinde sıfatlarla nitelendirmeyin. Unutmayın kendisi ileride bu tanımları içselleştirecektir.
Çocuklarda Sorumluluk Duygusunu Kazandırma • Sorumluluk nedir? İlk önce bu soruyla başlayalım. Sorumluluk, birçok uzman tarafından “bireyin uyum sağlaması, üzerine düşen görevleri yerine getirmesi ve kendine ait bir olayın başkaları üzerindeki etkilerinin sonuçlarını üstlenmesi” olarak tanımlanmaktadır. Sorumluluk öğrenilebilen bir beceridir ve bu nedenle erken yaşta çocukların sorumlulukla ilgili bilgilendirilmeleri/eğitilmeleri önemli bir noktadır. Sorumluluk kavramına çocuk açısından bakacak olursak, sorumluluk;1) Kurallara uyma,2) Tercihlerin ya da seçimlerin sonucuna katlanma,3) Başka insanlara ve onların haklarına saygı göstermedir
Sorumluluk duygusu güven duygusu ile birlikte kazanılır. Güven duygusunun temeli hayatın ilk beş – altı yılında atılır. Daha sonraki yıllarda yerleştirilmesi gerçekten zordur. Sorumluluk ve güven duygusu sahibi olan insan kendi değerine inanır, duygu, düşünce ve hareketlerinden kendisinin sorumlu olduğunun farkındadır. Yaptığı her şeyin altına çekinmeden kendi kişiliğinin imzasını atar.Sorumluluk duygusunu yerleştirmede en büyük unsur, sevgi ve güvendir. Öncelikle çocuğun köklü bir sevgi duygusu kazanmış olması gerekir.
Kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılama becerisini kazanan çocuğun, yetişkinlere duyduğu bağımlılık giderek azalır. Davranışlarının sonucunu yaşadıkça, gelişen becerilerini kullandıkça, çocuğun kendine olan güveni artar. Ancak bazen aileler çocukları için onunla daha güzel ilgilenebilmek adına çocuğun yerine getirmesi gereken sorumluluğu onun yerine gerçekleştirirler. Becerilerini kullanması ve geliştirmesi için fırsat verilmeyen çocukların ise yeterlilik duygusu ve özgüven gelişimi sınırlanır. Ve aileye sürekli bir ihtiyaç duyarlar. Sanki bebeklik döneminde ki gibi aile hayatının her anında yanında olmalıdır ve olmadığında çocuk kriz geçirir. Bu son günlerde çok karşılaştığımız okul fobisi vakalarında olduğu gibi.
Sorumluluk kazandırmaya yönelik “temel” ve “değişmez” öğeleri vardır. Bunlar; • Bilgilendirme: Çocuğun davranışında istenen değişimin gerçekleşebilmesi için önce, çocuğun bu değişim hakkında bilgilendirilmesi gerekir. • Takip: Bilgilendirmeden sonra, çocuğun söz konusu davranışı gösterebilmesi için ona bir süre tanınması gerekir. • Geri bildirim: Belli bir süre sonra çocuğu, gidişat hakkında bilgilendirmek gerekir. Eğer istenen sorumlu davranışın sayısında artış varsa uygun pekiştireçlerle motive edilmelidir. • Hatırlatma: İstenen davranış eğer gerçekleşmiyorsa yeniden hatırlatma sürecine gidilmelidir. Yeniden bilgilendirme ile başlayan bu süreç, davranış oturana kadar devam etmelidir.
3-6 yaş döneminde sorumluluk... • 3 – 4 yaş: Bu yaşlarda çocuklar oldukça enerji dolu ve hareketlidirler. Anne-babaları tarafından konulan sınırları test etmeye meraklıdırlar. Bu dönemde çocuklar basit ev işlerinde yardımcı olabilirler. Örneğin kendi oyuncaklarını sepetine yerleştirebilir. Öz bakım becerilerini kendi başına yapmak için ilk adımı atabilirler; diş fırçalamak elini yüzünü yıkamak gibi. Tabii bu becerileri anne babayı bire bir gözlemleyerek ve onların desteği ile deneyerek geliştireceklerdir. Ayrıca bu yaşta ayakkabılarını giyebilirler.
4 – 5 yaş: Bilişsel fiziksel ve sosyal becerilerin gelişimi ile birlikte sorumluluk kavramı bu yaş döneminden itibaren daha da önem kazanmaya başlar. Bu dönemde çocuklar “bir iş yapmaktan” ve bunu göstermekten büyük bir keyif alırlar. Ev işlerinde anneye yardım etmek tamirat işlerinde babaya çıraklık etmek gibi yetişkin hayatına yönelik işler çok ilgilerini çeker. Bu yaştaki çocuğunuzdan odasındaki oyuncakları toplamasını kendi başına elini yüzünü yıkamasını yemeğini yemesini masa hazırlanırken bir şeyleri (örneğin tuzluk) götürmesini bekleyebilirsiniz.
