310 likes | 878 Views
DEPRESYON. Depresyon bireyin duygu durumunda kederlilik ve huzursuzlukla seyreden bir bozukluğudur. Birey bir taraftan kendini değersiz görürken diğer taraftan dünyayı anlamsız, karamsar, kötümser, ümitsiz bakar. öz-kıyım riski oldukça fazladır.
E N D
DEPRESYON Depresyon bireyin duygu durumunda kederlilik ve huzursuzlukla seyreden bir bozukluğudur. Birey bir taraftan kendini değersiz görürken diğer taraftan dünyayı anlamsız, karamsar, kötümser, ümitsiz bakar. öz-kıyım riski oldukça fazladır. Depresyonların oluşumunda genetik faktörlerin ve kişilik yapısının da rolü vardır.
NEDENLERİ (ETYOLOJİ) 1.Biyolojik nedenler: • Biyojenik aminler • Nöroendokrin değişiklikler • Kalıtımsal nedenler • Beyinde yapısal bozukluklar • Uyku bozuklukları
1.1BİYOJENİK AMİNLER:Duygudurum bozukluklarının patofizyolojisinde en çok üzerinde durulan biyojenik aminler norepinefrin (NE), dopamin (DA) ve serotonindir. Depresyonda genel olarak NE, DA ve 5HT2 düzeylerinde düşmeden, manide ise artıştan söz edilmektedir. 1.2.NÖROENDOKRİN DEĞİŞİKLİKLER: Duygu durum bozukluklarında hipotalamus-hipofiz-tiroid ve hipotalamus-hipofiz-adrenal akslarındaki patolojilerden söz edilmektedir. Özellikle adrenal akstaki bozukluktur. 1.3.KALITIMSAL NEDENLER: Duygudurum bozukluklarında kalıtımsal yatkınlık sözkonusudur. İkiz çalışmalarında monozigot ikizlerde dizigot ikizlere göre risk daha fazladır. Moleküler biyoloji alanında yapılan çalışmalarda bu genetik geçişin türü kesin olarak belirlenememiştir.
1.4.BEYİNDE YAPISAL BOZUKLUKLAR: Yapılan beyin görüntüleme çalışmalarında MDB’da frontal lopta ve kaudat çekirdekte küçülme, frontal kortikal kan akımında azalma, BP’da ventriküllerde genişleme gözlenmektedir. 1.5.UYKU BOZUKLUKLARI: MDB’da özellikle uyku EEG’sinde bazı değişiklikler gözlenmektedir. REM latansında kısalma, uyku başlangıcında REM yoğunluğunda artış,uyku başlangıcının gecikmesi gibi değişiklikler görülür.
2.Psikolojik nedenler • Yaşam olayları • Hastalık öncesi (premorbid) kişilik • Psikoanalitik kuram • Benlik (ego) psikolojisi • Bilitsel (kognatif) kuram • Davranışçı kuram • Öğrenilmiş çaresizlik 3.Duygu durum bozuklukları
2.1.Yaşam olayları:Erken yaştaki kayıp ve ayrılıkların reseptör düzeyinde değişiklikler yaptığı ve ileri yaşlarda depresyona yatkınlık oluşturduğundan sözedilmektedir. 2.2.Hastalık öncesi (premorbid) kişilik: Hastalık öncesi kesin bir kişilik tipi belirlenememesine karşın oral bağımlı, obsesif kompulsif ve histrionik kişilik özelliği olanlarda depresyona eğilim olduğu düşünülmektedir. 2.3.Psikoanalitik kuram: Psikoanalitik kurama göre depresyonda bir sevgi nesnesi kaybı sözkonusudur.Yaşamın erken dönemlerinde bozuk anne-çocuk ilişkisi nedeniyle sevgi nesnesine karşı ikili(ambivalan) duygular gelişmiştir.Sevgi nesnesine karşı olan ikili duygular kişinin kendisine yöneltilir. Böylece kişinin özsaygısı azalır, kendini değersiz ve suçlu görmeye başlar, depresyon gelişir.
2.4.Benlik (ego) Psikolojisi : Bu kurama göre benliğin 3 alanda özsever amaçları vardır. Bunlar;değerli ve sevilen biri olmak;güçlü ve üstün olmak; iyi ve seven olmaktır. 2.5.Bilitsel (kognitif) kuram: Çocukluk çağında yaşanan deneyimler bazı temel düşünce ve inanç sistemlerinin oluşmasına neden olur. Oluşan bu şemalar kişinin erişkin yaşamında kendine ve dünyaya bakışını ve davranışlarını biçimlendirir.
