540 likes | 1.02k Views
KARBONHİDRATLAR, DİŞ ÇÜRÜĞÜ, BESLENME BİLGİSİ VE DİYET ANALİZİ. Dr. Remzi Ülgen / 2006. Karbonhidratların diş çürüğünün oluşumundaki rolünü, çürük oluşumunda etkili diğer biyo-medikal ve psiko-sosyal etkenlerle birlikte değerlendirmek gerekir.
E N D
KARBONHİDRATLAR, DİŞ ÇÜRÜĞÜ, BESLENME BİLGİSİ VE DİYET ANALİZİ Dr. Remzi Ülgen / 2006
Karbonhidratların diş çürüğünün oluşumundaki rolünü, çürük oluşumunda etkili diğer biyo-medikal ve psiko-sosyal etkenlerle birlikte değerlendirmek gerekir
Tıbbi yaklaşımı benimsemiş bir diş hekimi, pre-patogenez dönemde ağız diş sağlığı eğitimi verirken bu konuya değinmesi, verimliliği arttırıcı ve inandırıcı olmayı sağlayan bir yaklaşımdır.
Çürük oluşumunda karbonhidratların rolü neden diğer etkenlerle birlikte incelenmelidir?
Çünkü diş çürükleri birçok etiyolojik faktörün zincirleme faaliyeti sonucu oluşur. Bir ya da birkaçının bağımsız etkisiyle ortaya çıkmaz.
1960’ların başında Keyes’in üçlemesiyle izah edilen çürük oluşumu
1980 yıllarından başlayarak çürük oluşumu aşağıdaki gibi açıklanmaya başlanmıştır.
Araştırmacılar, tüm bu faktörlerin her birini tek tek ve kendi içindeki bileşenleriyle birlikte alıp, laboratuar koşullarında ve ağız ortamında, hayvan deneyleriyle ya da insan topluluklarında gözlemle ve müdahale ileinceleyerek diş çürüğü oluşumuyla aralarında çeşitli düzeylerde ilişki kurmuşlardır
Her bireyin ağzında bazı koşulların ağır basması ile çürük oluşturma veya çürük önleme potansiyeli öne çıkmaktadır.
Bir başlangıç çürük lezyonunun kaviteli çürüğe dönüşmesine kadar geçen süre bazen 24–36 ay kadar olabilmektedir.
Bu süre içinde diş hekiminin, hangi karbonhidratı nasıl yemesi gerektiği de dâhil, hastasında davranış değişikliği oluşturmak üzere bilgilendirmesi, çürük önleyici potansiyeli artıracak etkenlerden birini değiştirebilmesi, çürük oluşumunu önleyebilir.
Şeker nedir?Karbonhidrat nedir? • İnsan ve hayvan vücudunda glikojen, bitkilerin yapısında nişasta ve sellüloz olarak yer alan karbonhidratlar (CHO); karbon, hidrojen ve oksijen atomlarından meydana gelmiş organik bileşiklerdir.Karbonhidratlar yapıları gereği üç grupta toplanır.
A-MONOSAKKARİTLER (Basit Şekerler)1- Glikoz (üzüm şekeri)2- Fruktoz (meyve şekeri)3- Galaktoz (6 karbonlu monosakkarit) • B-DİSAKKARİTLER1- Sakkaroz (çay şekeri)2- Laktoz (süt şekeri)3- Maltoz (malt şekeri) • C-POLİSAKKARİTLER1- Nişasta (bitkilerdeki depo karbonhidrat)2- Glikojen (kas ve karaciğerdeki depo karbonhidrat)3- Sellüloz (posa)
Şeker Tüketimi-Çürük İlişkisi • 1961’de Takeuchi’nin 2. Dünya Savaşı sırasında Japonya’daki şeker tüketimi düşüşü ile çürük oluşumunun azalması arasındaki ilişkiyi ortaya koyan çalışması hayli etkili bulunmuştur.
Ancak daha sonraları bu iki faktör arasında neden-sonuç ilişkisi kurulabilmesi için çok daha başka faktörlerin de dikkate alınması gerektiği ortaya çıkarılmıştır.
