450 likes | 735 Views
DÖNER VARLIKLARDAN HAZIR DEĞERLEİRiN YÖNETİMİ. Yard.Doç.Dr.Hayri Baraçlı Yard.Doç.Dr.Mustafa İme. Hazır Değerler ve Menkul Kıymetlerin Yönetimi 3.1.1 Hazır Değerlerin Yönetimi 3.1.1.1 Nakit Bulundurmanın Gerekliliği 3.1.1.2 Nakit Tutarlarını Etkileyen Faktörler
E N D
DÖNER VARLIKLARDANHAZIR DEĞERLEİRiNYÖNETİMİ Yard.Doç.Dr.Hayri Baraçlı Yard.Doç.Dr.Mustafa İme
HazırDeğerlerveMenkulKıymetlerinYönetimi • 3.1.1Hazır Değerlerin Yönetimi • 3.1.1.1 Nakit Bulundurmanın Gerekliliği • 3.1.1.2 Nakit Tutarlarını Etkileyen Faktörler • 3.1.1.3 Uygun Miktarda Nakit Bulundurmanın Avantajları • 3.1.1.4 Nakit Bütçesi ve Hazırlanması • 3.1.1.5 Nakit Akımının Hızlandırılması • 3.1.1.6 Nakit Çıkışının Geciktirilmesi
1-Hazır Değerler Ve Menkul Kıymetlerin Yönetimi A-Hazır Değerlerin Yönetimi İşletme ortaklarının kuruluş aşamasında yaratmış oldukları kaynakların kullanıma dönüşmesinin en yaygın biçimi, bilançoda “kasa” ve “banka” kalemleri olarak gördüğümüz “nakit”tir. İşletmeye alınacak hammadde, ödenecek işçilik ve bunun gibi tüm girdiler, kasadan ödenen para veya bir banka üzerinden kesilen çekle karşılanıyorsa, işletme açısından nakit kavramından söz edilebilir. Doğal olarak, özellikle günümüzde işletme girdilerini karşılamada poliçe, senet ve çek gibi araçlar da kullanılmaktadır. Ancak bu tür araçlar, karşı tarafın kabul etmesi halinde ve belirli vadelerde geçerli olabilmektedir. Bu bakımdan nakit kavramının ayrı bir yeri ve farklı bir işlevi vardır. Nakit kavramı, para ve vadesiz mevduat anlamında kullanılmaktadır. Her ne kadar nakit mevcudu işletme için verimli bir yatırım değilse de, belirli bir likidite amacına varmak maksadı ile bir miktar nakdin saklanması zorunludur. Nakit yönetimi ise, nakit fazlası ve açıklarına meydan vermeden, işletmede bulundurulması gereken optimum para tutarını amaçlamaktadır. Nakit yönetiminin işlevi, nakit akış döngüsünün en iyi şekilde değerlendirilerek, her aşamada gerekli bilgiyi alabilmek, yorumlayabilmek ve nakit akış döngüsünün uzunluğunu optimum kılabilmek olmalıdır. Nakit yönetimi belli bir dönemdeki ödeme ve tahsilatlar arasındaki dengeyi zamansal açıdan kurmaya çalışır.
Firmanın günlük faaliyetlerini yürütülmesi için hemen her adımda nakit unsuru kullanılmaktadır. Ancak nakit, yukarıda da belirtildiği gibi genellikle kazanmayan unsur olarak kabul edilir. Firmalar fazla nakit bulundurduklarında değer artışı sağlamaları bir yana, bulundurulan nakitlerin çeşitli unsurlardan oluşan bir maliyeti de vardır. Kasada atıl olarak fazladan bekletilen paranın her şeyden önce oldukça yüksek bir fırsat maliyeti vardır. Bunun yanı sıra söz konusu nakit dış kaynaklardan temin edildiyse, bu nakdin bir de elde etme maliyeti olacaktır. Para hareketinin iki yönü vardır. Birincisi ödemeler yönü, diğeri de kasa girişleri yönüdür. Nakdin yönetiminden de bu giriş ve çıkışların, kuruluşu bir ödeme sıkışıklığı ile karşılaştırmayacak biçimde uyumlu olmaları anlaşılmaktadır. Bu uyumun sağlanması, küçük zaman dilimleri ile nakit akışının planlanması sureti ile yerine getirileceğini belirtmek gerekmektedir. Kısa dönemler üzerinden yapılan planlamada ödemeler yönü hemen hemen bellidir. Hemen hemen bütün büyük işletmeler haftanın belli bir gününü ödeme günü olarak belirlemişlerdir. O gün için çekler hazırlanarak alacaklılara duyurulur. Şu hale göre, haftalık mal satış düzeyine bağlı olarak finans yöneticisi bu alışları karşılayacak kadar parayı bu amaçla hazırlamak zorunluluğundadır. O hafta söz konusu paranın karşılanamayacağını gören finans yöneticisi bunu bir hafta için ve bazı hallerde belki iki hafta için de geciktirilebilir. Ancak daha uzun gecikmeler işletme aleyhine sonuçlar doğurabileceğinden bunun önlenmesi gerekir.
B-Nakit Bulundurma Gerekliliği Nakit bulundurmanın bir maliyeti olsa dahi, firmaların sıfır nakitle çalışmalarının söz konusu olmadığı açıktır. Nitekim her işletmenin borçları vardır ve her işletme belirli tarihlerde nakit ödemeleri yapmak zorundadır. Her ne kadar işletmeye devamlı olarak bir nakit akışından söz edilebilse de, gelecekte beklenmedik olayların ortaya çıkması mümkün olabilir. Beklenen bir nakit girişi şu veya bu sebeple gerçekleşmezse, işletme ödemelerinde sorun çıkabilir. Bu durumda nakit giriş ve çıkışlarının birbirine tamamen uymaması, bir miktar nakit saklanmasını zorunlu kılar. İşletmelerin kasalarında ya da bankalar hesabında nakit bulundurmalarının nedenleri farklıdır. Ama genellikle nakit tutmanın üç nedeni olduğu belirtilmektedir. Bunlar: a-İşletme Çalışmalarının Sürdürülmesi b-İhtiyatlı olmak isteği c-Spekülasyon Yapmak İsteği
a- İşletme Çalışmalarının Sürdürülmesi Firmaların günlük faaliyetlerinin gerektirdiği gereksinimleri karşılamak amacıyla para bulundurmalarını ifade eder. Bunlar hammadde ve malzeme alımı, işçilik ödemeleri, vergi, temettü gibi ödemelerde kullanılan nakitlerdir. Olağan işletme çalışmaları sürekli nakit hareketini oluşturan işlemler olmasına karşın, olağanüstü işletme çalışmaları sürekli olmayan nakit hareketini oluşturan işlemler olarak ortaya çıkmaktadır. İşletmelerin çalışmalarını sürdürmeleri amacıyla nakit bulundurmalarını birçok yararları vardır. Bunlardan en önemlileri şöyle sıralanabilir: Yeterli nakit ticari iskontolar elde etme imkanı sağladığı gibi firmanın kredi pozisyonunu değerlendirmede anahtar rasyolar olan cari rasyo ve asit test rasyonunu kuvvetlendirir de. Olumlu fırsatlardan yararlanmak için de arzu edilen yeterli seviyede nakit, çeşitli acil ihtiyaçların veya durumların karşılanması, dolayısıyla, firmaya uygun likiditenin sağlanması için gereklidir.
b- İhtiyatlı olmak isteği Firmanın ileride beklenmeyen nakit çıkışlarını karşılayabilmek içindir. Beklenmeyen söz konusu nakit ödemeleri doğal afetler, grevler, dağıtım kanallarında tıkanıklık, zarar-ziyan, nakdi tazminat vb. gibi nedenlerle ortaya çıkmaktadır. Örneğin, bir alacağın süresinde tahsil edilememe durumu, borcun zamanında ödenebilmesi için daha yüksek seviyede nakit bulundurulmasına neden olacaktır. Beklenmeyen olayın ne zaman ortaya çıkabileceği bilinmediğinden bu olaylar için kasa bankada bulundurulacak nakdin sürekli olarak korunması gerekecektir. İhtiyatlı olmak isteğiyle bulundurulan nakit tutarlarının atıl kalmasından doğacak kazanç kayıpları, söz konusu nakit tutarları pazarlanabilir senetlere, yani serbest menkul varlıklara yatırılarak kısmen önlenmektedir. Bir firmanın nakit akımlarındaki belirsizlik ne kadar az ise, ihtiyatlı olmak isteğiyle tutulan nakit miktarı da o kadar az olacaktır. Aynı zamanda firmanın borçlanabilmesindeki sürat ve kolaylık da ihtiyatlı olmak isteğiyle bulundurulan nakit miktarını azaltmaktadır.
c-Spekülasyon Yapmak İsteği Spekülasyon amacıyla nakit bulundurma, beklenmeyen fiyat artışlarından yararlanarak, kazanç elde etmek amacıyla nakit bulundurulmasıdır. İşletmeler faiz oranlarının yükseleceği, menkul kıymet fiyatlarının düşeceği beklentilerine sahip olduklarında bu değişmelerden yararlanabilmek için nakit bulundurabilirler. Spekülasyon amacıyla yapılan satın alma kuruluşun iş konusu ile ilgili olabileceği gibi, iş konusu dışındaki mallar da satın alma ile ilgili olabilir. Önemli olan arz-talep dengesindeki bozulmaların yarattığı fırsatlardan yararlanılarak kazanç sağlamak isteğidir. Sonuç olarak genelde işletmelerin sadece çalışmalarını sürdürebilmeleri ve ihtiyat güdüleri ile nakit ve pazarlanabilir senetler bulundurdukları kabul edilebilir. Bu amaçlar için bulundurulacak nakdin yönetimi aşağıdaki üç soruya cevap vermektedir. -İşletmenin ödemeleri, tahsilatı ve bulunduracağı nakitlerin dengesi nasıl sağlanacaktır? -Mevcut nakit durumuna göre uygun nakit dengesi nasıl sağlanacaktır? -Atıl kalan geçici fonlar gelir getirici varlıklara nasıl yatırılacaktır?
