• 560 likes • 901 Views
EĞİTİM PSİKOLOJİSİNİN ALANI. BİLİM NEDİR?. BİLİM , ampirik (deneysel) ve nesnel bir konusu olan sistemli bilgiler bütünüdür. Buradaki ampirik oluş , bilginin konusunu oluşturan olay ya da nesnelerin gözlenebilir olmasını, nesnellik ise yapılan gözlemin herkese açık olmasını ifade eder. .
E N D
BİLİMNEDİR? BİLİM, ampirik (deneysel) ve nesnel bir konusu olan sistemli bilgiler bütünüdür. Buradaki ampirik oluş, bilginin konusunu oluşturan olay ya da nesnelerin gözlenebilir olmasını, nesnellik ise yapılan gözlemin herkese açık olmasını ifade eder.
Betimleme: Birbirleriyle ilişkisi olan ya da olmayan davranışların ve davranışları belirleyen koşulların saptanmasını içerir. Ayrıca davranışların ortak özelliklerine göre sınıflandırılmasını da içerir • Açıklama: Var olan şeylerin, durumların, ilişkilerin sebeplerini bulmaya çalışmak • Yordama: Gözlenen durumlardan yararlanarak, gözlenemeyen durumlar hakkında tahmin yürütmek. • Kontrol: Tabiatta ve toplumda görülen olayların denetim altına alınması amaçlanır.
Bilimin Temel Nitelikleri Bilimin temel nitelikleri aslında tanımının içinde gizlidir. • Evrensel: Bilim, yere ve zamana göre değişmeyen ilişkileri inceler. • Gözleme Dayalı: Bilimin konusu gözlenebilen olgulardır ve herkesçe gözlenebilen gerçeklere dayalıdır. • Aklî: Fakat aynı zamanda sadece akla dayanmayı da reddeder. • Yanlışlanabilir Olması: Yanlışlanabilmesi muhtemel olan bilgi, bilimseldir. Çünkü bilim, elde ettiği bilgilere mutlak doğrular olarak değil, geçici doğrular gibi bakar.
Bilgi Edinme Yolları / Bilimsel Yöntem Araştırma yapmanın yoludur ve şu basamakları kapsar: • ‘nasıl?’, ‘nedir?’ türünden betimsel ve nedensel sorular sormak. • Problemin farkına varmak ve problemi belirlemek • Çözüm amacıyla gözlem, deney vb. çalışmalar yapmak • Hipotez kurmak • Hipoteze dayalı tahminler ileri sürmek ve hipotezin gerçekliğini araştırmak • Bulguları kayıt altına almak ve sonuçları yorumlamak • Bu sonuçlardan yola çıkarak kuramsal birikim oluşturmak ve yeni araştırmalara başlamak.
İnsan davranışının altında yatan nedenleri inceleyen, duyuş, düşünüş ve davranışların bağlı bulunduğu kanunları araştıran bir bilim dalıdır. Doğumundan ölümüne kadar birey olarak yaşantısını sürdürdüğü toplumda, sosyal ilişkiler ve iletişimler yumağı ve odağı içinde bulunan insan, psikoloji biliminin yardımıyla önce kendini, sonra da diğer insanları tanıyarak, çok yönlü ve karmaşık yaşam biçimini yönlendirme durumundadır. Psikoloji bugün hayatın her alanında kendisini hissettiren bir bilim dalıdır, reklamlardan, zayıflama rejimlerine, personel seçiminden, iş veriminin artırılmasına ve modern yönetim ilkelerinin işletmelerde uygulanmasına kadar geniş bir alana yayılmıştır.
Eğitim kurumlarında da öğretmenlerin mesleklerini uygularken psikolojiye ihtiyaçları vardır: • Öncelikle kendi davranışlarını tanımak için: Bir öğretmen öncelikle kendi potansiyelini, kişilik özelliklerini, ilgi ve ihtiyaçlarını, yetenek ve becerilerini tanımalıdır. Böylece öğretme-öğrenme sürecine profesyonel bir katkıda bulunabilir. İlim, ilim bilmektir İlim, kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin, Bu nice okumaktır. Yunus Emre
2. Çevresindeki öğrencileri, onların anne-babalarını ve meslektaşlarını daha iyi anlamak ve tanımak için: Kendini tanıyan öğretmenin öğrenci davranışlarını gözlemesi, ailelerle daha iyi etkileşim kurması, meslektaşlarıyla olumlu ilişkiler kurması için psikolojinin temel kavramları oldukça önemlidir.
