1 / 59

Hüsnü Çeşmeci

PARMAKTAKİ BARKOD. Hazırlayan. Hüsnü Çeşmeci. ● “İnternette dolaşırken” kendilerini materyalist, komünist veya devrimci olarak takdim edenlerle karşılaşıyorum.

edena
Download Presentation

Hüsnü Çeşmeci

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. PARMAKTAKİ BARKOD Hazırlayan Hüsnü Çeşmeci

  2. ● “İnternette dolaşırken” kendilerini materyalist, komünist veya devrimci olarak takdim edenlerle karşılaşıyorum. ●Bu kesim,çoğunluğugeçen yüzyılda batıda ortaya çıkmış ve zaman içinde önemini kaybetmiş “teorileri / fikirleri” bugüne taşıyıp taraftar kazanmaya çalışıyor. ● Çoğunluğu ateist olan bu kesim; “Yaratıcı-İnsan-Ahiret” ilişkisini “kendi iç dünyasında” tam kuramamış gençler üzerinde etkili olmak için “misyoner azmi” ile çalışıyor. ●Etki altına alınmak istenen genç nesle (günlük hayatından örnekler/deliller vererek) ateistlerin fikirlerinin yanlış olduğunu anlatmamız gerekiyor. NİÇİN BU KONU SEÇİLDİ? ■Ahirete inananların maddi delillere ihtiyacı yoktur. Çünkü;İMAN, GÖRMEDEN İNANMAKTIR. ■Deliller, kararlı bir ateistti yolundan çevirmez. Çünkü;İMAN, BİR TALEP VE NASİP İŞİDİR. Bu seminerin hedef kitlesi, sınır üzerinde olanlardır.

  3. BÖLÜM 1 BORKOD NEDİR? PARMAK İZİ NEDİR?

  4. ● Barkod: Çeşitli kalınlık, aralık ve sayıdaki çizginin yan yana gelmesiyle oluşmuş bir “simge”dir. (Kalınlık, aralık ve sayının kendisinin ve yerinin değiştirilmesi ile trilyonlarca birbirine benzemeyen barkod yapılabilir.) ● Barkod, kağıt üzerine matbaada baskı yapılarak hazırlanır ve her tür ambalajın üzerine konulabilir. (Bir işletme barkod kullanma iznini ilgili bakanlıktan alır. Bakanlık, yeni barkodun mevcutlara benzememesi için şeklini belirler ve kullanıcıya verir.) “Barkod okuyucu” ile barkot tarandığında, cihazın yayınladığı lazer ışığı barkod çizgi ve boşluklarından yansır. Okuyucu cihaz, yansıyan ışığı bilgiye dönüştürür ve değerlendirmesi için bilgisayara aktarır. BARKOD NEDİR? BARKOD İLE NELER YAPILABİLİR? ● Barkod ile “bir verinin” hızlı ve doğru alınması sağlanır. ● Barkod ile bir ürüne ait “tüm hareketler” izlenebilir. ● Barkod ile pek çok “veri toplama sistemi” yapılabilir.

  5. Bir Örnek: Bir ürüne ait gerekli bilgiler bilgisayara önceden yüklenir, Bir barkod da bu ürüne ait bilgiyle eşlenirse, bu barkod o ürünün bir tür “kimlik numarası” olur. BARKOD SİSTEMİNİN FAYDASI O barkod nerede okunursa okunsun, o ürünün bilgileri “saniye içinde” ekrana gelir. Ambalaj içine bakmaya gerek kalmadan; ürünün cinsi, özellikleri ve fiyatı ekrana gelir. Sistemin doğru işlemesi için barkodun doğru ambalaj üzerinde olması gerekir.

  6. Konumuz başlığı olan "PARMAKTAKİ BARKOD" içinde geçen kelimelerden “barkod”un ne olduğunu açıkladığımız kanaatiyle, "parmak"a geçelim. ÖNCE “EL – PARMAK" İLİŞKİSİ ÜZERİNDE BİRAZ DURALIM.

  7. MUCİZE ORGAN ................................. İNSAN ELİ BUNLARA BİNLERCESİ EKLENEBİLİR Elin parmakları eşit uzunlukta olmadığı gibi, baş parmağın yeri de diğerlerinden farklıdır. Elin yapısındaki denge, (kemik sayısı ve şekli, kasların yeri ve özelliği, mafsalların konumu vb.) onu “en kullanışlı” hale getirmektedir. İnsan vücudu; Yüce Allah’ın sonsuz ilminin ve yaratma gücünün mükemmel bir eseridir. Şu anda bilgisayarınızın klavyesini kullanarak birkaç satır yazı yazmak isteseniz, elinizin ve parmaklarınızın binlerce değişik hareketi kolayca yapacağını tecrübelerinizle bilirsiniz. Bundan iyi örnek olur mu?

