270 likes | 663 Views
Yeni Okul ve Yeni Fırsatlar. Okuldaki ortama kolay adapte olabilmenin yolları! Yeni başlangıçları sevinç ile karşılarken yeni okul, arkadaşlar ve öğretmenler konusunda heyecanlı olabilirsin. Bu heyecanı yenmenin ve yeni bir ortama ayak uydurmanın basit yollarını bulabilirsiniz….
E N D
Okuldaki ortama kolay adapte olabilmenin yolları!Yeni başlangıçları sevinç ile karşılarken yeni okul, arkadaşlar ve öğretmenler konusunda heyecanlı olabilirsin. Bu heyecanı yenmenin ve yeni bir ortama ayak uydurmanın basit yollarını bulabilirsiniz…
Şimdi yeni başlangıçları sevinçle karşılarken yeni okul, arkadaşlar ve öğretmenler konusunda tedirgin olabilirsin. "Acaba nasıl bir ortam olacak, yeni arkadaşlar edinebilecek miyim, ya beni aralarına almazlarsa?" diye endişelendiğini duyar gibiyiz. Ne kadar girişken, konuşkan ya da kolay arkadaş edinen biri olsan da yeni arkadaşlıklar her zaman belirsiz ve heyecan vericidir.
Peki, Yeni Bir Ortama Kolay Adapte Olabilmek İçin Neler Yapılabilir?
1) Öncelikle şunu aklından çıkarma: Yeni arkadaşların seni hiç tanımıyor ve özgüvenini aşağıya çeken duygulardan haberdar bile değiller. Yani öncesinde kiminle, ne yaşamış olursan ol, içindeki “iyi”yi çıkarmak senin elinde.
2) Okulun kapısından içeri ilk girdiğin andan itibaren hiç kimseyi tanımıyor olsan bile 'güler yüzle' etrafına bakman arkadaşlarının gözünde olumlu bir ilk izlenim sağlayacaktır. Unutma, kimse asık suratlı ve mutsuz görünen birine yaklaşmak istemez.
3) Tören sırasında yanında beklediğin ya da sınıfta tesadüfen yanına oturduğun arkadaşınla kurduğun ilk iletişim seni keyifli ve güzel bir dostluğa götürebilir.
4) Uzaktan bile olsa gülümseyerek kurduğun göz temasıyla okuldaki bir yeri (kantin vs.) birine sormak güzel bir sohbeti ve arkadaşlığı başlatabilir.
5) Arkadaşlarınla konuşurken onların isimlerini aklında tutmaya ve sohbet esnasında isimleri kullanmaya özen göstermen muhteşem bir başlangıç olabilir. Ona ait detayları can kulağıyla dinlemen arkadaşının kendini sana daha yakın hissetmesini sağlayacaktır.
6) Arkadaşlarının seni tanımak adına getirdikleri davetten, ilk zamanlarda reddetme. Bahçeye çıkıp dolaşmak için yapılan bir teneffüs davetini reddetmek, daha sonra 'biz aramıza almak için uğraştık ama o istemedi, ne yapalım...' ifadelerine dönüşebilir.
7) Olumlu bir imaj yaratmak için asla olmadığın biri gibi davranma. Öncelikle gözlemci olmak ve kişileri tanımaya çalışmak en iyisidir. İyi bir imaj için inanılır ve uyumlu olmak, nazik ve pozitif olmak yeterlidir.
8) Çevrendeki insanların sana nasıl davranacağını aslında sen belirlersin. Dolayısıyla sana nasıl davranılmasını istiyorsan karşı tarafa da öyle davranmaya özen göster.
1-konunun tespit edilmesi • 2-hipotez(varsayım)üretilmesi • 3-veri toplanması • 4-kaynak taranması • 5-çözüm önerileri sunma • 6-sonuç raporu yazma
Hipotez(varsayım)ne demek? Doğruyu kanıtlanmamış olan düşüncelerdir.
Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayıp, T.C. Kimlik Belgesi bulunan herkes, devlete vatandaşlık bağıyla bağlıdır. Yani, Türk vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde yaşayan Türk vatandaşlarının devlete karşı bir kısım sorumlulukları vardır. Bunun yanında, bir kısım hakları da vardır.
