1 / 188

EMBRİYOLOJİYE GİRİŞ ve GENEL EMBRİYOLOJİ PROF. DR. ALİ OTLU

EMBRİYOLOJİYE GİRİŞ ve GENEL EMBRİYOLOJİ PROF. DR. ALİ OTLU. EMBRİYOLOJİ Canlıların doğumdan önceki oluşum ve gelişimini inceleyen bilim dalına embriyoloji adı verilir. Embriyoloji; embryo (en: içinde, breyn: çimlenmek, büyümek) ve logos

rachael
Download Presentation

EMBRİYOLOJİYE GİRİŞ ve GENEL EMBRİYOLOJİ PROF. DR. ALİ OTLU

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. EMBRİYOLOJİYE GİRİŞ ve GENEL EMBRİYOLOJİ PROF. DR. ALİ OTLU

  2. EMBRİYOLOJİ • Canlıların doğumdan önceki oluşum ve gelişimini inceleyen bilim dalına embriyoloji adı verilir. • Embriyoloji; • embryo (en: içinde, breyn: çimlenmek,büyümek) ve logos • sözcüklerinin birleşmesinden türetilmiş birleşik bir kelimedir. • Geniş anlamda; embryo: doğmamış memeli, yumurtadan çıkmamış kanatlı, bitki tohumlarının içindeki germ’ler için kullanılan bir deyimdir. Logos ise bilindiği gibi bilim anlamına gelmektedir.

  3. - Embriyoloji bilimininden öğrenilen bilgiler anatomi, histoloji, fizyoloji, patoloji ve doğum ve jinekoloji gibi birçok ders konularının daha iyi anlaşılmasını sağlar. • Örneğin Anatomi’de; - ergindeki Meckel divertikülünün fötal hayattaki ductus omphaloentericus’un kalıntısı olduğu, - descendus testis olayından dolayı testisin damar ve sinirlerinin lumbal bölgeden gelmesi, - sağ ve sol a.subclavia’nın ters duruşu (aorta kavsi arterlerinin embriyolojik gelişimi sonucu) ,

  4. Patoloji’de; - doğuştan foramen ovale’nin açık oluşu ( fötal kan dolaşımıyla ilgili olarak), - doğmasal göbek fıtığı (karın ön duvarının noksan gelişimine bağlı olarak) - ve doğumsal malformasyonların açıklanması ancak embriyolojik bilgilerle mümkün olabilmektedir.

  5. Embriyolojinin kısa tarihçesi - İnsanoğlu ilk çağlardan beri hem kendisinin hem de diğer canlıların nasıl oluştuğu ve geliştiği konularına sürekli ilgi duymuştur. • Bir canlının nasıl geliştiğini bilmeyen bir hekim hiç düşünülemez. • Küçük bir çocuk dahi kendisinin ve kardeşinin nereden geldiğini merak eder, sorar. • Seni “ baca’dan attılar, leylek getirdi, çarşıdan aldık” gibi şaşkın ve anlamsız yanıtlar çocuğu dahada içinden çıkamayacağı sorulara boğar. Bu yönüyle embriyoloji, artık sadece hekimlerin değil tüm branşların öğrenmesi ve bilmesi gereken bir bilim dalı olmuştur.

  6. Embriyoloji ile ilk uğraşanlar Grekler olmuştur. • M.Ö. 500 yıllarında Hipokrat tavuk yumurtalarını kuluçka sonuna kadar incelemiş, civciv gelişmesinin insanınkine benzeyebileceğini öne sürmüştür. • Ondan bir asır sonra yaşayan Aristo (M.Ö. 400) ; insan embryosunun erkeğin semeni ile kadının menstruasyon kanının karışmasından oluştuğu gibi yanlış bir şey ileri sürsede , çok doğru gözlemlerde de bulunmuştur.

  7. Aristo canlıları; • ovipar (yumurtadan çıkan), • vivipar (canlı doğan) ve • ovo-vivipar (yumurtadan çıkan-canlı doğan) olmak üzere üç gruba ayırmıştır. • Yine Aristo; kalbin ve başın ilk önce geliştiğini gözlemlemiş ve meşhur “primium moviens ultimum moriens” (ilk harekete geçen en son ölür) sözünü söylemiştir.