Psikolojinin Tarihçesi Psikoloji, bilim olma vasfını 19.yy’ın sonlarından itibaren kazanmaya başlamıştır. 19.yy’ın ikinci yarısına gelinceye değin, ruh gözlenebilir bir varlık olarak düşünülmemiştir. Filozoflar belirli fikir ve varsayımlara dayanarak insan ruhunu çeşitli melekelerden oluşan bir mekanizma olarak kabul etmişlerdir. İrade, hafıza, düşünme gibi birbirinden bağımsız olarak ele alınan bu melekeler yoluyla insan ruhu anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu sebeple, ruhun araştırılmasına yönelik olan bu alana psikoloji, yani ruhbilim denilmiştir.
Aristo ( İ.Ö. 384-322 ) "Peri Psykhe" ( Ruh Üzerine) adlı eserinde bedenle ruh arasındaki ilişkiyi açıklamaya çalıştı. • Yeniçağ'ın ünlü filozofu Descartes'e ( 1596-1650 ) göre hayvanların ruhları yoktur; bitki gibi hayvan da bir makinadan başka şey değildir. Yalnız insanın ruhu vardır ve bundan dolayı iradeli hareketler insana özgüdür. • İngiliz hekimi William Harvey ( 1578-1667 ) kanın vücutta dolaşmasının, yüreğin büzülme ve genişleme hareketleriyle olduğunu göstermiştir. • Weber ( 1795-1878 ) derinin üzerinde bir milimetreden daha küçük aralıklarda algılama gücümüzün olmadığını gösterdi. • P. Broca ( 1824-1880 ) dilin merkezinin beynin sol yarım küresindeki yerini buldu. Bu bölgedeki zedelenmenin konuşma kabiliyetini kaybettirdiğini ortaya çıkardı. • Wilhelm Wundt ( 1832-1920 ) ise 1870 yılında Leipzig'de ilk psikoloji laboratuvarını kurdu. • S.Freud ( 1856-1939 ) ise, hastalarını hipnoz ve telkinle tedavi etti ve tıbbi psikoloji dalının kurulmasını sağladı.
Psikolojide Yaklaşımlar / Ekoller İnsanın basit bir davranışı bile, birbirinden farklı yaklaşımlarla açıklanabilir. Psikolojide beş temel yaklaşımdan söz edilebilir. Bu yaklaşımlar birbirinden tümüyle ilgisiz görüş biçimlerini yansıtmazlar; her bir görüşün bir diğeriyle kesiştiği, ortaklaştığı yanlar vardır. Yaklaşımları incelerken, biri “doğru” diğeri “yanlış” biçiminde bir yorum yapmak doğru değildir. İncelenen davranışa göre açıklama türlerinden biri daha “uygun” görülebilir.
Nörobiyolojik Yaklaşım • Davranışsal Yaklaşım • Bilişsel Yaklaşım • Psikoanalitik Yaklaşım • Fenomenolojik Yaklaşım
1. NÖROBİYOLOJİK YAKLAŞIM Davranışı nörobiyolojik süreçlerle açıklayanlar, • kişinin salgı bezlerinin çalışmasını, • kanın kimyasal yapısını ve • bireyin beslenme düzenini de açıklamalarına temel olarak alırlar. Bu psikologlara göre, çevrede meydana gelen değişiklikler, örneğin havanın basıncında, ısısında veya nemindeki değişiklikler, vücuttaki nörokimyasal olayları etkiler ve davranışta nörokimyasal değişiklikler kendini gösterir. “Bahar yorgunluğu” dediğimiz ruh halinin altında iklimle ilgili faktörler yatar. Kapalı havalarda insanlar kendilerini daha karamsar, isteksiz, mutsuz hissettiklerini söylerler.