  8. İnsan elini bir başka canlının eli ile kıyaslamak istersek; akla insan eline benzeyen maymun eli gelir. Ancak, fiziki bu benzerlik becerilerinin de aynı olduğu anlamına gelmez. İnsan elinin yapabildiği binlerce işten hiç birini maymunun eli taklit dahi edemez. İnsan elinin özelliği olan dokunma duyusu, en kaba biçimiyle bile maymunun elinde yoktur. İNSAN ELİNİN FARKI İnsanda ele giden önemli bir sinir vardır. Bu sinir zedelenirse "başparmak ile işaret parmağı" bir cismi yakalamakta zorlanır. Özürlü olan böyle bir elin duruş şekline "Tıp"da "maymun eli" denir. İnsanın özürlü eli bile, maymunun sağlam elinden daha beceriklidir. İnsan beyninin “elle ilgilenen bölümü” vücudun diğer organlarını yöneten her bir bölümden daha büyüktür. İnsan eli becerisini buradan (beyinden) almaktadır. İnsan beyni diğer canlılarda olmadığına göre, insan elinin daha becerikli olması son derece doğaldır..

  9. Beynin büyük kısmının tahsis edildiği organ, el. ● İnsan beyniyle tasarlayabilen, tasarısını elini kullanarak üretime dönüştürebilen bir canlıdır. ● İnsan faydalı - zararlı niyetlerini elini kullanarak uygulamaya geçirebilen bir canlıdır. İNSAN İÇİN ELİN ÖNEMİ ● Vücudu biyolojik bir makine kabul edersek, onu üretken yapan “el”dir. El tutar, el kavrar, el sıkar, el dokunur,... Eli el yapan ise parmaklardır. ● Normal şartlarda el, beynin talimatlarına (onun sinir sistemiyle gönderdiği uyarılara) bağlı olarak çalışır. EL KARAR VERİCİ DEĞİL, UYGULAYICIDIR. EL – PARMAK İLİŞKİSİ Son cümleyi biraz açalım.

  10. Bilgisayarın Çalışma Sistemi: ● Bir kullanıcı bilgisayarın karşısına geçip istediği tuşlara basabilir. Örnek olarak (A) tuşuna bastığını kabul edelim. ● Basılan tuşa bağlı devre “anahtar görevi” görerek üzerinden akımın geçmesini sağlar. Bu akım (sinyal) bilgisayarın hafızasına giderek onu uyarır. Hafıza bu akımı değerlendirdiğinde “kendisinden (A) nın istendiği bilir ve İlgili birimlere (A) yı oluşturacak akımı” gönderir. ● Ekran, gelen akıma uygun işleri yaptığında ekranda bir şekil oluşur; bu şekil (A) dır. Bir başkası olamaz… ● Bu işleri yapan bilgisayar olmasına rağmen, yaptıran (kullanıcı) insandır. İnsan (A) yerine (B) ye de basabilirdi. Bilgisayar bu defa (B) işlemini yapacaktı. ● Bilgisayar tasarımı gereği; kendisinden istenen tüm işlemleri yapar ve hafızasına kaydeder. ELİ KİM YÖNETİR? 1 BİLGİSAYAR KARAR VERİCİ DEĞİL, UYGULAYICIDIR.

  11. İnsanın vücut hareketleri, ruhun isteklerini yerine getiren organların faaliyetlerinin bir sonucudur. AÇIKLAYALIM ● Önümüzdeki masada iki şişe; birinin içinde “su”, diğerinin içinde “alkollü içecek” olsun. ● Hangisinin içileceğine RUH KARAR VERİR ve beyine “… şişesini ağza getirmesini” söyler. Beyin ilgili organlara (sinir sistemiyle) yapması gerekenlerin sinyalini gönderir. Göz mesafeyi belirler, kol uzanır, bilek kıvrılarak el ayasının şişeye temasını sağlar, parmaklar kıvrılarak şişeyi sıkar, kol kıvrılarak şişe tutan eli ağza doğru götürür… ● Tüm bu işlemler olurken beyin sürekli olarak organlarla ilişkidedir. O, gözden gelen bilgileri sürekli değerlendirerek konum (koordinat) değerlendirmesi yapar ve kaslara yeni sinyaller göndererek şişenin ağza ulaşmasını sağlar. ELİ KİM YÖNETİR? 2 EL, "RUHUN İSTEKLERİNİ UYGULAYAN" BİR ORGANDIR.

  12. İnsan denilen canlı üç unsurdan oluşur: Ruh, nefis ve beden. Ruh, önceden yaratılıp daha sonra “cenin”e yerleştirilen, mahiyeti tam olarak bilinemeyen bir varlıktır. Ruh, emrine verilen bedeni, hem doğrudan hem de nefis aracılığıyla etkileyerek yönetir. İnsan davranışları bu yönetimin bir sonucudur ve sorumluluk ruha aittir. İnsan öldükten sonra “ruhunun (hesap vermesi için) yaşatılması” bu sebepledir. RUH NEDİR? Nefis, bir yönüyle ruha, bir yönüyle bedene bağlıdır. Bunun sonucu olarak; nefis, ruhun ve bedenin (kimyasal değişimlerin) etkisi altında kalır. Her insanın “kuyruk sokumu” denilen kemiği (kemik hücreleri) ve özel insanların bedeni hariç. Beden, insanın maddi yapısıdır; biyolojik bir makinedir, verilmiş kararları uygular, sorumluluğu yoktur. Yöneticinin (ruhun) bedenden ayrılmasıyla (ölümle), bedenindünyadakigörevi bitmiş olur ve çürüyerek toprağa karışır, yok olmaz. EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. Bir insanın davranışlarının sorumlusu, o insanın ruhudur.

