E N D
A. Smith'in «Ulusların Zenginliği» adlı yapıtı ile gelişmeye başlayan iktisat ilmi J.B. Say ve D. Ricardo'nun teorileri ile tamamen soyut bir bilim dalı haline gelmiş, 1870 lere gelene dek bu iktisatçıların teorilerine fazla bir katkı yapmadan aynı yolda pek çok iktisatçı yetişmiştir.
Ancak, Tarihçi Okul'a mensup iktisatçılar, müdahaleciler ve sosyalistler tarafından klasik iktisadi düşünceye karşı ileri sürülen eleştiriler klasik teorinin bazı değişikliklerle yeni baştan inşa edilmesini zorunlu hale getirmiş ve soyutlama metodu ile saf ekonomi teorisini yeniden kurmayı, iktisat ilmini saf bir bilim dalı haline getirmeyi hedef alan yeni gelişmeler meydana gelmiştir.
1870 lerde Avusturya'da Karl Menger, İngiltere'de Stanley Jevons ve İsviçre'de Leon Walras tarafından ortaya atılan marjinal değer teorisi ile başlayan bu gelişmeler ekonomi bilimine yeni boyutlar kazandırmış; ekonomi doktrinleri tarihinde «Neo-Klasik» düşünce adı altında toplanan ve ekonomi ilminde zamanımıza kadar süregelen önemli gelişmelere neden olmuştur.
Neo-klasik düşünce, klasik hedef ve metoda bağlı kalmakla beraber klasik değer ve bölüşüm teorisinde köklü değişme yapmıştır. Neo-klasikler, klasikler gibi, teorilerini «insanların zahmetten kaçan, haz arayan bir tutum içinde oldukları», «en düşük maliyetle en yüksek ürünü elde etme çabasında bulundukları» varsayımına dayandırırlar. Başka bir deyimle, ekonomik olaylar arasında sebep - sonuç ilişkilerini izah ederken, insanların iktisadi davrandıklarını varsayarlar; rekabet serbestisini insanların gereksinmelerinin en yüksek düzeyde tatmini için gerekli görürler.
Ancak, klasikler açıklamalarında daha çok objektif öğelere önem verdikleri halde, neo-klasikler sübjektif öğelere önem verirler; klasikler daha çok üretim, arz ve maliyet üzerinde durdukları halde, neo-klasikler daha çok tüketim, talep ve fayda üzerinde dururlar.
Bilindiği gibi, konuşmada fayda zararın antitezi anlamında kullanılır. Oysa, ekonomide bir şeyin gereksinmelerimizi giderir olması faydalı olması için yeterlidir; fayda malın içerdiği bir şey değildir; söz konusu olan bir malın genel olarak faydası değil, kullanılan malın faydasıdır. Kısaca, ekonomide fayda miktarın bir fonksiyonudur ve bir şeyin elde mevcut miktarı arttıkça, artan birimlerin sağladığı fayda azalır.
Yukarıda değinildiği gibi, neo-klasik düşünce akımları Avusturya'da Karl Menger, İngiltere'de Stanley Jevons ve İsviçre'de Leon Walras tarafından 1870 lerde ortaya atılan marjinal değer teorileri ile başlamıştır. Bunlardan önce Almanya'da Hermann Heinrich Gossen, Fransa'da Augustin Antoin Cournot, F. Dupuit marjinal değer teorisine esas olabilecek düşünceler ortaya atmışlardı.
Marjinalistler bir malın elde mevcut miktarının toplam faydası ile bu miktarın her biriminin faydaları arasındaki farkı göstermek suretiyle altının neden ekmekten daha değerli olduğu sorusuna cevap bulmuşlardır. Çünkü değeri belirleyen toplam fayda değil marjinal faydadır.
i) Avusturya'da K. Menger (1840-1921) ile başlıyan marjinal düşünce akımı Avusturya Okulunu (Viyana Okulu) meydana getirmiştir. K. Menger'in 1871 de yayınlanan «Grundsaetze der Volkswirtschaftslehre» — İktisat İlminin Temelleri — adlı kitabı ile başlıyan bu akımın başlıca öteki temsilcileri Fredrick von Wieser (1851 -1926), Eugen von Böhm - Bawerk (1851 -1914) dir.
