50 likes | 534 Views
Çanakkale savaşını yaşayan gazilerimizin hikayeleri.
E N D
Çanakkale savaşını yaşayan gazilerimizin hikayeleri INSANLIK DERSİ :Çanakkale Savaslar'IndasavasIp, bir kolu ile bir ayagInI kaybeden FransIz Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattIgI bir savashatIrasInda söyle diyor:"FransIzlar, Türkler gibi mert bir milletle savastIklarI için daima iftihar edebilirsiniz.Hiçunutmam.SavassahasIndadögüsbitmisti.YaralI ve ölülerin arasIndadolasIyorduk az evvel, Türk ve FransIz askerleri süngü süngüye gelip agIrzaliyatvermislerdi.BusIradagördügüm bir hadiseyi ömrüm boyunca unutamayacagIm.Yerde bir FransIz askeri yatIyor, bir Türk askeride kendi göleginiyIrtmIs onun yaralarInIsarIyor, kanlarInItemizliyordu.TercümanvasItasI ile söyle bir konusmayaptIk: - Niçin öldürmek istedigin askere ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri su karsIlIgI verdi: "Bu FransIzyaralanInca cebinden yaslI bir kadIn resmi çIkardI.Birseyler söyledi, anlamadIm ama herhalde annesi olacaktI.Benim ise kimsem yok.İstedim ki, o kurtulsun, anasInInyanIna dönsün". Bu asil ve alicenap duygu karsIsInda hüngür hüngür aglamayabasladIm.BusIrada, emir subayIm Türk askerinin yakasInIaçtI.O anda gördügüm manzaradan yanaklarImdansIzanyaslarImIdondurdugunuhissettim.Çünkü, Türk askerinin gögsünde bizim askerinkinden çok agIr bir süngü yarasIvardI ve bu yaraya bir tutan ot tIkamIstI.Az sonra ikisi de öldüler..." FransIz Generali BRIDGESÇanakkale SavaslarIkomutanI
Çanakkale savaşını yaşayan gazilerimizin hikayeleri • EDINCIKLI MEHMET ER"Edincikli Mehmet Er'in bir top mermisinin parçaladıgıkonumdan kanlar içerisinde bir et parçasIsarkmaktadIr.YalvarIrcasIna: "KomutanIm ne olur su kolumu kes!" Sag eliyle yakaladIgI ve tuttugusarkIk kola bakan Tegmendonmustur.Edincikli Mehmet Er tek ve emin sesi ile tekrarlar: "Allah AskIna, Allah RIzasI için kes su kolumu!!!" Bu ilahi cümleleri eimr gibi isitenTegmenSaip, bIcagI kola kolavurur.GIk bile dememistir, EdincikliMehmet.Birsag elindeki kola, bir ileride Allah! Allah! nidalarIarasIndaçarpIsan erlere bakar ve kolu fIrlatIr: "Bu kol vatana feda olsun," der.Yerdeki et parçalrIndanbasInIkaldIranTegmen'inkarsIsInda kimse yoktur.Çünkü, Edincikli, Hakla alIsverisebaslayIncaherseyi, acIyI, özlemleri unutuyor, rahmet deryalarInda, tecelli dalgalarIndayIkanIparInIrken, kolunun fani bedenden ayrIlmaisleminiduymuyordu.Oates, o yangIn fakat getirilmez feryatlar içinde, edincikli bu cehennemi atesaltInda kendinden geçti.Bir avuç istek ve özlem halinde yandI, tüttü.Edincikli Mehmet, çoktan kolunun öcünü almak için vatan için Allah için hücum saflarInakatIlmIstI.AlaylarIn içine karIsIr, teke tek vurusur.Onu durdurmak mümkün degilartIk, yine harikalar gösterir, bire bir dövüsür, bire on dövüsür, bire yüz dövüsür... Allah'InIylahaklamadIgI kafir kalmaz.Ama kaderden kaçIlmaz ki! Kolunun kopmasIylakaybettigi kan onu halsiz düsürmeyebaslamIsEdincikli'ye simdi de sehitlik mertebesi ekleniyordu.Güzel yüzü soldu, sarardI, canI teninden süzüldü...Gözü dünyaya kapandI..."Tegmen SAIPÇanakkale SavaslarIndan12. Alay 1. Bölük KomutanI
Çanakkale savaşını yaşayan gazilerimizin hikayeleri • SEYIT ONBASI (1889-1939) Seyit Onbasi, 1889 yilinin Eylül ayinda Havran IlçesiÇamlik (Manastir) köyünde dünyaya geldi. Babasinin adi Abdurrahman, annesinin ki Emine idi. Seyit, 1909 yilinin Nisan ayibaslarinda askere alindi. 1912 de Balkan Savaslari’na katildi. Savasbitiginde terhis edilmedi ve topçu eri olarak Çanakkale Cephesi’nde görev aldi. Çanakkale Savaslari’ndagösterdigikahramanliklaadini Türk tarihine yazdirdi. 18 Mart Deniz Savasisirasinda, Rumeli Mecidiye Tabyasi’nda ayakta kalabilen tek top vardi onun da mermi kaldiran vinci bozulmustu. Seyit Onbasi büyük bir güçle 215 Okkalik mermiyi üç kez kaldirarak namlunun ucuna sürmüs ve bu kahramanligi ile Ocean gemisi büyük bir yara almisti. Seyit Onbasi 1918 sonbaharýnda köyüne döndü. Sanati olan ormancilik ve kömürcülüge devam etti. 1934 tarihinde yürürlüge konan soyadiyasasiyla “Çabuk” soyadinialdi. 1939 yilindaakcigerlerindekirahatsizlik nedeniyle vefat etti.