Vatandaşlık Hak ve Görevleri • 1- Kanunlara Uymak • 2- Vergi Vermek • 3- Askerlik Yapmak • 4- Seçimlere Katılmak (Hem hak hem de görevdir.)
Bunlar dışında Yaşama hakkı, kişi dokunulmazlığı hakkı, özel yaşamın gizliliği hakkı, eğitim hakkı, sağlık hakkı, seyahat hakkı, dilekçe hakkı, konut dokunulmazlığı hakkı gibi bir çok hak'a sahiptir.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN ETKİN VE SOSYAL BİR VATANDAŞIYIM
Sosyal Bilgiler Dersi; • Vatandaşlık görevi ve sorumluluklarının öğrenilmesini sağlar. • Öğrencilerin, Türk milletine, bayrağına ve Türk ordusuna karşı sevgi, saygı ve güven duygusunu artırır. • Atatürk ilke ve inkılâplarının öneminin anlaşılması ve bunların korunması bilincinin yerleşmesini sağlar. • Türkiye Cumhuriyeti'nin dayandığı temel ilkeleri öğretir. • Türk tarihinin öğretilmesini amaçlar. • Hem ülkemizi hem de dünyayı tanımamızı sağlar. • Demokratik yaşam kurallarını öğretir. • Beraber yaşama, sorumluluk alma, yardımlaşma ve karar verme duygularını geliştirir. • İnsanların, birbirlerine karşı olan hak ve sorumluluklarını kavramalarını sağlar. • Bilimin ve tekniğin gelişmesinin insan hayatı üzerindeki etkilerini öğretir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün bilime ve bilimsel araştırmalara büyük önem verdiği herkesçe bilinmektedir. Atatürk'ün en büyük amaçlarından biri de Türkiye'yi çağdaş bir ülke hâline getirmek ve Avrupalı devletler seviyesine çıkarmaktır. Bunu yaparken en büyük yol gösterici olarak bilimi kabul etmiştir. Atatürk'ün yaptığı inkılaplar incelendiğinde, bu inkılapların aklın ve bilimin önderliğinde yapıldığı, modern yenilik ve gelişime açık bir özelliğe sahip olduğu görülmektedir. Bir ülkenin hızla gelişebilmesi için öncelikle halkın eğitim seviyesinin yükseltilmesi gereklidir. Şüphesiz Atatürk de bu durumun farkına varmış ve eğitim alanındaki inkılâplara önem vermiştir. Bu nedenle Atatürk bütçeden ödenek ayırarak yurt dışına öğrenci gönderilmesine karar vermiştir. Fen bilimleri, sosyal bilimler, görsel sanatlar ve arkeoloji gibi birçok alanda 1925 ile 1947 yılları arasında Avrupa'ya 40 öğrenci gönderilmiştir.
Türk Tarih Kurumu Tarih boyunca çok sayıda devlet kuran, binlerce yıllık geçmişi olan, dünya kültür, sanat ve siyasi hayatına etki eden Türklerin tarihi, İslam tarihi ve Osmanlı tarihi ile sınırlandırılmıştı. Atatürk 1930 yılından itibaren Türk tarihinin araştırılması konusuna önem verdi. Araştırmaları bilimsel hâle getirmek için 1931 yılında Türk Tarihi Tetkik Cemiyetini (Türk Tarih Kurumu) kurdurdu.
Yeni Türk Harfleri Arap alfabesi ses uyumu bakımından Türkçeye uygun olmadığından okuma ve yazma güçlüğü ortaya çıkarıyordu. Bu nedenle ülkemizde okuma ve yazma bilenlerin sayısı da oldukça azdı. Latin alfabesinden yararlanılarak, Türk dilinin yapısına uygun Türk alfabesi hazırlandı. Yeni Türk harfleri, TBMM tarafından 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edildi.
Türk Dil Kurumu Osmanlı Devleti zamanında iki çeşit dil vardı. Biri Arapça, Farsça ve Türkçenin karışımıyla oluşmuş Osmanlıca, diğeri ise halkın konuştuğu Türkçe idi. Ülkede farklı dillerin konuşulması dil birliğinin oluşmasını engelliyordu. Bu nedenle Atatürk, Türk dilinin geliştirilmesi konusu üzerinde önemle durdu. Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kurtarılması ve sadeleştirilmesi amacıyla 1932 yılında Türk Dil Kurumu açıldı. Ayrıca Dil Kurultayları düzenlendi.