1982’de Sreenbny, 47 ülkenin 12 yaş DMFT değerleriyle yıllık tüketilen ortalama şeker miktarı arasında ilişki araştırmıştır. • Bu ülkelerin ancak yarısında bu iki faktör arasında ilişki bulmuş ve günde 50 g / yılda 18. 25 kg şeker tüketiminin çürük açısından güvenli olduğunugöstermiştir.
Woodward ise61’i gelişmekte olan, 29’u gelişmiş ülke kategorisindeki toplam 90 ülkenin tümü için çürük-yıllık şeker tüketimi arasında zayıf bir ilişki ortaya koyarken, gelişmiş ülkelerde hiçbir bağlantı bulamamıştır.
Burt, 1988’de yayınlanan 11–15 yaş grubunu üç yıl incelediği araştırmasında, beslenme biçimiyle çürük arasında ilişki bulamazken, aynı araştırmacı 1992’de Hollanda’da “Çürük Önleyici Ajanların Etkinliği” konferansında, şeker tüketimiyle çürük prevalansı arasında çok az ilişki olduğunu ya da hiç olmadığını vurgulamıştır.
Bunlara karşılık İspanya, Portekiz, Yunanistan, İtalya, Macaristan, İzlanda, Polonya ve Yugoslavya gibi ülkelerde 1987 itibariyle hem şeker tüketiminin hem de çürük şiddetinin arttığı bildirilmektedir.
Tanzanya’da yıllık şeker tüketimi kişi başına 6-8 kg ve DMFs 0. 7 iken, 399 kişilik bir deney grubunda hem günde 6 kez şeker kamışı hem de 1-2 şekerleme yemenin çürük oluşumunda fark yaratmadığı ortaya konmuştur.
Bir besin maddesinin çürük oluşturma potansiyeli (karyojenitesi) nedir ? Nasıl belirlenir ? • İnsan toplulukları üzerindeki ya diyet biçimlerinin gözlemlenmesini ya da beslenmeye ilişkin bir faktörü değiştirerek • Hayvanlar üzerinde, • Çekilmiş dişlerden alınan mine parçalarının ya insan ağzına protez benzeri taşıyıcı bir apareyle takılması ya da gıda maddesine gömülerek, • Besin maddesinin bakteri plağında oluşturduğu pH’nın birkaç yöntemle ölçülmesiyle • Test gıdalarının plak ya da plak kapsayan tükürük içinde hatta ağzın taklit edildiği Orofax benzeri ortamlarda incelenmesiyle, yürütülmektedir.
çürük Potansiyeli İndeksi (Cariogenic Potential Index = CPI • Bir besin maddesinin İNSANLARDA ÇÜRÜK OLUŞTURMA POTANSİYELİ, Çürük Oluşumunu Sağlayacak şartlarda çürük geliştirme özelliğidir.
Besinlerin asit oluşturma kapasitesi • Robert Stephan adlı araştırmacı, 1940’da %10 ve %50 glikoz ya da sakaroz eriyiği ile ağzın 2’-3’ çalkalanması sonucu, plak pH’sının 6. 5 dan 5’e düştüğü ve 40’ içinde eski pH’sına döndüğünü göstermiştir. Stephan eğrisiyle asidojenite çalışmalarına farklı bir yol açmıştır.
Araştırmacılar 5. 5’in veya 5. 7’nin altı pH’ın dişe zarar verdiğini ileri sürerler. • 5. 5-6. 0 arasını zararlı kabul edilmektedir.
Ancak bu ölçümlerde besin maddesinin içindeki di eter asitle, bakteriler tarafından bu besin maddesinden oluşturulan asit arasındaki fark ayırt edilemez. . Oysa ilki dişlerdeki erozyonda önemlidir.
Tüm karbonhidratlar ister besinlerde doğal olarak bulunsun, ister katkı olarak ya da pişmiş nişasta formunda olsun, diş yüzeyinde asit oluşumuna yol açmaktadır.
