1 / 27

Çocuklarda; Korku Ve Kaygı Bozuklukları ve DEHB ( Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu )

Çocuklarda; Korku Ve Kaygı Bozuklukları ve DEHB ( Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ). İrem Yavuz Anaokulu Rehberlik Servisi. Çocuklarda KORKU ve KAYGI.

hedya
Download Presentation

Çocuklarda; Korku Ve Kaygı Bozuklukları ve DEHB ( Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu )

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Çocuklarda; Korku Ve Kaygı Bozuklukları veDEHB(Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) İrem Yavuz Anaokulu Rehberlik Servisi

  2. Çocuklarda KORKU ve KAYGI • Korku, çocukların görünen ve görünmeyen tehlikeler karşısında gösterdikleri sevgi, öfke, neşe ya da üzüntü gibi doğal bir tepkidir. Korku bir nesneye, kişiye ya da olaya bağlı olarak gelişir. Bu duygunun en önemli özelliği, korku veren uyaranın ani ve beklenmeyen bir durumda ortaya çıkmasıdır. • Her insan yaşamı boyunca korku hissini zaman zaman yaşar. Çocuklar için de korku gelişimlerinin bir parçasıdır. Birçok korku çeşidi geçicidir, gelişimle ilgilidir. Çocukların kendilerini tehdit eden uyaranlara gösterdikleri normal tepkilerdir. Bu gelişimsel korkular, günlük yaşamın sürdürülmesini etkilemezler. • Bazı korkular, belli yaş dönemleri için normal sayılır; örneğin, bebeklik döneminde yüksek sesten korkulması doğaldır.

  3. Kişisel özellikler, yaş, cinsiyet, zeka, ailesel faktörler ve medya korkunun oluşumundaki başlıca faktörlerdir. Aileden birinin model olması, anne- babadan sık ve uzun ayrılıklar, çocuğun kişiliğine yönelik eleştirel veya suçlayıcı tutum, tekrarlayan fiziksel cezalar, aşırı koruyucu/kaygılı tutumlar ailesel faktörleri oluşturur. • Televizyon ve bilgisayar oyunlarında şiddet içeren ya da çocuk tarafından anlamlandırılamayan görüntüler de çocuğun korku geliştirmesi konusundaki medya faktörüdür.

  4. Çocukların en çok nelerden korkarlar: • Karanlık ve hayvanlar, • Bedensel sakatlıklar • Hayaletler, cinler, dışarıdan eve zorla girecek insanlar • Sert ve otoriter kişiler, • Korkulu rüyalar, düşler, • Anne ya da baba tarafından terk edilmek, • Su, deniz, nehir, • Gök gürültüsü, şimşek

  5. Her çocuk az ya da çok bazı korkulara sahip olabilir. Önemli olan çocuklara korkuyla baş etmesini öğrenmeye yardım etmektir. Korkular ve korkularla baş etme yolları yaşa bağlı olarak da değişiklik gösterir. Her çocuğun kendine özgü korkuları olabilir, fakat bazı korkular bazı yaşlarda daha belirgindir.

  6. 3 yaş:En çok görsel korkular söz konusudur. (Karanlık, hayvan, polis, anne- babanın gece sokağa çıkması) • 4 yaş: Seslerle ilgili korkular vardır.(Motor gürültüsü, karanlık, yabani hayvanlar, annenin evden ayrılışı) • 5 yaş: Daha çok görsel ve somut korkular söz konusudur. (Düşme, bir yerini incitme, karanlık korkusu, annenin eve dönmeyeceği korkusu ) • 6 yaş: Korkuların daha yoğun görüldüğü bir yaştır. Özellikle seslerle ilgili korkular söz konusudur.(Kapı zili, telefon, böcek ya da kuş sesi ) Hayalet, cadı korkusu, yatak altında birinin saklanabileceği korkusu, kaybolma korkusu, su, ateş, fırtına, şimşek, yalnız uyuma, eve gelince anneyi bulamama, kaybetme korkusu, başkalarının onu döveceği korkusu söz konusudur.

  7. Korku tepkisi nasıl gelişir! • Çocuğun birçok düşünce, bilgi kaynağı ve görüntünün kafasında değişik kombinasyonlarda birleştirilmesine, dünyayı ona daha tehlikeli gibi algılattırmasına neden olabilir. • Deneyim azlığı da korku nedeni olabilir. Banyo küvetinin akarından suyun akıp gittiğini gören çocuk, kendisinin de oraya girerse akıp gideceğinden korkabilir. Başka bir çocuğun köpek tarafından ısırıldığını gören çocuk bütün köpeklerin kendini ısıracağını sanabilir. • Etraftaki her şeyin kendine göre çok büyük olduğunu gören çocuk boyut farkından korku duyabilir. • Çocuğun hayal gücünün geniş olması da korku kaynağı olabilir. Özellikle medya ve bilgisayar oyunları etkili olur.