Nakit Tutarlarini Etkileyen Faktörler Finansal yönetici ne zaman yatırımları için aşırı fon bulundurmak ve ne zaman borçlanmaya başvurulması gerektiğini planlamak zorundadır. Kasada para bulundurulması ve bu paranın ne zaman ne düzeyde olacağını belirleyen faktörleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: a- İşletmenin nakit yönetimi politikası, b- Cari likidite durumu, c- İşletme yönetiminin likidite ve risk konusundaki tercihleri, d- Borçların vadesi, e- İşletmelerin borçlanma yeteneği, f- Kısa ve uzun dönemde tahmini nakit akımları, g- İşletmenin büyüklüğü, h- İşletme organizasyonun merkezleşmiş ya da merkezleşmemiş olması, ı- İşletme faaliyetlerinin genel yapısı, j- Muhasebe ve denetim fonksiyonlarının yapısı.
Firmanın kredi durumu nakit ihtiyaç tutarını iki farklı yoldan etkiler. Her şeyden önce, bir firmanın kredi durumu iyi ise, o firmanın olağanüstü nakit ihtiyaçları için büyük tutarlarda nakit bulundurulması gereksizdir. İkinci olarak, kredili alış ve satış yapan bir firmanın alış ve satış kredi süreleri eşitsizse, söz konusu firmanın nakit ihtiyacı fazla olmayacaktır. Gerek kısa süreli banka borçlarından yararlanma olanaklarının elverişli durumda tutulması ve gerekse yararlanılabilecek veresiye satın alma olanaklarının hazır durumda bulundurulması, satın almalarda kasa ve bankada para çıkışını gerektirmeyebilecektir. Öte yandan, işletme finansı işlerini yürütenlerin alacakları bu önlemler aynı zamanda kasa ve bankada bulundurulacak nakit seviyesinin de düşürülmesini sağlayacaktır. Ayrıca alacakların tahsili için geçen zaman süresi de ihtiyaç duyulan nakit miktarını etkileyecektir. Bir diğer ifade ile, kredi süresi uzadıkça alacakların devir hızı azalacaktır.
Hammadde, yarı mamul ve mamul stoklarının yükselmesi ölçüsünde, bu stoklara bağlanan paranın nakde dönüşmesi olanağı gecikecek, buna karşılık bu stokların oluşmasını sağlayan ve ödenmeleri gereken üretim girdileri fazlalaşacaktır. Bu ödemelerin yapılabilmesi ise daha fazla nakit bulundurmaya yol açabilecektir. Öte yandan, üretim süreci kısa, üretilen ürünü hemen satılabilen kuruluşlarda ise, stok seviyesi düşük olarak, dolayısıyla bu stokların oluşmasını sağlayan üretim girdileri tutarları da azalarak kasa ve banka seviyesi düşük seviyede saptanabilecektir. Örneğin, bir firma iki aylık ihtiyacını karşılayacak kadar stok bulundurur, bir diğeri bir aylık ihtiyacını karşılayacak kadar stok bulundurursa, birinci firmanın stok yatırımları için ikinci firmanın ihtiyacının iki katı kadar nakde ihtiyacı olacaktır. Firmanın faaliyet dalı da bulundurulacak nakit seviyesini etkileyen bir diğer faktördür. Firmanın ürettiği mal ve hizmetlere karşı talep önemli değişmeler gösteriyorsa, söz konusu firmanın diğer firmalara nazaran daha fazla nakit bulundurması gerekecektir. Mevsimlik değişmeler kimi işkolunda tedarik ve üretim arasında, kimi işkolunda da üretim ve sürüm arasında zaman farklılığı ortaya çıkartır. Kimi kez de tedarik, üretim ve sürüm arasında zaman farklılığı oluşur. Bu gibi durumlarda kasa giriş ve çıkışları arasında bir uyumsuzluğun ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bu uyumsuzluğun giderilmesi için, kasa ve bankada yüksek seviyede nakit bulundurmak gerekebilir.
Nakit seviyesini etkileyen faktörlerden biri de firmanın satış hacmidir. Alacaklara ve stoklara (özellikle mamul stoklarına) yapılan yatırımların sonucu olarak; sabit aktiflerine oranla satış hacmi büyük olan firmalar daha fazla nakit bulundururlar. Üretim hacminin artması üretim girdilerinin de seviyelerinin yükselmesine neden olacaktır. İş hacminin düşmesi durumunda ise, nakit çıkışı azalacak ve dolayısıyla kasa ve bankanın seviyesini düşürmek olanağı ortaya çıkabilecektir. Son olarak firma yönetiminin davranış biçiminin de bulundurulan nakit miktarını etkilediği söylenebilir. Konservatif (tutucu) yönetim genellikle daha fazla nakit bulundurmayı tercih etmektedir. Şöyle bir genelleme yapmak mümkündür: Döner sermayesini etkin bir şekilde planlayan bir firma, döner sermayesini planlamayan bir firmadan daha az konservatiftir. Planlama, firmanın gelecekteki ihtiyaçlarının tahminine imkan sağladığından belirsizliği önemli ölçüde azalmakta ve buna bağlı olarak belirsizlik nedeni ile tutulan nakit tutarları da azalmaktadır.
Uygun Miktarda Nakit Bulundurmanın Avantajları Gelişmiş bir banka sisteminin varlığı, nakitlerin firmada hazır tutulması yerine bankada tutularak karlılığa katkısını sağlamaktadır. Ayrıca banka sistemindeki gelişme nakdin bizzat kendisinin kullanılması yerine nakdi temsil eden ödeme ve tahsil araçlarının kullanılmasını sağlamaktadır. Doğrudan nakit bulundurma yerine, nakit olarak yürütülecek işlemler araçlarla sağlandığında, firmaların kasalarında bulunduracakları nakitler azalacaktır. Nakit miktarının çok olmasının sağlayacağı faydalar ile fazla nakit bulundurmanın firmaya olumlu etkileri aşağıda belirtilmektedir: Günlük faaliyetlerin gerektirdiği ödemeleri eksiksiz şekilde karşılamak, Beklenen ödemeleri zamanında yapmak, Olağanüstü nakit ödemeleri yapabilmek, Alışlarda nakit iskontosundan yararlanmak, Bankalarda iyi ilişkiler kurmak, gerektiğinde bu kurumlardan kolayca kredi elde edebilmek, Ortaya çıkabilecek karlı iş olanaklarını veya yatırım fırsatlarını dikkate almak, özellikle finansal varlıkların değer artışlarından yararlanabilmek.
Uygun Miktarda Nakit Bulundurmanın Avantajları Firmaların alış iskontosundan yararlanmaları için yeterli nakde sahip olmaları gerekir. Peşin alışlarda satıcı firma anlaşılan yüzde kadar bir indirim yapabilir. Alış iskontosu genellikle 2/10 net 30 olarak ifade edilmektedir. Bunun anlamı, firma borcunu 10 gün içerisinde öderse, %2 oranında alış iskontosundan yararlanacaktır. Şayet iskontodan yararlanılmayacak ise, borcun 30 gün içinde ödenmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla, satıcı firma alacağını 20 gün evvel tahsilinden dolayı yirmi gün bu parayı kullanmasından dolayı- %2’lik bir ödemede bulunmaktadır. Aşağıdaki formülde alış iskontosundan yararlanmamanın maliyeti yıllık olarak hesaplanmıştır. İskonto Yüzdesi 365 Maliyet = x (100- İskonto Yüzdesi) (Alıcıya Tanınan Vade-İskonto Vadesi) (100 -İskonto Yüzdesi) ifadesi iskontodan yararlanmamanın firma için sağladığı fonları göstermektedir. Örneğin, 2/10 net 30 gün koşullu bir alışta, alış iskontosunda yararlanmamanın maliyeti: 2 365 Maliyet = x = 0,0204x18,25 =0,3723 100-2 30-10 Bu sonuç %37,23 yıllık faiz demektir. Bazı firmaların sermaye maliyeti %37’den düşüktür. İşletmenin gereksinimlerine bağlı olarak nakit kredilerinin seçimini optimize edebilmek, iyi bir nakit yönetiminin temel amaçlarından biri olmalıdır. İyi bir kredi durumuna sahip firma, alış faaliyetlerinde satıcı firma karşısında daima güçlüdür. Alış şartlarının belirlenmesinde kendisine bir takım avantajlar sağlayabilecektir.
