480 likes | 2.03k Views
Yrd.Doç. Dr. Nilüfer YÖRÜK KARAKILIÇ. SOSYAL TABAKALAŞMA. Tabakalaşma, toplumu oluşturan bireylerin hiyerarşik sıralamasını ifade etmektedir.
E N D
Yrd.Doç. Dr. Nilüfer YÖRÜK KARAKILIÇ SOSYAL TABAKALAŞMA
Tabakalaşma, toplumu oluşturan bireylerin hiyerarşik sıralamasını ifade etmektedir. Her toplumun nüfusu hiyerarşik bir şekilde üst üste tabakalar halinde dizilmiş durumdadır. Toplumu oluşturan tüm bireylerin eşit olduğu ve aynı imkanlara sahip olduğu bir toplum örneği mevcut değildir.
İnsanlığın başlangıcından itibaren kaynaklar kıt, oysaki ihtiyaçlar ve amaçlar sınırsızlık arz etmektedir. Bu anlamda kıt kaynakları dağılımı ve paylaşımı konusunda gücü elinde bulunduran bireylerin lehine eşitsizlik oluşmuştur.
Ekonomik(toprak, servet, para, mal, mülk), sosyal( statü, mevki, makam, şan, şöhret), siyasal(iktidar, araçları) ve bilgi(bilimsel bilgi, felsefe, sanat bilgisi, teknik bilgi ve her türlü enformasyon) kaynaklarının paylaşımında eşitsizlik olgusu söz konusudur. Eşitsizlik sadece sıraladığımız somut olgulara yönelik gerçekleşmemektedir. Mesela insanların derilerinin renginin farklılığı bir eşitsizlik olmamakla beraber, sadece bir farklılıktır.
Fakat güçlü ve egemen bir beyaz derili kültürü kendini merkeze alan ve üstün gören bir dünya görüşü sonucunda siyah ya da diğer renkli insanları aşağı görmek suretiyle kültürel bir eşitsizlik algısını sürekli beslemektedir. Ancak bu eşitsizliğin derece ve ölçüsü dönemden döneme, rejimden rejime, düzenden düzene farlılıklar taşımaktadır.
İnsan toplulukları yeryüzünde görülmeye başladığından günümüze kadar her dönemde, biyolojik, sosyo-kültürel ve ekonomik faktörlere bağlı olarak çok sayıda eşitsizlik ve farklılıklar ortaya koymuşlardır. Bu faklılıklardan bazıları şunlardır: ırk, cinsiyet, renk, boy, ağırlık gibi biyolojik kökenli olanlar, evlilik, zenginlik, yoksulluk, soyluluk, güçlülük, kentlilik, köylülük, işçilik, işverenlik, memurluk, yöneticilik gibi sosyo-kültürel kökenli olan eşitsizlik ve farklılaşma alanlarıdır.
Sosyal ilişkilerin eşitsizlik üzerine kurulu olmasının temelinde, sosyal farklılaşma kavramı vardır. Bu kavram belirli bir toplum içerisindeki karşılıklı sosyal etkileşim sürecinden kaynaklanan, fertler, sosyal kurumlar ve sosyal gruplar arasındaki her türlü farklılığı ifade edebilmek için kullanılmaktadır. Buna göre sosyal farklılaşmanın dört büyük biçiminden söz etmek mümkündür.
Birincisi, fonksiyonel farklılaşmadır ki, insanların yetenek düzey ve yönlerinin farklılığı ile ilgilidir. Toplumlardaki her bir insanın farklı bir iş yapmasına ve böylece dengeli bir işbölümünün doğmasına, bu eşitsizliğin önemli katkısı mevcuttur.
İkincisi, geleneksel farklılaşmadır. Bu farklılaşma, toplum tarafından verilmiş olan farklı durum ve şartlarda bireylerin nasıl davranacaklarına dair kuralları, töre ve gelenekleri var kılan bir sosyal farklılaşma tipidir. Mesela, birçok toplumda gençlerin yaşlılara saygılı davranması gereği gibi.
Üçüncüsü, kurumsallaşmış farklılaşma; mesela ordudaki rütbe yani hiyerarşik sıra ve derece farklılaşmasıdır. Dördüncüsü, rekabetçi farklılaşmadır. Bir bireyin veya grubun başarısının, diğerlerinin başarısızlığını göstermesi bakımından ortaya çıkan bir farklılaşma olarak bilinmektedir.
Tabakalaşma, bir toplumun mensupları arasında, nesneler veya değerler şeklindeki bütün imkan ve kaynakların eşitsiz ve farklı olarak dağıtımıdır.