1. NÖROBİYOLOJİK YAKLAŞIM Her davranışın temelinde son derece karmaşık süreçler yer alır. Beyinde oluşan sinirsel süreçler belirli bir düzen izleyerek kaslara geçer ve gözlenebilen davranışlar halinde dışa yansır. İnsan beyni 13 milyarı aşkın sinir hücresi ve bağlantılarından oluşur. Bu karmaşık düzenin nasıl çalıştığını ayrıntılarıyla bilebilmek, yoğun araştırmalar yapılmasını gerektirir. Fakat, normal insan beyni üzerinde deneysel araştırma yapmak ahlaki ve yasal yönlerden mümkün değildir. Bu yüzden beynin işleyişi ile ilgili bilgilerimiz, hayvanlar üzerinde yapılan deneysel araştırma bulgularına olduğu kadar, trafik kazalarından sonra yapılan beyin ameliyatlarındaki gözlemlere dayanır.
1. NÖROBİYOLOJİK YAKLAŞIM Örneğin; trafik kazası sonucu beyninin bir bölgesi yaralanmış kişinin hatırlamayla ilgili karşılaştığı sorunlar, bellekle beynin o bölgesi arasında bir ilişki olduğunu düşündürür. Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, beynin işleyişiyle bireyin davranışı ve yaşantısı arasında bir ilişki olduğunu kanıtlamıştır. Örneğin; beyne yerleştirilen elektrotların uyarılmasıyla hayvanlarda kızgınlık ve korku belirten davranışlar ortaya çıkartılmıştır. İnsan beyninin son derece karmaşık bir işleyiş düzeni olması ve araştırmaların deneysel olarak yapılamaması, davranışın nörobiyolojik temelleri üzerinde bilgimizin sınırlı kalmasına yol açmaktadır. Bireyin davranışını, davranışın içinde oluştuğu çevre koşullarıyla açıklayan psikologlar, deneysel yöntemin rahatlıkla kullanılabileceği davranışsal yaklaşımı geliştirmişlerdir.
2. DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM Başlangıçta felsefenin yoğun etkisinde kalan psikoloji, bireyin düşünme ve anlama yetenekleri üzerinde çalışmayı ön plana almıştı. O dönemde düşüncenin yapısını anlamaya çalışan psikologlar içebakış yöntemini kullanıyorlardı, fakat bu yöntemin düzensiz kullanılması ne anlama geldiği belli olmayan ve güvenilir olmaktan uzak araştırma verilerinin elde edilmesiyle sonuçlandı. James Watson 1920’lerde zihinde olup biten düşünce ve duygularla hiç ilgilenmeden bireyin gözlemlenebilen davranışlarını incelemeyi amaçlayan davranışsal yaklaşımı önerdi. Davranışsal yaklaşım, bireyin gözlenebilen ve dolayısıyla ölçülebilen davranışlarını incelemeyi psikolojinin tek bilimsel yöntemi olarak savunur. Bu görüşe göre içe bakış, düşünce ve duygu gibi deneğin kendisinden başka kimsenin gözlemesine olanak vermeyen bir olguyu içermesi nedeniyle özneldi, davranışsal yöntem ise herkesin gözleyebildiği bir olguyu içerdiğinden nesneldi.
2. DAVRANIŞSAL YAKLAŞIM Davranışsal yaklaşım, uyarıcı-davranış psikolojisi olarak da bilinir. Uyarıcının cinsi, şiddeti ve tekrarı ile davranışın türü, kuvveti ve frekansı arasındaki ilişkiyi inceler. Ayrıca davranışı pekiştiren ödüllendirme koşullarını da ele alır. Uyarıcı-davranış psikolojisi organizmanın içinde olup biten biyolojik veya bilişsel süreçlerle ilgilenmez. Amacı çevredeki uyarıcı koşullarla, ortaya çıkan davranış arasındaki ilişkiyi incelemektir. Uyarıcı davranış psikolojisi, psikoloji biliminin gelişiminde önemli bir basamağı oluşturur. A.B.D.’de özellikle 1930-1960 yılları arasında en belirgin yaklaşım olan ve birçok araştırmanın temelini oluşturan uyarıcı-davranış psikolojisi, daha sonraki yıllarda Avrupa’da daha kuramsal ve bilişsel süreçlere ağırlık veren psikolojik yaklaşımların gelişmesiyle etkisi zayıflamıştır. Günümüzde psikologlar, bilişsel süreçleri hesaba katmadan, yalnızca nesnel çevre koşullarıyla uyarıcı-davranış yaklaşımı içinde, bireyin davranışlarını açıklamanın olanaksız olduğunu düşünürler.
