1 / 80

Çocuk ve Adölesanlarda Depresyon

Çocuk ve Adölesanlarda Depresyon. BAŞLIKLAR. TANIM EPİDEMİYOLOJİ ETYOLOJİ TEDAVİ. TANIM. Depresyon iyi ve üzerinde bir çok çalışma yapılmış psikiyatrik bozukluktur. Toplumsal prevelansı ve etkileri nedeni ile gün geçtikçe üzerinde daha fazla durulmaya başlanmıştır. TANIM.

oliver
Download Presentation

Çocuk ve Adölesanlarda Depresyon

An Image/Link below is provided (as is) to download presentation Download Policy: Content on the Website is provided to you AS IS for your information and personal use and may not be sold / licensed / shared on other websites without getting consent from its author. Content is provided to you AS IS for your information and personal use only. Download presentation by click this link. While downloading, if for some reason you are not able to download a presentation, the publisher may have deleted the file from their server. During download, if you can't get a presentation, the file might be deleted by the publisher.

E N D

Presentation Transcript


  1. Çocuk ve Adölesanlarda Depresyon

  2. BAŞLIKLAR • TANIM • EPİDEMİYOLOJİ • ETYOLOJİ • TEDAVİ

  3. TANIM • Depresyon iyi ve üzerinde bir çok çalışma yapılmış psikiyatrik bozukluktur. • Toplumsal prevelansı ve etkileri nedeni ile gün geçtikçe üzerinde daha fazla durulmaya başlanmıştır.

  4. TANIM • Özellikle son 20 yılda çocukluk ve ergenlik çağı depresyonları daha fazla ilgi çekmektedir (Emslie GJ, 1997) • Çocuk ve ergenlik dönemi depresyonlarının etyoloji ve tedavisine yönelik çalışmalar artmaktadır.

  5. TANIM • Ancak çocukluk ve ergenlik dönemine yönelik yapılan tedavi araştırmaları erişkin depresyonunda olduğu kadar fazla değildir • Kişinin iş, sosyal ,akademik, aile ve diğer alanlarında işlevsellik kaybına neden olması nedeni ile tedavisi önemlidir.

  6. TANIM • Hipokrat’ın MÖ 400 yılında mani ve melankoliyi tanımlaması ile birlikte depresyon ve duygudurum bozukluklarının tanımlanması açısından başlangıç olmuştur.

  7. TANIM • M.S. 40 yıllarında Romalı doktor Celsus melankoli’yi kara safra şeklinde açıklamış ve depresyon nedenini kara safraya bağlamıştır (Kaplan HI 1998).

  8. TANIM • Duygulanım (Affect) bireyin anılara, düşüncelere, olaylara ve farklı uyaranlara duygusal katılabilme yetisidir.

  9. TANIM • Duygulanım, neşe, öfke, üzüntü, nefret, kin şeklinde olabilir. Duygudurum (Mood) ise duygulanımın uzamış halidir.

  10. TANIM • Kişinin duygudurumu normal, üzüntülü, mutlu, öfkeli olabilir. • Duygulanımın belli bir süre uzaması ve aşırılığa kaçması durumunda duygudurum bozukluğundan bahsedilir.

  11. TANIM • Kişi az veya çok duygudurumunu kontrol edebilir. Kontrol duygusunun kaybolduğu durumlarda duygudurum bozukluğunun başka bir açıklamasıdır.

  12. TANIM • Aşırı öfkeli, aşırı neşeli, aşırı üzüntü durumların kişinin hayatına hakim olması uzaması veya mevcut duruma uygun olmayan duygulanım, duygudurum bozukluğunun göstergesi olabilir

  13. TANIM • Orta çağda depresyonu en iyi tanımlayanlardan birisi de İbni Sina (980-1027) olmuştur • DSM-IV kriterlerine göre duygudurum bozuklukları içinde yer almaktadır (APA-1994).

  14. TANIM • I-)Major Depresyon için DSM-IV kriterleri (APA-1994) : • A-İki haftalık bir dönem aşağıdaki semptomlardan beşinin( yada daha fazlasının) bulunmuş olması; semptomlardan en az birinin ya (bir)depresif duygudurum yada (iki) ilgi kaybı yada artık zevk alamama, olması gerekir.

  15. TANIM • Ya hastanın kendisinin bildirmesi (örn. Kendisini üzgün ya da boşlukta hisseder) ya da başkalarının gözlemesi (örn. Ağlamaklı bir görünümü vardır) ile belirli, hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren depresif duygudurum. • Not:Çocuklarda ve ergenlerde irritabl duygudurum bulunabilir.

