540 likes | 1.19k Views
Organik Tarım & Tarımsal İlaçların Zararları. Dünya nüfusunun hızla artmasıyla GIDA, LİF, YAKIT gereksinimi artmıştır. Çözüm: YEŞİL DEVRİM!!!. Yeşil devrim(1950-1970’li yıllarda) *yüksek verimli tohumların kullanılması *mono kültür:sürekli aynı tür ve çeşidin
E N D
Organik Tarım & Tarımsal İlaçların Zararları
Dünya nüfusunun hızla artmasıyla GIDA, LİF, YAKIT gereksinimi artmıştır. Çözüm: YEŞİL DEVRİM!!!
Yeşil devrim(1950-1970’li yıllarda) *yüksek verimli tohumların kullanılması *mono kültür:sürekli aynı tür ve çeşidin yıllar boyunca yetiştirilmesi • Yeni tarım alanlarının açılması • Yoğun girdi kullanımı *pestisitler *gübreler *hormonlar *sulama *fosil yakıtlar
1980’liyıllarda birçok olumsuz etki ortaya çıkmıştır: ŞBiyolojik çeşitliliğin yok olması ŞToprakların çoraklanması ŞYüzey ve yer altı su kaynaklarının kıtlaşması ve kirlenmesi Şİklimsel değişiklikler, küresel ısınma
Diğer etkileri ise; • Açlık ve yetersiz beslenme problemlerinin ortaya çıkması • Tüm yoğun girdi kullanımına karşı verimdeki artış hızının azalması • Tek ürün(monokültür) yetiştiriciliğe bağlı olarak ekonomik esnekliğin azalması ve fiyat dalgalanmalarının ortaya çıkması • Enerji krizi, petrol fiyatlarının yükselmesi • Kirlenme ile sağlık problemleri arasında ilişkilerin saptanması
Kaybolan doğal denge Doğal dengenin yeniden kurulması Ekolojik sistemde hatalı uygulamalar İnsana ve çevreye dost sağlıklı üretim sistemleri Kapalı sistem organik ve yeşil gübrelemeyi • sentetik kimyasal tarım ilaçlar • Hormonlar • mineral gübreler münavebeyi dayanıklı çeşitlerin kullanılmasını Üretimde miktar artışı Ürün kalitesinde yükselme Alternatif üretim şekli
Tarımdaki bu problemlere alternatif olarak çevre dostu üretim sistemleri gündeme gelmiştir.. EKOLOJİK BİYOLOJİK ORGANİK TARIM!!!
Organik tarımın amacı: Çevre,toprak,su kaynakları,havavetarımsal ürünlerikirletmeden insan ve diğer canlıların sağlığını koruyarak tarımda sürdürülebilirliği sağlamaktır!!
ORGANİK TARIM NEDİR? Organik Tarım, • üretimde sentetik kimyasal üretim girdilerinin kullanımını ortadan kaldıran, bunun yerine; • ekim nöbeti, • ürün artıkları, • hayvan gübresi, • yeşil gübre • tarım dışı organik atıklar kullanılan; hastalık, zararlılar ve yabancı ot mücadelesinde biyolojik mücadele yöntemlerinin kullanıldığı, topraktaki organizma faaliyetlerinin ve toprak verimliliğin artırılmasına yönelik bir üretim sistemidir.
Organik tarımda hedeflenen, doğal kaynakları koruyarak zararlı ve hastalıklardan arınmış insan ve hayvan gıdası üretmektir.
Bir başka tanımla organik tarım, sürdürülebilir bir eko-sistem, güvenli gıda, sağlıklı beslenme, sosyal adalet ve hayvanlar için de daha iyi çevresel yaşam şartları ile sonuçlanan bir süreçler dizisine dayalı, bütünsel bir sistem yaklaşımıdır. Bu nedenle, organik üretim sadece belirli girdileri kapsayan veya dışlayan bir üretim sistemi olmanın ötesini ifade eder.
Organik tarımda, • Sentetik zirai ilaçların • Sentetik gübrelerin • Tüm sentetik koruyucuların • Genetik değişime uğratılmış organizmaların (GDO) • Işınlama yöntemlerinin kullanımı yasaklanmıştır.
Organik tarım standartlarına uygunluk, hileli uygulamalara karşı tüketiciyi korumak da dahil olmak üzere, denetim ve sertifikalama yoluyla güvence altına alınmaktadır.
NEDEN ORGANİK TARIM? • Geleneksel tarımda monokültür üretim;toprağın verimliliğinin düşmesine neden olduğu halde, organik tarımda uygulanan ekim nöbeti(münavebe),toprağı zenginleştirerek verimliliğini arttırmaktadır.
