480 likes | 1.63k Views
3.ÜNİTE FIKHÎ HÜKÜMLER VE KAYNAKLARI-1. ÜNİTEMİZDE NELER (NELER) ÖĞRENECEĞİZ?. Mükellefiyet ve Mükellef. Mükellefiyet, sözlükte yükümlülük ve sorumluluk gibi anlamlara gelir. Fıkıh terimi olarak mükellefiyet; dinin emirlerini yapma, yasaklarından kaçınma yükümlülüğü ve
E N D
Mükellefiyet ve Mükellef • Mükellefiyet, sözlükte yükümlülük ve sorumluluk gibi anlamlara gelir. • Fıkıh terimi olarak mükellefiyet; • dinin emirlerini yapma, • yasaklarından kaçınma yükümlülüğü ve • yapılan işlerin sonuçlarından sorumlu tutulma anlamına gelir. Dinî hükümlerden sorumlu yani emir ve yasakların muhatabı olan kimseye de mükellef (yükümlü) denir.
Mükellefiyet: Yükümlülük (obligation) Sizce bu araca istıhap haddi kadar mı yük yüklenmiş?
Mükellefin yapacağı fiilin, onun iradesi ve gücü dâhilinde olması gerekir. • Bu durum K.Kerim’de şöyle ifade edilmiştir.لا يُكَلِّفُ اللَّهُ نَفْسًا اِلا وُسْعَهَا . (Allah, her insanı ancak gücü ölçüsünde mükellef kılar) ” Bu nedenle kişi, • a) uyku hâli ve baygınlık esnasında meydana gelen fiillerden ve • b) başkasının yaptıklarından sorumlu değildir. Ayrıca insan, • c) kalbinden geçen duygu ve düşüncelerinden de sorumlu değildir.
Mükellefiyette kolaylık ilkesi • Sorumluluklarımızı yerine getirirken birtakım zorluklarla karşılaşabiliriz. Böyle durumlarda Allah bizlere bazı kolaylıklar sağlamıştır. • Örneğin, suyun bulunmaması veya kullanılmasına bir engelin bulunması hâlinde abdest >yerine >> teyemmüm alabiliriz.
Ehliyet Kavramı • Kişinin birtakım haklara sahip olmaya elverişli bulunması ve sorumlulukları yerine getirebilme yeteneğine fıkıhta Ehliyet Kavramı denir. İki kısma ayrılır:
Vücûb (hak) ehliyeti • İnsanların birtakım haklara sahip olabilmesi ve onlardan yararlanabilmesidir. • Bunun için hayatta bulunmak yeterlidir. Ayrıca henüz doğmamış anne karnındaki çocuk da bazı haklara sahiptir.
Örneğin; • Ölen bir yakınının mirasından cenin için pay ayrılması gerekir. Sağ olarak dünyaya geldiği takdirde ayrılan pay kendisine verilir. Ancak bütün haklara sahip olmadığı için vücûb ehliyeti eksik sayılır.
Tam fiil ehliyetine sahip olanlar. • Ergenlik çağına ulaşan kişiler, tam fiil ehliyetine sahip olup dinin emir ve yasaklarından sorumludurlar. • Kendi iradeleri ile birtakım haklar elde edebilir ve borç altına girebilirler. İşledikleri fiilin suç olması hâlinde gerekli cezayı görürler. Örneğin; kişi yaptığı işin karşılığını hak eder, bir şeyi satın alan onun bedelini borçlanır veya trafik kazası yapan cezasını öder.
Nakıs fiil ehliyetine sahip olanlar. • Yedi yaşından ergenlik çağına kadar olan çocuklarda ve bunama belirtisi gösteren yaşlılarda fiil ehliyeti tam değildir. • Bu durumdaki kişilerin başkasına para verme gibi tamamen zararına olan işlemleri yasal temsilcileri onay verse bile geçersizdir. • Kendine bağış yapılması ve sadaka verilmesi gibi tamamen yararına olan işlemleri ise geçerlidir. • Alışveriş gibi hem yararlarına hem de zararlarına olma ihtimali bulunan işlemleri, yasal temsilcilerinin onayı ile yapabilirler. Örneğin, on yaşındaki bir çocuk arkadaşının saatini parayla satın alsa çocuğun bu işlemi ancak velisinin onayı ile geçerli olur.