  16. TANIM • Hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren, tüm etkinliklere karşı ya da bu etkinliklerin çoğuna karşı ilgide belirgin azalma ya da artık bunlardan eskisi gibi zevk alamıyor olma (ya hastanın kendisinin bildirmesi ya da başkalarınca gözleniyor olması ile belirlendiği üzere)

  17. TANIM • Perhizde değilken önemli derece kilo kaybı ya da kilo alımının olması (örn. Ayda, vücut kilosunun %5 inden fazlası olmak üzere) ya da hemen her gün iştahın azalmış ya da artmış olması • Not: çocuklarda, beklenen kilo alımının olmaması.

  18. TANIM • Hemen her gün, insomnia(uykusuzluk) ya da hipersomnia(aşırı uyku) olması • Hemen her gün, psikomotor ajitasyon ya da retardasyonun olması

  19. TANIM • Hemen her gün, yorgunluk bitkinlik ya da enerji kaybının olması • Hemen her gün, değersizlik, aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duygularının (sanrısal olabilir) olması (sadece hasta olmaktan ötürü kendini kınama ya da suçluluk duyma olarak değil)

  20. TANIM • Hemen her gün düşünme ya da düşüncelerinin belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma yetisinde azalma ya da kararsızlık (ya hastanın kendisi söyler ya da başkaları bunu gözlemiştir)

  21. TANIM • Yineleyen ölüm düşünceleri (sadece ölmekten korkma olarak değil), özgül bir tasarı kurmaksızın yineleyen intihar etme düşünceleri, intihar girişimi ya da intihar etmek üzere özgül bir tasarının olması

  22. TANIM • B-Bu semptomlar bir mikst epizodun tanı ölçütlerini karşılamamaktadır • C-Bu semptomlar klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da diğer önemli işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur.

  23. TANIM • D-Bu semptomlar bir madde kullanımının (örn. Kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn.hipotiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

  24. TANIM • E-Bu semptomlar Yas’la daha iyi açıklanamaz, yani sevilen birinin yitirilmesinden sonra bu semptomlar iki aydan daha uzun sürer ya da bu semptomlar, belirgin bir işlevsel bozulma, değersizlik düşünceleri ile hastalık düzeyinde uğraşıp durma, intihar düşünceleri, psikotik semptomlar ya da psikomotor retardasyonla belirlidir.

  25. TANIM • Çocukluk ve ergenlik dönemi depresyonunda tanı aşamasında bazı zorluklar yaşanmaktadır. • Özellikle bu dönemdeki çocuklarda belirti ve duyguları tanımlayabilmek zor olduğu gibi çocuklarında kendi duygularını ifade etmesinde zorluklar yaşanmaktadır (Angold A, 1988).

  26. TANIM • DSM-IV tanı kriterlerinde yer alan depresyon belirtileri çocuklar içinde geçerlidir(APA, 1994). • Bununla birlikte depresyon belirtileri çocukluk ve ergenlikte bazı farklılıklar gösterebilir (Lewinshon PM, 1985).

  27. TANIM • Çocukluk ve ergenlik depresyonunda bazı belirtiler şu şekilde sıralanabilir ; *Üzgün yüz görünümü, *Çabuk sinirlenme, *Uyku ve iştah değişiklikleri, *Azalmış sosyal ilişkiler, *Öfke patlamaları, *Düşük benlik saygısı, *Madde kullanımı, *Okul başarısında azalma, *Riskli davranışlar, *Ayrılma kaygısı

  28. EPİDEMİYOLOJİ • Major depresif bozukluğun yaşam boyu gelişme olasılığı toplum örnekleminde kadınlar için %10-25, erkekler için %5-12 arasında değişmektedir (APA 1994).

  29. EPİDEMİYOLOJİ • Türkiye’de yapılan çalışmalarda erişkinler için depresyon oranı %11,6 bulunmuştur (Rezaki M ve ark 1993).

  30. EPİDEMİYOLOJİ • Depresyonun sıklığı ile ilgili yapılmış bir çok araştırma mevcut bulunmaktadır. • Depresyon sıklığı çocuklarda %2-4 , ergenlerde %5-10 olarak bulunmuştur(Shaw JA, 1988).

  31. ETYOLOJİ • Nörokimyasal faktörler: Serotonin(5HT) ve norepinefrin(NE) duygudurum bozukluklarında en çok adı geçen iki biyojenik amindir.

  32. ETYOLOJİ • Norepinefrinin temel metaboliti MHPG (3-metoksi-4-hidroksifenilglikol) düzeyinin BOS ölçümü merkezi NE dolaşımının en iyi göstergesi kabul edilir (Jimerson DC 1984).

  33. ETYOLOJİ • Üriner MHPG (3-metoksi-4-hidroksifenilglikol) düzeyleri ayrıca bazı çalışmalarda çalışılmış olup depresyon esnasında bu düzeylerin düşük olduğu gösterilmiştir (Mass JW ve ark 1982).

