120 likes | 322 Views
ZAMANI KATLETMEK. Hazırlayan. Hüsnü Çeşmeci. Ekim 2013. “Dünya hayatı” söz konusu olunca, zamanın (ömrün) nerelerde tüketildiği önem kazanır. Çevremizi doğru gözlemlersek göreceğiz ki;
E N D
ZAMANI KATLETMEK Hazırlayan Hüsnü Çeşmeci Ekim 2013
“Dünya hayatı” söz konusu olunca, zamanın (ömrün) nerelerde tüketildiği önem kazanır. Çevremizi doğru gözlemlersek göreceğiz ki; insanlar zamanının (ömrünün) çoğunu hiçbir maddi/manevi değeri olmayan işlerde harcamaktadır. Bir diğer ifade ile “zamanı katletmekte”(öldürmekte). Buradan “İnsan kendine karşı ne kadar acımasız; çünkü, dünya zamanını cennete değil de, cehenneme gitmek için kullanıyor” hükmü çıkarılabilir. Neden mi? Bunu Müslüman olduğunu, söyleyen birinin “seküler” (ahiret yokmuş gibi) yaşamasından anlıyoruz. Akıllı olan, zamanın değerini bilir; onu katletmez… NİÇİN BU KONU SEÇİLDİ?
HAYVANLAR ve ZAMAN HAYVANLARDA ZAMAN KAVRAMI Yaradılıştan gelen özellikleri sebebiyle hayvanlarda “zaman kavramı” yoktur. Hayvanlar için “zamanı boşa götürmek” bir diğer ifade ile “zamanı katletmek” de söz konusu değildir. Onlar “nedenini – niçinini” bilmeden sadece çalışırlar… ● Canlı yaratıklardan “hayvan sınıfı” ile “insan sınıfı” arasında; döllenme, doğum, beslenme, cinsellik ve canlılığın sona ermesi gibi pek çok benzerlikler olmasına rağmen, ikisini birbirinden ayıran farklar da vardır. Farklardan en önemlisi; insanda “akıl” ve “zaman kavramı”nın olması, hayvanda ise olmamasıdır. ● Mikrosundan (virüs ve bakterilerden) makrosuna (bugün için mevcut olanı fil ve balinaya) kadar tüm hayvanlar, ölünceye kadar geçen “zamanı” (insan tanımıyla canlı kalma sürelerini) bilinçsizce geçirirler. Onlar, “ömürleri olduğunu” (dünyaya geldiklerini ve muhakkak öleceklerini) bilmezler. Çünkü, beyinlerinde bizim anladığımız anlamda “akıl” olmadığından “kavramlar” oluşmaz. Gün, ay, yıl tanımlamasını yaparak zamanı belirleyemezler. Kendilerini ilgilendiren doğa kanunlarını (aydınlığı, karanlığı, mevsimleri vb.) “içgüdüsel olarak” bilir, “nedenini-niçinini” ise bilmeden yaşar ve ölürler. İradesiz olduklarından “yaradılış programları” dışına çıkamazlar, sadece görevlerini yaparlar. Yaşarken çalışmalarıyla (ürettikleriyle), ölünce de cesetleriyle (yem olarak) diğer canlılara fayda sağlarlar… HAYVAN DEYİP GEÇME; O, YARADILIŞINA UYGUN YAŞAR... YA İNSAN?
