1 / 23

Makro Ekonomik Denge

Makro Ekonomik Denge. Makro Ekonomik Denge. Ekonomide üretim kimi zaman hızla artar ve bu dönemlerde iş bulmak daha kolaydır. Zaman zaman da üretim hacmi daralır ve çok sayıda işsizlikle karşı karşıya gelir.

shina
Download Presentation

Makro Ekonomik Denge

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Makro Ekonomik Denge

  2. Makro Ekonomik Denge • Ekonomide üretim kimi zaman hızla artar ve bu dönemlerde iş bulmak daha kolaydır. Zaman zaman da üretim hacmi daralır ve çok sayıda işsizlikle karşı karşıya gelir. • İktisatçılar üretimde gözlenen bu dalgalanmaların nedenini açıklayabilmek için farklı modeller kullanırlar ve bu modellerin temelinde makro ekonomik denge kavramı yatar. • Burada sözü edilen denge, mikro iktisatta gördüğümüz eşitlik noktası anlamındadır ve bu dengeye bir kez ulaşıldıktan sonra ayrılma eğiliminin söz konusu olmadığı bir noktayı ifade etmektedir.

  3. Makro Ekonomik Denge • İktisatçılar bir ekonomide dengeye nasıl ulaşıldığı ve ekonomiyi bir denge noktasından diğerine taşıyan faktörlerin neler olduğu konusunda anlaşamamaktadır. • 1930’lardaki Büyük Bunalım ‘dan önce iktisatçıların büyük bölümü ekonominin sürekli dengede olduğunu ve bu dengeden geçici ayrılmalar söz konusu olsa bile ekonominin bu denge noktasına doğru otomatik olarak harekete geçtiğini savunmaktaydılar. Klasik iktisat yaklaşımı olarak adlandırılan bu yaklaşımda, söz konusu denge noktasının ekonomide üretim faktörlerinin atıl kalmasına olanak tanımayacak bir GSMH düzeyinde oluştuğunu iddia etmekteydiler. • John Maynard Keynes ise bu görüşe karşı çıkarak bir ekonomideki üretim faktörlerinin tamamına istihdam olanağı sağlayacak denge GSMH düzeyine ulaşmanın her zaman mümkün olamayacağını, bu nedenle devletin ekonomik hayata ekindeki iktisat politikası araçları ile müdahale etmesi gerekebileceğini öne sürmüştür.

  4. Klasik Yaklaşımın Temelleri • 1930’lu yıllara kadar iktisatçılar piyasanın kendi haline bırakılması durumunda işsizlik oranının minimum düzeyde kalacağına inanmaktaydılar. • 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarındaki ünlü iktisatçılar bir ekonomideki üretim faktörlerinin tam istihdamını gerçekleştirmek için devlet müdahalesine gerek olmadığını savunmaktaydılar. • Bu iktisatçılar, üretim faktörlerinden birisi olan işgücünün kimi zaman eksik istihdamının söz konusu olabileceğini, yani ekonomide kimi zaman işsizlik olabileceğini kabul etmekle birlikte tam istihdam düzeyinden uzaklaşmak anlamına gelen işsizlik artışının geçici olduğunu ve piyasa mekanizmasının tam istihdamı otomatik olarak yeniden sağlayacağını savunuyorlardı.

  5. Klasik Yaklaşımın Temelleri • Keynes tarafından «klasik iktisatçılar» olarak adlandırılan bu iktisatçıların görüşleri 19. yüzyıl Fransız iktisatçısı John Baptise Say tarafından öne sürülen ve kendi adıyla anılan bir yasanın işlemesi ile özetlenmektedir: HER ARZ KENDİ TALEBİNİ YARATIR. • Bu yasanın işlemesi ile toplam harcamaların tam istihdam sağlamada yetersiz kalmasının söz konusu olamayacağı savunulmaktadır. • Say kanunu, belirli bir miktardaki mal ve hizmetin üretimi, bu üretimi satın almaya yetecek miktarda bir gelirin yaratılması ile sonuçlanır. Üreticilerin üretim faktörü sahiplerine ödedikleri miktar üretilen mal ve hizmetlerin değerine eşit olmak zorunda olduğundan, Say kanununa göre her arz kendi talebini yaratmaktadır.