3. BİLİŞSEL YAKLAŞIM Bilişsel psikologlar insanı edilgen (pasif) bir yaratık olarak değil, algılayan, uyarıcıları işleyen, anlamlandıran etken (aktif) bir sistem olarak görürler. Onlara göre insanı diğer canlılardan ayıran en belirgin özellik, insanın gelen uyarıcıları işleyebilme, anlamlandırabilme yeteneğidir. Bilişsel oluşumlar denilince akla algılama, bellek ve düşünme gibi zihinsel bilgi işlem süreçleri gelir. Bu süreçleri kullanarak birey çevresi ve kendi hakkında yeni bilgiler edinir, geçmişi hatırlar, ortaya çıkan sorunları çözer ve gelecekle ilgili planlar yapar.
3. BİLİŞSEL YAKLAŞIM Algılama, bellek ve bilgi işlem süreçlerini inceleyen dala bilişsel psikoloji adı verilir. Bilişsel psikoloji organizmanın içinde yer alan bilişsel süreçlerin türü ve yapısıyla, gözlenebilen davranışların türü ve özellikleri arasındaki ilişkiyi araştırır. Uyarıcı-davranış psikolojisinin yaklaşımını mekanik ve basit bulan psikologlar, 1960’lardan bu yana bilişsel süreçlere ağırlık vermeye başlamışlardır. Bilişsel psikoloji zihinsel süreçleri incelerken, deneysel yöntemler kullanmaya özellikle dikkat eder. Nesnel yöntemlerle deneysel olarak bireyin zihninde yer alan bilişsel süreçleri inceler, bireyin dış dünyayı nasıl içselleştirip “iç dünya” olarak temsil ettiğini anlamaya çalışır.
4. PSİKOANALİTİK YAKLAŞIM Psikoanalitik yaklaşımın kurucusu Sigmund Freud’dur. Psikoanalitik yaklaşım her bireyin kendi geçmişini inceleyen “vaka çalışmaları” yöntemini kullanır. Freud’un getirmiş olduğu kavramlar geniş biçimde tartışılmış ve zamanla psikolojinin değişik alanlarını etkilemiştir. Freud’a göre insanoğlunun doğuştan getirdiği iki temel eğilimi vardır: cinsellik ve saldırganlık. Bu iki temel eğilim insanoğlunun bir toplum içinde uyumlu yaşamasını zorlaştırdığından, cinsellik ve saldırganlık davranışları ana, baba, öğretmen gibi çocuğun sosyalleşmesinde önemli rol oynayan kişilerce çocukluktan itibaren sürekli baskı altında tutulur ve cezalandırılır.
4. PSİKOANALİTİK YAKLAŞIM Freud’a göre, toplum tarafından hoş karşılanmayan cinsellik ve saldırganlık duyguları bilinçaltına itilirler, çünkü bu tür düşünce ve istekleri sürekli bilinçte tutmak bireyde gerginlik ve rahatsızlık yaratır. Bilinçaltına itilmiş arzuların farkında olamayız, ancak onlar bizim davranışlarımızı etkilemeye devam ederler. Psikoanalitik yaklaşım dil sürçmesi, unutmalar, hatalar ve buna benzer davranışları bilinç altındaki isteklerin ifadesi olarak kabul eder. Bilinç altına itilmek zorunda kalan istekler orada kaybolup gitmezler; şu ya da bu biçimde toplumca kabul edilebilen davranış kılıfına bürünerek kendilerini ifade ederler.
4. PSİKOANALİTİK YAKLAŞIM Psikologlar, psikoloji alanında ortaya atılan her kuramsal kavramı deneysel olarak somutlaştırmak istediklerinden, psikoanalitik kavramları kuşkuyla karşılarlar.