  8. Ebeveynlerin çok korkulu, endişeli ruh halinde olması çocuğu tedirgin edip kendini güvende hissetme duygusunu yok eder. Çocuk gerek ebeveynlerin, gerekse kendi arkadaşlarının başına gelenleri kendisine de olacakmış gibi hissedebilir. • Korkunun disiplin aracı olarak kullanılması. Doktor amca, komşu teyze, öcü, karanlık ile korkutularak çocuklara istenilen davranışın yaptırılmaya çalışılması. • Bazen de çocuk korkutulmadığı halde ürkektir. Korkuyu yakın çevresindeki kişilerden, anne babadan öğrenebilir. Örneğin annenin; yanlarına kedi köpek yaklaşınca ürküp sıçraması, evde böcek görünce çığlığı basması, yalnız yatamaması çocukta korku duygusunun oluşmasına neden olabilir. • Korkutma yönteminin hiç kullanılmadığı evlerde sıklıkla görülen başka bir durum da, aşırı koruyucu ve kollayıcı tutumdur. Bu durumda çocuk bilemediği çoğu şeyden korkabilir.

  9. Öneriler... • Korkularını önemsediğinizi ve korkularının normal olduğunu bilmesini sağlayın. • Çocuğunuzu zorlayıp, korku duyduğu objeyle karşı karşıya getirmeye çalışmakhatalı bir yöntemdir. Korktuğu objeden uzaklaşmasına izin verilmeli ve ona güven duygusu aşılanmalıdır. • Korktuğu objeden uzaklaştıktan sonra korkusunun üstesinden aşama aşamagelmesi için ona zaman tanıyın. Mesela, çocuğunuz köpekten korkuyorsa, önce çocuğunuza köpeklerle ilgili hikayeler okuyun, köpeklerle ilgili bir televizyon programı izlettirin, daha sonraki aşamada köpekle oynayan yaşıtlarını ona gösterin, sonraki aşamada da onu küçük, sevimli bir köpekle bir araya getirin. • Eğer doktora gitmekten korkuyorsa, mümkünse hasta olmadığı, muayene veya iğne olmayacağı bir zamanda doktoru ziyaret edin.

  10. İleri düzeyde yerleşmiş korkular, başarılı bir eğitim yöntemi, çocuğa verilecek sevgi, güven ve kendine güvenme duygusuyla giderilebilir. Korkunun tedavisi uzun süreye gereksinim gösterir. Korkular gerçekçi bir yaklaşımla olduğu gibi kabul edilmelidir. Kademeli yaklaştırma tekniği uygulanır. • Örneğin, karanlıktan korkan bir çocuğa, “Korkacak bir şey yok” demek yerine, uzanabileceği yükseklikte açıp kapayabileceği bir gece lambası ya da hafif bir müzik koymak yararlı olur. Annenin karanlıkta çocukla çeşitli oyunlar düzenlemesi de bu konuda yararlı bir yöntemdir. • Korkan çocuk, korkuları nedeniyle eleştirilmemeli, alay konusu yapılmamalıdır. Korkmamayı, kocaman çocuk olmak ve büyümekle eşleştirmek yerine önceçocuğun korkularını kabul edilmelidir. • Küçük çocuklarda hayal gücünden yararlanarak hayali koruyucu bir süper kahraman ya da korkularını içine bırakabileceği hayali bir kutu korkularını azaltmasında yararlı olabilir.

  11. Eğer izlediği bir çizgi filmde bir şeyden korkarsa, o anda gözlerini kapatabileceğini ya da televizyonu kapatabileceğini ona hatırlatın. Bazı çocuklarda, önceden yeni bir durumda nelerle karşılaşacaklarını anlatmak da endişeleriyle baş etmelerinde onlara yardımcı olur. • Çocuklara bazı korkularımızın kendimizi tehlikelerden korumak ve güvenliğimiziçin normal olduğu da anlatılmalıdır. Mesela sıcak bir sobaya dokunulmaz, karşıdan gelen bir otobüsün önüne koşulmaz gibi. • Anne –babaların bazı durumlar karşısında gösterdiği tepkiler de önemlidir. Çünkü çocuklar anne-babalarını örnek alarak etkilenebilirler. Bu şekilde bazı korkular çocuklar tarafından öğrenilir.