Türkiye'deki çiftçilerin % 85'i küçük arazi sahipleridir, Yatırım güçleri zayıftır ve örgütlenerek bir araya gelmekte zorlanmaktadırlar. Organik tarımda çiftçiler bir araya gelerek üretim yapma fırsatını yakalayabildikleri gibi daha az masraf yaparak daha kaliteli ürün elde etme ve daha çok kazanma fırsatını yakalayabilmektedirler.
Organik tarım tarlada çalışanlara daha sağlıklı bir ortam sağlar. Çünkü sağlığı tehdit eden kimyasalların kalıntı riskleri en düşük düzeydedir yani sağlık için risk taşımazlar.
Organik tarımın avantajları; Ülkemizde sentetik kimyasallar çiftçilerimizin büyük bir kısmı tarafından ya çok az kullanılmakta, ya da hiç kullanılmamaktadır. Bu nedenle ekolojik tarıma geçiş kolay olmaktadır. Üretici geliri ürüne bağlı olarak artmaktadır. (ortalama %10 artış olduğu tahmin edilmektedir) Fiyatı hızla artan kimyasal gübre, pestisit ve enerji girdilerinden tasarruf edilmektedir. Sözleşmeli tarımla üreticinin tüm ürününün alınması garanti edilmektedir. Organik ürünlerin ihraç fiyatı diğer ürünlerden % 10-20 oranında daha yüksektir. Organik ürünlerin ihracatı ile ülkemiz tarım ürünleri için ilave bir kapasite yaratılmaktadır. Özel bilgi isteyen ekolojik tarım modeli ziraat mühendisleri için yeni bir istihdam sahaları yaratmaktadır.
Organik tarımın dezavantajları; • Ülkemiz tarımsal ürün arzında yıldan yıla önemli dalgalanmalar görülmektedir. Hızla artıp gençleşen nüfus, tüketim düzeyinin ve çeşitliliğinin sürekli artması organik tarımın ( verimde meydana gelecek azalma nedeniyle) kısa vadede gelişmesi zor görünmektedir. • Organik tarım metoduyla bitkisel üretimde ortaya çıkan bir sorun, arazilerin çok küçük, parçalı ve birbirine yakın olmasıdır. Bu durum organik üretimi olumsuz yönde etkilemektedir. Çünkü ekolojik üretim yapan bir işletmenin çevrede üretim yapan diğer klasik işletmelerde kullanılan kimyasallardan etkilenmektedir. • Organik tarım sisteminde yetiştirilen ürünlerin pazarlanması özellikle iç piyasa için yeni ve belirsiz bir konudur. .
Tarımda ilaç, ticari gübre, hormonlar ve diğer sentetik maddeler kullanılarak yapılan üretimin (domates, biber, patlıcan, elma, armut v.d) hepsi yine de organik üründür. Bu doğal olmayan maddelerin tarımsal üretimde kullanılması üretilen maddenin organik özelliğini ortadan kaldırmaz. Olsa olsa üretimin doğal yapısını bozar.
Organofosforlu pestisitler • Organoklorlu pestisitler • Endosülfanlar
Besin maddelerinin üretimi ve tüketimine kadarki süreçte besin değerini bozan ve bitkilere zarar veren böcekleri, mikroorganizmaları ve diğer zararlıları yok etmek için kullanılan kimyasal maddelere pestisidadı verilmektedir
Pestisitlerin Kimyasal Yapıları ve Genel Özellikleri • Organofosforlu Pestisitler; Fosforik, fosfonik, fosforotioik ve fosfonotioik asitlerin ester, amid ve tiyol türevleridir.
Bu pestisitlerin büyük çoğunluğu oda ısısında sıvı formdadır. Organik fosforlu bileşiklerin kimyasal stabiliteleri; • çevresel kalıcılıklarını, • toksik etkilerini ve kullanımlarını önemli ölçüde etkiler. Sık kullanılan organofosforlu bileşiklerden biri diazinonundur.
Diazinonun kimyasal yapısı ve özellikleri: • Diazinon saf olduğunda renksizdir. • Teknik ürün olarak, kahverengi tonlarında ve en az %95 saflıkta bir sıvıdır. • Suda, oda ısısında çözünebilmektedir. • 120oC’nin üzerinde yıkılmaya başlar ve oksidasyona karşı hassastır.
Suda ve dilüe asidik ortamda yavaş bir şekilde hidrolize olur ancak bazik ortamda stabildir. • Oral, dermal ve inhalasyon yolları ile emilip toksisite oluşturabilmektedir. • Maruz kalındıktan sonra vücutta oksijen analoğu olan diazoksine dönüşerek kolin esteraz inhibisyonu yapar. • Yapılan hayvan çalışmalarında; temel atılım yolunun idrar olduğu, oral alımdan sonra diazinonun yaklaşık %95-98’inin 168 saatte atılabildiği gösterilmiştir. LD50’nin oral alımda 300-850 mg/kg, deri temasında 2105 mg/kg olduğu rapor edilmiştir.