5. FENOMENOLOJİK YAKLAŞIM Fenomen, kendini ve dış dünyayı kendine özgü bir biçimde algılayan kişinin öznel yaşantısına verilen isimdir. Fenomenolojik yaklaşım, bireyin davranışlarını anlayabilmemiz için onun kendine özgü algılayışını ve yaşantısını bilmemiz gerektiğini savunur. Bireyin davranışlarını biçimlendiren en önemli etken, onun kendini ve çevreyi o andaki anlamlandırış biçimi, bir başka deyimle bireyin o andaki fenomenidir.
5. FENOMENOLOJİK YAKLAŞIM Bilişsel ve fenomenolojik yaklaşım her ikisi de bireyin içinde oluşan süreçlere ağırlık vermektedir. Peki aralarındaki farklılık nedir? Bilişsel yaklaşım bireyin bilişsel süreçlerini deneysel yoldan incelemeyi amaçlar:duyum, algılama, bellekle ilgili süreçler, düşünme, problem çözme gibi alanlarda düzenli ve deneysel gözlemlerle insan zihninin işlevsel bir modelini oluşturmaya uğraşır. Fenomenolojik yaklaşım, bireyin öznel yaşantısına önem verir, onun dışında başka hiçbir veri tanımaz. Fenomenolojik yaklaşımı savunan psikologlara göre, deneysel yöntem bireyin tümlüğünü görebilme yeteneğinden uzak, son derece sınırlı bir yöntemdir. Fenomeni deneysel yöntemle inceleme olanağı yoktur.
Psikolojinin Alt Dalları • deneysel psikoloji • sosyal psikoloji • gelişim psikolojisi • uygulamalı psikoloji • psikometrik psikoloji
DENEYSEL PSİKOLOJİ • Deneysel psikologlar, belirli bir davranışı etkileyen çevre koşullarını ve uyarıcıları ayrıntılı bir biçimde tanımlayıp ölçerek, uyarıcının hangi davranışı, nasıl ve ne derecede etkilediğini bulmayı amaçlar. • Davranışları anlamak, açıklamak ve kontrol edebilmek için araştırmalarda deneysel yöntemi kullanır. • Başlıca konuları davranışların fizyolojik temelleri, duyum, algı, güdü, öğrenme ve bellektir.
DENEYSEL PSİKOLOJİ Sigara içme miktarı ile öksürme davranışı arasında bir ilişki var mı? Alınan nikotin miktarı ile, öksürme davranışının türü ve sıklığı arasında nasıl bir ilişki gözlenir? Gibi sorular, deneysel psikolojinin alanı içindedir.
SOSYAL PSİKOLOJİ Bireylerin birbirleriyle etkileşimini inceleyen psikoloji dalına sosyal psikoloji adı verilir. Sosyal psikolojinin araştırma kapsamı içine, kişilerin birbirlerini algılamasında etkisini gösteren önemli değişkenler olarak tutumlar, kişisel çekicilik, uyma, itaat, sosyal normlar, ikna etme ve edilme gibi konular girer. Sosyal psikoloji, bireylerin davranışlarının sosyal ortamdan nasıl etkilendiğini ve bireylerin sosyal ortamı nasıl değiştirmeye çalıştığını inceler.
GELİŞİM PSİKOLOJİSİ Gelişim psikolojisi, organizmanın davranışlarında döllenmeden ölüme kadar, tüm yaşam boyunca, gözlenen biyolojik ve psikolojik değişlikleri ve bireyin kronolojik yaşıyla onun davranışının türü arasındaki ilişkiyi inceler. Duyu organlarının yaşın ilerlemesine paralel olarak nasıl geliştiği, konuşma gibi oldukça karmaşık önemli bir davranışın, hangi yaş aşamalarında ne gibi gelişim basamakları gösterdiği gelişim psikologlarının üzerinde çalıştığı sorunlara birkaç örnek oluşturur.
UYGULAMALI PSİKOLOJİ Uygulamalı psikoloji insan davranışlarını değiştirmek ve geliştirmek için, insan yaşamının önemli alanlarında araştırma ve uygulama yapar. Klinik psikolojisi, Okul ve Eğitim Psikolojisi, Endüstri ve Örgüt Psikolojisi, Danışmanlık Psikolojisi gibi alt dalları vardır.