  34. ETYOLOJİ • Presnaptik NE (Norepinefrin) aktivitesinin bipolar depresyonda azalabileceğini ve manide artabileceğini gösteren çalışmalar yapılmıştır (Siever LJ 1987)

  35. ETYOLOJİ • Norepinefrin salınmasında ki major mekanizma snaptik aralıkta bulunan alfa-2 adrenoreseptör inhibisyonu ile düzenlenir. Bu reseptör uyarılarak NE salınımı durdurulabilir.

  36. ETYOLOJİ • Bu görüş depresyonlu hastalardaki trombosit alfa-2 adrenoreseptör yoğunluğundaki artış hem de antidepresan tedavi ile trombosit alfa-2 adrenoreseptör yoğunluğundaki azalma ile desteklenmiştir (Garcia- Sevilla JA 1989).

  37. ETYOLOJİ • Depresyonlu ve intihar eğilimli hastalarda 5HT metaboliti olan 5HIAA (5 hidroksi indol asetik asit) düzeylerinin BOS’da düşük olduğu gösterilmiştir (Agren H 1980) .

  38. ETYOLOJİ • Depresyonda 5HT ye dönüşecek *Triptofanın azalmış yararlanımı, *azalmış 5HT ateşlenmesi, *artmış gerialım, *azalmış postsnaptik reseptör yanıtı serotonin sisteminin etkili olduğunu göstermektedir (Eaton WW ve ark 1997).

  39. ETYOLOJİ • Dopamin (DA) ile ilgili olarak depresyon hastalarında azalmış DA aktivitesi bulunmuştur. • Ek olarak metildopa ve rezerpin gibi ilaçların depresyona neden olması Dopamin ile ilgili bazı kuramları ortaya atılmasına neden olmuştur (Willner P 1983).

  40. ETYOLOJİ • Kolinerjik (Ach) sistemin depresyonda ya da depresyonun dışa vurumunda etkili olduğu düşünülmektedir. • Depresyonda normalde adrenerjik-kolinerjik dengenin kolinerjik baskınlık nedeni ile bozulduğu öne sürülmüştür (Eaton WW ve ark 1997).

  41. ETYOLOJİ • Nöroendokrin bozulmanın bir göstergesi olarak depresyonda hipotalamus-hipofiz-adrenal döngü bozulmuştur. • Hipofizden ACTH salınımı artar ve bu durum plazma kortizol düzeylerini artırır. • Deksametazon supresyon testi (DST) depresyonda ki kişilerde bozulmuştur.

  42. ETYOLOJİ • Aile ve akraba çalışmaları duygudurum bozukluğu olan hastaların birinci derece akrabalarında hastalanma riskinin belirgin olarak arttığını göstermiştir. • Bipolarlı hastalarının akrabalarında Bipolar I %4-24, Bipolar II %1-5 oranında, Major depresyon %4-24 oranında bulunmuştur (APA- 1994)

  43. ETYOLOJİ • Tek yumurta ikizlerinde eş hastalanma oranının %50-92,5 , dizigot ikizlerde %20 oranında bulunmuştur (Dohr KB ve ark, 1989) • Mani veya psikotik depresyonlu kişilerin CT (Cranial tomography) sonuçlarında bazı hastalarda ventriküllerde genişlemeler haricinde önemli bir anomali tespit edilmemiştir.

  44. ETYOLOJİ • MRI (Magnetic Resonance Imaging) incelemelerinde bazı major depresyonlu kişilerde kontrol grubuna göre daha küçük nucleus caudatus ve frontal lob bulunmuştur (Kaplan HI 1998, Buchsbaum MS 1993).

  45. ETYOLOJİ • Çocuk ve ergenlerde etyolojik faktörlere yönelik biyolojik çalışmalar oldukça kısıtlı bulunmaktadır

  46. ETYOLOJİ • Psikodinamik görüşler: Pskikanalitik yaklaşım genel olarak depresyonu oral döneme saplanmanın sonucu olarak değerlendirir.

  47. ETYOLOJİ • Karl Abraham’a göre depresyondaki kişiler derin bir kararsızlık (ambivalans) gösterirler.

  48. ETYOLOJİ • Depresyondaki birey başkalarına yönelik güçlü bir nefret duygusu taşır ve sevgisinin dışa vurumunu önler.

  49. ETYOLOJİ • ’Ben insanları sevmem, onlardan nefret etmem gerek’’ der. Bunun bilincine varamaz ve insanlar benden nefret ediyor sonucuna varır (Abraham K 1911).

  50. ETYOLOJİ • Beck’in ortaya attığı bilişsel triad herkes tarafından kabul görmektedir bu görüşe göre 1-)olumsuz kendine bakış (herşey kötü çünkü ben kötüyüm) 2-) geçmiş tecrübelerin olumsuz yorumlanması (herşey her zaman kötü gitti) 3-) geleceğin olumsuz değerlendirilmesi (olumsuzluk beklentisi) (Beck AT ve ark 1983)

More Related