Her toplumun sosyal piramidi üst, orta ve alt olmak üzere üç tabakadan meydana gelmektedir. Ancak nüfusun çoğalması, kültür seviyesinin yükselmesi, iktisadi faaliyetlerin artması ve teknolojik gelişmelerin ilerlemesi, kentleşme, iç ve dış göçlerin çoğalması, ferdi hürriyetlerin ve gelişmelerin artması ile alt kültürlerin çoğalması gibi sebepler dolayısıyla toplumların kendi içindeki farklılaşmaları daha belirgin bir hal almıştır. Sosyal Tabakalaşma ve Sosyal Sınıflar
Böylece, sosyal piramidi oluşturan her tabaka içinde birtakım alt sosyal sınıflar oluşmuştur. Toplumu meydana getiren bireylerin çoğu, iktisadi, sosyo-kültürel yaşama tarzı, dünya görüşü ve davranışları bakımından belli bir farklılaşma ve başkalaşma sürecine maruz kalmışsa, o toplumda sosyal sınıflar bir sosyal olgu olarak ortaya çıkar.
Sosyal tabakalaşma terimi iki şekilde kullanılmaktadır. Birincisinde, sosyal tabakalaşma, daha geniş kapsamlı bir kavram olarak bireylerin ve ailelerin sahip oldukları her türlü imkan ve kaynakların düzeyi ile prestij, güç ve iktidar ilişkileri bakımından toplumsal farklılaşmalarını gösterirken, sosyal sınıf, daha dar ve özel bir ifadeyle alt, orta ve üst şeklindeki tabakalaşmanın yarattığı farklılaşmaların sonucunda ortaya çıkan sosyal yapı durumunu ifade etmektedir.
İkincisinde ise, sosyal tabaka ile sosyal sınıf, eş anlamlı kullanılmaktadır. Sosyal tabakalaşma ile sosyal sınıflaşma kavramları, açık bir şekilde tanımlanmamış olsa bile bu iki kavramın da esas itibariyle insanların ve ailelerin toplum içindeki sosyal statü ve konumlarını tayin etme bakımından önemli bir rol oynadıkları söylenebilir.
Bu çerçevede burada önemli olan çeşitli faktörler bakımından farklılaşma ve eşitsizlik durumlarıdır. Böyle olunca da önce çizilen sosyal tabakalaşma piramidindeki tabakalar kendi iççinde daha ayrıntılı olarak başka alt tabakalara veya alt sosyal sınıflara ayrılabilir.
Toplumun üyesi olan her fert, sosyal tabakalaşma sürecine bağlı olarak belli bir sosyal sınıfın mensubudur. Sosyal sınıf, kişilerin birçok sosyo-ekonomik ilişkilerini belirleyen önemli bir değişkendir. Doğumdan itibaren belli bir sosyal sınıfın mensubu olan her fert kendi davranışlarının şekillenmesinde sınıfsal durumundan soyutlanamaz. Sosyal Sınıfları Belirleyen Faktörler
Aynı geliri elde eden, aynı yaşam tarzına sahip, aynı eğitim durumuna sahip ve bu hususlarda birbirine yakın olmanın bilincine sahip bulunan kimseler bir sosyal sınıfı meydana getiriler. O halde sosyal sınıfı belirleyen dört temel kıstas mevcuttur. Bunlar; 1. Gelir seviyesi 2. Yaşam tarzı 3. Eğitim ve öğrenim durumu 4. Sınıf bilinci
Sosyal mobilite, sosyal değişme süreci içinde bulunan toplum hayatında, fertlerin ve ailelerin oturdukları coğrafi yerlerini, mesleklerini ve tabakalaşma yapısındaki sosyal sınıflarını değiştirme şeklinde gösterdikleri hareketlilik halidir. Sosyal mobilite, genel olarak fertlerin ve sosyal grupların sosyal yapıdaki yerlerinde herhangi bir neden veya bir çok faktörden dolayı değişikliğin olmasıdır. Sosyal Mobilite
Batı toplumlarında sanayi devrimine kadar geçen zamanda iki sınıfsal ayrıma rastlıyoruz. Feodal beyler ve toprağa bağlı köleler. Keskin ve katı bir alt-üst tezatını yaşayan Batı toplumları , feodalizmin son dönemlerinin bir ürünü olan ve derebeylik düzeninin ortadan kalkmasına neden olan burjuva sınıfının varlığı ile sosyal yapılarında daha önce gözlenmeyen büyük sarsıntılar geçirmeye başlamıştır. Batı toplumlarında sosyal sınıflaşma süreci
Yeni oluşan bu burjuva sınıfı toplumsal hiyerarşide üst konumda olan feodalite beylerinin ayağını kaydırarak, ticari, teknik, siyasi yeni bir toplumsal güç olarak meydana çıkmıştır.