Ancak KH’ın konsantrasyonu, oluşan asit miktarıyla hiç alakalı değildir. % 0.025’lik bir sakaroz solüsyonu bile ara yüz plağında pH’yı 5. 7 nin altında düşürebilmekte ve hemen hemen tüm KH’lar da ağızda bakteriler tarafından fermente edilebilmektedir.
Ancak ağızdaki plak 12 saatten az bir plaksa, bir seferlik sakarozun yarattığı zararı tükürük 5’ giderebilirken, 24-28 saatlik plak ise aynı pH düşüşü 5 saatte giderebilecektir. Özellikle de diş fırçasıyla temizlenemeyen Fissürlerde ...
Plağında 30 dk. tespit edilen minimum pH değerleri ve pH< 5,7 altında kalma süreleri
Yine laboratuar koşullarında, araştırmalar tüm şekerlerin plak bakterileri tarafından hemen hemen aynı hızla asite indirgendiğini ve total tükürük pişirilmiş nişasta ile muamele edildiğinde nişastanın hidroliz ürünlerinin 1 dakika içinde ağızda görüldüğünü bildirmektedir. Ayrıca nişasta az miktarda şekerle karıştığında çürük yapıcı etkisi hızlanmaktadır .
Yeme sıklığı ve besinlerin ağızda kalma zamanı • Gustaffson tarafından 1945-53 yılları arasında, Vipeholm Zihin Sağlığı hastanesinde yatan kişilerde yapılan araştırma, bugüne kadar diş çürüklerini insan üzerinde inceleyen muhtemelen tek ve en büyük araştırmadır.
. Araştırmanın amacı, öğünlerde tüketilen az yapışkan ve çok yapışkan şekerlerin ve ara öğünlerin çürük oluşumundaki rolünü ortaya çıkarmaktı.
Vipeholm araştırmasının ana sonuçları şöyledir: • Yüksek miktarlarda da olsa, şeker ana öğünlerde günde 4 kez alındığında ve hiç ara öğün yapılmadığında, çok az bir çürük artışına neden olmaktadır. • Şeker hem ara öğünlerde hem de ana öğünlerde birlikte tüketildiğinde, önemli çürük artışına neden olmaktadır. • Çürükteki artış kişiden kişiye değişmektedir. • Şekerden zengin besinler diyetten uzaklaştırıldığında çürük artışı durmuştur. • Şeker olmasa da çürük lezyonları oluşmuştur.
Bu çalışma ara öğünlerde şekerli madde yeme-çürük artışı ilişkisini çok net ortaya koyan bir çalışmadır.
Bir araştırmada insanların; • besinlerin yapışkanlık düzeyi hakkındaki sıralamaları, • ağızdan gerçek eliminasyon hızları, • besin maddelerinin çürükle ilişkisi konusunda insanlarda nasıl yanlış inanışlar olduğunu göstermek açısından ilgi çekicidir.
Rugg-Gunn’ın araştırmasında, fissür çürüklerinin artışıyla, şekerli sıcak içecek alımı arasında ilişki bulunurken, • Burt’un araştırmasında ara öğünlerle yalnızca ara yüz çürüğü arasında ilişki bulunmuştur. • Burt’un 3 yıllık çalışmasında yeni çürüklerin %80’i fissür ve pitlerde oluşmuşken bu çürükler yeme sıklığından etkilenmemekteydi.
Tanzanya’da bir şeker kamışı ekim üretim sahasında, kontrol grubuna oranla 6 kez daha sık şeker yiyen çocuklarda (12 yaş ) çürük farkı çok azdı .
Stockholm’de 18 diş hekimliği öğrencisinde yapılan deneysel bir çalışmada, sakarozun insanda plak birikimi hızına etkisi incelenmiştir. 5 günlük “tam bir bakımsızlık” sonrasında beslenmeyle ilgisi olmadan diş yüzeylerinin % 40’ının plakla kaplandığı, ancak normal öğünlerde alınan şekerden zengin besinlerin plak birikimini etkilemediği ve ağız bakımı iyi olan kişilerde şeker alımının plak birikimine katkısı olmadığı ortaya çıkmıştır.