6'ncı yaşta;• Tek başına giyinip soyunması,• Ufak tefek ev işlerinde yardımcı olması (sofrayı kurma, bahçe sulama vb)• Sofrada tek başına yemeğini yemesi,• Oyuncaklarını toplayabilmesi,• Üzerinden çıkardığı kıyafetleri yardımla katlayabilmesi,• El-yüz temizliğini yapabilmesi,
Neler Yapılabilir? • Her şeyden önce iyi bir model olunmalıdır. • Çocuğun yaşına, gelişimsel düzeyine, bireysel özellik ve ilgilerine uygun görev ve sorumluluklar vermek. • Olanak buldukça seçim yapmasına imkan sağlamak • Karşılaştığı sorunlara kendi başına çözüm yolları bulmasına destek olmak ve sadece gerektiği yerde müdahale etmek • Sorumlu şekilde davrandığı durumlarda mutlaka ödüllendirmek • Yaptığı hareketlerin sonuçlarını değerlendirmek ve bu hareketlerin başkalarını nasıl etkileyebileceğini görmesini sağlamak • Çocuğun sorumluluk almak istediği durumları iyi değerlendirmeye çalışarak hevesini kırmadan sorumluluğunu yerine getirmesine destek ve yardımcı olmak • Çocuğu üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirebilmesi için cesaretlendirmek
Disiplin– Pozitif Disiplin • Disiplin, çoğu kez yanlış tanımlanmıştır. Bazen cezayla özdeşleştirilmiş, bazen de “baskı” ile eş anlamlı olarak tanımlanmıştır. • Oysa disiplin çocuğa belirli davranış kalıplarını benimsetmek üzere izlenen yol ve yöntemdir. • Disiplin, içsel denetimi sağlamak amacıyla bireyin kendisi ve çevresiyle uyumlu yaşayabilmesini sağlayan kural ve sınırların tümüne denir. Disiplin, sorumluluğun içselleştirilmesiyle sağlanabilir. • Disiplinde amaç çocuğa davranışlarını düzenlemesini sağlayacak, kendi kendini yönetme yeteneğini kazandırmak olmalıdır.
Disiplin ve kurallar çok açık olmalı, katlanılır ve zorunlu olduğu duygusunu vermelidir. Doğru ve insancıl bir disiplin yöntemi tam olarak hiçbir zaman uygulanamasa da çocuklarına sevgi ve saygı gösteren ebeveyn ve öğretmenlerin disiplin sorunuyla nadiren karşılaştıkları gözlenmiştir. • Kullandığımız hatalı disiplin yollarından bazıları; • Cezalar, Bastırıcı disiplin, Aşırı kollayıcı disiplin, Olumsuz kıyas, Dengesiz disiplin, Bağırma, azarlama, emretme, sertlik aşağılama, alay, dalga geçme, etiketleme, aldatma, tehdit, korkutma, dayak vb. • Aşırı beklentiler, başarılarına karşı ilgisizlik, hatalarda özür dilememe, sorumsuz davranışlar karşısında tutarsız davranma.
Çocuk eğitiminde amaç, ileriki hayatında zorluklarla baş etmeyi başaran, mutlu olan ve etrafına da mutluluk verebilen üretken bir birey yetiştirmektir. Bunun gerçekleşebilmesi için çocuğun bazı kuralları öğrenmesi ve isteklerini ertelemeyi ve gerekirse bunlar için mücadele etmeyi küçüklüğünden itibaren öğrenmesi gerekir. • Şimdiki çocuklarının kolay mutlu olmadığından, bir şeyi ısrar ve heyecanla istemesine rağmen alındıktan kısa bir süre sonra onu bırakıp başka bir şey istemeye başlamasından yakınan anne babalar da oldukça fazla... Genellikle “Her istediğini alıyoruz, sorun nerede anlayamıyoruz” diye kendilerini ifade eden bu anne babalar çocuklarının her istediğini yapmanın aslında çocuk eğitiminde hatalı bir davranış olduğunu bilmelidirler.
Her isteği yerine getirilen çocuklar her şeye kolaylıkla sahip olabildiklerinden isteklerinin peşinde koşmayı ve zorluklarla baş edebilmeyi öğrenemezler. Bunun sonucu olarak da sahip oldukları şeylerin değerini genellikle bilemezler. İleride de çevresindeki insanlardan alıştıkları şekilde her isteklerini yerine getirmesini beklerler ki bu çoğunlukla mümkün olmaz. Bu da hayal kırıklıklarını beraberinde getirir. Evinde eşiyle, işyerinde iş arkadaşlarıyla sağlıklı ilişkiler geliştiremez.