Uygun Miktarda Nakit Bulundurmanın Avantajları Nakit bulunduran firmalar zaman zaman ortaya çıkan karlı yatırım fırsatlarından yararlanma avantajına sahiptirler. Grev, yangın, doğal afetler gibi olağanüstü durumları geçiştirebilmekte, rakip firmaların pazarlama kampanyalarına karşılık kendi firmalarında da gerekli önlemleri alabilmektedirler. Firmalarda nakit giriş çıkışları senkronize edilebilse ve bu tutarlar kesinlikle tahmin edebilse, nakit bulundurma ile ilgili pek fazla sorunları olmayacaktır. Nakit akımlarına ilişkin olarak yapılacak iyi tahminler firmanın ödünç alacağı nakit tutarlarını ve dolayısıyla finansman giderlerini (faiz- komisyon masraflarını) minimuma indirecektir. Firmada nakit akımlarını geliştirmenin bir diğer yolu da alacak ve çek tahsillerinin hızlandırılmasıdır. Bugünkü değer kavramına göre yakın bir gelecekte elde edilecek bir liranın değeri, daha sonraki bir zamanda elde edilecek bir liranın değerinden daha fazladır. Diğer şartlar değişmezse, firmanın alacak tahsillerini hızlandırıp, ödemelerini yasal sınırlar içerisinde ertelemesi bu kuralın bir gereği olarak da düşünülebilir.
Bütün bu olumlu etkilerin yanı sıra olumsuz etkileri de şu şekilde sıralayabiliriz: Kredi sağlama imkanları zorlaşabilir, firma tüm ödemelerini peşin yapma zorunluluğunda kalabilir, Kredi verenler, firmanın ödeme güçlüklerini dikkate alarak, artan risklerini karşılamak için faiz oranını veya kredili satışlarda malın satış fiyatını artırabilir, Satıcılar kredili mal vermeyi geri çevirebilir, Hammadde, malzeme alışındaki düzen bozulabilir, nakit sıkıntısı içinde bulunan firmalar satıcılar tarafından ikinci sınıf müşteri muamelesi görebilir, Para ve sermaye piyasalarından elverişli şartlarda kaynak sağlama imkansız hale gelebilir, Alışlarda nakit iskontosu avantajı ortadan kalkabilir. Bunların ışığında nakit bulundurmanın en önemli sakıncası işletmenin karlılığının düşmesidir. Gerek yararlarını en üst düzeye çıkarmak ve gerekse sakıncasını en alt düzeye indirmek için yeterli seviyede nakit bulundurmak gerekir. Firma için en iyi yol, en uygun nakit miktarlarının bulunmasıdır. Nakit yönetimi ile belirlenmeye çalışılan en uygun nakit miktarı , nakit girişlerini mümkün olduğunca hızlandırmak, ödemeleri de en uygun yerlere yatırmakla belirlenecektir. Başka bir deyişle işletme sermayesi yönetimi, söz konusu faktörleri göz önüne alarak işletmenin ihtiyacı olan optimum çalışma sermayesinin dönüşüm sistemini oluşturmak zorundadır
Nakit Bütçesi Ve Hazırlanması Finansal yönetimin temel görevlerinden biri gereksinim duyulacak olan paranın kullanıma hazır duruma getirilmesini sağlamaktır. İşletmenin amaçlarına yönelik çeşitli kalemler için gereksinilen nakdi sağlayabilmek ise, öncelikle gelecek dönemlere ilişkin nakit durumunu belirleyebilmekle yani tahminler yapmakla olanaklıdır. Bu tahminler nakit bütçe adı verilen bir plana oturtulurlar. Nakit bütçelerinin hazırlanmasındaki amaç, belirli bir süre içinde para giriş ve çıkışlarıyla ilgili tahminleri ayrıntılı olarak göstermek yoluyla, firmanın nakit gereksinmesi tutarını belirlemek ve bu ihtiyacı karşılayacak likit fonların gerekli zamanlarda elde mevcut olup olamayacağını ortaya koymak, likidite sıkışıklığını önlemek, firmanın her an için ödeme gücünü kontrol etmek, elde birikebilecek fonların atıl kalmasına engel olmaktır.
Nakit Bütçesi Ve Hazırlanması Sonuç olarak nakit bütçesi; a- Her bütçe dönemi sonunda tahmini nakit mevcudunu, b- Tahmini nakit açığı veya fazlasını, c- Ek finansman sağlanmasının gerekli olup olmadığını, d- Ek finansman gerekli ise bunun zamanını ve nerelerden sağlanabileceğini, e- İlave fonlara gerek duyulan süreyi, ortaya koyarak finansal yönetim için gerekli ve faydalı bilgileri sağlar. Ayrıca nakit bütçesi, fiili nakit giriş ve çıkışlarıyla tahmini nakit giriş ve çıkışlarının karşılaştırılmasına olanak vererek, etkili bir kontrol aracı işlevini de görür. Nakit bütçesinin hazırlanmasında uygulanacak ilk adım bütçenin kapsayacağı zaman aralığının belirlenmesidir. Nakit bütçelerinin anlamlı olabilmesi fiilen yararlı sonuçlar verebilmesi için, mümkün olduğu kadar kısa aralıkları dikkate alması gerekir. Günlük, haftalık, altı aylık gibi zaman aralıkların tümü için nakit bütçeleri oluşturma imkanı vardır. Genelde mevsimlik hareketlerin etkilerini ortaya koyabilmek için aylık olarak hazırlanan nakit bütçeleri, nakit akışının aşırı dalgalanma gösterdiği dönemler söz konusu olduğunda, aydan daha kısa süreler için de hazırlanabilir. Aynı şekilde nakit akışının istikrarlı olduğu dönemlerde bütçe döneminin uzun tutulması herhangi bir sorun doğurmaz. Dönem bütçelerinin bir parçası biçiminde düzenlenecek nakit bütçesinde tahminlerin aylık karşılaştırmalar düzeyinde yapılması yeterlidir. Daha sonra aylık bütçelerde nakit giriş ve çıkışları ayın bütün gün ve haftalarını ayrı ayrı inceleyecek biçimde ayrıntılara indirilebilir.
Nakit Bütçesi Ve Hazırlanması Finans yöneticisinin nakit bütçelerini hazırlamasında ikinci adım, satış tahminleri ve satış bütçesine dayalı olarak para girişlerini tahmin etmeye çalışmasıdır. Para girişlerinin tutarı ve zamanı ile satışlar arasında yakın ilişki olduğundan, nakit bütçesi hazırlamadan önce bu zorunludur. Satış tahminlerinden sonra atılacak adım, bu satışlardan sağlanacak para girişlerinin saptanmasıdır. Para girişlerinin saptanabilmesi için, firmanın satış koşullarının bilinmesi gerek şarttır. Bu arada firma ekonominin bir parçası olduğuna göre, ekonominin genel dengesini doğrudan ya da dolaylı olarak değiştirecek gelişmeler sürekli olarak göz önünde tutulmalıdır. Aksi takdirde nakit bütçesinin gerçekçi olması beklenemez. Para girişlerinin tahmininden sonra nakit bütçesinin hazırlanmasında uygulanması gereken ikinci adım nakit çıkışlarının tahmin edilmesidir. Nakit çıkışlarını gerektiren işlemleri genel olarak dört temel grupta toplamak mümkündür: a- Firmanın günlük olağan faaliyetleri, b- Borç ödemeleri, c- Yatırım harcamaları, d- Kar payı ödemeleri. Satış bütçesi hazırlanarak firmanın satış hacminin belirlenmesi, doğrudan üretim miktarının ne olması gerekeceği konusunda bilgi verecektir. Satış hacminde oynamalar kuşkusuz para girişlerini de etkiler. Ancak satış tahminlerindeki sapmaları para gereksinimi üzerindeki etkisi aynı oranda olmaz. Nakit bütçesi, tutarı satışlardan bağımsız çeşitli nakit çıkışlarını veya ödemeleride içerir. Satışlardaki değişmenin, hangi oranda para gereksinimi etkileyeceği aşağıdaki formülle hesaplanır:
Nakit Bütçesi Ve Hazırlanması Satış bütçesi hazırlanarak firmanın satış hacminin belirlenmesi, doğrudan üretim miktarının ne olması gerekeceği konusunda bilgi verecektir. Satış hacminde oynamalar kuşkusuz para girişlerini de etkiler. Ancak satış tahminlerindeki sapmaları para gereksinimi üzerindeki etkisi aynı oranda olmaz. Nakit bütçesi, tutarı satışlardan bağımsız çeşitli nakit çıkışlarını veya ödemeleri de içerir. Satışlardaki değişmenin, hangi oranda para gereksinimi etkileyeceği aşağıdaki formülle hesaplanır: V C = s x V+F C : Para gereksiminde yüzde olarak değişim s : Satışlarda yüzde olarak değişim V : Değişken net para girişi ( para girişi - değişken para çıkışı ) F : Sabit net para girişi (sabit para girişi - sabit para çıkışları ) F’nin işaretinin genelde eksi olması olağandır. Üretim, işletmenin kaynak kullanımındaki en önemli faktör olduğuna göre kullanılan kaynaklara yapılan ödemeler işletmenin en önemli nakit çıkışlarını belirleyecektir. Bu yüzden satış bütçesine paralel olarak bir üretim bütçesinin hazırlanması zorunludur. Üretim bütçesi hazırlandıktan sonra, buna bağlı olarak stok, satın alma, direkt işçilik, imalat genel giderler bütçeleri hazırlanabilir, hatta üretim hedeflerine ulaşabilmek için duran varlıklara yapılması gerekli eklemelerin tutarı ve zamanı saptanabilir.