KLİNİK PSİKOLOJİSİ NEDİR? Kişiliğin gelişmesi ve bunu etkileyen etmenler (kişilik psikolojisi) ile normalden ayrılıklar gösteren davranışlar ya da davranış bozuklukları (psikopatoloji) üzerinde araştırmalar yapar. Klinik psikologlar psikiyatristlerle karıştırılmamalıdır.
Psikiyatri ile Klinik Psikolojisi arasındaki fark nedir? Psikiyatri, tıp kökenli bir eğitimden; klinik psikolog ise psikoloji kökenli bir eğitimden geçer. Okul ve Eğitim Psikolojisi • Eğitim psikolojisinde genelde verimli öğrenme ortamlarının araştırılması ve araştırma bulgularının eğitim ortamlarında uygulanması sorunları üzerinde çalışırlar.
Kişilik psikolojisi • Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir. Günlük yaşam içinde birey her an hem çevresiyle, hem de kendisiyle sürekli etkileşim halindedir. Birey bu tür etkileşimlerde bulunurken kendine özgü duygu, düşünce ve davranış özellikleri gösterir. Davranış, düşünce ve duygu özelliklerini incelemeyi kişilik psikolojisi üstlenmiştir. • Bilişsel psikoloji • Algılama, düşünme, hatırlama ve unutma, problem çözme ve dil davranışının altında yatan süreçler konusunda yapılan araştırmalar bilişsel psikolojin kapsamı içine girer. İnsanlar niçin bazı bilgileri hatırlar, diğer bazı bilgileri unuturlar? Bu tür sorular bilişsel psikolojinin inceleme alanı içine girer.
Endüstri ve Örgüt Psikolojisi • Endüstri psikolojisi işletmelerin verimli çalışabilmeleri ve ürünlerini hizmetlerini ilgililere kabul ettirip ulaştırabilmelerinde insan etmeniyle ilgili olan konuları araştırır. • Danışmanlık Psikolojisi • Her derecedeki eğitim kurumunda öğrencilerin eğitim-öğretime ilişkin ve bireysel sorunlarıyla ilgilenir.
PSİKOMETRİK PSİKOLOJİ • Davranışın ölçülmesi ve değerlendirilmesi, istatistik ve matematiksel teknik ve yöntemlerin psikolojiye uygulanması, davranışın açıklanmasında ve yordanmasında yararlanabilecek istatistiksel teknik ve modellerin uygulanması ve geliştirilmesi ile araştırma model ve düzenleri oluşturma bu dalın başlıca konularıdır. • Bunlar dışında yeni gelişen psikoloji alanları; adalet psikolojisi, çevre psikolojisi, sağlık psikolojisi ve spor psikolojisidir.
PSİKOLOJİNİN ARAŞTIRMA YÖNTEMİ Davranışlar ve ilgili diğer olaylar üzerinde geçerli ve güvenilir bilgiler toplamak için çeşitli veri toplama yöntemleri kullanılır. Bu yöntemlerden hangisinin seçileceğini araştırmanın konusu ve amacı belirler. • Betimsel • İlişkisel • Deneysel • Gelişimsel
1. Betimsel Yöntem Davranışları betimlemeyi, yani davranışları özetlemeyi, ortak özelliklerine göre sınıflamayı ve birbiri ile ilişkili ya da ilişkisiz davranışsal olayları belirlemeyi amaçlar. Bu tür teknikler, davranışları sözel, sayısal, şekilsel ya da bunlardan birkaçı birlikte kullanılarak özetleme olanağı sağlar. Bu yöntem bir davranışın , bir olayın , bir ilişkinin betimlenmesini sağlarlar. Bu gruba tarama yöntemi (testler , anketler) ,doğal gözlem vak’a (olgu) incelemesi girer:
a. Gözlem Gözlem, kendiliğinden oluşan ya da bilinçli olarak hazırlanan olayları, belirledikleri sırada sistematik ve amaçlı bir biçimde incelemektir. Gözlem, bilimsel yöntemin her aşamasında başvurulan bir araçtır. Doğal ve sistematik olarak ikiye ayrılır: • Doğal Gözlem Doğal gözlemde canlılar, doğal ortamlarında ve araştırmacının herhangi bir müdahalesi olmaksızın gözlenir. Doğal gözlemlerin bulguları, ileride yapılacak araştırmalara ve deneysel çalışmalara iyi bir temel teşkil eder. • Sistematik Gözlem Sistematik gözlemde canlılar araştırmacının belirlediği koşullar altında gözlenir.