Batı toplumlarında geniş bir orta sınıfın oluşmasını sağlayan başlıca faktörler; 1. Paralı ekonomiye geçiş 2. Teknolojik gelişmeler ve eğitimde fırsat eşitliği 3. Vergi politikaları ve sosyal güvenlik sistemleri 4. Ekonomik gelişme ve milli gelirin büyüklüğü 5. Ulaştırma ve iletişim imkanları
Eski Türk toplum yapısı büyük ölçüde yaylak ve kışlak denilen bir mülkiyet sistemi üzerine kurulmuştur. Bu anlamda ikili bir sosyal örgütlenmeye rastlanmaktadır. Bu yapının bir yanı konarlık öte yanı göçerliktir. Her iki sosyal örgütlenme, Türk toplumsal yapısının bir medeniyet kurulmasına imkan hazırlamıştır. Konar göçer bir yaşam tarzına sahip olan eski Türklerde tarım, kışlaklarda, hayvancılık ise yaylaklarda yapılmaktaydı. Türk Toplum Yapısı
Günümüz Türk sosyal tabakalaşmasına baktığımızda ise, kalabalık bir alt sınıf varlığı görülmektedir. Bu durumu düzeltebilmek için ilk olarak, bağımsız ve üretken bir çiftçi sınıfı oluşturmak, ikinci olarak ülkenin sanayileşmesin ve milli gelirinin büyütülmesini genele yayabilmek, üçüncüsü, toplumun girişimcilik ruhunu harekete geçirmek suretiyle istihdamı arttırmak, dördüncüsü, kayıt dışı ekonomiyi önleyerek gelir dağılımı ve vergi adaletini sağlamak , beşincisi, ülke ekonomisinin gerektirdiği insan gücünün vasıflı hale getirilebilmesi için araştırma ve geliştirmeyi önemseyen bir üniversite reformu gerçekleştirmek gerekmektedir.
Genel olarak iki tür eğitim sistemi mevcuttur. Bunlardan birisi, ideolojik eğitim sistemi, diğeri ise faydacı ve yaratıcı eğitim sistemidir. İdeolojik eğitim sistemi, dayandığı ideoloji ve siyasi düşünce ne olursa olsun, yönetici ve egemen sınıfın tasarladığı insan toplum tipini önceleyen, kendine hayat veren ideolojisinin kalıpları içinde hareket eden bir nesi yetiştirmek üzere yapılandırılmış eğitim anlayışıdır. Eğitimde Fırsat Eşitliği ve Eğitim Yoluyla Sosyal Mobilitenin Sağlanması
Faydacı ve yaratıcı eğitim sistemi ise, eğitim faaliyetlerine katılan kişilere gerekli gereksiz birçok bilgi yüklemek yerine, onların yaşadıkları hayata uyumlarını sağlayıcı ve yaptıkları meslekleri daha etkili ve başarılı bir şekilde icra etmelerine imkan verecek bilgileri vermeye özen gösterir.
Eğitimde fırsat eşitliği konusunda dört değişik anlayışın varlığından bahsedebiliriz. Birincisi, bütün fertlere bütün öğrenim merdivenlerinin en yukarı basamağına kadar çıkma konusunda hak ve imkan tanımak şeklindedir. İkincisi, toplumdaki her çocuğa, belirli standarda kavuşana kadar asgari ölçüde yeterli olabilecek bir eğitimin sağlanması şeklindedir. Bu görüşe göre herkes, belli seviyede eğitime devlet tarafından zorunlu olarak tabi tutulmalıdır. Eğitimde Fırsat Eşitliği
Üçüncüsü, fertlerin kendi yetenek ve potansiyellerinin tamamından yararlanmaya imkan verecek ölçüde eğitim fırsatları tanımak şeklindedir. Bu anlayışın gerçekleştirilebilmesi için herkesin yetenek ve becerilerinin tespit edilmesi gerekmektedir.
Dördüncüsü, eğitimdeki fırsat eşitliği, öğretimdeki maliyet ile elde edilecek hasılaya göre sağlanabilecektir.
1. Coğrafi ve demografik kıstas bakımından fırsat eşitliği 2. Sosyal kıstas itibariyle fırsat eşitliği 3.Doğal kıstas bakımdan fırsat eşitliği Eğitimde fırsat eşitliğinin önündeki engeller