  13. ● Parmak en uç boğumundan tırnak ucuna kadar olan bölgede deri kabartılarının teşkil ettiği; birbirini kesen, birbirine paralel, oval veya dairevî çizgilerin ortaya çıkardığı desenler vardır. ●Bu desenler, anne karnında (insanın DNA programına uygun olarak) oluşur. Her insanın DNA’sı farklı olduğundan, parmak ucu desenleri de farklıdır. ●Bu desen, o insan ölünceye kadar değişmeden ve kaybolmadan kalır.Bir şekilde parmağın üst derisi kopsa, yerine gelen yeni deride de (mucizevi bir şekilde) aynı desenler oluşur. PARMAK UCUNDAKİ SIR Her insanın DNA'sı farklı olduğundan, parmak ucu desenleri de farklıdır.

  14. PARMAK İZİ NEDİR? ●İnsanın parmak uçundaki ter bezlerinin salgıladığı sıvının yoğunluğu farklıdır. ●Parmak, düz bir yüzeye dokunduğunda ter bezlerinden çıkan sıvı (dokunulan yere) parmak ucundaki desenin birebir kopyasını çıkarır. ●Bu ize “parmak izi” denir. Parmak izi bir kağıda mühür basmaya benzer. Mühür basmaktan maksat, mühürdeki deseni kağıda aynen kopyalamaktır. Bir diğer ifade ile; mühür sahibinin “onayının” kağıda aktarılmasıdır.

  15. PARMAK UCUNDAKİ BARKOD ● Parmak uçlarındaki bu değişmez ve herkes için farklı olan özellik, sahibi için doğal bir "kimlik kartı" dır. ●Bu öyle bir kart ki ; bir yerde unutulamaz, çalınamaz, eskimez, devredilemez, sahtesi yapılamaz, “bana ait değil” denilemez,… İnsanın parmak ucu, onun “barkod”u gibidir. Parmak iziyle, ona ve hayatının geçmiş bilgilerine ulaşılabilir.

  16. ● Tüm insanların DNA’sının farklı olduğunu söylemiştik. (Tek yumurta ikizlerinin DNA yapılarında bile farklılıklar vardır.) ● Bir insanın her hücresinde (kan, sperm, deri, dokular, organlar, kas, beyin, diş, kemik, saç, tırnak, ter, sümük, tükürük, idrar, dışkı,…) DNA’sı birebir aynıdır… Bu özellik polis teşkilatı tarafından suçluyu teşhis etmede kullanılmaktadır. Yeryüzünde DNA molekülü aynı olan iki kişinin bulunması ihtimali, bir trilyonda birden daha azdır. KRİMİNOLOJİ (Suç Bilimi) (Mevcut insan sayısının 10 milyardan az olduğunu hatırlayalım) ● Tüm insanların parmak izlerinin farklı olduğunun anlaşılması, suçluların tespitinde yeni tekniklerin geliştirilmesinin yolunu açmıştır. ● Bugün olay yerinde bulunan bir parmak izi, bilgisayarın hafızasındaki parmak izleri ile karşılaştırılmakta ve saniyeler içinde bu parmak izinin kime ait olduğu bulunabilmektedir. Parmak izi ve DNA’nın bu özellikleri, kriminal tanı koymada temel faktördür.

  17. Geçmişte yaşamış, halen yaşayan ve gelecekte yaşayacak milyarlarca (belki trilyonlarca) insanın "parmak izinin farklı olması" tesadüflerle izah edilebilir mi? ● Elimizdeki kemiklerin sayısı, şekli ve konumu; “evrimle” izah edilemez. El, mükemmel bir tasarımın sonucudur. ● Ateist bir mantıkla yaklaşıp “tesadüfen oluştu” diyen varsa; iddiasını ispat etmesi gerekir… Bizim maddi delilimiz, matematik biliminin “ihtimaller hesabı”dır. Bu oluşumun tesadüfen gerçekleşebilme ihtimali 5x1020 de birdir; yani yüzde sıfırdır. ● Eldeki kemikler tesadüfen oluşamadığına göre; bugün yaşayan milyarlarca insanın parmak izlerinin birbirinden farklı olmasını, ateistler nasıl izah edecekler? ● Onlara sormak lazım; “Kim!.. Ölmüş olanların ve yaşayanların parmak izini biliyor da; şu anda hamile olanmilyonlarca kadının karnındaki bebeklerin parmak izlerinionlardan farklı yapıyor?” Bu sorunun cevabı ateistler de yoktur.