Organofosforlu bileşikler; toksik etkilerini kolinesteraz ve psödokolinesteraz enzim inhibisyonu yaparak gerçekleştirirler. Bu bileşiklerin tiyoesterleri “okso” (P=O) haline dönüştükten sonra inhibitör özellik kazanırlar. Bu nedenle Tiyoester (P=S) bağı içeren ilaçların ektin olabilmesi için P=O’ya dönüşmelidir. Organofosfatlı ajanlar bu noktada etki şekillerine göre iki tipe ayrılırlar.
1) Direk etkililer;P=O yapısında olduklarından aktivasyona ihtiyaç duymadan doğrudan kolinesterazı inhibe eden sarin, tabun gibi sinir gazları ve tetraetil pirofosfat (TEPP), diklorvos (DDVP) gibi insektisitler bu gruptandır. 2) İndirek etkililer;P=S içeren bileşiklerdir. Biyotransformasyon sonucunda P=O dönüşümü ile aktive olarak asetilkolin esterazı inhibe ederler. Diazinon, bir oksijen analoğu olan “diazoxon”a dönüştükten sonra kolinesteraz inhibisyonu yapan indirek etkili bir maddedir.
Bu aşamada sinaps aralığındaki asetilkolin yıkılamayacak ve postsinaptik aksiyon potansiyeli artmaya devam edecektir. Organofosfatlı bileşikler asetilkolinesteraz enziminin aktif kısmına karbamatlara göre daha kuvvetli bir şekilde bağlanırlar. Bu bağlanma irreversible olduğu için sinaptik fonksiyon yeni asetilkolin yapımından -birkaç hafta- sonra düzelmektedir. Asetilkolinin aşırı birikimi; merkezi sinir sistemi kolinerjik iletimi, somatik sinirler, otonomik gangliyonlar, parasempatik sinir uçları ve yer yer sempatik sinirleri uyarır ve ilerleyen dönemde felce yol açar.
Organoklorlu Pestisitler;Yapılarında klor bulunan aromatik veya alifatik klorluhidrokarbon bileşiklerdir. Kimyasal yapılarına göre üç gruba ayrılırlar. Diklorodifeniletan’lar ğ Siklohekzan’lar veya Klorlu ö benzen’ler Siklodien’lerö
Organoklorlu pestisitler, kimyasal olarak dayanıklı olmaları, yağda yüksek, suda düşük çözünürlüğe sahip olmaları ve vücuttan atılımlarının yavaş olması nedeniyle çevrede ve canlılarda birikerek uzun süre etki göstermektedirler.
Organoklorlu bileşikler; nörotoksik etkileri ile sinir iletimini bozmakta ve özellikle beyin üzerinde toksik etki göstermektedir. Bu noktada en önemli etki alanı sinapslardır.
Organoklorlu pestisidler suda pek çözünmediğinden her tarafa taşınıp yayılırlar. Bu yüzden deniz ve göl sularında fazla miktarda birikmekte ve en büyük zararı da buradaki canlılara olmaktadır.Mesela balıkların yağ dokusunda denizdekine nispetle 1.000-10.000 kat daha fazla DDT biriktiği tespit edilmiştir. Bu da neticede toplu balık ölümlerine yol açmaktadır.
Endosulfanın Kimyasal Yapısı ve Özellikleri; Endosulfan; kimyasal adı, 6,7,8,9,10,10-Hexachloro-1,5,5a,6,9,9a-hexahydro-6,9-methano-2,4,3-benzodioxathiepin-3-oxide olan geniş spektrumlu bir insektisittir. Temel olarak Endosulfan alfa (α,A,I) ve endosulfan beta (β,B,II) isimli iki sterioizomerden oluşmaktadır. Bu iki izomerin formülleri: Endosulfan Alfa Endosulfan Beta
Endoslufan teknik ürün olarak, alfa ve beta izomerlerinin 7:3 oranında karışımı ile elde edilip, kahverengi renkte kristaloid yapıdadır. • Suda yavaşça hidrolize olurken, asidik ve bazik ortamda kolayca hidrolize olmaktadır. • Dilue olmamış endosulfan sindirim sisteminden yavaş bir şekilde absorbe olmaktadır. Ancak alkol, yağ ve diğer çözücü maddelerin varlığında hem sindirim hem de deri yolu ile emilimi hızlanır ve artar. • Endosulfan metabolize olduktan sonra çoğunlukla oksidasyon ile “Endosulfan Sulfat”a dönüşerek idrar ve gaita ile atılır.