Çanakkale savaşını yaşayan gazilerimizin hikayeleri • BU OLAY CANAKKALE SAVASINDA YASANMISTIR.Kocadere köyünde büyük bir sargı yeri kuruluyor. Kimi Urfalı, KimiBosnalı, KimiAzerbaycanli, Kimi Adıyamanlı, Kimi Gürünlü, Kimi Halepli çok sayıdayaralı getiriliyor…Bunlardan biri LapsekininBeybaş Köyündendir ve yarası oldukça ağırdır.Zor nefesalıp vermektedir. Alçalıp yükselen göğsünü biraz daha tutabilmek içinkomutanının elbisesine yapışır. Nefes alıp vermesi oldukça zorlaşır amatane tane kelimeler dökülür dudaklarından.‘Ölme ihtimalim çok fazla… Ben bir pusula yazdım… Arkadaşımaulaştırın…’Tekrar derin nefes alıp, defalarca yutkunur: ‘Ben…Ben köylüm Lapseki’liİbrahim Onbaşından 1 Mecidiye borç aldıydım… Kendisini göremedim. Belkiölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin’‘Sen merak etme evladım’ der Komutanı, kanıyla kırmızıya boyanmış alnınıeliyleokşar. Az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözü de’söyleyin hakkını helal etsin’ olur…Aradan fazla zaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor.Bunlardan çoğudaha sargı yerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerindençıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor.İşte yine bir künye ve yine bir pusula. Komutan göz yaşlarını silmeyedahafırsat bulamamıştır. Pusulayı açar, hıçkırarak okur ve olduğu yereyığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, ne titremesine ne de gözyaşlarına engel olamaz…
Çanakkale savaşını yaşayan gazilerimizin hikayeleri • SAKA HÜSEYİN“İkinci Anafartalar taarruzundan sonra, Türk birlikleri Anafarta Ovası’na ve tepelere yerleşmişti 35. Piyade Alayı 2.Bölük erlerinden Hayrabolu’lu Hüseyin alayın su ihtiyacını gidermekle görevli idi sabahın alaca karanlığında katırı ile yola çıktı.Bigalı Köyüne gidip, kuyulardan tahta, damacanalara su doldurup geriye dönüşünü akşamın karanlığına denk getirmeye çalışırdı.Katır önde, bizim Saka Hüseyin arkada ama, yola çıkmadan evvel katırının kulağına eğilir, her defasında söylediği sözleri tekrarlardı: “Haydi, Büyük Anafarta Köyünün üstünden 35. Piyade alayının bulunduğu siperlere” katır gide-gele bu yollara alışmıştır.Fakat yolda, Hüseyi’nin çenesi durur mu? Savaş var imiş! Yığınla yaralı taşırlar imiş, umurunda mı? O bir türkü tutturmuş gidiyordu:“Pınar baştan bulanırİner dağı dolanırAl başımdan sevdayıBuna can mı dayanır.Rinna, rinnayarimRinna, rinna.”Saka Hüseyin damacanlarına suyu doldurarak “deh” deyip akşam karanlığında yola koyulur.Siperlerde 2. Bölük su bekliyor.Yaralılar daha da çok su bekliyorlar.Birden bire, yanı başında iki karaltı beliriyor.Gavurca haykırıyorlar!“Dur! kımıldama!”Hayrabolulu Hüseyin’in yapacak hiç birşeyi yok akıl almaz, gene de eşi görülmemiş büyük bir zeka kıvraklığı ile; düşman erlerine gevrek gevrek gülümsemeye başlar ve eliyle, koluyla katırının sırtında sallanan su damacanalarını gösterir, “Kumandan, kumandan?…” diye geveleniyor ve büyük bir saygı ile anzak kumandanını selamlayarak “Emret gavur kumandan!” der.Derhal bir tercüman bulunur. Saka Hüseyin anlatmaya devam eder.“Bu su damacanalarını kendi kumandanım gönderdi. Sizin yaralılarınıza hediyemizdir.Düşmanımız susamıştır, susuz kalmasınlar dedi Mülazım Efendi!” ve arkasından ilave etti.Bu sudan verinde bir bardak ben içeyim der!”Anzak Teğmeni kıpkırmızı kesilir… Gözleri dolar.İlk iş Hüseyin’i kucaklayıp iki yanağından öpmek.İkinci iş, Hüseyin’i tartaklayan devriyeleri bir güzel fırçalamak, üçüncü iş, Hüseyin’i siperin dibine oturtup soluklandırmak, o ” comedbell” kutularından, Oxo et suyu özündeni sarma tütünden, cigara kağıtlarından, Topler çikolata paketlerinden bol bol yağdırmak…Bu aldıkları hediyeleri katırın sırtına vurur, kurnaz bir tilki gibi, siperden sipere zıplayıp kapağı ikinci bölük hattına atınca, bu sefer gözleri fal taşı gibi açılma sırası Mehmetçik’ tedir.”Baki VandemirPaşa Kemal KANDİL • YUNUS EMRE LİSESİ TARİH ÖĞRETMENİÇanakkale Savaşları Komutanlarından