  18. BOŞ KAFA, ŞEYTANIN ÇALIŞMA ODASIDIR. Aklını kullanmayanlar (gaflet içinde olanlar), ateistlerin tuzaklarına düşerek "onların binlerce kere çürütülmüş fikirlerini" doğru gibi kabullenirler. Ve içi boş bir kap gibi "içlerine ne konulursa" alırlar. YANLIŞ İDEOLOJİLER, HURAFELER VE SAFSATALARIN YAYGINLAŞMASININ TEMEL SEBEBİ BUDUR.

  19. BİR ÖRNEK: “İnsanın maymundan türediği”ni savunarak “yaratılma inancı”nı çürütmeye çalışan ateist Darwin’in fikirleri, “her devrin dinsizleri” tarafından (tüm fırsatlar değerlendirilerek) “güncel” tutulmak isteniyor. Çünkü; günümüz materyalistleri önder seçtikleri bu kişilerin“teorilerini” kendilerine “din” yapmışlardır. Darwin’in teorileri (fikirleri), ispatlanmış gerçekler değildir. Kimileri de çocukların taze beynine; “seni Allah yarattı” yerine “leylek getirdi” fikrini sokmakla meşgul… “KİRLİ BİLGİLER”İ AYIKLAYABİLMEK, “DOĞRU BİLGİLER”E SAHİP OLMAKLA MÜMKÜNDÜR.

  20. MAYMUN Maymun, maymun olarak yaratıldı, maymun olarak da kalacak. İklim, beslenme vs. değişikliklerle maymunun boyunun kısalması veya uzaması, kemik yapısının değişmesi, onu “maymun sınıfı”ndan çıkarmaz; hele insan gibi özellikleri olan bir canlı haline getiremez. Modern Genetik Bilimi, bu konuda bize yeterince deliller sunuyor. Evrimcilerin “saplandıkları bataklıkta debelenmeleri kendilerini kurtarmıyor, daha da batırıyor”. “Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler." (Kur'an 12/105) İnsan, nasıl olur da maymunla özdeşleştirilir?

  21. BÖLÜM 2 KAYDETME ( Kayıt Altına Alma ) İŞLEMİ

  22. “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Kur'an 51/56) İNSAN, (diğer canlılara göre) ÖZEL BİR MAKSATLA YARATILMIŞTIR. ●Her yaratılan bir kurala göre hareket etmekle görevlidir. İnsan için de kurallar vardır. İnsan, sınırları belirlenmiş bir hayatı “imtihan için” yaşayacaktır. ●Sınırlar “kulluk tanımı” ile çizilmiştir. ●Kulluk: (eş koşmadan)Allah’a iman etmek; (yap dediklerini yaparak ve yapma dediklerini yapmayarak)O’na ibadet etmektir. Daha geniş bilgiyi; ●İNSAN ÖLÜR MÜ? ●KÂİNAT ve İNSAN isimli seminer konularında verdiğimizden burada tekrar etmeyeceğiz.

  23. İNSANIN "KULLUK SINIRLARI" İÇİNDE KALIP KALMADIĞI SÜREKLİ İZLENMEKTEDİR. “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?” (Kur’an 75/36)

  24. ●İnsanın “dünya hayatı” için gerekli her türlü “alt yapı” (kâinat / dünya / beden) ile onu kullanabilecek “üst yapı” (akıl / irade / his /…) Yüce Allah tarafından hazırlanmış (yaratılmış) ve insanın (ruhun) emrine verilmiştir. ●Tüm alt yapı, insan için bir imtihan alanı olup, ruh hariç hepsi ölümlüdür. Kâinatın ölümü kıyamet, bedenin ölümü ise ruhun bedenden çıkmasıdır. ●İnsan, ahiret (cennet - cehennem) hayatında ebedi olarak yaşatılmak için yaratılmıştır. Yüce Allah, cennet ve cehenneme giden yolların haritasını (vahiy ile) insana göndermiş ve tercihi insana bırakmıştır. ●İnsan, tercihlerinin hesabını verecektir. Bu sebeple onun her anı (niyeti, sözleri, davranışları,…) ahirette “lehinde ve aleyhinde” delil olarak kullanılmak üzere kaydedilmektedir… SÜREKLİ İZLENMEK NE DEMEKTİR? “Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir." (Kur'an 50/17)

  25. ●Vahiyden, insanın tüm davranışlarının kayda alındığını öğrendik. ●Yapılan bu kayda halk arasında “amel defteri” denir. ●Amel defteri (bilgisayar lisanıyla) insanın “harddiski”dir. Bir bilgisayarın yaptığı işlemler (ekrandan silinmiş olsa bile) “harddisk”e kaydedilir. İnsanın yaptıkları da (sahibince unutulmuş olsa bile) “amel defteri”nde kayıtlıdır. ●İnsan hesaba çekilerken bu kayıtlar “delil” olacaktır. Buna organların şahitliği de eklenince “mahkemenin ne kadar güçlü delillere dayanarak yapılacağı” ortadadır. AMEL DEFTERİ NEDİR? "...Kıyamet günü kendisine, açılmış olarak karşılaşacağı bir kitap çıkaracağız.” (Kur’an 17/13)