Endosulfan ayrıca seratonerjik sistemi etkileyerek saldırgan davranış özelliklerini arttırmaktadır. • Kan basıncında artış, geçici hipotermi izlenebilen diğer bulgulardır.
Pestisitlerin Çevresel Yayılımı Hava yoluyla yayılım; Pestisitler, sis-duman makineleri ve basınçlı kutulardan püskürtme yolu ile uygulandığında havaya yayılmaktadır. Dağılım alanı, • parçacıkların büyüklüğüne, • püskürtülen hacmine, • hava akımına, • hava sıcaklığına göre değişmektedir.
Su yoluyla yayılım;Pestisitlerin suya geçişi, evlerden, bitkilerden ve tarımsal bölgelerden bulaşma ile veya kimyasalların doğrudan suya aktarılması ile olabilmektedir. • Yiyecekler aracılığıyla yayılım;Pestisitlerin veya uygulamalarda kullanılan kapların yiyeceklerle birlikte taşınması veya depolanması ile yayılım olmaktadır. Yiyecek maddelerin kontamine olması ile kitlesel etkilenimler olabilmektedir.
Toprakla yayılım;Toprak yolu ile yayılım, sızma, evaporasyon, erozyon, bitkilerce alınma şeklinde olur. Sonuçta; hava, su, yiyecekler ve canlı organizmalar etkilenebilmekttedir. • Evde kullanım;Pestisitlerin evde kullanılması, yakın çevre ve kapalı alan kirliliği oluşturarak kazalara bağlı zehirlenme riskini arttırmaktadır. Ev ortamında kolay ulaşılabilecek bir kimyasal olacağından intihar ve cinayet amaçlı kullanım riski de artacaktır.
Belli bir zararlıya karşı kullanılan pestisid yalnız onu öldürmekle kalmayarak, bunun yanında pek çok zararsız canlıyı da öldürmektedir. Buna ilaveten tarlalar, nehirler, göller, yeraltı suları ve denizler zehir deposuna dönmektedir
Kimyasal Gübre Kullanımı Bitki gelişimini teşvik, daha bol ve kaliteli ürün elde etmek ve toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısını en iyi durumda tutmak için toprağa verilen gübreler toprak kirlenmesine sebep olan etkenlerden birisidir. Gereğinden fazla ve yanlış kullanılan gübreler, çeşitli şekillerde olumsuz etkide bulunmaktadırlar.
Yüksek düzeyde azotlu gübre kullanılması sonucu topraktan yıkanmalarla, içme suları ve akarsulara karışan nitrat miktarı artmaktadır. Yine fosforlu gübrelerin yüzey akışlarıyla taşınması sonucu içme suları ve diğer akarsularda bulunan fosfat miktarı yükselmektedir
Fazla azotlu gübre uygulanmış topraklarda yetişen bitkilerde zararlı bazı maddeler (nitrozamin) üretilmektedir. Özellikle yaprakları yenen marul ve ıspanak gibi bitkilerde NO2 birikmeleri olmaktadır. Mikrobesin elementlerinin toprakta fazla bulunmasından dolayı ortaya çıkan problem, nitrojen ve fosforun fazla bulunmasından daha önemlidir. Bu elementlerin çok az miktardaki fazlalığı bile bitkilere zararlı olmaktadır.
Sulama Tarımsal üretimde birim alanda verimi artırmada en önemli girdilerin başında su gelmektedir. Suyun verimi artırma özelliğinin yanında kurak koşullarda yetiştirilemeyen bitkilerin tarımına imkan sağlaması bakımından da ayrı bir önemi bulunmaktadır.
Su kaynaklarına sürekli olarak çok çeşitli kirleticilerin verilmesi, bu kaynakların doğal dengesinin hergün biraz daha bozulmasına neden olmaktadır. Kentlerin kanalizasyon sistemlerinden ve endüstri atıksu sistemlerinden gelen pis sularla tarımsal üretim amacıyla toprakların sulanması birçok sorunların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Bitkisel Hormon Kullanımı Gerçek anlamıyla hormon terimi, bitkilerde oluşturulan ve çok düşük yoğunluklarda etkili olabilen, bitki içinde taşınıp büyüme ve gelişmeyi yönlendiren organik maddeleri kapsamaktadır. Bitkisel hormonların kullanımı insan sağlığına olası toksik etkilere sahiptir. Herhangi bir maddenin toksik etkisiyle o maddedin canlılara zarar verebilme özelliği kastedilmektedir. Toksik olan bir madde, dikkatle kullanıldığında zararsız, buna karşın çok az toksik olan bir madde dikkatsiz kullanıldığında zararlı olabilmektedir