2.6.Davranışçı kuram Erken yaşam dönemindeki deneyimlerle kişiler çeşitli davranış biçimlerini öğrenirler ve kendi yaşamlarında uygularlar. Bu kurama göre depresyon bir öğrenilmiş çaresizlik durumudur. 2.7.Öğrenilmiş Çaresizlik: Deneysel olarak, kaçamıyacakları yineleyici elektrik şoklarına maruz bırakılan hayvanlar sonunda bıkarak gelecek şoklardan kaçma girişiminde bulunmamışlardır. Bu hayvanlar çaresiz olduklarını öğrenmişlerdir. Depresyonda olan insanlar kendilerini benzer bir çaresizlik durumunda bulabilirler.
3.DUYGU DURUM BOZUKLUKLARI:Depresyon başlığı altında tek bir hastalıktan değil, birçok altgruptan oluşmuş bir hastalık kümesinden söz etmekteyiz. Depresyon şu alt gruplar içersinde değerlendirilmiştir:1. Majör depresif bozukluk.2. Distimik bozukluk.3. Bipolar bozukluk'taki depresyon.4. Genel bir tıbbi duruma bağlı depresyon.5. Depresyonlu uyum bozukluğu.6. Başka türlü adlandırılamayan depresif bozukluk.a- Premenstrüel disforik bozukluk.b- Minör depresif bozukluk.c- Yineleyen kısa depresif bozukluk.
4.ÇOCUKLUK DÖNEMİ DEPRESYON: • Belirti olarak depresyon, üzüntü, mutsuzluk, keyifsizlik, çaresizlik, umutsuzluk duygularıyla belirli bir duygu durumdur. • Başarısızlıklar veya yakınlarından birinin kaybı gibi zor durumlar karşısında üzüntü, karamsarlık, iştahsızlık, halsizlik beklenen tepkilerdir. • Çocukluk depresyonu bazen de yetişkinlerde olduğu gibi, bir uyum tepkisi niteliğinde olabilmektedir. Örneğin anne babası boşanmış bir çocuğun depresyon yaşaması, boşanmanın getirebileceği stresle baş etmesine yardımcı olabilmektedir.
5.YAŞLIDA DEPRESYON • Yaşlıdaki depresyona, ajitasyon ve anksiyetenin psişik ve fiziksel semptomları sık olarak eşlik eder. Yaygın anksiyete ve fobik durumlar sıklıkla gözlenir. • Yaşlılıkta depresyon genel toplumdakinden daha sık görülür. Bu olguların % kaçının majör depresif bozukluk olduğu bilinmemesine rağmen, çeşitli çalışmalar prevalans oranının %25-50 arasında değiştiğini kaydetmektedir.
6.DEPRESYONUN EPİDEMİYOLOJİSİ • Yaygınlık • Cinsiyet • Yaş • Evlilik durumu • Sosyoekonomik durum • Sosyal çevre
6.1.YAYGINLIK:Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan çalışmaların çoğu depresyon sendromunu değil, herhangi bir durumda ortaya çıkan depresif semptomları dikkate almıştır.Böyle bir veri çok az değere sahiptir • Depresif bozukluklar içinde en fazla araştırılan majör depresif bozukluk olmuştur. Majör depresif bozukluk için yaşam boyu risk erkeklerde %5-12, kadınlarda %10-25 olarak bulunmuştur. • Depresif bozuklukların insidens hızı da yüksektir. Depresyon insidensi birinci basamak sağlık hizmetlerine başvuran hastalarda yaklaşık %10, hastanede yatan hastalarda yaklaşık %15 olarak bulunmuştur
6.2.Cinsiyet: • Dünyanın neresinde yapılırsa yapılsın, bütün araştırmalarda depresyonun kadınlarda erkeklere göre iki kez daha fazla görüldüğü ortaya çıkmıştır. • Cinsiyetler arası farklar her yaş grubunda mevcut olmakla birlikte gençlerde ve orta yaş grubunda bu farklılık çocuklar ve yaşlılar grubundan daha belirgindir
Cinsiyetler arasındaki farklılığın akla yatkın sebeplerinden biri de psikososyal faktörlerdir. • Endüstrileşmiş memleketlerde kadın hem anne, hem iş kadını, hem eş hem de ev hanımı rollerinin hepsini birden yüklenmek zorunda kalmıştır. • Bir de buna depresif kadınların profesyonel yardım alma konusunda erkeklerden daha istekli olduğu göz önüne alındığında, cinsler arasındaki farklılık bu şekilde kısmen izah edilebilir.