  6. Klasik İktisadın Temelleri • Ancak bu süreci bozan bazı iktisadi olgular bulunmaktadır. Örneğin üretim faktörü sahiplerinin bir kısmı gelirlerinin tamamını harcamak yerine tasarruf ederlerse, piyasaya sürülen ürünlerin tamamını satın almaya yetecek kadar harcama gerçekleştirilmeyecektir. • Klasik iktisatçılar, bu duruma tasarruf edilen her liranın yatırıma dönüşeceği şeklinde cevap vermektedir. Bu yüzden, genellikle büyük işletmeler tarafından gerçekleştirilen yatırımlar, üretim faktörü sahiplerinin tasarrufları nedeniyle ortaya çıkan harcama sızıntısını giderecektir. • Klasik iktisatçılara göre her ekonomideki yatırım miktarı ile tasarruf miktarı otomatik olarak eşitlenmektedir. Diğer bir deyişle ekonomide ödünç verilebilir fonlara ilişkin bir piyasa vardır ve bu piyasadaki faiz oranı, tasarruf sonucu arz edilen fonların yatırım amacıyla talep edilen fonlara eşit olmasını sağlamaktadır ve yatırım-tasarruf eşitliği bu şekilde sağlanmaktadır.

  7. Klasik İktisadın Temelleri • Ayrıca, klasik iktisatçılar işverenlerin mal ve hizmet miktarının toplam harcamaların yanı sıra, işverenlerin mal ve hizmetler için istedikleri fiyata da bağlı olduğunu belirterek firmaların satamadıkları ürünleri satabilmek amacıyla fiyatlarını düşüreceklerini savunmuşlardır. • Firmalar arasındaki rekabet, firmaları fiyatların düşürülmesi yönünde zorlayacak ve bu da ekonomide tam istihdam üretim düzeyinin oluşmasını sağlayacaktır. Ancak bu sürecin işleyebilmesi için üretim faktörlerine ait fiyatların da düşürülmesi gerekmektedir. Çünkü firmaların üretim faktörlerine ödedikleri miktarda bir azalma olmazken ürünlerin satışından elde ettikleri hasıla azaldığında, firmalar açısından zarar söz konusu olacaktır.

  8. Klasik İktisadın Temelleri • Klasik iktisatçılar, faktörlere yapılan ödemelerin firmalar tarafından düşürülebileceğini belirtirken aslında faktör fiyatlarının (işgücü fiyatlarının) aşağı doğru esnek bir yapıya sahip olduğunu kabul etmektedirler. İşgücü fiyatlarının aşağıya doğru esnek olması işçiler arasındaki rekabetin sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. • Böylece rekabet sürecinin işlemesi sonucu ücretler çalışma isteğinde olan herkesin iş bulabileceği bir düzeye inmekte ve tam istihdam gerçekleşmiş olmaktadır.

  9. Klasik Görüşün Eleştirisi • Büyük Bunalım’da ortaya çıkan durgunluk uzun süre devam ettiği ve milyonlarca insan bu sürede işsiz kaldığı için, işsizliğin sadece geçici bir süre ortaya çıktığını ve ekonominin makul bir süre içinde kendiliğinden tam istihdamı sağladığını kabul etmek güçleşmiştir. Keynes klasik modele yönelik iki temel eleştiri ortaya koymaktadır. • Bunlardan birincisi, bir ekonomide yatırım ve tasarruf yapan ekonomik birimlerin birbirinden farklı olduğu ve farklı motivasyonlarla tasarruf ve yatırım yapmakta olduğudur. • Tasarrufların önemli bir miktarı ilerideki günler için bir kenara para koymayı amaçlayan hanehalkları tarafından gerçekleştirilirken, yatırımların önemli bir miktar tesislerini genişleterek veya yeni makineler alarak karlarını arttırmak isteyen firmalar tarafından gerçekleştirilmektedir.

  10. Klasik Görüşün Eleştirisi • Yüksek bir istihdam seviyesinin oluşmasını sağlayan üretim düzeyinde, hanehalklarının yapmayı planladıkları tasarruf miktarı ile firmaların yapmayı planladıkları yatırım miktarının aynı olması garanti değildir. Tasarruf, yatırımların finansmanında kullanılmak yerine, elde tutulan para miktarının artmasına neden olabilmektedir. Bu yüzden bir ekonomide devletin uygun politikalar izlememesi durumunda işsizliğin olmayacağı veya enflasyonun ortaya çıkmayacağı şeklinde kesin bir kural olamaz. • İkinci eleştiri, Klasik iktisatçıların «ücretler ve fiyatlar tam esnektir» şeklindeki varsayımının gerçekçi olmadığı şeklindedir. Günümüz ekonomileri ücretlerin ve fiyatların esnek olmasını engelleyen çok sayıda faktörün etkisiyle tam rekabetçi yapıdan uzaklaşmaktadırlar.