Avusturya Okulu'nun düşüncelerini geliştiren; bu nedenle kendilerine neo-marjinalist denilen başlıca ekonomistler ise, Ludwig von Mieses, Fredrich von Hayek, J.A. Schumpeter, Hans Mayer, Alexandrer Mahr, Wüchelm Weber'dir.
ii) İngiltere'de William Stanley Jevons (1835 -1882) ile başlayan düşünce akımı Anglo - Amerikan Okulu'nu meydana getirmiştir. Jevons'un 1871 de yayınladığı «The Theory of Political Economy» — Ekonomi Teorisi — adlı kitabı ile başlayan bu akımın başlıca öteki temsilcileri P.H. Wicksteed (1884-1927), F.Y. Edgeworth (1845 -1926) dır.
Sübjektif değer teorisini geliştiren ve günümüze kadar sürdüren diğer ekonomistler arasında İngiltere'de J.R. Hicks, L.C. Robbins, C.A. Pigou; İsveç'te F.G. Knut Wicksell, Gustav Cassel, Bertil Ohlin; Amerika Birleşik Devletleri'nde F.B. Clark, I. Fisher sayılabilir.
iii) İsviçre'de Leon Walras (1834 -1910) ile başlayan marjinal düşünce akımı Lozan Okulu'nu meydana getirmiştir. Leon Walras'ın 1874 te yayınladığı «Elements d'Economie Politique» —Ekonominin Temelleri— adlı kitabı ile başlayan bu akımın öteki temsilcisi Vilfredo Pareto (1848 -1923) dur. Daha önce Augustin A. Cournot (1801 -1877) fiyat meselesinin araştırılmasında marjinal tahlilden yararlanmıştır. • Neo - klasik ekonomistler marjinal değer ve bölüşüm teorileri ile klasik düşüncede önemli bir değişiklik yapmışlar; ayrıca para ve konjonktür teorilerine geniş ölçüde katkıda bulunmuşlardır.
NEO - KLASİKLERİN DEĞER TEORİSİ • Neo - klasik teori'ye göre, miktarı sınırlı olan bir malın değeri en önemsiz gereksinmemizin giderilmesi için kullanılan birimin faydası ile ölçülür. Gereksinmelerimiz giderildikçe şiddetlerinden kaybederler. Belli miktarda mala sahip olan bir kimse bunları en fazla fayda (tatmin) sağlayacak biçimde kullanır.
Başka bir deyimle, mevcut birimleri tatmini en şiddetle arzu edilen gereksinmemizden başlamak ve daha az şiddetli gereksinmelerimize gitmek üzere çeşitli gereksinmelerimizin giderilmesinde kullanılır.
Bir malın elde mevcut miktarı artarsa, toplam faydası da artar. • Örneğin 3 kat elbisenin sağladığı toplam fayda, 2 kat elbisenin sağladığı toplam faydadan fazladır. Ancak, bir malın elde mevcut miktarı artarsa, toplam faydasındaki artış miktardaki artış ile orantılı değildir; daha az orandadır.
Başka bir deyimle, bir malın elde mevcut miktarı arttıkça, marjinal faydası azalır. Marjinal fayda elde mevcut malın sonuncu biriminin faydasıdır. Örneğin, bir kimsenin elinde dört çuval buğdayı varsa, o kimse için buğdayın marjinal faydası dördüncü çuval buğdayın faydasıdır.
Malların değeri, toplam faydalarına göre değil, marjinal faydasına göre ölçülür. Böylece ekmeğin altına nazaran daha az değerli olmasının nedeni izah edilmiş olmaktadır. Çünkü bir maldan elde mevcut miktar arttıkça, o malın marjinal faydası azalır. Her malın marjinal faydası, yalnız o malın elde mevcut bulunan miktarının bir fonksiyonudur. Bir kişinin elindeki mallardan sağladığı toplam fayda, bu malların her biriminin faydalarının toplamına eşittir.