Nakit Bütçesi Ve Hazırlanması Bunalımda, özellikle ekonomik durgunluk döneminde para yönetimi, para giriş ve çıkışlarının tahmini, daha yaşamsal bir önem taşır. Bunalım dönemi sonunda firmanın para mevcudunu K1 ile gösterirsek, K1 = K0 + C - (V + F + I + T ) denklemi yazılabilir K0 = Bunalım dönemi başlangıcındaki para mevcudu C = Bunalım dönemindeki para girişleri tutarı ( Satışların tümü kredili olduğu varsayımında alacaklardan yapılan tahsilat ) V = Bunalım döneminde değişken nakit giderler F = Faizler hariç, para çıkışı gerektiren sabit giderler I = Toplam faiz ödemeleri T = Toplam vergi ödemeleri Satışlar rassal değişken olduğuna göre, buna bağlı olarak C, V, T, K1 değerleri de değişkendir. Rassal değişkenleri ayırmak için denklemde “ -” sembolü kullanılmıştır. Bunalım döneminde para girişi, satışların tümü kredili olduğu varsayımına göre aşağıdaki formülle hesaplanır. C =S0 x m + S1 x ( n-m -m ) S0 =Bunalım öncesi günlük satış tutarı S1 =Bunalım döneminde günlük satış tutarı n =Bunalım süresi (günlük olarak ) m =Bunalım öncesinde alacaklara ortalama tahsil süresi (gün olarak) m=Bunalım döneminde alacakların ortalama tahsil süresinde uzama (gün olarak)
Nakit Bütçesi Ve Hazırlanması Nakit bütçelerinin hazırlanabilmesi için sözü edilen bütçelerin yanı sıra, firmanın alış ve ödeme şartlarının da bilinmesi gerekmektedir. Nakit ödemelerini oluşturan en temel öğeler; peşin olarak hammadde, malzeme, mal alışları ve işçilik ücret ödemeleridir. Önemli olan, işletmenin günlük nakit çıkış değerini belirleyerek, içinde bulunulan ay için ve gelecek aylar için nakit çıkışlarının en doğru tahminini yapabilmektir. Bu tahmin sürecinde süreklilik göstermeyen karakterdeki ödemelerin göz önüne alınması ise bütçeleme tekniğinin bir gereğidir. Nakit çıkışı gerektiren genel giderler ve satış giderleri kısa dönemler için oldukça sağlıklı bir biçimde tahmin edilebilir. Firmanın ödeyeceği dolaysız ve aynı vergilerin de tutarları ile ödeme tarihleri bilindiğinden, nakit bütçelerinin hazırlanmasında bunlar herhangi bir belirsizlik yaratmaz. Mevcut borç senetlerinin süresi, orta ve uzun süreli kredilerin geri ödeme planları, vadeli alımlarda ödeme tarihlerinin belli olması nedeniyle bunlara bağlı olan nakit çıkışlarının miktarı ve zamanı oldukça kesin bir şekilde tahmin edilebilir. Belirli zaman aralıkları itibariyle olası nakit giriş ve çıkışların tahminleri yapıldıktan sonra, bu tahminlerin konsolide edilmesi sonucu, her dönem itibariyle nakit açığı veya nakit fazlasını saptamak mümkün olmaktadır. Bu şekilde nakit açığı ve fazlası olacak dönemler belirlendikten sonra, nakit açığı giderici kaynakların bulunması; nakit fazlası olan dönemlerde de bu fazlanın etkin bir şekilde kullanılabilmesi için verimli alanlara plase edilmesi gerekmektedir. Nakit bütçesi, nakit açığının süresini, bu açığın giderilmesi için sağlanacak kaynakların seçimini etkilediği gibi sürelerini de belirler.
Nakit Bütçesi Ve Hazırlanması Geleceğe ait belirsizliğin fazla olması halinde, gerçekleşen nakit hareketlerinin bütçe tahminlerinden önemli ölçülerde sapma göstermesi olasılığı yüksektir. Belirsizlik halinde, çeşitli varsayımlara veya koşullara göre olasılıklı sonuçları gösteren bütçelerin hazırlanması, yerinde bir önlem olacaktır. Çeşitli seçeneklere göre hesaplanan nakit akışının bilinmesi, yöneticilerin planlama fonksiyonlarını daha etkin biçimde yürütmelerine neden olacak, ileride ortaya çıkabilecek nakit sorunlarına karşı zamanında önlem almalarını sağlayacaktır. Nakit yönetiminde gerekli işlemler yerine getirilirken, firmanın etkinliğinde azalma yaratmaması istenir. Nakit yönetiminde etkinliğin sağlanması geleceğe dönük bir süre içinde, nakit hareketlerini, nakit girişleri ve nakit çıkışları halinde ayrıntılı olarak zaman dilimleri itibariyle tahmin etmek ve her zaman dilimi sonundaki kasa ve bankalar mevcudunu belirleyerek nakit akışının planlanması ile kolaylaşır. Nakit akışının planlanması; Çalışmaların ödeme sıkıntıları ile karşılamaksızın sürdürülmesi ve büyümenin sağlanmasını, Borç almanın kolaylaşmasını, Nakit giriş ve çıkışlarının kontrolü ve finans maliyetinin düşürülmesini, Nakit fazlalığının en uygun biçimde kullanılmasını, İşletme çalışmalarıyla nakit akışı arasında uyumun sağlanması gibi işletme açısından oldukça önemli faydalar sağlar. Nakit yönetiminde etkinliği arttırıcı işlemler nakit tahsilatı ve ödemelerle ilgili olanlar yönünden ikiye ayrılır. A ve B
A-Nakit Akımının Hızlandırılması • Finansal yönetici, parasal girişleri hızlandırmak için her şeyden önce; • Çalıştığı bankanın fonlama politikası hakkında bilgi sahibi olmak, • Firma alacaklarının kaynaklarını, yerini ve süresini bilmek, • Çekleri derhal paraya dönüştürmek ve tahsil edilmemiş alacakları hızla firma hesaplarına aktarmak, gibi temel konularda hünerli ve etkili olmak durumundadır. • İş hayatında tahsilat genelde çeklerle yapılmaktadır. Bu çeklerin derhal kullanılabilmesi için bunların tahsilatının çabuklaştırılması gerekir. İşletmeye gelen çekler derhal bankaya yatırılmalıdır. Ayrıca şirketin nakit imkanlarından tam anlamı ile yararlanabilmesi için bazı fonksiyonlarının merkezileşmesinde yarar vardır. • Nakit tahsilatı ile nakit ödeme departmanlar veya kişilerin hepsini mümkün olduğu kadar aynı müdürlükte toplamak faydalıdır veya bu mümkün değilse, şirkette nakit tahsilatı ve ödemesi ile ilgili herkesin birbirinden haberdar olması sağlanmasıdır. Bu sayede çeklerin alınması, bankalara yatırılması çok daha hızlı bir şekilde olabilir. Aynı şekilde faturaların yazılması ve yazılan faturaların tahsili çok iyi bir şekilde izlenmelidir. • Müşterilerin genel davranışları ödeme sürelerini mümkün olduğu kadar geciktirmek ve nakit kullanım sürelerini arttırmak yönündedir. Müşterilerin bu gibi davranışlarını engellemek için sürekli olarak ilişkide bulunulması ve kırıcı olmadan ödemelerle ilgili uyarılarda bulunulması gerekmektedir. • Firmaların müşterileri arasındaki mesafenin uzaması tahsilatın gecikmesine neden olan diğer bir temel unsurdur. Firma merkezinin bulunduğu yerde tek bir tahsilat merkezleri kurulabilir. Müşteri, tahsilat merkezine yakınlaştığından müşterinin ödeyeceği paralar firmanın eline daha çabuk geçecektir. • Tahsilat merkezi, müşterilerde topladıkları ödemeleri hemen yakındaki banka aracılığı ile toplama bankası olarak artacaktır. Ayrıca göz önünde bulundurulması gereken bir nokta da, bankalarla çalışmanın getireceği ek bir maliyet olduğu gerçeğidir. Sistemi oluşturmadan önce fonlara erken kavuşmanın getireceği katkı ve bunun maliyeti karşılaştırılmalıdır.