İNSAN ve ZAMAN BİTMEYECEK SANIP "HOVARDACA HARCANAN" SERVET; ZAMAN Hovardaca’yı “sorumsuzca bol bol harcanan” olarak tanımlarsak, insanın yaptığı da tam bu; çünkü, insan zaman servetini “yükümlü tutulduğu işlerde” değil de, “dünyada ve ahirette faydası olmayacak işlerde” bolca kullanarak “carcur” etmektedir. KULLUK Allah’a (cc) eş koşmadan O’na iman etmek, O’nun yap dediklerini yapmak ve yapma dediklerini yapmamaktır. ● İnsanı diğer canlılardan farklı (üstün) kılan, onun beyin / beden yapısıdır. Bu yapının oluşumunda insanın herhangi bir katkısı yoktur; o, özellikleri olan bedenini “ömür denilen” zaman aralığında kullanmak üzere hazır bulmuştur. Bilinmesi gereken önemli husus; yaradılışla birlikte sadece insana verilen bu özellikler (kapasite), insandan istenilenleri kolayca yerine getirebilmesi (kulluk yapabilmesi) için hazırlanan “altyapı”dır… ● İnsan kendisine verilen akıl ile “zamanı” tanımlar, sınıflandırır ve ölçer. Bu tanımlamalar ne şekilde yapılırsa yapılsın “insan hayatının sınırlı bir zaman aralığına hapsedildiği” gerçeğini değiştiremez. “Ölmeyeceğim” diyen var mı? O halde soru şudur: “Bu zaman nasıl kullanılmalıdır? Zamanı verenin isteği doğrultusunda mı, yoksa, şeytanın ve nefsin istekleri doğrultusunda mı?” ● İnsan iradeli bir varlık olarak yaratılmış ve önüne seçenekler konulmuştur. Bunun anlamı: İnsan kendi zamanını “nerede-nasıl” kullanacağı hususunda serbest bırakılmıştır. Ancak; zamanını nasıl kullandığı (Allah’ın nimetlerini kullanırken O’nun isteklerini yerine getirip getirmediği) insana sorulacaktır. “Kıyamet günü insanoğlu, ömrünü nerede harcadığından, yaptığı işleri ne niyetle yaptığından, nasıl kazanıp nereye harcadığından, vücudunu ve sıhhatini nerede ve nasıl değerlendirdiğinden sorguya çekilmedikçe yerinden ayrılamaz.” (Hadis) "ÖMÜR" DENİLEN ZAMAN SONSUZ DEĞİLDİR, BİR GÜN GELİR BİTER.
AKIP GİDEN ZAMAN AKIP GİDEN GERİ GELMEZ Zaman hızla geçiyor, onu durdurma şansımız yok. Bugün henüz bitmedi ise de, dün dediğimiz “bitmiş bir gün” değil mi? Düne dönebilmek, hataları düzeltebilmek ne mümkün. O halde durup düşünelim, bugün “iyi - doğru - güzel” olan neyi yapıyoruz? ● Bozuk bir musluk suyu devamlı damlatır; yani, boşa akıtır. Bu yolla harcanan suyun günde yedi kovaya ulaştığını söyleyen belediyeler var. Bu kadar su boşa gitmiş bir sudur; çünkü, faydalı bir işte kullanılmadan akıp gitmiş ve “atık (kirli) su” haline gelmiştir. Her gün boşa giden bu yedi kova suyun, “miktarı küçücük” diyerek “ciddiye alınmayan” damlaların toplamından oluştuğu unutulmamalıdır. ● Suyun parmaklar arasından akıp gittiği gibi, ömür de günlük koşuşturmalar arasından akıp gidiyor. Yani; dünya hayatımız her geçen gün azalıyor… Soru şu: Kullandığı zamanın muhasebesini yapan var mı? “Ben yapmıyorum” diyenlerin de blâncosu bir gün önüne konulacak. Blânco “zamanın önemli bir kısmı faydasız işlerde kullanılmış, bir kısmı da ‘kirletilmiş (günah işlenilmiş) zaman’ olarak çıkarsa” akıl sağlığı yerinde olan biri için ne büyük bir kayıp… ● İnsanın (ergenlik yaşından itibaren) “yapması gerekenleri yapmayıp, zamanını yapmaması gerekenlere ayırdığı” sayısız “günah eylemi” vardır. Her bir günah eylemi, sahibine gün veya yıl içinde “az bir zaman ayırma” gibi görünse de, ömür içi toplamda zamanın çoğunun “günah işlemeye” ayrıldığı, ileri ki yaşlarda fark edilecektir… Fark etmemede ısrar edenlere (Boşverci’lere) tek kelime: “Yazık!” ÖMÜR DENİLEN ZAMAN “KİŞİYE ÖZEL” DİR. KİŞİ ONU TERCİHLERİYLE DOLDURUR. HERKES İÇİN “TERCİH HAKKI” VARDIR “… Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” TERCİHLERİMİZİN HESABININ SORULACAĞI "AHİRET HAYATINA" DOĞRU GİTTİĞİMİZ UNUTULMAMALIDIR.