  8. M.S. ,Ortaçağ boyunca, embriyoloji konusunda çalışan bilim adamları din adamlarıyla bazen karşı karşıya bazen de yan yana olmuşlardır. • Kilisenin baskısıyla gözlemledikleri hemen her buluşu “theoloji” ile açıklamaya çalışmışlardır. • M.S. 2. yüzyılda Galen “fötusun gelişmesi” adlı bir kitap yazmış, yavru keselerini (allantois, amnion, vitellus) ve plasenta gibi yapıları isimlerini belirtmeden tarif etmiştir.

  9. Müslümanlığın kutsal kitabı Kur’an-ı Kerim’de ; • insan oğlunun erkek ve dişi cinsiyet salgılarının karışımından meydana geldiği, • yavrunun 40-42’inci günlerde insana özgü biçim kazandığı ve • üç karanlık örtü içinde geliştiği tarif edilmektedir. • Kur’an da bugünkü bilgilerimizi teyid eden daha bir çok ifadenin var olduğu bilinmektedir.

  10. Yeni Çağ’da, rönesans hareketiyle birlikte, embriyolojik çalışmalar yoğunlaşmıştır. • Leonardo Da Vinci (1500-1600?); tavuk yumurtalarını incelemiş, canlıların bir yumurtadan çıkabileceğini ileri sürmüş, • Harvey (1651); geyiklerin, • Graaf (1672); tavşanların uterusunda keseler görmüşler ve bunları yanlış olarak yumurtanın homologu olarak ifade etmişlerdir.

  11. Çünkü mikroskobun henüz morfolojik araştırmalarda kullanılmadığı o yıllarda 150-200 mikron büyüklüğünde olan yumurta hücresi çıplak gözle görülemezdi. • Louis Van Hamm ((1677); semen’i ve over’i incelemiş, semen içindeki hareketli organizmaları canlının preforme şekli,, overdeki gelişmiş follikülü ise bunun gelişeceği besin deposu olarak tanımlamıştır.

  12. Mikroskobun morfolojik incelemelerde kullanılmaya başlamasıyla (Doland, 1757, mikroskobun icadı:1665 ) yapılan çalışmalar daha da anlam kazanmaya başlamıştır. • Nihayet, Van Baer (1827) de gerçek yumurta hücresini tanımlayarak modern embriyolojinin babası ünvanını almıştır.

  13. Daha sonra, 1875’de Oscar Hertwig ; spermium ve ovum’un özel hücreler olduğunu ve döllenme olayını tanınmlamıştır. • 1924’de Hans Spemann embriyolojik gelişimin sırlarını çözen “indüksiyon gücü” nü tanımlamış ve 1935 de Nobel ödülünü almıştır. • Embriyoloji biliminin halen günümüzde açıklığa kavuşturulmayı bekleyen bir çok sırrı mevcuttur.

  14. Hayat dediğimiz sihirli olay; olgun erkek (spermatozoon) ve dişi (ovum) eşey hücrelerinin birleşmesi ile (zygot teşekkülü) başlar doğumla (natus) birlikte şartlarını değiştirerek devam eder ve ölümle (mortus) son bulur. • İşte hakiki anlamda hayat zigot teşekkülünden ölüme kadar devam eden bir canlılık evresidir. Hayatın doğuma kadar olan ilk devresine prenatal devre, doğum ile ölüm arasındaki ikinci evresine de postnatal devre adı verilir. Bu taksimata göre embriyoloji; prenatal devredeki canlıyı inceleyen , araştıran bilim dalıdır.

  15. İnsan ve diğer memelilerde prenatal devre uterus içinde devam eder. • Prenatal devre canlının gelişme kademelerindeki değişikliklere bağlı olarak iki kısma ayrılır: • I. Embryonal safha, • II. Fötal safha.

