E N D
TAT BOZUKLUKLARI DR.YÜKSEL SARICALI
TAT DUYUSU Tat, genel anlamda ağız içerisinde eriyik haldeki stimulusları fark etme ve tanıma anlamına gelmektedir.Tat duyusu kimyasal bir olaydır ve kişinin hayat kalitesinde önemli bir rol oynar.Tat tercihinde genetik etkiler rol oynamakla birlikte genelde bu tercih deneyimlerle oluşur ve vücudun ihtiyacına göre değişebilir.Koku, dokunma, görme de bu tercihi etkiler.
Tat alma duyusu; reseptör hücreler, destek/bazal hücreler ve sinir liflerinden oluşan tat tomurcukları tarafından algılanır. Tat tomurcukları dil, damak, yanak mukozası, epiglot, farenks ve özefagusun üst ucunda bulunur. Her bir tat tomurcuğu 50-150 reseptör hücresinden oluşur.Etraf epitelden gelişen bazal hücreler reseptör hücrelere farklılaşır, bu hücrelerde 10-14 günde yenilenir.Bu tomurcukların apikal bölgesinde tat gözeneğine doğru uzanan mikrovilluslar bulunur. Bazal kısımda ise afferent sinirlerin dalları tomurcuğa penetre eder ve reseptör hücreleri ile sinaps yapar.
Şekil 1: Tat Tomurcuğu (http://www.uth.tmc.edu/courses/dental/smell-taste/taste.html)
Dil üzerinde bulunan tat tomurcukları çeşitli papillalar içerisinde yerleşmişlerdir.Dört çeşit papilla vardır. • Papilla fungiformis:Dilin ön kısmında yüksek yoğunlukta bulunur.Bir veya birkaç tat tomurcuğu içerir. • Papilla foliata:Dilin kenarlarında yerleşmiştir. Yaklaşık 1300 tat tomurcuğu içerir.Ekşi tada daha duyarlıdır. • Papilla sirkumvallata:Sulkus terminalisin hemen önünde yerleşmiş, 8-12 adet papilladır. Yaklaşık 2400 tat tomurcuğu içerir.Acı ve ekşi tatdan sorumludur. • Papilla filiformis:Tüm dil sırtına yayılmış keratinize strüktürlerdir ve tat alma fonksiyonları yoktur.
Papilla fungiformis Papilla foliata Papilla sirkumvallata Şekil 2 : Papilla çeşitleri ve yerleşim bölgeleri (http://www.uth.tmc.edu/ courses/dental/smell-taste/taste.html)
İNERVASYON • Dilin 2/3 ön kısmında yerleşik tat tomurcukları Fasiyal sinirin korda timpani dalı ile • 1/3 arka tarafta yerleşik tat tomurcukları Glossofarengeal sinirin lingual dalı ile • Yumuşak damakta yerleşik tat tomurcukları fasiyal sinirin yüzeyel petrozal dalı ile • Epiglot, farenksin kaudal bölümü ve özefagustaki tat tomurcukları ise Vagusun superior larengeal dalının internal bölümü ile inerve olurlar. • Bu bölgelerden çıkan lifler gangliyonlarına uğradıktan sonra nükleus traktus solitariusta(medullada) sinaps yaparlar. Buradan da önce talamusa uğrayıp son olarak ta postsantral girustaki primer sensoriyel kortekse ulaşırlar.
Şekil 3: Tat inervasyonu (http://www.aafp.org/afp/20000115/427.html)
TAT ALMA FİZYOLOJİSİ Tat algısı ile ilgili çok klasik bilgi dilin belli bölgelerinin belli tatlara duyarlı olmasıdır. Buna göre dilin ucu tatlı ve tuzlu duyulara, yan bölgeler ekşi duyulara ve arka bölge ise acı duyulara duyarlıdır. Şekil 4: Tat bölgeleri (http://www.frontiers4 libraries.org.uk/whoami_sense-ational.asp)
Bilinen çok fazla sayıda tat duyusu olmasına rağmen en sık ve en kolay tanınabilen duyular acı, tatlı, ekşi, tuzlu ve son zamanlarda Japon araştırmacılar tarafından bulunan umami’dir.Umami monosodyum glutamat tadındadır ve kişinin protein alımını belirler.Tat reseptörlerinin aksonu yoktur ve tat duyusunun iletiminde birtakım mekanizmalar vardır.Uyaran molekül hücre membranında reseptör makromolekülüne bağlanır, bunun sonucunda membranın geçirgenliği artar ve bu sayede iyonik akım oluşur. Veya özel membran kanalları yoluyla iyonlar hücre içine akar. Sonuç olarak transmitter salınır ve iletim başlamış olur.