ZARAR, ZARAR… ÖMÜR VE VERİMLİLİK SEKÜLERLİK ●Özel hayat dahil, dinin hayata sokulmaması. ● Allah yokmuş gibi yaşamak isteği. Seküler hayat yaşayan insanın mantığı “vahiy dışı tercihlere” açıktır. Şeytan bu açık kapıyı kullanarak kişiyi yönlendirir ve onu “manen boşlukta” bırakır. Boş insan “hazların esiri” olur ve zamanının çoğunu “hazların tatminine” ayırır. Yüce Allah (cc), göremediğimiz şeytan isimli düşmanımızın olduğunu bildirmekte ve bizi uyarmaktadır. “…Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır.”﴾Kur’an 6/142﴿ İnsan, uyarıya rağmen şeytanın “canının istediğini yap” telkinine kanarsa (imanı oranında az veya çok) “vahiy çizgisi” dışına çıkarak yapmaması gerekenleri yapmaya, yapması gerekenleri yapmamaya başlar. Örnek: Süsleneceğim diye çıplaklığa, kazanacağım diye sahtekârlığa, cinsellik diye zinaya, dinleniyorum diye tembelliğe bulaşır; daha neler neler yapar. Utandığı anlarda da“canım öyle istiyor” diyemez “zamanın şartlarına uyuyorum” gibi mazeretler uydurur. Sonuçta: Zaman verimli kullanılmamış ve zarar edilmiştir. Şeytanın “imansız” ile işi olmaz; çünkü, imansız için “yapılması gerekenler” (ibadet anlayışı) yok ki onu vazgeçirmeye çalışsın. Şeytan mesaisinin çoğunu iman sahiplerine ayırarak, onların ibadetlere daha az zaman ayırması için her türlü numarayı çeker. Sonuçta: Ona kanıp zamanını katledenler, zarar etmiştir. "İSTEDİĞİNİ YAP" TELKİNİ "Kim azgınlık eder ve dünya hayatını tercih ederse, şüphesiz, cehennem onun sığınağıdır." ZAMANI ÖLDÜRMEK CAHİLİN İŞİDİR Okumayan, neden-niçin analizleri yapmayan, zamanını faydalı işlerde kullanmayan bireylerden oluşan bu toplumun “gelişmesi / ilerlemesi” mümkün mü? Bugün içinde bulunduğumuz “az gelişmişliğin” tüm suçunu emperyalist ülkelere yükleyip kabahatlerimizi görmezlikten gelmek kolaycılıktan başka nedir ki? “Enayi olan” plajda, metroda dahi kitap okuyan batılılar mı, yoksa mesaide bile yan gelip yatan bizler mi? ŞEYTANIN MÜDAHİL OLAMADIĞI ANLARIMIZ, HAYATIMIZIN EN VERİMLİ ANLARIDIR.
ZAMAN ÖLDÜRME ARAÇLARI TELEVİZYONU "ZAMAN KATİLİ" YAPMAK TV sahibi veya program yapımcısı “İstediğimi söyler, istediğimi yayınlarım, beğenmiyorsan seyretme” diyemez. Çünkü; görsel medyanın bilhassa çocuklar üzerindeki etkisini göz ardı edemeyiz. Kimsenin “kötülüğü özendirme” hakkı yoktur. Ortalama bir insan “kumanda bende, beğenmediğimi seyretmem” iddiasıyla televizyon karşısına geçer; kanalları tarar, sonunda “Eh bu olsun bari” dediğine takılır; yani, birini seçmek zorunda kalır. Çünkü, TV’nin karşısına “vakit geçirmek” için oturmuştur ve kanallardan birini muhakkak seyredecektir... TELEVİZYON: NE GETİRİYOR, NE GÖTÜRÜYOR? Boynunu Uzatma ● Sorunun cevabı “ne seyredildiğine” bağlı olarak değişecektir. Seyredilen bir belgesel mi, fikir üretilen açık oturum mu, tarihi-dini-kültürel vb. program mı? Evet ise, kişi bilgisini artırmıştır. Seyredilen paparazi, erotik vb. programlar ise, kişi “zamanını öldürmekten” (ömrünü boşa harcamaktan) başka ne yapmış oldu ki? Çünkü; seyrettikleri kendisine hiçbir fayda sağlamayacaktır. ● TV seyretme sıralamasında dünyada ikinci sırada olduğumuz ve reyting alan programların da “ne mal olduğu” göz önüne alınırsa; çoğunluk olarak “zaman öldürdüğümüz” ortaya çıkmaktadır. Demek ki; içinde bulunduğumuz az gelişmişlik, kültürel bozulma, sosyal çalkantı sebepsiz değilmiş… ● Çözüm: Kızmak, kırıp - dökmek değil; TV’yi “zamanı değerlendirmede” (katma değer üretmede) kullanmaktır. Alternatif medya bu sebeple önemlidir... FAYDALI MI, ZARARLI MI? Yular Taktırma Alternatif Üret İNSAN SADECE TV İLE ZAMAN ÖLDÜRMEZ. DAHA NELER NELER VAR... ÖRNEK Mİ?