Pozitif Disiplin • ABD başta olmak üzere birçok ülkede uygulanan ''pozitif disiplin'' yöntemiyle çocuklarda sağlıklı bir gelişim sağlanabileceği belirtiliyor. • Çocuğa sabırlı, destekleyici ve pozitif bir şekilde yaklaşım ile gelişimini ve ilerideki başarısının pozitif şekilde etkilediğini bilinmektedir. • Bu yaklaşımda; çocuklara yalan söylemek, korkutmak, bağırmak, kötü davranmak, dövmek, duygularını incitmek, kandırmak, cezalandırmak, zorla yemek yedirmek ya da uyutmak, uzun süre susmalarını istemek, onları terk etmek ya da evden atmakla tehdit etmenin çocukların eğitiminde başvurulan büyük yanlışlar belirtiliyor.
Çocuklara kötü davranmanın çocuklardaki fiziksel, psikolojik ve davranışsal zararları çok sayıda araştırma ile kanıtlanmıştır. • Çocuğunuz yanlış bir şey yaptığında bunu ona bildirmeniz gerekir ama bu acı vermek yoluyla yapılmamalıdır. Çocuk kaç yaşında olursa olsun, her türlü fiziksel cezalandırma ya da bağırmaktan kaçınılmalıdır, çünkü bunlar fayda yerine zarar verir. • Çocuğa fiziksel ceza uygulandığında etkisinin hemen görülmesi ve problemin hallolmuş gibi gözükmesine rağmen, aslında tam tersi sonuçlar doğurur.
Fiziksel ceza gören ileride çocukların ciddi uyum ve öğrenim sorunları yaşamaya başladıkları, ayrıca bu çocuklarda akranlarıyla problemler, akademik başarısızlık, ağır depresyon, madde bağımlılığı ve suça yatkınlık da görüldüğü belirtilmektedir. • Ebeveynlerden şu cümleyi duymak çoğunlukla mümkün; : “vallahi beni öyle çok kızdırdı ki poposuna şöyle bir tane indiriverdim”... veya “efendim bir yaramazlık yaptığı zaman, özellikle kendisine zarar verecek bir davranışta bulunduğu zaman bunun zararlı olduğunu anlatmak için şöyle eline bir iki kez vuruyorum ama acıtmadan”
Çocuklarımıza bu hayatta öğretmek istediğimiz şeylerden biri öfke dürtülerimizi nasıl kontrol etmemiz gerektiği olmalıdır. Çocuklarımıza bu davranışla öğrettiğimiz tek şey vurmanın kabul edilebilir bir davranış olduğudur. • Psikolojik anlamda düşünüldüğünde dayağın hafifi ağırı olmaz. Fiziksel olarak da durum farklı değil. “Hafif dayak” yöntemi kullanılmaya devam edildiğinde artık çocuk sözel olarak kontrol edilemediği için gittikçe ağırlaşmaya başlayabilir. Hangi noktada artık elin ayarının kaçtığını anne baba kendisinin fark etmesi bile zor.
Olumlu Disiplin İçin... • Bağırıp çağırmak, azarlamak çocukta utanç suçluluk duygularına yol açar. Bunun yerine davranışı yönlendirmeliyiz. • Davranışlarımızla örnek olmalıyız. • Sorumluluk geliştirilmelidir. • Olumlu davranışlara teşvik edilmelidir. • Kuralları belirginleştirmek, netleştirmek ama tabulaştırmamak gereklidir. Gerektiğinde esnek olmak. • Yanlış davranışlara tehdit, azar ve eleştiri ile yaklaşmamak. • Aile içi tartışmalardan çocuğu uzak tutmak.
Merak duygusunu öldürmemek, sorularını doğru şekilde cevaplandırmak. • Yaşına göre, çocuğun bazı kusurları, hataları olabileceğini kabul etmek. • Aşırı koruyucu tutumdan kaçınmak. • Yol gösterici ve öğretici olmak. • Davranışlarının sonuncu yaşamasını sağlayın. • Tehdit ve zorlamaya başvurmayın. • Çocuğunuzu mutlaka dikkatlice dinleyin, çünkü sorun davranışını anlamınız ve bu davranışa müdahale edebilmeniz için ilk önce çocuğunuzu dinlemeniz gerekli.
BENİ DİNLEDİĞİNİZ VE KATILIMIZ İÇİN TEŞEKKÜRLER!!!