  11. Klasik Görüşün Eleştirisi • Birçok sanayi kolunda fiyatları düşürmekten kaçınan üretici firmalar bulunmaktadır. Bu sektörlerde talepte büyük bir azalma olsa bile fiyatlar uzun süre aynı düzeyde kalabilmektedir. Ayrıca işçi sendikaları ücretlerin düşürülmemesi yönünde mücadele vermektedir. • Dolayısıyla ücretlerin ve fiyatların esnek olduğu şeklindeki varsayım gerçekçi olmadığından, ücretlerin ve fiyatların düşmesi ile tam istihdamın sağlanmasını savunmak da gerçekçi bulunmamaktadır.

  12. Denge Gelir ve Harcama Düzeyi • İktisatta denge, herşeyin planlanana uygun seyretmesi durumunda ekonomik birimlerin kararlarını ve davranışlarını değiştirmedikleri bir ortamda oluşur. • Ancak planlar ve fiili durum birbiriyle uyuşmadığı zaman ekonomik birimler bunları uyumlu hale getirmek için davranışlarını ve kararlarını değiştirirler. • Bir ülkedeki denge gelir ve harcama düzeyinin belirlenmesi, planlanan ve fiilen gerçekleşenin aynı olduğu gelir ve harcama düzeyine ulaşılması sürecidir.

  13. Harcamalar ve Gelir • Toplam harcama fonksiyonu çeşitli gelir düzeylerinde planlanan harcamaları ifade etmektedir. Bu aşamada fiyatlar sabit kabul edildiği için analizde nominal ve reel büyüklükler birbirine eşit bulunmaktadır. • Bir ekonomide gerçekleşen fiili harcamalar her zaman gelire ve üretime eşit olmaktadır. Çünkü fiili harcama dendiği zaman stok değişiklikleri de harcamaların içine dahil edilmektedir. Diğer bir deyişle stok değişimleri otomatik olarak yatırımları arttırmakta veya azaltmakta, böylece ekonomide fiilen gerçekleşen harcamalar her zaman gelire, o da üretime ve GSMH’ya eşit olmaktadır. • Oysa ekonomide gerçekleştirilmesi planlanan toplam hercamalar her zaman GSMH’ya yani gelire eşit olmayabilir.

  14. Harcamalar ve Gelir • Planlanan harcamalar gelire eşit değilse ne olur? • Mal ve hizmetleri satın almak amacıyla planlanan harcamalar cari üretimin değerinden büyükse, mal ve hizmet üretimi artar. Üretim gelire eşit olduğu için GSMH da buna bağlı olarak artacaktır.

  15. Harcamalar ve Gelir • Şekilde 500 liranın altındaki her bir gelir düzeyinde toplam harcamalar GSMH'den büyüktür. Bu durum ekonomide cari olarak üretilen mal ve hizmet miktarından daha fazlasının satın alındığı anlamına gelmektedir. • Böyle bir durum ancak geçmişte üretilen ancak satılmamış olan mal ve hizmetlerin satılması ile mümkün olabilir. Dolayısıyla planlanan harcamaların GSMH’den büyük olması durumunda stoklar azalacaktır. • Stoklardaki değişme planlanan harcamaların GSMH’yi aşan kısmını dengelemektedir. Böylece stoklardaki planlanmamış değişmeleri de içeren fiili harcamalar GSMH’ye eşitlenmektedir.

  16. Harcamalar ve Gelir

  17. Harcamalar ve Gelir • Stoklar azaldığında ne olur? • Stoklar azaldığı zaman, işletmeler ürettikleri ürüne olan talebi karşılayabilmek için üretimlerini arttırırlar. Artan üretim ise GSMH’nin artması anlamına gelir. Dolayısıyla toplam harcamaların GSMH’den fazla olması durumunda GSMH artmaya başlar. • Örneğin GSMH 600 liraiken toplam harcamalar gelirden düşüktür. Bunun sonucunda planlananın üzerinde bir stok birikimi ortaya çıkar (40 lira). Diğer bir deyişle bu GSMH seviyesinde satın alınandan daha fazla mal ve hizmet üretilmiştir. Dolayısıyla stoklar artacak ve işletmeler üretimlerini düşürmeye başlayacaklardır. • Toplam harcamaların GSMH’den düşük olması durumunda GSMH düşmeye başlar. • Stoklardaki planlanmamış artışlar yatırım harcaması olarak kabul edildiği için fiili harcamalar yine GSMH’ya eşit olmaktadır. • Planlanan toplam harcamaların GSMH’ya eşit olduğu gelir düzeyi denge GSMH düzeyi olarak adlandırılır ve denge GSMH düzeyi örnekte 500 liralık gelir düzeyidir.