b. Tarama yöntemi Tarama yöntemi; soru listesi , görüşme gibi tekniklerden yararlanarak, belirli özelliklere sahip olan insanları ilgilendiren ya da olayı , o an ki durumuyla saptama amacı güden bir araştırma yoludur. Genellikle bu yöntemle çok sayıda kişiye ulaşmak istenir. Tarama yöntemi ; öğrenci ve öğretmen sorunlarının saptanmasında , oyların siyasal partilere dağılımının belirlenmesinde , pazar araştırmalarında , kamu oyu yoklamalarında çok kullanılır. Bunun için testlerden ve anketlerden yararlanılır. • Testler : Test, bireyin yeteneğini , zekasını , kişilik yapısını , başarısını ortaya çıkaran bir ölçek, bir araçtır. Test yoluyla bireyleri birbiri ile karşılaştırmak ve değerlendirmek mümkün olmuştur. Örneğin , üniversite giriş sınavlarında uygulanan testler , öğrencileri başarı durumuna göre sıralar. Test , psikolojinin önemli araştırma yöntemlerinden biridir. Günümüzde özellikle eğitim, endüstri ve psikiyatride yaygın olarak kullanılır. • Anketler : Bir konuda düzenlenmiş soruların ilgili kişilere sorarak ya da göndererek bilgi derlemeye anket denir. Anket yönteminden daha çok kişilerin görüşlerini , kanılarını toplamak için yararlanılır. Anketin geçerliliği , soruların iyi hazırlanmış olması kadar anketi cevaplayanların içtenlikli olup olmamalarına bağlıdır.
c. Vak’a(olgu) İncelemesi Bazı durumlar da bireyi değerlendirmek ya da davranışlarını anlamlandırmak için geçmiş yaşantısını ve çevresini yakından tanımak gerekebilir. O zaman bireyden yaşamı boyunca başından geçen önemli olayların anlatmasını istemek, ilişki kurduğu insanların ona nasıl bir etki de bulunduğunu öğrenmek gerekir. İşte , bireyin geçmişimde yer alan önemli olayları betimsel bir biçimde yansıtan “bireysel öykü” ye vak’a tarihçesi ya da incelemesi denir.
İstatistiksel yöntemler Psikolojik araştırmalardan elde edilen sonuçların bir çoğu sayılar şeklindedir. Ancak sayısal bilgileri elde etmek yeterli değildir. Bilgilerin ne anlama geldiğini ve bunlardan nasıl geçerli sonuçlar çıkarılabileceğini de bilmek gerekir. Bunun için de istatistiksel yöntemlerden yararlanılır. İstatistik, sayı ile belirtebilen verilerin elde edilmesinde , sınıflandırılmasında , sunulmasında kullanılan bir yöntemdir. Bu yöntemle önce veriler toplanır ve bir araya getirilir. Daha sonra toplanan veriler sınıflandırılır. Bunu verilerin sunulması izler. Sunma , metin ya da tablolar şeklinde olabileceğin gibi grafikler şeklinde de olabilir.