TAT ALMA PATOLOJİSİ • HİPOGUZİ; tat duyusunun azalmasıdır. Örn. radyoterapi, presbiguzi. • HİPERGUZİ; tat duyusunun artmasıdır. Örn. glossofarengeal nöralji. • AGUZİ; tat duyusunun kaybolmasıdır. Korda timpani lezyonlarında olduğu gibi (kulak operasyonlarında kesilmesi) parsiyel veya toksinlerde olduğu gibi total veya belli maddelerin algılanmamasında olduğu gibi selektif (tat körlüğü) olabilir. • PARAGUZİ; tat duyusunun yanlış algılanmasıdır. Virus infeksiyonları neden olabilir. • KAKAGUZİ; tipik olarak serebral sklerozda görüldüğü gibi hoşa gitmeyen tat algılamasıdır. • TAT HALÜSİNASYONU/ FANTOGUZİ; olmayan tadın algılanmasıdır. İlaç alışkanlığı olanlarda, psikozlarda ve santral sinir sistemi hastalıklarında görülebilir. • DİSGUZİ;Aktif fakat kötü fonksiyon gösteren tat alma duyusudur.
TAT BOZUKLUKLARI Tat bozuklukları genelde sanıldığından daha sıktır ve nadiren tek başına rastlanır. Tat duyusunun azalması genellikle birlikte görülen koku disfonksiyonuna bağlı olabilir. Direkt veya indirekt travmatik, enflamatuar, viral ve iatrojenik nedenlerin dışında, nöral lezyonlar, ilaçlar, endokrin hastalıkları ve bazı vitamin yetmezliklerinde de görülebilir. Koku bozukluklarında olduğu gibi tat bozuklukları da iletimsel veya sensörinöral bozukluklar olarak sınıflandırılır.
Şekil 5: Glossit (http://www. healthcentral.com/mhc/img/ img1991.cfm) Şekil 6:Median Romboid Glossit (http://www.ntvt.nl/106mrook415. htm)
Şekil 8: Nutrisyonel glossit (http://www.horinouchi.or.jp/ kokugeka/monthly.html) Şekil 7: Alerjik kontakt glossit (diklofenak sodyum jel kullanımı) (http://www.skinatlas.com/glossitis. htm)
Şekil 9: Pemfigus Vulgaris (http://www.infocompu.com/adolfo_arthur/ penfigo_v1.htm)
Şekil 11: Liken planus-Wickham çizgileri (http://www.library.vcu.edu/ cfapps/tml/oralpathology/browse _oral.cfm?type=all&display=long& startrow=33) Şekil 10:Pemfigoid (http://www. horinouchi.or.jp/kokugeka/monthly. html)
Şekil 13: Demir eksikliği olan bir hastada glossit. (http://www. infocompu.com/adolfo_arthur/ glositis_a.htm) Şekil 12:Multipl Myelomlu bir hastada amiloidozis nedenli makroglossia. ( http://www.dental.mu.edu/oralpath/ cases/case13/case13a.htm)
Şekil 15: Riboflavin eksikliği olan bir hastada glossit. (http://www2. msstate.edu/~shbyrd/Disorders. html) Şekil 14: Folik asit eksikliği olan hastada Glossit.(http://www2.msstate.edu/~ shbyrd/Disorders.html)
Şekil 16: Elektrogustometri Anod ya da katot akım kullanılarak tat papillalarının uyarılmasını sağlayan elektrofizyolojik bir testtir.