  26. Bir mümin için; “kayıt yapmakla görevli melekleri” kabullenmek kolaydır. Görevli meleklerin nasıl kayıt yaptıklarını bilmiyoruz. Çünkü, melekler bizim dışımızdaki bir alemin varlıklarıdır. O alemle ilgili tek bilgi kaynağımız ise “vahiy”dir. Bilgimiz vahiyle sınırlı kalacaktır. Bir mümine düşen; “vahyin mesajını” sorgusuz kabullenmek, doğru anlamaya ve uygulamaya çalışmaktır. KAYDETME (Kayıt Altına Alma) İŞLEMİNİN DÜNYEVİ BOYUTU Bir ateist (ve türevleri) için; (ahiret inancı olmadığından) "kayıt altına alınmak" da yoktur. Ateist ve yandaşı (türevi) fikir sahiplerinin “görmediğime inanmam” tezlerine cevap olması açısından, kendi gözleriyle gördüklerini kendilerine hatırlatmak için “kayıt altına alma” olayının dünyevi boyutunu ele alalım.

  27. Taş ve Kağıt Bilgi ilk kez; iz yapmak şekliyle taşa, daha sonra da kağıdın keşfiyle sayfalara depolandı. Fiziki Kayıt Kamera ve Film Şeridi Sesli ve görüntülü kayıtın yapılabildiği ilk sistem. Kimyasal Kayıt İNSAN BİLGİYİ DEPOLAYABİLMEK İÇİN NELER YAPTI? Video Kamera ve Kaseti Yukarıdakine göre göre daha küçük ve daha kapasiteli bir sistem (CD’ye kayıt yapanları daha da küçük) Manyetik Kayıt Bilgisayar Disketi (kapasitesini 1 birim kabul edersek) Elektronik kayıt Bilgisayar CD’si (kapasitesi 400 birim demektir) Bilgisayar Flash’ı (kapasitesi 8.000 birim demektir) Biolojik kayıt İnsan, üzerinde çalışıyor; henüz başaramadı...

  28. İlk olarak; taşa yazarak bilgi depolayan insan, boyu büyüklüğündeki taşa yazdıklarını bir sayfa kağıda sığdırmayı öğrendi. Bugünün insanı; bir kütüphane dolusu bilgiyi birkaç gram ağırlığındaki CD’ye kaydedip, saklayabilmektedir.

  29. Bugünün insanı; küçük bir düğme büyüklüğündeki alıcılar ile elde ettiği binlerce sabit ve hareketli görüntüyü, küçük tırnağı kadar bile olmayan hafıza kartlarına kaydedip, saklayabilmektedir. İnsan, maddenin sırrını çözdükçe; daha küçük, daha kapasiteli kayıt cihazları yapacaktır. Örnekler çoğaltılabilir...

  30. BİR DÜĞÜN YERİNİ HAYAL EDİN ● Çeşit çeşit giyinmiş insanlar; yiyor, içiyor, hopluyor, zıplıyor, bağırıyor, kahkaha atıyor… ● Düğün sahibi de “hatıra kalsın, ilerde seyrederiz” diye “kamerayla” kayıt yaptırıyor. ….yıl önce "kayıt altına alınan düğünün" filmini (bandını) bugün seyredelim. ● Kim “ne yedi, ne içti, ne giydi, ne söyledi,... hepsi perdeye (ekrana) dökülecektir. ● Katılanlar “ben yoktum, ben içmedim, ben söylemedim,..” diyebilir mi? YAPILAN HER KAYIT, AYNI ZAMANDA BİR DELİLDİR.

  31. İnsan; “kapasitesi sınırlı aklıyla” bunları başarabiliyorsa; tüm kâinatı yaratan (sonsuz güç sahibi) Yüce Allah’ın “Ol” demesiyle nelerin olabileceğini kabullenmek; “akıl sahipleri için” hiç de zor değildir.

  32. SONUÇ OLARAK “İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın.” (Kur’an 50/18) Kâinatın yaratıcısı Yüce Allah'ın Gözle göremediğimiz varlıklarıyla “…İşlemiş oldukları günahtan dolayı dillerinin, ellerinin ve ayaklarının kendi aleyhlerine şahitlik edecekleri günde…” (Kur’an 24/23-24) Kayıt yapmakla görevli “hücrelerle” “doğumdan - ölüme" kadar her insanı kayıt altına aldırdığını öğreniyoruz.

  33. BÖLÜM 3 İKİNCİ HAYAT

  34. Kur'an: 21/35 "HER NEFİS ÖLÜMÜ TADACAKTIR." ÖLÜM VE SONRASI, İNSAN AKLININ SINIRLARI DIŞINDADIR. ● Ölüp de dirilen ve yaşadıklarını bizlere anlatan olmamış ve olmayacaktır. ●“Ölümün ne olduğunu, ruhun neler yaşadığını” akılla bulmak ve teknik olarak ispatlamak mümkün değildir. ● Bu durum; kabir, kıyamet, mahşer, hesap verme, cennet-cehennem için de geçerlidir. İnsan; hayatının hangi döneminde olursa olsun, her geçen saniye, ölümüne biraz daha yaklaşır. Kendine takdir edilen “dünya hayatı süresi” dolduğunda, ölümü gerçekleşir. BUNA KİMSE ENGEL OLAMAZ. Bilgi için en güvenilir kaynak “vahiy”dir. Yani: Kur’an ve Sünnet. Ölüm; bir yok oluş değil, boyut değiştirmektir. BU KAYNAKLARA İNANMAYAN VARSA BİLSİN Kİ, İNANMAMAK SONUÇU DEĞİŞTİRMEZ.