Besin maddelerinin içindeki çürük önleyici maddeler ya demineralizasyonu önleyerek ya da plakta asit oluşumunu-toplanmasını azaltarak bu etkilerini ortaya koyarlar. • Doğal olarak bulunanlar: • Fitat ( rafine edilmemiş unda bulunur. ) • Katyonlar • Çikolatada, kakaoda bulunan bir faktör • Glycrrhizinic asit (meyan kökü kapsayan ürünlerde bulunur. )
Peynir gibi kalsiyum fosfat kapsayan ürünler de minenin erken lezyonlarının remineralize olmasını artırıcı maddelerdir. • Kapsadığı asidite ve şeker nedeniyle yemeklerden sonra elme yenmesi pH’da olumlu bir artişa neden olmazken, fıstık muhtemelen alkali tükürüğü stimüle ettiği için pH’yı arttırmaktadır .
. invitro çalışmada da peynirin olumlu etkisinin kapsadığı kalsiyum ve fosfatla demineralizasyonu inhibe ederken, remineralizasyonu artırmasına bağlanmaktadır.
Yağı alınmış süt, fıstık ve çedar peyniri pH’yı invitro çalışmalarda kritik sınırın altında düşürmeyen besin maddeleridir.
Şeker yerine kullanılan maddeler • Tatlandırıcılar ( Kalorisiz, kıvam verici özelliği olmayan sentetik ya da doğal kaynaklıdırlar). Sakkarin, Siklomat, Aspartam, Asesulfam K
şeker alkolleri • Sorbitol, mannitol (6 karbonlu), ksilitol (5 karbonlu ), maltitol, lactitol ( 12 karbonlu poliol ), likasin ( hidrojenize nişasta hidrolisat ), palatinit ( iki 12 karbonlu karışımı ).
Dişe dost = Dişler için güvenli amblemi nedir ? • Bu amblemi “ Sympadent Association ” yaratmıştır. Bu kuruluş 6 Temmuz 1982’de Dişe Dost Şekerlemeler İçin İsviçre Örgütü olarak başlamış ve daha sonra İsviçre, Almanya, Fransa ve Belçika’yı kapsayarak Sympadent Birliği adını almıştır. Karbonhidrat kapsayan ürünler ancak İsviçre Sağlık Bürosu’nun 1969’da kabul ettiği karyojenite testini geçerlerse bu amblemi almaktadır. Bu test, plak pH’sının yeme esnasında 30’ süreyle bakteriyel fermantasyona uğrayarak 5. 7’nin altına düşüp düşmediğinin ölçülmesidir.
insanlara çürük oluşturmadan şeker yeme potansiyeli kazandırmalıyız
Diyet Kayıt Formları • Gıda Oranı Hesapları: Bir toplumun belli bir zamanda tükettiği bir besin maddesinin indirekt tahminidir. O ülkede üretilen, ithal ve ihraç edilen ürün üzerinden hesaplanır. • Diyet Kayıt Formu: En eski ve en sık kullanılan yöntem. Belli bir süre içinde yenilen yiyecekler detaylarıyla kaydedilir. 3-7 günlük olabilir (Tercihen hem çalışma hem de tatil günlerinde örnek kapsamalıdır). Ara öğünlerde kaydedilir. • Ölçüm Metodu: Kişiler tükettiklerine benzer porsiyonlar toplarlar ve araştırmacılar da kapsadıkları besin maddelerinin içeriğine kadar analiz edebilirler. Zahmetli bir yöntemdir, ancak kesin sonuç verir. • Mülakat Yöntemi: • Genellikle bir gün önceki 24 saatlik sürede (ya da 48 saat ) kişiye neler yediği sorulur ve kaydedilir. • Daha uzun süreli, genel beslenme alışkanlıklarını tespit amacıyla belki son bir yılın beslenmesi sorulur. • Anket Yöntemi: Mülakat yönteminin b şıkkı gibidir, ancak arada soru soran yoktur, anket soruları cevaplanmaktadır