AĞIZ KURULUĞU (KSEROSTOMİ) Tükrük, hem tatlandırıcı moleküllerin dağıldığı bir ortam sağlar hem de mukoza epiteli ve tat papillaları üzerinde hemostatik etki yapar. Genel olarak tükürük salgılama hızı 0,2 ml/dakikanın altına düştüğünde Kserostomiden sözedilir. Bu miktar sağlıklı bir erişkinin tükürük salgılamasının %4 ünden daha azdır. Kserostomili hastalarda oral mukoza önemli ölçüde kuru, üzeri yapışkan ve oldukça ince bir mukus tabakasıyla örtülü olup ileri derecede hiperemiktir. Ağız kuruluğu nedeniyle çiğneme, yutma ve konuşmada güçlük hissedilebilir. Ağız kuruluğu sıklıkla antikolinerjik etkisi olan ilaçların kullanımı sonucu ortaya çıkar.Diğer sık nedenler Sjögren, radyoterapi ve tükrük bezlerinin çıkarılmasıdır. TAT BOZUKLUKLARI SENSÖRİNÖRAL İLETİM AĞIZ KURULUĞU SJÖGREN İLAÇLAR RADYOTERAPİ TÜKRÜK BEZLERİNİN ÇIKARILAMASINA SEKONDER
Şekil 17:Kserostomi. (http://www.hopkins-arthritis .som.jhmi.edu/other/oralsjogrens.html)
Sjögren Sendromu Sjögren sendromu kuru göz ve kuru ağız bulguları ile karakterize kronik bir otoimmün hastalıktır. Bağışıklık siteminin normal kontrol mekanizmasında bir bozukluk vardır, bunun sonucu olarak aşırı miktarda lenfosit yapılır. Lenfositler gözyaşı ve tükrük bezlerine giderek bu dokularda harabiyet yapar. Bu nedenle de hem tükrük bezlerinde hem de göz yaşı bezlerinde salgıda azalma yani kuruluk meydana gelir. Aynı zamanda bu hücreler "otoantikor" adı verilen protein yapısında maddeler salgılar ve bunlar kanda tespit edilebilir. Bu otoantikorlar bağışıklık sisteminin düzgün çalışmadığının bir göstergesidir ve tükrük ile gözyaşı bezlerinde harabiyet yapma potansiyeline sahiptir. TAT BOZUKLUKLARI SENSÖRİNÖRAL İLETİM AĞIZ KURULUĞU SJÖGREN İLAÇLAR RADYOTERAPİ TÜKRÜK BEZLERİNİN ÇIKARILAMASINA SEKONDER
Sjögren Sendromu En fazla 45 yaşının üzerindeki kadınlarda ortaya çıkmaktadır. Genellikle yavaş başlar. Hasta gözlerinde ve ağzında şiddetli kuruluk hisseder. Çoğunda kuru bir öksürük ve boğazda gıcık hissi de vardır. Tükrük bezlerinde şişlik, tat alma ve koklama duyusunda bozulma izlenebilir. Hastalarda diş çürükleri de sık görülür. Çünkü tükrük, bakterilere karşı savaşan ve çürüklerin oluşmasını engelleyen bir sıvıdır. Sjögren sendromunda tükrük salınımı bozulduğu için çürüklerin oluşumu kolaylaşmıştır. Kesin tanısı için dudak biopsisi, yani dudak içindeki küçük tükrük bezlerinden ufak bir parça alınıp mikroskop altında lenfositlerin varlığı açısından değerlendirilmesi gereklidir. Antikorların saptanması (SS-A, SS-B, ANA, RF) da tanıda yardımcıdır. TAT BOZUKLUKLARI SENSÖRİNÖRAL İLETİM AĞIZ KURULUĞU SJÖGREN İLAÇLAR RADYOTERAPİ TÜKRÜK BEZLERİNİN ÇIKARILAMASINA SEKONDER
Şekil 18: Sjögren sendromu. Dilin dorsal kısmında filiform papillalarda generalize atrofi ve median romboid glossit.(http://www.emedicine.com/ PED/topic2811.htm) Şekil 19:Kserostomi ağız mukozasının çabuk enfekte olmasına yol açar. Dilin dorsalinde fokal erozyonlu hiperplastik kandidiazis görülmekte. (http://www. emedicine.com/PED/topic2811.htm)
TAT BOZUKLUKLARI İLAÇLAR Birçok ilaç ağız kuruluğu yaparak tat fonksiyonunu etkiler. Bu ilaçlar; diüretikler, antidepresanlar, antihistaminikler, antipsikotikler, analjezikler, anksiyolitikler, antihipertansifler,antiparkinson ilaçlar ve dekonjestanlardır. SENSÖRİNÖRAL İLETİM AĞIZ KURULUĞU SJÖGREN İLAÇLAR RADYOTERAPİ TÜKRÜK BEZLERİNİN ÇIKARILAMASINA SEKONDER
TAT BOZUKLUKLARI RADYOTERAPİ Radyoterapinin hemen görülen ve geç görülen etkileri vardır. Özellikle parotis parenkimi irradyasyona aşırı duyarlıdır. Mukozanın direkt olarak zedelenmesi ve ağız kuruluğu tat bozukluklarına yol açar. SENSÖRİNÖRAL İLETİM AĞIZ KURULUĞU SJÖGREN İLAÇLAR RADYOTERAPİ TÜKRÜK BEZLERİNİN ÇIKARILAMASINA SEKONDER
AĞIZ KURULUĞUNUN TEDAVİSİ Ağız kuruluğunun tedavisinde altta yatan nedenler tedavi edilmeli ve varsa kullanılan ilaçlar ve alkol kesilmelidir. Yapay tükrük kullanımı geçici rahatlama sağlar ancak hastaların uyumu zordur. Bazı hastalarda pilokarpin kullanımı etkili olabilir. TAT BOZUKLUKLARI SENSÖRİNÖRAL İLETİM AĞIZ KURULUĞU SJÖGREN İLAÇLAR RADYOTERAPİ TÜKRÜK BEZLERİNİN ÇIKARILAMASINA SEKONDER
YANAN AĞIZ SENDROMU Yanan ağız sendromu (Burning Mouth Syndrome), ağız mukozasının klinik olarak normal olması ile birlikte başta dil olmak üzere ağız boşluğunda dayanılmaz olarak tanımlanan ağrı ve yanma duyumu ile karekterizedir. Oldukça yaygın bir sorundur ve herhangi bir zamanda yetişkin nüfusun % 1-5’ini etkilediği tahmin edilmektedir. Kadın/erkek oranı 7/1 Tip I hipersensitivite reaksiyonu olduğu düşünülmektedir. Çoğu vakada neden bulunamaz Diğer semptomları ağız kuruluğu ve anormal hoş olmayan tat hissidir.