  16. Embryonal safha zigot teşekkülünden ilk organ taslaklarının meydana gelişine kadar olan evreye denir, bu gelişme evresinde canlıya da embryo adı varilir. • Fötalsafha organların teşekküle başlamasından doğuma kadar süren evreyi kapsar, bu evredeki canlı ise fötus adını alır. - İnsanda prenatal evre 38-40 hafta ( genellikle 9 ay 10 gün) sürer. Yine insanda prenatal ve postnatal evreler kolay anlaşılsın diye aşağıdaki gibi alt evrelere ayrılabilir:

  17. EMBRİYOLOJİ İLE İLGİLİ BAZI TANIMLAR • Genez (genesis): Oluşum, gelişme. • Gametogenez : Erkek ve dişi eşey hücrelerinin (gamet’lerin)gelişmesi. • Spermatogenez: Olgun erkek eşey hücresinin (spermatozoon) gelişmesindeki tüm olaylar. • Ovogenez: Olgun dişi eşey hücresinin gelişmesindeki tüm olaylar. • Kopulasyon (coitus): Erkek ve dişinin cinsel olarak birleşmesi. • Fekondasyon: Döllenme, olgun erkek ve dişi germ hücrelerinin birleşmesi. • Zigot:Fekondasyon sonunda , spermatozoon ve ovum’un birleşmesiyle oluşan diploid kromozoma sahip embryonal hücre, embryo taslağı. • Segmentasyon: Zigotun mitozla bölünmesi. • Blastomer: Zigot’un bölünmesiyle oluşan ilk hücrelerden herbirine verilen ad. • Morula: Zigotun bölünmesiyle oluşan 3. gündeki hücre kümesinden oluşan canlı taslağı.

  18. Blastokist: Gelişmenin 5-6. gününde uterusa ulaşmış bulunan canlı taslağı (1-2. hafta ). • İmplantasyon: Blastokistin uterus mukozasına tutunması, gömülmesi. • Gastrula: Üç germ yaprağıda oluşmuş canlı taslağı (3.hafta). • Totipotent kökhücre (toti:tam, total, potent:güç, yetenek): Zigot ile blastokist aşamasından önceki (morula) canlı taslağının her bir hücresi (blastomer), tek başına bir canlıyı yapabilecek yeteneğe sahip kök hücre. • Pluripotent kök hücre ( pluris: çoğul, çok, potent: güç,yetenek) : Blastokistin iç hücre kitlesinden (nodus embriyonalis, embryoblast) elde edilen, yavru zarları hariç canlının diğer kısımlarını yapabilecek yetenekteki kök hücre. • Multipotentkökhücre (multi: çok , potent: güç, yetenek): Kordon kanı, erişkin kemik iliği ve yağ dokusundan elde edilen, sınırlı sayıda hücrelere dönüşebilme yeteneğindeki kök hücre. • Nörulasyon (nörula) : Nöral plate, nöral oluk ve nöral tüpün oluşması (4.hafta).

  19. Konseptus : Embryo ile birlikte ekstraembryoner zarları (amnion, corion, vitellus) birlikte ifade eden bir terimdir. • Embriyo (embryon): 3-8. haftalar arasındaki canlı taslağına verilen genel ad. Bu evrede tüm organlar oluşmuştur, fakat sadece dolaşım fonksiyoneldir. • Fötüs(fetus): 8. Haftadan itibaren (57. gün) doğuma kadar geçen süredeki canlıya verilen addır. • Aborsiyon (düşük, çocuk düşürme): Uterus dışında yaşamak için henüz yeterince hazır olmayan embryo veya fötusun doğmasıdır (vücuttan atılmasıdır). • Trimester : Klinisyenlerin; gebelik süresinin üç’er aylık dönemleri için kullandıkları terimdir. Dokuz aylık gebelik periyodunu ; 1. trimester, 2. trimester, 3. trimester diye ayırırlar. Gelişimin en kritik evresi, embriyonik ve erken fetal gelişimin olaylandığı ilk trimester’dir (ilk 12 hafta) . • Prenatal period: Doğmadan önceki dönem. • Natus : Doğum, doğmak. • Postnatal period: Doğumdan sonraki dönem.