6.3.YAŞ: • Depresyon için başlangıç yaşı ortalama 40'tır. Vakaların büyük çoğunluğunda başlangıç yaşı 20 ila 50 arasındadır. Araştırmaların çoğu çocuklarda ve yaşlılarda depresyonun görülme ihtimalinin düşük olduğunu ileri sürmüştür. • Son yapılan araştırmalarda özellikle sosyokültürel yapının değişimine bağlı olarak yaşlılardaki depresyonun arttığı gözlenmektedir.
6.4.EVLİLİK DURUMU: • Kişiler arası ilişkiler depresyonun ortaya çıkmasında veya tetiklenmesinde önemli bir role sahiptir. • Depresyon en çok boşanmış ya da ayrılmış kişilerde görülür. • Evli erkekler en düşük risk grubunu oluştururlar. Sırasıyla, evli kadınlar; yalnız yaşayan ve dul kadınlar; yalnız, dul, boşanmış erkekler; ayrılmış veya boşanmış kadınlar artan oranda risk içersindedirler .
6.5.SOSYOEKONOMİK DURUM • Düşük sosyoekonomik sınıfta çalışan kadınlardaki depresyon oranı, daha yüksek sosyoekonomik sınıfta olan hemcinslerine göre daha yüksek bulunmuştur. • Kırsal kesimde şehirlere göre depresyonun daha fazla görüldüğü öne sürülmüştür.
6.6.SOSYAL ÇEVRE • Sosyal çevreye ait faktörler hem fiziksel hem de ruhsal rahatsızlıklara ait epidemiyolojik araştırmalarda önem kazanmıştır. • Toplum ile bütünleşemeyen bireyler intihar için büyük risk altındadırlar. Sosyal destek ağı kalabalık olan kişilerde psikiyatrik rahatsızlıkların görülme ihtimali azalmaktadır.
7.DEPRESYONDAKİ HASTALARDA KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ: • İçedönüklük, kendine güvensizlik, girişken olamama, sosyal beceriklilikte yetersizlik, bağımlılık, kuruntululuk, kötümserlik olarak sayılabilir. • Depresyon ve anksiyete bozukluğuna âit ortak spesifik özellikler; ağlama, aktivite ve enerji düzeyinde azalma, sosyal beceri kaybı, bedensel olarak panik atakları, uyku bozuklukları, kendine güvende azalmadır.
Depresyon ile kişilik özellikleri arasında ilişkiyi dört kategoride değerlendirilir: • Bazı kişilik özellikleri kişiyi depresyona yatkın kılabilir. • Siklotimi gibi kimi kişilik özellikleri depresyonun subklinik görünüşünü temsil edebilir. • Bazı kişilik özellikleri depresyon riskini arttırmaz ancak klinik görünümü ve sağaltıma yanıtı etkileyebilir. • Özellikle uzamış veya ciddi depresyon epizodları kalıcı kişilik özelliklerine yol açabilir.
8.DEPRESYONUN TEDAVİSİ • Karma dönemler depresif ve manik semptomların bir kombinasyonu gibi algılanacak olursa, duygudurum dengeleyiciler veya antipsikotikler ile antidepresanların kombinasyonunun kullanılması uygundur.
8.1.LİTYUM: • Karma bir dönemin söz konusu olması, lityum’a yetersiz cevabın en güçlü belirleyicisi olabilir. 8.2.ANTİKONVÜLSANLAR: • Tedavi öncesi orta düzeydeki depresif semptomların varlığının, lityuma cevapsızlığın ve sodyuma daha iyi cevap vermenin bir belirleyicisi olduğunu göstermiştir.
8.3.Antipsikotikler: • Atipik antipsikotiklerin tipik/konvansiyonel antipsikotiklerden farklı olarak, manik hastalarda depresyona yol açmamaları, manik hastaların karma dönemlere kayma riskini en aza indirir.