Bu sayfa “Ne Kadar Kaldı?” isimli konumuzdan alıntıdır ŞEYTANA UYAN "ZAMANINI ÖLDÜRMEDE" ZORLANMAZ İnsanlar vardır “Yapacak bir şey olmadığından oturuyorum” diyerek kendini kandırır ve zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Çağa uymalıyım” diyerek kendini kandırır, lüzumsuz davranışlara girerek zamanını boşa harcar. Özetle: Kişi, zamanını bu tür işlerde kullanırsa “değer (fayda / sevap)” üretmemiş sadece “zamanını öldürmüş” olur. Sonuç da; “yaptığı israf” ile (zarar / günah elde etmesi) yanında en büyük düşmanı “şeytan”ı da sevindirmiş olur. İnsanlar vardır “Bu diziyi muhakkak seyretmeliyim” diyerek kendini kandırır ve zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “İlgi çekebilmek için süslenmeliyim” diyerek kendini kandırır ve zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Stres atmak için içmeliyim” diyerek kendini kandırır ve zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Ciddi şeyleri okumam” diyerek kendini kandırır, boş şeyleri okuyarak zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Eğlenirsem rahatlarım” diyerek kendini kandırır ve zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Şöhret kazanacağım” diyerek kendini kandırır, insanlığın aleyhine işler için zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Bu sefer kazanacağım” diyerek kendini kandırır ve zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Bensiz olmaz” diyerek kendini kandırır, başaramayacağı işler için zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Hoşuma gidiyor” diyerek kendini kandırır ve zamanını boşa harcar. İnsanlar vardır “Takım tutuyorum” diyerek kendini kandırır, zamanını buna ayırır, zamanını boşa harcar.
ŞEYTAN ve ZAMAN ŞEYTAN "İBADETE ZAMAN AYRILMASINI" İSTEMEZ İnsanın “iyi bir kul olmasını” istemeyen şeytan, insanın “dünya işlerine” öncelik tanımasını, böylece ibadetlere zaman bulamamasını ister. Bunun için de insana sürekli telkinlerde bulunur, kandırmaya çalışır... Şeytanın başarısı insana bağlıdır. ŞEYTANIN TELKİNLERİNDEN ÖRNEKLER Daha gençsin eğlenmene bak, önünde uzun yıllar var. Paran kadar mutlu olursun, kazanmaya bak, gerisi kolay. O fikirler çağın gerisinde kaldı, sen çağdaş ol. Çok çalıştın, kazandıklarını ye, keyfine bak. YA SONRASI? “Fakat sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz.” Kur’an 87/16 AKILLI İNSAN Akıllıyım diyen biri “akletmeyi” bilmelidir. Akletmek: “İyiyi kötüden, hayrı şerden, lehine ve aleyhine olacak şeyleri birbirinden ayırmak için; kaynağından faydalanarak düşünmek, mukayese yapmak ve bir sonuca varmaktır”. Akleden Müslüman için kusursuz kaynak vahiydir. Vahye uygun zaman planlaması yapmak bir Müslümanın “olmazsa olmazı”dır. Yani; “ibadetler mihenk taşları, meşru dünya işleri ara dolgu”dur. “Şüphesiz bize kavuşacağını ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla yetinerek tatmin olan kimseler ile ayetlerimizden gafil olanlar var ya işte onların kazanmakta oldukları günahlar yüzünden, varacakları yer ateştir.”