  12. ÇocuklardaKaygı • Korku, kaynağı bilinen, dışsal kesin bir uyarana karşı olan bir yanıttır. • Kaygıise kaynağı bilinmeyen, içsel, belirsiz ve çatışma sonucunda oluşmuş bir yanıttır. • Normal korku ile kaygıyı ayırt etmek her zaman kolay değildir. Korku ve kaygı normal, belirli bir ölçüde koruyucu olabilmektedir. Geçici korku ve kaygı çocuğun normal gelişiminin bir parçasıdır. Kaygının bir hastalık düzeyinde olduğunu söyleyebilmek için gerçekçi olmayan korkuların ya da kaygıların önemli bir sıkıntıya, akademik, sosyal bir bozulmaya neden olması gerekir.

  13. Geniş anlamda kaygı, tehlike beklentisi ile birlikte olan duygusal huzursuzluk olarak tanımlanabilir. Kaygı daha genel bir durumdur, korkudan daha şiddetli ve daha uzun sürelidir. • Kaygı bozuklukları çocuk ve ergenlerde en sık görülen bozukluklardandır. En sık görülen kaygı bozuklukları; • Fobiler • Ayrılık anksiyetesi (kaygısı) bozukluğu • Sosyal anksiyete bozukluğu (Sosyal Fobi) • Panik bozukluk • Yaygın anksiyete bozukluğudur. • Çocuklarda daha çok ayrılık anksiyetesi görülür ve büyük yaşlardaki çocuklara göre farklı belirtiler gösterebilirler.

  14. Fobi Nedir? • Fobi hayvanlar, kan, kapalı yerler, uçma, yükseklik gibi özgül bir nesne ya da durumla karşılaşma ya da karşılaşma beklentisi olduğunda aşırı anlamsız, belirgin ve sürekli bir korkunun ve yoğun anksiyetenin yaşanmasıdır. • Fobi tanımı konabilmesi için sözü edilen korkuların en az altı ay sürmeli, kişinin günlük yaşantısını, sosyal ilişkilerini ve akademik başarısını etkilemeli, korku nedeniyle büyük sıkıntı yaşanmalıdır. • Tedavisinde genellikle davranışsal yöntemler kullanılır. (Kendini kontrol stratejileri, kendini değerlendirme ve ödüllendirme, kademeli maruz bırakma gibi)

  15. Ayrılık Anksiyetesi Bozukluğu • Ayrılık anksiyetesi bozukluğu, evden ya da en temel duygusal bağlanmayı kurduğu bireyden (özellikle anne) ayrılmaya bağlı olarak oluşan aşırı korku ve kaygıdır. Bu kaygı çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun değildir ve en az dört hafta sürer. • Ayrılma kaygısı olan çocuklar ayrılma durumu ya da ayrılma beklentisi olduğunda sıkıntıya girerler, bu durumdan kaçınmak isterler. Yaşadıkları kaygı atağı (örn. Öfke nöbeti, ağlama krizi) ya da fiziksel olarak gözlenebilen belirti (kalp çarpıntısı, terleme) halini alabilir. • Anormal ayrılma kaygısı en sık okul korkusu şeklinde ortaya çıkar. Bu çocuklar yapışarak, ağlayarak, yalvararak ya da bedensel yakınmalarda bulunarak (karın ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı gibi) ayrılığa direnç gösterirler.

  16. Korkunun altında yatan, bağlanma figürüne (anne) ya da kendisine zarar geleceği ve sürekli ayrılık yaşanacağı algısıdır. Bunun her çocukta yaş düzeyine göre görülebileceği unutulmamalıdır, davranışın bozukluk sayılabilmesi için arışı belirtiler olmalı ve en az üç hafta sürmelidir. • Tedavisinde, bireysel terapi, aile ve grup tedavisi yararlı olabilir. Sistematik duyarsızlaştırma ve ödül sistemi teknik olarak oldukça etkilidir. Örneğin çocuk anne babadan ayrılmaya kademeli olarak cesaretlendirilir. (diğer odaya itme üst kata çıkma vb) ve başarılı çabaları için ödül verilir. • Bu gibi durumlarda ilaç tedavisi psikoterapötik (iyileştirici terapi) yaklaşıma yardımcı tedavi olarak düşünülebilir.