  20. Neonatal : Yeni doğmuş ( ilk dört haftalık dönem). • Bebeklik (infancy): Doğum ile birinci yıl sonuna kadar olan dönem. • Çocukluk (childhood) : 2. yaş ile 12-13. yaş arası dönem. • Puberty (ergenlik, büluğ)): Cinsel olgunluğa giriş dönemi. Kızlarda menstruasyon erkeklerde ejakülasyon olaylarının başlaması, sekonder cinsiyet özeliklerinin ortaya çıkması dönemi. • Adolescence (gençlik dönemi, genç kızlık,delikanlılık): Puberteden sonraki 3-6 yılı ifade eder. Cinsel faaliyetlerin düzen kazanması, normalleşmesi yıllarıdır. • Erginlik (adulthood): 20-55(60) yıllar arsı. • Yaş dönümü : 50-60 yıllar arası. • Yaşlılık (senility): 60 yaşın üzeri. • Proliferasyon: Embryonal hücrelerin mitozla çoğalması. • Hipertrofi: Hücrelerin hacimce büyümesi. • Metaplazi: Farklanmış bir hücrenin, geriye doğru farklılaşarak tekrar embriyonik özellik kazanması

  21. Migrasyon: Embryonal hücrelerin bulundukları yerden başka yere göçü. • Epigenesis: Üst güçlerin oluşturması ( Epigenez teorisinin kurucusu Aristo’dur. M.S. 17. yüzyılda; Hartsoecker (1694) insan spermiumunda gözlediğini sandığı insan mini örneğine “homonculus” adını verdi. Epigenez kısaca, bu mini örneğin büyüyerek insanı oluşturacağı görüşüdür. Bu iddiaların bilimsel olmadığı sonradan anlaşıldı, sadece tarihsel önemi olan bir kavramdır). • Morfogenez: Embryonal hücrelerin belirli amaçlar doğrultusunda bir araya gelerek kabaca şekiller oluşturması. • Histogenez: Üç embryo yaprağının katkısıyla yeni dokuların oluşması. • Ontogenez: Zigottan itibaren erişkin organizmanın oluşumuna kadar geçen devrede doku ve organların belirgin şekillerini alması sürecidir. • Organogenez: Morfogenez+histogenez+ontogenez olaylarının belirli bir düzen ve uyumluluk içinde ilerleyerek organ ve sistemlerin oluşmasıdır (ontogenez ve organogenez hemen hemen aynı anlama gelmektedir!!) • Filogenez: En basit canlı türü ile en gelişmiş canlı türleri arasındaki gelişme dinamizmini ve bunların birbirleriyle olan ilşkilerini inceler.

  22. EMBRİYOLOJİK GELİŞİMİN TEMEL KURALLARI - Tek bir hücrenin (zigot) çoğalıp ve farklılaşarak çok hücreli bir canlıya dönüşmesini sağlayan olayları aşağıdaki şekilde açıklamak olasıdır: 1. Hücre çoğalması: Zigotun mitoz bölünme yoluyla gittikce artan sayıda bölünerek hücre sayısının artması. 2. İnvaginasyon (invagination): Bu olayın gerçekleşebilmesi için çoğalan hücreler; üstte örtücü bir doku ve altta destekleyici bir doku şeklinde farklılaşırlar. Sonra üstteki örtücü dokuya ait hücreler alttaki destek dokusu içine tomurcuklanarak ürerler ve farklı yapılara dönüşürler.

  23. 3. Evaginasyon (evagination): İnvaginasyonun tersi bir durumdur, yani alttaki destek doku üstteki örtücü doku içine doğru meme başı, tomurcuk, appendiks şeklinde çıkıntılar yaparak gelişebilir ve yeni yapıların gelişmesine sebep olur. İnvaginasyon ve evaginasyon olayları aynı anda ve bir arada da gerçekleşebilir. Bu durumda iki olay sonunda oluşan yeni yapılar birbirine eklenebilir veya birbirini ortadan kaldırabilir.