  18. Harcamalar ve Gelir • Planlanan toplam harcamaların GSMH’ya eşit olduğu gelir düzeyi denge GSMH düzeyi olarak adlandırılır ve denge GSMH düzeyi örnekte 500 liralık gelir düzeyidir. • Toplam harcamaların GSMH’ya eşit olması, ekonomide planlanan toplam harcamaların gerçekleştirilen üretim değerine ve bu süreçte yaratılan gelire eşit olması anlamına gelmektedir. Planlanan harcamalar GSMH’ye eşit olduğu sürece GSMH artma ya da azalma eğilimi göstermeyecektir.

  19. Sızıntılar ve Enjeksiyonlar • Denge üretim düzeyini belirlemenin bir diğer yolu gelir-harcama akımındaki sızıntılar ve enjeksiyonları incelemektir. • Sızıntılar, toplam harcamaların otonom bileşenlerini düşüren kavramlardır. • Gelir-harcama akımından gerçekleşen üç tür sızıntıdan söz etmek mümkündür: Tasarruflar, vergiler ve ithalat. • Tasarruf gelirin harcanmayan kısmıdır ve hanehalkları ne kadar tasarruf ederlerse o kadar az harcama yapacaklardır. Diğer bir deyişle otonom tasarruflardaki artış otonom tüketim harcamalarında düşüş anlamına gelmektedir. Tasarruflar arttığında GSMH veya gelir düzeyi azalmaktadır. • Vergiler tüketim harcamalarındaki zorunlu düşüşlerdir. Vergiler devletin hanehalklarından kendisine transfer ettiği geliri ifade etmektedir. Vergiler ne kadar yüksek olursa otonom tüketim harcamaları o kadar düşük olacaktır dolayısıyla GSMH düzeyi de azalacaktır. • İthalat, yabancı mal ve hizmetlere yurtiçinde yapılan harcamalar olduğundan ithalat harcamaları arttığında yurtiçinde üretilen mal ve hizmetlere yapılan harcamalar azalacaktır. Dolayısıyla net ihracat azalacağı için GSMH düzeyi düşecektir.

  20. Sızıntılar ve Enjeksiyonlar • Yukarıda bahsedilen sızıntıların gelir-harcama akımına yapılan ilavelerle diğer bir deyişle enjeksiyonlarla dengelenmesi gerekmektedir. • Üç tür enjeksiyondan söz etmek mümkündür: Yatırımlar, kamu harcamaları ve ihracat. • Hanehalklarının tasarrufları, işletmelerin borçlanabilecekleri ve yatırımda kullanabilecekleri fonları yaratmaktadır. Hanehalklarının tasarrufları yatırımlarda kullanıldığında tekrar gelir-harcama akımına ilave edilmektedir. • Devletin vergi olarak topladığı fonlar, devletin mal ve hizmet satın almak amacıyla yaptığı harcamalar olarak gelir-harcama akımına eklenmektedir. • İhracat yurtdışına satılan mal ve hizmetler olduğundan yabancılar tarafından yapılan harcamaları yerli ekonomiye aktarmak biçiminde değerlendirilebilir. Ülke içindeki gelir-harcama akımına bir ilave niteliğindedir.

  21. Sızıntılar ve Enjeksiyonlar • Sözü edilen her bir enjeksiyonun ilgili sızıntı ile eşitlenmesi için bir gerekçe yoktur. Yani bir ekonomide yatırımlar tasarruflara, kamu harcamaları vergilere, ihracat ithalata eşit olacak diye bir kural yoktur. • Dengenin gerçekleşebilmesi için enjeksiyonlar toplamının sızıntılar toplamına eşit olması gerekmektedir. • Denge şartı tasarruflar (S), vergiler (T) ve ithalat (IM) toplamının yatırımlar (I), kamu harcamaları (G) ve ihracat (EX) toplamına eşit olması şeklindedir. S+T+IM=I+G+EX

  22. Sızıntılar ve Enjeksiyonlar

  23. Sızıntılar ve Enjeksiyonlar

More Related