  35. KIYAMET NEDİR? Kıyamet, Yüce Allah’ın belirlediği zaman gelince, O’nun izniyle tüm kâinat düzeninin bozulması ve O'nun istediği şekliyle yeni bir alemin kurulmasıdır. “İnsan nesli” için takdir edilen zaman dolduğunda, maddi kâinat alemi de işlevini bitirmiş olur. Kâinatı kusursuz bir şekilde yaratan ve işleten Yüce Allah, yine olağanüstü bir kapanışla (kıyamet denilen o son günde) insan neslinin ve kâinatın maddi anlamdaki varlığına son verecektir. NOT: Kıyamet gününde; tüm kâinatta ve yeryüzünde olacaklar (insanların büyük şaşkınlık, korku ve panik halleri) Kur‘an'da anlatılmıştır. AHİRET HAYATI NEDİR? İnsan için; kıyametin kopuşuyla (yeniden dirilişle) başlayıp, cennet veya cehennemle devam edecek sonsuz hayata, denir. NOT: Ahirete inanmayan insan, (Kur’an ve Peygamberi inkar ettiğinden) Müslüman olamaz, kâfir olur.

  36. Ruh ölmediğinden, diriliş beden için söz konusudur. ● Kendi yarattığı ruha, dünyada beden verip onu insan yapan Yüce Allah; ahirette de aynı ruha bir beden vererek, onu (insanı) sonsuza kadar yaşatacaktır. ● Bunun için; ölen her insanın bütün özelliklerini bilen Yüce Allah’ın “Ol” demesi (süreci başlatması) yeterlidir. ● İnsanın dünyadaki bedeni, ahirette en küçük parçasına kadar yeniden yaratılacaktır. (Parmak izleri bile aynı olacak. Kur’an 75/4) --------- SONUÇ --------- “Ruh yeni bedeniyle birleşecek” ve insan hesaba çekilmek üzere “mahşer yerine götürülecek.” ----------------------------------- YENİDEN DİRİLİŞ NEDİR? Yüce Allah'ın, insanın ahiret hayatı için ruhuna yeni bir beden vermesi, dünya lisanıyla diriltmesidir. Bu diriliş, insanın sonsuz hayatının başlangıcı olacaktır. “İnsan ölüp toprak olduktan sonra onu kim diriltecek?” diyenlere Kur'an’ın cevabı: “O, size hayat veren, sonra sizi öldürecek, daha sonra da diriltecek olandır…” (Kur’an 22/66)

  37. “Birdenbire kendilerini mahşerde buluverirler.” (Kur’an 79/14) Yeni bedenine kavuşan ruh; yani, insan; ahiret hayatına (ikinci hayatına) başlamıştır. Önce dünya hayatının (birinci hayatının) hesabını verecektir. Mahşer yerinde toplanan insanlar, “ilahi mahkeme” ye çıkıncaya kadar burada bekletilecektir. MAHŞER YERİ Mahşer yerindeki bekleme esnasında (ölüm esnasında ve kabirde olduğu gibi) ● İyiler, mükâfat olarak mahşerin sıkıntı ve ızdıraplarından korunacak… ● Kötüler, mahşerin her türlü sıkıntı ve ızdıraplarına maruz kalacaktır… EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

  38. YENİDEN DİRİLİŞLE BİRLİKTE İNSANIN AHİRET HAYATI BAŞLAR “Görmediğime inanmam diyenler” gözleriyle görür olmuşlardır. Kendisinin maymundan gelmediğini, insan olarak yaratılıp dünyada imtihan olduğunu, şimdi hesaba çekileceğini ve yaptıklarının karşılığını göreceğinianlamıştır. Hemen “iman etmek” istese de bunun ona bir faydası olmayacaktır. Çünkü, ahiret hayatı; “iman ve ibadet yeri değil, hesap verme - ceza / mükafat alma yeridir”… Dünyaya dönüp iman etmek istemesinin karşılığı da yoktur. Bu şartlar altında “kendi hesabının görüleceği anı beklemek” zorundadır… BU ONUN SON DERECE ZOR DURUMDA KALDIĞI DEHŞET ANLARIDIR… EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR. “Onların hepsi de mutlaka toplanıp (hesap için) huzurumuza çıkarılacaklardır.” (Kur’an 36/32) Kıyamet günü yeni bedeniyle mezarından kalkan her insanın yanına (onu tanıyan, onu teşhis edebilen) iki melek gelecektir (Kur’an 50/21). Bu meleklerin dünya hayatında onun amellerini yazan melekler mi, yoksa başkaları mı olduğunu bilmiyoruz. Ancak birinin onu Allah'ın huzuruna (mahkemesine) doğru götüreceği, diğerinin de onun amel defterini taşıyacağını VAHİYDEN öğreniyoruz.