Yani, x1, x2, x3, ...... xn miktarındaki malların faydaları • Ux1 = f(x1), U x2 = f(X2), Ux3 = f(x3), ...... Un = f(xn) ; • toplam faydası ise, • Uxt = f(x1) + f(x2) + f(x3) + ...... f(xn) dir. Burada U faydayı, Ut toplam faydayı, x1, x2, x3, ...... xn malların elde mevcut miktarlarını göstermektedir.
Marjinal teoriye göre, tüketiciye en fazla toplam fayda (tatmin) sağlayan mal ve hizmet bileşimi (demeti) mal ve hizmetlerin marjinal faydalarının fiyatlarına oranı aynı olan bileşimdir. Örneğin, tüketicinin tüketime ayırdığı gelirle yiyecek, giyecek, ... eğlence ve dinlenme talep ettiğini düşünelim.
Yiyeceğin marjinal faydası U1, fiatı f1, giyeceğin marjinal faydası U2, fiatı f2, eğlence ve dinlenmenin marjinal faydası U3, fiatı f3 ise, tüketici en yüksek toplam faydayı (tatmini) • bileşiminde (demetinde) elde eder. Tüketici, tüketime ayırdığı gelirle bu bileşimi elde edene kadar satın aldığı mal ve hizmetlerin miktarını değiştirir.
Neo-klasik düşünceye göre, bütün fertlerin en yüksek toplam faydayı (tatmini) sağlaması ile toplum da en yüksek faydayı sağlamış olur. • Bir kimsenin talep fiyatı malın marjinal faydasına eşittir. Leon Walras fayda fonksiyonundan talep fonksiyonuna geçmeyi göstermiş; fiyat düşerse, talebin artacağını; fiyat yükselirse, talebin azalacağını izah etmiştir.
K. Menger ve St. Jevons'a göre, mübadele değerini kişisel gereksinmelerin şiddeti, yani marjinal fayda belirler. Fiyat arz ve talebe göre oluşmakla beraber, fiyatın en düşük düzeyini satıcının mala verdiği değer; fiyatın en yüksek düzeyini alıcının mala biçtiği değer belirler.
Yani, piyasa fiyatı, alıcılar arasında bir malı satın alma olanağı olan en son alıcı (marjinal alıcı) ile satışa katılabilen en son satıcının (marjinal satıcı) ileri sürdükleri fiyata eşittir. Bu ise bazı alıcıların alıcı rantı (tüketici rantı), bazı satıcıların ise, satıcı rantı (üretici rantı) sağlamalarına neden olur.
Özel mülkiyet ve girişim özgürlüğüne dayanan piyasa ekonomilerinde mübadele değerini kişisel gereksinmelerin şiddeti, yani marjinal fayda belirlediğine göre, üretimi tüketici kararları yönlendirir. Başka bir deyimle, piyasa ekonomilerinde bir çeşit tüketici hakimiyetinden söz etmek mümkündür.
Leon Walras faydayı azamileştirmenin itici güç olduğu mübadele ekonomisinde tam rekabet koşulları altında en yüksek toplam faydanın sağlanabileceğini gösteren matematiksel bir sistem kurmuştur. L. Walras'a göre, ekonomide bir taraflı sebep- sonuç ilişkisi yoktur; karşılıklı ilişkiler vardır. L. Walras ve onu izleyen ekonomistler bu ilişkileri matematiksel denklemlerle göstermişler; ekonominin tümünü kapsayan genel bir denge teorisi kurmak için çaba harcamışlardır.
L. Walras tam rekabet piyasasında fertlerin piyasaya belirli mal stokları ile geleceğini; bir müzayedede olduğu gibi, herkesin karşılıklı fiyat tekliflerini bildireceklerini; eğer bu fiyatlarda arz ve talep dengede ise, denge fiyatının hemen oluşacağını; değilse, herkesin mübadeleye devamda bir yarar görmeyinceye kadar bu sürece devam edeceğini, sonunda denge fiyatına ulaşılacağını ileri sürmüştür.