NAMAZ ve ZAMAN NAMAZ, GÜNLÜK KOŞUŞTURMACADA KURTARICI SOLUKTUR Bazıları günlük hayatında namaz kılmıyor; yani, namaza zaman ayırmıyor. Sebep “Allah tanımamazlık” ise söylenecek yoktur; çünkü, namaza inanmıyor. Ya iman ettim diyen biri (Müslüman) “namaza zaman ayırmıyorsa” ne demeli? Ezan içindeki “Hayye ale's-salâh” (Haydi namaza) çağrısının Müslümanda bir karşılığı olmalı. Yani; o, ezanı “hoparlörden çıkan herhangi bir ses” olarak değil, namaz vaktinin girdiğini duyuran bir “dini çağrı” olarak algılamalı ve namaz ibadetini yerine getirmelidir. Bir diğer ifade ile; varlığına inandığı Yüce Allah’ın “Namaz kılınız” emrini yerine getirmeli. Yoksa, “Bu nasıl iman?” denilmez mi... HAYDİ NAMAZA KÖLE OLMAMAK Yine, ezan içindeki “Hayye ale'l-felâh” (Haydi kurtuluşa) çağrısının Müslümanın iç dünyasında “sevinç fırtınaları estirmesi, onu coşturması ve namaza koşturması” gerekir. Madem ki din namazı çok önemsiyor, zaman ayırmada namaza öncelik tanıyor demektir. Bu durumda dünyaya ait işler (dinen meşru olsa bile) namazdan daha önemli olamaz. “İşlerin kölesi” olmamak için; önce namaz, sonra diğerleri. NAMAZ KILMAMAK, ŞEYTANA “GÖNÜLLÜ KÖLE” OLMAK DEMEKTİR. ŞEYTANA KÖLELİK, İNSANI CEHENNEME GÖTÜRÜR. HAYDİ KURTULUŞA Namaz vakitleri, bir Müslümanın günlük hayatının işaret taşları gibidir; uyulursa fayda sağlar. Tersine davrananlar günlük hayatın anaforu içinde kaybolduğu gibi, insanlığını dahi unutabilir. Bu sebeple; namaz kılmayan birinin “Kurtuluş” kelimesinin altında yatanı araştırması kendi çıkarına olacaktır. Unutulmasın ki, namaza insanın ihtiyacı vardır, Yüce Allah’ın değil… Sonuç olarak: Namaz ile kulluk görevimizi yerine getirdiğimiz (sevap kazandığımız) gibi, iki namaz arasında işlediğimiz “küçük günahlardan” da kurtulmuş oluyoruz… HAYDİ KURTULUŞA. SADECE ALLAH'TAN KORKAN "HÜRDÜR"; ÇÜNKÜ, KORKACAĞI BAŞKA HİÇBİR ŞEY YOKTUR.
BİTİRİRKEN Bizi yaratan ve yaşatan Yüce Allah (cc), verdiği zamanı doğru şekilde kullanmamızı istemektedir. Bize düşen; O’nun bize verdiği zamanı, O’nun istediği yerde ve şekilde kullanmaktır. Normal insan damlatan musluğunu önemser ve suyun boşa gitmemesi için çare arar. Musluk bir örnek. Suyu, elektriği, aracındaki yakıtı vb. önemseyen bir insanın bunlardan daha kıymetli olan “tükettiği zamanını” düşünmesi, seçtiği hayat tarzının kendisine nerelerde zamanı boşa harcattığını “tespit etmesi” ve “tedbir alması” gerekmez mi?... Kullanılan zaman için “para ödememek” onu kıymetsiz yapmaz; unutulmasın ki, zamanın bedeli ömürden otomatik olarak kesilmektedir. Çok sayıdaki Müslümanın sorunlarından biri de “Allah’a güvenmiyor” olması; güvense O’nun “namaz kılın, kurtulun” mesajına uyar. Günde beş vakit namaz için (toplamda) en fazla bir saati ayıramayanlar, TV’nin karşısına geçip maç, film veya dizi için daha fazlasını ayırıyor; yani, zamanını öldürüyor. Buna günün diğer bölümlerinde öldürülen zamanı da eklersek “Bu nasıl Müslümanlık” sorusuna ne cevap verecekler? Ülkemizde çalışanların “günlük mesai verimliliği” üç saati bulmuyor. Bunun anlamı: Mesainin üçte birinde üretilmiş, kalan üçtü ikisinde bir şekilde zaman öldürülmüş. Böyle çalışanın aldığı maaş / ücret helâl mi? Bazıları “Ben kendi işimi yapıyorum, zamanı istediğim gibi kullanırım” diyebilir. Sormak lâzım: “Birim zamanda üretmen gerekeni üretmiyorsan (işini doğru yapmıyorsan) zamanı israf etmiş olmuyor musun?” İsrafın haram olduğu unutulmamalıdır… Nefes alıyorsak, fırsatımız var demektir. “Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.” “AKILLI İNSAN; ÖLÜMÜ, ÖLÜM SONRASINI DÜŞÜNENDİR.” (Hadis)
Herşeyin görevini doğru yaptığı dünyada İnsanın da görevini doğru yapması beklentisiyle Sağlık ve mutluluklar dilerim. Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Hüsnü Çeşmeci