  39. BÖLÜM 4 İMTİHAN ZAMANI

  40. ● Yüce Allah, diğer hiçbir canlıda olmayan üstün özelliklerle donattığı ve tüm kâinatı hizmetine sunduğu insandan (dünya hayatında) “gönüllü kulluk” yapmasını istemişti. ● Yüce Allah, insan için neyin doğru ve neyin yanlış olduğunu en iyi bilen olarak; insanın yanlış yapmaması için, Kur’an’ı göndererek insanlara “yol haritası” çizmiş ve Peygamberini de rehber yapmıştı. ● Yüce Allah, insana “görev” verirken “yetki”de vermiş, yetkinin “sorumluluk” doğurduğunu (sorgulanacağını) da söylemişti. “Sonra şüphesiz siz kıyamet günü Rabbinizin huzurunda muhakeme edileceksiniz.” (Kur’an 39/31) YÜCE ALLAH, VERDİKLERİNİN “NEREDE – NASIL” KULLANILDIĞININ HESABINI SORACAKTIR.

  41. İnananlarla inanmayanlar EŞİT OLAMAZ İyilerle kötüler EŞİT OLAMAZ ALLAH'IN ADALETİ İYİLERLE KÖTÜLERİ AYIRACAKTIR. Ezenlerle ezilenler EŞİT OLAMAZ Haklılarla haksızlar EŞİT OLAMAZ Allah'a kul olanlarla kula kul olanlar EŞİT OLAMAZ

  42. Yüce Allah, sınırsız ilmiyle; "her insanın dünyada neler yaptığını, cennet - cehennemden hangisini hak ettiğini" bilir. ● Yüce Allah, cennetlikleri doğrudan cennete gönderecektir. Çünkü onların amel defterleri O’nun beğenisini kazanmıştır. ● Yüce Allah, cehennemlikleri doğrudan cehenneme göndermeyip, adaleti gereği onlara bir tür “savunma hakkı” tanıyacaktır. ● Kişi, “amel defteri” ve “organlar”dan oluşan deliller karşısında neyi inkar edebilir ki? ● Dünyada peşinden gittiği “batıl fikirlerin” sahipleri de kendisine yardım edemez. ● Kendisine dünyada “ayırt edebilme yeteneği” ve “tercih hakkı” verilmişken; şeytanı suçlamasının da ona bir faydası olmayacaktır. “...Hesap görücü olarak Allah yeter.” (Kur’an 4/6) EN DOĞRUSUNU ALLAH BİLİR.

  43. İLAHİ MAHKEME Kur'an 69/18 “O gün (hesap için Allah’a) arz olunursunuz..." Her insan, kendisi için görevlendirilmiş melekler nezaretinde, Yüce Allah’ın huzuruna çıkarılacaktır. “Herkes beraberinde bir sevk edici, bir de şahitlik edici (melek) ile gelir." Kur'an 50/21 "Beraberindeki (melek) şöyle der: “İşte bu yanımdaki hazır.” Şahit melekler, amel defteri ile birlikte kişiyi Yüce Allah’a arz edeceklerdir. Kur'an 50/23 İnsan, dünya hayatında yapıp unuttuğu “doğru - yanlış” her şeyin ve yapması gerektiği halde yapmadıklarının da kayıt altına alınmış olduğunu görecektir. “O gün insana, yapıp önden gönderdiği ve yapmayıp geri bıraktığı şeyler haber verilir." Kur'an 75/13

  44. Şahit olarak dünyada iken kayıt yapan melekler ve delil olarak insanın kendi organları varken hiçbir şey gizli kalamaz. Kur'an 69/18 “O gün (...) hiçbir sırrınız gizli kalmaz." İnsan, delillerin bazılarına mazeret aradığında, “kendi organları” kendisine yaptırılan yanlışlıkların neler olduğunun şahidi olarak dile gelecektir. “Hatta, mazeretlerini ortaya koysa da, o gün insan kendi aleyhine şahittir." Kur'an 75/14-15 İnsan, dünyada yaptığı gram iyilik ve kötülüğün kaybolmadığını, kendisinin yapıp/yapmadığı ibadetlerin neler olduğunun bilindiğini görecektir. "Herkese yaptığının karşılığı tam olarak verilir. Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir." Kur'an 39/70 Yüce Allah, imtihanın sonunda isterse kulunu affeder, isterse cezalandırır. Takdir tümüyle ona aittir. “… İyi bilin ki hüküm yalnız O’nundur. O, hesap görenlerin en çabuğudur." Kur'an 6/62 En doğrusunu ALLAH bilir.