İLAÇLAR İlaçlar tat duyusunu direkt olarak etkileyebilirler Antiromatizmal ilaçlar Antiproliferatif ilaçlar ACE inhibitörleri
TRAVMA Künt kafa travmasından sonra ortaya çıkan tat kaybı genellikle koku duyusunun kaybına bağlıdır. Tek tarflı kayıp genellikle periferik sinir zedelenmesi sonucu olur.Periferik sinir zedelenmesi en sık temporal kemikte (temporal kemik fraktürü, orta kulak cerrahisi) veya lingual sinirde (baş boyun cerrahisi) olur.Metilen mavisi, normal çalışan tat papillalarını boyar. Boyanmanın olmaması santral tat kaybını periferik tipteki tat kaybından ayırt ettirir.
METABOLİK Addison hastalığı Diabetes mellitus Hipotiroidi gibi endokrin bozukluklar ve hamilelik tat duyusunu etkileyebilir fakat fizik muayene bulguları ve diğer semptomlar ile tanı koyulabilir.
ENFEKSİYÖZ Korda timpaninin viral enfeksiyonu (idiopatik fasiyal paralizi) tat duyusunun geçici olarak değişmesine neden olur. Genikulat gangliondaki herpes zosterin aktive olması tat duyusunun değişmesine neden olabilir. Orta kulak enfeksiyonları korda timpaniyi de etkileyebilir. Kandida albikans gibi fungusların yol açtığı mukozit immün sistemi baskılanmış hastalarda ve antibiyotik tedavisi sonrasında görülebilir.
Şekil 20: Kandida (http://www.skinatlas. com/candglossitis.htm) Şekil 22:Kandida (http://www.horinouchi.or.jp/kokugeka/monthly.html) Şekil 21: Kandida (http://www.horinouchi .or.jp/kokugeka/monthly.html)
Şekil 23:Herpes Zoster(http://www.mf.uni-lj.si/mmd/derma/ slo/sz-00/sldr00040.html)
ELEKTROKİMYASAL Dental apereyler ya da dental müdahalede kullanılan metallerden gelen galvanik akım tat bozukluğuna yol açabilir ancak tanısı zordur.
MALNUTRİSYON İleri derecede malnutrisyon, mukozal rejenerasyonu ve enfeksiyona direnci azaltır. Tat papillalarının normal fonksiyon görmeleri için vitamin B1(tiamin) ve çinko almaları gerekir.Tedavide diyet değişikliği uygulanır yada vitamin preparatları eklenir.
YAŞ Tat ve koku fonksiyonları yaş ilerledikçe azalır ve yaşlılarda görülebilen malnütrisyona neden olabilir.
KANSER Üst solunum ve sindirim sistemindeki neoplazilerde görülen tat disfonksiyonu, reseptör hücrelerin ve nöral yolların zedelenmesi, malnütrisyon, kemoterapi, radyoterapinin etkileri ve paraneoplastik sendromlar sonucunda olur.
KRANİYAL SİNİR BOZUKLUĞU Fasiyal sinir, lingual sinir, glossofaringeal sinir, vagus siniri ve korda timpaniyi tutan lezyonlar tat duyusunu etkiler. Bu durumda lezyonun lokalizasyonu, kraniyal sinir bozukluğu saptanarak bulunabilir.
KAYNAKLAR • Koc C. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş-Boyun Cerrahisi, 1st ed. Ankara: Güneş Kitabevi Ltd. Şti, 2004. • Ballenger JJ, Snow JB Jr. Otorhinolaryngology-Head and Neck Surgery, 15th ed. Williams & Wilkins, 1996. • Alper CM, Myers EN, Eibling DE. Kulak Burun Boğazda Semptomdan Tanıya Tanıdan Tedaviye Algoritmik Yaklaşım 1st ed. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri Ltd. Şti, 2004. • Lee KJ. Essential Otolaryngology Head & Neck Surgery, 7th ed. McGraw-Hill,1999. • Çelik O. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları ve Baş Boyun Cerrahisi, 1st ed. İstanbul:Turgut Yayıncılık, 2002.