Fiil ehliyeti olmayanlar (kısıtlı veya mahcurlar) • Temyiz çağına ulaşmamış çocuklar ile akıl hastaları fiil ehliyetinden tamamen yoksundur. • Fiil ehliyeti olmayanlara kısıtlı (mahcur) denilir. • Bunların adak, yemin ve alışveriş gibi işlemleri geçersizdir. Bu tür işlemleri, onların adına velileri yapar. Çocuklar ile akıl hastalarının yaptıkları işler suç niteliğinde ise sorumlu olmazlar. Ancak davranışları mali bir zarar içeriyorsa bu zarar velileri tarafından ödenir.
Doğru mu yanlış mı? • ( … ) Sarhoşluk, tehdide maruz kalma, çaresizlik hâli, savurganlık (sefih) gibi hâllere semavi arızalar denir. yanlış Doğrusu; Sarhoşluk, tehdide maruz kalma, çaresizlik hâli, savurganlık (sefih) gibi hâllere müktesep arızalar denir.
Örneğin, • Bazı hükümler örfe dayalı olabilir. Bu durumda ilgili örfün değişmesiyle o hükümler de değişir. • Örneğin, sahabe döneminde şahitlerin güvenilirliliği için inceleme yapılmazdı. Ancak zamanla toplumda ahlaki yönden değişim göz önüne alınarak sonraki dönemlerde şahitler için inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Örneğin, • Uzun bir süre kendisinden haber alınamayan bir kimsenin belli bir süre malları üzerindeki mevcut hakları korunur ve malları mirasçılar tarafından paylaşılamaz.
Örneğin, • İstishab, daha çok savaş, deprem, yangın gibi bir felaket sonrasında kayıp olan insanların kazanılmış haklarının korunmasını amaçlar. Ölüm haberi alınıncaya ya da öldüğüne mahkeme tarafından karar verilinceye kadar o kimsenin mevcut hakları korunur. Ancak o esnada bu kişi, yeni haklar elde edemez. Örneğin, bir kimse kayıp olduğu tarihten sonra ölmüş olan yakınına mirasçı olamaz.
Boşluk doldurma.. • Daha önce varlığı bilinen bir durumun aksine delil bulunmadıkça varlığını koruduğuna hükmetmeye…......... denir. istishab
Eşyada asıl olan mübahlıktır: • اَللَّهُ الَّذِى خَلَقَ السَّمَوَاتِ وَالْاَرْضَ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَاَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِىَ فِى الْبَحْرِ بِاَمْرِهِ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْاَنْهَارَ (32) وَسَخَّرَ لَكُمُ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ دَائِبَيْنِ وَسَخَّرَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ (33) وَاَتَيكُمْ مِنْ كُلِّ مَا سَاَلْتُمُوهُ وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَتَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَظَلُومٌ كَفَّارٌ (34) • 32. (O öyle lütufkâr) Allah'tır ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin (yararlanmanız) için akıttı. • 33. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi.34. O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür. (İbrahim suresi, 32-34. ayetler) • Allah, evrende var olan her şeyi insanlar için yaratmış ve onların istifadesine sunmuştur. Öyle ise haram olduğuna dair kesin bir delil bulunmayan her şey nimet olması yönüyle mübahtır.
Beraet-i zimmet asıldır • Bir kimse doğduğu zaman günahsız, suçsuz ve borçsuz doğar. • Sanık, suçlu olduğu ispat edilene kadar suçsuzdur. • Suçu sabit olmadan hiç kimseye suçlu muamelesi yapılamaz.
Şek ile yakînzâil olmaz • Bir şeyin var olduğu kesin olarak biliniyorsa onun varlığının şimdi de devam ettiğine hükmedilir ve şüphe sebebiyle yokluğuna hükmedilemez. • Örneğin, borçlu olan bir kişinin, borcunu ödediğine dair bir delili bulunmadığı sürece borçluluk durumu devam eder.