  45. “İnkar edenler grup grup cehenneme sevk edilirler. Cehenneme vardıklarında oranın kapıları açılır ve cehennem bekçileri onlara şöyle derler: “Size içinizden, Rabbinizin âyetlerini size okuyan ve bu gününüze kavuşacağınıza dair sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?” Onlar da, “Evet geldi” derler. Fakat inkarcılar hakkında azap sözü gerçekleşmiştir.” Kur'an 39/71 “Onlara şöyle denir: “İçinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin. Büyüklük taslayanların kalacağı yer ne kötüdür!” Kur'an 39/72 “Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selam olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedi kalmak üzere buraya girin.” Kur'an 39/73 “Onlar şöyle derler: “Hamd, bize olan vaadini gerçekleştiren ve bizi cennetten dilediğimiz yere konmak üzere bu yurda varis kılan Allah’a mahsustur. Salih amel işleyenlerin mükafatı ne güzelmiş!” Kur'an 39/74

  46. Kur'an 39/75 “Melekleri de, Rablerini hamd ile tesbih edip yücelterek Arş’ın etrafını kuşatmış halde görürsün. Artık kulların arasında adaletle hüküm verilmiş ve “Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur” denilmiştir.” ADİL BİR SON… MUHTEŞEM BİR BAŞLANGIÇ...

  47. BÖLÜM 5 ATEİSTLER İÇİN...

  48. ATEİZM - MATERYALİZM ● Dünyacılar için; “hukuki ve ahlaki” sınırlar yoktur. Bir engelle karşılaşırsa onu aşmak için “ne gerekiyorsa yap ve yakalanma” anlayışıyla “adamını bul, rüşvet alanı bul,…” yollarına başvurur; çoğunlukla da başarır. Bu başarı(!) kendisini azdırdığı gibi, bir başkalarına da “teşvik” olur. Toplum, böylelerinin çoğalmasıyla bozulur… ● Ateizm’i “Bir yaratıcı gücün varlığını kabul etmemek” olarak tanımlarsak; ateistlerin “öldükten sonra dirilme yoktur” görüşleri kendi açılarından meşrulaşır. Bu meşruluk, onları dünyaya hapseder ve yaşam felsefeleri dünya ile sınırlanır. ● Bu dünyaya kendini hapsedenlerin; “materyalist / maddeci” olmaları ve “fayda elde etmek için her şey meşrudur” anlayışını “yol haritası” yapmaları kaçınılmazdır. Dünyacı, dünyada kurtuluş formülleri bulabilir. Ahiret'te ne yapacak? Artık o bir "dünyacı"dır.

  49. ATEİSTE SESLENİŞ Kayıt cihazları yapabilen insan vücudu, kendi organlarının davranışlarını da kaydediyor olamaz mı? Hayır mı diyorsun? Sen de bilirsin; duyu organlarımızın çevreden aldığı verileri beyin hücrelerimiz kayıt altına alır; yeri geldikçe de kullanır. Diğer organlarımıza ait hücrelerde kendi yaptıklarını kayıt altına alıyor olabilir. Örnek mi? Bilgisayar yaptığı işlemleri kendi hafızasına kaydettiği gibi, istenilen yere de bilgi gönderebilir. Öldükten sonra yeniden dirilmeye niçin inanmıyorsun? Sen gözle görülmeyen “iki hücrenin rahimde çoğalarak insan şeklini alması ve dünya hayatına çıkması”nın bir sonucusun… Ölen insanın (ister toprağa gömülsün, ister suda kalsın, ister yakılsın,…) bedeninin bir kısım hücreleri asla yok olmayacaktır. Bu hücrelerin taşıdığı (DNA), insanın “tohumu” olabilir ve şartlar oluşunca çoğalarak yeniden insan bedenini oluşturur. İnsanı, anne karnından “dünya hayatına” bedeniyle çıkaran; aynı insanı, mezarından “ahiret hayatına” bedeniyle çıkarır.

  50. Parmak izi, “kişi hırsızlık yaparsa kolay yakalansın” diye var olamaz. ● Parmak izinin kriminolojide kullanılması yenidir. Bu durumda; daha önce yaşamış insanların parmak izi olmasa da olurdu. ● Hayatında polisle hiç muhatap olmayacak kişilerin parmak izi olmasa da olurdu. ● Dünyanın ıssız bölgelerinde yaşayıp parmak izinden bihaber olanların “izi” olmasa da olurdu. Başka örneklerde verilebilir. Kâinatta hiçbir şey sebepsiz yaratılmadığına göre, ilk insandan bugüne ve yarına, her insanın "özel parmak izi"nin olmasının, bir sebebi olmalı. Her insanın iki santimetrekarelik parmak uçuna; silinmez çizgiler halinde “kişiye özel parmak izi” koyan Yüce Allah, vahiy ile (1400 yıl öncesinden) “parmak uçlarına” dikkatimizi çekiyor. "Evet bizim, onun parmak uçlarını bile düzenlemeye gücümüz yeter." Kur’an 75/4 İnsanların parmak uçları; ilk insandan bugüne kadar var olmasına rağmen, sırrının çözülmesi ve teknolojide kullanılması “son yüzyıl”da gerçekleşti. ATEİSTE BİR SORU Senin bir yorumun olacak mı?

More Related