  24. 4. İndüksiyon (induction): Zigottan itibaren tüm embriyolojik olaylar sanki “bir güç” tarafından denetleniyormuş kanısını vermektedir. - Zigottan erişkine kadar oluşan gelişmeler tam bir kuram birliği içerisinde cereyan etmektedir. Bu nedenle birçok araştırmacı bu kumanda gücü aranmış ve 1924 yılında Hans Spemann adlı araştırmacı bu güce “indüksiyon” adını vermiştir ( 1935 yılında Nobel ödülü kazanmıştır).

  25. İndüksiyon: bir iş için farklılaşmış bir embriyolojik hücre topluluğunun yanındaki daha az farklılaşmış bir embriyolojik hücre topluluğunu etkileyerek onu belirli bir yönde gelişmeye zorlamasıdır. • Başka bir deyişle indüksiyon; embriyolojik potense sahip hücrelerin birbirlerini etkileyerek yeni oluşumların ortaya çıkması sürecidir. • Bütün embriyolojik olayları hücre çoğalması, invaginasyon, evaginasyon ve indüksiyon ile açıklamak mümkün olabilmektedir. • -

  26. REPRODUCTION (ÜREME) - Bir canlı türünün soyunu devam ettirmek amacıyla çoğalmasına üreme (reproduction) adı verilir. Doğada bulunan canlılar dört farklı şekilde ürerler: 1. Cinsiyetsiz (asexuel) üreme: Tek hücreli canlılarda görülür. Çoğalma basit bir hücre bölünmesi ( amitoz bölünme) şeklinde gerçekleşir. 2. Tek cinsli (monosexuel) üreme: Aşağı sınıf canlılarda görülür. Bunlarda erkek ve dişi cins ayrı ayrı olmayıp, tek vücutta oluşmuştur. Aynı vücutta oluşan ayrı cins hücreler dışarda birleşerek yeni bir canlı meydana getirirler. Örnek : bazı yer kurtları .

  27. 3.İki cinsli (bisexuel) üreme: İnsan ve diğer memeliler gibi yüksek sınıf canlılarda görülür. 4. Partenogenetik üreme: Dişi cins hücresinin peşpeşe uğradığı bölünmeler sonucu , fertilizasyon olmadan canlının oluşmasıdır. Bazı böceklerde görülür. Arılar ise hem biseksüel hemde partenogenetik olarak ürerler.

  28. GAMETOGENEZ • İnsan ve diğer memelilerde erkek ve dişi cinsiyet hücreleri ayrı cinslerde meydana gelir ve olgunlaşırlar. • Bu hücrelerin olgun şekillerini alıncaya kadar geçirdikleri olayların tümü; erkekte spermatogenezis dişide ise ovogenezis adını alır. • Her iki olay birlikte düşünüldüğünde gametogenez (cinsiyet hücrelerinin oluşumu ve gelişimi) olarak adlandırılır. Bu olaylar sırasında, döllenmeyi meydana getirecek olan erkek ve dişi germ hücrelerinin nukleus ve sitoplazmalarında bir seri değişiklikler meydana gelir. Bu değişimlerin temel amacı şöyle özetlenebilir:

  29. 1. Somatik hücrelerdeki diploid (46) kromozom sayısının habloid sayıya (23) indirilmesi, böylece türlere ait kromozom sayısının kuşaktan kuşağa sabit kalmasının sağlanması. 2. Anne ve babadan gelen kromozomların gametlere rastgele dağılmasının sağlanması. 3. Crossing over evresindeki kromozomlar arasında meydana gelen segment alış-verişi sayesinde anne ve babaya ait özelliklerin yeni nesillere aktarılmasının sağlanması. 4. Döllenmeyi gerçekleştirecek olan bu germ hücrelerine şekil, hacim çeşitli nitelikler bakımından bu işe en uygun özelliklerin kazandırılması.

  30. SPERMATOGENEZİS Şekil 1) Erkek genital organlar

  31. Spermatogenezis erkeklerde testis (erbezi) adı verilen organda meydana gelir. • Testisler apış arasında, scrotum adı verilen deriden torba içinde yerleşik bir çift bezdir. • Hem endokrin hemde ekzokrin salgı yapar. • Endokrin olarak testosteron üretir. • Ekzokrin salgısı ise olgun erkek eşey hücresi olan spermatozoon’dur.