B-Nakit Çıkışının Geciktirilmesi Tahsilatın hızlandırılmasının yanında ödemelerin etkin kontrolü de nakdin hızlı kullanılmasına yardımcı olur. Tahsilatın kontrol edilmesinde amaç, maksimum hızlandırmayı sağlamak olduğuna kadar geciktirilmesi olacaktır. Tahsilatın hızlandırılması ve ödemelerin yavaşlatılması, fonların kullanımını maksimum bir düzeye çıkaracaktır. Ödemelerin geciktirilmesinde kullanılacak yöntemleri şu şekilde sıralayabiliriz: A-Ödemelerin yavaşlatılması konusunda en kolaylıkla uygulanan yöntem, vadeli ödemelerin ödenmesini en son günde yapmaktır. Daha önce hiç bir ödeme yapılmamalı, ancak ödeme vadesinin geçirilmemesi için de kuvvetli önlemler alınmalıdır. Alacaklıya ödeme son gün çekle yapılınca, alacaklı tarafından bu çekin kendi bankasına verilmesi ve bankanın bu çeki işletmenin bankasına göndermesi, ödemeleri bir borç günü uzatır. B-İşletmenin her çeşit satın alma ve ödemelerinde karşı firmalarla bir esneklik sağlanması, işletmenin nakit sıkıntısına girdiğinde ödemelerin bazılarının vadelerinin uzatılması gibi imkanlar doğurabilir. Satın alma anlaşmalarında önceden konuşabilecek olan bu imkanlar, işletmenin kritik devrelerinde, vadeleri zorlama imkanına sahip olmasını sağlar. C-Maaş ve ücret ödeme periyotlarının uzatılması işletmeye önemli ölçüde nakit tasarrufu sağlayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta işletmenin personel yönetimi politikası ile ters düşmeyecek bir ücret politikasının oluşturulmasıdır. D-Birden fazla çek hesabı bulundurularak ileri tarihli çekleri sıfır bakiyeli hesaptan keserek çek hesabında sürekli nakit tutma zorunluluğundan kurtulmak da ödemelerin geciktirilmesi açısından oldukça yararlı bir yöntemdir. Çekler bazen vadesi dolduktan sonra, bir süre için daha el değiştirebilmektedir. Bu yüzden ileri tarihli çekin karşılığı, vadesi dolunca değil de, karşılığı bankaya sorulduğu anda virman işlemi ile ilgili hesaba aktarılırsa, nakdin bir süre için daha firma tarafından kullanılması sağlanabilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, banka ile ilişkilerin en iyi şekilde sağlanarak herhangi bir koordinasyon eksikliğinden doğabilecek, çekin karşılıksız muamelesi görmesinin engellenmesidir.
3.1.5Nakit Yönetimi Modelleri • 3.1.5.1 W. Baumol Modeli • 3.1.5.2 Miller – Orr Modeli • 3.1.5.3 Beranek Modeli
Nakit Yönetimi Modelleri • En uygun nakit miktarının tespitinde çeşitli pratik yöntemlere başvurulabilmektedir. Geçmiş dönemlerin başarılı sonuçlarını gerçekleştiren nakitler ile firmanın faaliyet hacmi oranlanarak, satışların belli oranında nakit bulundurulur. Diğer bir yaklaşımla firma yararlandığı kredilerin hacmini dikkate alarak ödemelerde sıkıntıya düşmemek için uygun nakit oranlarına göre belirleyeceği tutarı bulundurmak isteyebilir. • Optimal nakit seviyesi, pazarlanabilir senetlerin getirilerine, nakit ihtiyacını tahminlerdeki tutarlılığa ve nakit benzeri varlıkların transfer maliyetlerine bağlıdır. Öte yandan en uygun nakit ve nakit benzeri varlıklar miktarını saptayabilmek için nakit bulundurma amaçlarını dikkate alarak geliştirilmiş çeşitli yöntemler bulunmaktadır. • Finans yöneticisi, fazla likit fon bulundurmanın sağlayacağı yararlarla, likit fon bulundurmamanın dolaysız ve alternatif (fırsat) maliyetini göz önünde bulundurarak, firma için optimum nakit tutarını saptamaktadır. Firmalarca bulundurulması gerekli para tutarının saptanması ile ilgili uygulamada kullanılan pratik yöntemlerin başlıcaları şunlardır: • Firmanın en az on beş günlük satış tutarına eşit miktarda para mevcudu bulundurması, • Firmanın kısa süreli borçlarının belirli bir oranında para mevcudu tutması , • Bulundurulacak para mevcudunun, firmanın belirli bir süredeki para çıkışı gerektiren giderlerini karşılayacak tutara eşit olması.
Nakit Yönetimi Modelleri • Sipariş maliyetleri, artan stok miktarlarına paralel olarak düşüş göstermekte, sermaye bağlama maliyetleri, sigorta primleri, kayıp ve firelerden oluşan stok tutma maliyetleri artan stok miktarı ile artmaktadır. • Buna göre optimal stok miktarı (0), minimum toplam maliyetlerde, sipariş maliyetleri ve stok tutma maliyetlerinin bir fonksiyonu olarak ortaya çıkar. • Bu mantığa dayalı olarak oluşturulan başlıca nakit bulundurma modelleri aşağıda incelenmiştir. Bu modellerle şu sorulara yanıt bulunabilir: • Firmanın bulunduracağı max. ve min. para tutarı • Pazarlanabilir (serbest) menkul değerler için en az ve en yüksek tutar • Serbest menkul değerlerin paraya, atıl paranın serbest menkul değerlere çevrilmesi tarihlerinin belirlenmesi Nakit yetersizliğinin sebep olacağı kayıplar ve para tutmanın maliyeti ile nakit yetersizliğinin doğuracağı risk arasındaki değişim politikası • Nakit yönetim modellerinden başlıcaları: • W. Baumol Modeli • Miller - Orr Model • Beranek Modeli
W. Baumol Modeli • Literatürde envanter modeli olarak da anılan Baumol modelinde nakit maliyetleri, bulundurma maliyetleri ve tedarik maliyetleri olarak ele alınmaktadır. Baumol modelinin amacı, firmanın maliyetinin yürütülebilmesi için, her defa borç alacağı veya diğer kullanım alanlarından çekeceği likit fonların (dolayısıyla elinde bulunduracağı para miktarının) optimum tutarını belirlemektir. • Nakit bulundurma maliyetleri, bulundurulacak tutarlarla doğru orantılıdır. Nakdin maliyeti olarak sermaye maliyeti kabul edildiğinde, sermaye maliyetine bağlı olarak nakit maliyeti bulundurulan nakit tutarına bağlı olarak artıp azalabilmektedir. • Baumol, kasada para tutmaya alternatif olarak faiz getiren ve kolayca satılabilen menkul kıymetleri göstermektedir. Buna göre sipariş maliyetleri, değerli kağıt mevcutları ile kasa tutarları arasındaki transferlerle personelin bu iş için ayırdığı zaman ve banka komisyonları şeklinde ortaya çıkar. Stok tutma maliyetleri, menkul kıymet yatırımlarının kaçırılan faiz getirilerinin fırsat maliyetleridir. • Baumol modelinin kurulması sırasında bazı temel varsayımlar kabul edilmiştir. Bunlar: • Firmanın gelecekte belli bir zaman süresi içinde ihtiyaç duyacağı nakit miktarı bilinmektedir. • Toplam nakit ihtiyacı eşit zaman aralıkları ve eşit tutarlarla karşılanmaktadır. • Firmanın ihtiyaç duyacağı nakitler her defasında borç alınarak ya da firmanın diğer kullanım alanlarındaki likit fonlar çekilerek karşılanmaktadır. • Eşit tutarlar halinde borç alma ya da eşit tutarlar halinde diğer alanlardan kullanılan fonların nakit olarak çekilmesi halinde uygulanacak maliyetler sabit kalmaktadır. • İhtiyat ve spekülasyon amaçları ile nakit bulundurulamayacağı, sadece işlem güdüsü ile nakit bulundurulacağı kabul edilmektedir. • Menkul kıymet faiz oranı bilinmekte ve zaman içinde sabit kalmaktadır
T L L L t t1 t2 t0 t3 t4