2. KORELÂSYONEL YÖNTEMLER Korelasyon , iki dizi puan ya da ölçüm arasında ki karşılıklı ilişki anlamına gelir. Başka bir deyişle , elde edilen değerler , özellikle , puanlar arasında ki bağıntıyı gösterir. Psikolojide çok kullanılan yöntemlerden biridir. Örneğin, şu soruların cevaplandırılmasında korelasyon kullanılır: Ölçülebilen beden özellikleri ile karakter arasında nasıl bir ilişki vardır? Şişman olmakla , başkalarına hakim olma eğilimi arasında bir bağıntı var mıdır? Okulda alınan üstün notlar zeka derecesine bağlı mıdır ? İçe dönüklülükle sanatkarlık arasında bir ilişki var mıdır ? Korelasyon büyüklük bakımından 0′ dan +1′ e , gene 0′dan -1′e kadar çıkabilir. Buna göre iki değer arasındaki korelasyon +1,00 ile -1,00 arasında dağılabilir. Söz gelimi , cebir problemlerini çözme ile avcılık arasındaki korelasyon 0′dır. Bu, iki değişken arasında hiç bir korelasyon (bağıntı) olmadığı anlamına gelir. Bunun yanında araştırmalar yüksek ders notları ile zeka derecesi arasındaki korelasyonun orta derecede olduğunu göstermiştir. Çünkü zeka derecesinin dışında çeşitli etkenler sınıfta yüksek not olmaya neden olmaktadır. Farklı korelasyon miktarları 0 ve 1 arasında bir sayı ile belirtildiğinden 0,8 ya da 0,9′luk bir korelasyon yüksek 0,4 ile 0,6 arası orta ve 0,2 ile 0,3 arası düşüktür. Aralarında bağlantı bulunan iki cinsi verinin ya da değerin değişme yönleri aynı ise korelasyon pozitif , bu ilişki ters yönde ise bu takdirde korelasyon negatif olur.
3. DENEYSEL YÖNTEMLER Deneysel araştırmaların temel amacı, davranışın nedenlerini ve ön belirleyicilerini saptamaktır. Deneysel yöntemin neden-sonuç ilişkisini ortaya koymasını sağlamak için bir dizi işlem uygulanır. Bu işlemler bağımsız değişkeni değişimleme, değişimlemenin bağımlı değişkene etkisini gözleme, diğer değişkenleri kontrol etmedir.
Değişimlemenin bağımlı değişkene etkisi gözleme nedir? Bağımsız değişkenin değişmelerinin sonucu nasıl etkilediğini, yani davranışları nasıl etkilediğini gözlemektir. Bağımlı değişken davranışlardır. • Diğer değişkenlerin kontrol edilmesi nedir? Bir deneyde gözlenen sonucu, bağımsız değişkenden başka değişkenler de etkileyebilir. Karıştırıcı etkide bulunabilecek bu değişkenlerin etkisini kontrol altında tutmak için farklı teknikler uygulanır. Bu tekniklerinin tümünün amacı, değişkenlerin etkisini sabit tutmaya yöneliktir. Çünkü sabit tutulan bir değişken, tüm denekleri ve bunların davranışlarını eşit biçimde etkiler.
4. Gelişimsel Yöntem Amaç, değişik yaşlarda insanın büyüme ve değişmesini izlemektir. Uzunlamasına ve kesit düzeninde olabilir
Tanımlar • Eğitim psikolojisi, psikolojideki araştırma bulgularının ve kuramlarının sınıftaki faaliyetlere uygulanmasıdır. • Psikolojiden ayrı bir bilim dalıdır. • Eğitim Psikolojisi, öğrenme-öğretme sürecini anlamak ve geliştirmek için kendine özgü kuramlar, araştırma yöntemleri ve teknikler geliştirmektir. • Eğitim Psikolojisi, kuramsaldan çok, uygulamalı bir bilim alanıdır. • Gelişim ve öğrenme psikolojisi bulgularından hareketle eğitim öğretimin nasıl gerçekleştiğini araştıran bilim dalıdır. • Kısaca, insanların gelişim özelliklerini ve öğrenme ilkelerini inceleyerek, eğitim ortamlarını etkili bir biçimde düzenlemeyi ve öğretme yoluyla öğrenmeyi verimli bir biçimde gerçekleştirmeyi amaç edinen uygulamalı bir bilim dalıdır.
Eğitim psikolojisi; Psikolojinin bulgularının bireyin eğitiminde nasıl kullanılacağını araştıran bir psikoloji dalıdır. Dört alanda derinliğine araştırmalar yaparak eğitime katkıda bulunur. a) Öğrencinin gelişimi ve tanınması b) Öğrenciye elverişli ortamın hazırlanması c) Öğrenmenin gerçekleştirilmesi d) Öğrenilenlerin değerlendirilmesi