  32. Testisler başlangıçta böbreklerin yakınında, bel bölgesinde, prenatal 7. haftadan itibaren gelişmeye başlar, • daha sonra gelişkindeki yerini almak üzere 7. Aydan itibaren scrotum içine doğru hareket eder. • Bu olaya descendus testis adı verilir. Spermatogenesiz için bu olayın gerçekleşmesi zorunludur. Çünkü normal vücut ısısı spermatogenezis için uygun değildir, scrotumiçindekji ısı ise vücut ısısından biraz daha ( 3-4 derece) düşüktür.

  33. Histoloji derslerinden bilineceği gibi, testis’ler scrotum’un altında tunika vaginalistestis adı verilen çift yapraklı seröz bir zar ile ( periton’un parietal ve visceral yaprakları) sarılmıştır. • Bu seröz zarın visceral yaprağının altında da tunikaalbuginea adı verilen kuvvetli fibröz bir bağ doku kılıf ( yaklaşık 1 mm kalınlıkta) ile sarılmıştır. • Tunika albuginea’nın derin kısmı kan damarlarından zengindir ve zonavasculosa adını alır.

  34. Tunika albuginea arka yüzde üçgen şeklinde bir genişleme yaparak mediastinum testis’i oluşturur . • Mediastinum testis’ten ışınsal olarak ayrılan ince bağ doku trabekülaları (septula testis’ler) testis’i piramit şeklinde küçük lobcuklara (lobuli testis) ayırır ( insanda lobcukların sayısı 200-300 arasında değişir). • Piramitlerin tepesi mediastinum’a tabanları ise dışa dönüktür.

  35. Her lobcukta 1-4 adet, kıvrımlı seyreden, 30-70 cm uzunlukta, 150-200 mikron çapında , başlangıç kısımları kör uçlar halinde olan kanalcıklar vardır. • Toplam uzunlukları insanda yaklaşık 250 metreyi bulan bu kanalcıklara tubuli seminifericontorti adı verilir. İşte, OLGUN ERKEK EŞEY HÜCRESİ OLAN SPERMATOZOON’LAR (SPERMİUM’LAR) BU TÜPLER İÇİNDE YAPILIRLAR.

  36. Bu tüplerin arasını dolduran ince bağdokusu ise genel bağ doku unsurlarına ek olarak , bilhassa kapiller damarların çevresinde gruplar oluşturmuş endokrin salgı yapan hücreler de içerir. • Bu hücrelere Leydig hücreleri adı verilir. • Bunlar testosteron hormonu salgılarlar. • Testosteron hormonu erkeklerde; erkek eklenti bezlerinin gelişmesini ve sekonder erkeklik karekterlerinin ortaya çıkmasını sağlar.

  37. Yukarıda yapısını kısaca anlattığımız testislerde erkek eşey hücresinin gelişmesindeki tüm aşamalar spermatogenezis adını alır. • Bu olaylar tubulusseminiferuskontorti’ler içinde meydana gelir. Bu seminiferöz tüplerin duvarında, bülüğ çağına kadar, bazal membran üzerine oturmuş iki tip hücre bulunur: • Sertoli hücreleri, 2. Spermatogonium’lar ( germ hücreleri).

  38. Sertoli hücreleri; • daha az sayıdadırlar, • uzun piramit şeklindedirler, • tüp lumenine kadar uzayan püskülleri vardır. • Olgun testiste bölünme göstermeyen, ısı, radyasyon, toksik etkiler, enfeksiyon ve beslenme yetersizliği gibi etkenlere karşı oldukca dayanıklı olan Sertoli hücrelerinin başlıca görevleri şunlardır:

  39. spermatogenik seri hücrelerinin deskteklenmesi, korunması ve beslenmesi, • transport proteinleri salgılamak( androgen bağlayıcı protein, retinol bağlayıcı protein vs), • metabolitler salgılamak (laktat, pürivat, östrojen), • ekstrasellülermatrikskomponentleri salgılamak ( transformasyonu sağlayan büyüme faktörü, insülin benzeri büyüme faktörü), • regülasyon proteinleri salgılamak ( inhibin, aktivin, Müller kanalını inhibe eden hormon, sülfat glikoprotein), • fagozitoz yapmak (spermatogenik seri hücreleri artıklarını ortadan kaldırır).