  17. Sosyal Anksiyete Bozukluğu (Sosyal Fobi) • Sosyal fobi kişinin tanımadığı insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün önünde olabileceği toplumsal durumlarda bir eylemi gerçekleştirirken belirgin ve sürekli korku duymasıdır. • Korkulan sosyal duruma maruz kalma kaygı meydana getirir, utanma korkusu vardır ve sıklıkla panik atak görülebilir. • Çoğu kaygı bozukluğu gibi çocukluk çağında başlamaktadır. • Tedavisinde bilişsel davranışçı tedavi yöntemleri uygulanır. Yine sosyal beceri geliştirilmesi, çocuğun sosyal etkinliklere yönlendirilmesi de önemli katkı sağlar.

  18. Sosyal Fobinin Belirtileri Kişinin korku ve endişe duyacağı durumlar • Topluluk önünde konuşmak, • Bir işle uğraşırken seyredilmek, • Başkalarının önünde yemek yemek- içmek • Otorite konumundaki kişilerle iletişim kurmak • Misafir kabul etmek • Başkaları ile tartışmak • Topluluk içinde telefonla konuşmak • Tanımadığı kişilerin gözlerinin içine bakmak • İlgi odağı olmak Bu durumlardaki belirtiler: • Çarpıntı • Titreme • Terleme • Kaslarda gerginlik • Midede rahatsızlık hissi • Göğüste sıkıntı hissi • Sıcak ve soğuk basması • Başta ağırlık hissi • Baş ağrısı

  19. Kaygılı Çocukların Ortak Özellikleri 1- Diğer çocuklarla karşılaştırıldığında gerginlik veren durumlarda kendilerini rahatlatmakta güçlük çekerler. 2- Kaygı bozukluğu yaşayan birçok çocuğun yaratıcılığı diğer çocuklara nazaran daha gelişmiş olmasına rağmen endişeyle başa çıkabilmek için yaratıcı planlar yapamazlar. 3- Yaratıcı plan yapabilmiş olsalar bile çabuk pes ederler çünkü kendi duygularıyla baş edemezler ve sonucu hemen görmek isterler. 4- Endişe duydukları durumlarda duygularını kontrol altına alıp bu hisleri aza indirgedikleri zaman bile kendilerini başarılı hissetmezler.

  20. Anne-Babalara Tavsiyeler • Çocuğunuzu büyütürken onu kaygılı düşünceler, tutum ve davranışlarla değil, sevgi ve güven duygusu içinde yetiştirmeye çalışın. Kaygıyı artıracak anne-baba tutumları yerine hoş görülü ve tutarlı tutumlar sergilenmelidir. Unutmayın ki kaygı anne-babanın gözünden çocuğun vücuduna yapışan bir duygudur. Sevgiden daha bulaşıcıdır. • Çocuğunuzu gözlemleyin. Ondan yapamayacağı şeyler beklemeyin. Bu durum onun kaygısını arttırır. Yapamadığı durumlarda çocuğunuza destek olun, bir daha denemesi için onu teşvik edin. Başarılı olduğunda onu övün. • Çocuğunuzun hayatındaki bazı değişiklikler (Kardeşinin doğumu, taşınma, okula başlama gibi) onu kaygılandırabilir. Böyle durumlarla karşılaştığında çocuğunuzu önceden yeni duruma hazırlayın. • Eğer çocuğunuzun kaygı düzeyi yüksekse ve onun günlük hayatını etkiliyorsa bir uzmandan destek alın.

  21. DEHB (Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu) • Dikkat Eksikliği Hiperaktivitenin temel özelliği, dikkat süresinin kısalığı, engellemeye yönelik denetim eksikliği nedeniyle davranışlarda ya da bilişte ortaya çıkan ataklık ve aşırı hareketliliktir. • Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda (DEHB) üç temel problem tanımlanmaktadır: (1) Dikkat eksikliği (2) Hiperaktivite (aşırı hareketlilik) (3) Dürtüsellik. • DEHB’li çocuk ve ergenler için günlük hayatta şu sıfatlar sıkça kullanılır: “dağınık”, “istikrarsız”, “aceleci”, “dürtüsel”, “sabırsız”, “dalgın”, “maymun iştahlı”, “odaklanma güçlüğü çeken”, “unutkan”, “fevri”, “bir konudan diğerine geçen”, “hep erteleyen”, “son dakikaya bırakan”, vs.