Toplam Maliyetler = İşlem Maliyetleri + Fırsat Maliyetleri • C = b( T / L) + (L * i) / 2 • Burada b, borç alma veya diğer alanlardan likit fon çekilmesinin her kez gerektirdiği sabit gideri (bu sabit giderin modelde likit fon tutarından bağımsız olduğu; diğer değişle borç alınan veya çekilen miktar ne kadar büyük olursa olsun değişmeyeceği kabul edilmektedir); T, belirli bir dönem için firmanın yapacağı nakit ödemelerin tahmin tutarını (modelde nakit ödemelerin dönem içerisinde düzenli olacağı, büyük dalgalanmalar göstermeyeceği varsayılmaktadır); i, pazarlanabilir menkul kıymetlerden sağlanan getiri oranıdır; L ise pazarlanabilir menkul kıymet tutarıdır. • İstenilen, toplam maliyetin minimum olmasını sağlayan pazarlanabilir menkul kıymet tutarının miktarı olduğuna göre, amaç fonksiyonun diferansiyeli alınıp, • Eşitlik L’ye • göre çözülürse: • denklemine ulaşılır. Burada optimum sipariş miktarını göstermekte olan L, kasaya optimum transfer tutarı olarak hesaplanmaktadır. Formülü oluşturan kalemler yorumlandığında; sabit işlem giderlerinin artması halinde transfer tutarının arttırılması, bununla beraber transfer sayısının azaltılması gerektiği, pazarlanabilir menkul kıymetlerden sağlanan getiri oranı arttığında transfer tutarının azaltılması, bununla beraber transfer sayısının arttırılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. • Böyle bir modelin uygulanmasında daha geniş bir ifade ile etkin para yönetiminde en büyük engel, gelecek dönemlerin para giriş ve çıkışlarının belirsiz oluşudur. Geleceğe ait tahminlerde ne kadar bilimsel yöntemler uygulanırsa uygulansın, geleceğin belirsizliğini ortadan kaldırmaya olanak yoktur. Bununla beraber finans yöneticisi, geleceğin belirsizliğinin etkilerini azaltmak için bazı önlemler alabilir: • Çeşitli durumlara göre nakit bütçeleri hazırlayarak gerçekleşme olasılığı en yüksek olan nakit açığı tutarını saptamak ve nakit bütçesini, bir kontrol aracı olarak kullanarak, fiili gerçekleşmeyi tahminlerle karşılaştırmak önemli sapmalar halinde, nakit bütçesini, yeni gelişmelerin ışığı altında revize etmek. • Müşterilerden olan para tahsilatını hızlandırmak. • Para tahsilat ve ödemeleri arasındaki zaman uyumunu sağlayarak, nakit dalgalanmalarını asgari düzeye indirmek.
Miller - Orr Model • Modelin temel varsayımında, net nakit akışının açık ve fazla vermesinin tesadüfi olacağı, gözlem sayısı arttıkça nakit akışlarının normal bir dağılım göstereceği kabul edilmektedir. Bu nedenle firmanın nakit girişlerindeki dalgalanmanın ölçüsü olarak varyans kullanılmaktadır. Merton Miller ve DanielOrr, firmanın nakit dengesinin üç faktöre bağlı olduğunu belirterek, nakit dengesinin üst ve alt sınırları arasındaki hareket alanının formülle hesaplamışlardır. Söz konusu üç faktör; (a) işlem maliyeti, (b) nakit akımının maliyeti ve (c) faiz oranıdır. • Firmanın nakit seviyesi belli bir düzeyin altına indiğinde firma pazarlanabilir senetlerini paraya çevirerek nakit seviyesini destekler. Modele göre nakit akışlarının açık ve fazlalık vermesinin tahmin edileceği kabul edilmektedir. Burada göz önünde tutulması gereken nokta, firmanın bu tahminleri yaparken her zaman objektif bir şekilde davranamayacağı gerçeğidir. • Model, kısaca pazarlanabilir menkul değerlerle nakit arasındaki karşılıklı aktarmaların zaman ve tutarını belirlemek amacıyla düzenlenmiştir Modelin uygulanabilmesi için çok sayıda doğru veriye ihtiyaç vardır; ancak bu verilerin sağlanması bazen çok zor olduğu gibi, bazen de subjektif tahminleri gerektirir. Örneğin, belirli bir plan süresinde para ile serbest menkul değerler arasındaki aktarmaların kaç kez yapılacağı; firmanın ortalama para mevcudu tutarının ne olacağı gibi... Ayrıca para ile menkul değerler arasındaki aktarmaların maliyeti hesaplanırken, yöneticilerin bu konuya ayırdıkları zamanın da değerlendirilerek maliyete eklenmesi gerekir. Kuşkusuz, bu tür değerlendirmeler çoğu kez objektif olamamaktadır. Bunlara ek olarak model, firmanın yönetimi tarafından minimum para mevcudunun da belirlenmesini gerekli kılmaktadır. Firma yönetimi, bu konuda geleceğin belirsizlik derecesi, para mevcudundaki dalgalanmaların boyutları, nakit yetersizliğinin doğuracağı zararlar gibi etmenleri göz önünde tutarak, bir karara varacak; böyle bir karar da kuşkusuz öznel unsurları taşıyacaktır. • Model, bu yönlerine karşın, büyük firmalarda uygulandığından azımsanmayacak ölçüde, para tutma maliyetinde tasarruf sağlanmıştır.
Nakit Dengesi Günlük Para Mevcudu Üst Limiti Hedef Alt Limit t2 t1 Zaman
Beranek Modeli • Model, mevcut fonların ne kadarının para olarak tutulması, ne kadarının pazarlanabilinir menkul değerlere yatırılması sorununa optimal bir çözüm getirmek amacıyla oluşturulmuştur. Beranek modelinde, pazardan tam bilgi alınamayacağı varsayımına dayanarak, net nakit girişlerinin, firma yöneticilerinin ön bilgi, bekleyiş ve deneyimlerine dayanan olasılık dağılımına yer verilmiştir. Modelin uygulanabilmesi için, net nakit girişlerinin olasılık dağılımının yanısıra, nakit yetersizliğinin firmaya maliyetin de bilinmesi gerekir. • Beranek’e göre nakit yetersizliğinin iki önemli maliyet unsuru, firmanın nakit iskontosundan yoksun kalışı ve firmanın kredi değerliliğinin azalmasıdır. Ancak kredi değerliliğinin azalmasının doğuracağı kayıpları, objektif olarak ölçmek çok zordur. Bu maliyet unsuru, büyük ölçüde firma yöneticilerinin subjektif takdirlerine bağlı bulunmaktadır. • Nakit yetersizliği giderleri planlama döneminin başındaki kasa tutarının bir fonksiyonudur. Kasadaki başlangıç tutarları arttıkça planlama dönemi boyunca minimum tutarın altına düşme ve böylece nakit sıkıntısı nedeni ile maliyetlere yol açma olasılığı da azalmaktadır. • Model, firmaya para girişlerinin devamlı buna karşılık nakit ödemelerin yönetim kontrolü altında belirli günlerde ve büyük tutarlar halinde yapıldığı varsaymaktadır. Peşin satışlar ve müşterilerden tahsilat, firmaya devamlı para girişi sağlamakta; firma yönetimi ise, satıcılara ödemeleri, maaş-ücret-vergi ödemelerini ayın belirli günlerinde yapmakta, kar dağıtımını belirli tarihler itibariyle ayarlanabilmektedir. Modele göre firmaya para girişleri devamlı bir akış, firmanın büyük ödemeleri ise, belirli aralıklarla yineleme şeklinde olmaktadır. • Finans yöneticisinin amacı, para ile menkul değerler arasındaki aktarma giderlerini ve ödemelerin yapılacağı sırada para yetersizliği içinde bulunması riskini göz önünde tutarak, menkul değerlere yapılacak yatırımın gelirini en yüksek düzeye çıkarmaktır. Modelin bu konuda çözüm getirebilmesi için gerekli girdiler, firmanın para akışına ilişkin olasılık dağılımı, para ile menkul değerler arasında aktarma giderleri, para yetersizliğinin doğurabileceği kayıplar, para tutmanın fırsat maliyetidir. Para yetersizliğinin maliyeti veya doğuracağı kayıplar eğer borçlanma olanağı varsa, borçlanma nedeni ile ödenecek faizlerin hesaplanması yolu ile en iyi şekilde tahmin edilebilir. Firmanın kredi değerliliğinin azalmasına, kredi piyasasında saygınlığın zedelenmesine izin vermeyeceği, böyle bir durumda borçlanmayı tercih edeceği açıktır. • Kısaca modele göre, menkul değerlere yapılacak bir birimlik yatırımın sağlayacağı ilave net gelir, bir birimlik nakit yetersizliğinin yol açacağı maliyet artışına eşit oluncaya kadar, finans yöneticisi para mevcudunu, menkul değerlere yatırmalıdır.