  40. Spermatogonium’lar ise buluğ çağından itibaren başlayan bir seri olaylar geçirerek olgun eşey hücreleri olan spermatozoon’ları meydana getirirler. • Bu olayların tümü spermatogenez adını alır. Spermatogenezis olayı üç aşamada gerçekleşir • Çoğalma evresi, 2. Büyüme evresi, 3. Olgunlaşma evresi.

  41. Çoğalma evresinde; • spermatogonium’lar normal mitozla çoğalarak sayılarını artırırlar. • Çoğalan hücrelerden bir kısmı reserv hücre (Tip A) olarak kalırken • diğer bir kısmı (Tip B) çoğalmaya devam ederler ve belirli sayıda çoğalırlar. 2. Büyüme evresi Mitoz yoluyla bölünerek belirli sayıya ulaşan hücreler çoğalmalarını durdurarak , büyüme evresine girerler.

  42. Büyüyen hücreler halen ana hücre gibi diploid (46) kromozom sayısına sahiptirler veprimerspermatosit ( spermatosit I) adını alırlar. 2. Olgunlaşma evresinde ise primerspermatositlermayoz bölünme geçirerek; birinci bölünme sonunda sekonderspermatosit’lere ( Spermatosit II) ve ikinci bölünme sonucunda spermatid adı verilen habloid kromozomlu (23) hücrelere dönüşürler.

  43. Spermatosit I’lerin geçirdiği bu olaya; neticede kromozom sayısının yarıya inmesi ile sonuçlandığı için redüksiyon bölünmesi adı da verilir. • Olgunlaşma bölünmesi sonucunda 1 adet pirmer spermatosit’ten 4 adet spermatid meydana gelir. Spermatid’ler artık bölünmezler, Sertoli hücrelerinin lumene doğru uzanmış bulunan püsküllerine gömülerek başkalaşım (metamorfoz) geçirirler ve spermium veya spermatozoon adı verilen kuyruklu sperm hayvancıklarına dönüşürler.

  44. Spermatid’lerin Sertoli hücrelerinden beslenerek geçirdikleri bu başkalaşım evresine de spermiyohistogenezis adı verilir. • Başkalaşım aşamasını bitiren spermatozoon’lar tüpün lumenine düşer, buradan dışarıya doğru ( boşaltım kanallarına doğru) ittirilir.

  45. Tubulus seminiferus kontorti duvarında meydana gelen bu spermatogenezis olayının anlattığımız gibi çoğalma, büyüme, olgunlaşma aşamaları vardı. • Bu evrelere spermiyohistogenezis ‘i de eklersek 4 evre olur. • İnsanlarda bu dört evrenin gerçekleşme süresinin yaklaşık 64 gün olduğu hesaplanmıştır. Her evre yaklaşık 16 gün sürer.

  46. Spermatogenezis olayı buluğ çağı ile başlar ve ileri yaşalara kadar devam eder. • Spermatogenezis olayı hipofiz bezi tarafından salgılanan FSH hormonu tarafından yönlendirilir. • Yine aynı bez tarafından salgılanan LH ( erkeklerde ICSH) hormonu da testislerin bağ dokusu içindeki Leydig hücrelerini sitimüle ederek, onların testosteron hormonu salgılamasını sağlar. Bu hormonda bilindiği gibi sekonder erkeklik karekterlerinin oluşmasını sağlar.

  47. 1. bazal lamina 2. spermatogonia 3. spermatosit I 4. spermatosit II 5. spermatid 6. spermatozoon 7. sertoli hücresi 8. sertoli hücreleri arasındaki sıkı bağlantı (KAN/TESTİS BARİYERİ)

More Related