  22. Öğretmenler ise sıklıkla şu ifadeleri kullanır: • “Kendi sınıfta aklı başka yerde.”, • “Aslında çok zeki, ama kendini derse vermiyor.”, • “Çok aceleci, düşünmeden cevap veriyor.”, • “Eşyalarını sık sık unutur.”, • “Arkadaşlarıyla konuşmaktan dersi dinleyemiyor.”, vb. • Ebeveynleri ise, • “Dersin başına otursa da, ya tuvalete gider, ya kalemini düşürür, bir bahane bulup sık sık kalkar.”, • “Ödevlerini unutur.”, • “İşine geleni duyar, işine gelmeyeni duymaz.”, • “Bilgisayara, televizyona saatlerce dikkatini verir. Demek ki isteyince dikkat veriyor.”, • “Derse başlaması için mutlaka uyarmanız gerekir.”, • “Çok acele ediyor, bildiği halde çok yanlış yapıyor.”, vb.

  23. DEHB belirtileri oldukça küçük yaşlardan itibaren başlasa da tanının netleşmesi için çocuğun belirli bir yaşın üzerinde olması beklenir. Ancak tanı koymak için beklemek demek “var olan sorunları görmezden gelmek ve gerekli müdahaleleri yapmamak” anlamına gelmemelidir. Aksine okul öncesi dönemde, hatta üç yaşından önce yapılan uygun tedavi yaklaşımları ve önleyici uygulamalar problemlerin ortaya çıkmasını engelleyebilir. • Erkek çocuklarda daha sık rastlanır. DEHB klinik bir tanıdır. Çocuk psikiyatrisi uzmanlarınca tanısı konulabilir. • 3 tipi vardır: • Dikkat eksikliği baskın tip • Kombine tip • Aşırı hareketlilik ve impulsivite baskın tip • Dikkate eksikliği Hiperaktivite tanısı koyabilmek için çocuğun ev ve okul gibi en az İKİ ORTAMDA gözlenmesi,belirtilerin en az 6 ay devam etmesi, 7 yaşından önce başlamalıdır.

  24. Dikkat Eksikliği Hiperaktivitenin en sık belirtileri : • Aşırı hareketlilik • Yerinde oturmada güçlük • Çok konuşma • Dikkatini sürdürmede güçlük • Dikkatin kolay dağılması • Sıklıkla bir şeyler kaybetme • Sınıfta sorulara sırasını beklemeden cevap verme • Yönergeleri takip etmede güçlük • Sessizce oynamada güçlük • Oyunlarda sırasını beklemekte güçlük • Bir etkinlikten diğer etkinliğe kayma • Sıklıkla araya girme, sözünü kesme • Sıklıkla ne söylendiğini dinlememe • Tehlikeli etkinliklerle uğraşma

  25. DEHB ile ilgili yanlış bilinenler! • DEHB tanısı için hiperaktif (aşırı hareketli) olmak şart değildir. DEHB’nin alt tiplerinden biri “dikkatsiz” alt tiptir ve bu alt tipe sahip kişilerde aşırı hareketlilik görülmez. Aksine, daha sakin, sessiz bir görünümleri de olabilir. • Beslenme veya alerji ile DEHB arasında bir ilişki görülmemektedir. Yanlış beslenme, örneğin karbonhidrat ağırlıklı beslenme, yetersiz B vitamini gibi beslenme ile ilgili durumlar DEHB’nin şiddetlenmesine, ya da DEHB benzeri belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilse de DEHB’nin oluşum nedeni genel anlamda beslenmeden bağımsızdır.

  26. DEHB temelde ailelerin tutumundan bağımsız bir problemdir. Aile tutumları DEHB’nin oluşumuna sebep olmaz, ancak DEHB’de görülen belirtileri arttırabilir. Öte yandan, olumlu aile tutumları var olan DEHB’nin ortadan kalkmasına da neden olabilir. • DEHB’si olan çocuklar pek çok alanda uzun süre dikkat verebilirler. Özellikle bilgisayar, TV, hareketli oyunlarda zamanlarının çoğunu geçirmeye diğer çocuklara göre daha fazla meyillidirler. DEHB’nin “bir uyarılma, uyanık kalabilme ve yaptığı şeye konsantre olabilme, yaptığı şeyin zevkli olduğunu hissedebilme” sorunu olduğun da düşünürsek DEHB’si olan birinin sıkıcı bir şeyden kaçma, kolaylıkla sıkılma ve zevk verici diğer etkinliklere kolayca kayma gösterebileceğini düşünebiliriz. Yapmak için çaba harcaması gereken işlerde dikkatini sürdürmekte zorlanıyorsa DEHB akla gelebilir.

  27. KATILDIĞINIZ VE BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER!!!

More Related