Nakit Mevcudu Para Girişleri Ödemeler Şekil 4.1.2.3.1 Brenak varsayımları şeması
Menkul Kıymetlerin Yönetimi A)Taşınır Değerler Sermaye piyasaları kurulmuş ülkelerde taşınır değerler yoluyla finansman, para bulma araçlarının en önemlisini oluşturur. Ülkemizde de sermaye piyasası kuruluş ve koşullarının gelişmesi oranında taşınır değerlerde finansman gittikçe önem kazanmaktadır. Taşınır değer deyimi aslında Türkçeye Fransızcadan (valeurs mobilieres) aktarılmıştır. Bunlar başlıca, ilgili kuruluşla ortaklık bağı oluşturan ‘’pay senetleri’’ ile satın alanı ilgili kuruluşun alacaklıları arasına katan ‘’tahviller’’dir. Ayrıca belirli bir sermayede paydaşlığı belirtmese bile, sahibine bazı ortaklık haklarından yararlanma olanağı tanıyan ‘’kurucu pay senetleri’’ni de bunlar arasına katmak gerekir. İşletmeciliğin gelişmesi, tekniğin ilerlemesi ve işletmecilikte rekabet koşullarının asgari büyüklük ölçüsünü değiştirmiş olması sonucu işletmelerde sermaye ihtiyacını çok artırmıştır. Bunun için de, finansman ihtiyaçlarının karşılanması bakımından toplumun diğer kaynaklarına inmek gerekmiştir. Böyle bir ortamda pay senetleri, geniş halk kitlesinin ekonomisinin finansmanına katılmalarına aracılık etmektedir. Menkûl kıymetin birim değeri küçüldükçe, finansmanın dayandığı kitle genişlemiş olur.
B)Taşınır Değer (Menkul Kıymet) Kavramı : Bir işletmenin taşınır değerler cüzdanının kaynakları çeşitlidir : Uzun vadeli yatırımdan çok, likidite rezervi sağlamak üzere kısa süre için satın alınmış olan ve duran varlıkları arasında gösterilmeyen taşınır değerler (Döner varlıklara özellikle dahil edilmesi gereken taşınır değerler bu tür geçici yatırımlardır; çünkü kısa süreli borçlarını ödemek üzere işletme bunları her zaman piyasada satabilir), A-İşletmenin diğer bir şirketteki payını temsil eden yani iştiraklerine ait taşınır değerler, B-İşletmenin kendi pay senetleri. C-İşletmenin kendi pay senetlerini elinde tutması sermaye azaltılması anlamına gelir; bu nedenle kanun işletmenin kendi pay senetlerini elinde tutabileceği durumları tek tek saymıştır. Kural olarak şirket kendi pay senetlerinin sahibi olamaz ve bunları rehin edemez. (TK 329/1). Kanun aşağıdaki istisnaî durumlarda böyle bir ‘’temelluk’’ü hoş görebilmektedir: -Şirket sermayesini azaltmak amacıyla (sonradan yok edilmek üzere), -Kuruluş ve sermaye artırma dolayısıyla yapılan taahhütlerden doğmamak koşuluyla şirketin alacaklarının ödenmesi için verilmiş olması halinde, -Başka bir işletmenin aktif ve pasifleriyle devranılması halinde, -Pay senetleri alım ve rehinin şirketin amacını oluşturuyorsa, Ş-irket yöneticilerinin sorumluluklarına karşılık pay senetlerinin alınması halinde, -Senetlerin bağış gibi bir karşılık verilmeden alınması halinde. Bilindiği gibi, iştirakler; işletmenin başka işletmelere olan malî katkılarını ifade eder ve bu yüzden döner sermayeden sayılmazlar. Çünkü iştirak edilen işletmeyi kontrol, onun gelirinden yararlanma gibi uzun süreli amaçlara yönelmiştir. İştirak anlamına gelen pay senetleri, bilanço aktifinde sabit varlıklar arasında yer alırlar. Taşınır değerler finansmanın yararları yanında, sakıncaları da vardır. Şirket şekli anonim olunca –diğer şirketlerdekinin aksine- sorumluluk ile rizkin muhatapları belirli kişiler olmaktan çıkar. Ayrıca anonim şirketlerden paydaşın, şirketin rantabilitesine duyduğu ilgi de her zaman aynı derecede değildir
Alacaklı belgeleri niteliğindeki tahvillere sahip olanlar yönünden her ne kadar işletmeden doğan rizikolar söz konusu değilse de, kötü yönetimin işletmeyi borca batırması veya iflas ettirmesi halinde, onlar için de riziko doğabileceği açıktır. Bununla birlikte pay senetleriyle tahvillerin alıcı çevreleri farklıdır. Nakit yönetiminde firma açısından önemli bir sorun da fonların, para ve pazarlanabilir menkul değerler arasında hangi oranlarda dağıtılacağının belirlenmesidir. Ödemelerden arta kalan nakitler gelecek ihtiyaçlarda kullanılacaktır. Belli bir süre firmada bekleyecek nakitlerin atıl kalıp maliyetinin yükselmesi yerine, verimli olarak kullanılması mümkündür. Bu konuda genel kural, asgari bir düzeyin üzerindeki nakit mevcudunun, gelir sağlayan menkul kıymetlere yatırılmasıdır. Bu genel kural hiç kuşkusuz, atıl fonların yatırılacağı menkul değerlerin sağlayacağı gelirin, menkul değer alımının ve yönetiminin gerektirdiği giderlerle, bu varlıkların satılmasındaki olası gecikmelerin firma için doğuracağı kayıpları, riski karşılaması koşuluna bağlıdır. Firmaların niteliğine göre fazla nakitlerin yatırılacağı araçlar değişmektedir. Hangi tür araca ne zaman yatırım yapılacağının belirlenmesi pazarlama senetleri yönetiminin ana noktasıdır. Yatırım aracının seçilmesinde dikkate alınacak noktalar; Yatırım yapılacak kuruluşla ilgili, Yatırımın yapıldığı ekonominin durumu ile ilgili, Yatırım aracının özellikleri ile ilgili olmak üzere oldukça fazla çeşitlilik gösterir. Finans yöneticisi, aşağıda ayrıntılı olarak incelenen yatırım araçları arasında, sağlayacakları net getiri ve risk derecelerini göz önünde tutarak bir tercih yapmalıdır. Firma, bir süre aylak kalacak kaynaklarını bir süre için menkul kıymetlere yatırıp değerlendirirken, paraya ihtiyaç duyulduğu anda eldeki bu kıymetlerin değer kaybetmeden paraya çevrilebilme yeteneğini göz önünde bulundurmalıdır.
Başlıca Pazarlanabilir Menkul Değer Çeşitleri İşletmeler mevsimlik veya devresel değişmelere ve bir takım beklenmedik olaylara karşı kullanmak amacıyla ellerinde tuttukları nakitlerini, atıl bekletmemek için ya bankalarda vadesiz mevduat hesabına, ya da bu olaylar ortaya çıkar çıkmaz hemen paraya çevirebilecekleri menkul kıymetlere yatırırlar. Aslında vadesiz mevduat hesabından alınacak faiz çok az olacağı için likiditesi yüksek menkul kıymetleri tercih etmek daha doğrudur. Zira satılabilir veya pazarlanabilir menkul kıymetler olarak isimlendirilen bu varlıklar, hem derhal paraya çevrilebilir hem de vadesiz mevduattan daha fazla gelir getirirler. Böylece mutlaka bekletilecek olan bu nakitlerden yeterli oranda gelir elde edilir. Fazla fonların yatırılacağı araçlar sermaye piyasasının durumuna bağlıdır. Gelişmiş araçlar ile çeşitlendirilmiş iyi işleyen piyasalarda yatırım yapılacak araçların sayısı oldukça fazladır. Kısa vadeli fonlar genelde piyasa araçları ile değerlendirilse de bazı sermaye piyasası araçlarından kısa vadeli fonları değerlendirmede yararlanılmaktadır. Bu araçların en önemlilerini şu şekilde inceleyebiliriz:
Kısa Süreli Hazine Bonoları • Hazine bonoları firmaların da gereksinimlerine uygun düşecek şekilde çıkarılırlar. Bunları büyük miktarlar halinde almak olanak dahilindedir. Ve geri ödenmemesi riski diğer yatırım araçlarına göre en düşük düzeydedir. • Bu yüzden de firmalar yönünden kısa süreli fonların değerlendirilmesinde oldukça üstünlük göstermektedir. • Hazine bonolarının veya hazine plasman bonolarının bu üstünlüklerine karşın, sağlayacakları getiriler göreli olarak diğer menkul kıymetlere göre daha düşük düzeylerde kalabilir. • Hazine finansman bonolarına yapılacak yatırımların başlıca üstünlükleri şunlardır; (a) Hazine bonolarının süreleri farklı vadelerde düzenlendiği için, firmalar süre açısından gereksinimlerine en uygun olan ihalelere girebilmektedirler. • (b) Hazine bonolarının faizleri vergi avantajları sağlamaktadır. • (c) Hazine bonoları bankalardan sağlanacak kredilerde, gerekse ihalelerde maddi bir teminat sayılmaktadır. Ayrıca hazine bonolarının faizleri ticari kazancın tespitinde indirildiğinden vergi avantajı sağlamaktadır. Vadelerinden önce nakde çevrilen bonolardan yalnızca vergi kesintisi yapılmaktadır.(GKV’nın 3239 sayılı kanunla değişik 9.m.)
Devlet Tahvilleri • Genelde uzun vadeli olarak çıkarılan devlet tahvilleri, istendiği anda işlemiş faiz miktarı ile paraya çevrilebilme olanağı ile çıkarılırsa, likiditeleri çok daha yüksek olmaktadır. • Ancak bu şarta sahip olmasalar bile özellikle ikinci el piyasaların gelişmiş olduğu ülkelerde, güvenilirliği ve paraya çevrilebilme hızı en yüksek menkul değerlerin başında gelir. • Hazine bonolarının sahip olduğu vergi ve teminat avantajlarına ek olarak devlet tahvilleri, devlet ihalelerinde de teminat olarak kabul edilmektedir. • Bütün bu nedenlerden dolayı devlet tahvilleri, ülkemizde kurumların atıl likit fonlarını değerlendirmek için kullanabilecekleri belki de en elverişli yatırım alanlarından birini oluşturmaktadır.
Finansman Bonoları • Bir aydan bir yıla kadar vadeli olabilen finansman bonoları, finansal kurumların veya özel firmaların kısa süreli nakit ihtiyaçlarını finanse etmek üzere ihraç ettikleri, genellikle kupürleri büyük menkul varlıklardır. • Garantili, Her An Paraya Çevrilebilir Özel Kesim Tahvilleri • Her an paraya çevrilebilir, ödeme gücü yüksek şirketlerin çıkarmış olduğu tahvillerdir, diğer bir deyişle süresiz tahvillerdir. Kısa süreli fonların değerlendirilmesinde iyi bir plasman seçeneği oluşturan bu tür tahvillerin garantili olması halinde risk de çok düşük düzeyde kalmaktadır. • Repo Anlaşmaları • Sermaye piyasalarında faaliyet gösteren aracılar, bankalar belirli bir tarihte ve önceden kararlaştırılmış fiyat üzerinden tekrar satın almak koşuluyla, ellerinde kısa süreli olarak nakit fazlası bulunan firmalarla satış anlaşmaları yapabilirler. Bu durumda likit fon fazlası olan firmalar, anlaşmanın süresini kendi gereksinimlerine uygun olarak saptayabilirler. Satın alma fiyatı ile önceden belirlenmiş satış fiyatı arasındaki fark firmanın geliri olur. • Ülkemizde repo işlemleri temel olarak hazine bonoları üzerinden yapılmaktadır. Likit olma ve risk azlığı, tarafları hazine bonoları üzerinde repo anlaşmaları yapmaya yöneltmektedir. Satılan menkul değerin belirli bir tarihte geri satın alınmasının taahhüt edildiği geri satın alma anlaşmasına düz repo, satın alınan menkul değerlerin belli bir tarihte geri satılmasını öngören anlaşmalara da ters repo denilmektedir. • Banka Bonosu, Hamiline Yazılı Mevduat Sertifikası Satın Alınması • Firmalar, bankaların çıkarmış oldukları mevduat bonosu almak yoluyla, fon fazlasını değerlendirebilirler. Hamiline yazılı mevduat sertifikalarının ülkemizde kısa süreli olarak çıkarılabilmesi, firmalara fonların değerlendirilmeleri konusunda yeni bir olanak yaratmıştır. Mevduat sertifikası yerine ülkemizde kalkınma bankalarının çıkarmış oldukları banka piyasamıza, sözü edilen menkul değere benzer, ticaret bankalarının çıkarmış olduğu Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler’de girmiştir.
Pazarlanabilir Menkul Değerlerin Seçimindeki Kriterler • Yatırım emniyeti, bağlanan paranın geri dönme durumudur. Öte yandan yatırımcılar, ana paranın kaybedilmemesine getirisinin kaybedilmemesinden daha fazla önem verirler. Bu nedenle yatırımcılar bir yatırım kararı alırken her ne kadar getiriyi göz önüne almak durumunda olsalar da, her şeyden önce ana paranın geri dönüşünü garanti altına almak durumundadırlar. • Menkul değerin, satışına karar verme ile paraya çevrilmesi arasında geçen süre içinde değeri azalıyor ve daha düşük değerle paraya çevrilebiliyorsa, likidite derecesi düşmektedir. Kısa vadeli atıl nakitlerin yatırıldığı araçların likiditesi yüksek olmak zorundadır. • Varlıkların pazarlanabilme derecesi sermaye piyasasının gelişmesi ile ilgilidir. Gerek birinci el piyasası gerekse ikinci el piyasa gelişmiş ve işlem hacmi yüksek araçların likidite dereceleri yüksektir. Bu tür yatırım araçlarına sahip olan yatırımcı istediği an getirisini de almak şartıyla aracını paraya çevirme şansına sahiptir. • Pazarlanabilir menkul değerlere yatırımı etkileyen en önemli faktörlerden biri de yatırım aracının üzerindeki vergi yüküdür. Atıl fonlarını bağlayan yatırımcı, vergiden sonraki getirinin fazla olmasını arzu edeceğinden, vergi yolu ile getiriyi önemli ölçüde azaltmayan yatırım araçlarını seçmeye çalışır. • Atıl nakitler, verimlilik getirecek araçlara bağlanırken yatırım aracının verimliliklerini etkileyen değişkenler ele alınır. Değişkenler üzerinde belirsizliklerin neler olduğu, kısaca verimin elde edilmesinde karşılanacak riskin derecesi ile ölçülür. • Bazı olaylar ekonomik birimlerin tümünü aynı yönde etkiler. Bu tür risk ekonomik, politik ve sosyal durumlar ile benzeri çevresel faktörlerdeki değişmelerden kaynaklanıp, bütün firmaları aynı yönde ancak değişik derecelerde etkiler. Öte yandan sadece bir endüstriyi veya firmayı etkileyen diğerlerini etkilemeyen değişmelerden kaynaklanan belirsizlikler de vardır. • Belirtilen anlamda riskler, sistematik ve sistematik olmayan riskler olarak ikiye ayrılır. Her iki riskin toplamı, yatırım aracının durumuyla ilgili belirsizlikleri ifade eder.
Sistematik ve sistematik olmayan risklerin tanımını yapmak gerekirse: • Sistematik Risk • Bütün yatırım araçlarının verimliliklerini etkileyen ekonomik, politik ve diğer çevre şartlarındaki değişmelerin getirdiği risklerdir. Ekonominin genel üretim seviyesinde, fiyatlar genel düzeyinde, faiz oranlarındaki değişmelerden ortaya çıkıp yatırım araçlarını aynı yönde ancak değişik oranlarda etkileyen risklerdir. Yok edilmeleri mümkün değildir. Sistematik riskin kaynaklarını; • (aa) satın alma gücündeki değişmeler, • (ab) faiz oranlarındaki değişmeler ve • (ac) arz ve talepteki değişmeler olarak sınıflandırabiliriz. • Sistematik Olmayan Risk • Sadece bir endüstriye ya da bir firmaya ait olan risklerdir. Sistematik risk bir endüstriden diğerine ve firmadan firmaya, içinde bulundukları şartlara göre değişmektedir. Yatırım aracının temsil ettiği firmanın özelliklerinden ve içinde bulunduğu özel şartlardan kaynaklanıp, her aracın sistematik olmayan riski vardır. Sistematik olmayan riskleri de; • (ba) endüstri riski, • (bb) finansal risk ve • (bc) yönetim riski olarak sınıflandırmak mümkündür. • Sistematik riskin kontrol edilmesi imkansız olurken, yukarıda kaynakları gösterilen sistematik olmayan riskten kaçınma imkanı her zaman mevcuttur. Atıl nakitlerin değerlendirilmesi için seçilecek kaynakların riskleri analiz edilip çeşitlendirme yolu ile sistematik olmayan risk ortadan kaldırılabilir. Ne var ki, menkul kıymet türü yatırım araçlarının analiz edilmesi ve çeşitlendirme ile risklerin bir kısmının yok edilmesi işlemlerinin de bir maliyeti vardır.